Archive for Ekim 2013

Tottenham 1 - 0 Hull City | EPL 9.Hafta

Zirve takibindeki Tottenham'ın, lige beklenti üzeri başlayan Hull'ı ağırladığı karşılaşma 1-0 Tottenham üstünlüğüyle sona erdi. Tottenham belki o rakiplerine korku veren futbolunu oynayamadı ama böylesi bir maçta kazanılacak altın 3 puanlardan birini kazanma hakkını kullandı. Hull City de korkak futbol oynamadığı için beğenimi kazandı.

Tottenham'da Vlad Chricheş; son haftalarda takımın değişmez oyuncularından oldu. Andre Villas-Boas tercih hakkını Rumen stoperden kullanıyor. Şüphesiz ki bunda topu oyuna sokuşunun ve bir orta saha oyuncusu gibi Tottenham'ın ataklarına yön vermeye yardımının payı var. Holtby'nin formu, Lennon'ın geri dönüşüyle birlikte Eriksen de yedek kulübesinde yer aldı ve ikinci yarı şans buldu. Hull'ın fena kadrosu yok ama savunmaya daha Premier Ligvâri oyuncular alması lazım. Yıllardır Tottenham'da izlediğimiz Tom Huddlestone, bu maçta eski takımına karşı çok iyi bir performans gösterse de; Hull'ın puan alması için yeterli olmadı. Huddlestone birkaç defa da gole yaklaştı. Gol gelmek bilmeyince, Villas-Boas hamlesini 4-4-2'ye dönerek yaptı. Neticesinde kazanılan penaltıyı gole çeviren Soldado, zor da olsa galibiyetin gelmesini sağladı. Andros Townsend'in reklam panolarına çarparak gazeticinin üzerine düşmesi ve kafasını yarması, maçtan daha çok konuşulan olay oldu.


30 Ekim 2013 Çarşamba
Yazan: steven_stiffler
Kategori : ,

Lazio 2 - 0 Cagliari | Serie A 9.Hafta

Lazio'nun hedef koyabilmesi için kazanması gereken bir maçtı. Rakibin de galibiyetle pek alakası olmayan Cagliari olması, Lazio'yu formsuzluğu ve eksiklerine rağmen favori kılıyordu. Bu arada belirtmeden edemeyeceğim; TRT spikerlerinin Lazio'ya bir antipatisi olduğunu düşünüyorum. Her ne kadar maçı Türkçe izleyebilmek güzel olsa da, TRT spikerlerinin anlatım tarzından hoşnut değilim.

Maçın ilk yarısı oldukça dengeli bir futbolla geçse de; spiker anlatımı sanki Cagliari'nin gol yapamadığı pozisyonları var gibiydi. Victor Ibarbo - Beşiktaş ilgisine dikkat çekip duruldu; ki transfer dönemi bile değil. Ibarbo güçlü forvet ama eksik yanları çok ayrıca... Beşiktaş'ın ihtiyacı olan tip oyuncu olabilir ama gol istatistikleri de pek parlak değil. Lazio'da da forvet eksikliği artık baş ağrıtıcı bir hal aldı. Taa ki; gerçek forvet Klose ikinci yarıda oyuna girene kadar. İlk yarıda dengeli oyuna rağmen topa hakimiyette üstünlük kuran Lazio; ikinci yarıda Klose'nin oyuna girmesiyle üstünlüğü de sağladı ve 10 dakikalık ikinci yarı başlangıç süresinde maçı kazandıracak goller geldi. Perea'nın 5 seferde yapamayacağı kafa vuruşunu, Klose ilk pozisyonda yaptı ve kalitesini konuşturdu. Ardından bu sefer de penaltı kazandırarak, Candreva'nın galibiyet golünün mimarı oldu. Lazio bu galibiyetle birlikte puanını 14'e çıkardı.


Yazan: steven_stiffler
Kategori : ,

Fenerbahçe 3 - 1 Gaziantepspor | Şampiyonluk Hırsıyla...

Çok net, çok çok net "Şampiyon gibi" oynadık. Sezon başı kombine almak için arkadaşlara gaz verdim. Sonra baktım takım kötü, moraller kötü. Zaten futboldan da soğumuşum. Ölü sezon, askere gideyim dedim. Erdinç Arslan'ın da gazıyla askerik gazına geldim ve tecili bozdurdum. Şimdi takımı böyle izleyince maçları izleyememe korkusu sardı. Şaka bir yana; Fenerbahçe böyle oynasın ve şampiyonluğu kovalasın, ben bir süre görememeye razıyım. Maksat Fener'e gol olmasın.

Maçın başlangıcından itibaren takımın ileride yaptığı ve pres beni bile yerime oturtmadı. Müthiş baskı yaptık müthiş. Özellikle Alper Potuk neydi öyle dün ? Eminim Twitter'dan Alper Potuk'a laf çakma peşindeki Galatasaraylılar, dün izlerken sinir krizi geçirmiştir. YERLİ HEM DE... Takımdaki yardımlaşma çok başarılı. Hücum organizasyonları farklı. Hani Kuyt-Sow-Emenike'li üçlü forvet kağıt üzerinde "kim sağ,kim sol, Sow neden sol?" diye düşündürtüyor ama saha içindeki olay bambaşka ya. Gaziantepspor sahamıza bile doğru düzgün geçemedi. Baskı sonucunda gol geleceği çok belliydi de; Alper'in golü hazırlayışı enfesti. Alper'in bu özelliği bana elbette hep andığım Stephen Appiah'ı hatırlatıyor. Appiah muhteşemdi a dostlar! Emenike'nin de ilk golü attıktan sonra açılacağını herkes söylüyordu. Geçen hafta ilk golü attı, bu hafta gollere devam etti. Galatasaray derbisinden kısa süre önce form bulması çok sevindirici. Yine aynı şekilde Sow'un skor katkısı da sevindirici. Forvetlerimiz formda diyebiliyoruz.

İkinci yarıda bir süre duraksayan futbol, son bölümlerde yine üstünlüğümüze geçti. Gaziantepspor duraksadığımız kısımda skoru beraberliğe getirebilirdi. Az ama öz pozisyon buldular. Salih Uçan'ın muhteşem asisti ise Salih'in yeteneklerini tekrar gözler önüne serdi. Cristian yerine Salih, lütfen hocam... Cuma'dan kazanınca çok rahat oluyor be. Diğer maçlarda oluşan sonuçlara göre rahatlık ya da kazanma mecburiyeti baskısı gelmiyor. Direkt kazanıyorsun, arkana yaslanıp izliyorsun. Çok özlediğimiz duygu.
26 Ekim 2013 Cumartesi
Yazan: steven_stiffler
Kategori : ,

Atalanta 2 - 1 Lazio | Serie A 8.Hafta

Kabul etmek gerekir ki; Lazio bu sezon beklentilerin altında kalacak. Ezeli rakip Roma gol yemeyi bile unutmuş ve namağlup devam ederken, Lazio taraftarın baskısı altında kalıyor ve bunun altında eziliyor. Bol alternatifli kadro aslında çok da yeterli değil. Lazio'da en önemli sıkıntı forvet ve Konko-Radu'nun yokluğunda bek.

Özellikle Eddy Reja geldikten sonra Lazio eski günlerine dönemese bile çok belirgin bir toparlanma yaşadı ve 3 sezondur üst sıralara oynadı. Uzun süre yarış içerisinde yer aldı. Geçen sezon Petkovic'in gelişi takımda neleri değiştirecek diye merak ediyordum. Petkovic istikrarlı kadro yapısını bozmayarak sezonu başarılı bir şekilde tamamladı. Bir de kupa zaferi ekledi. Bu sezon ise Petkovic daha ilerisi için atılım yapmak zorundaydı. Bunun doğrultusunda transfer edilen oyuncular oldu ama baktığımızda hiç birinden ekstra katkı görmüyoruz. Perea mecburiyetten oynatılıyor ve yeterli bir form grafiği de yok. Bu maçta bir de Petkovic farklı bir sistem denedi. Takım 4-3-3 ile sahadaydı. Bu 4-3-3 'ün ileri üçlüsü pek sisteme uygun değildi. Solda Felipe Anderson, ileri uçta sürekli yer değiştirmeye çalışan Perea ve Floccari. Orta üçlüde Biglia, Onazi ve Hernanes yetersiz kaldı. Biglia-Ledesma-Hernanes daha etkili olabilirdi. Atalanta yıllardır vasat kadrolarla lige tutunmayı başarmış bir takım. Hani çok takip etmiyorum ama bu takımda underrated oyuncular olduğu çok gerçek. Luca Cigarini bunlardan birisi. German Denis diğeri... Guglielmo Stendardo ise çok iyi bir stoper, Lazio'dayken en sevdiğim stoperdi ama hoca ve yönetimle yaşadığı sorunlar nedeniyle takımda yer bulamadı. Atalanta'da en dikkatimi çeken oyuncu ise Bonaventura. Bu maçta sol tarafı son derece etkin kullandı ve Cavanda'nın zaaflarından yararlandı. Lazio'nun yenilgiye rağmen çok kötü oynamadığını, en azından gol için çabalamasının takdire değeceğini düşünüyorum. Kaleci Marchetti de kötü bir maç çıkardı. Lazio'nun genç forveti Brayan Perea ise nihayet golle tanıştı. Biraz zorlama olsa da top ağlarla buluştu ancak bu gol puan için yeterli olmadı. Lazio 8.haftayı 9.sırada tamamladı. Atalanta son 3 maçını kazanırken, Lazio son 3 maçında galibiyeti unuttu.

Atalanta : Consigli, Bellini, Stendardo, Lucchini (57' Yepes), Del Grosso, Raimondi, Carmona, Cigarini, Bonaventura (69' Brienza), Moralez (83' Baselli), Denis

Lazio : Marchetti, Cavanda, Ciani, Cana, Lulic, Biglia, Onazi, Hernanes (79' Klose), Anderson (46' Candreva), Floccari (69' Keita), Perea

Sarı Kartlar : Biglia, Onazi

Goller : 41' Cigarini, 53 Perea, 84' Denis
22 Ekim 2013 Salı
Yazan: steven_stiffler
Kategori : ,

Aston Villa 0 - 2 Tottenham | EPL 8.Hafta

Aston Villa ilginç takım... Deyim yerindeyse bu sezonki transferleriyle birlikte tam bir FM takımı oldular. Genç ve potansiyelli oyuncuları aldılar, yüksek maaşlı oyunculardan kurtuldular. Sezona da Arsenal galibiyetiyle başladılar. Sonrasıda bir Manchester City galibiyeti var. Ancak Tottenham'a karşı kupada kendi sahalarında 4-0'lık hezimet yaşamışlardı. Tottenham'a karşı bu sefer daha bilinçli ve istekli oynayacaklarını düşünüyordum. West Ham mağlubiyetiyle sarsılan Spurs ise o maçın bir kaza olduğunu gösterircesine başladı maça.

West Ham maçından sonra Tottenham'ın farklı yenilgiye rağmen çok tesadüfi goller yediğini ve topun kaleye her girişinin bir şans ve zorlama olduğunu söylemiştim. Tottenham o maçta da iyi oynamış, sadece psikoloji ve skor üstünlüğünü yakalayamamıştı. Milli maç arasının da takımın toparlanmasına katkısı olmuş gibi gözüküyor. Dün deplasmanda değil de kendi evlerinde gibi oynadılar. West Ham yenilgisi sonrası söylediklerimden biri de; AVB'nin kazanan takımı bozamama korkusu sona erdiğiydi. Artık kadroda rotasyona gidebilir, kenardaki kaliteli isimleri ilk 11'de oynatabilirdi. Nitekim dün öyle oldu. Chricheş, Sandro, Holtby ilk 11'de şans buldular. Aston Villa'nın genç ve dinamik kadrosunun bekleri çok dikkatimi çekti. Geçen sezon Gröningen'de sağ kanat ve önlibero oynayan, Aston Villa'da da sezona bu şekilde başlayan Leandro Bacuna sağ bekte oynarken; sol bekte de yine ofansif bir isim olan Antonio Luna vardı. İngiltere'de Andros Townsend rüzgarı bu maçta da devam etti. Milli maçlarda ilk kez forma giyerek gol atan ve Hodgson'ın saha içi sisteminin kilit adamı olan Andros Townsend; AVB'ın da vazgeçilmezi olmaya devam ediyor. Her maç bol bol kaleyi yoklayan Andros, bu kez yaptığı ortaya kimsenin dokunamamasıyla golü atmış oldu. İkinci gol ise; 1 gün önce Arsenal'da Wilshere'in attığı derslik gole selam çakarcasınaydı. Holtby'nin asist girişimi kadife bir dokunuşla Paulinho'nun asisti oldu ve Roberto Soldado da suskunluğunu bozdu.


21 Ekim 2013 Pazartesi
Yazan: steven_stiffler
Kategori : ,

Kayseri Erciyes 1 - 2 Fenerbahçe | Çok Şükür Emenike

Milli maç arasından döndükten sonra her zaman kalitesizliğinden dem vurduğum ligimizi özlediğimi farkediyorum. Klasik "Son dakika gollerini çok özlemişiz" geyiğini yapmayacağım. Birkaç hafta önce Kasımpaşa karşısında da son dakikada kazanmıştık. Benim için son dakika golleri bir takımın önce ara hedef olan o maçı, sonra ana hedef olan şampiyonluğu ne kadar istediğinin göstergesidir. Fenerbahçe sahaya bir karakter koyuyor ve bu karakter de Fenerbahçe'nin bu sezon içerisinde bu son dakika gollerine devam edeceğini gösteriyor.

Maç öncesi eksikler can sıkıcı düzeydeydi. Meireles olmadığı zaman Fenerbahçe puan kaybediyor. Gökhan Gönül alternatifsiz. Alves'in yokluğunda Egemen-Bekir bu maç için yeterliydi. Holmen'in son Trabzon maçında çok da kötü oynamadığını ve bu maçta Cristian yerine Salih ya da Holmen'in tercih edilmesi gerektiğini düşünüyordum. Selçuk-Emre-Cristian çok yumuşak bir orta saha gibi gözüküyordu. Aslında maçın başlangıcında Cristian'ın pres ile başladığını görünce forma özlemini hissettim ama bu baskısını maçın geneline yayamayarak rutin haline dönünce hayal kırıklığı yaşadım.
Erken attığımız gol takımın isteğinden ziyade Moussa Sow'un gol atma arzusuydu. Hem oyuna yön verdi, hem o kadar mesafe depara kalkıp müthiş bir kafa bitiriciliği gösterdi. Azofeifa'nın golü ise hesapta olmayan bir frikik ile geldi. Azofeifa'yı beğenmem, uzaktan şutları haricinde çok ekstra özellikleri olan bir oyuncu değil. Fuat Çapa ile kimyası tutuyor ve Fuat Hoca takımlarında ekstra görevler yüklüyor. Frikikteki vuruşu enfesti ama Volkan'ın yine formsuz ve rakibe güven veren duruşu önemli bir detaydı.

Meireles'in yokluğunu söylüyorum ben ama işin aslı Fenerbahçe onbirine ilk yazılacak oyuncu Mehmet Topal'dır. Bugün riske edilmek istenmemesi normaldir. Ancak onun yokluğunda oyun planımızın sekteye uğradığı gerçek. Topal'ın hücumlarda savunmada üçüncü bir stoper olarak kalması ve bek oyuncularımızın daha ofansif rol üstlenmesi bu sezonun önemli taktik anlayışlarından biri. Selçuk Şahin elbette üçüncü stoper olarak savunmada kalabilir ancak burada yapacakları Topal'ın yapacaklarıyla eş tutulamaz. Ben de Ersun Yanal'ın Caner'i oyundan çıkarmasını haklı bulanlardanım. Hoca Kadlec'e de gerektiğinde oynayacağı mesajını vermiş oldu. Ha Kadlec iyi bir sınav veremedi o başka... Özellikle son 15 dakikalık arttırdığımız vites ile yine sahada 4 forvet oyuncumuz yer aldı. Özellikle son bölümlerde kaçan gollerden sonra açıkçası umudumu da kesmiş, "Sağlık olsun" moduna girmiştim. Fenerbahçe kötü oynamadığı ve rakibe pozisyon vermediği maçta puan kaybedecekti. Egemen'in Topalvâri top çalması ve atak başlatmasından sonra Kuyt'ın mükemmel ortası golün habercisi oldu. Emenike nihayet o beklediğimiz golünü attı. Emenike'nin böyle bir maçta, böyle bir anda golü atacağını hep hissediyordum. Bu konuda yalnız olmadığımdan da eminim. Kuyt ve Sow bu maçı en çok isteyen oyunculardı. Özellikle Sow her şeyi yaptı. Aldı, verdi, attı, sağ-sol-ortada oynadı. Bireysel performanslarda Mehmet Topuz'un da hakkını verelim. Sonuna kadar hakettik ve 3 puanımızı aldık.

Takımı yüzler gülerken görmek çok güzel. Saha içindeki arzu ise bambaşka bir güzellikte... Bu da Fenerbahçe'yi ligin favorisi yapıyor. Maçın hakemi oldukça başarısız performansıyla yine bizi şaşırtmasa da maçtan Fenerbahçe galibiyeti çıkması dolayısıyla "Fenerbahçe'ye yardım ve yataklık" suçlamasından suçlanması normal... Kuyt'ın penaltı verilebilecek pozisyonunda penaltı vermedi. Kaleciyle karşı karşıya kalan Alper'in avantajını devam ettirmeyip pozisyonu durdurdu. Aynı pozisyonda rakibe avantaj verip, atak bittiğinde Emre'ye sarı kart göstermişti. Ayrıca duraklama dakikalarında oyuncunun yatmasından dolayı oynatması gereken 1-1,5 fazla süreyi oynatması maç boyunca yaptığı en doğru hareketti. 12 Mayıs 2012'de Cüneyt Çakır da bu cesareti kendisinde bulabilseydi, belki o sezonun şampiyonu değişecekti. Zaten futbolda yatmak, özellikle duraklama dakikalarında yatmak dünyanın en leş futbol olayı.
20 Ekim 2013 Pazar
Yazan: steven_stiffler
Kategori : ,

Ne İzledim? #34

Bu seride bazen giriş cümlesini yazmak zor oluyor. Tercihimi hemen Ryan Gosling filmi sahnesiyle yaparak ilgiyi oraya çekiyorum. Çakaaaaalım çakaaaal... Only God Forgives çok uzun süre beklediğim, gösterim tarihinde Azerbaycan'da olduğum için sinemada izleyemediğim filmdi. Altyazısı da kolay düşmedi. Yakalar yakalamaz izledim, beklediğimi bulamadım. Ancak filmin can alıcı sahneleri de yok değildi, birazdan geleceğim. Fotoğrafını kullandığım sahne de bu sahnelerden biriydi.

Beyler Korecem nasıl Korecem ? Tabi ki berbat, kopyala yapıştır yapıyorum film isimlerini. Bu yüzdendir ki en sevdiğim Koreli yönetmen hâla Kim Ki-Duk. Tek kelimelik film isimlerine efsane filmler sığdırıyor adam. Geçen ay Türkiye'deydi bu arada, görenler "şeker gibi" bir adam olduğunu söylüyor. Savaş filmleri genelde bir savaşı ve o savaşta yaşananları düz bir dille anlatır. Bu filmde ise; savaşın getirdikleri/götürdükleri, aldıkları, alamadıkları, psikoloji, asker, halk; her açıdan bir bakış açısıyla sunulmuş. İki kardeşin gözünden anlatılması da senaryoyu çok farklı ve başarılı kılmış. İzlediğim en iyi savaş filmlerinden... 7,5/10. Bu arada kısa dönem falan ama 2 ay sonra askere gideceğim. DUYMAYAN KALDI MI ? Şartlar filmdeki gibi değil, imkanlar filmdeki gibi değil belki ama yine de psikoloji olarak "keşke askere gitmeden önce izlemeseydim" dediğim bir film oldu.


Bak bunun isminin çok tatlı bir telaffuzu var. Portekizce olunca tabi Alex De Souza ses tonuyla çınlıyor kulaklarınızda... Neyse. Çok uzun zamandır elimde olan ve izlemeyi beklettiğim bir filmdi. Brezilya sinemasını seviyorum, çok farklı bir anlatım tarzları oluyor. Yine karışık fakat oldukça başarılı bir kurguya sahip bir film. Anlatım tarzı ve görsellik bana "O Homem Que Copiava" filmini hatırlattı. Her ikisinde de özgün bir mizah ve aksiyon anlayışı var. Ben sonunu tahmin ettiğim için biraz hevesim kursağımda kalsa da; sıradışı bir keyif isteyenlere tavsiye ederim.

Ben bu filmi çok beklemiştim ya, bu şekilde olmamalıydı. Yönetmen apaçık şekilde Kim-Ki Duk'tan feyz almış, bu çok belli. Bambaşka bir intikam filmi yapayım derken, hikayeyi de kendi içinde çok bambaşkalaştırmış. Görsellik müthiş, bu konuda en iyiler listesinde girer. Sahne geçişleri ve kamera kullanımı amatör bir gözle baktığımda çok başarılı. Ryan Gosling diloluğumu da her zaman söylerim, büyük oyuncu. Yine döktürmüş ve rolüyle bütünleşmiş. Sahnelerde kullanılan müzikler başarılı. Bangkok kültürünü de göstermesiyle artı bir puan daha yazdım haneye hadi... Ama eksikler de var. Hikayenin sonunu bağlama şeklini sevmedim. Kim Ki-Duk'un her zaman yaptığı seyirciye vurduğu bitirici son vuruşu, Refn yapmayı başaramamış. Drive'daki gibi yine belli başlı simgeler ve semboller üzerine yoğunlaştığı da dikkatlerden kaçmıyor. En önemlisi de hikayenin bağlandığı noktayı anlayabilmek için şöyle bir oturup, sakin kafayla düşünmek gerekiyor. Yine 7/10 puan veriyorum ama tatmin olmadığımı da belirteyim.

Dolu dolu bir 1 saat 42 dakika geçirdiğimi ve filmi sevdiğimi düşünüyorum. Tam olarak bir kategoriye sokamadım, zira pek çok duyguyu ve türü içerisinde barındıran ve dramatik tarafı daha ağır basan bir filmdi. Kitaptan bihaberim bu arada... Oyuncuların uyumu da oldukça dikkat çekiciydi. Ezra Miller yardırmış. Emma Watson da tarihin en güzel ve başarılı Emma Watson'ıydı. Film bittiğinde bir yanım mutlu, diğer yanım perişandı. Elbette müzikler de ön planda... Çalan pek çok şarkıyı indirdim bile.

İnsanı güldüren çok film vardır. Ama tekrar tekrar hatırladığında, her seferinde gülümseten çok film yoktur. School of Rock benim için bu filmlerden biri olacak. Bunca zaman izlemediğim için gerçekten üzgünüm. Zira yakın zaman önce filmin oyuncuları 10.yıllarını kutlamak için bir araya gelmiş ve yine şarkılarını seslendirmiş. Oldukça saçma sahneleri olmasına ve pek çok filmin verdiği standardımsı mesajları vermesine rağmen müthiş eğlenceli ve pek çoğu komediden de birkaç adım öndeydi. Çok güldüm, şarkılarla coştum ve herşeyden önemlisi izlerken ve bitirdiğimde mutluydum. Kesinlikle başucu filmi. Çocuk oyuncuların her biri ayrı yetenek iken, her biri de bir o kadar sevimliydi. Final şarkısı sahnesi defalarca izlenecek türden...

Yönetmenin ilk işi olmasına rağmen, öncelikle oyuncu seçimlerinin harika olduğunu söylemek istiyorum. Jennifer Connelly ile Lily Collins gerçekten anne-kız kadar birbirine benziyor. Greg Kinnear karizmasıyla filmi baştan sona götürüyor. Liseli rolünde 25-30 yaşındaki isimler değil de 16-17 yaşındaki oyuncuların kullanılmış olması bile güzel bir detay. Her oyuncu oynadığı karakterini hakkını veriyor. Öte yandan, zamanı su gibi akıp geçiren filmlerden biri olduğunu da belirteyim. Tek seferde, durdurmadan, mola bile vermeden izlenebilecek kadar keyifli ve sade bir anlatımı var. Sıcak ve içten, yer yer duygulandıran, belki gözlerinizi doldurabilecek bir yapım. 7/10 puanı hakediyor.

Sıradan bir konusu olmasına rağmen, yüksek IMDB puanı ve Luis Tosar'ın başrol olması beklentiye sokuyor. Maalesef beklentiyi de karşılayamıyor. Aslında giriş başarılı, filmde rock ağırlıklı çalan parçalar başarılı, Luis Tosar zaten oyuncunun hası. Ancak film konu itibariyle yavan. Sürpriz sayılabilecek sonu, -bence- oldukça mantıksız finali ile yine de izlenebilecek bir İspanyol filmi.

Filmle ilgili söyleyebileceğim tek şey; kızlar güzel. Zaten anlatım itibariyle pek film gibi de gelmedi bana. Gerçek bir hikaye olması ilginç kılan yanı işte, başka bir şey yok. Haa bir de, kızlar güzel evet. Afiş de Paint terk sanki ?

Arkadaşlar spoiler veriyorum: FİLMDE HİÇBİR ŞEY OLMUYOR. Evet, aynen böyle bir film. Zaten Tobey ile Ray Liotta gibi sevmediğim iki oyuncunun olduğu filmi nereden buldum, ne zaman buldum, neden izledim bilmiyorum. Başlangıcınca oldukça renkli bir film gibiydi, ancak geneli boş bir film. İzlemeyin. İzleyen beni Msn'den silsin, Twitter'dan unfollowlasın, Facebook'ta arkadaş listesinden kaldırsın, Whatsapp'ta blocklasın. Şaka lan şaka, kıyamadım yine hadi. Ama izlemeyin bence..

Çok fazla artısı olmayan, ortalama bir aksiyon/dövüş filmi. Girişi itibariyle sıkılmadan ve çok beklenti içerisinde olmadan izlenebilir.


17 Ekim 2013 Perşembe
Yazan: steven_stiffler
Kategori :

Lazio Deplasman Formam

Uzaklardan aldığım, kargosunu heyecanla beklediğim forma 18 günde elime ulaştı. Lazio'nun geçen sezonki formasını almak istiyordum, kısmet bu sezonaymış. Lazio hep güzel formalar giyiyor. Çocukluğumda 13-Nesta formam vardı, Lazio'nun efsane sezonlarından CIRIO reklamlı... Küçülünce annem bir arkadaşıma vermişti. Geçen o arkadaşımdan koleksiyon dolayısıyla geri istedim, onun da annesi başka bir çocuğa vermiş. Forma çok güzel, günlük hayatta da giyilebilecek kadar güzel... Pazar akşamı halı sahada siftahını yapacağım.





12 Ekim 2013 Cumartesi
Yazan: steven_stiffler
Kategori :

Tottenham 0 - 3 West Ham | İlk Hüsran

Maçı izleyemediğime mi yanayım ? Sezon başından beri gol yememe konusunda sıkıntı yaşamayan Tottenham'ın, West Ham gibi vasat bir takımdan kendi sahasında ve son 25 dakikada 3 gol yediğine mi yanayım ? İddaa'dan yatırdığına mı yanayım ? (Burada İsmail Abi devreye girer) Yanayım yanayım ateşlerde yanayım.

Tottenham'da bu maçın olumlu yanları :
- Takım hâla iştahlı oynuyor, bu mağlubiyet bir nazar boncuğu niteliğinde değerlendirilebilir.
- Zirvedeki Arsenal puan kaybetti, aradaki puan farkı sadece 3.
- Sürekli kazanan kadro bozulmuyordu. Şimdi Andre Villas-Boas kadroda değişiklikler yapma cesaretini daha rahat üstlenebilecek.
- Yenilen 3 golde de top kaleye zorla girmiş, girmek istememiş adeta. Ayrıca 1-0 bir duran top golü, 1-0'dan sonra saldırıp kontradan 2 gol yemesi iştahlı, fakat talihsiz olduklarının göstergesi.
- Defoe iyidir, hoştur ama bu takımın birinci santraforu Soldado'dur. Ayrıca 2 forvet bu takım için yetersiz, Soldado tipinde bir golcü daha alınmalı.
- Milli maç arası kötü bir mağlubiyet alan takıma ilaç olabilir.
- Takım bu maça kadar oynadığı tüm resmi maçlarda sadece 2 gol yemişti. Chelsea ve Arsenal maçlarında o da... Bu maçın bir kaza olduğunu varsayarsak, iyi savunma performansı gelecek haftalarda da devam edebilir.

Olumsuz tarafları ise;
- Yine bir Londra ekibinden gol yendi. Yine bir derbi kazanılamadı.
- Az önce saydığım olumlu tarafların son maddesinin tam tersi düşünülebilir. Bu bakış açısına bağlı. Tottenham'ın bunca maç 2 gol yedikten sonra West Ham'dan 3 gol birden yemesi dünyanın sonu der, ahlar vahlar edebiliriz.
- Tottenham zirve mücadelesi veren takımlar içerisinde ligin en az gol atan takımı. Bu kadroya ve iştahlı futbola rağmen üretkenlik yerlerde sürünüyor.
- Her maç 20 ve üzeri şut atan Tottenham, bu maçta sadece 14 şut atabilmiş. West Ham bu alanda rakibini geçmiş, 16 şutları var.


8 Ekim 2013 Salı
Yazan: steven_stiffler
Kategori : ,

Lazio 0 - 0 Fiorentina | Serie A 7.Hafta

Fenerbahçe - Trabzonspor maçından sonra göz ucuyla izlemeye çalıştığım bir maç oldu. Mario Gomez olmayınca Fiorentina izlemek gelmiyor içimden. Adam saç idolüm. Aslında Cuadrado, Aquilani, Borja gibi dilenilecek oyuncuları da var ama oynadıkları futbol çok tat vermiyor. Montella golcülüğünde çok beğendiğim isimlerdendi. Teknik Direktör olarak henüz aşama kaydetmiş değil. Yine de Fiorentina'nın ligde fena bir konumda olmadığı kesin. Lazio'da eksikler daha az hissediliyor, çünkü kadro genişliği mevcut.

Lazio için böyle bir forma yapmış Macron. Sebebini çok aradım ama bulamadım. İtalyancam Google Translate düzeyinde. Tek bulabildiğim "Efsane forma" adı altında bu maça özel böyle bir forma yapıldığı... Başka bir açıklaması olmayabilir bile. Şık olmuş, güzel olmuş. Macron bu işi iyi yapıyor, ileriki zamanlarda Türkiye'ye de girmesini istediğim bir marka. Lazio'da Trabzonspor maçı onbiri sahadaydı. Şimdi o maçta 3 yiyen kadroyu sahaya süren Petkovic'e mi kızayım ? Trabzon'un 3 attığı şu Lazio'ya gol atamayan Fiorentina'ya mı kızayım ? Gerçi oyun geneli Lazio hakimiyetiyle geçti. Trabzon deplasmanında tepki gösterdiğim Brayan Perea'da bir kıpırdanma gördüm. Özellikle ilk yarıda orta sahada kaptığı topu fiziğinin çok üstünde sürerek, iki klas hareketle kaleciyle karşı karşıya kaldı. Ancak son vuruşu kötüydü. Biglia da oynadıkça daha iyi oluyor sanki. Fiorentina'nın 4-3-2-1'inin 2'si çok ilginçti. Orta sahanın ortasında görmeye alıştığımız Borja 10 numara pozisyonundaki oynarken, kanat görmeye alıştığımız Cuadrado da Borja'ya eşlik ediyordu. Lazio yedek kulübesine baktım da Josip Elez diye birisini gördüm. Hırvat stoper 19 yaşındaymış ve sezon başında Hajduk Split'ten alınmış. Bana böyle bir bilgi gelmedi. Tare ?

 
Oğlum bu nasıl bir fotoğraf ya ? Hernanes ve Ambrosini'ye yine de bir RESPECT parantezi açılır. İtalya futbol fedarasyonu bu tek maçlık formalara iyi izin veriyor. Türkiye'de ona da izin vermezler. Lazio her yıl tek maçlık formalar oluyor zaten. Bu arada maçın istatistiklerinde Lazio'nun ezici bir üstünlüğü göze çarpıyor.


Lazio 7.haftayı 11 puanla 7.sırada tamamladı. Ezeli rakip Roma'da çılgın gidişat ise devam ediyor. Rudi Garcia'nın hareketlendirdiği Roma 7 maçta 7 galibiyet aldı.
Yazan: steven_stiffler
Kategori : ,

Fenerbahçe 0 - 0 Trabzonspor | Golsüz Tek Kale

Maç öncesi mantığım galibiyet, hissiyatım beraberlikti. Mantığımın galibiyet olma sebebi Perşembe günü izlediğim Trabzonspor'du. Lazio karşısında açık oynadıkları için, bu maçta açık oynamasalar bile kötü durumdaki savunmalarına gol atabileceğimizi düşündüm. Hissiyatımın berabere olma sebebi yok, hissiyat işte...

Trabzonspor'da Mustafa Akçay bazı hatalarından ders çıkarmış. Mesela Olcan'ı sol bekten almış, orijinal yerine koymuş. Ancak bu sefer Aykut Demir sol bekteydi. Sağ bekte oynadığını görmüştüm ama sol bek bambaşka olay. Eh stoperde de Mustafa Yumlu olunca, sağdan bastırır; stoperlerin arasına attığımız ortalarla Webo ve Sow ile golü buluruz diye hesapladım. Takımda hem Bruno Alves, hem de Meireles olmayınca takımın vücudunun iki önemli organı protez gibi oluyor. Bruno Alves ligdeki en iyi ve en tecrübeli savunmacı olmasının yanı sıra, hücumda duran top organizasyonlarında da önemli bir isim. Meireles ise gösterişsiz bir oyun formatında oynatılsa da, orta sahadaki yükün büyük bölümünü yüklenen ve pas trafiğine yön veren oyuncu. Yerine oynayanı Holmen değil de Alper olarak düşünmek lazım. Holmen Alper'in, Alper Meireles'in yerine oynadı. Alper ile Meireles farklı oyuncular. Holmen ilginç futbolcu, yaşı 22-23 olsa büyük liglere transfer yapma potansiyeli var. Bunca yıldır üst düzey bir lige gidememiş olması ne kadar şanssızlığıysa, 28inde Fenerbahçe'ye gelmesi o kadar şansıydı. Maça iştahlı başlamamızda Holmen'in payı vardır. Adam direkt ileriye yönelik oynamaya çabalıyor. Çok çabalaması pas hatalarını da getirdi, 90 dakika sahada kalamadı ama olsun. Holmen'i beğendim ben dün. Trabzonspor'un yeteneği kısıtlı yerlilerin yanında Henrique gibi -bana göre iyi-, Adrian gibi oldukça iyi, Malouda ve Bosingwa gibi tecrübeli yabancıları var. Kaleci Onur Kıvrak da iyi kalecidir, 2010'da tek başına bizim bir şampiyonluğumuzu almıştır. Ancak şu hali net göbekli adamın. Fenerbahçe'ye karşı ekstra motive oluyor, ekstra maçlar çıkarıyor. Dün yine ekstra bir maç çıkardı bana göre... Kaçırdığımız pozisyonlar bir yana; sol bekinde Aykut Demir'in, stoperinde Yumlu'nun oynadığı takıma gol atamamak beni üzdü.

Gol atamamızın sebebi çok uzun zaman sonra forvetlerdi. Önceden "üretemiyoruz, ileri top taşıyamıyoruz. Götürsek Sow atar, Webo çakar, Emenike 5 yapar, Kuyt karambolde tamamlar" tarzı düşünceler vardı. Dün ürettik, istedik, aradık, iştahla saldırdık. Ancak üretkenlik skora yansımadı. Ersun Hoca'nın değişiklikleri bana göre çok yerinde değildi ama en azından risk aldı ve galibiyet için oynadı. Ayrıca Ersun Yanal'ın değişiklikleri karşısında Mustafa Akçay çok acayip değişiklikler yaptı, bir nevi afalladı. Forveti dörtlemek bana göre gecenin yanlış hamlesiydi. Zira 4 forvetimiz sahadaydı ama orta saha bomboştu. Neyse ki çok uzun sürmedi bu olay. Moussa Sow dün beni üzen bir performans gösterdi. Ayakta duramadığı gibi, oldukça laubali bir görüntüyle maçı golsüz ve formsuz tamamladı. Webo'nun çabası harikaydı ama yetmedi. Webo çok klas golcü. Emenike'deki patlama gücü ve hız, Sow'daki estetik Webo'da olsa; adam çok büyük golcü olur. İyisiyle kötüsüyle Emre Belözoğlu'nu da özlemişim. Trabzonspor'a karşı ne zaman çok üstün oynasak yenemiyoruz. Ayrıca Avni Aker'de gördüğümüz düşman muamelesinin bizim futbolcuları her sene ekstra motive ettiğine inanıyorum. İçeride biraz daha futbol düşünüyoruz. Deplasmanda futbolun asla sadece futbol olmadığını hatırlıyoruz.

Hakem dün bütün maç boyunca ağzında düdükle gezse de, maçı gerecek bir yönetim sergilemediğini düşünüyorum. Trabzonsporlu futbolcular; özellikle Onur ve her sezon olduğu gibi elbette Zokora ortamı germeye gelmişler. Tabi bunda başkanın da payı büyük. Trabzonspor çok acayip rol kesen, sindirilmiş ezilme psikolojisini kaldıramayan bir camia. Bizim taraftar yıllarca taşlandı Trabzon'da, yazılıp çizilmedi bile. Şimdi Trabzonspor başkanı ortamı gerebiliyor, taraftarı tahrik edebiliyor. "Başkanınız gelsin ulan" diyebiliyor. Yahu bunları Aziz Yıldırım yapsaydı neler olurdu bir düşünün?

Son olarak; futbolu bu noktaya getirenlere hakkımı bir kez daha helal etmiyorum.
7 Ekim 2013 Pazartesi
Yazan: steven_stiffler
Kategori : ,

Anzhi 0 - 2 Tottenham | UEL 2.Hafta

Tottenham'ı izleyemedim dün. Geniş bir özet de bulamadım. Anzhi'nin geldiği durum acayip. Geçen sezonlarda para saçan Rus ekibi, şimdilerde maddi sorunlarla uğraşıyor. Yine de kadrolarında Traore'yi tutmaları bir başarı ama o da Ocak'ta elden kaçabilir.

Tottenham'da Uefa Avrupa Ligi kadrosu oynamış yine. Solda Fryers, stoperde Kaboul ve Chiricheş, ileride Defoe. Lamela hâla takıma tam ısınamamış gözüküyor, adamın henüz 90 dakikası yok. Lewis Holtby, geçen hafta kupada Aston Villa karşısında harika oynamış, asist şov yapmıştı. Dün akşam Holtby asistlerine, Defoe de gollerine devam etmiş. Chadli de attığı golle skor performansını sürdürenlerden...

Anzhi : Pomazan, Angbwa (79' Gadzhibekov), Adeleye, Ewerton, Tagirbekov, Jucilei, Razak, Ahmedov, Solomatin, Serderov (56' Eschenko), Abdulayov (46' Traore)

Tottenham : Lloris, Walker, Chiricheş, Kaboul (71' Dawson), Fryers, Sandro, Dembele, Lamela (72' Sigurdsson), Holtby (78' Eriksen), Chadli, Defoe

Goller : 34' Defoe, 39' Chadli
4 Ekim 2013 Cuma
Yazan: steven_stiffler
Kategori : ,

İddaa#53

Bahis hayatımdaki başarısızlık oranı son zamanlarda düştü. Sırf şu cümleyi kurduğum için yeniden yükselecek biliyorum. Dün akşam Swansea handikap yapsa haftaiçi programını epey kârlı kapatacaktım. Zira Milan'ın son dakikada uydurma penaltısından kazandığım 3-5 kuruş da kenarda duruyor.

Bugünün programına baktım. Tempobet'ten oynamaya devam etseydim kesin kupon yapardım ama İddaa'da şu programdan kombine yapmak zor. Yine de tahminlerimi yazayım. Üzerine biraz çalıştım.

Slaven Belupo - Lokomotiva Zagreb

Lokomotiva'nın gol atmadığı maç yok. Slaven Belupo ise çok kötü bir performans göstermiş. Gol ortamalarına baktım. Lokomotiva 11 maçta 20 gol atıp, 10 gol yemiş. Her maç attıkları kadar, neredeyse her maç da yemişler yani. Slaven Belupo'da bu sayılar 10-16 şeklinde. Gol atıp yeme oranı yine yüksek. Bu maçtan ÜST kokusu alıyorum, 1.65 de güzel oran.

St. Pauli - Paderborn
İki takım arasında bariz kalite farkı var. Zaten St.Pauli ligin en güçlü takımlarından biri ve lig sonuna kadar Bundesliga yarışı içerisinde olacaklarını düşünüyorum. St.Pauli'nin kazanmasını bekliyorum, 1.50 orandan denenir. 1

Auxerre - Laval

Tam bir 2,5 alt ligi olan Fransa 2'de mutlaka 3-4-5 maç alt bitiyor. Bazen 7-8'i bile alt bitiyor. Şimdi böyle dedim diye bitmeyeceği tutar ama bana bu seçenekler arasında en cazip geleni Auxerre-Laval maçı oldu. Auxerre; 9 maçta 6 gol atıp 9 gol yemiş. Üst biten tek maçlarını deplasmanda Lens ile oynamışlar, iç saha maçlarının tamamı Alt. Laval'ın ligde gol yemediği maç yok. Her maç gol yemişler. Özellikle son haftalarda maçları üst bitiyor ama ben bu maçı Auxerre'in kazanacağını ve skorun kısır geçeceğini düşünüyorum. ALT

Villarreal - Granada

İspanya La Lig'da geçen hafta ALT haftasıydı, bir maç hariç hepsi 2.5 altında kaldı. Lige yeniden dönen ve beklenti üstü başlangıç yapan Villarreal, ligin kısır takımı Granada'yı ağırlayacak. Granada az attığı gibi, az da yiyor. Villarreal biraz daha TGS 2-3 takımı ama bugünkü maçın kısır geçeceğini düşünüyorum. ALT

Twente - Villarreal (DÜELLO)
Villarreal'in kazansa bile az gollü kazanacağını düşündüğümden, Twente'nin de deplasmanda Cambuur'a daha fazla gol atacağını düşünüğümden bu düelloda 2 oranıyla Twente oynanabilir. 1

Hannover - Hertha Berlin
Hannover'in 7 maçından 6sı 2-3 gol aralığında bitmiş. Hertha Berlin'in biraz daha karışık bir karnesi var. Daha çok üste meyilli bir takım olması dikkatimi çekti. O yüzden bu maçın da 2-3 gol aralığında olacağını, her iki takımın da gol bulma şansının yüksek olduğunu düşünüyorum. TGS 2-3

Sheffield United - Crawley

Sheffield'ın içinde olduğu süreç malum. Kulübün yeni zengin sahiplerine rağmen bir çöküşün içerisindeler. Transfer dönemine kadar bu böyle gidecek gibi gözüküyor. Ligde 9 maçın 7sini kaybettiler ve rakip Crawley şu an için en azından Play-Off kovalıyor. X2 çifte şans denenebilir.

Accrington - Dagenham
Accrington yıllardır takip ettiğim ve sık bahis yaptığım bir takımdı. Bu sezon çok kötüler. 9 maçta galibiyetleri yok. İç sahada biraz daha derli toplular. En azından gol atıyorlar. Dagenham'ın ise deplasman galibiyeti yok ama en azından form durumları rakibe göre daha iyi. Tercihim X2 çifte şans.

Yazan: steven_stiffler
Kategori :

Trabzonspor 3 - 3 Lazio | UEL 2.Hafta

Beklediğim az gollü ve kısır bir maçken, çok ilginç bir maç izledik. Trabzonspor'un Lazio karşısında bu kadar iyi başlayacağını hiç düşünmemiştim. Petkovic'in maç öncesi verdiği "gençlere güveniyorum" mesajı Trabzonluları havaya sokmuş olsa da; genç oyuncuların isimlerini görünce rahatladım. Cavanda, Onazi gibi oynamaya alışmış isimlerdi. Bir de çok merak ettiğim Felipe Anderson ve Brayan Perea. Bu arada Lazio'nun sarı formayla başlamasını bekliyordum, öyle oldu. Çok şık şu forma ya, bir tane de bundan alabilirim.

Her iki takımın da evlere şenlik savunması maçın başında kendini belli edince, az gollü maç beklentimi rafa kaldırana kadar zaten goller gelmeye başlamıştı. 2013'ün Trabzon'unda hâla çöp poşetleriyle yağmurdan korunup maç izleyen taraftarlar var, hahahaha. İngiliz spikerden izledim, görüntülerin ilginç olduğunu söyledi. İtalyanların ne düşündüğünü gerçekten merak ediyorum. Trabzonspor'u bu sezon sadece Apollon maçının ilk yarısında izlemiştim. Bizim maç öncesi bir alıcı gözle izleme fırsatım oldu, izlediklerimden de memnun kaldım. Öte yandan; herkesin konuştuğu Yusuf Erdoğan'ı geçen seneden beri beğenenlerdenim ben de. Mustafa Reşit Akçay'ın ise yetersiz bir teknik direktör olduğunu düşünüyorum. Adrian'dan ve Henrique'den verim alması müthiş, ikisi de iyi topçular zaten. Bundan önce oynatmayan hocalar hatalıydı. Ancak Olcan'ı sol bek yapmak çok fantastik bir düşünce değil mi ya ? Gerçi Lazio'da da Petkovic'in benzer bir durumu var. Mesela Lorik Cana'yı stoperde izlemek acayip. Geçen sezon mecburiyetti, bu sezon öncelik oldu. Lorik Cana, Marsilya'dayken çok iyi bir ön liberoydu, severdim. Galatasaray'a geldi, sıradanlaştı. Sonrası malum... Şu an tamamen Igli Tare torpili olduğunu düşünüyorum. Yoksa bu kadar düz bir adamın birinci stoper olmasını aklım almıyor. Dün akşam Trabzonsporlular elini kolunu sallaya sallaya geçti savunmayı. Ciani hariç 3 oyuncu da iyi savunmacı değil. Cavanda'nın üzerinde duruyor Petkovic, takıma iyi bir yedek bek kazandırdı ama asla Lazio kalibresinde bir oyuncu değil. Lulic iyi bir sol açık ama vasat bir sol bek. Trabzonspor da çok istekli başlayınca, Lazio savunmasını geçmek zor olmadı. 4-5 olacak maç, ilk yarıda 3-1 oldu. İkinci yarıda Lazio oyunun son bölümlerinde skoru kabullenmiş gözükünce canım sıkıldı. Neticede biliyorum böyle bir takım olmadıklarını... Trabzonspor yine çok etkili kontralar buldu. Petkovic dün 90 dakika Perea'ya nasıl katlandı anlamak güç. Candreva oyundan çıktı, Floccari girdi; değişik bir sisteme döndü Lazio. Ne kadar formsuz olsa da üstündeki kireci attı Sergio. Bitime kısa süre kala Lazio'nun gerçek bir forvetle neler yapabileceğini gösterdi ve 1 puanı alan isim oldu.

Lazio'da Felipe Anderson'u hep merak ettiğimi söylüyordum. Dün akşam vasattı ama en azından adam "topçu" olduğunu belli ediyor. Perea'yı hiç beğenmedim. Bana tarz olarak Hoarau'yu hatırlattı. Cavanda'nın savrukluğu can sıktı. Onazi ise olmuş, gerçekten olmuş. Onazi ve Cavanda'nın ilk maçlarını hatırlıyorum, her ikisi de sıska ve vitaminsizdi. Şimdi ikisinin de fiziği taş gibi. Salih Uçan ve Bruma daha üst düzey maçlar çıkarmalarına rağmen fizik olarak hâla çok yetersizler mesela... Keita Balde de olacak gibi gözüküyor, kumaşı çok iyi.

Maçın istatistiklerini olduğu gibi veriyorum. Gazetelere baksanız; "Trabzon galibiyeti kaçırdı" yazar ama maçın istatistikleri öyle söylemiyor.



Trabzonspor : Onur, Bosingwa, Aykut, Yumlu, Olcan, Colman (57' Aykut Akgün), Zokora, Malouda (64' Alanzinho), Adrian, Yusuf, Henrique

Lazio : Marchetti, Cavanda, Ciani, Cana, Lulic, Biglia, Onazi, Candreva (61' Floccari), Hernanes (74' Ederson), Felipe Anderson (79' Keita), Perea

Sarı Kartlar : Cavanda

Goller : 12' Yusuf, 22' Adrian, 29' Onazi, 34' Henrique, 83' ve 85' Floccari

Legia'nın sahasında Apollon'a kaybetmesi benim için sürpriz oldu. Trabzonspor'un gruptaki şansını arttırdı bana göre. Lazio karşısındaki Legia'yı beğenmiştim. Lazio yine gruptan rahat çıkacak da, ikinci kim olacak merakla bekliyorum.
Yazan: steven_stiffler
Kategori : ,

Karizma

Lazio kafilesi dün Trabzon'a geldi. Resmi Facebook hesaplarından da fotoğrafları yayınladılar. Şüphesiz ki en karizmatik isim yine Hernanes. Bu adam bana hep Alex'i hatırlatıyor. Duruşuyla, saha içindeki halleriyle, şimdi de gözlüğüyle... Tabi bir Alex olması imkansız ama karizması Alex'ten az değil.

Bu akşam Trabzon deplasmanında Lazio'nun kazanacağını düşünüyorum. Hernanes de Trabzon sınırlarında olduğu sürece şehrin en karizmatik insanı.
3 Ekim 2013 Perşembe
Yazan: steven_stiffler
Kategori : ,

Sassuolo 2 - 2 Lazio | Serie A 6.Hafta

Lazio için şomağzımı açtım ve geçen haftaki kendinden güçsüz rakipleri yenmeye başladılar tezimle, Sassuolo'nun geri dönüşünü hazırladım.

Sassuolo teknik direktör değişikliği ile birlikte ilk puanını haftaiçi Napoli'den almıştı. Sassuolo güzel takım, ilk defa Serie A'da oynuyorlar. Benim Serie A'da izlediğim, renklerinde yeşil olan tek takım. Üşenmedim baktım, daha önce de Venezia ve Avellino haricinde yeşil renkli takım yok. İtalyanlar yeşil sevmiyorsa demek... Bu arada geçen sezon Serie B izlemişliğim var, müthiş canlı bahisçiydim. Hey gidi torba yasa... Simone Zaza'yı geçen sezondan beri çok beğenirim. Bu sezon da Sassuolo'nun iki golünü atan oyuncuydu. Lazio karşısında iki farklı isim de gol hanesine adını ekledi. Zaza'da potansiyel var, yaşı da genç. Sassuolo düşse bile Zaza Serie A'da kalır. İlk yarıda aklımda kalan 3 pozisyon vardı. Biri Zaza'nın direğe isabet eden kafa vuruşu, biri Candreva'nın şutu, diğeri Ciani'nin çok iyi yükselip vurduğu kafa vuruşu. İkinci yarıya gollerle başlayan taraf ise Lazio'ydu. Sassuolo'nun etkisiz futboluna 2 gol ile karşılık geldi. Önce Andre Dias attı. İlk yarıda Ciani'nin kaçırdığına benzer bir pozisyondu. Sonra Candreva 2-0 yaptı. Ancak pes etmeyen Sassuolo, önce Scheletto ile farkı bire indirdi. Sonra Floro Flores'in şık frikik golüyle skoru eşitledi. 3-2 için de çok uğraştılar ama olmadı. Lazio beklemediği bir puan kaybı yaparken, Sassuolo ligde kalma yarışında 2-0'dan geriden gelmesine rağmen önemli 1 puan aldı.

Sassuolo : Pegolo, Acerbi, Bianco, Marzorati, Magnanelli, Missiroli, Kurtic (76' Laribi), Ziegler, Scheletto, Berardi (63' Floro Flores), Zaza (80' Alexe)

Lazio : Marchetti, Cavanda (76' Cana), Dias, Ciani, Pereirinha, Ledesma, Onazi (46' Gonzalez), Hernanes, Ederson (64' Biglia), Candreva, Floccari

Sarı Kartlar : Pereirinha, Zaza, Scheletto, Floro Flores

Goller : 50' Dias, 54' Candreva, 55' Scheletto, 77' Floro Flores
1 Ekim 2013 Salı
Yazan: steven_stiffler
Kategori : ,

Tozlu Sayfalar

Öne Çıkan Yayın

Verona ile Kasıp Kavurduk - FM 2017

Çoluk çocuk sahibi olacak yaşa geldim ama hala Football Manager geleneğini sürdürmekten büyük keyif alıyorum. Benim için bu geleneklerden...

Takip Ettiklerim

Kategoriler

Yazar Kafe

Translator

- Copyright © Serkan Özerik -