Archive for Eylül 2012

Manchester United 2 - 3 Tottenham | Tarihi Galibiyet

Fenerbahçe maçıyla aynı saate denk geldiği için izleyemediğim ve belki de ben izlemeyediğim için bu kadar muhteşem olmak zorunda olan bir Manchester United-Tottenham mücadelesi... Tottenham en iyi sezonlarında bile Manchester United'a diş geçiremiyordu. Totteham'ın son United galibiyeti 19 Mayıs 2001'de White Hart Lane'deydi. Old Trafford'daki son galibiyet ise; 16 Aralık 1989'da Gary Lineker'in golüyle gelmişti. 23 yıl sonra Old Trafford'dan galibiyet çıktı.

Tottenham hazır değil ve Andre Villas-Boas'la uyum sürecini atlatabilmiş değil. Ancak son haftalarda maçın tamamında iyi oynayamasalar bile skora gitmeyi biliyorlar. Tottenham'da Assou-Ekotto'nun alternatifsizliğini hep eleştiriyordum. AVB ilk olarak Walker'ı orada denedi. Son maçlarda ise Vertonghen'i deniyor. Aranan çözüm de nihayet bulundu. Vertonghen sol bekte oldukça iyi performans sergiliyor. Dün ilk bindirmesinde golü attı. Bu arada Steven Caulker da iyice takımda yer bulmaya başladı. Tottenham'ın maça başlangıcı ve devamı müthiş... İkinci yarıda Manchester United'ın kıpırdanması belki maçı kaybettirebilirdi, ancak Clint Dempsey de buna müsaade etmedi. Kagawa'nın golünden sonra da Manchester United'ın pek çok pozisyonu var. Howard Webb maçın hakemi olsaydı, bu maçın gidişatını çok etkiler ve her zamanki gibi içine etmeyi başarırdı.

Tottenham tarihi bir galibiyete imza attı. Andre Villas-Boas'ın Tottenham'daki ömrü ne kadar olur bilinmez. Ben çok uzun olduğunu düşünmüyorum. Ancak bu; AVB'nin bu galibiyetin baş mimarı olarak hatırlanmasını engellemeyecek.

30 Eylül 2012 Pazar
Yazan: steven_stiffler
Kategori : ,

Londra Ülkü Ocakları

Londra Ülkü Ocakları ve tabi ki Quenn Park Rangers'ın yaramaz çocuğu Djibril Reyiz. Yaramaz dedik de; tabi bir Balotelli ayarında değil. Hiç bir zaman da olmadı.
27 Eylül 2012 Perşembe
Yazan: steven_stiffler
Kategori :

Carlisle 0 - 3 Tottenham | Capital One Cup 3.Tur

İngiltere'de kupa organizasyonlarını sevdiğimi her zaman söylerim. Hatta kupa organizasyonlarını sevdiğim tek ülke İngiltere. 2-3-4. lig takımlarının Premier Lig takımlarına kafa tutması, bazen mucizevi şekilde elemesi, büyük takımların genç futbolcularını vizyona çıkardığı; son derece renkli organizasyonlar. Carling Cup olarak alıştığımız Lig Kupası'nın yeni ismi ise Capital One Cup olmuş.

Tottenham dün bu organizasyonda Carlisle United'a konuk oldu. Okunuşunu sevdiğim Karlayl'ı. Seviyorum böyle İngiliz statlarını. Bir gün yolum İngiltere'ye düşerse hedefim Old Trafford, Anfield falan değil. Bu statlarda maç izlemek. White Hart Lane'in de stilini seviyorum. Bu statlar bana The Damned United filmini de hatırlatıyor doğal olarak. Carlisle United 1.Turda Accrington Stanley'i, 2.Turda ise Ipswich Town'u elemişti. Özellikle Ipswich maçında; 90'da beraberliği yakalayıp 99'da turu getiren golü atmaları başarı. Tottenham maça beklenildiği gibi yedek ve genç ağırlıklı bir kadroyla başladı. Turu da zorlanmadan geçti. Goller Vertonghen, Townsend ve Sigurdsson'dan geldi. Townsend'in golü oldukça şıktı.

Capital One Cup'ta 4.tur eşleşmeleri şu şekilde ;

Sunderland - Middlesbrough
Swindon - Aston Villa
Wigan - Bradford
Leeds United - Southampton
Norwich - Tottenham
Liverpool - Swansea
Chelsea - Manchester United
Reading - Arsenal
Yazan: steven_stiffler
Kategori : ,

Napoli 3 - 0 Lazio | Serie A 5.Hafta

Sezona çok iyi başlayan iki takım Lazio ve Napoli. Napoli hâla namağlup yoluna devam ederken, Lazio 3 maçlık galibiyet serisinin arkasına 2 tane mağlubiyet yazdırdı. Ligde mağlup olmayan 3 takım bulunuyor. Juventus geçen sezonki namağlup unvanını devam ettiriyor. Napoli'nin çıkışı da sürpriz sayılmaz. Sampdoria ise şu an topladığı puanlar ve mağlubiyet yüzü görmemesiyle lige beklentilerin üzerinde başlayan takım.

Lazio'nun dün akşam yediği 3 gol de birbirinden komik. 3 golde de büyük şanssızlık var. Napoli'nin herşeyi Cavani yine yıldız oldu. Lazio'da Mickael Ciani için sezon oldukça talihsiz ve kötü başladı. İlk golde Ciani'ye çarpan top, Marchetti'yi yanıltarak ağlarla buluştu. İkinci golde hata Federico Marchetti'nin. Aslında ilk golde de hatalı olduğunu söyleyebiliriz. Üçüncü gol amatör takım işi... Cavani bomboş kaleye gidiyor, peşinde bir tane Laziolu yok. Cavani kaleciyi çalımladığı an görüntüye 3 Laziolu futbolcu anca girebiliyor. Mickael Ciani bir de penaltı yaptırdı. Bu penaltı da oldukça komik bir karardı. Neyse ki; Cavani penaltıyı dağlara taşlara vurdu.

Tipik bir Lazio sezonu. Lige iyi başla, sonra düşüşe geç...
Yazan: steven_stiffler
Kategori : ,

Fenerbahçe 0 - 0 Trabzonspor | Yürüyen Fenerbahçe

Kısa sürede bu kadar olumsuz bir değişim görünce insan üzülüyor. Fenerbahçe tarihinin belki de en iyi kadrosu... Ben Meireles'i nasıl transfer ettiğimize hâla inanamıyorken, Meireles Fenerbahçe için sahada formanın hakkını vermek için sakatlanmayı göze alıyor. Ama sadece onun ya da onun gibi mücadele eden bir başkasının çabasıyla olmuyor. Aykut Kocaman'ın kafasında "çok koşan profili" düşüncesi tutmak bir tarafa, Fenerbahçe adeta sahada yürüyor.

Trabzonspor geçen sene iyi kadrosuyla zirve adayı, ondan önceki sene mucizevi şampiyonluk adayı, bu sezon ise vasat kadrosuyla bir Anadolu takımı. Hadi sahadaki Trabzonspor'u geçtim; bu Trabzonspor kendisini 2010-2011 şampiyonu ilan etmiş, Fenerbahçe'ye sahadışı düşmanlık besleyen, geçen sezon Trabzon'daki maçta futbolcularımızı sakatlamak pahasına kin ile oynamış bir takım. Fenerbahçe futbolcusunda böyle bir rakibe karşı hırs olacak. Mücadele gücünü maksimum seviyeye ulaşacak. Yoksa camia olarak çok ah, vah ederiz. Geçen senelerde olduğu gibi yine sahada cevap vermeliydik, olmadı. Fenerbahçe taraftarının Trabzon'da taşlandığını da gördük. O gün gittik; 3 attık geldik. Geçen sezon eyyamcı hakeme rağmen yine 3 attık geldik. Alex -  Aykut Kocaman soğukluğuyla başlayan süreç hâla devam ediyor ve bu süreç bize sahada 3 Temmuz'dan daha fazla zarar veriyor.

Sahadaki futbol futbola benzemese de, hadi futbol konuşmaya çalışalım. Fenerbahçe oyunun ilk dakikalarında birşeyler yapmaya çalışan bir görüntü sergiliyor. Aslında Aragones zamanında da böyleydik. Aragones bir sistem oturtmaya çalıştı ama olmadı. İlk geldiğinde Zico da denemişti, olmamıştı. Şimdi Aykut Kocaman deniyor, yine olmuyor. Aykut Kocaman zorluyor. Sanki bu şekilde olmayacak gibi, çünkü futbolcu da istemiyor. Fenerbahçe, Aykut Kocaman döneminde yaptığı transferlerden İlhan Eker haricinde mutlaka katkı sağlamıştı. Daum zamanında katkı vermeyen oyunculardan da katkı sağlamıştı. Bu sezon da daha çok çabalayanlar yeni transferler. Ancak geçen sezonlarda çok verimli olan oyuncularımızın çabaları yetersiz. Geliştirdiğimiz ataklar çok plansız ve çok cılız. Dolayısıyla elimizde Sow gibi bir değer varken faydalanamıyoruz. Geçen sezon en azından ne yaptığını bilen bir Fenerbahçe vardı ve hepsinden önemlisi çok mücadele eden bir Fenerbahçe vardı. Bu koşu istatistiklerini de futbola kim soktuysa bugün tarafımdan iyi anılmıyor söyleyeyim.

Trabzonspor tam deplasman takımı gibi oynadı. Maçı kazanabileceği kadar pozisyon da buldu. Olcan olmasaydı kazanırdı da... Olcan aldığı ahlardan mıdır nedir, dün çok beceriksiz ve şanssızdı. Fenerbahçe ise sıradan bir takım gibi oynadı. Bilinçsizce hücum etti, panikle savunma yaptı. Buna rağmen Fenerbahçe de maçı kazanabileceği kadar pozisyon buldu. Fenerbahçe de şanssızdı. İlk yarı Alex çok iyi oynadı, yetmedi. Stoch sezon başından beri kayıp. Elimizdeki en potansiyelli oyuncu ama bu formsuzluğuyla kariyeri daha yukarıya çıkamaz. Trabzonspor'da Sol Bamba mükemmel oynadı. Sapara da oldukça iyiydi. Zokora yine geçen sezon öğrendiğimiz karakterdeki Zokora. Alex elini sıkmayarak en güzelini yaptı. Cezalı olmasaydık eğer Zokora dün hayatında görebileceği en büyük tepkiyi görecekti.

Fenerbahçe için bireysel performansları değerlendirelim. Gökhan Gönül berbat oynamaya devam ediyor. Bütün atakları o kanattan yedik. Tek artısı kaleden çıkardığı top. Bekir'in varlığı yokluğu anlaşılmadı. Keşke Serdar Kesimal şu dönemde sakat olmasaydı. Yobo çok iyi. Ruhsuz takımda sorumluluk alıyor. Hasan Ali her maç üzerine koyuyor ve herkesten çok mücadele ediyor. Meireles-Topal iyi ikili olmasının yanı sıra, bireysel olarak da iyiler. Stoch sıfır, Mehmet Topuz da iki maçtır vasatın altında. Alex iyi oyununu 90 dakikaya yayamazken, Sow çok yalnız ve dolayısıyla etkisizdi. Recep Niyaz da ümit verdi. Genç yaşında sorumluluk da aldı, tek sıkıntı o topu kaleye vuramamasıydı. Vursa gol olması yüksek ihtimaldi ama Fenerbahçe'de o baskının altından kalkmak çok güç tabi ki...

Ben artık sahada yürüye yürüye hücum yapan, hele ki gole acil ihtiyaç varken yürüyen bir Fenerbahçe görmek istemiyorum. Bu kadar kötü kondisyonlu bir Fenerbahçe de ilk defa görüyorum. Fizik olarak hazır gelen belli bir zaman sonra vasat duruma geliyor. Lütfen artık acil bir çözüm, lütfen...
25 Eylül 2012 Salı
Yazan: steven_stiffler
Kategori : ,

Lazio 0 - 1 Genoa | Serie A 4.Hafta

Desteklediğim takımlar içinde en iyi futbolu oynayan Lazio. Genoa maçına kadar da karşılığını almışlardı. Basit geçen Mura maçlarını kıstas almayalım. Fakat ligdeki ilk 3 maçta gelen 3'te 3 ve Tottenham ile deplasmanda alınan beraberlik Lazio'nun futbolunun karşılığıydı. Genoa maçında ise işler tersine döndü ve Lazio müthiş hakettiği maçı ne yazık ki kaybetti.

Maçın kısa bir özetini izleseniz bile Lazio'nun üstün futbolu görebilirsiniz. Adeta tek kale geçen bir maç oldu. Lazio'da Dias kesik yedi. Savunmada yeni transfer Ciani oynadı. Klose, Mauri, Gonzalez diğer kesik yiyen isimler oldu. Zarate sezona çok etkisiz başladı. Bu maçta bulduğu 11 şansını da iyi değerlendiremedi. Yedek kulübesinde çürüyen Floccari ileride patlama yapabilecek mi ? Bu da soru işareti. Geçen sezonun ikinci yarısında kiralık gitmiş ve çok faydalı olmuştu. Lazio'nun ne kadar üstün oynadığı istatistiklerde de net:

Topla Oynama : %59 - %41
Şut : 9/22 - 3/6
Pas : 660 - 498
İsabetli Pas Yüzdesi : %71 - %58
Toplama Oynama Süresi : 15:36 - 05:58

Tüm bu olumlu istatistiklere rağmen Genoa bulduğu 2 pozisyondan birini gol yaparken maçı kazanmasını bildi. Lazio sayısız golü kaçırdı. Direklere ve kaleci Frey'e de takıldı. Genoa geçen sezonlarda yıldız transferler yapıp başarılı olamamıştı. Bu sezon biraz daha vasat kadrosu var. Frey, Merkel, Borriello ve Granqvist dikkat çeken isimler.

Bu talihsiz mağlubiyetin Lazio için kötü bir gidişatın başlangıcı olmamasını ve bir kaza olarak kalmasını ümit ediyorum. Inter ve Milan bu kadar kötüyken, Lazio'nun bu şansı değerlendirmesi lazım.


24 Eylül 2012 Pazartesi
Yazan: steven_stiffler
Kategori : ,

Tottenham 2 - 1 QPR | EPL 5.Hafta

Andre Villas-Boas'lı Tottenham'ın kötü futbolu devam ediyor. İç saha maçları Tottenham için her zaman bir koz olmuş olup, iyi futbollarına avantaj sağlamıştır. Ancak bu sezon iç sahada puan kaybıyla başladılar ve şu an çok da umut vermeyen bir futbol oynuyorlar.

AVB'ın şu ana kadar tek sevdiğim yanı Lennon'da ısrar etmesi. Ben Lennon, Wright-Philips, Walcott, Dia tarzı akıp giden kanat oyuncularını severim. İzlerken keyif verir. Tottenham-QPR karşılaşmasında hem Lennon, hem de Wright-Philips'i izlemek de keyif verdi. İlk yarı Tottenham yine yokları oynadı. Kaliteli QPR kadrosu gol için daha istekliydi. Kaliteli derken laf olsun diye değil, QPR'nin gerçekten çok iyi bir kadrosu var. İyi bir kaleci, tecrübeli bir hücum hattı, kaliteli orta saha, kalburüstü savunma hattı. Menajerleri Hughes de iyi bir menajer. QPR'nin bu sezon ligi 11-12 gibi bir sıralamada bitirip, gelecek sezona çıta yükseltmesi hayırlı olur. Zamora'nın golü ofsayt kokan, tartışmaya açık bir gol. Tottenham'ın ilk yarıdaki futbolu da tartışmaya açık... Hugo Lloris yedekti, kaleyi yine Friedel korudu. Bir kaleci iyiyse, transfer olduktan sonra ilk maçta bile oynayabilir. Ancak Villas-Boas, Lloris'e şans vermiyor. Acaba Lloris'in İngilizcesi mi yok diye düşünmeden edemedim.

İkinci yarıda Tottenham biraz daha toparlandı ve yüklenmeye başladı. Geçenki yazımda Clint Dempsey'in 2 numarayla oynamasına alışamadım demiştim. Yok abi yok, ben Clint Dempsey'in Tottenham'da oynamasına alışamadım. Çok iyi futbolcu, kalitesini tartışmam bile. Ama bir Van der Vaart kalibresinde değil. Tottenham'ın da çift forvet Adebayor-Defoe ile ideal ikilisini oluşturması gerektiğini düşünüyorum. Tottenham'ın baskıyı arttırdığı dakikalarda Faurlin kendi kalesine attı. 1 dakika sonra sezona çok iyi başlayan Defoe galibiyet golünü attı. Maç daha farklı da bitebilirdi, biraz şans biraz da Julio Cesar faktörü kurtardı. Son dakikalarda gol yeme kabusu bu maçla birlikte son buldu. Tottenham çok iyi futbol oynamadan 5 maçta 8 puan topladı ve hâla üst sıraları zorlayacak kalitesi var.
Yazan: steven_stiffler
Kategori : ,

Ne İzledim? #21

Ağustos'ta neler yapmadım neler ? Olaylar olaylar... Tatile falan da gittim. Bu kadar film izlemeye nasıl vakit bulduğumu düşünüyorum. Geçen ay film izleme açısından 2012'nin en verimli aylarından biri oldu benim için. Adeta takıma uyum sürecini atlatmış yeni forvet transferi gibiydim. Geçen seneki film sayısını belki yakalayamayacağım bu sene ama en azından son zamanlarda açıldım. Sinema canımdır, kardeşimdir, sevgilimdir, dostumdur. Lakin o da bir Alex değildir.

Bu ayki yazımızın başlığında sıradışı bir filmden duygusal bir sahne kullandım. Ancak ilk yazmak istediğim film ilginç bir macera filmi olan In Bruges oldu. Aslında buradaki sıralamayı da hiç bir zaman sallamadığımı da söyleyeyim. Durağan temposuna rağmen oldukça eğlenceli başlayan In Bruges'ün hikayesi çok sıradışı olmasa da filmin içinde buldum kendimi. İzlerken bir kaç sefer "Eeee? Yani?" şeklinde düşüncelerim oldu. Ancak sonlara doğru artan tempo ve aksiyonu, filmdeki ince esprilerle birlikte hesapladığımızda gerçekten başarılı bir film olduğunu görebiliriz. Oyunculuklar çok iyi, özellikle Colin Farrell yine müthiş oynamış. İzlerken bölüm bölüm ayırdığınızda değişik bir film değil ama sonunda bıraktığı o tat yok mu ? Helal olsun be!

Tipik bir ölümcül hastalık psikolojisi filmi ama izlerken hem hüznü, hem mutluluğu aynı anda yaşatabiliyor. Hafiften gözler doluyor, sonra birden kendini gülümserken buluyorsun. Joseph Gordon-Levitt'in oyunculuğu yine çok iyi. E Seth Rogen de var, daha ne istiyorsunuz Allah aşkına ? Hayatı sorgulatan, belki de hayata tutunmayı sağlatan bir film. İzleyin, izlettirin dostlar!

Dustin Hoffman çok özel bir yıldız. Rain Man filmi için "başyapıt" yorumları çok fazla. Ben bu değerlendirmeye yüzde yüz katılamıyorum ama Rain Man gerçekten iyi yapım. Dustin Hoffman'ın oyunculuğu ise filmin çok ötesinde bence. Rain Man'i değerlendiren herkesin filmden daha çok Dustin Hoffman'dan bahsettiğini görebilirsiniz.

Biraz ağır bir film, her babayiğidin harcı değil. Din, felsefe ve bilim içerse de sıkıcı olmayan, müthiş atmosferi olan bir film. Rachel Weisz inanılmaz karizmatik bir kadın. Son sahne unutulmayacak türden. Hatta vurmayıp öldüreyim dur; son sahne sinemanın en iyilerinden!

Hapishane filmlerini çok seviyorum ve konu olarak tipik bir hapishaneden kaçış öyküsü olduğunu düşünüyorum. Ancak filmi bu kadar iyi kılan; çok eski olması ve pek çok bilindik hapishane filminden daha önce çekilmiş olması. Haa tabi bir de Clint Eastwood faktörünü unutmamak gerek. Tatile giderken otobüste izledim. Otobüsteki filmlerden izlemediklerim arasında en iyisiydi. Türkçe Dublaj falan ama idare ettik, ne yapalım garibanlık ?

E hadi biraz tarzı yumuşatayım da; hakkımda "Bu ne suratsız adam lan!" diye düşünmeyin. İzlerken 1 saat 40 dakikalığına da olsa tüm dertlerimi unuttum. Mutluluk veren, hayat veren bir film. Anlatım tarzı oldukça başarılı. Ayrıca sahne arası geçişlerde kullanılan efektler de çok güzel. Beğendim ve 7,5/10 puan verdim. Ben de aşık olacaksam, ben de akıl hastanesine düşmek isterim. Güzel hastası olan doktorlar eklesin!

Hadi bombayı patlatayım artık. İşte film, işte yönetmen! Şu saatten sonra benim peri masalım O Homem Que Copiava'dır. Net! Böyle sıcak oyunculuklara, böyle şiirsel bir anlatım yakışırdı. Sıradışı olduğunu söylemek yanlış olmaz. İzlerken gülümsetiyor, bittiğinde ise o gülümseme suratınızda kalabilir. Temposu da çok iyi. İyi ki izlemişim. Brezilyalı yönetmen resmen samba yapmış!

Yolculuk filmlerini severim. Yolu Doğu Avrupa'dan geçen yolculuk filmlerini daha bir severim. Everything is Illuminated'da her ikisi mevcut. Bu filmle birlikte Ukraynalılarının İngilizce aksanını da sevdiğimi farkettim. 2 Broke Girls dizisinde de adamım Oleg var :) Film yer yer eğlenceli, yer yer hüzünlendiriciydi. Son yarım saatlik kısmında biraz sıkıldığımı itiraf etmeliyim. Yalnız bu benden mi kaynaklıydı, filmden mi kestiremedim. Amerikalı ve Ukraynalının kültür farklarını ve birbirlerine bakış açılarını da çok eğlenceli anlattığını düşünüyorum. 
21 Eylül 2012 Cuma
Yazan: steven_stiffler
Kategori :

Tottenham 0 - 0 Lazio | UEL 1. Hafta

Lazio ile Tottenham aynı gruba düştü diye sevin, karşılığında kötü bir maç seyret... İki takım da güzel takım ancak ikisi de Avrupa Ligi'ne olsa da olur, olmasa da gözüyle bakanlardan. Lazio bir tur geçse illa ki ciddiyet de artacaktır. Tottenham'da da Andre Villas-Boas'ın hedefine bu kupayı koyacağını düşünüyorum. İlk maçlar iki hocanın da çok ciddiye almadığını gösterdi. Ama yoğun maç temposu gereği kadro tercihleri de çok eleştirilemez. Lazio aslında ideal kadrosunda iki genç isme; Onazi ve Cavanda'ya yer verdi. Kadro tercihi çok sıradışı değildi ancak futbol olarak kendilerini çok sıkmadılar.

Maçın başında Hernanes'in direkten dönen şutu en akılda kalan pozisyondu. Tottenham daha baskılı bir oyun ortaya koysa da; bal yapmayan arı misaliydi. Sürekli rakip yarı alanda oynadılar ancak çok pozisyon bulamadılar. Hugo Lloris ilk kez Tottenham formasını giydi. Clint Dempsey'in 2 numaralı forma giyme olayına da bir türlü alışamadım. Maribor'un Panathinaikos'u 3-0 yenmesi, ilk haftada gruptaki işlerin beklenen şekilde gelişmeyeceğinin sinyalini verdi. Lazio, White Hart Lane'den aldığı 1 puanla biraz daha avantajlı konumda gözüküyor.
Yazan: steven_stiffler

Fenerbahçe 2 - 2 Marseille | Psikolojik Çöküntü

Hayatımda çok kez kötü Fenerbahçe izleyip, çok kez kötü Fenerbahçe dönemi yaşadım. Hepsinde de sorunlar büyüktü ve kamuoyu tarafından daha da büyütülüyordu. Fenerbahçe her zaman ülkenin en hareketli takımı zaten. Ancak bu seferki sıkıntı daha bir başka, çözümü daha bir zor gibi gözüküyor. Hoca hatalı ama tam olarak teknik direktör sorunu olduğunu da düşünmüyorum. Fenerbahçe'nin öyle bir sorun ki; bu kez de bunun adı konamıyor.

Son dönemdeki çatlak seslere rağmen taraftarın yine Fenerbahçe'nin peşine düştüğü, yine çok güzel bir maç ortamı vardı. Egemen ve Kuyt'ın eksikliğine rağmen, kadro da tatmin ediciydi. Marseille'da da öyleydi, en azından Cheyrou gibi önemli bir ismin yedek başlaması Fenerbahçe'nin avantajlarındandı. Marseille çok iyi bir takım ve lige formda başladılar. Ancak kadro kalitesi olarak kesinlikle Fransa'nın en iyisi değiller ve elbette Fenerbahçe'den çok üstün bir kadroları yok. Fiziğe dayalı bir futbol oynamaları ve fizik olarak Fenerbahçe'den üstün olmaları da onların avantajlarından biriydi. Fenerbahçe ilk yarı beklentileri karşılayan bir futbol oynadı. Caner'in golü skor üstünlüğünü de getirdi. Alex ve Meireles günün iyi isimleriydi. Mehmet Topal da ilk yarının çalışkan isimlerinden olurken, Mehmet Topuz mücadelesi haricinde varlık gösteremiyordu. Moussa Sow ise maalesef çok yalnız kalıyor ve sanki Fenerbahçe son dönemde forvetsiz oynuyor. Mehmet Topal ve Meireles ikilisine de nazar değmesin. Zira Hasan Ali de her maç üstüne koyarak oynuyor.

İlk yarıda güzel oyunun ardından merak ettiğim ikinci yarının son yarım saatlik bölümüydü. Alex attığı golle işi kolaylaştırdı. Çünkü 1-0 olsaydı da oyundan düşecektik, maalesef alıştık. 2-0 olması en azından daha iyi bir direnç getirebilirdi. Marseille teknik patronu ise tek tek kozlarını oynuyordu. İlk yarıda sadece Ayew ve Amalfitano'nun etkinliğini görebildik. İkinci yarı hem Valbuena devreye girdi, hem Gignac gibi bir koz da oyundaydı. Ayrıca ilk yarıda oyuna dahil olan Cheyrou da önemli işler yapmaya çalışıyordu. Mehmet Topuz nihayet güzel bir orta yaptı ve Alex o alıştığımız şık kafa gollerinden birini attı. Alex-Cristian değişikliği maçın kırılma ânı oldu. Eğer ki; Cristian defansa yardım eden, orta alanda pres yapan bir oyuncu olsaydı bu değişiklik çok yerinde olurdu. Ancak Cristian bunların hiç birisi değil. Cristian Fenerbahçe'nin bazen kurtarıcısı olsa da, çoğu zaman tümörü. Sow çok yorulmuştu, ben Bienvenü değişikliğini hatalı bulmuyorum. Ancak Bienvenu'nün bu sezon nerelerde olduğunu merak ediyorum. Dün rezaletti, son zamanlarda hiç yok. Boş oyuncu olmadığını düşünüyorum ama son zamanlarda çok boş. Fenerbahçe'nin Sow ve Kuyt'tan başka gol atacak forveti yok. Bu performans Bienvenu'yü devre arasında göndertir. 3-0'a giderken; Bienvenu'nun saçmalamasıyla skorun 2-1'e gelmesi bizi alışık olmadığımız rahat maç izleme modundan çıkardı. Tribündeki meşaleler müthişti. Marseille gibi iyi bir tribünü olan takımı böyle misafir etmek önemli. Yobo maç boyunca sadece Valbuena'nın golünde etkisiz kaldı. Bekir ilk yarı kötüydü, ikinci yarı iyiydi. Buna rağmen ilk yarı gol yemeyip, ikinci yarıda 2 tane birden yememiz de garip. Murat Kosova'nın dünkü maç anlatımını çok beğenmiştim ama o son saniye şomağızlılığı hiç yakışmadı. Rakip korner kullanırken öyle bir cümle söylemek, pozisyonun gol olması sonrası küfür yemeyi göze almaktır. Lütfen artık maçlar böyle yorumcu olmadan anlatılsın.

Aykut Kocaman'a sabredildiği takdirde çok büyük başarılar alacağına inanıyorum. Ancak Aykut Kocaman maalesef kendisine kredi yaratamıyor. Takımın üzerinde psikolojik bir sıkıntı var. Geçen sezon tüm psikolojik sıkıntılara göğüs geren Aykut Kocaman, bu kez yetersiz kalıyor. Demeçlerinde belirttiği sistemi ve taktik anlayışı bir türlü oturtamıyor. Taraftarın gözünde de kredisini tüketti. Tarihin en iyi Fenerbahçe kadrosuna çok kötü futbol oynatıyor. Sahada mükemmel işler yapan futbolcular bile son yarım saatte kayboluyor. Fenerbahçe'nin geri çekilmesinin adı da tam olarak geri çekilme sayılmaz. Ne yaptığımızı bilmiyoruz, geri çekilmek böyle olmaz. Geçen sezonun Fenerbahçe'sinde Alex ve Bekir böyle gereksiz tartışmaya girmez; Caner alamadığı her pas için takım arkadaşlarına el kol yapmazdı. Fenerbahçe'ye mucize bir el değmesi lazım. Yeni bir Yeni Malatya lazım. Ancak bu sefer daha acısız, daha sıkıntısız. Bu teknik heyetle bu da zor gözüküyor artık. Sıkıntı sadece Aykut Kocaman da değil ama olası bir değişiklik takım içinde yeni bir heyecan getirecektir. Ancak şunu da unutmamak lazım ki; her değişiklik olumlu bir etki getirmez.
Yazan: steven_stiffler
Kategori : ,

Fenerbahçe 2 - 1 Mersin İY | STSL 4.Hafta

Seviyorum böyle galibiyetleri... Fenerbahçe 3 sezondur kötü futbolla sezona başlıyor. Geçen sezon kötü futbola rağmen galibiyet serisi devam etmişti. Kötü futbol oynanan periyodda galip gelmek çok önemli. Aykut Kocaman da maç sonunda buna değindi ve daha sonra bu puanların ne kadar arandığından bahsetti. Fenerbahçe bu sezon belki Sivasspor deplasmanındaki kaybı değil ama Elazığspor deplasmanındaki kaybı da arayacak. Bunlara bir de içerideki Mersin maçını eklemek dünyanın en lüks işi olurdu. Neyse ki imdada Cristian Baroni yetişti.

Mersin maçının bir başka anlamı da Raul Meireles'in çubukluyu ilk kez giymesiydi. Fenerbahçe'nin oyununu tek bir futbolcu düzeltmez diye düşünenlerin yanlış düşündükleri ilk yarıda ortaya çıktı. Fenerbahçe ilk yarı göze hoş gelen bir futbol oynadı. Spiker Melih Gümüşbıçak çok özlediğim o cümleyi bile söyledi :
-Fenerbahçe dönen her topu alıyor.
İyi başladığımız bir maçta gol yemek de Fenerbahçe'nin makus talihi olmaya başladı. Spartak Moskova maçı da öyleydi. Mersin maçında da adeta piyango bir gol yedik. Kaleci Sehic'in de iyi bir maç çıkarması, beraberlik golünü geciktirdi. Geçen sezon iki Beşiktaş maçında attığımız gollerin bir kopyasını bu kez Mehmet Topal ile attık.

İkinci yarı mecburi bir Mehmet Topal değişikliği geldi. Ardından gelen kötü futbolu bu değişikliğe bağlamak çok da doğru değil. Mehmet Topal sahada da olsaydı, aynı şekilde kötü oynayacaktık. Fenerbahçe'nin problemi maçın temposunu kontrol edememek. Ayrıca futbolcularda çok rahatlık var. Dakika 80 oluyor, sanki daha yarım saat varmış gibi oynamaya devam ediyorlar. Pek fazla sorumluluk alan oyuncumuz yok. Alex de gününde değildi. Kuyt'ı da erken kaybettik. Bienvenü'yü sahada görmek benim için çok sevindirici oldu ama kısa sürede bekleneni veremedi. Ayrıca Stoch sahanın en etkisiz ismiydi. Sorumluluk alma işini ise; pek fazla etliye sütlüye karışmayan Cristian Baroni yaptı ve muazzam bir galibiyet golü attı.

Artık derbilerle birlikte iyi futbol oynama dönemine girmemiz gerekiyor. Kötü futbol süreci artık dolmalı... Böylelikle hem Aykut Kocaman hem de takım, taraftarın kredisini kazanacaktır.
18 Eylül 2012 Salı
Yazan: steven_stiffler
Kategori : ,

Reading 1 - 3 Tottenham | EPL 4.Hafta

Tottenham'ın oynadığı, Reading'in seyrettiği, Defoe'nin gollerinin ve kaçırdıklarının damga vurduğu ve Andre Villas-Boas'ın gol sevinçlerini yaşadığımız ilginç bir maç izledik Reading kadro yapısı itibariyle ligden düşmesi en muhtemel takım. Tottenham'ın bir türlü kazanamaması ve eninde sonunda bu seriyi bozacak olması, bahiste günün bankolarından yapıyordu. Ben değerlendirdim ama bir işime yaramadı. Değerlendirmeyenler üzülsün.

Boş bir oyuncu değil, mutlaka kadroda bulunmalı dediğim Kyle Naughton; dün sol bekte görev yaptı. Zaten Tottenham'da hep birşey eksik oluyor. Ya tek sağ bek, ya tek sol bek oluyor. Bu sezon tek sol bek var. Assou Ekotto olmadığında da Naughton'ı burada değerlendirmek en mantıklısı gibi gözüküyor. Andre Villas-Boas'ın şimdilik en sevdiğim yanı Lennon'ı kullanması. Sürekli kullanıyor, ligin en hızlı oyuncularından birisi olan Lennon'dan verim almaya çalışıyor. Dembele'yi hep ortada mı izleyeceğiz bilmiyorum. Fulham'da çok da izlemedim hani, benim bildiğim Dembele kaleye ne kadar yakın oynarsa o kadar iyidir. Defoe maçın adamı. Kaçırdığı goller inanılmaz. Attığı bir ikinci gol var ki; o da inanılmaz. Yaklaşık 40 metre top sürerek atıyor. Ben Defoe'nin golcülüğünü her zaman beğenirim ama bazen çok çılgınca kaçırdığını da kabul ederim. Defoe'nin 10 seferde iki kez yapabildiğini, Gareth Bale tek seferde yaptı mesela.

Maça damga vuran bir başka detay da Andre Villas-Boas'ın gol sevinçleri. Hırsını gösterdi göstermesine de; takıma birşeyler vermeye başlamalı artık. Oturtmaya çalıştığı sistem de henüz oturmadı. Livermore'u kazandırabilir mi bilmiyorum. Ya da Townsend'i... Benim izlerken keyif aldığım bir maç oldu. Tottenham nihayet galibiyetle tanıştı.
17 Eylül 2012 Pazartesi
Yazan: steven_stiffler
Kategori : ,

Efsane Mirsad Türkcan

Bana basketbolu sevdiren adamlardandır Mirsad Türkcan... 12 Dev Adam'dan bir parçadır. Çubukluya gönül vermiş bir aşıktır, cesur yürektir. Gönlüm bu sezonki efsane adayı takımda olmasını isterdi. Ancak o Fenerbahçelilerin gözünde zaten her zaman efsaneydi. Dün gözyaşlarıyla, gururla, kendisine yakışan bir şovla uğurlandı. Darısı diğer hakeden sporcularımıza... İnşallah ileride Fenerbahçe'ye hizmetlerine devam eder. Yaşattıkların ve formanın hakkını verdiğin için teşekkürler Mirsad Türkcan...
Yazan: steven_stiffler

Chievo 1 - 3 Lazio | Serie A 3.Hafta

Rüzgar, lige fırtına gibi giren Lazio'nun arkasından esmeye devam ediyor. Üç haftada üçüncü galibiyet, üstelik iki galibiyet deplasmanda dişli takımlara karşı. Kötü internet bağlantım nedeniyle maçı izleyemedim. Özet görüntülerden gördüğüm kadarıyla Hernanes'in döktürdüğü bir maç olmuş. Maça onbirde başlayan Luis Pedro Cavanda'yı da izlemek isterdim. Çok ümitli olduğum bir oyuncu değil ama 2 sezonda fizik olarak kendisini epey geliştirdi. Lazio'da bir rotasyon oyuncusu dahi olsa yeterli olacaktır.

Lazio'nun siyah forması müthiş. Umarım sezon boyunca bu formaya reklam almazlar. Hernanes'in ilk golü kalitesine yakışır nitelikte. Hernanes'in gol sevinçlerinde Alex'i görüyorum. Alex gittikten sonra yerine adam alınmasına karşıyım ama biri alınacaksa Hernanes olmalı. Gerçek bir lider. İlk yarıda Hernanes ve Klose'nin attığı gollerle zaten iş erken bitmiş. Roma'nın aksine Lazio işi sağlam tutmuş. Roma gibi tirajik bir mağlubiyet almaları söz konusu dahi edilmemiş. Chievo da istikrarlı takım. Hala Luciano ve Pellissier'in eline bakıyorlar. Şu kadroya Pellissier ayarında bir oyuncu daha alabilseler, lig kendileri için bu kadar zorlayıcı geçmez.

Chievo : Sorrentino, Jokic, Cesar, Dainelli, Sardo, Luciano, L.Rigoni, Hetemaj (61' M.Rigoni), Thereau (81' Stoian), Di Michele (60' Moscardelli), Pellissier

Lazio : Marchetti, Konko (45' Scaloni), Biava, Dias, Cavanda, Gonzalez (66' Cana), Ledesma, Mauri, Hernanes, Candreva (79' Ederson), Klose

Sarı Kartlar : Cavanda, Ledesma, Dainelli, Sardo, Cesar

Goller : 5' ve 74' Hernanes, 38' Klose, 83' Pellissier (penaltı)
Yazan: steven_stiffler
Kategori : ,

Futbol Her Yerde Futbol

2 haftadır Azerbaycan'dayım. Milli maçların oynandığı tarihe denk gelmiş olma şansımı değerlendirmek istedim. İlk olarak Azerbaycan-İsveç Eurobasket eleme maçına gittim. Azerbaycan'ın 13 sayı farkla kazanması gerektiğini söylediler. Maçı 6 farkla kazanan Azerbaycan, Eurobasket vizesini alamadı. Azerbaycan, Londra Olimpiyatları'nda 10 madalya aldı. Zengin bir ülke. Son yıllarda spora yatırım yapıyorlar. Ancak gördüğüm kadarıyla basketbolda yatırım yapmamışlar. Rotasyonsuz oynuyorlar.

Gelelim futbola... Eskiden Azerbaycan eleme gruplarının averaj takımlarından olurdu. Son birkaç yıldır biraz daha toparlanmış bir görüntüleri var. Geçen yıl bizi de yenmişlerdi. 2014 elemelerinde Azerbaycan'ın grubunda; Rusya ve Portekiz favori takımlar. Azerbaycan ile İsrail arasında bir üçüncülük yarışı olacaktır. İkisinin buradan sıyrılması çok zor gözükse de; Estonya'nın geçen yıl yaptığı gibi bir mucize gerçekleştirilebilir. Bunu izlediklerimden yola çıkarak değil de, futbolun içerisinde olduğu için söylüyorum. İzlediklerim ve gördüklerime gelince...

Maç yenilenen Tofiq Behramov Stadı'nda oynanacaktı. Maçtan 1 saat önce stat çevresine gittik. Beklediğimden çok daha kalabalık olduğunu söyleyebilirim. Bilet gişesinin önündeki sıra hem uzundu, hem de çok düzensizdi. Karaborsa bilet almaya karar verdik. 2 manatlık biletlerden 5'er manata aldık. Daha sonra da kapıya doğru yöneldik. Kapıda yine çok uzun ve düzensiz bir sıra. Azerbaycan güzel ülke, kardeş ülke ama kabul etmek gerekir ki; sportif konularda oldukça geride. Turnikelerde ite kaka bir 15-20 dakika geçirdik ve turnikeleri geçtik. Turnike üzerinden atlayanlar çok rahat içeri girdi. Bilet aldık ama turnikelerde bilet gösterme, bilet okutma gibi bir durum olmadı. Turnikeden geçtikten sonra stat kapılarına yöneldik. Biletin üzerindeki kapı numarasına göre alıyorlar. Biz o noktaya geldiğimizde maç başlamış ve kapılar kapanmıştı. Her kapının önünde yığılma vardı. Kapıların kapanmasına herkes tepki gösterdi ve doğal olarak güvenlik de kapıları açmak zorunda kaldı. İçeri girdiğimizde de biletteki koltuklarda oturmadığımız için polisten tepki gördük. Bir bileti en az 3-4 sefer polise gösterdik. Girişte yapılmayan bilet kontrolü, koltuklara oturduğumuzda yapılması oldukça saçmaydı. Tribünde Fenerbahçe, Galatasaray ve Beşiktaş formalı taraftar çoğunluktaydı. Hazar Lenkeran taraftarları tribünde ayrı bir bölümdeydi. Az sayıda da Inter Bakü, Neftçi Bakü formalı taraftarlar gördüm. Tezahüratlar bizim tezahüratlar hemen hemen... Tempolar ve melodiler aynı, bazı sözlerini anlayamadım. Tofiq Behramov stadı 35 bin kapasiteli bir stat. Tribünleri İtalya'daki tribünleri anımsattı bana... Ancak sahaya çok uzak. Maça girdiğimizde bir 10 dakika hangi takım Azerbaycan, hangi takım İsrail anlayamadım. Benayoun'u aradı gözlerim, o da yedek olduğundan takımları ayırt etmekte zorlandım.

İsrail de Azerbaycan da vasat takımlar. Berti Vogts, Azerbaycan'a birşeyler katmış. En azından ne yaptığını bilen bir Azerbaycan izledim. Maç beklediğim gibi 1-1 berabere bitti. Azerbaycan kalecisinin yediği hatalı golle geriye düşse de; Ruslan Abişov'la beraberliği sağladı. Azerbaycan'da dikkat çeken isimler; Sol bekte oynayan Maksim Medvedev ve oyuna sonradan girip etkili oynayan Cihan Özkara. Cihan Özkara'nın bonservisi Sivasspor'daymış. Oyuna girdikten sonra çok etkili oldu. Azerbaycan'ın en kaliteli oyuncusu ise hala Reşad Sadygov. Stoperden çok iyi oyun kuruyor. Ama yıllardır takımın en iyi oyuncusu olması, Azerbaycan futbolunun bir süre daha yerinde sayacağı hissiyatını verdi bana. Güzel yerlere gelsinler isterim.

Güzel ve farklı bir futbol akşamı yaşadım. Maçta hiç kadın taraftar görmedim. Tamamı erkeklerden oluşuyordu. Azerbaycan'da henüz öyle bir kültür yokmuş. Ligin de kalitesi belli olduğundan, aslında milli takıma olan bu ilgi bile Azeri arkadaşlarımı şaşırttı.
15 Eylül 2012 Cumartesi
Yazan: steven_stiffler
Kategori : ,

Sivasspor 0 - 0 Fenerbahçe | STSL 3.Hafta

Sivasspor maçındaki puan kaybı için, Elazığspor maçındaki puan kaybından daha farklı düşüncelerim yok. Sezonun başı ve hazır olmayan, umut vermeyen bir Fenerbahçe izlemek üzücü. Umut veren ise ilk yarım saatte oynanan futbol, Alex'in sezon içerisinde değerlendireleceğini bilmek ve maç sonrası gelen Raul Meireles transferi.

Sivasspor ligin iyi takımlarından. Rıza Çalımbay'ın teknik direktörlüğünü çok beğenmesem de, 3 sezondur aynı oyuncularla oynaması ve takımda istikrarı sağlaması Sivasspor'u ligin iyi takımlarından biri kılıyor. Fenerbahçe iyi başladığı maçta Alex ile pozisyonları değerlendiremedi. Sivasspor yer yer dengeyi sağladı, yer yer üstün oynadı. Fenerbahçe futbolundaki en büyük sorun, her maçın belli bir bölümünde rakibe üstünlüğü vermek. Sow ve Kuyt iyi bir ikili olacaklar, sezon başından beri bunun sinyalini veriyorlar. Ama bence daha net birşey var ki; Sow-Kuyt ve Alex şimdiden çok iyi üçlüler. Birlikte oynadıkları her maç çok etkili hücum organizasyonları geliştiriyorlar. Sivasspor'da Eneramo çok iyi forvet ama bitiricilik becerisi çok gelişmiş değil. Ziya Erdal vasat bir sol bek. Zaman zaman çok övüyorlar kendisini, ben çok sıradan ve vasat buluyorum. Atıf iyi bir oyuncu ama eksikleri var. Süper Lig'in ilerleyen haftalarında Sivasspor'a daha faydalı olacaktır. Pedriel falan pek sahada gözükmedi. Fenerbahçe'de de sezona iyi başlayan Selçuk Şahin'in son maçlardaki performansı hayal kırıklığı yaratıyor. Takımda zaten her vurduğu direkten dönen Mehmet Topuz vardı, bir de Mehmet Topal eklendi. Hayırlı olsun. Mehmet Topal bu şanssızlığından kurtulduğunda bize en azından 3-4 tane jeneriklik gol izletecektir.

Kaybedilen 2 puanın önemi son haftalarda daha çok belli olacak. Şu an beni umutlu kılan Raul Meireles transferi ve ligde Fenerbahçe'den çok üstün oynayan bir takımın bulunmamasıdır. Mersin İdman Yurdu maçıyla birlikte iyi bir çıkışa geçmek gerekiyor.

8 Eylül 2012 Cumartesi
Yazan: steven_stiffler
Kategori : ,

Lazio 3 - 0 Palermo | Serie A 2.Hafta

Lazio sezona beklediğimden çok daha iyi başladı. Her iki maçta da beraberlik diyordum ama 6 puan çıktı. Atılan 4 gol, yenilen 0. Son sezonlara hep hızlı giriyor Lazio. Bunda Edy Reja'nın payı var diyordum ama Petkovic'in girişi de farksız oldu.

Lulic geçen sezon sol açık oynamıştı. Sol bekte her zamanki gibi Radu oynuyordu. Şu an Radu sakat ve o mevkide Lulic oynuyor. Petkovic, Young Boys'u çalıştırırken de sol bekte Lulic'i oynatıyordu. En azından biz Fenerbahçe maçlarında öyle izledik. Antonio Candreva da sahada farklı bir oyun karakterine büründü. Hep orta alanda ve forvet arkasında izlemeye alıştığımız oyuncu artık sağ kanat gibi oynuyor. Gibisi fazla mı oldu bilmiyorum, sağa yakın oynuyor. Miroslav Klose'nin attığı iki gol, bu adamın futbol kariyerinin sonuna kadar gol atacağını ve Almanya milli takımında oynamaya devam edeceğini göstergesi sanki... Maçın en şık golü ise tabi ki Candreva'nın füzesi.

Palermo bu sezon çok sıradan, çok vasat bir takım olmuş. Kadrosu da öyle üst sıraları zorlayabilecek bir kadro değil. 10-11-12.lik arasında bir yerde ligi bitiririler. Hocaları ise ligi bitiremez. Lazio'da yeni transfer Ciani yedek kulübesindeydi. Onazi ise yine oyuna dahil edildi. Serie A'da yedek kulübesinin Dünya Kupası ve Avrupa Şampiyonası tadında olması güzel olmuş. Football Manager oynarken benim işime gelir.

Lazio : Marchetti - Konko, Biava, Dias, Lulic - Ledesma, Gonzalez, Mauri (80' Onazi), Candreva, Hernanes (86' Scaloni) - Klose (89' Kozak)

Palermo : Ujkani - Pisano, Cetto, Von Bergen, Garcia - Barreto, Bertolo, Giorgi (51' Arevalo), Kurtic (58' Dybala) - Miccoli (58' Hernandez), İlicic

Sarı Kartlar : Candreva, Miccoli, Lulic, Klose, Arevalo

Goller : 39' ve 83' Klose, 56' Candreva
Yazan: steven_stiffler
Kategori : ,

Tottenham 1 - 1 Norwich | EPL 3.Hafta

Tottenham ve Andre Villas-Boas birlikteliği sancılı başladı, sancılı gidiyor. Son 3 yıldır takımın iskeleti değişmiyordu. Şimdi hem hoca, hem takımın iskeleti değişti. Transfer politikası yazımda da belirtmiştim. Andre Villas-Boas gelir gelmez yanlış hamleler yaptı. Şimdi endişe yaratan durum ise kadro değil. Tottenham kadrosu geçen sezonki kadar olmasa da hâla iyi.

Norwich ligde küme düşme adaylarından gösteriliyor. Ben bunun o kadar kolay olacağını düşünmüyorum. Geçen sezonun renkli takımlarındandı. Bu sezon da iyi transfer yaptılar. Bunca yıl nasıl Premier Lig'de oynamadığına şaştığım Snodgrass, Tottenham'da yer bulamayan Bassong, Lazio'da şans bulamayan Garrido gibi direkt oynayabilecek isimleri aldılar. Norwich sezon sonuna kadar direnecektir. Bunu da bu maçla gösterdiler. Tottenham'ın kötü futbolu kıstas alınamayacak olsa da, Norwich'in puan için elinden geleni yapması görülmeye değerdi. Villas-Boas yavaş yavaş Modric'in yerine Sigurdsson'ı yerleştiriyor. Anlamadığım ise; Jake Livermore'da ne bulduğu. Rotasyonda kullanılabilecek bir oyuncu üç maçtır onbirde başlıyor. Norwich maçında da 90 dakika sahada yer aldı. Yeni transferlerden Moussa Dembele ikinci yarıda oyuna girdi ve çok da klas bir gol attı. Dembele kesinlikle Tottenham'a katkı sağlayacak. West Bromwich maçında olduğu gibi yine son dakikalarda gelen bir baskı neticesinde gol yedi Tottenham. Norwich'in baskısı, Snodgrass'ın golünü getirdi. Friedel yine iyi maç çıkardı. Huddlestone'un kırmızı kartı ise oldukça ağırdı.

Bu sezonun en renkli takımı Swansea olacak gibi. Laudrup yılın dikkat çekici menajeri, Michu ise dikkat çeken oyuncusu. 3 maçta 7 puan toplamayı bırak, 10 golle en fazla gol atan takım olmaları da ilginç. Severek izliyoruz.
6 Eylül 2012 Perşembe
Yazan: steven_stiffler
Kategori : ,

UEFA Avrupa Ligi 2012-2013

Fenerbahçe için UEFA Avrupa Ligi'ni "hayırlısı" olarak nitelendirmiştim. Zira Fenerbahçe burada da Şampiyonlar Ligi ayarında takımlarla oynayacak. Son şampiyon Atletico Madrid yine en büyük favori. Sevilla gibi duble yapabilirler. Kağıt üzerindeki diğer favoriler; Liverpool, Inter, Tottenham, Napoli ve Lyon olarak nitelendirilebilir. Marseille da iyi takım ancak bu takımlara karşı şansı biraz daha az bence. Hem lige, hem Avrupa'ya zirve hedefiyle sarılabilecek bir kadroları olduğunu düşünmüyorum.

Benim için şu an dünyada iki özel forvet var. Birisi Falcao, birisi Cavani. İkisi de dünyanın her takımında banko oynar. İkisi de müthiş golcüler. Geçen sezon biri Avrupa Ligi'nde, diğeri de Şampiyonlar Ligi'nde klasını kanıtlamıştı. Her iki isim de takımlarının en önemli kozları. İkisi olmazsa takımları favori gösterilemez. Gruplarda olmadı belki ama ileriki turlarda bir Napoli-Atletico Madrid eşleşmesinin seyir zevki çok yüksek olur.

Gruplar müthiş. Neredeyse her ülkeden takım var. A, C, D, J Grupları Şampiyonlar Ligi'nden hallice... Yıllardır kura şanssızlığı olan Fenerbahçe tabi ki bu gruplardan birinde. Mantıken baktığımızda ise; Fenerbahçe'nin bu kupada başarılı olabilmek için rakip ayırmaksızın geleceğe bakmas gerekiyor. Dördüncü torbanın en zor takımı şüphesiz Anzhi. Milyon dolarlık oyuncuları olan takım A Grubu'na düştü ve bence gruptan çıkması da oldukça yüksek ihtimal. Udinese yepyeni bir takım kurdu ve yıldızlarını kaybetti. İyi bir scout ekibi var, bu kadrodan da yıldızlar çıkacak elbet ama Anzhi'nin şu an Udinese'den daha sert bir takım olduğunu düşünüyorum. Liverpool bu kupaya ne kadar önem verir bilinmez. En azından elemelerde gençleri oynattı, belki ligi öncelikli hedef olarak belirler ve Anzhi-Udinese ikilisinin önünü açar. Atletico Madrid hem turnuvanın favorisi, hem de çerez grubun içerisinde yer alıyor. Teknik direktör Diego Simeone genç oyuncularına dahi şans verebileceği bir grupta mücadele edecek.

Fenerbahçe'nin şansı elbette ki var. Koskoca Fenerbahçe. Ayrıca kadro olarak üç takım arasında uçurumlar yok. Hemen hemen denk kadrolar. Marseille lige iyi başladı ve oldukça formda gözüküyor. Mönchengladbach geçen sezon yakaladığı ivmeyi devam ettirecek gibi gözüküyor. Reus'u kaybetmeleri büyük şans. Orta sahaya aldıklar Xhaka geleceğin yıldız adaylarından. Fenerbahçe, Marseille karşısında 3 puanla başlarsa bu gruptan çıkar. Grupta siyasi olarak bizi çok gerecek bir AEL Limassol olması da talihsizlik. Kolay bir takım için, gereksiz gerilim yaşanacak. Newcastle United eğer kupaya önem verirse ciddi adaylardan olur. Grubu çok zorlayacak bir grup değil. E Grubu turnuvanın en az ilgi çeken grubu gibi gözüküyor. Stuttgart vasat bir Alman takımı, ismi var. Kopenhag ve Steau birbirine diş geçirebilecek ekipler. Molde de şanslı kura çeken bir dördüncü torba takımı. Napoli'nin favori olduğu F Grubu'nda turnuvanın sürpriz yapabilecek ekiplerinden biri olan Dnipro da bulunuyor. Napoli'ye diş geçirmeleri zor ama PSV Eindhoven'ı alt edebilirler. Kadrosunda Inkoom, Kalinic, Boateng, Rotan, Lastuvka gibi kaliteli oyuncular var.

G Grubu'nda olmak isterdim. Sporting Lizbon geçen sezon inişli çıkışlı bir Avrupa Ligi performansı sergiledi. Bir iyi, bir kötüydüler. Basel'in de ismiyle grupta şansı var. Genk önemli kozu Benteke'yi sattı. Videoton ismini ilk kez duyduğum bir takım. Trabzonspor'u eleyerek önemli bir başarıya imza attılar. Bu grupta da 0-0'lık maçlar oynayabilirler.

Koskoca Inter'in yolu bu sezon Avrupa Ligi'ne düştü. Inter her zaman bulunduğu turnuvanın favorilerindendir. Lige kötü başladılar. Fenerbahçe taraftarındaki karamsar hava az biraz Inter taraftarında da var. Tahminimce hocaları çok dayanamaz ve yakında görevinden ayrılır. Inter bu grubu Rubin Kazan'ın arkasında ikinci bitirebilir. Doğu Avrupa kulüpleri bu turnuvalara çok önem veriyorlar ve doğru orantılı bir çıkıştalar. Şu an Azerbaycan'dayım. Kısmet olursa Neftçi Bakü'nün bir maçına denk gelirsem gitmeyi düşünüyorum. Bu sezonn Lyon ile Real Madrid ayrı turnuvalarda olduklarından birbirleriyle maç yapamayacaklar. Haa kader ağlarını örer, Real Madrid UEFA'ya gelir falan; aman diyeyim! Athletic Bilbao, Lyon'u zorlar. Kiryat Shmona da daha önce ismini duymadığım bir diğer takım.

J Grubu'nda benim için bir tek Fenerbahçe eksik. Eğer; Tottenham ve Lazio ile Fenerbahçe aynı gruba düşseydi, bu sezon  kombine alamadığım için herhalde kendimi bıçaklardım. Panathinaikos'un grupta tabi ki şansı var. Ancak Redknapp'ın Avrupa Ligi'ne vermediği önemi Andre Villas-Boas vermek zorunda. Lazio sezona iyi başladı, iyi devam ederse grubu lider bitirir. Ön elemede olduğu gibi yolu yine Maribor'a düşecek. K Grubu'nda da favorim Metalist Kharkiv. Çok kapalı oynamayan bir Doğu Avrupa takımı olduğu için şanslı olmanın yanında sempatik de buluyorum. L Grubu'nda ise Twente ve Hannover el ele gruptan çıkar. Hannover geçen sezon da Avrupa Ligi'nde iyi maçlar çıkarmıştı.
4 Eylül 2012 Salı
Yazan: steven_stiffler

Tottenham ve Transfer Politikası

Tottenham geçen haftayı yoğun transfer mesaisiyle geçirdi. Gelenlerin yanında gidenler de belli oldu. Temmuz ayının başında Tottenham'ın sezon öncesini ve transfer ihtiyaçlarını yazmıştım. Genel olarak Andre Villas-Boas da bu doğrultuda transferlerini yaptı. Yorumlardan takip ettiğim kadarıyla da futbolseverler Tottenham'ın çok iyi transferler yaptığını ve çok iyi takım olduklarını düşünüyor. Ben katılmıyorum.

Sigurdsson transferinin yerinde bir transfer olduğunu düşündüğümü yazmıştım. Çok açık belliydi ki; Modric'in yerine alınmıştı. Modric sezon sonundan beri ha Real Madrid'e gitmişti, ha gidecekti. Nihayet o transfer gerçekleşti. Genel kanım Tottenham'da 3 World Class futbolcu olduğu. Bunların biri Modric, biri Bale, biri de Van der Vaart'tı. Van der Vaart ve Modric'in ortak kaderleri de ikisinin de Real Madrid formasıyla buluşması oldu. Bale için de Real Madrid ya da Barcelona bir gün mutlaka olacaktır diye düşünüyorum. Modric'in satılması tabi ki Tottenham'ın zararına ama beklenen bir olay olduğu için eleştirilecek bir yanı da yok. Bugün hangi futbolcu Real Madrid'de oynamak istemez ki ? Bu saydığım isimlerden bir diğeri Rafael Van der Vaart. Kabul etmek gerekirse bir Wesley Sneijder değil. Fakat kesinlikle her takımda yer bulabilecek bir oyuncu. İngiltere'de mutsuz muydu, Villas-Boas kesinlikle düşünmüyor muydu bilmiyorum. Son zamanlarda Hamburg'a döneceğine dair çok dedikodu çıkmıştı. Van der Vaart Hamburg'a döndü. Tottenham'da bile sahaiçi liderliğini yapacak bir oyuncuyken, şimdi Hamburger SV'in saha içi lideri olacak. Van der Vaart için vizyon kaybı. Oysa bu sezon giydiği 10 numaralı forma, ne de çok yakışmıştı ona...

Giovani Dos Santos'un satılması önemsiz. Kalması çok daha önemsizdi. İspanya'da oynayabileceği bir takıma gitti. Büyük bir yıldız olmayacak belki ama belki yeteneklerini izletebilir. Danny Rose'un Sunderland'e kiralık verilmesi; Assou Ekotto'yu alternatifsiz bıraktı. Stopere alınan Vertonghen elbette ki iyi tercih. Dawson'ın satışının direkten dönmesi ise Tottenham adına büyük şans. Bu takımın stoper ikilisi Dawson-Vertonghen ya da Kaboul-Dawson olmalıdır. Adebayor geçen sezon takıma çok katkı sağlamıştı. Ancak Tottenham'a da Cavani, Falcao tarzı bir forvet lazım. Çok pozisyona girip, çok gol kaçıran bir takım...

Moussa Dembele ve Hugo Lloris diğer transferler oldu. Dembele'yi beğenirim. Lloris'in ise overrated olduğunu düşünüyorum. Kalede Gomes, Friedel ve Cudicini var. Hepsi de yıllarca üst düzey oynamış isimler. Bu isimlerin önünde artık Fransa Milli Takımı kalecisi Hugo Lloris olacak. Umarım yanılırım da Tottenham harcadığı paranın karşılığını alır. Moussa Dembele kanatlarda ve forvette etkili olabilecek bir oyuncu. Ancak ne Van der Vaart ayarında, ne Modric ayarında... Tottenham'ın elinde World Class olarak sadece Gareth Bale kaldı. Kadronun geçen sezona oranla daha güçsüz olduğunu düşünüyorum. Andre Villas-Boas'ın bu kadroyla neler yapabileceği de muamma...
2 Eylül 2012 Pazar
Yazan: steven_stiffler
Kategori :

Şampiyonlar Ligi 2012-2013

Geçen sezon, 3 Temmuz'dan dolayı Şampiyonlar Ligi'nden dahi zevk alamamıştım. Türk Futbolu ve Sporu'ndan zerre zevk almıyorum hâla, o ayrı mesele... Geçen sezon Şampiyonlar Ligi'ni Chelsea'nin kazanması beni tatmin edecek bir sonuç olmuştu. Chelsea'yi severim, bu kupayı çok önceden kazanmaları lazımdı. Di Matteo gibi güzel bir adamla bu başarıya ulaşmaları da ayrı takdir edilesi.

Koskoca Juventus üçüncü torbaya düşmüş arkadaş... Maalesef Fenerbahçe'nin olmadığı bir kura çekimi daha gerçekleşti ve çekişmeli gruplar oluştu. Bu sezon gönlüm biraz Manchester City'den yana. Sebebi de Roberto Mancini. Başarılı olmasını istediğim bir teknik direktör.

A Grubu'nda; Porto, Dinamo Kyiv, Paris Saint Germain ve Dinamo Zagreb mücadele edecek. Grupta tecrübeli Porto ağır bassa da; arap sermayesi yiyen Paris Saint Germain'in de şansı çok büyük. Dinamo Kiev ise her zaman olduğu gibi her iki takıma da ters gelebilecek bir ekip. Yine de grup tahminim; Porto lider, Paris Saint Germain, Dinamo Kiev ve Dinamo Zagreb şeklinde.

B Grubu'nda; Arsenal, Schalke 04, Olympiacos ve Montpellier var. Giroud'un eski takımı Montpellier'e karşı oynayacak olması da futbolun bir cilvesi. Arsenal'ın güzel bir kura çektiği kesin, diğer üç takım arasında ise çekişme üst düzey olacak. Yine de Schalke tecrübesiyle aradan sıyrılır gibime geliyor. Grup tahminim torbaların sırasıyla biter şeklinde. Montpellier'in Giroud satışı ile çok kan kaybettiğini düşünüyorum.

C Grubu'nda; Milan, Zenit, Anderlecht ve Malaga kapışacak. Milan'a denk bir takım yine yok. Şanslı birinci torba takımlarından birisi Milan. Zenit sezona iyi başladı, bu performansını Şampiyonlar Ligi'ne de yansıtabilecek mi göreceğiz. Malaga'nın kadrosu aslında tam Avrupa Ligi kadrosu ama şanslarını Şampiyonlar Ligi'nde deneyecekler. Milan, Zenit, Malaga, Anderlecht sıralaması bekliyorum.

D Grubu; en güzel grup olacak gibi gözüküyor. Dört ligin şampiyonu yer alacak. Real Madrid, Manchester City, Ajax ve Dortmund. Ajax her ne kadar bir ekol olsa da, her ne kadar Şampiyonlar Ligi konusunda daha tecrübeli gözükse de; bu grupta ilk iki şansı yok bence. Real Madrid, Manchester City, Dortmund, Ajax sıralama tahminim.

E Grubu'nda; Chelsea, Shakthar Donetsk, Juventus ve Nordsjaelland mücadele edecek. Chelsea ve Juventus kağıt üzerinde favori gibi gözüküyor ama ikisine gelebilecek en ters takımlardan biri olan; Shakthar'ın grupta olması grubu sürprizlere açık kılıyor. Nordsjaelland 1 puan alsa kâfidir.

F Grubu; Bayern Münih, Valencia, Lille ve Bate Borisov'un mücadelesine sahne olacak. Bate Borisov son yıllarda Şampiyonlar Ligi'nin abone takımlarından oldu. Son finalist Bayern Münih elbette yine favori. Lille'in geçen sezonki Lille olduğunu düşünmüyorum. Zaten olsalar ne farkedecek ? Geçen sezon Şampiyonlar Ligi'nde başarısız olmuşlardı. Bayern Münih ve Valencia ilk iki sırayı alır.

G Grubu'nda; Barcelona, Benfica, Spartak Moskova ve Celtic mücadele edecek. Fenerbahçe turu geçseydi muhtemelen bu grupta olacaktı. Tam Fenerbahçe'den beklenecek kura çekimi olurdu. Zira Spartak Moskova da Fenerbahçe'nin yerine Şampiyonlar Ligi'nde oynayacak olmanın bedelini bu gruba düşerek ödemiş olacak. Celtic ve Benfica yenilmeyecek takımlar değil ama diğer gruplara nazaran sanki daha zor eşleşmeler. Neticede dördüncü torbadan gelebilecek en iyi takımlardan birisi Celtic. Barcelona'nın liderliği kesin de, Benfica ve Moskova arasında ikincilik yarışı olur. Puanlarda çok kopma olmaz. İkinci ve üçüncüyü averaj belirleyebilir.

H Grubu; Galatasaray'ın grubu. Her zaman söylerim; Dünya kadar malın olacağına, Galatasaray kadar balın olsun. Galatasaray stoper almadıkça gruplarda şansı yok diyordum ama çok kek gruba düştüler. Tahmin edilmesi en zor grup ayrıca. Cluj'un pek şansı olduğunu düşünmesem de; Braga'dan sürpriz bekliyorum.



Yazan: steven_stiffler
Kategori :

Lazio 3 - 1 Mura | Kolay Tur

Kuralar çekildiğinde tanımadığım, daha önce hiç duymadığım üç takımdan biriydi Mura Maribor. Zaten pek umutlanmadıkları kura çekiminde bir de Lazio'yu çekince kazanacakları tek şeyin tecrübe olduğunu düşünmeliydiler. İlk maçta küçük bir statta ağırladılar Lazio'yu. Hernanes ve Klose'nin golleriyle 2-0 kazandı Lazio. İkinci maçta Lazio'nun başladığı onbir yukarıda. Kalede Bizzarri, savunmada Scaloni, Dias, Biava, Cavanda. Orta alanda ise; Gonzalez, Onazi, Hernanes, Lulic. Forvette ise Zarate ve Kozak'la başladı Lazio. Olması gerektiği gibi bir kadro aslında. Cavanda boş oyuncu değil, bu tip maçlarda mutlaka oynatmak lazım. Scaloni'nin yıllardır Lazio'da bir tane iyi maçını hatırlamıyorum. Bu maçta kaptan çıktı. Kozak ise golleriyle sezona iyi başladı. Bu sezon onun forma giyme şansı çok daha az gibi gözüküyor. Zira iyi bir Floccari bu takımda Klose'yi bile kesebilir. Lazio zayıf rakibine karşı iki maçını da kazanarak, kazasız bir şekilde Uefa Avrupa Ligi'nde gruplara kaldı. Lazio'nun en büyük avantajı olarak başarıya aç hocalarını görüyorum.
1 Eylül 2012 Cumartesi
Yazan: steven_stiffler
Kategori : ,

Fenerbahçe 1 - 1 Spartak Moskova | Hayırlısı...

Aykut Kocaman teknik direktörlüğe geldiğinden beri çok sıkıntılı günler yaşayan bir takımız. İlk sezonda hocanın arkasında büyük bir destek olduğu kadar, büyük bir baskı da vardı. Neticesinde mucizevi bir şampiyonluk geldi. İkinci sezonun ise nasıl geçtiğini hepimiz biliyoruz ve asla unutmayacağız. Bu sezon ise en zorları olacak gibi... Hocanın arkasındaki destek sallantıda ve baskı bu sefer daha büyük. Bu baskının gölgesindeki Fenerbahçe'ye lazım olan en önemli şey moral ve o moral Spartak Moskova ile gelebilirdi. Olmadı.

Taraftarın sosyal medyadaki platformlarda Aykut Hoca/Alex şeklindeki bölünmesini maçta görememek güzeldi. Tabi bunda tribünü yönlendiren taraftar gruplarının payı büyük. Maç öncesi hocayı ve Alex'i el ele tribüne çağırmak ve bana çok samimi gelmese de ikisinin el ele tribünü selamlaması güzel görüntülerdi. İkisinin pek çok samimi davranşını önceki yıllarda gördük, yine göreceğimize inanıyorum. Sahadaki düzen Alex gerektiren bir düzendi. Hocayı bu yüzden eleştiriyorum. Fenerbahçe'de birisi forvet arkası oynayacaksa; o isim sadece Alex olmalı. Mehmet Topuz değil, Cristian değil, Stoch değil, Kuyt değil. Baskıya ve moralsizliğe rağmen maça iştahlı başladık. En kötü senaryolardan birisi yine başımıza geldi ve ilk kontraatakta talihsiz bir gol yedik. Golde başta Hasan Ali ve Mert hatalı ama kademe sıkıntısı yaşayan savunmanın da hatası olduğunu düşünüyorum. Tipik golden sonra sersemleyen Fenerbahçe görüntüsünü bu kez daha erken vermeye başlamış olmamız, oyunun gidişatını çok etkiledi. Selçuk Şahin son maçlardaki iyi oyununun yerini bu maçta acemice hatalara bırakınca taraftardan tepki gördü. Maçın en istekli ismi Krasic gibi gözüküyorken; onun da sakatlanması şanssızlıklar zincirimizin yeni bir halkası oldu. İlk yarıda gol atmak ikinci yarıdaki oyunu çok olumlu etkileyecekti ama maalesef golü bulamadık.

Oyunda en net görülen şey Alex'in eksikliğiydi. Sahada istekli bir Sow ve istekli bir Kuyt varken; Alex'in olması takıma çok büyük kazanç sağlayabilirdi. Aykut Kocaman da bunu farketti ve Alex'i oyuna sürdü. İkinci yarıya maç 0-0'mış gibi iştahla başlayan Fenerbahçe, Alex oyuna girdikten sonra üretkenliğini de arttırdı. Bu sefer hesapta olmayan ise, bugüne kadar hiç ismini duymadığım 35lik kaleci Dikan'dı. Dikan'ın kurtarışları Fenerbahçe'yi Şampiyonlar Ligi'nden etkenlerin başında geliyor bence. Onca sorun bir tarafa, hangi takım bu kadar pozisyon bulursa bulsun; turu getirecek skoru alırdı. Fenerbahçe'nin şanssız tarafı da bu işte... Fenerbahçe herhangi bir takım değil. Mehmet Topal'ın direkten dönen Deivid De Souza şutu gol olsa; benzer bir golle yazılan Şampiyonlar Ligi destanı, bu kez benzer bir golle başlayabilirdi. Olmadı işte, olmadı. Sow'un golü iyi bir dakikada gelse de; son dakikada altıpas içerisine o topa vuramaması yine çok büyük şanssızlıktı. Maçta mükemmel oynayan isimler de vardı. Egemen bir iki hata dışında çok iyiydi. Mehmet Topuz mükemmele yakın oynadı. Oyundan çıkması hocanın yanlış hamlelerinden biriydi. Mehmet Topuz iyi bir orta saha. Emre'nin yeteneksiz olanı ama futbolculuğu iyi. Bence orta sahanın ortasında değerlendirilmesi gereken ilk isim. Mehmet Topal'ın da insiyatif aldığında çok iyi işler yaptığını son maçlarda sık sık görmeye başladık.

Aykut Kocaman eleştiriliyor. Gördüğüm kadarıyla Emery'yi beğenen de çok futbolsever var. Ama mantıklı olmak gerekirse; Unai Emery iki maçta da takımına pek birşey oynatamadı. İlk maç şişirme uzun toplarla oynayan bir Spartak Moskova. İkinci maçta ise kontraatak planını erken tutturan ve maç boyunca bu golün üzerine yatan bir Spartak Moskova vardı. En büyük şansları hızlı oyuncuları ve kalecilerinin hayatının maçını oynamasıydı. Hakemin saçma kararlarını da unutmamak lazım.

Fenerbahçe'nin Şampiyonlar Ligi'ne katılmasını çok istiyordum. Kısmet olmadı. Belki de böylesi hayırlısıdır diye düşünüyorum. Uefa Avrupa Ligi'nde çok daha başarılı olma şansımız var. Bizde bu şans varken Şampiyonlar Ligi'nde zaten Barcelonalı gruba düşecektik. Şimdi Fenerbahçe'nin Avrupa'da biraz puan toplama vakti. Maddi kayıp tamamen yönetimin başarıslığı ama zararın neresinden dönülse kâr mantığıyla artık bir transfer yapılmalı ve Avrupa Ligi'nde en azından çeyrek final görülmeli.
Yazan: steven_stiffler
Kategori : ,

Atalanta 0 - 1 Lazio | Serie A 1.Hafta

1 haftadır tatildeydim. Geçen haftanın gündeminden bihaberim. Lazio'nun ilk lig maçını da yolculukta olduğumdan dolayı izleyemedim. Şimdi göz attım, Petkovic sezona galibiyetle başlamış. Maçla ilgili çok fazla yazacağım birşey de yok aslında... Lazio'nun forma yazı fontlarını çok beğendim, çok net olmuş. Atalanta zor deplasman. Hele ki orta sahaya hastası olduğum Biondini'yi aldılar bu sezon. Cigarini-Biondini ikilisi şu an tam Fenerbahçe'nin aradığı bir orta alan ikilisi... Lazio'da ise sezon bittiğinde ismi şike skandalına karışan Kaptan Mauri sezona yine iyi futbolu ve saha içi liderliğini sürdürürek başlamış. Hernanes ise takımın en büyük hücum gücü. Gol yine Hernanes'ten gelmiş. Lazio'nun hücum hattı bu sezon çok zengin. Orta sahada Mauri, Hernanes ve Candreva var ki; üçünü de aynı anda oynatıyor hoca. Forvette ise; Zarate ve Floccari'nin de geri gelmesiyle inanılmaz bir zenginlik oluştu. Klose şimdilik kesilemez gözüküyor. Ama olası bir Klose yokluğunda Zarate, Rocchi, Kozak ve Floccari ile sıkıntısız bir sezon yaşanır. Genç isimlerden Onazi ise bu sezon çok yer bulacak gibi gözüküyor. Ligin ilk maçında da oyuna sonradan girmiş. Atalanta'da ise çok yakından tanıdığımız James Troisi; maçın son 20 dakikasında sahada yer almış.

Atalanta : Consigli - Lucchini, Bellini, Brivio, Peluso - Scheletto ( 69' Troisi), Bonaventura (74' Parra), Biondini (90' Cazzola), Cigarini, Moralez - Denis

Lazio : Marchetti - Konko, Dias, Biava, Lulic - Ledesma, Gonzalez (84' Cana), Hernanes, Mauri (80' Mauri), Candreva (89' Scaloni) - Klose

Sarı Kartlar : Mauri, Lulic, Lucchini, Klose, Cana

Gol : 17' Hernanes
Yazan: steven_stiffler
Kategori : ,

Tozlu Sayfalar

Öne Çıkan Yayın

Verona ile Kasıp Kavurduk - FM 2017

Çoluk çocuk sahibi olacak yaşa geldim ama hala Football Manager geleneğini sürdürmekten büyük keyif alıyorum. Benim için bu geleneklerden...

Takip Ettiklerim

Kategoriler

Yazar Kafe

Translator

- Copyright © Serkan Özerik -