Archive for Nisan 2012

Tottenham 2 - 0 Blackburn

Son haftalarda iyi takip edemiyorum. Lazio kadrosunun ligdeki düşüşünü anlarım ama aynı amaç uğruna Ada'da mücadele veren Tottenham kadrosunun düşüşünü anlamıyorum.

Tottenham-Blackburn maçının geniş bir özetini izledim. Tottenham yine keyif vermiş, müthiş oynamışlar. Blackburn'de Steve Kean'i görünce şaşırdım. Sezon başında Blackburn taraftarlarından sık sık tepkiler görüyor ve her maç istifaya çağırılıyordu. Ben bıraktı diye hatırlıyorum, muhtemelen başka biriyle karıştırdım. Steve Kean hâla Blackburn'ün başında. Değişen de pek birşey yok. Blackburn hâla kümede kalma mücadelesi veriyor. Muhtemelen düşecek. Bence düşmeli de, çok sıkıcı bir takım. Tottenham'ın dün direkten dönen topları maça heyecan katmış. Özellikle Sandro'nun şutu mükemmeldi. Kyle Walker'ın frikik golü ise haftanın en güzel gollerinden. Kyle Walker bu sezon kendini ispatlamakla kalmadı ve aştı da... Kusursuz bek özelliklerinin yanına bir de duran top becerisini ekledi.

Tottenham'ın maç eksiği var. Arsenal'la aradaki puan farkı 4. Bolton ve Aston Villa deplasmanlarından sonra Fulham ile White Hart Lane'de oynayıp sezonu kapatacaklar. Premier Lig dördüncüsünün Şampiyonlar Ligi ön elemesinde zorlanmayacağını düşünüyorum. Ancak ligi Arsenal'in önünde bitirip üçüncü olmak önemli. Üstelik sezonun büyük bir bölümünü o aşamada geçirmişken... Arsenal ise Norwich ve WBA ile oynayacak. İki iddiasız takım. Arsenal'in işi zor gözükmüyor.
30 Nisan 2012 Pazartesi
Yazan: steven_stiffler
Kategori : ,

Udinese 2 - 0 Lazio | Serie A 35.Hafta

Lazio için sezon iyice sıradan bir hâl almaya başladı. Son 4 lig maçından sadece 1 puan çıkarabildiler ve Şampiyonlar Ligi'ne gidecek takım olma avantajını yitirdiler. 3. sıradan 6. sıraya düştüler. Ligi 7. bitirme ihtimalleri bile var. Tipik bir geçen sezon Lazio'su. İyi başlanan ligde uzun süre Avrupa avantajını korumak, sonlara doğru düşüşe geçmek ve son maçlarda Avrupa vizesini elden kaçırmak. Geçen sezon en azından Avrupa Ligi vizesi almışlardı. Bu sezon o da kaçabilir. Ama asıl hedefin Şampiyonlar Ligi vizesi almak olduğu çok net. Reja vasat bir kadroyla çok iyi işler yapıyor; yüzüyor, kuyruğuna geliyor ama orada kalıyor.

Kümede kalma mücadelesi veren Lecce'ye 90'da gol yiyerek kaybedilen 2 puan ve küme düşmesine kesin gözüyle bakılan Novara mağlubiyetleri takımın tüm sezonluk emeğinin hiç olması için dönüm noktası. Dün rakip Udinese'ydi. Udinese için formsuz Lazio bulunmaz bir nimetti. Udine ekibi de bu fırsatı değerlendirmeyi başardı. Maçı izleyemedim. Ancak özetten izlediğim kadarıyla Udinese'nin üstün bir futbol oynadığı ortada. Di Natale yine golünü atmış. İkinci gol çok entresan. İlk izlediğimde savunmanın top taca gidiyor diye bıraktığını düşündüm. Ancak kaleci Marchetti de önde olduğuna, golden sonra da tartışmalar çıktığına göre orada başka birşey var. Pozisyona itirazdan dolayı Dias kırmızı, Scaloni ise sarı kart gördü.

Lazio 36.Hafta maçında Siena'yı ağırlayacak. Siena bu sezon iyi takım görüntüsü çiziyor ama haftasonu  Milan karşısında dağıldılar. Napoli 3. sıraya yerleşti. Ancak Napoli'yle beraber Lazio, Udinese ve Inter'in de 55 puanı bulunuyor. Serie A'da heyecanlı bir üçüncülük yarışı var.
Yazan: steven_stiffler
Kategori : ,

Galatasaray 1 - 2 Fenerbahçe | Hayatın Adaleti

Bazen kelimelerle kendini ifade edebilmek zordur. Duygular yazılara ve dile gelmez. En yoğun duygulardır bunlar. İşte böyle bir gündü 22 Nisan 2012... Pek çok konuda adaletsizlikten yakınsak da, hayatın bir adaleti vardır işte. Futbolun yoktur, çoğu zaman olmadı. Eğer ki futbolun adaleti olsaydı, bu sezon Fenerbahçe Şampiyonlar Ligi'nde oynardı. Tüm olaylar bir kenara, sadece Şampiyonlar Ligi hakkının gasp edilmesi bile futbolun adaletsizliğinin örneğidir. Fenerbahçe son maçta Trabzonspor karşısında dünya pozisyona girip berabere kalarak şampiyonluk kaybettiğinde konuşmayanlar, bugün futbolun adaletinden bahsediyor. Hayatın adaleti var olmasına var da, insanların iki yüzlülüğünü örtmeye yetmiyor.

3 Temmuz'dan bu yana geçen süreçte çektiklerimiz sadece Fenerbahçe sevdamız uğruna değil, hayatın içinde de vermiş olduğumuz bir sınav oldu. Kiminin iyi bir Fenerbahçeli olduğu tescillendi. Kiminin sözde Fenerbahçelilik adı altında güç yalakası olduğu ortaya çıktı. Bunlar sadece insanın Fenerbahçeliliğini değil, karakterini de yansıttı. Fenerbahçe'nin dış güçler dışında içinde de düşmanları vardı. Fenerbahçe zaferi hepsini yerle bir edecekti. Daha iş bitmedi, bitmiş gibi konuşmayalım. Ama hayatın adaleti, Allah'ın adaleti Fenerbahçe'nin yanında olacak. Benim buna inancım sonsuz.

İşin duygusal tarafını bir yana bırakıp saha içine bakalım. Fenerbahçe çok iyi takım, sadece özgüven sorunu yaşıyordu. Onu da Kayserispor maçında Sow'un son dakikada attığı golle bir kenara bıraktı. Trabzonspor maçıyla özgüven tavan yaptı. Şimdi Galatasaray maçıyla ipler de elimize geçti. Galatasaray taş gibi takım. Yedek kulübelerinde Riera, Baros gibi yıldızlar var. Bu takımı bir senede kurdular. Dış desteği bir yana bırakıp baktığımızda bile çok iyi takım olduklarını görebiliriz. Ben sezon başından beri yazıyorum. Galatasaray iyi takım, iyi futbol oynuyor. Ama Fenerbahçe'den çok üstün değil. Futbol olarak üstün, takım olarak değil. Takım olmak sadece iyi futbol oynamaktan ziyade değildir. Galatasaray iyi takım olsa, Melo-Riera olayı patlak vermezdi. Galatasaray sağlam temeller üzerine kurulu bir takım değil. Galatasaray bir dış güç projesi. O dış güçlerin neler olduğunu tek tek sayamayacağım. Medyadan tut, siyasiye kadar... Fenerbahçe gerçek anlamda bir takım. Başında gururlu, onurlu, yürekli bir lideri; Aykut Kocaman'ı var. Alex gibi lider kaptanı, Volkan gibi, Selçuk gibi, Gökhan gibi karakterli simge olmuş futbolcuları var. İşin en güzel tarafı da; sorunsuz yabancıları var. Gelen gideni aratmadı. Ziegler, Sow, Bienvenu hem faydalı hem de sorunsuz isimler. Dia sanki Fenerbahçe'nin altyapısından yetişmiş, forma sırasını bekleyen bir genç gibi sabırlı. Stoch hem yıldız, hem Fenerbahçe sevgisi dolu. Dolayısıyla iki takım arasındaki fark sadece 5 puan ile somutlaştırılan bir farktı. Fenerbahçe de o farkı eritti.

Geçen hafta kötü oynayan Galatasaray, hakem desteğini de arkasına alarak pasif bir takım olan Beşiktaş karşısında kazanmıştı. Fenerbahçe ise Trabzonspor'u iyi futboluyla mağlup etmişti. Aykut Kocaman duracağı yeri bilen bir insan ve teknik direktör. Ben bunlara rağmen Galatasaray'a gerektiğinden fazla saygı duyduğunu düşünüyorum. Bunun sıkıntısını 2-2'lik maçta yaşamıştık. Yine baskılı başladık, sabırlı ve dengeliydik. Derken Ziegler susturdu tribünleri. İsviçreli Fenerbahçeli'nin artık gol atma vakti gelmişti. Cristian'ın şutu gol olsa Fenerbahçe belki de çok erken geri çekilecekti. Bu Galatasaray'a ilk yarı bitmeden yine golü getirebilirdi. Gerçi Galatasaray ilk yarı bitene kadar yine gol atabileceği kadar pozisyon buldu. Burada da Volkan faktörü devredeydi. İkinci yarı Fenerbahçe çekimser başladı. Galatasaray şuursuzca saldırarak başladı. Bu kadar şuursuzca saldıran bir Galatasaray karşısında Stoch ya da Dia çok pozisyon bulabilirdi. Aykut hoca zamanında oyuna sürmedi. Yine klasik gol yemeyi bekledik. Ben hiç Aykut Kocaman'ı eleştirmeyen bir taraftar olarak bu sefer eleştirecektim, gerçekten çok kızmıştım. Ama golden sonra oyuna giren Stoch ve Özer maçın kaderini değiştiren isimler oldular. Galatasaray dünyaları kaçırırken, Fenerbahçe bulduğu tek pozisyonla işi bitirdi. Goldeki üçlü; Özer-Bienvenu ve Stoch. Yani Aykut Kocaman'ın oyuna sonradan aldığı isimler... Volkan, Bekir, Yobo mükemmel oynadılar. Onca pozisyon harcayan Galatasaray'ın tek golünü duran toptan atması da ironikti. Cristian etkisiz maçlarından birini çıkarırken, Selçuk iyi mücadele etti.

Biz bazı şeyleri konuşunca gereksiz tepki görüyoruz ama olsun. Fenerbahçe taraftarı iyi günde değil, her gün takımının yanında oluyor. Geçen sezon sesi soluğu çıkmayan Galatasaray taraftarları bu sezon takımı zirveye oynarken birden meydana çıktılar. Fenerbahçeliye Twitter'da TT yapıyorsunuz, sanal taraftarsınız derler; kendileri statlarını dolduramazlar. Sadece büyük maçlarda koreografi hazırlarlar, İstanbul Belediye maçında bile koreografi yapan Fenerbahçe tribün emekçilerine dil uzatırlar. Koreografileri güzel hazırlanmıştı, kimsenin emeğine bok atacak değilim. Ama öyle bir koreografinin bizim futbolcularımızı nasıl motive edeceği düşünülmemişti. Ayrıca koreografinin sızması falan, herşey amatörceydi. Koreografi konusunda bizim başımıza gelenler kazadır, Galatasaray'ınki ise amatörlük. Ben 23 yıllık hayatımda Galatasaray'ın bize karşı bu kadar üstün oynadığı bir maç da hatırlamıyorum. Muazzam mücadelemizle ipleri elimize almışken kalan tüm maçları kazanmaktan başka bir çaremiz yok. Fenerbahçe'nin önümüzdeki hafta Beşiktaş ile oynayacağı maçta alacağı 3 puan garanti değilken; Galatasaray'ın Trabzonspor'a karşı kazanacağına çoğu insan emin. Hatır şikeleri dönecek yine... Yine Fenerbahçe Türkiye'nin 4'te 3'üne karşı savaşacak. Belki yine zafer kazanacak ama yine "şikeci" olan taraf olarak anılacak. Böyle bir dünyada Fenerbahçe için yapacağımız en önemli şey inanmak ve dua etmek. Yüz yılın en sağlam kapağını takacağımıza ve kurulan ittifakların oyunlarını bozacağımıza, en anlamlı şampiyonluğumuzu alacağımıza inancım tam. Maç esnasında heyecanına kalbi dayanmayan Galatasaray taraftarı Fatih Çalışkan arkadaşımıza Allah'tan rahmet, yakınlarına ve Galatasaray camiasına baş sağlığı diliyorum. Keşke her hafta futbolun saha dışını konuşturacak bu tip olaylar olmasa.

Fenerbahçe taraftarı çubukluyu giyen futbolcularını unutmazlar. Ama kahramanların yeri her zaman ayrıdır. Onlar efsane olarak anılır. Bir gün bu işlerden elini, ayağını çektiğin zaman sen de efsane olarak anılacaksın Volkan Demirel.
23 Nisan 2012 Pazartesi
Yazan: steven_stiffler
Kategori : ,

Swindon Lig 1'e Yükseldi

İngiltere Lig 2 takımlarından Swindon Town, haftayı Gillingham mağlubiyetiyle kapatmasına rağmen önümüzdeki sezon Lig 1'de oynamayı garantiledi. Menajerliğini Lazio'nun simge futbolcularından Paolo Di Canio'nun yaptığı Swindon, Lig 2'de haftalardır zirvede. Swindon Town ligde 44 maçta 89 puan topladı. 28 galibiyet, 11 mağlubiyet, 5 beraberlik aldı. Swindon Town'da Paolo Di Canio etkisiyle İtalyan futbolcular da bulunuyor. Kadroda Türkiye'den de tanıdık bir isim; Jonathan Tehoue de var.

Paolo Di Canio, Swindon Town atkısıyla zaferi kutluyor. Önümüzdeki sezon öncelikli hedef Lig 1'de kalmak olacaktır illa ki. Ancak iyi bir Di Canio, başarıya odaklı bir Di Canio; takımı orta sıralarda da tutabilir. Swindon Town önümüzdeki hafta sahasında Port Vale'i yendiği takdirde şampiyonluk turu atacak.
Yazan: steven_stiffler
Kategori :

Ne İzledim? #16

4 aydır sinemaya zaman ayıramıyor olmak, yeni evli olduğun eşine zaman ayıramamakla benzer bir sıkıntıdır belki de... Tamam hiç evlenmedim ama bir varsayım salladım. Belki tutar, belki tutmaz. Son 2 yazıda Steve Carrell filmlerinden bir sahneyle giriş yapıyorum. Güzel adamsın ama bir Alex değilsin Steve abi...

Normalde böyle bir afişli, böyle bir konulu filmi oturup izleyeceğim aklımın ucundan bile geçmezdi. O akşam bünyemde bir zombi gereksinimi hissettim. Tabi The Walking Dead'in sezonunun da bitmesiyle acil bir arayışa girdim. Bu konuda adamlarımdan Simon Pegg'in güzel bir filmi vardı. Fido'yu da vakit geçsin, çok güzel birşey olmasa da olur mantığıyla izlemeye koyuldum. Herkesin evinde zombi beslediği, zombi beslemenin zenginlik belirtisi olduğu bir yer düşünün. Böyle absürt bir konudan insan ne bekleyebilir ki? Şahsen zombi besleyen biri olsam, en fazla yapacağım uyuz olduğum insanları korkutmak olurdu. Tabi zombiden ben korkmazsam, ölü lan bu.

The Social Network'te çok iyi bir oyunculuk performansı sergileyen Jesse Eisenberg'in ilk başrolü sanırım. Tamam, The Social Network'te Zuckerberg performansında çok iyiydi ama bence bu tip sümsük rollere daha iyi gidiyor. Zombieland'te de öyleydi. Yine zombi dedim bu arada, zombili bili bili bom. Filmden çok keyif aldım ama sonunu sevmedim. Mike karakterini çok sevdim, hatta bence bugüne kadar izlediğim filmlerdeki en sağlam karakterlerden birisiydi. O yüzden diyorum ya, sonunu sevmedim diye. IMDB'de buçuklu veremediğimden filme 7 puan verdim ama ederi 6,5.

Farklı bir konusu, fakat bir o kadar da yavanlığı var. Aslında sıkıcı da değil, ağır temposuna rağmen seyir olarak oldukça akıcı. Futbol ve aile üzerine kurgusu var. Fakat bunun çok dışında çıkıp siyasi ve dini bir konu üzerine de yoğunlaşıyor. Belki de ondandır ki; beklentilerimi karşılayamadı. Ya da film olarak iyi diyebilirim ama tarz olarak ben sevemedim. Zaten adını da kopyala yapıştır yaptım.

Eğer Steve Carrell bir futbolcu olsaydı; "Yok böyle bir gol!" dedirtecek pek çok gol atardı. Bu kadar vasat konulardan bu kadar iyi filmler çıkarmanın tarifini ancak böyle yapabildim. Öyle güzeldi ki; keyif alma kısmının çok çok üstüne çıktım. Chuck dizisini çok sevdiğimden, filmi de çok sevdim. Benzerlik illa ki var. Becoming Jane ile beraber Anne Hathaway'i en giyinik gördüğümüz film herhalde. Ajan rolü müthiş yakışmış. Pek çok komedi filmini katlar. Çok ince espriler ve muazzam sahneler var. Özellikle dans sahnesinde gülmekten yerlere yattım. Full aksiyon, full komedi; iyi bir film. Kendi kategorisinde 8/10 puanı hakediyor.

Eğer o gece son koltuk "bayan yanı" diye tabir edilmeyip, bana bilet verilseydi; belki de bindiğim otobüste bu film olmayacaktı. Varlığından haberim yoktu. Konusu ve bu konuya bağlı başlangıcı oldukça güzeldi. Akıcı ilerleyişi, belli bir tempoya sahip olması da izlenebilirliğini arttırıyor. Başroldeki hatun olmamış. Bir Son Dilek için daha iyisi olmalıydı. Bana sonunun çok oldu bittiye getirildiğini düşündürdü. Spoiler vermek istemiyorum, o yüzden şöyle diyeceğim. Eğer filmin senaryosunu ben yazmış olsaydım her iki karakter için de bir "son" yazardım. 6,5'tan 7...





21 Nisan 2012 Cumartesi
Yazan: steven_stiffler
Kategori :

Yine, Yeniden, Herşeye Rağmen

Futbol takımından sonra üzerine en çok oyun oynanan branşımız kadın basketbol. Ondan sonra da kadın voleybol gelir. Futbolda koydukları engellerle senaryolarını bire bir gerçekleştirmeye yakınlar. Voleybolda kurdukları senaryoyu bire bir uyguladılar. Kadın Basketbol'da yemedi. Potanın Kraliçeleri buna müsaade etmedi. Son 7 senedir şampiyonluğu kaptırmıyorlar. Üstelik Galatasaray'ın bu sezon çok iyi bir kadrosu vardı. Buna rağmen seriyi 3-1 gibi net bir sonuçla bitirdik. Üst üste 7 yıldır, herşeye rağmen son 2 yıldır şampiyonuz. Darısı diğer oyunları bozmaya...

Kurulan ittifakları,
Bozalım oyunlarını,
.....................,
Kaldıralım kupaları !
19 Nisan 2012 Perşembe
Yazan: steven_stiffler

Fenerbahçe 2 - 0 Trabzonspor | Süper Başlangıç

Çok klasik bir gazete başlığı attığım için kendimden utanıyorum. Ama bir Süper Lig'den utandığım kadar utanmıyorum tabi ki. Her halimle Süper Lig'den daha kaliteli, daha düzgün bir yapıya sahibim.

Fenerbahçe için duygularımın tarifi olmadığı aşikar. Öyle ki; Fenerbahçe'yi sevmekten, aşık olamıyorum. Sert eleştirmem, yerden yere vurmam. Ama doğruya doğru; son Antalyaspor ve Kayserispor maçlarını tribünden izledim ve ikisinde de rezil futbol oynadık. Çekincem; Play-Off öncesi bu futbolun oynanmasıydı. Unuttuğum ise; Fenerbahçe'nin büyük maçlarda nasıl oynadığıydı. Fenerbahçe bu yıl, geçtiğimiz yıllara oranla derbilerde biraz daha etkisiz oynamış gözükebilir. Ama deplasmandaki Galatasaray maçı hariç hepsinde galibiyete yetecek futbolu oynadığını düşünüyorum. Kimini kazandık, kiminde berabere kaldı. Bardağın dolu tarafı da kötü oynadığımız tek maç haricinde kaybetmedik.

Süper Final dünyanın en uyduruk sistemi. YGS'den, KPSS'den, ÖSS'den, LGS'den beter lan. Bu saydıklarımdan dolayı bunun Türkiye'de rahatlıkla uygulanabilecek bir sistem olduğunu da çıkarıyoruz. Ligde tüm planlar Süper Final göz önüne alınarak yapıldı. Fenerbahçe belki daha iyi bir yerde olabilirdi. Ya da kötü düşüneyim; belki de tüm kötü sonuçların bahanesi olarak Süper Final gösterildi. Bence her ikisi de... Trabzonspor maçı bizim için fikstürdeki en kolay maçtı örneğin. 6 maçtan en kolayını oynadık ve kazandık. Umut veren burada aldığımız 3 puandan ziyade, iyi oynayarak aldığımız 3 puan. Kayserispor maçından sonra Volkan'ın açıklamalarından "Sevinmeyi özlemişiz" kısmını, Mehmet Topuz'un açıklamalarından da "Yabo dayı" kısmını vurgulamıştım. Mehmet Topuz ve Yabo Dayı'yla alakalı bir diyeceğim yok şu an, Volkan'ın açıklamalarından gideceğim. Fenerbahçe futbolcusu nasıl sevinmeyi özlediyse, Fenerbahçe taraftarı hem iyi futbolu, hem sevinmeyi, hem de umutlanmayı özlemişti. Şimdi hepsi kalbimizde... İçten içe hafif bir sevinç, umut veren bir futbol ve umuda bağlı aklımızda binlerce düşünce...

Kalede güven veren Volkan, savunmada hatasız oynayan Ziegler, Yobo, Bekir, Gökhan. Gökhan'a ayrı parantez; son bir kaç maçtır tüm sezon boyunca oynamadığı kadar iyi oynuyor. Kafasındaki bazı soru işaretlerini atmış gözüküyor. İyi bir ön libero olmadığını defalarca kanıtlayan Cristian, iyi bir orta saha oyuncusu olduğunu kanıtlıyor. Bir Trabzonspor maçını daha boş geçmedi. Sahanın yıldızıydı. Gol vuruşunun yanı sıra, Sow'a attırdığı gol ile de geceye damgasını vurdu. Sow biraz şanssızdı ama golcü klasını konuşturdu. Mehmet Topuz sezonun en iyi performanslarından birini sergiledi. Gökhan ve Mehmet Topuz'un forma girmesi; sağ kanattan yardıracağımızın sinyallerini de veriyor. Caner beklediğimden biraz daha etkisizdi ama Ziegler'le uyum içerisindeydi. Emre de iyiydi, her zamanki gibi savaştı. Emre'yle ilgili diğer konularla alakalı yorum yapmayacağım. Tipik Emre'nin üzerine oynama çalışmaları olduğunu düşünüyorum.

Maçtan önce yürüyüşteydim. Sonra Nazlı... Nazlı müthiş keyifliydi. Maç sonu da öyle. Bir Fenerbahçeli için güzel hatırlanacak maçlardan biriydi. TFF'nin maç öncesi şovu berbattı. Koreografi konusunda yine bir talihsizlik yaşadık. Hatta Onur kardeşimiz yaralandı, neyse ki durumu iyi ve her Fenerbahçeli gibi o da umutlu gözüküyor. Bir takım yüzsüz kitleler malum desteklerle aldığı galibiyetlere sevinirken, Fenerbahçeli'nin yüzü "herşeye rağmen" daha bir güzel gülüyor, daha bir umut veriyor. Biraz adalet bekliyorum ve bu adaletin neticesinde Fenerbahçe şampiyonluğu istiyorum. Bunun geleceğine normal şartlarda eminim ama maalesef şartlar pek normal gözükmüyor.

Kan ağladı bu yürekler,
Uykusuz geçti geceler,
Başını öne eğme aldırma Fener,
Çok yakında güneşli günler!
Sana olan bu sevdamız,
Götürecek bizi zafere,
Haydi sen de gel katıl bize,
Şampiyonluk şarkısı söyle!
17 Nisan 2012 Salı
Yazan: steven_stiffler
Kategori : ,

Yeşil Sahalarda Bir Kayıp Daha - Piermario Morosini

Futbolcusunuz ve herşeyden habersiz sıradan bir maça çıkıyorsunuz. Kim tahmin edebilir ki onun son maçınız olduğunu ? Livorno'nun 25 yaşındaki orta saha oyuncusu Piermario Morosini, bugün oynanan Pescara mücadelesinde kalp krizi geçirerek hayatını kaybetti. İtalya'da haftanın tüm maçları ertelendi. Hani çoğu zaman gaza gelip "Futbol Hayattır" diyebiliyoruz ya; işte bazen ölüm de hayatın bir parçası olduğunu vurguluyor.


14 Nisan 2012 Cumartesi
Yazan: steven_stiffler
Kategori :

Fenerbahçe 2 - 2 Kayserispor (5-4 pen.)

Uzun uzadıya yazmayacağım, zaten yazacak vaktim de yok. Ankara'da maçtaydım. Fenerbahçe'yi uzakta canlı izlemeyeli neredeyse 1 yıl olmuştu. Bize yedirmeyeceklerini bilsem de; gönlümden geçen ligi alalım, Türkiye Kupası'nda yine finalde kaybedelim; varsın dalga geçtiklerini zannetsinler. Özellikle bu sezon lig herşeyden önemli.

  • Son iki maçtır inanılmaz kötü oynuyoruz. Tamam kötü maçlarımız oldu ama son Antalya ve Kayserispor maçları en kötüleriydi. Play-Off öncesi bu futbol ümit vermese de kadrodaki oyuncuların karakterleri her umuda müsait.
  • Issiar Dia yokları oynuyor. Çok sevdiğim Dia'yı böyle etkisiz görmek hoşuma gitmiyor. Yine çok kötü diyemeyiz, ilk goldeki payını yadırgayamayız. Ama geçen sezon neler yapabileceğini görmüşken, bu sezon bir kere bile geçen sezonki performansını gösterememiş olması düşündürücü.
  • Kral'ın dönüşünü bekliyordum. Semih'i abim gibi severim, özlemişim. Oyuna girdi, katkısını verdi. Hatta turu getiren en önemli etken oldu. Yüzünün gülmesi yeter, umarım bizimle kalır.
  • Sow çok büyük bir reyizsin!
  • Bienvenu-Semih-Sow'lu düzen çok çılgıncaydı ve bana Kadıköy'de sıkıştığımız maçlarda kullanılabilir gibi geldi.
  • Aykut Kocaman'ın gönlünde yatan 4-3-3'ten vazgeçmesi; alternatif düzen olarak 4-4-2'yi tercih etmesi gerektiğini düşünüyorum. Bienvenu-Sow birbirini tamamlayan bir ikili gibi olacak sanki.
  • Gökhan Değirmenci hakkındaki "iyi kaleci" fikirlerim silindi gitti. İyi bir kaleciden ziyade, zayıf bir karakter.
  • 90.dakikada bile içimde en ufak bir ümitsizlik yoktu. Bu maçı kaybetmeyeceğimize emindim. Son dakika tribünden çıkanlar, Sow'un golüyle birlikte yerlerine geri döndüler. Onlar da Fenerbahçeli, ben de Fenerbahçeliyim.
  • Maçtan sonra takım otobüsündeki görüntüler efsane. Volkan'ın söylediği gibi; sevinmeyi hepimiz özledik. 
  • Yabo Dayıya selamlar.
Yazan: steven_stiffler
Kategori : ,

Fenerbahçe 2 - 0 Antalyaspor | STSL 34.Hafta

Şike iftiralarıydı, davalardı, giden gelenlerdi, alınacak cezalardı derken; koskoca normal sezonu bitirdik. Normal sezon terimini de futbolda ilk defa kullanıyorum, yapımda emeği geçenleri Allah bildiği gibi yapsın. Çektiğimiz acılar hâla taze. Zaten ligin başlamasının ertelenmesi, saçma statü ve fikstür çekimi de sanki dün yapılmış gibi... Yani koskoca sezon bir çırpıda bitti. Bir yere birşey yetiştirir gibi, haftaiçinde onca maç yaptık. Tabi ki bu işlerden en zararlı çıkan Fenerbahçe oldu. Tıpkı Voleybol Federasyonu'nun yeni statüsüyle Fenerbahçe Universal'ı zararlı çıkarması gibi.

Koca bir yıl futbola laf etmedim. Benim içimden futbol izlemek gelmiyor ki, oyuncuların içinden futbol oynamak gelsin. Hep yazıyorum ya; çok iyi direndiler, çok iyi savaştılar. Başka bir takım olsa şu an çok farklı bir noktada olurdu. Aykut Kocaman da hatalar yaptı. Geçen sezon 18de 17 yaptırırken de olmuştu. Ama o da çok iyi direndi, çok yıpranmasına rağmen takımı iyi bir yerde tutmayı başardı. Ben bu cümleleri kurarken göğsüm kabarıyor, nasıl mutlu olduğumu ifade edemiyorum. Galatasaray'ın  Kadıköy'den beraberlik çıkardığındaki kadar sevincimi gösteremesem de; acayip mutlu ve umutluyum Fenerbahçem'den. Çok gereksiz puan kayıpları elbette yaptık. Her sezon yapıyoruz ama bu sezonkiler daha fazla can yakıcıydı. Özellikle Samsun, Karabük, Belediye maçlarından +4 puan daha çıkarmış olmak isterdim.

Dünkü Fenerbahçe sezonun en kötü Fenerbahçelerinden biriydi. İlk yarı oynanan oyun zaten futbol değildi. İkinci yarı hoca Emre inadını kırdı, Emre formanın hakkını verdi. Sow girdi ve yine golünü attı. Gündüz maça giderken Twitter'da "Gönül Bienvenu ve Sow'u birlikte izlemek ister" yazmıştım. Temiz kalpliyim vallahi, çekemeyen dekoder alsın. Boru gibi sözleşmeye de imza atsın hatta. Bienvenu ve Sow'u 45 dakika da olsa birlikte izleyebildik. İkisi için de farklı düşüncelerim var. Sow çok iyi mücadele ediyor, gol vuruşları üst düzey, topa da oldukça hakim. Bienvenu biraz daha zayıf, ama savunmayı Sow'dan daha fazla yıpratıyor. Top hakimiyeti ve son vuruşları handikapı. Top hakimiyeti kötü ama son vuruşları abartıldığı kadar kötü değil. Sow'dan daha hızlı üstelik. Yeri geldiğinde çift forvet de oynamak lazım. Hatta bizim alternatif sistemimiz 4-3-3 değil, 4-4-2 olmalı. Bienvenu seneye takımda tutulmalı ve bir kalemde silinmemeli. Alex'in yokluğunda Stoch orada çok etkisiz kalıyor. Stoch dediğin sol kanatta oynar, boş alan bulursa affetmez, sol ayağınla çeker ve sağ ayağınla golünü atar. Ortada bunları yapması çok zor.

Az biraz top oynadık, bu da galibiyete yetti. Antalyaspor ligde kaldı. Benim için kim düşmüş, kim kalmış önemli değil. Karabükspor düşsün isterim, onlar da kaldığına göre gerisi teferruat. Ama futbol olarak bakarsak; Mehmet Yılmaz'dan, Sinan Kaloğlu'ndan medet uman takım bence Süper Lig'e yakışmıyor. Ha bir de Jaba-Tita eküriler var tabi. İkisi de iyi alternatifler belki ama bunların birbirinden ayrılamamasını ben anlayamıyorum. Bu arada  yazıda kullandığım iki fotoğrafı da Caner için seçtim. Dün aman aman bir futbol oynamadı ama takım içindeki halleri bana Tuncay'ı hatırlatıyor. Her iki fotoğrafın aynısından Tuncay'da da var. Caner'in omuzlarında yükselen Bienvenu, Tuncay'ın omuzlarında yükselen Kezman.

Maçtan sonra Felipe De Souza'nın şovu da muazzamdı. Tribünleri selamlayışı efsaneydi. Kadın voleybol takımımızın mağlubiyetinden dolayı futboldaki galibiyete çok sevinemedik ama en azından Felipe yüzümüzü güldürdü. Play-Off sistemi çok cacık sistem olsa da; derbiler keyif verecektir. Hadi yine iyisin yayıncı kuruluş...
8 Nisan 2012 Pazar
Yazan: steven_stiffler
Kategori : ,

Lazio 3 - 1 Napoli | Serie A 31.Hafta

İki takım da geçen hafta ekstra puan kayıpları yaptı ve bu maçı kritik bir hale soktular. Ben Lazio'nun evinde kolay pes etmeyeceğini, fakat Napoli'nin silahlarının daha etkili olduğunu düşündüm. Bana kalırsa tipik bir 0-0 beraberlik maçıydı. Ancak iki takım da gol arayıp goller atınca da seyir zevki yüksek ve Lazio'nun kârlı çıktığı güzel bir maç oldu.

Antonio Candreva'yı beğenirim. Lazio'nun ihtiyacı olduğu tipte bir futbolcuydu ve Lazio'ya transferiyle Brocchi çilesinden kurtulmuş oldular. Brocchi yine iyi topçu. Fakat hedef doğrultusunda iyi bir rotasyon oyuncusundan öteye gitmemeli. Orta sahada Ledesma ve Cana gibi iki sert önliberoyla Napoli'den ne kadar çekindiğini gösterdi aslında Reja. Candreva'nın golü ibreyi Lazio'ya çevirse de; Pandev skoru ve oyunu dengelemeyi başardı. Napoli'nin kaçırdığı net goller de var. Geçen hafta "gelsin Anadolu'da oynasın" dediğim Diakite, Cavani karşısında oldukça iyi idare etti. Kaptanlardan Stefano Mauri'nin golüyle futbolun güzelliklerini bir kez daha sevdik. Müthiş rövaşetası Lazio'yu 2-1 öne geçirdi. Gökhan İnler'in pas hatasıyla gelen penaltı da skoru 3-1 yaptı. Ledesma'nın penaltıdaki vuruşu çok iyi. Gökhan İnler'in yaptığına benzer hatayı geçen hafta Bekir yapmış, yerden yere vurulmuştu. Hani Gökhan İnler hep gündemimizdeki bir isim olmuştur. Acaba Fenerbahçe'de böyle bir hata yapsaydı, nasıl tepkiler alırdı ?

Mazzari'nin Mauri'nin golüne verdiği tepkinin görüntüsü bu da... Lazio üçüncülük yarışında bir adım öne geçti. Udinese ve Napoli'nin tehdidi de lig bitene kadar devam edecek. Haftaya Lazio'nun kazanması çok zor. Juventus deplasmanında 1 puan iyidir. Udinese kaybetsin diye Roma'nın kazanmasını beklemeleri de oldukça tirajik olacak. Bence Roma da o koltuğun adaylarından ve kazanmaya yakın olduklarını düşünüyorum.
Yazan: steven_stiffler
Kategori : ,

Sunderland 0 - 0 Tottenham | EPL 32.Hafta

Sunderland ligin iyi takımlarından birisi. Bulunduğu yer de hiç fena değil. Özellikle kendi sahalarında çok arzulu ve gol atmaya yönelik oynuyorlar. Tottenham'da üçüncülük koltuğu sallantıda. Ben bu maçı karşılıklı gollerle Tottenham'ın kazanacağını düşünüyordum.

Sunderland'de Sebastian Larsson'a özel bir parantez açmak isterim. Ben Birmingham'dayken çok daha iyi bir yerde olması gerektiğini söylüyordum, sezon başı Sunderland'a geldi. Burada da performansı iyi, hatta Sunderland'de yılın en iyisi bence. Kaleci Mignolet de tecrübesizliğine rağmen sezon başından beri iyi performans veriyor. Tottenham'da Rafael Van der Vaart'ın formsuzluğu ise devam ediyor. Bu maçta mutlak bir gol pozisyonunu değerlendiremedi. Hem geç vurdu, hem penaltı bekledi; ki pozisyon tartışmaya açıktı. Sunderland'in sahasında en etkisiz olduğu maçlardan biriydi. Sessegnon ve Larsson; Bendtner'e top taşıyamadı. Taşısalar da pek birşey farkeder miydi bilmiyorum, Bendtner'den bahsediyoruz.

Tottenham bal yapmayan arı gibiydi. Daha etkiliydi ama çok pozisyon üretemedi. Maç golsüz biterken, Tottenham şimdi City'nin Arsenal'ı yenmesini bekliyor. Önümüzdeki hafta hem Tottenham, hem Arsenal kazanabileceği maçlara çıkıyorlar. Tottenham, Norwich'i ağırlayacak. Arsenal, Wolves deplasmanına çıkacak.
Yazan: steven_stiffler
Kategori : ,

İddaa#51

2011yılında bloga hiç bahis tahmini yazmamışım. Herhalde kendimi çok fazla rezil etmek istemedim. Bugün kendimi bir rezil edesim geldi. Gidip çok güzel bir kıza açılıp reddedilmekle, bahis tahminlerimi paylaşmak arasında kaldım. Bir nebze olsun daha iyi bir seçenek gibi gözüken bahis tahminlerimi paylaşmayı tercih ettim.

Reading - Leeds United -- Üst 1,55 (2-0 Yattı)
Wycombe - Carlisle -- 2 2,20 (1-1 Yattı)
FSV Frankfurt - St. Pauli -- 2 2,00 (3-3 Yattı)
Sunderland - Tottenham -- KG Var 1,55 (0-0 Yattı)
Chelsea - Wigan -- H1 1,55 (2-1 Yattı)
Leicester - Doncaster -- H1 2,05 (4-0 Tuttu)
Espanyol - Real Sociedad -- 1/1 2,60 (2-2 Yattı)
Bursaspor - Gaziantepspor -- 1 1,75 (0-2 Yattı)
Samsunspor - Sivasspor -- 1 2,15 (1-2 Yattı)
Lazio - Napoli -- X 3,00 (3-1 Yattı)
Arsenal - Manchester City -- 2 2,40
PSV Eindhoven - Heracles -- TGS 4-6 1,95
Ath. Bilbao - Sevilla -- Alt 1,70
6 Nisan 2012 Cuma
Yazan: steven_stiffler
Kategori :

Giorgio Chinaglia

Geçtiğimiz aylarda efsanemiz Lefter Küçükandonyadis'i kaybetmiş, Fenerbahçe'ye yakışan bir cenazeyle bir nebze de olsa kendisine vefa borcumuzu ödemiştik. Lefter dedem nur içinde yatsın. Bugün bir organizasyon Lazio'dan geldi. 2 gün önce yaşamını yitiren Lazio'nun efsane golcülerinden 65 yaşındaki Giorgio Chinaglia için yapılan cenazede Lazio'nun kaptanları Rocchi ve Mauri başta olmak üzere, futbolcular, yöneticiler ve Laziolu taraftarlar yer aldı.

Giorgio Chinagli Lazio'da 7 yıl forma giymiş, 100'e yakın gol atmış. Lazio'nun ilk şampiyonluğunda önemli bir pay sahibiymiş. İtalya'da Lazio ile geçirdiği unutulmaz günlerden sonra New York Cosmos'un yolunu tutmuş ve orada da Pele ile birlikte oynamışlar.

Lazio taraftarları da görevlerini yerine getirerek hem efsane futbolcularına vefa borcunu ödemiş, hem de birlik ve beraberlik örneği sergilemiş. Chinaglia'nın toprağı bol olsun.
4 Nisan 2012 Çarşamba
Yazan: steven_stiffler
Kategori :

Trabzonspor 1 - 1 Fenerbahçe | Mücadele Yetmedi

Ligde hedefe ulaşmak için her maç önemli tabi ki de; benim için Trabzonspor maçları hiç bir zaman bir derbi havasında olmamıştır. Trabzonspor dediğin sadece Anadolu'nun en güçlü maddi kaynağı olan, sağlam bir lobiye sahip olan takımı. 10 senede bir iki kere zirve mücadelesi veriyor olmaları onları büyük kılmıyor. Zaten yıllardır şampiyon olmuşlukları da yok. Bir de Trabzonspor taraftarı var. Benim bu yıla kadar sandığım sayıdan çok daha fazla aslında... Bunu kabul ederim. Bulgaristan göçmeni olup Trabzonspor'u tutan adam tanıdım lan. Geçen yıl işler bambaşkaydı. Şampiyonluk uğruna alt etmemiz gereken bir güçtü Trabzonspor. Başardık. Bu yıl da bambaşka... Şampiyonluğumuzu lekelemeye çalışanların gözönündeki sığınağıydı Trabzonspor. Gizli sığınakları malum... Bu yıl ne olursa olsun iki maçta da yenmek isterdim. İki maçta da yüzleri gülmesin isterdim. Öyle de oldu ama en azından bu akşamki beraberlik tesellileri oldu.

Ülkede futbol artık çok başka boyutlarda... Hiç bir zaman sadece futbol değildi. Ama bu sezon futboldaki sevgiden çok nefret ön planda. 1996'dan beri yaşanan Trabzonsporlu kafası var. Trabzonspor'un başarısından ziyade Fenerbahçe'nin başarızlığı bilenen bir kafa yapısı bu. Fenerbahçe nefretiyle beslenen bir kafa yapısı bu. Trabzonsporlu arkadaşlarım var, severim de. Pek çoğu bu kafa yapısını yaşasa da; böyle bir kafa yapısı olduğunu da inkar etmezler. Sonra "Trabzonsporlu kafası ne demek ?" demeyin. Futbolda nefret ön planda dedim ya; bu sene herkes birbirinden nefret ediyor. İmkan ve olanaklar Galatasaray lehine çalışıyor gerçi... Bu şartlar altında Fenerbahçe'nin şampiyon olacağını düşünmüyorum. Kasım ayından beri de bunu söylüyorum. Türkiye Ligi'nin en iyi kadrolarının olduğu, fakat pek çok anlamda en rezalet sezonu. Bitse de Gitsek ligi adeta... İşte böyle bir ligde en güzel tesellidir Trabzonspor'u, Galatasaray'ı yenmek. Beşiktaş yılın fasülyesi, kimsenin iplediği yok. Şike davasında ismi geçti de ne oldu? Önemsenmediler.

Galatasaray maçında olduğu gibi kendi ellerimizle verdiğimiz 1 puan oldu. Her iki maç bize 4 puana mâl oldu. Tartışmalı bir ortam var Fenerbahçe'de. Aykut Kocaman'ın önce Gökhan Gönül'ü kadroya almadı. Bu hafta da Emre Belözoğlu'nu kadroya almadı. Sebebi hakkında pek çok şey söyleniyor. Hele bir netleşsin, o zaman diyeceklerim olacak. Emre net bir şekilde takım iskeletinin en önemli parçalarından birisi. Trabzonspor orta sahası Zokora ile bizim mevcut orta sahamızdan iyi. Zokora'sız iyi değil. Fakat Emre'siz Fenerbahçe orta sahası yetersiz. Bunlar kağıt üzerinde söylenebilecek şeyler. Stoch'un onbirde başlamamasını da garipsedim ben. Ancak Caner orta sahadaki dengeleri değiştirince keyfim yerine geldi. İlk yarı savunmamıza çok iş düşmedi. Trabzonspor bildik Trabzonspor. Şenol Güneş "kaleyi gören vursun" talimatı vermiş. Hatta "En çok da Olcan vursun" demiş. Olcan Fenerbahçe'ye gol atıp, antipatik gol sevinçlerini sever biliyorsunuz. Onun dışında hep Burak'a sağdan soldan doldurmacalar. Başka birşey yok. Hem Yobo, hem Bekir rahat. Gökhan ve Ziegler ileri destek verebiliyor durumda oynadılar. Mehmet Topuz ve Cristian müthiş mücadele etti. Caner de sol açıktan ziyade orta alana doğru oynayınca orta alandaki dengeler bizim lehimize değişti ve bunun getirisi gol pozisyonları izledik. Cristian'ın golüne spikerler yüzünden sevinemedik. Ofsayt dediler, onlar da şaşırdı biz de şaşırdık. Alex'in direkten dönen topu mucize... Mehmet Topuz'dan o net pozisyonda gol beklemek de öyle. Mehmet Topuz geçen sezon müthiş bir sezon geçirdi. Bu sezon iyi maçları da oldu. Ama genelde kötü. En kötüsü de alternatifi olmaması. Bugün bu kadar iyi oynarken, kaçırdığı pozisyonlarla çıldırttı. Kaleden ne kadar uzak, o kadar iyi...

Sarı kartlı Caner'in yerine Stoch'un girmesi taktiksel anlamda da doğru bir teknik müdahaleydi. Trabzonspor baskı kurmaya çabalıyor, Fenerbahçe'de arkada bol bol boşluk bulmaya başlıyordu. Gidişat Fenerbahçe lehine gibi gözüküyordu. Stoch henüz etkisini gösterememişti ama her an boş bir alanda pozisyona girebilirdi. Alex'in sakatlığından ziyade Özer'in girmesi takımda dengeyi bozdu. Aslında o an durum 1-1 olsaydı muhtemelen Dia ya da Bienvenu girecekti. 1-0 olunca Özer oyuna girdi. Attığı gol ve gösterdiği mücadeleyle parmak ısırtan Cristian Baroni'nin atamadığı pas kalemize döndü. Zincirleme savunma hatalarıyla Burak Yılmaz'ın golü geldi. O dakikadan sonra oynayamayan Trabzonspor iştahlandı ve oynamaya başladı. Burak Yılmaz'ın gole kadar pozisyona girmişliği yok. Golden sonra ise peşpeşe pozisyonlar bulmaya başladı. Alex'in yerine geçen Stoch bir türlü etkili olamazken, Bienvenu'nün oyuna girmesi de gecikti. Hadi Bienvenu oyuna girmeliydi de, çıkan isim Sow olmamalıydı. Cristian iyi oynadı, çok yoruldu. "Gel güzel kardeşim" diyerek kenara alınacak ve Bienvenu oyuna dahil olacaktı. Direkten dönen toplar tirajik. Özellikle ben Bienvenu gol atacak diyordum. Hatta "Bienvenü gol atar dedim dedim inanmadınız, bak ne oldu şimdi?" temalı Facebook iletim bile hazırdı. Neyse ki biz Galatasaray gibi "direk yamuktu" tarzı saçma sapan bir bahane üretecek bir kafa yaşamıyoruz.

Özer, Bienvenu, hatta Cristian gibi taraftarın gözünde bekleneni veremeyen isimler bu akşam kahraman olabilirlerdi. Olmadı, talihsizlik yine Fenerbahçe'nin yanındaydı. Fenerbahçeli iseniz bazen hakemi, bazen saha dışı işleri, bazen de talihsizliği yenmeniz gerekiyor. Zor... Her güzel aşk gibi.

Trabzonspor taraftarının bu tip olaylar yapmasını bekliyordum. Federasyonun bu maçı 33.haftaya denk getirmesi iyi oldu aslında. Yoksa daha çirkin olaylar çıkarabilecek bir topluluk vardı. Biraz ortam yatışır gibi oldu. Fıray Aydınus ligin en iyi hakemi. Bugün idare etti, etliye sütlüye karışmadı. Gol kararı derslikti. Gökhan Gönül'e yapılan penaltıyı es geçti. Lig Tv de bu pozisyonu sadece 1 kere gösterme tenezzülünde bulundu. Cristian ve Colman atılmalıydı. Fenerbahçe geçen sezonki Fenerbahçe gibi oynadı. Dik, korkusuz, cesur. Bir kaç hafta önce böyle oynasaydı, şu an şampiyonluğun en ciddi adayı olabilirdi. Futbolcularımızı mücadelelerinden dolayı kutluyorum. Alınteriniz şerefimizdir!
1 Nisan 2012 Pazar
Yazan: steven_stiffler
Kategori : ,

Parma 3 - 1 Lazio | Serie A 30.Hafta

Geride bıraktığımız Mart ayı blog tarihimin en az yazı yazdığım, en verimsiz; ayrıca iş hayatımın da en yoğun ayı olarak geçti. Haftalardır Lazio ve Tottenham'ın maçlarını yazmayı bırak, göz ucuyla seyredemiyorum bile. Lazio'nun en son Roma derbisindeki zaferini yazmıştık. Aradan geçen sürede yazamadığım maçlarda; Bologna'ya 3-1, Catania'ya 1-0 kaybettiler. Cagliari'yi ise Diakite'nin son dakikalarda attığı golle mağlup ettiler. Evet şaka değil; Diakite. Hiç beğenmem ben, Serie A standartlarının çok altında bir stoper. Türkiye'ye gelsin, Anadolu'da oynasın. Lazio bu kayıplara rağmen hedefinden şaşmadı ve Şampiyonlar Ligi potasında kalmayı başardı.

Senelerdir sportif başarıya aç olan Parma'nın taş gibi kadrosu var. Üçlü savunmayla oynuyorlar. Biabiany, Galloppa, Morrone iyi futbolcular. Floccari ligin en iyi golcülerinden. Giovinco da Parma'nın en önemli yıldızı. Hocaları Donadoni bu kadroya rağmen takımı üst sıralara oynatmayı başaramıyor. Gerçi Donadoni karizma adamdır, iyi adamdır da; bir türlü başarı yakalayacak kapasitede bir hoca olamamıştır. McDonald Mariga'ya gelelim. Parma'daki futboluyla Serie A'da yıldızlaşmış ve İnter'in yolunu tutmuştu. Orada oynadığı sürede faydalı olsa da çabuk gözden düştü. Sezonun ilk yarısını İspanya'da Sociedad'ta geçirdikten sonra eski takımı Parma'ya kiralandı. Tam Fenerbahçe'nin aradığı tip futbolcu, Aykut Kocaman'ın gündemine almasını umuyorum. Dün akşam Parma'yı 1-0 öne geçiren golü attı. Sergio Floccari ligin en komple forvet oyuncularından birisi. Zaman zaman bencilliği ile harcadığı pozisyonlar bir tarafa; şut, kafa, fizik özellikleri üst düzey. Lazio'ya geldiğinde kısa sürede büyük etki yaratmıştı. Ancak sezonun ilk yarısında Lazio'da Cisse ve Klose'nin gölgesinde verimsiz bir dönem geçirdi. Parma'da biraz daha kendini bulduğunu söyleyebilirim. Dün akşam eski takımı Lazio'yu yıkan gollerden ikisini de Floccari kaydetti.

Lazio'da erken sakatlanan Dias'ın yerine oyuna giren Scaloni takımının tek golünü attı. Lazio'da bekler isim olarak iyi ama skora katkı olarak çok kısıtlı isimler. Kolarov'dan sonra Radu, Lichtsteiner'den sonra Konko gidenleri arattılar. Radu'yu stoperde de oynatmak lazım, sol bekten daha başarılı olacağını düşünüyorum.

Lazio 30.haftada 51 puanla kaldı. Napoli akşam Juventus karşısında kazanamazsa, Lazio puan farkıyla üstünlüğünü devam ettirecek. Haftaya ise Lazio, Napoli'yi ağırlayacak ve hayati bir mücadele olacak. Seyir zevki olarak da izlenebilir bir maç olacağını düşünüyorum.
Yazan: steven_stiffler
Kategori : ,

Tozlu Sayfalar

Öne Çıkan Yayın

Verona ile Kasıp Kavurduk - FM 2017

Çoluk çocuk sahibi olacak yaşa geldim ama hala Football Manager geleneğini sürdürmekten büyük keyif alıyorum. Benim için bu geleneklerden...

Takip Ettiklerim

Kategoriler

Yazar Kafe

Translator

- Copyright © Serkan Özerik -