Yazan : steven_stiffler 6 Mayıs 2011 Cuma

Film izlemeye ve her ay küçük değerlendirme ve notlarla size tavsiye edip etmemeye devam ediyorum. Nisan ayı başına kadar süre gelen, verdiğim 1 aylık yatış arasından sonra bu ay sonuna kadar da sürecek olan Açıköğretim sınavları stresinden doğan boşluğu filmlerle değerlendirdim yine. Dünyanın en gereksiz bilgisini verdikten sonra filmlere geçiyorum.

Felon (2008) - 7,5/10
Hapishane filmlerini çok sevdiğimi izlediğim her hapishane filminden sonra yazıyorum. Konuları birbirine benzer ve fazla klişe gibi olsa da; çok etkileyici bir yanı oluyor bu tür filmlerin. Felon'u izlerken umutluydum. Ancak Celda 211 ile kıyaslayan bazı arkadaşlarım beğenmeyeceğimi söylüyorlardı. Belki Celda 211'deki gibi bir Malamadre reis karizması yoktu filmde ama oyuncular ve karakterler mükemmele yakındı. John Smith (Val Kilmer) karakteri bir nevi Ramiz Dayı'sıydı filmin. Tip olarak ona benzeyen Danny Samson (Chris Browning) da her hapishanede olması gereken sevimlilikte (!) bir abimizdi. Lost'un satışçı Michael'ı (Harold Perrineau) da filmde çıbanbaşı gardiyanı canlandırmış. İzlerken hiç sıkmayan, hiç durdurmadan izlediğim bir film oldu. Sonunu da beğendim. Filmde esas oğlanın (Stephen Dorff) sevgilisi rolündeki Laura'nın (Marisol Nichols) eski kız arkadaşıma olan benzerliği benim için Wade Porter'ın suçsuz yere hapse girmesinden daha acıklıydı. 2 tane de caps aldım, hatıra olsun.


Yes Man (2008) - 8/10
Geçen ay izlediğim en güzel film Yes Man'di. Jim Carrey'i herkes komedi oyunculuğuyla tanıyıp sevmiştir. Ancak ben dram oyunculuğunu daha çok beğeniyorum. Her genç kızın Facebook profilinin olmazsa olmazı, benim ise hiç beğenmediğim Eternal Sunshine of the Spotless Mind filmindeki oyunculuğu en iyi performanslarından biriydi bence. Yes Man'e karşı da biraz ön yargı vardı bende... Bu kadar eğlenceli olmasını beklemiyordum. İnsanın hayata bakış açısına yön verebilecek bir film. Mutlaka etkilenip, 'Yes Man!' felsefesini edinmiş olan çılgınlar olmuştur. Çılgınsınız adamım! Zooey Deschanel'in seslendirdiği şarkılar da oldukça güzel. Filmin sonunda çalan soundtrack şarkısını hemen indirip Mp3 playerıma da attım zaten.

Triangle (2009) - 7/10
Ortalama üstü IMDB puanı insanı beklentiye sokuyor. Gerilim filmleri genelde klişedir. Bu film hakkındaki yorumlar ise farklı bir yapım olduğunu düşündürüyordu. Çok dikkatli izlemek gerektiğini not düşeyim. Uzun zaman sonra bir filmde bu kadar gerildiğimi hatırlıyorum. Sonu izleyiciye hiç birşey vermese de ve böyle sonları hiç sevmesem de puanımı yüksek tutmayı tercih ettim. En azından Donnie Darko absürtlüğünden daha az kafa karıştırıyor.

Zombieland (2009) - 7/10
Filmden ziyade bir bilgisayar oyunu tadında. Hatta Left for Dead bile demek yanlış olmaz. Elinize silahları alın, zombileri öldürün. Talhahassee (Woody Harrelson) de oyunun baş kahramanı. Filmin süresi uzun değil ve diğer zombi filmleri gibi dandik değil. Çok eğlendiriyor. Yer yer gülücükler saçtırdığı da doğrudur. Yalnız çok fanatik hayranları olan Emma Stone'un dünyanın en itici ses tonuna sahip kızı olduğuna bahse girerim ben.

Eyyvah Eyvah 2 (2011) - 6,5/10
Alt yazı okumaktan sıkıldım ve ilkini beğendiğim Eyyvah Eyvah'ın ikinci filmini izleyeyim istedim. Filmi tadında bırakmışlar. İlk film gibi gülmekten saçan sahneleri olmasa da eğlendirici bir Türk filmine düşük puan vermek olmaz. Ata Demirer'in oyunculuğunu çok seviyorum, yakın zamanda başka projelerde görmeyi de çok isterim.

Lars and the Real Girl (2007) - 7,5/10
Ryan Gosling hayranlığım tavan yaptı son dönemlerde. Kesinlikle en beğendiğim oyuncu şu an. Her role oturan bir oyunculuk karakteri var. Her filmini indirdim, sırayla izliyorum. Lars and the Real Girl değişik bir film. Çevresi tarafından çok sevilen bir asosyal olan Lars'ın şişme bebekle olan ilişkisine çevresinin yaklaşımını anlatıyor. Lars mutlu oldukça ben de mutlu oldum. Lars sosyalleştikçe ben de mutlu oldum. İyi ki varsın Lars, kasaba halkı olarak seni seviyoruz!

Soul Kitchen (2009) - 6,5/10
Geçen ay Solino'yu izlemiş ve beğenmiştim. Bence Fatih Akın Soul Kitchen'da; Solino'da yarım bıraktığını düşündüğü şeyleri yansıtmaya çalışmış. Çünkü hikaye çok benzer. Yine bir göç etme durumu var. Yine iki erkek kardeş ve Moritz Bleibtreu yine çakal kardeş rolünü oynuyor. Solino'daki küçük kardeşin tutkusu sinema. Soul Kitchen'daki küçük kardeşin tutkusu ise yemek. Küçük kardeşler iki filmde de batıp batıp yükseliyor. Soul Kitchen'a Solino'da olmayan komedi öğesi de katılmış. Diğer Fatih Akın filmlerinden aldığım tadı alamadım ama izlenebilirliği var tabi ki.

All Good Things (2010) - 6/10
Afiş aşk filmi beklentisine sokuyor. Zaten başlangıcı da Ryan Gosling'in Blue Valentine filmi tadında, bir aşk filmi gibi... İlerledikçe gizemli ve gerilimli bir havaya bürünüyor. Bunda da Ryan Gosling süper oynamış dememe gerek var mı bilmiyorum. Konu da yer yer kopmalar olduğunu düşünüyorum. Filme katılmak istenen gizem tam olarak yansıtılamıyor. Herkesin sevemeyeceği, yavaş bir temposu olan fakat sürükleyici olduğunu düşündüğüm bir yapım. Çok beğendiğimi söyleyemesem de vasatın üstüydü.

Elizabethtown (2005) - 6,5/10
Bir aşk hikayesinden ziyade, daha çok aile teması işlenmiş bence. Drew Baylor'ın (Orlando Bloom) aile, aşk ve iş yaşantısı sakin ve yumuşak bir anlatım ile hikayelendirilmiş. Kirsten Dunst çok beğendiğim bir hatun kişi değildir. Çıkma teklifi etse bir şans veririm. Ancak çok güzel olduğunu düşünmüyorum. Yalnız Elizabethtown'da canlandırdığı Claire karakteri dünyanın en sempatik sevgililerinden birisidir. Çok sıcakkanlı, samimi. Kırmızı şapkasıyla da insanda ormandaki kurt olma isteği uyandırıyor. Filmde verilmek istenen mesaj; "Başarmak için risk almak gerekir." Hem aşk hayatında, hem iş hayatında... Mesajı aldım, mutluyum.

Bkz. Ne İzledim? #1
Bkz. Ne İzledim? #2
Bkz. Ne İzledim? #3
Bkz. Ne İzledim? #4

Tozlu Sayfalar

Öne Çıkan Yayın

Verona ile Kasıp Kavurduk - FM 2017

Çoluk çocuk sahibi olacak yaşa geldim ama hala Football Manager geleneğini sürdürmekten büyük keyif alıyorum. Benim için bu geleneklerden...

Takip Ettiklerim

Kategoriler

Yazar Kafe

Translator

- Copyright © Serkan Özerik -