Archive for Kasım 2010

Fenerbahçe 3 - 0 Beşiktaş | Ter Attık

Salona 15.30 gibi ulaşabildim. Bu sürede de Erkek Voleybol maçının 2. setinin son 7-8 sayılık bölümünü ve son seti izleyebildim. Erkek takımımız oynadığı oyunla hayal kırıklığı yarattı. Farklı önde başladığı son seti bile kazanamadı. Galatasaray hırslı ve istekli oynayarak maçı 3-0 kazandı. Bu hiç beklemediğim bir skordu ve haliyle epey moralimiz bozuldu. Ancak bayanların rahat galibiyetiyle yine eve mutlu döndük.
Bu maçta sakat olan Nati ile birlikte tribünde Şaşkova'nın oturmasını bekliyordum. Şaşkova'yı dinlendirme vakti gelmişti. Çok sık maç yapıyoruz ve bu maçların hepsinde oynadı Şaşkova. Yabancı kontenjanı sezon içerisinde oyuncuları sık sık dinlendirmemize sebep olacaktır. Nati, Zülfiye ile beraber tribündeydi ancak Şaşkova'yı maçta göremedim.
Beşiktaş'ın kadrosu çok kalitesiz bu yıl... Geçen sezon yine direnmeye müsait oyuncuları bulunuyordu. Popovic gibi tanınmış ve tecrübeli bir oyuncusu da vardı. Bugün ısınırlarken Duygu ve Pelin dışında tanıdık bir isme rastlamadım. Çok dirençsiz bir kadro kurmuşlar. Nitekim ilk sette direnmeye çalıştılar. Ancak 2. ve 3. sette bitse de gitsek havasına girdiler. Kasia Skowronska ve Seda Tokatlıoğlu maçın ön plana çıkan isimleriydi. Smaçör Çiğdem Kaptan'ı da çok beğendim. Ze Roberto'nun maçın son bölümlerinde İpek, Yağmur, Ergül gibi isimlere şans tanıması oyuncuların galibiyette pay sahibi olarak, güven tazelemelerini sağladı. Yağmur ve Ergül'ün şansı var gibi ama bu kadro derinliğinde İpek en zayıf halka gibi geliyor bana... İpek'in de zaman zaman yer bulması gerek. Zaten ligdeki kaliteli takımlar ortada. Bu tip kolay maçlarda az şans bulan oyuncuları değerlendirmek gerekir.


Maç sayısını videoya alabildim bu sefer...


Maç kısa bir sürede bitmesine rağmen, yarın yolculuk olduğu için Basketbol maçına geçemedim. O maçın tvde 2. yarısına yetiştim. Geriden gelip maçı kazanmamız çok güzel bir akşam yaşattı bize. Galatasaray'a kaybettiğimiz erkek voleybol maçı dışında aldığımız 2 güzel galibiyetle güzel bir Fenerbahçe Günü'nü daha geride bıraktık.
28 Kasım 2010 Pazar
Yazan: steven_stiffler

Tottenham 2 - 1 Liverpool | Geri Dönüşe Devam

Tottenham geçen hafta Arsenal deplasmanında 2-0 geriden gelip maçı kazanmış ve tarihi bir galibiyet almıştı. Bugün ligde kötü günler geçiren Hodgson'ın Liverpool'unu ağırladı. İyi bir ivme yakalayan Tottenham yine geriye düşmesine rağmen maçı 2-1 kazanmasını bildi. İlk yarının sonlarında Skrtel'in golüyle öne geçmiş Liverpool. Tottenham ikinci yarıda seyirci desteğini de arkasına almış ve o ofansif futbolundan hoş esintiler sunmuş. Modric'in attırdığı golde topu sürüşü, rakiplerin arasından geçişi enfes. Skrtel'in kendi kalesine golü atması da farklı bir kader cilvesi olsa gerek. Lennon'ın 90+'da attığı golle galibiyeti getirmesi de ; Tottenham'ın bu sezonki kritik anlarından birisi oldu. Tottenham bu sezon gerçekten farklı duygular yaşatan, kritik anlar yaşıyor ve yaşatıyor.

Ek olarak ; Chelsea'nin kötü gidişi devam ediyor. Bugünkü puan kaybı beni şaşırttı. Zirve yarışı önümüzdeki haftalarda kızışabilir, Premier Lig de çok daha zevkli bir hâl alabilir.
Yazan: steven_stiffler
Kategori : ,

Lazio 1 - 1 Catania | Kaçan Fırsat

Bugün dışarıda olduğumdan maçları izleme fırsatım olmadı. Maçla ilgili kısa notları da geçiştirmek zorundayım. Vakit sıkıntım var, yarın da yazma fırsatım olmayacaktır. Kısa bir özetten izledim Lazio - Catania maçını. Dün Milan'ın Sampdoria deplasmanında takılmasını bekliyordum. Nitekim öyle de oldu. Ancak Lazio bugün kazanamadığı için bunun pek de önemi olmadı. Yine iyi oynamış Lazio... Atakları ağırlıklı Lazio geliştirmiş. Maçın başında hakimiyeti almış. Catania 44. dakikada duran toptan üstünlüğü sağlamasına rağmen, 45. dakikada Hernanes'in şık ve düzgün vuruşu Lazio'yu soyunma odasına moralli götürmüş. Ancak ikinci yarı girilen pozisyonlardan gol çıkmamış. Catania'nın kaleci forması çok çirkinmiş, onu da söyleyelim. Lazio kazanıp puan farkını 1e indirme avantajını yitirdi ve 27 puanda kaldı. Bu hafta da 2.likteki yerimiz garanti... Cuma akşamı Inter'i ağırlıyoruz. Geçen seneki taraftar rezilliğini de temizleme vakti bu maç... İyi bir taraftar, iyi bir sonuç getirsin.
Yazan: steven_stiffler
Kategori : ,

El Classico Hissizliği

Tüm Dünyanın merakla beklediği El Classico yarın akşam oynanacak. Şu aşamada pek çoğumuzda olan Barcelona ve Real Madrid taraftarlığı bende mevcut değil. Baliç Real Madrid'e gittiğinde biraz sempatik bulmaya başlamıştım Real Madrid'i; ancak uzun zamandır öyle bir sempatizanlığım yok. Bu maçlarda her zaman iyi futbol izlemek ve iyi olanın kazanmasını isterim. Son yıllarda Barcelona'nın ezici üstünlüğünün olması, Jose Mourinho'yu sevmem ve Mesut Özil'in kazanmasını istemem nedeniyle gönlüm bu maçta Real Madrid'in iyi futbol oynamasından, yani kazanmasından yana... Ayrıca Barcelona'ya ne zaman kupon yapsam, beni yatırıyor ibişler. Bu sezon iki maçı da Real Madrid kazansın; seneye Allah kerim...
Yazan: steven_stiffler
Kategori :

Fenerbahçe Günü

19.30
Fenerbahçe - Galatasaray ( Bayan Basketbol )
Caferağa


17.30
Fenerbahçe - Beşiktaş ( Bayan Voleybol )
Burhan Felek


15.00
Fenerbahçe - Galatasaray ( Erkek Voleybol )
Burhan Felek


Voleybol maçlarında banko salondayım. Basketbol maçı kısmet işi... Saldır Fenerbahçe!
27 Kasım 2010 Cumartesi
Yazan: steven_stiffler

İstanbul BB 0 - 1 Fenerbahçe | Daha Diri Bir Fenerbahçe

Belalımız İstanbul BB'yi nihayet Olimpiyat Stadı'nda yenmeyi başardık. Aykut hoca geçen hafta eleştirilere maruz kalan Cristian'ı desteklemişti. Bugün yine onbirde gördük Cristian'ı. Belki bir Mehmet-Gökay orta alanı kurulabilir; Dia-Stoch kanatlarda oynayabilirdi.Geçen haftanın en kötüsü Andre Santos da bugün yedeğe çekilmişti. İstanbul BB'nin bu sezon hiç bir maçını izlemedim. Ancak Gökhan Süzen beğendiğim bir futbolcusudur. İbrahim Akın büyük takımlara karşı her zaman daha fazla motive olur. Herve Tum gibi kaliteli bir golcüsü, Hasagiç gibi iyi sayılabilecek bir kalecisi olan bir takım. Ancak hepsinden önemlisi; psikolojik olarak bir rahatlıkları olduğunu düşünüyorum bize karşı. Çünkü maça da bu rahatlıkla ve özgüvenle başladılar. Maç başlar başlamaz kaleye geldi İstanbul BB. Dakikalar 02.27'yi gösterirken İbrahim Akın ikinci kez kaleyi yokladı. Maçın Fenerbahçe'ye dönüşü ;Mahmut'un hatasıyla Niang'ın net gol pozisyonuna girmesiyle oldu. O pozisyon kaçtı belki ama Fenerbahçe daha bir özgüvenle sahaya yayıldı. Top kontrolünü sağladı ve etkili hücum yapmaya başladı.

Cristian geçen sezon en azından iyi mücadele eder; çok kritik toplar çalardı. Gününde olduğunda ve Daum onu çok geriye yaslamadığında hücuma da katkı sağlardı. Ancak bu sezon kafasında Fenerbahçe'yi; belki de futbolu bitirmiş bir Cristian izliyoruz. Ancak iki maçtır hücuma katkı sağlayan bir yapısı var. Geçen hafta ilk golde rolü vardı. Bu hafta ise hem atılan galibiyet golünde; hem de ileride uyguladığı presle skoru korumakta katkısı bulunuyor. Aykut Hocanın kendisini sahiplenmesinin mutlaka payı vardır bunda. Yine de devre arası Bilica'yla beraber bavulu eline verilmeli; o güne kadar oynayacağı maçlarda da günü kurtarmaya ve Fenerbahçe formasının hakkını vermeye devam etmelidir. Bugün ilk yarıyı Kralex'in golüyle önde kapattıktan sonra; ikinci yarıda yine oyundan düşen, sadece topun peşinden koşan ve etkisini kaybetmiş bir takım mı göreceğimizi merak ettim. Ancak ikinci yarıya da istekli ve etkili başlayan bir Fenerbahçe gördüm. Ataklar diğer maçlara göre daha olgundu. Cristian'ın yaptığı pres bizi 11 kişi oynattı uzun zaman sonra... Payı yadsınamaz. Gökay'ın zaman zaman oyunda gözükmediği anlar oldu gerçi ama ; yine de Gökay mücadele etmekten kaçınmayan bir oyuncu. Alex'in ilk yarıdaki pozisyonu kırmızı kartlıktı. Maçta gerektiğinden az kart çıktığını düşünüyorum. Daha doğrusu İBB'li oyunculara gerektiğinden az kart çıktığını düşünüyorum demem taraflı fakat doğru bir yorum olacaktır. Niang'a karşı aşırı bir sertlik var. Zaman zaman Stoch'a da yapılıyor bu. Stoch ülkeye uyum sorunu yaşıyor hala... Bu şekilde bir futbol da Stoch'un uyum sorununu aşma süresini uzatıyor.

Niang'ın gününde olmadığı, birşeylerin ters gittiği bir maçtı. İlk yarı sol çizgiye yapıştı kaldı. Marseille'da da buna benzer oynuyordu fakat o zaman forvette oyuncu oluyordu. Bugün ileri uçta kimse yokken bile sol çizgiye yapıştı. Stoch ve Niang'la iki sol kanat oyuncusuyla oynadık. İlginç bir denemeydi. Mehmet Topuz bal yapmayan arı gibiydi ama goldeki asisti skora katkısını sağlamasına yetti. Çok iyi niyetli mücadele ediyor fakat zaman zaman mücadelesinin karşılığını veremiyor. Stoch bugün topla çok oynamasına rağmen etkisizdi. Yerine giren Dia ise yine doyumsuz bir maç çıkardı. Ben izlemeye doyamıyorum bu elemanı, lakin 90 dakikaya performansını yayamama gibi bir sorunu var. Bir süre daha yedekten girip katkı vermeli. Yalnız bu süre son 15 dakika değil de ; son 30-35 dakika olmalıdır. Niang'ın penaltıyı kaçırması, oyundan çıkmak istemesi, çıktıktan sonra direkt soyunma odasına gitmesi epey canımı sıktı. Bir sorunu var gibi... Umarım büyük ve takıma etki edecek bir sorun değildir. Alex sorun olursa çözülür. Alex bizden birisi... Semih sorun olursa çözülür. O da bizden birisi... Ancak Niang'da yaşanan bir sorunun çözülmesi daha fazla zaman alabilir. Ülkeye ve takıma yeni gelmiş, henüz Fenerbahçe'yi ve Fenerbahçe taraftarını tam kavrayamamış olabilir. O yüzden çok sevdiğimiz Niang'ta çok büyük bir sıkıntı yaşamamak dileğimiz...

İstanbul BB uzaktan şutlar dışında pek etkili olamadı. Sadece maçın son 10 dakikasında, 4 forvetle oynadığı bölümlerde ağırlığını hissettirdi. Gol yememiz biraz da şans işiydi. Ancak bugünkü mücadele, oyunun genelinde diri bir takım olmamız da galibiyeti getirdi diyebilirim. Selçuk'un iyileşmesi de iyi bir haber.
Yazan: steven_stiffler
Kategori : ,

Tottenham 3 - 0 Werder Bremen

Hep bahisten zarara uğrardım, bu hafta futboldan uğradım. Tottenham'ın White Hart Lane'de oynanan herhangi bir maçını izleyememek futbol adına büyük kayıp benim için. O bembeyaz formaları sahada şov yaparken izlemek lazım...

Dün gece Tottenham yine şovunu yapmış. Kaboul Arsenal'dan sonra Werder Bremen'i de boş geçmemiş. Kaboul'un golü de şık, Modric'in golü de...Modric'in golü biraz usta işi, her zaman atabilir o golü. Ama Kaboul her zaman atamaz. Zor gibi gözüken grupta, Tottenham zevk veren futbolunu oynayarak bir üst tura adımını atmayı başardı. Bir kura talihsizliği olmazsa en az Yarı Final oynamayı hakediyorlar.
25 Kasım 2010 Perşembe
Yazan: steven_stiffler
Kategori : ,

3000. Gol En Çok Sana Yakışırdı

Fenerbahçe'de 100ün üstünde gol atan ilk futbolcu değil belki ama; benim 100ün üstünde golünün hepsini izlediğim tek futbolcu Alex de Souza. Büyük kaptan, büyük futbolcu; onun için methiyeler düzmek saatler alır. Yarın sabah iş seyahatim için erken kalkacağım, hazırlanmam lazım şimdiden. Çok detaylı yazamayacağım maçı. Memnunum bu futboldan. Belki çok aman aman baskı kuramıyoruz, aman aman oyuna hakim olamıyoruz ama ; çok pozisyona girip çok gol atıyoruz. Ayrıca attığımız goller de fasülyeden goller değil. Hepsi ders niteliğinde goller. Bugünün anlamı atılacak ilk golün 3000. gol olacak olmasıydı. O golü atmak da en çok Alex'e yakışırdı, yakıştırdı kaptan.

Niang'ı da ayrı bir özlemişim. Gökay için de çok güzel şeyler yazıp söyleyeceğiz inşallah ilerleyen günlerde. Kral Semih de 10 dakikada 1 gol,1 asistle kapağı taktı yine beğenmeyenlerine. Gerçi biz yine beğenmeyiz, hiç birşeyi beğenmeyiz. Kahvedeki çemçük ağızlılara da ayar oldum. Tamam kahvede Uğur Meleke'yle maç izleyecek değilsin de ; herşeyde de bir memnuniyetsizlik olmaz be arkadaş !

Teşekkürler Fenerbahçe, teşekkürler Alex De Souza...
22 Kasım 2010 Pazartesi
Yazan: steven_stiffler
Kategori : ,

Galatasaray 0 - 3 Fenerbahçe | Bayan Voleybol

Sezonun ikinci, ligin ise ilk maçında tribündeki yerimizi aldık yine. Yeni salonda maç izlemek çok keyifli, Cuma günü tadına doyamamıştım. Dün daha doyurucu bir gün oldu. Galatasaray geçen seneye oranla daha iyi bir kadro kurmuş. Belli ki Gökhan Edman da bundan dolayı gaza gelmiş, favoriyiz diyordu. Pasörde Arzu Göllü zaten yılların tecrübesi, Ocasio da çok iyi bir oyuncu izlenimi verdi bana. Ayça önemli bir kayıp sayılır, Funda'dan daha iyi bir libero. Gökçen Denkel, Vesna Çitakoviç de iyi transferler. Ancak Fenerbahçe'nin kadrosunun Türkiye Ligi'nin çok üstünde bir kadro olduğu kabul görmüş bir gerçek. Dünyanın en iyi blokörü Fürst tribünde oturuyor 2 maçtır.

Hoca henüz gelip takımla çalışmasa da; Kamil Söz iyi idare etti takımı. Geçen seneki Galatasaray maçlarında 25-12'lik setlerimiz vardı. Bu maçta biraz daha zorlandık. Ancak bunda yeni takım olmamızın payı var. Yakın zamanda daha rahat setler oynayacağımızı düşünüyorum yine. Kasia'nın sakatlığı ve riske edilmemesi; hücum gücünü Şaşkova ile Seda'ya yükledi. Eda'nın da olumlu katkısıyla sayı üretmesini bildik. Nihan Yeldan çok eleştiriliyor ama dün inanılmaz toplar çıkardı yine. Tribünde olunca maçı çok takip edemedim. Galatasaray tribünleri çok kötüydü. Bizim tribün ezici bir hakimiyet sürdü maçta. Kasia ve Fürst şaşkınlıkla tribünleri izlediler. Naz da sürekli tezahüratlara eşlik etti kenarda. Yağmur'u da kullandı Kamil hoca dün. Yağmur boy dezavantajına rağmen iyi sıçrıyor. Birkaç sayı aldı o da, ancak maçın sonunda biraz etkisiz kalınca; Seda girip iş bitirici görevini üstlendi. Şaşkova maçın en skorer oyuncusu oldu. Fofao dünyanın sayılı pasörlerinden, dün de çok iyi oynadı. Ancak hala gereksiz yere alındığını düşünüyorum. Nati yine maçın gizli kahramanı oldu.
Tribüne indiğimde yan tarafımda Kasia, Fürst ve Zülfiye Gündoğdu'nun oturduğunu görünce epey şaşırdım ve mutlu oldum. Ufak bir sohbet imkanı buldum. İngilizcem de fena değilmiş lan, yeni fark ettim. Fürst bir kez daha gönlümü feth etti. Cuma günü de fotoğraf çekilmiştik dedim, "Evet hatırlıyorum" dedi. Yabancı sporcular, yerli sporculara oranla çok daha mütevazılar. Her branşta böyle sanırım.
Eski bir fotoğraf makinam olduğu için çok iyi fotoğraflar çekemedim. Ancak 12-13 tane çok net fotoğraf çekme fırsatım oldu. Kasia ve Fürst ile çekildiğim fotoğraflardan sonra çok mutlu olduğumu da belirteyim :) Sırada Volley Bergamo maçı var.
Yazan: steven_stiffler

Parma 1 - 1 Lazio

Dün Ömer Onan'ın Iverson'ı sahadan silmesini ve Lazio'nun Tardini deplasmanını izleyemedim. Maçla ilgili geniş bir özet de bulamadım henüz. Ancak golleri izleyebildim. Crespo ve Floccari'nin karşılıklı kafa golleriyle 1-1'lik skor çıkmış. Hani hep Matuzalem'i sevmediğimi yazıyorum ya; yine onun sahada olmasının bir uğursuzluğu mudur nedir; puan kaybı gelmiş. Ledesma yerine neden Matuzalem'i tercih etti Reja bilmiyorum. Ancak Ledesma'nın bir sakatlığı da yoktu ve ikinci yarıda oyuna dahil olmuş zaten. Lazio'da Crespo olan, çok sevdiğim Hernan Crespo'nun golden sonra Parma armasını öpmesi de yakışmamış reise. Yine de Crespo candır.

Inter'in puan kaybı yine işimize geldi. Ancak Roma ne ara o kadar yükseldi anlayamadım. Ayrıca Napoli'nin galibiyet serisine geçen hafta Lazio son vermişti. Napoli dün şov yaparak kazandı. Çok iyi oynadılar. Milan 29, Lazio 26, Napoli 24, Juve 23, Roma 22 puanda. Lazio haftaya Catania'yı konuk ediyor.
Yazan: steven_stiffler
Kategori : ,

Arsenal 2 - 3 Tottenham | Tarihe Geçecek Maç

Kuzey Londra derbisiyle ilgili pek çok yazı yazdık daha önce Tottenham'da. Tottenham son karşılaşmada Gareth Bale'in yıldızlaştığı maçta Arsenal'i yenerek Şampiyonlar Ligi vizesi için ciddi bir adım atmıştı. Bu kez Fly Emirates'de iyi bir form grafiği olan Arsenal'a konuk olacaklardı. Tottenham'da bir önlibero sıkıntısı var. Ancak bu sıkıntı kağıt üzerinde. Kesinlikle kağıt üzerinde. Jenas gayet ön libero gibi oynuyor çünkü. Defoe haftalar sonra bugün kadroya alındı. Tottenham sahaya Gallas'ın kaptanlığında çıktı. Arsenallı taraftarlar tarafından pek sevilmeyen Gallas, Fly Emirates çimlerine kaptan olarak adım atmış oldu. Genç ve sümsük kadrosunda ısrarcı olan Wenger ise Van Persie kozunu yanında oturtmayı tercih ederek; Chamakh'ı tek forvet olarak sahaya sürdü.

Maç iki takımın ofansif bir şekilde birbirini tartmasıyla başladı. Tottenham da Arsenal da hücum etmek konusunda istekliydi. Ancak golü Arsenal, erken bir dakikada bularak psikolojik üstünlük sağladı. Nasri'nin golünden sonra Tottenham etkili bir futbol ortaya koydu. Çok aman aman bir üstünlük sağlayamadılar ancak hücumda daha etkili oldular. Arsenal Tottenham'ın bu ataklarına kontra ataklarla yanıt vermeye başladı. İlk önce Fabregas'ın kaçırdığı net bir pozisyon var. Daha sonra Chamakh'ın golü geldi ve maç 2-0 oldu. Tottenham yine de pes etmeyen bir görüntü çizerek rakip kaleye gitmeye çalıştı. Vaart ve Modric ile kaleyi yoklamaya başladı fakat ilk yarıda skor üretemedi.

İlk yarının zayıf halkalarından Aaron Lennon'ın yerine, ikinci yarı sakatlıktan dönen Defoe'yi aldı oyuna Redknapp. Defoe-Pavlyuchenko ile çift forvete dönüldü ve Tottenham'ın maçı kazanma arzusu kendisini göstermeye başladı. 49. dakikada Gareth Bale mükemmel formunu ve istikrarını sürdürürcesine golünü attı ve farkı 1e indirdi. Gollerin hepsinin Tottenham'ın taraftarlarının olduğu kaleye atıldığını da belirtelim. Zira Bale'in golünden sonra çok güzel bir görüntü oluştu orada. Defoe'nin girişiyle sağ kanat boşaldı ve Hutton'a çok fazla yük bindi orada. Ancak Hutton, Vaart'ın da zaman zaman yardım etmesiyle iyi bir maç çıkardı. Penaltı golüyle skor eşitlendi ve Arsenal taraftarlarını bir kuşku sardı. Tottenham maçı büyük bir istekle, arzuyla; Kaboul'un kafa golüyle kazanarak tarih yazdı. Tottenham evinde çok iyi maçlar çıkarıp,iyi sonuçlar da alsa; büyük takımlara karşı deplasmanda kazanamıyordu. Ayrıca Arsenal Wenger ile hiç böyle bir sonuç almamış. Hatta 92 yılından beri 2-0 öne geçtiği maçı vermemiş sahasında. Tottenham için çok büyük bir zafer sayılabilir bu. Zira Arsenal taraftarları büyük bir utanç duygusuyla izledi maçın son bölümlerini. Arsenal tribünlerinde kırmızı beyaz atkısıyla Thierry Henry'nin de olduğunu belirtelim.
20 Kasım 2010 Cumartesi
Yazan: steven_stiffler
Kategori : ,

FM 2011 - Cardiff City Kariyeri # 2.Sezon

FM 2011'de Cardiff kariyerimin ilk sezonunu blogda yazmıştım. İlk sezon şampiyon olarak Premier Lig'e yükselmiştik. İkinci sezon Ligde kalma hedefiyle yönetim 44 milyon € transfer bütçesi ayırdı. İngiltere'yi bu yüzden seviyorum. Kötü bir takım da alsanız inanılmaz bütçelere sahip olabiliyorsunuz. Yayın hakkı olarak 46 milyon € para ödendi mesela. 44 Milyon € tabi ki takımı kurabilmek için yeterli bir para, ancak Cardiff City'nin itibarı düşük olunca istediğim oyuncuları takıma getiremedim maalesef. İlk etapta amacım Premier Lig'de kalıcı olabilecek bir kadro kurmaktı. Bu doğrultuda 34 yaşındaki Nicola Legrottaglie'yi bedavaya takıma kazandırdım. Kadromda tecrübeli oyuncu yok. Bellamy ve Koumas'ın da kirasının bitmesiyle elimde tek silah Chopra kaldı. FM 2010'un wonderkidlerinden Aron Gunnarson'u uygun bir fiyata transfer ettim. Her oyunda çok iyi bir profile sahip olan, fakat hep 2.-3.lig takımlarına kiralanan Laziolu Lucas Correa'yı da kelepir bir fiyata transfer ettim. Orta Sahaya iyi bir potansiyeli olan James Wesolowski'yi getirdim. Ligden düşen Wigan'dan her oyunda aldığım Victor Moses'i; Newcastle'dan da Target Man oynayacak özelliklerdeki Andy Carroll'ı aldım. Forvete son transferim ise St. Ettienne'li Emmanuel Riviere oldu. Tottenham'lı Danny Rose'u da bir sezonluğuna kiraladım.

Zaten dünyanın en zor ligi olan Premier Lig'e şanssız bir fikstürle başladım. City, Arsenal ve Tottenham'a yenilerek başladığımız ligde Blackburn'den 90+4'te yediğimiz golle kaçırdığım 2 puanla durumumu düzeltemedim. Daha sonra biraz daha defansif bir yaklaşım tercih etmeye başladım. Zaten 4-4-2 düzenini kullanıyorum. Ofansif kanat oyuncularım, box to box iki göbek oyuncum var. Birini defansif oynatırken, diğerini daha serbest oynatıyorum. O isim de muhtemelen Lucas Correa oluyor. Forvetlerimin lige inanılmaz kötü başlaması nedeniyle gol atmakta çok sıkıntı çektim. Correa'nın duran toplardan attığı gollerle galibiyetler ve puanlar almaya başladım. Everton'dan 5 yiyerek hayatın gerçekleriyle tanışma fırsatım oldu. Lig Kupası'na 2.turda MK Dons'a elenerek veda ettim. Çok istikrarlı bir gidişat yakalayamasam da zaman zaman 2-3 maç ard arda kazanarak günü kurtardım. Sezon içerisinde Ancelotti'nin favori personelleri arasına girdim, nasıl oldu bilmiyorum. Pek bir samimiyetimiz de yok. Ayrıca Liverpool'un da belalısı olduk ilk sezon. İki maçta da kaybetmedim, 4 puan aldım kırmızılardan.
Devre arasında Juventus'tan Iago'yu transfer ettim. Iago'nun gelişiyle tek forvetli sisteme döndüm. Iago AMC'de oynayabilen bir oyuncu. Yalnız lige uyum sağlayamadı, bir süre mutsuz konumda olduğunda değerlendiremedim. Kümede kalma parolasıyla başladığımız ligde 13 galibiyet,6 beraberlik alarak ligi 13.sırada bitirdim. Tottenham şampiyon olurken ; Fulham,Reading ve Sheffield United ligden düştüler. Reading ve Sheffield bizimle beraber küme yükselmişti.
Oyuncu performanslarım resimdeki gibi...Moses koskoca sezon gol atamazken, Carroll sadece bir gol attı. Chopra takımın gol yükünü taşımaya çalıştı. Önümüzdeki sezon daha iyi bir kadro kurmak ve ligi orta sıralarda bitirmek hedefim var.
Sevilla ve Villarreal'den transfer teklifi aldım. Liverpool'da ilgilendiğini bildirdi, olumsuz yanıt verdim. Cardiff ile başarılar almadan Cardiff'i bırakmak istemiyorum.
Yazan: steven_stiffler
Kategori :

Atladığımız Bir Detay : Cristian Ledesma

Bayram dolayısıyla pek blogla ilgilenemedim. Dolayısıyla Ledesma detayını atlamış oldum. Cristian Ledesma'nın ilginç bir kariyer başlangıcı var. Buenos Aires doğumlu Ledesma Boca Juniors'ın genç takımında oynadıktan sonra Lecce'ye getiriliyor. 19 yaşında geldiği Lecce'de 2006 yılında 120 civarı maça çıkıyor. Oradan Lazio'ya geçiyor. Kariyerinde Arjantin Ligleri yok. Sadece Boca Juniors altyapısı var. Futbola adımını Arjantin'de atıp, gelişme döneminde İtalya'da tamamlamış. Yani bir Arjantinliden çok bir İtalyan futbolcu aslında...

Geçen haftaiçi Romanya ile yapılan ve Balotelli'nin de ırkçılığa maruz kaldığı hazırlık maçında ilk kez İtalya milli formasını giydi Ledesma. Prandelli'nin de Hiddink gibi yeni bir arayışta olduğunu ve farklı bir kadro denediğini belirtelim. Ledesma kariyerinin bundan sonraki döneminde Azzurri formasıyla kalıcı olmak isteyecek.
Yazan: steven_stiffler
Kategori : ,

Fenerbahçe 3 - 1 Vakıfbank Güneş Sigorta TT

Bayram tatiline girdiğimiz Cuma gününden beri birkaç kez, arkadaşlarla oturmaya diye dışarı çıktım. Pek yapacak birşey de yok aslında. Tatile girdiğimizden beri bugünü bekliyordum. Dünya şampiyonası sayesinde voleybola uzak kalmadık, ancak kendi takımımızı izlemenin keyfi bir başka.

Yeni Burhan Felek Spor Salonu'nun açılışını da yapmış olduk bu maçla. Saat 17.10 gibi salonda oldum. Beklediğimden daha fazla katılım vardı. Şaman Dans Ekibinin gösterileri oldukça güzel ve özenle hazırlanmıştı. Milli oyuncularımızın da Dünya 6.lığı ünvanını kutladık. Hoş, şu milli takım kadrosu daha iyi bir dereceyi ve daha iyi bir hocayı hakediyor. Onu da söylemeden geçmek olmaz. Dans gösterilerinin ardından eski milli voleybolcularımızın gösteri maçını izledik. Gözlerim Aylin ablayı aradı :) Bazen çok yersiz eleştirdiğini düşünüyorum Aylin ablanın. O yüzden bu maçta izlemek isterdim. Gösteri maçını Beyaz takım kazandı. Kimler oynuyordu tam olarak hatırlamıyorum. Maç kısa süreli bir gecikmeyle başlayacaktı. Beklediğim gibi gösteriler bitince salondan çıkanlar oldu. Yalnız yine de her yaştan, her kesimden insanın salonda olması güzeldi. Salon da çok güzel olmuş. Tribünler parkeye biraz daha yakın olsa daha hoş olabilirdi. Parkenin uzak olması pek hoşuma gitmiyor benim. Ancak tribünler eski salondaki gibi yüksek değil. Bir de önemli bir detay değil belki ama söylemeden duramayacağım. Tuvaletteki pisuvarlar sporculara göre yapılmış galiba. İşemek için hafiften parmak ucunuza basmanız gerekebilir.

Ze Roberto hocanın hala takıma katılmamış olması, takımın da eksiksiz bir şekilde çok fazla birlikte çalışmaması gibi handikaplarımız vardı. Geçen sezon takım bu zamanlarda maçlara hazır bir haldeydi. Kasia, Şaşkova (Şaşkova demek daha kolayıma gidiyor), Nati; Kamil Söz'ün yabancı tercihleriydi. Fofao, Fürst, Songül tribündeydiler. Ergül'ün ilk 6da başlaması sürpriz oldu. Ergül Fenerbahçe Acıbadem'in ilk şampiyonluğunda takımın önemli oyuncularından birisiydi. İlk sette ilk teknik molaya geride girdikten sonra; oyunda bariz bir üstünlük sağlayarak skoru lehimize kılmayı bilmedik. Yanlış hatırlamıyorsam ilk teknik moladan sonra 9-1 yada 9-2lik bir seri yakaladık. Takımların hazır olmaması, Vakıfbank'ın Neslihan kozunun artık olmaması nedeniyle çok üst düzey bir maç olmadı. İki takımda zaman zaman kopmalar yaşadı. Ancak bu iki takım lig içerisinde çok çekişmeli maçlar oynayacaktır. Vakıfbank'ta Glinka göze en çok batan oyuncuydu. Fenerbahçe'de de Kasia sahanın en iyisiydi. Tek tek değerlendirecek olursak; Naz ve Eda yorgunluklarına rağmen oldukça iyi performans sergiledir. Nati yine görünmez kahraman rolünü üstlendi. Çok kritik anlarda, çok klas sayılar aldı. Ergül beklediğimden iyiydi, zaten rotasyon oyuncusu olacaktır. Şaşkova klasını konuşturdu. Pozisyon gereği de olsa; genelde plase vuruşlarla sayı almaya çalıştığı izlenimi edindim. Kasia'nın hem savunması iyiydi, hem de top öldürmesi. Servisleri ve smaçları zaten tartışılmaz. Gamova'dan daha iyi servisi var. Gamova rakip üstünde psikolojik bir baskı oluşturuyordu, Kasia'da belki o olmaz. Ancak takıma en az Gamova kadar faydalı olacaktır. Yine de özellikle son Dünya Şampiyonası final maçını izledikten sonra Gamova'ya doyamadığımı belirteyim. Kamil Söz maçı başladığı kadroyla bitirdi. Yeni oyuncuları taraftarın önüne çıkarmasını beklerdim. Kısa süre de olsa sahada yer almaları güzel bir jest olurdu.

Maç sonu sahaya inebilmemiz güzeldi. Her maç böyle olacağını zannetmem ama muhtemelen derbiler dışında çok da güvenlik önlemi olmaz diye düşünüyorum. Kasia en çok ilgi gören oyuncuydu. Saha içinde epey fotoğraf çektirme imkanımız da oldu. Bir ara Mehmet Ali başkanla kenetlendik, kupayı kaldıracaktık neredeyse :) Hatıra fotoğraflarımızı da çektirdik. Karşı takımdan da çok sevdiğim, hırsına hayran olduğum Maja Poljak'la da fotoğraf çekildim. Ama hırs deyince Anja Spasojevic'in yeri her zaman ayrıdır tabi ki. Bir ara hızımı alamadım, maçı izlemeye gelen Vesna Çitakoviç'le bile fotoğraf çektiriyordum. Güzel bir gündü, Pazar günü Galatasaray derbisinde de salonda olacağım.
Yazan: steven_stiffler

FM 2011 Enstantane #1

FM'den zaman zaman çok ilginç,komik enstantaneler çıkar. Bundan sonra oyunda yakaladığım absürt olayları blogda paylaşacağım. Bu çok ilginç birşey değil ama siftahı yapabileceğimiz bir düzeyde enstantane. Biz çok meraklıyızdır; "Laaan Nenem oynasa atardı o golü" falan demeye. Buyrun; Chelsea Nenem ile sözleşme imzaladı.

Herkese iyi bayramlar...
16 Kasım 2010 Salı
Yazan: steven_stiffler
Kategori :

Lazio 2 - 0 Napoli | Mola Bitti

Lazio'nun forma reklamı olmamış diyerek yazıya giriş yapayım. Napoli son 3 maçını kazanarak kendini zirve hesapları içerisinde buldu. Bugün Lazio'yu yendiği takdirde haftayı lider kapatma şansı da vardı. Ancak son 2 maçını kaybederek, seriye son veren ve liderliği yitiren Lazio bugün kazanarak seriye son değil küçük bir mola vermiş oldu. Bana ilginç gelen bir detay var. Lazio kazanma serisi yakaladığı kadroyu Roma derbisinde bozmak zorunda kalmıştı. Ondan sonraki maç olan Cesena maçında da Reja farklı bir onbirle şansını denemişti. 2 maç da gitti. Roma maçının nasıl gittiği malum ama gitti bir şekilde. Bugün Reja sürekli kazanan onbirine dönünce, e Zarate de formunda olunca Lazio çok zor bir maçı 2-0 gibi net bir skorla kazandı. Zarate farkı yaratan oyuncuyken, vatandaşı Lavezzi'nin çabası Napoli'ye golü getirmedi. Floccari'nin gol vuruşu da usta işiydi.

Inter - Milan maçının sonucuna göre Lazio'nun bu haftayı lider kapatma ihtimali bulunuyor.
14 Kasım 2010 Pazar
Yazan: steven_stiffler
Kategori : ,

Tıngır Mıngır Cristian Baroni



Videoda sadece Baroni'yi izleyin... Fenerbahçe futbolcusunun bu kadar ruhsuz,bu kadar saygısız olmaya hakkı yok! Kafasında Fenerbahçe'yi bitirmiş bu adam bu kutsal formayı bir daha giymemeli...
13 Kasım 2010 Cumartesi
Yazan: steven_stiffler
Kategori : ,

Gaziantepspor 2 - 1 Fenerbahçe | Aykut Kocaman ağırlıklı...

Alex De Souza bugün maç başlıklarında resmi olması gereken kişi. Keşke galibiyet ile kutlasaydık 100. golünü ya da bir gol daha atıp takımın 3000., kendisinin 101. golünü atabilseydi. Olmadı. Olmamasının, olamamasının pek çok nedeni var. Ancak bu nedenler kesinlikle Aykut Kocaman'a sallamaya, Semih'e sövmeye gerekçe olamaz.

Aykut Kocaman Fenerbahçe için bir hatadır. Evet, hatadır. Bir gün bu takımın başına mutlaka geçecekti. Kendisini isteyen pek çok taraftar vardı. Kendisini Anadolu takımı çalıştırarak gelişemezdi. Ya Yurtdışında üstatlardan bu işin eğitimini almalıydı ya da Fenerbahçe'de 1. sınıf bir hocanın yardımcılığını yaparak tecrübelerinden faydalanmalıydı. Yönetim Aykut Kocaman'ı çok zor bir zamanda, taraftarın önüne adeta yem olarak attı. Aykut Hoca saf değil, bunun bilincinde. Ancak o öyle bir Fenerbahçeli ki; bu bilince rağmen Fenerbahçe'nin hocalığını kabul etti. Geçen hafta söylediği gibi; Fenerbahçe hocalığı onun için bir zirveydi. Daha fazlasında gözü yok. Fenerbahçe'de başarılı olamayacağını düşünse gelmezdi de... Sorun Aykut değil, sorun Türk Futbolu'ndaki teknik direktörler aslında. Türk Futbolu'nda belli bir mantalitesi olan hoca yok. En cacık Alman hocada olan futbol mantalitesi Türk hocalarda maalesef yok! İşte Aykut Kocaman'ın sorunu bu. Fenerbahçe'nin başarılı olamamasını nedeni bu. Yoksa kendisi kötü bir hoca değil... Taraftarın bu kadar eleştirisini alacak bir hoca değil. Kafasında pek çok güzel düşüncesi olduğunu sezon başından beri görüyoruz. Spiker söylüyordu bu akşam daha... 51 yıldır yakaladığımız en iyi gol ortamasını Aykut Hoca önderliğinde tutturmuşuz. Transferleri desen isabetli isimler. Transferlerden memnun olmayan da yok. Bazen öyle pas trafiği oluşturuyoruz ki; izlerken manevi orgazm yaşıyorum. Bazen öyle gol pozisyonu buluyoruz ki; attığımız 4 gol bize yetersiz geliyor. İçimizden geçen oyuncu değişikliğini 5 dakika sonra Aykut Kocaman gerçekleştiriyor. Fenerbahçeli gibi düşünüp, Fenerbahçe'ye layık futbolu oynatmaya çalışıyor. Ancak başarılı olamıyor. Fakat her zaman olamayacağı anlamına da gelmiyor bu. Olacağını iddia ediyorum hatta ben... Ama taraftar bu sabırsızlığı gösterir, Aragones'e gösterdiği sabrı Aykut Hoca'ya göstermezse; maalesef Fenerbahçe futbol takımından pek birşey olmayacak. Sürekli geri gideceğiz gibi geliyor bana... Değiştirmeliyiz artık şu zihniyeti.

Şimdi maça geçelim, hocanın hatalarını görelim. Kadro seçimiyle başlayalım... Lugano'nun yokluğunda Bekir doğru tercih. Bilica'dan kimse memnun değil, canlı bomba. Bekir doğru tercih. Ancak bugünkü performansı yetersizdi. Geçen yıl daha iyiydi Bekir. Caner'de ısrarcı hoca. Santos gamsızın teki. Caner en azından mücadale gücü yüksek bir oyuncu ve kendisini geliştirdiğini düşünüyorum. Caner'in handikapı maç boyu yaptığı tek hatanın golle sonuçlanması. Birkaç kez başına geldi bu. Serdar'ın golünde ayağını uzatıp müdahale etmeliydi, büyük bir hata yaptı. Cristian mücadele etmiyor. Hatta maç sonu Volkan'ın yaptığı "Bazı oyuncular mücadele etmiyor" açıklamasının adresidir Cristian. Ancak bugün Aykut; Selçuk ve Emre'nin yokluğunda Cristian'ı değil de Gökay'ı tercih etse; yine yenildik, tecrübesiz Gökay'ı oynattı diye eleştirilecekti. Yönetimin sezon öncesi yapmadığı önlibero transferini eleştirmemiz doğrusu olacaktır. Sakatlıktan yeni çıkan Dia ve Niang'ı onbirde tercih etmemesi de yadırganacak bir karar değil. Dia daha hazır, tercih edilebilirdi. Ancak hocanın Kazım'ı kazanmaya çalıştığı gerçeği de var. Kazım çok yetenekli, ama Fenerbahçe'ye vereceği çok şey olduğunu düşünmüyorum artık. Hocanın hatalarından birisidir bu. Kazım'ı kazanma çabasını önde olduğumuz maçların son 15-20 dakikasında oyuna sokarak göstermesini düşünebiliriz. Emre gibi ikinci bir oyuncumuz olmayışı da çok büyük handikapımız. Mehmet Topuz orada oynadığında Emre kadar oyunun içinde gözükmüyor. Emre kadar yardım sağlayamıyor defansa da hücuma da... Semih'in ise gol atmasına rağmen formsuz olduğu ortada. Geçen hafta attı, kupada attı ama formsuz ve etkisiz görüntüsü net. Ağır olduğu da yıllardır biliniyor. İyi olan gol vuruşlarını bu maçta yapamaması nedeniyle hak ettiğinin çok fazlası eleştiriyi alıyor.

İlk yarının son 10 dakikasından itibaren Antep çok istekli ve etkili olmaya başladı. Buna karşılık olarak 55-60. dakikalar arası bir taze kan oyuna alınabilirdi. Bu isim Dia olabilirdi. Ayrıca takımda yardımlaşma alt seviyedeydi bugün. Ve oyuncular arasında kopukluk vardı. Yobo bile pas atacak adam bulamayıp çok uzun mesafeye pas atmaya çalıştı zaman zaman... Bu Fenerbahçe'de yıllardır yaşanan bir sorun. Hoca kaynaklı değil de; oyuncular kaynaklı olduğunu düşünüyorum. Burada otoriteyi sağlaması gereken tabi ki hoca. Gaziantepspor'da Nounkeu çok göze battı bugün. Gerçekten atletik bir savunma oyuncusu. Daha önceden tanıyordum kendisini ama bu akşam daha detaylı izleme fırsatımız oldu. Takip edilmeli, ileride daha iyi takımlarda oynayabilir. Böyle atletik ve seri bir stoper karşısında Dia ya da Stoch'u kullanıp bulduğumuz boşlukları değerlendirebilirdik. Gaziantepspor'un önde basması, çok hücuma çıkması arkada epey boş alan bıraktı. 2.golü bulabileceğimiz kadar boş alan bıraktı en azından. İleriye atılan topları Semih'in ezmesi, Nounkeu'yu bir türlü geçememesi yeni arayışa sokmalıydı hocayı. Evet Aykut Kocaman bugün kötüydü, ancak bu maçlık bir kötü performanstı. Ve yaptığı hatalar ölümcül değildi. Lütfen Aykut Kocaman'a sahip çıkalım...

Hakem Tolga Özkalfa da ligin en kötü hakemi. Geçen sezon da öyleydi, bu sene de pek birşey değişmemiş. Pek çok hakem oyunu oynatma yanlısı olur, herşeye düdük çalmaz. Ancak bu hakem ota boka düdük çalıp, sürekli oyunu durduran; oyuncularla iyi iletişim kuramayan, yeteneksiz bir hakem. Serdar Kurtuluş'a sarı kart gösteriyor, hemen ardından yaptığı sarı kartlık pozisyonu es geçiyor. Skora çok etki ettiğini söyleyemem ancak maçtaki yönetimi son dönemlerde izlediğim en kötü hakem yönetimiydi.
Yazan: steven_stiffler
Kategori : ,

Tottenham 4-2 Blackburn | Savunmasız Blackburn

Blackburn İngiltere Ligi'nin Premier Lig olduğu dönemden bu yana ligde şampiyonluk almış en küçük takım. İngiltere'de her zaman belli bir kalitesi olan, ligin gedikli takımlarından birisi... Ancak son 2 yıldır ortalamanın altında bir kadro kurduklarını ve iyi yönetilmediklerini, hatta iyi futbol oynamadıklarını, kaza bela ilerlediklerini düşünüyorum. Bugün de Tottenham deplasmanında kötü bir futbol oynadılar. White Hart Lane gibi seyircinin skora etki edebildiği bir statta Tottenham'ın gol atmasına adeta davetiye çıkardılar. Defalarca denediler, 4 golle yırttılar.

Bale kafayla da gol atarak komple bir futbolcu olduğunu gösterdi. İnanılmaz oynuyor, herkesin dilinde şu sıralar. Herkesin dilinde olmayı da hak ediyor. Tottenham bir gün şampiyon olacaksa; Bale ayrılmazsa gerçekleşir bu. Bale önderliğinde şampiyon olur. Everton, Manchester United, Bolton ve Sunderland... Tottenham'ın ligde oynayıp da kazanamadığı son 4 maçıydı. Bu galibiyet ile tekrar yarışın içerisine girmek için bir adım attılar. White Hart Lane taraftarı yine göz kamaştırdı. Kareografi, görsellik tribünde çok önemlidir. Ancak bu adamlar takımlarına öyle destek oluyorlar ki; insanın gözü görsellik aramıyor. Bir gün mutlaka bu statta maç izleyeceğim.
Yazan: steven_stiffler
Kategori : ,

Git Kurtul !

Maçla ilgili sakin kafayla yazacağım. Ama ondan önce Semih'imize değinmek istedim. Bugün kahvede herkesin küfür ettiği, Antu'da hakaretler yiyen, hiç kötü oynama lüksü olmayan Semih'e...

Senin bugüne kadar yaptığının 10da birini yapamayan Arda‚ bugün Galatasaray taraftarının gözünde bir ilah gibi. Kimse laf ettirmiyor. Kimse toz kondurmuyor. Ama bugüne kadar Alex´ten sonra bizi en çok sırtlayan adam olan sen; bu taraftardan küfür yiyorsun‚hakaret yiyorsun. Kimse seni beğenmiyor. Yaşattığın mutluluklar hatırlanmıyor bile... En ufak kötü oynama lüksün yok senin. Hatta; sen de Fenerbahçeli misin be Semih ? Hadi oradan...

Git kurtul Semih‚ git kurtul...
Yazan: steven_stiffler
Kategori : ,

Yvonne

Bu hafta Chuck yoktu ama Yvonne ablamız her zaman hayatımızın bir parçası... Son olarak bir dergiye verdiği pozlarla bize selamlarını iletmiş.



11 Kasım 2010 Perşembe
Yazan: steven_stiffler
Kategori :

FM 2011 - Cardiff City Kariyeri

Uzun beklentiler sonunda FM 2011 çıkınca; oyunu sabırsızlıkla indirip kurdum. Oyun resmi olarak çıkmamıştı ve patch problemi vardı. Patchi bekleyen kadar oyuna alışma amaçlı Frosinone ile yarım sezonluk bir kariyer yaptım. Daha sonra gelen 1.1.0 güncellemesiyle en sevdiğim kariyer türü olan Championship'ten bir takım alarak oyuna başladım. Daha önce FM 2009'da Wolves ile başarıdan başarıya koşmuş; FM 2010'da ise Preston'ı İngiltere Premier Ligi'nin gedikli takımlarından yapmış, ama büyük kupa kazanamamıştım. Bu tip bir takım seçerken önceliğim renkleri olur. Göze hoş gelen renkleri olan takımlara bakarım. İsimler de önemlidir. Mesela Doncaster'ı sırf isminden dolayı almam. İsmin de bir albenisi olacak. Takımın potansiyeli önemlidir. Kısa vadede, maksimum 2 yılda Premier Lig'e çıkabileceğim bir takım tercih ederim. Ve gelenek de önemlidir. Farklılık güzeldir. Cardiff'i seçmemdeki neden; hem potansiyelli bir takım olması, renkleri ve Galler takımı olması. Bir Galler takımıyla İngiltere'de bir başkaldırış gerçekleştirmek istedim.

Oyunu ilk yüklediğimde; güncellemesiz hali rezaletti. Tamam yeniliklere alışmak elbet zaman alır. Ancak berbat maç motoru, uçmadan top tutan kaleciler, ayakla kullanılan taç atışları ve her maç çıkan 13-14 sarı kart can sıkıcıydı. Neyse ki gelen güncelleme ile bunlar düzeltildi ve oyun zevkli bir hale geldi. Gerçi eski logoları kullanıyorum, NPower Championship'te Coca Cola logosu var hala :) Oyunun transfer özelliği epey zorlaştırılmış ama çok zevkli olmuş. Menajerlerin adam önermesi çok iyi. Hiç aklınızda olmayan isimleri önerebiliyorlar zira. Oyuna kendimi çok kaptırdığımı ve başından kalkamadığımı belirteyim.
Transfer bütçesiz oyuna başladığım için bedava oyunculara yöneldim. İhtiyaçlar doğrultusunda adamlar aldım. Mariano Stendardo boşta mesela, onu takıma getirdim. Markajı ve hava hakimiyeti iyi. Zaten sezon sonu yılın oyuncusu seçildi. Koumas, Bellamy, Olofinjana gibi iyi kiralık oyuncularım vardı. Yanlarına Kakuta'yı ekledim. Ancak ilk çıktığım Cardiff Reserves maçında, Bellamy sakatlandı ve 7 ay oynamadı. Koumas sakatlandı 5 ay oynamadı. En iyi oyuncularımın uzun süre sakatlanmasıyla yeni kiralıklar aradım. Ancak tek alabildiğim Arsenalli Rhys Murphy oldu. Savunmanın soluna Roma'nın satılığa çıkardığı; 2008'ten beri sürekli transfer ettiğim Antunes'i aldım. Oyunun başında 200 bin € gibi bir fiyata alabilirsiniz. İyi başladığım Championship'te grafiğimi koruyamayıp bir de sakatlıklarla uğraşınca kısa sürede düşüşe geçtim. İlk 8-10 haftalık periyodda 13.lük ve 8.lik arasında gittim geldim. Ancak daha sonra takımın çıkışa geçmesiyle 17 maçlık bir yenilmezlik serisi yakaladık ve kendimize üst sıralarda yer bulmaya başladık.
Ligin ilk 23 maçlık periyodunun son maçında Portsmouth'a yenilerek seri bozuldu. Oyunun 4-4-2 dizilimini kullanıyorum. Orta sahanın ortasında bir defansif oyuncu, bir de Automatic komutlu oyuncu kullanıyorum. Sağ ve sol kanatlarım ofansif. Beklerim Automatic konumda yine... Forvette ise Chopra/Bellamy/Bothroyd'dan birisini Target Man; Andrew Keogh'u ise Advanced Forward olarak oynattım. Keogh 4.forvetim olarak aklımdaydı. Ancak sezon sonu ligde takımın en golcüsü oldu. Kornerlerden pek gol bulamıyorum, bunun için bir taktik arıyorum. Eski oyunlarda ön direği boş bırakır, altıpasa ortalardım. Challenge Keeper konumlu kafacı oyuncum çok gol bulurdu. Hatta FM 2009'da stoperimi gol kralı yapmıştım lan.
Cardiff'in 3 tane ezeli rakibi var. Galler takımı olan Swansea en ciddi rakibi. Diğer rakipleri ise Bristol City ve Leeds United. İlk yarıda bu takımlardan sadece Swansea'den 1 puan çıkarabildim. Ancak 2.yarıda Leeds ve Swansea'den 3er puan çıkarmayı başardım. Bristol City'yi ise yine yenemedim. Kupalar pek hedefim değildi, zaten başarılı da olamadım. Ancak ligin ikinci yarısında yakaladığım 18 maçlık mağlubiyetsiz seri sayesinde şampiyonluğa ulaştım.
Uzun süre ilk 6 potasının içinde kaldım. Yenilgisiz seri ile 3. sıraya kadar geldim. Bu süreçte aslında Nottingham Forrest ve Sheffield ile aramda epey puan farkı vardı. Hedefim 2.liği alıp play-off riski olmadan yükselmekti. Seri galibiyetler sayesinde 2.liği aldım. Şampiyonluk için hiç şansım yoktu. Çünkü 7-8 hafta kala Sheffield United 11 puan önümdeydi.
Açıkçası son haftalarda hiç liderin puanına bile bakmadım. O derece fark vardı çünkü aramızda...Nottingham'ı , Reading'i yenip rahatladım. Bellamy'nin dönüşü kısa zamanda çok büyük katkı getirdi takıma. 17 maçta 13 gol attı. 2-0'dan çevirip aldığım maçlarım var. 1-0 geriden gelip 10 kişiyle kazandığım maçlarım var. Ligin son haftası 2.lik garanti olunca; Sheffield'ın puanına dahi bakmadan tatile çıkıp, asistana bıraktım takımı. Maçlar sonunca bir baktım ki; şampiyon olmuşum :) Şimdi Premier Lig'deyim ve transferleri gerçekleştirme aşamasındayım...
Oyunda abartı bir bug görmedim güncellemeden sonra...Çok İngilizce istemesi bir handikap. En kısa zamanda Türkçe yamayı bekliyorum. Yüzde 50lik bir yamayla oynuyorum şu an oyunu...Çoğu bildiğim tanım çevrilmiş olsa da; yüzde 50lik bir Türkçe yama iş görüyor.
Yazan: steven_stiffler
Kategori :

Cesena 1 - 0 Lazio | Büyü Bozuldu

Görünen tablo bu. 8-9 haftalık istikrar; bir Morganti karaktersizi yüzünden yerini biraz karamsırlığa, biraz talihsizliğe bırakmış gibi gözüküyor. Tabi konuşmak için erken. Ben Reja olduğu sürece en azından sürekli ilk 4 içerisinde bulunan bir Lazio izleyeceğimizi düşünüyorum. Akşamki kadro değişikti. Mauri'nin yerine Bresciano oynadı. Brocchi'nin yerine Matuzalem oynadı. Foggia da Hernanes'in yerini aldı. Kanat özellikli oyuncular Foggia ve Bresciano'nun ortada oynaması riskliydi. Haaa bir de sağ bek Diakite olayı var. Onu hiç anlayamadım. İlk yarıda Foggia'nın şutu direkten dönmese maçı kazanırdı Lazio. Roma maçıyla birlikte dönen bir şans var. Bu olumsuz yönde tabi...

Cesena da çok istekli oynamadı. Uzaktan kaleyi yokladılar, tek yaptıkları oydu. Appiah'ı çok özlemişim. Onca sakatlık geçirdi ama hala iyi. Koşmasını bile özlemişim. Bilekleri yumuşak hala ve şüphesiz ki 4 tane Cristian eder şu haliyle. Cesena'nın uzaktan şut olayı 85. dakikada meyvesini Parolo'nun golüyle verdi ve maçı 1-0 kazandılar.
Yazan: steven_stiffler
Kategori : ,

Tottenham 1 - 1 Sunderland | Olmayınca Olmuyor

Tottenham'ın İdeal bir stoper ikilisi olmadığını düşünürsek; ideal kadrosu akşamki kadrosu diyebiliriz.Tek değişiklik Bentley'in oynamasıydı. Son 3 maçtır ideal onbirini sahaya süremiyordu Redknapp. Van der Vaart geldiği günden beri gol atıyor. Takımın kimyasını bozabilir diye düşündüm, bozmadı. Tek değiştirdiği saha dizilişi oldu aslında. Tek forvete döndürdü. Defoe'nin sakatlığının da bunda payı var. Tottenham akşam 18-20 civarı pozisyondan bir gol çıkardı. 17 tane korner kullandı. Crouch yine kendinden başkasının indiremeyeceği topu indirdi ve golü attırdı. Tottenham taraftarının müthiş desteğini arkasına almasına rağmen ikinci golü bulamadı. 1-0'ı bulur bulmaz, bireysel hata ile yenen golden dolayı da olabilir tabi bu. Gereksiz bir puan kaybıyla haftayı kapattı Tottenham...Man. United ve Man.City'nin birbiriyle oynadığı haftada puan kaybetmek çok yersiz oldu.

Tottenham : Gomes - Hutton, Kaboul, Gallas, Assou Ekotto - Bentley, Huddlestone, Modric, Van der Vaart, Bale - Pavlyuchenko (46' Crouch)

Sunderland : Gordon - Turner, Onuoha, Bramble, Ferdinand (18' Bardsley) - Henderson, Cattermole , Zenden, Riveros(46'Wellbeck) , Richardson (86' Malbranque) - Asamoah Gyan

Goller : 64 ' Van der Vaart , 67' Asamoah Gyan
10 Kasım 2010 Çarşamba
Yazan: steven_stiffler
Kategori : ,

Ankaragücü 4 - 2 Fenerbahçe

Türkiye Kupası Grup maçları hep sıkıcı olur. Maç güzel olsa bile izlemek sıkıntı olabiliyor. Haftaiçi olmasından mıdır, yoksa şu hala alışamadığım statüden midir bilmiyorum. Ancak Fenerbahçe'nin bu maçta kimlerle oynayacağını, nasıl oynayacağını ve sonucun ne olacağını çok merak ederek oturdum Tv karşısına.

Aykut Kocaman'ın Gökay ve Okan'a şans vermesini bekliyordum. Emre'nin yerine Gökay'la başladı nitekim. Gökay'ın fizik olarak eksiği çok. Sahadaki en çelimsiz futbolcu olması, en ufak bir omuzda yıkılmasını sağlıyor. Ancak tekniği, pasları ve hızı yerinde. Ayrıca korkmadan her topa girdiğini de gördük. Heyecanından dolayı pas hatası yapması da çok normal. Yıllardır genç oynatmıyoruz takımda, artık Gökay,Okan gibi gençlere gerekli sabrı göstermesini öğrenmeliyiz. İlk yarıdaki kadro beklediğimden çok daha iyi futbol oynadı. Orta Saha Caner'i izledik. Orta saha oynayabilecek bir oyuncu değil. Ancak çok iyi pres yapıyor. Topları ayağa kullanması da yeterli oluyor. Cristian'ı ilk geldiğinde çok savunuyor, çok faydalı buluyordum. Potansiyeli yok değil; ileriye dönük oynayabildiğnde çok daha iyi olduğunu biliyorum. Ancak Cristian'ın oynayası yok. 5 metrede oynamaya, ruh gibi gezmeye devam ediyor. Golde topa ayağına uzatmaya tenezzül etmiyor. Gamsızın önde gideni... Tez zamanda kurtulmak gerek. Gökay'ın en büyük şanssızlığı da Cristian'la birlikte oynamasıydı dün. Gerektiğinden fazla yük bindi sırtına.
Futbolu bırakalı 10 sene olmuş Aykut Kocaman'ın... Ümit Özat'ın ise 1,5-2 sene oldu. Aradan geçen zamanda Aykut tip olarak aynı kalmış. Ümit Özat ise şişmiş de şişmiş. Daha da şişmeye devam ediyor gibi... Muhtemelen rahatsızlığının etkisi olabilir. Ancak pek yakışmamış tosunluk. Kerem Öncel'in anlatımı da bir garipti akşam... Ümit Özat'tan yılların usta teknik direktörü gibi bahsetti. Üründül de Mehmet Çakır'ı şişirdi de şişirdi. Eski günlerine dönüş sinyali veriyormuş. Eski günlerinde Avrupa'da oynadı, Milli takımla Euro 2008'te coşturdu falan da benim mi haberim yok ? Theo Weeks'in sağ beke geçip Stoch'u kilitlediğini düşünmüyorum. Stoch zaten zaman zaman maç içinde çizgiye yapışıp, oyundan kaybolabiliyor. İlk yarıdaki Stoch'u ikinci yarıda da izleyebilseydik; Weeks falan engel olamazdı. Serkan Kırıntılı'yı eleştirerek yazıyı bitireceğim. 17 yaşında Adanaspor ile ilk 11de oynamaya başladı. Yıllardır pek çok maç oynadı. Zaafları da olsa iyi bir kaleci. Ancak dün akşamki heyecanı, beceriksizliği hiç yakışmadı. Pek çok kornerde kalesini terketmeyerek gol yedi. Gökhan'ın golünde top oraya gelmeden uzansa kurtarabilirdi. İlk golde de önünden geçen topu yumruklayamadı. Pek çok çıkış ve müdahale hatası yaptı. Oynadığı stat, oynadığı takım yabancı değildi... Heyecanını yenmesini beklerdim.

Kupaya kötü başladık. Zaten zor bir gruptayız. Gaziantepspor maçından da epey çekiniyorum. Umarım Aykut Kocaman üstesinden gelmeyi başarır.
Yazan: steven_stiffler
Kategori : ,

Amiş Kaleci Waltorp

Amişleri bilmeyeniniz mutlaka vardır. Amerika'da teknolojiyi ve modern yaşamı kabul etmeyen, muhafazakar bir tarikattır. Kadınları kapalı, 1800lerdeymiş gibi giyinir; erkekleri ise resimdeki sakalı bırakır.

Aalborg kalecisi Jens Waltorp Sorensen'in sakalını görür görmez aklıma amişler geldi. Nasıl bir kalecidir bilmem. Ancak tip olarak bir amişi andırdığı kesin...
Jens Waltorp Sorensen

Amiş Dayılar
9 Kasım 2010 Salı
Yazan: steven_stiffler
Kategori :

Tozlu Sayfalar

Öne Çıkan Yayın

Verona ile Kasıp Kavurduk - FM 2017

Çoluk çocuk sahibi olacak yaşa geldim ama hala Football Manager geleneğini sürdürmekten büyük keyif alıyorum. Benim için bu geleneklerden...

Takip Ettiklerim

Kategoriler

Yazar Kafe

Translator

- Copyright © Serkan Özerik -