Archive for Temmuz 2014

Stefan de Vrij Nihayet

Lazio'da 1,5 aydır süren stoper transferi bilmecesi nihayet sona erdirdi. Dünya Kupası'nın öncesinden beri Stefan de Vrij için uğraşıyorlardı. Özellikle kupadaki performansından sonra ben bu transfere pek şans vermiyordum. de Vrij'in Premier Lig'e gideceğini tahmin ediyordum. Lazio bu transfer için 8,5 Milyon Euro ödemiş. Yine pahalı bir Lotito transferi ama diğer isimlere verilen paralara bakılırsa, de Vrij'e bu ücretin verilmesi normal. Lazio iyi bir stoper kazandı ama partneri büyük sıkıntı. Muhtemelen Lorik Cana-De Vrij ikilisi oynayacak ama Cana'nın asla as stoper olamayacağını düşünüyorum. De Vrij-Ciani da idare eder ama elde De Vrij gibi bir oyuncu varken, yanına biraz daha sağlam bir stoper almaları gerektiğini düşünüyorum. Ya da De Vrij sağ, ,Radu sol stoper gibi oynayabilir. Ama bu da sol beke transferi gerektirir. De Vrij transferi, Lazio savunmasına sınıf atlatır ama Lazio'nun kadrosu hâla yarım yamalak... Elde çöp oyuncu da çok fazla. Bu arada de Vrij'i de havalaanında kalabalık bir kafile karşılamış. Lazio taraftarları da bu transfer işini biraz abartanlardan... Hernanes'i de çok çılgın bir taraftar kafilesinin karşıladığını hatırlıyorum. Özetle; piyasası olan bir oyuncuyu almak Lazio için önemli bir transfer başarısı.
31 Temmuz 2014 Perşembe
Yazan: steven_stiffler
Kategori : ,

Sigurdsson Gitti, Davies ve Vorm Geldi

Geçen sezon transferde oldukça hareketli günler geçiren, bu yaz ise sessiz gözüken Tottenham'dan dün 3 transfer haberi birden geldi. Pochettino'nun geldiği günden beri istediği Galli Sol Bek Ben Davies nihayet Tottenham formasını giyebilecek. 21 yaşındaki sol bek Swansea'nin önemli oyuncularındandı. Michu'dan sonra Davies kaybı da Swansea'yi etkileyecektir. Tottenham'da ise Rose ile yüzde 100 çözülemeyen bir sol bek sorunu vardı ve zaman zaman Vertonghen'i de burada izliyorduk. Yaşı genç olmasına rağmen Davies'in maç tecrübesi var. Premier Lig'de 21 yaşında 71 maç her futbolcuya nasip olmaz. Kaleci Michael Vorm, Hollanda ile Dünya Kupası kadrosunda da yer almıştı. 30 yaşındaki tecrübeli kaleci de Swansea'nin önemli oyuncularındandı. Fabianski'yi alınca Vorm'u da gözden çıkarabildiler. Hollandalı kaleciyle 4 yıllık sözleşme imzalandı. Tottenham'ın her iki oyuncuya ne kadar bonservis bedeli ödendiği açıklanmamış.

İzlandalı oyuncu, bana göre yıldız bir oyuncu olan Sigurdsson ise Swansea'nin yolunu tuttu. Swansea bu transfer için yaklaşık 7 Milyon Pound ödemiş gözüküyor. Ancak, Davies ve Vorm'dan aldıkları bedel daha fazlaysa, haliyle üzerine para bile almış olabilirler. Sigurdsson yıldızını daha önce de 6 ay oynadığı Swansea'de parlatmış ve yeni sezonda Tottenham'a transfer olmuştu. Bana göre geçen sezon da oldukça başarılı performans sergilemişti. Sigurdsson'ın gitmesi Holtby'nin kalması anlamına geliyordur umarım. Aksi halde bu transfere oldukça üzüldüğümü söyleyebilirim.
24 Temmuz 2014 Perşembe
Yazan: steven_stiffler
Kategori : ,

Geleneksel Steve Nash Ziyareti

Tottenham Hotspur taraftarı olduğu bilinen NBA yıldızı Steve Nash, yine Tottenham'ın ABD kampını fırsat bilip takımı ziyaret etmiş. Nash, Eriksen ve Soldado ile çekildiği fotoğrafları Twitter hesabından paylaşmış. Tottenham'ın yeni menajeri (çiçeği burnunda) Pochettino da Nash ile çektirdiği fotoğrafı kendi hesabından paylaşmış.

Steve Nash 2012 yılındaki ABD kampını da ziyaret etmişti. O ziyaretinin fotoğraflarını da paylaşmıştık.

22 Temmuz 2014 Salı
Yazan: steven_stiffler
Kategori :

2014-2015 Lazio Formaları

Önce Tottenham, sonra Fenerbahçe, sonraki gün de Lazio'nun formaları görücüyü çıktı. Tottenham'ın kötü tasarımlarından sonra Fenerbahçe'nin harika formalarıyla keyiflenmiştim. Lazio'nun da Facebook sayfası ufak ipuçları vererek merak uyandırdı. Efsane bir tasarım gelecek gibi bekliyordum ama öyle olmadı. Her zaman şık formalar giyen Lazio, bana kalırsa bu sezon biraz sınıfta kaldı. Yine de Macron'un çok şık tasarımları olduğunu düşünüyorum. Özellikle geçen sezonki Lazio formaları enfesti.

Lazio'nun iç sahada giyeceği klasik mavi forma geçtiğimiz Mayıs ayında zaten tanıtılmıştı. Yine aynı sadelik, yine her sezon giydiğine benzer mavi bir forma. Hakkında çok fazla yorum yapmaya gerek yok.

Deplasmanda bu sezon yeniden beyaz forma tercih edilmiş. Aslında geçen sezon giyilen Lacivert forma şahaneydi. Ben de almıştım, üstelik giymeye kıyamıyorum. Sarı forma, lacivert şort kombinasyonu da mükemmeldi. Bu sezon hazırlanan beyaz, ince çizgili forma da fena değil ama geçen sezonun deplasman ve alternatif formaları yanında biraz sönük kalmış. Üstelik bu formaya reklam alınırsa oldukça biçimsiz olacağını düşünüyorum. Yine de fena değil, 10 üzerinden 6 puan verilir.

Bordo forma ne alaka bilmiyorum. Tasarım güzel, forma güzel... Ama bordo renk kötü. Bu formada sarı renk tercih edilebilirdi. Ortadaki şeritler aynı kalabilirdi. Ya da lacivert denenebilirdi. Bordo çok alakasız olmuş. Tasarım şık, ona sözüm yok.

Yeşil kaleci forması Federico Marchetti'nin üzerinde görmeye alıştığımız kaleci forması. Tonlarında oynama yapılmış sanki... Ama forma çok alışıldık, genel olarak fena değil.

Diğer kaleci forması ise mavi yapılmış. Yeşile nazaran daha güzel olduğunu düşünüyorum. Bu mavi alternatif formada kullanılabilir, kaleci forması bordo yapılabilirdi.
21 Temmuz 2014 Pazartesi
Yazan: steven_stiffler
Kategori :

2014-2015 Fenerbahçe Formaları

Her sezon yaptığımız forma lansmanını sabırsızlıkla beklerdim. Futbolcuların podyumda yürümesi zaman zaman keyifli anlara sahne oluyordu. Ancak bu sezonki forma tanıtım şeklimizi daha çok beğendim. Hem son ana kadar formaların sızmaması çok büyük başarı, tebrik etmek gerek. Dün Aziz Yıldırım ile Mahmut Uslu'nun forma tanıtımı da çok keyifliydi. Özellikle fermuarları açıp formaları gösterdiği sahne müthiş goygoydu. Dün çubuklu forma beklentimin altında gözüktü gözüme.

Taraftarın yıllardır hayaliydi reklamsız forma. Bu sezon yönetim için belki küçük bir olumsuzluk gözükebilir ama nihayet taraftarın beklediği reklamsız formalar geldi. Yönetim elbette bu işi kazanca çevirmek ister ama verilen "İstediğimiz ücret olmazsa reklamsız da oynarız" mesajı da çok yerinde oldu. Klasik çubuklu forma 100.Yıl'da satıldığında alıp, beğenerek giymiştik. Akabinde Lefter forması olarak yine aldık, yine beğenerek giydik. Bunun en çok heyecanlandıran kısmı, maçlarda da giyilecek olması. Oldukça şık bir çubuklu tasarımı. Üstelik yakası, kolları gibi detayları da çok başarılı. Arka yüzünün düz lacivert olmasını da çok beğendim ben. Tek sıkıntı Ülker reklamı ve Arial fontla yazılacak olan numara ve isimler.

Fenerbahçe deplasman forması olarak genelde beyaz tercih ediliyor. 2007-2008 yılında giydiğimiz Sarı-Beyaz çubuklunun da yeri çok ayrıdır. Ama beyaz forma yapılacağı kesinken, bundan iyi bir beyaz forma düşünemiyorum. Oldukça sade, bir o kadar başarılı bir tasarım. Özellikle yakası son yıllarda yapılan formalardan farklı tasarlanmış. İtalya'nın Euro 2012 Dünya Kupası formasının yakası gibi olmuş. O formayı örnek vermemin sebebi severek giydiğim bir forma olması.

Lacivert-Mavi tonlarında tasarlanan alternatif forma da beklentilerimin çok üstünde olmuş. Şu lacivert, parlak arma fikrini her zaman beğenmişimdir. Kaleci formalarımızda da genelde uygulanıyor. Sadeliği ve şıklığıyla, koleksiyonda farklı bir yeri olması maksadıyla zannediyorum alırsam ilk bu formayı almak isterim. Forma fiyatlarının 129 olması da ülke şartlarında oldukça yüksek bir rakam. Ama Fenerbahçe taraftarı bir şekilde o formaları alıp giyiyor. Kimi bayram harçlığıyla, kimi biriktirdiğiyle...
19 Temmuz 2014 Cumartesi
Yazan: steven_stiffler
Kategori :

Tottenham 2014-2015 Formaları

Tottenham sevmemin nedenlerinden biri, yıllardır vazgeçmedikleri sade ve şık formalarıydı. Son 2-3 sezondur Under Armour markasının yaptığı berbat formaları giymek zorundalar. Sade beyaz olup da bu kadar kötü bir tasarım ortaya çıkarmak büyük uğraş gerektirir. Eriksen'in de halinden pek memnun olduğunu sanmıyorum. Yaka kısmına çok kötü diyemeyeceğim. Ancak formanın göğüs üzeri, yaka çevresindeki motifleri çok ilginç. Bir o kadar başarısız bir çalışmanın ürünü. Yakanın iç kısmında da motifler var, onlar gözükmeyen bir yerde olmalarına rağmen fena değil.

Vertonghen'in üzerindeki Lacivert formanın ortasından geçen çizgili şerit pek bir şey ifade etmese de, forma en azından berbat durmuyor diye kendimi avuttum. Bana kalırsa yine anlamsız bir tasarım. AIA reklamı lacivert formada nispeten daha iyi durmuş. Yaka tasarımı da daha klasik. Yakanın iç kısmında yine sarı motiflerden var. Bu desenler Tottenham efsanelerinden Bill Nicholson'ın ölümünün 10. yılı anısına formaya eklenmiş.


















Bahsettiğim yaka desenini bu fotoğraflarda daha net görebilirsiniz. Formanın kumaşı da kaliteli gözüküyor ama tasarım berbat...


Kaleci forması olarak da lacivert ve mor tonları tercih edilmiş. Kaleci formalarında bu tip renklere pek karşı değilim. Çok da kötü olmadığını düşünüyorum. Ama genel olarak formalar Tottenham'a yakışmayacak düzeyde kötü...

18 Temmuz 2014 Cuma
Yazan: steven_stiffler
Kategori :

Paredes Watford'da

İlgimi çeken bir transfer haberi görüp paylaşmak istedim. Ekvador Milli Takımı'yla Dünya Kupası'nda iyi bir performans gösteren 27 yaşındaki sağ bek Juan Carlos Paredes, Championship takımlarından Watford ile 1 yıllık sözleşme imzaladı. Futbol hayatına ilk defa ülkesi dışına çıkan Paredes : "Rüyalarım gerçek oldu. İngiltere bir futbol ülkesi ve ben daha yüksek seviyede oynamak için burayı tercih ettim. Watford'un transferde kararlı olması beni etkiledi. Hızlı bir oyuncuyum, burada çok çalışıp performansımı taraftarlarımıza göstermek istiyorum" açıklamasını yaptı. Sarı-Kırmızı takımlara antipatim olsa da; Watford Zola'dan beri ilgimi çeken ve sempati duyduğum bir takım. İtalyan hocalarla çalışma geleneğini Giuseppe Sannino ile sürdürüyorlar. Paredes benim çok beğendiğim, atletik bir sağ bek. Watford'un 3-5-2'sinde çok kıymetli bir yeri olacaktır. Cassetti'nin yaşlandığı ve stoperde değerlendirilebileceği düşünülünce değeri de artıyor. Watford'da ilgimi çeken bir diğer transfer 2012-2013 sezonunda Watford formasıyla Championship'te harikalar yaratan Matej Vydra'nın yeniden Watford'a dönmesi oldu. Ayrıca kaleye Gomes, savunmaya Tamas'ı aldılar. Forvette Vydra-Deeney ikilisini yeniden bir arada izlemek benim gibi Championship izlemeyi sevenler için güzel bir bahane olacak.
17 Temmuz 2014 Perşembe
Yazan: steven_stiffler
Kategori :

Almanya Şampiyon !

4 yıllık bir bekleyişin daha sonuna geldik. Şimdi yeni bir 4 yıl, bu 4 yılda turnuvada Türkiye de olacak mı kaygısı... Her ne kadar çok umrumda olmasa da, böyle olacak. 2002'de Final, 2006 ve 2010'da Yarı Final yapan Almanya için ise "Nihayet!" demek yanlış olmaz sanırım. Daha turnuvadaki ilk maçlarında Portekiz'i 4-0 yenerek kupayı hakediş sinyalleri verdiler. Kupayı en çok hakeden takımdı. Özellikle Arjantin'e göre kupayı çok çok çok hakeden takımdı.

2006'da temelleri atılan jenerasyon ilk kupasını 2014'te kazandı. Löw takımın başında kalırsa Euro 2016 için de en büyük favori olarak başlayacaklardır. Yıllardır Podolski, Klose, Schweinsteiger, Lahm, Mertesacker'i izliyoruz. İsimler elbette değişiyor ama Almanlar'ın çekirdeği bu isimlerdi. Özellikle Klose için unutulmayacak bir turnuva oldu. Löw'ün Klose'ye bu denli güvenmesinin karşılığını verdi golcü. Tarihte yerini aldı. Tıpkı Brezilya'ya Brezilya'da 7 atarak kupayı kazanan takım arkadaşları gibi... Eminim ki Marco Reus dün akşam maçı izlerken gururla karışık gözyaşı dökmüştür. Talihsizlik bir sakatlıkla turnuva dışında kaldı. Hiç oynamayan takım arkadaşı Grosskreutz şampiyon kadronun bir parçasıyken, Reus dışarıda kaldı. Benim kadrodan çıkarılır diye beklediğim Mustafi'yi bile oynattı Löw... En verimli döneminden çok uzakta olan Klose'den verim aldı. Ve elbette Almanya için turnuvanın yıldız ikilisi Manuel Neuer ve Thomas Müller. İkisi de çok iyi maçlar çıkardı, çok önemli rol oynadı. Almanya'da yedek kaleciler Zieler ve Weidenfeller'di. Dışarıda kalan isimler ise; Ter Stegen ile Adler. İnanılmaz bir kaleci kadrosu. Löw 5 kaleciyle gelse, kimse neden diyemez. Neuer bu isimler içinde en inanılmaz olanı. Başarısını da "Golden Glove" ile taçlandırdı zaten. Toni Kroos, Sami Khedira ve özellikle Mats Hummels'ın da performansı üst düzeydi. Andre Schürrle elbette Klose'den iyi performans sergiledi. Ancak Löw, emektar golcüsüne olan güveninden bir an bile vazgeçmeyerek Klose'nin adını tarihe yazdırmasında çok büyük rol oynadı. Mario Götze, özellikle grup maçlarında çok iyiydi. Dün akşam attığı gol ile ülkesi adına gecenin başrol oyuncusu olmayı başardı. Bizden biri Mesut Özil için ise turnuvanın sönük geçtiğini söyleyebiliriz. Löw kötü formuna rağmen Mesut'a olan güveninden de bir an vazgeçmedi. Löw'ün taktiksel düşüncelerinden ziyade oyuncuları ile olan bağının başarı anahtarı olduğunu düşünüyorum. Mesut için son sözüm; dün akşam turnuvanın geri kalanı düşünüldüğünde oldukça iyi oynadığıydı.

Finalist Arjantin hakkında bir şeyler söylemesek olmaz. 98 Dünya Kupası'nda favori takımlarımdan biriydi. Çocukluğumda en sevdiğim oyuncular İtalyan ve Arjantinliydi. Arjantin'i bu turnuvada sevemedim. Messi'nin ayağına bakan takım olmasıyla yadırgadım. Veron, Ortega, Simeone orta sahasını aradım. Forvette Batistuta, Crespo'yu aradım. Defansif futbol hakkında hiçbir zaman olumsuz düşünmem. Her takımın, her hocanın kendince bir oyun anlayışı vardır. Ne kadar sevmesek de defansif futbol bunlara dahildir. Arjantin iyi savunmayla finale kadar geldi. Ama bu kadar gollü ve güzel maçlara sahne olan turnuvayı "savunma yapan" takımın kazanmasını istemezdim. Messi için iyi bir turnuva geçtiğini söylemek yanlış olmaz. Ama hepimiz biliyoruz ki; Messi bundan çok daha fazlası. Dün son dakikada son şans frikiğini dağlara taşlara vurması yakışıksızdı. Neticesinde kupanın yanından geçerken kupaya bakakalmasıyla akıllarda kalacak.

Ödüllerde; Messi'ye verilen Golden Ball ödülü hariç, diğer ödüller yerindeydi. James Rodriguez'in hakettiği Golden Ball'ın Messi'ye verilmesi Fifa'nın tamamen izleyiciyi tatmin etme politikası. Bir filmin sonunda başrol kahramanının ölmemesi gibi bir şey...

Kolombiya, Şili, Cezayir ve Kosta Rika turnuvaya renk katan ülkeler oldu. Arjen Robben'in üstün gayretine rağmen belki de kariyerini bir Dünya Kupası ile bitiremeyecek olması üzücüydü. Hakemler kupa genelinde çok çok kötüydü. Artık liglere odaklanma zamanı. Tabi çok hareketli ve zevkli bir transfer dönemi olacağı da aşikar.
14 Temmuz 2014 Pazartesi
Yazan: steven_stiffler

Ne İzledim? #37

Bir önceki yazımda belirtmiştim. Ağırlığı dizilere yetişmeye verdim. Vikings ve Game Of Thrones'un sezon finalini yapması, Arrow'u yakalamış olmamdan sonra; sinemaya daha fazla vakit ayırmaya başladım. Dürüst olmak gerekirse; Football Manager'e ayırdığm vakit daha fazla. Lazio ile 6.sezonu yarıladım. Boş zamanlarımda da işe gidiyorum. Haftasonları sahura kadar oturup film izlemek de bambaşka keyif... Kola-Cips ikilisini bıraktığımdan beri eskisi kadar film izleme isteğim gelmiyor. Mesela askerden döner dönmez kesin izleyeceğim dediğim Veronica Mars'ı hâla izlemedim. Yine de listede tatmin edici filmler olduğunu düşünüyorum.
Mükemmel senaryo ile kurgulanmış, Will Ferrell'ın Dustin Hoffman'ın ağırlığını da arkasına alıp döktürdüğü; enfes film. Will Ferrell kesinlikle vasat filmlerin komedi oyuncusundan çok daha fazlası, bunu nadiren gösterebilmiş olması çok kötü. Ağırlıklı olarak duygusal ilerleyen bu hikaye; bence bitmesi gerektiği kadar da duygusal bitti. Müzikleri de hikayeye uyumlu ve etkiliydi. Ağrılıklı olarak romantik bir film olmasa da; Will Ferrell'ın "Whole Wide World" söylediği sahnede romantizm tavan yapıyor. Ve elbette Dustin Hoffman... Will Ferrell her ne kadar döktürmüş olsa da; Dustin Hoffman'ın yanında yabancı kontenjanının +1'i gibi kalıyor.

Onur Ünlü ve Ekibinin faktörüyle, askerden gelir gelmez sevdiceğimle beraber gittiğim film oldu. Onur Ünlü yine Eflatun Film oyuncularıyla başarılı bir iş çıkarmış. Şubat ve Leyla ile Mecnun'un oyuncularını kullanmış. Ayrıca filmde kullandığı müzikler de yine Şubat dizisini hatırlatıyor. Nitekim; Şubat'ta çok farklı ve başarılı yorumlanan "Bir Derdim Var,Bin Dermana Değişmem" şarkısını bu sefer Serkan Keskin'in müthiş yorumlamasıyla izliyoruz. Benim için Türkiye'de zaten 2 çok büyük oyuncu var. Biri yine Serkan Keskin, diğeri elbette Sermet Yeşil. İkisinden de farklı iki projede "Bir Derdim Var,Bin Dermana Değişmem" performansı izlemek çok güzel. Hayranlıkları bir yana bırakıp film ile ilgili yoruma geçecek olursak; çok iğneleyici göndermeler var. Ağırlıklı olarak polisiye. Ama yer yer güldürüyor da... İmam Selman karakteri de oldukça sempatik bir karakter. +18 olmasının sebebi küfürlü sahnelerin fazla olması. Zaten bol söven bir milletiz, bence aklı selim herkes izleyebilir. Özellikle imam nikahıyla ilgili tespite hasta oldum. Başarılı bir Onur Ünlü projesi daha. Sen çok yaşa Onur Hoca!

Ben Stiller çok tuttuğum bir oyuncu değildir ama bu filmdeki yönetmenlik ve oyunculuk performansıyla bu yargımı yıktı. Bilmiyorum, ben de filmin fragmanını ilk izlediğimden beri beğeneceğimi düşünmüştüm. Başlangıç sahnesiyle çekiyor, roman gibi akıp gidiyor. Görsellik şahane. Bunda Grönland'ın payı büyük diyeceğim ama Afganistan çekimleri bile şahane! Ben Stiller'ın kendi mizah anlayışından ufak kesitler de barındırıyor. Amerikalı ve Afganistanlı'nın gülümseyerek konuşabilmesi ile bile farklı bir yaklaşıma dokunup geçmiş. Yüz yaşlandırma tekniği de ayrıca mükemmeldi. Yaşlandırma demişken; yaşlandırılmış Zooey Deschanel Kristen Wiig de rolünü kotarmış. Film kimi zaman izleyiciyi de Walter Mitty'nin hayal dünyasında yaşatıyor; ki bu da filmi başarılı kılmak için yeterli bir sebep zaten. Gerçi ben hâla Eyjafjallajökull diyemiyorum. Olsun, film iyi. 1947'de çekilen filmi izlemedim. Birebir aynı olduğunu zannetmiyorum. O yüzden; filmin sonunun klişeye bağlanması da seyircinin istediği bir son ile bitmesini sağlamaktır diye tahmin ediyorum.

İzlerken Bim'in pazarlamacıları markalarını hazırlarken neler düşünüyor, o fikirler kimden çıkıyor çok merak ettim. Le Fukk! Konusu ve verdiği mesajlarıyla beni yeterince tatmin etmiş, seyir zevki son derece yüksek bir film. Dünya Kupası'nda maçlar bol gollü geçiyor ya, işte öyle bir film. Amber Heard hakkında yazmayayım yazmayayım dedim, zaten bakışları baygın falan diye düşündüm. Ama yazmasam ayıp be yazmasam ayıp ! "Ne yaptım deme lan Allahsız" demelik bir Amber Heard izliyoruz. Tabi partneri de çok hoş eşlik etmiş. Eleman çakma Jared Leto olsa da; rolüne yakışmış. Reklam ve pazarlamanın dışında hayatımızda yaptığımız tüm seçimlerin aslında ne kadar imaj olabileceğini de sorgulatıyor. Aslında hayatımızda bir pazarlama gibi değil mi ? Bir iş görüşmesinde kendimizi satıyoruz. İnsan Kaynakları soruyor : "Kendinizi 185 yıl sonra nerede görüyorsunuz?" - "Uzayda görüyorum" diyerek işi kapıyoruz. Tabi uzayda görmek yetmez, bu cümleye yakışır bir bakış ve gülüşe sahip olmamız gerekir. Imdb puanının bu kadar düşük olması kesinlikle son bölümünün oldu bittiye getirilmesi kaynaklı olmalı. Başka bir açıklaması olamaz. Ben de buradan 0,5 puan kırdım; 6,5/10 diyorum.

Çoluk,çocuk,torun,tombalak; maaile izlenebilecek bir fantastik film olmuş. Angelina Jolie ve görsellikler almış götürmüş. Süresi de oldukça makul, çok uzatılabilecek bir hikaye gidişatında olmasına rağmen; oldukça yerinde bir sürede bitirilmiş. Malefiz de oldukça sempatik bir karakter ayrıca, hani kötülük yaparken bile sempatik tavırları var. Angelina Jolie'ye oldukça yakışan bir rol olmuş; ki boynuzla bile güzel olabileceğini gösterme fırsatı da yakalamış.

Yorumlar dolayısıyla beklenti biraz yükselmişti ama afişine ve konusuna baktığımda beni ne beklediğini tahmin ettiğimi söylemek de yanlış olmaz. The Host'u izleyenleriniz vardır. Hadi onu geçtim, Hunger Games'i mutlaka izlemişsinizdir. İkisine çok benzeyen, hatta resmen bir serinin devamı gibi bir film. Konusu orijinal gibi gözüküyor evet. Ama yapımcıların farkında olduğu bir klişe gerçek var : AŞK SATAR. "Aşk olmadan film mi olur alla'sen?" serzenişiyle çekilmiş, overrated olsa da seyri keyifli bir çerezlik. Uyumsuz musun ? Allah başka dert vermesin.

Yorumların geneli "erkek filmi" olduğu kanısında. Ben de bu fikre katılıyorum. Filmin verdiği basit "arkadaşlarımızı sevelim,sayalım" mesajı da benim için yeterli ve etkili oldu aslında... Yer yer güldüren, eğlenceli bir dostluk filmi olarak özetleyebiliriz.

Uzun uzadıya yorum yazılacak bir film değil. Hatta Seth Rogen kalitesinin altında bir film bile diyebilirim. Ancak yine de keyifli. Özellikle son sahnesiyle, soundtrack parçalarıyla gönlümü kazandı. Ebeveyn-Evlat ilişkisini yorucu olmayan bir dille, keyifli denebilecek bir yol filmiyle lanse etmişler. Çok fazla markanın reklamını içeriyor bu arada... Aloe Blacc-I Need A Dolar şarkısı da filme anlam katan küçük bir detay. Chuckseverlere uyarı : Küçük miktarda Yvonne içerir. Oruç bozmaz.

Bir kaç eğlenceli replik dışında pek bir şey yok. Çerezlik kategorisinde, klasik ve rutin bir liseli filmi. Owen Wilson'ın zaten ön planda olan burnuyla ilgili sahneler de burnunu ayrıyetten ön planda kılıyor. İyi burun... Burundan bağımsız konuşuyorum; Owen Wilson, Roberto Mancini'ye benzemiyor mu ?

Çok hareketli diyeceğim ama aslında çok gürültülü demek daha doğru olabilir. İlk film Türk Sineması için ortalama üzeri bir komediydi ve oldukça eğlenmiştim. Devamı niteliğinde çekilen ikinci filmde; ilk filme olan bağlılığı iyi düzeyde sağlamış bir senaryo gördüm. Fulya Zenginer-Ezgi Asaroğlu ikilisi arasında 100 kere Ezgi derim ama burada oyuncu değişikliği gerçekten olmamış. Yer yer güldüren, vasat diyebileceğim bir komedi. Siyahi arkadaşların kendi aralarındaki diyaloglar eğlenceliydi. Bu arada şimdi farkettim; şiddet sahneleri nezdinde düşünüldüğünde Dale & Tucker tarzı bir komedi filmi yapılmaya çalışılmış olunabilir. Ha gayret...

Bkz. Ne İzledim? #1
Bkz. Ne İzledim? #2
Bkz. Ne İzledim? #3
Bkz. Ne İzledim? #4
Bkz. Ne İzledim? #5
Bkz. Ne İzledim? #6
Bkz. Ne İzledim? #7 

Bkz. Ne İzledim? #8
Bkz. Ne İzledim? #9
Bkz. Ne İzledim? #10
Bkz. Ne İzledim? #11
Bkz. Ne İzledim? #12
Bkz. Ne İzledim? #13
Bkz. Ne İzledim? #14
Bkz. Ne İzledim? #15
Bkz. Ne İzledim? #16
Bkz. Ne İzledim? #17
Bkz. Ne İzledim? #18
Bkz. Ne İzledim? #19
Bkz. Ne İzledim? #20
Bkz. Ne İzledim? #21
Bkz. Ne İzledim? #22
Bkz. Ne İzledim? #23
Bkz. Ne İzledim? #24
Bkz. Ne İzledim? #25
Bkz. Ne İzledim? #26
Bkz. Ne İzledim? #27
Bkz. Ne İzledim? #28
Bkz. Ne İzledim? #29
Bkz. Ne İzledim? #30
Bkz. Ne İzledim? #31
Bkz. Ne İzledim? #32
Bkz. Ne İzledim? #33
Bkz. Ne İzledim? #34 
Bkz. Ne İzledim? #35
Bkz. Ne İzledim? #36
9 Temmuz 2014 Çarşamba
Yazan: steven_stiffler
Kategori :

Brezilya 1 - 7 Almanya

11' Müller
23' Klose
24' Kroos
26' Kroos
29' Khedira
69' Schürrle
79' Schürrle
90' Oscar

İnanılmaz ve efsane bir geceydi. Uykusuz kaldığımıza değmesinin yanı sıra, Brezilya'nın turnuva için harcadığı milyar dolarlarla dünyaya rezil olması inanılır gibi değildi. Şu maçın taktik yönünden tartışılacak hiçbir şeyi yok. Neymar olsa da farketmeyecekti. Almanya'nın takım oyununun yanında müthiş çalışmışlığı, Brezilya'nın ise fazla gaza gelmişliği mevcuttu. Fazla motivasyon ters tepti, Brezilya aldığı ağır yenilgiyle büyük utanç yaşadı. Oysa Müller'in golü futbolun içinde olan, yarı finalde yapılmaması gereken, sıradan bir savunma hatasıydı. Sonrasında iş bambaşka yerlere geldi. Klose attığı golle toplam sayıyı 16 yaparak Dünya Kupası'nın en golcü oyuncusu oldu. Bu normalde önemli bir detayken, maçın skoru sayesinde gölgede kalan bir özet oldu. Brezilya yediği golün şokunu atlatmayı bırak, ne yaptığını bile bilmiyordu. Üstün Alman Irkı cezayı kesti. Yarım saatte atılan 5 gol inanılır gibi değil. Her golde "oha,yuh" gibi tepkilerle gözlerime inanamadım. Her ne kadar yarı finale kadar hakem itelemesiyle gelseler de; çok çok iyi bir kadroya sahip Brezilya karşısında her pozisyonu gol yapmak müthiş olay. Brezilya'daki Dünya Kupası protestocuları dün gece ne düşünmüşlerdir acaba ? Halkı açken milyar dolarlar harcayarak bu turnuvaya ev sahipliği yapan Brezilya futbolcuları ne hissetmişlerdir ? David Luiz'in de dediği gibi; tek amaçları halklarını eğlendirmek ve kupayı hediye ederek moral vermekti belki de... Ama iş çok başka noktada bitti. "Kendi ülkesinde şampiyon olup tarihe geçmek isteyen kadro" iken "kendi ülkesinde yarı finalde 7 gol yiyerek rezil rüsva olan kadro" olarak tarihteki yerlerini aldılar. Her ne kadar keyifle izlesek de; dün gece tribünde ağlayanlar, sahada rezil olan futbolcular oldukça üzücü sahnelerdi. Özellikle Brezilya gibi; futbolun din ve hayat gibi olduğu bir ülkede dün akşamki 7-1'lik yenilgi dünyanın sonu gibiydi. Şu ana kadar turnuvanın en flaş skoru İspanya'nın Hollanda'ya 5-1 yenilmesiydi. Bu maç hem onu unutturdu, hem unutulmayacak bir yerde tarihteki yerini aldı. Şu maçtan sonra Almanya kupayı kazanamazsa yazık olur.

Brezilya : Cesar; Maicon, Dante, David Luiz, Marcelo; Luiz Gustavo, Fernandinho (46' Ramires); Hulk (46' Paulinho), Oscar, Bernard; Fred (69' Willian).

Almanya : Neuer; Lahm, Hummels (46' Mertesacker), Boateng, Höwedes; Schweinsteiger, Khedira (76' Draxler); Kroos, Mesut, Müller; Klose (58' Schürrle).

Sarı Kart : Dante


Yazan: steven_stiffler

Yolun Açık Olsun


Gitmesini hiç istemesem de; kal diyemiyor insan...
Kimlerin arkasından bakmadık ki biz ?
Satıldığı para, alacağı para, Fenerbahçe'nin menfaatleri, yabancı kontenjanı, gelecek vaad etmesi, gencecik yaşı, oynayacağı pozisyon ve takımdan tamamen bağımsız söylüyorum. Başarılı olmasını can-ı gönülden istiyorum. Kardeşim gibi seviyorum. Dilerim yeniden bu forma altında izleme fırsatımız olur ama "Hoşçakal diyen geri gelmiyor be Mecnun..."
7 Temmuz 2014 Pazartesi
Yazan: steven_stiffler

Brezilya 2 - 1 Kolombiya

Unutulmayacak bir maç oldu. Futbol da iyiydi de, futbolun içindeki detaylar daha akılda kalıcıydı. Unutulmayacak görüntüler ve fotoğraflar çıktı. Kupanın şu ana kadarki en iyi takımı Kolombiya, favori Brezilya karşısında sürprizi gerçekleştiremedi. Turnuvaya renk kattıklarınla hatırlanacaklar ama bence çok daha fazlasıyla hatırlanmayı hakeden bir Kolombiya vardı.

23 yıldır yenememiş Kolombiya Brezilya'yı. Bu elbette baskı oluşturmuştur ama dün akşam sahada olan takım bu baskıyla baş edebilecek bir takımdı. Brezilya ise tartışılır bir futbolla, Neymar'ın üst düzey performansıyla, Şili'yi zar zor eledikten sonra buraya gelmiş olmasına rağmen ağır favoriydi. Maçın başlangıcı da hızlı oldu. Kolombiya savunmasının bir anlık gafleti pahalıya patladı ve Thiago Silva'nın golü geldi. Brezilya maçta da beklenilenden daha üstün oynadı. Kolombiya beklenen cevabı veremedi. Yer yer sert futbol vardı. Fernandinho dünün torpillisi, Zuniga şanslısıydı. Bana göre penaltı pozisyonunda Julio Cesar'a kırmızı kart da gösterilebilirdi. David Luiz'in attığı gol, bir önceki turda James Rodriguez'in attığı gole nazire yaparcasınaydı. Brezilya'da kupayı Neymar'dan sonra en fazla hakeden isim kesinlikle David Luiz. Sonra da Julio Cesar... Kolombiya'da Cuadrado beklenen katkıyı veremeyince James Rodriguez dün akşamın yalnız savaşçısıydı. Penaltıyı attıktan sonra umutlandılar. Belki beraberliği yakalayacak fırsatları da oldu ama futbol dün akşam Brezilya'nın yanındaydı.

Bu unutulmaz maçtan akılda kalanlar Top 3 listesi çıkar diye düşündüm :

1- James Rodriguez'in gözyaşları... Turnuvanın yıldızı belki de rüyanın bu kadar erken biteceğini düşünmüyordu. Döktüğü gözyaşları taraflı tarafsız herkesi etkiledi. David Luiz'in jesti de çok şıktı. Gecenin en akılda kalacak olayıydı.

2- Brezilyalılar için ise şüphesiz Neymar'ın sakatlanması unutulmayacak. Muhtemelen Zuniga şu an ülkede en nefret edilen insandır. Neymar'ın turnuvayı kapatması Brezilya için büyük eksik. Hatta en büyük eksik...

3- David Luiz'in golü ve sevinci. Gol vuruşu mükemmeldi. Golün güzelliği kadar David Luiz'in sevinci de geceye damga vuran görüntülerden biri oldu.
5 Temmuz 2014 Cumartesi
Yazan: steven_stiffler

Dusan Basta ve Marco Parolo

Fenerbahçe yönetimi izlediği transfer politikalarıyla genelde eleştirilir. Ben benzer şeyleri Lazio için de düşündüğümü her fırsatta söylerim. Transferden sonra resmi siteye kalitesiz fotoğraf koyma özelliği bile aynı. Lotito ve Aziz Yıldırım'ın tarz olarak birbirlerini andırmaları da ilginç bir nokta. Fenerbahçe'nin yabancı kontenjanı, lig standardı gibi sebepleri göz önüne aldığımızda Lazio'nun transfer politikasında eleştirilecek daha çok şey var aslında. Para var, Avrupa'nın en çok izlenen 4.ligi olması avantajı var. Ancak transfer konusunda bunlara rağmen bariz bir başarısızlık var. Değerinden fazlasına alınan oyuncular, parlatılıp İnter'e verilen oyuncular; ki bu özellik bariz Trabzonspor-Galatasaray ilişkisini anımsatıyor. Reel hayatta bilmiyorum ancak basit bir Football Manager örneği vereyim. Lazio'da bazı çöplerin aldıkları yıllık ücretler o kadar fazla ki; Ederson'u 4 sezon boyunca bedavaya bile hiçbir takıma veremedim. Lotito yıllık ücret ve bonservis konusunda çok cömert. Keşke hoca konusunda da öyle olsaydı da; Stefano Pioli yerine Roberto Mancini'yi getirseydi. Allegri bile olurdu. Pioli çok kapalı kutu bence. Karizması var, o başka...

Lazio transfere Nantes'ın forveti Filip Djordjevic'i alarak başlamıştı. İlk 11 yeterliliği tartışılır ama rotasyonda düşünüldüğünde iyi transfer. Üstelik bonservissiz geldi. İkinci ve üçüncü transferler ise Serie A'dan oldu. Geçtiğimiz sezona kadar vasat bir orta saha olarak görülen Marco Parolo; Donadoni yönetimindeki Parma'nın iyi futbolunun anahtar isimlerinden birisi olarak İtalya Milli Takımı ile Dünya Kupası'nda da boy gösterdi. 29 yaşındaki Parolo'nun Lazio'ya bedeli 5,5 Milyon Euro oldu. Lazio'nun Parma'dan bir tık yukarıda bir takım olduğu düşünülürse iyi transfer. Ancak 1 sezonluk üst düzey performansın ardından 29 yaşında ve takıma level atlatmayacak bir oyuncu için ödenen bu miktar tartışılır. Aynı şekilde Sırp Sağ Bek Dusan Basta için de 5,5 Milyon Euro ödendi. Yıllardır Serie A'da boy gösteren, her zaman iyi olan ama asla çok iyi olamayan bir sağ bek. Bu sezon için iyi takımlarla ismi geçiyordu. Lazio muhtemelen en yüksek bedeli ödeyen takım oldu. Serie A'da 112 maç oynayan bir oyuncunun kalitesi elbette tartışılmaz. 29 yaş futbol için çok ileri bir yaş da sayılmaz. Ancak yine takıma level atlatmayacak bir sağ bek olan Basta için ödenen bonservisi çok fazla buluyorum.

Lazio'da bu sezonun yoğun gündemlerinden birisi; Antonio Candreva olacak. Paris Saint Germain ve bazı Premier Lig kulüplerinin yıldız oyuncuyla ilgilendiği biliniyor. Kendisi de PSG'nin iyi bir seçenek olacağını söylemişti. Candreva giderse Lazio şu haliyle çok sıradan bir takım olur ve hedeflerinden uzak kalır. Lazio'ya çok iyi bir stoper, hatta iki stoper lazım. Kaliteli bir golcü ve sol kanat transferi de gerekiyor. Ayrıca Felipe Anderson'a daha fazla şans tanınması gerektiğini düşünüyorum. Ezeli rakip Roma'nın yaptığı transferleri ise daha başarılı buluyorum.

01.08.2014 Düzeltmesi : Basta kiralanmış. Transfermarkt'ın yalan yanlış bilgisiyle 5,5 Milyon Euro ödenmiş olarak yazmış bulunmuşum. Canım Transfermarkt'ın mahvettiler. Berbat tasarım yetmedi, içerik de berbatlaştı. Neyse; en azından Lazio'nun bu transfere para vermemesine sevindim.
3 Temmuz 2014 Perşembe
Yazan: steven_stiffler
Kategori : ,

Tozlu Sayfalar

Öne Çıkan Yayın

Verona ile Kasıp Kavurduk - FM 2017

Çoluk çocuk sahibi olacak yaşa geldim ama hala Football Manager geleneğini sürdürmekten büyük keyif alıyorum. Benim için bu geleneklerden...

Takip Ettiklerim

Kategoriler

Yazar Kafe

Translator

- Copyright © Serkan Özerik -