29 dakika önce
- Anasayfaya Dön »
- Sinema »
- Ne İzledim? #19
Yazan : steven_stiffler
14 Temmuz 2012 Cumartesi
Haziran ayında hem vakit bolluğundan, hem açıköğretimde dördüncü sınıfa geçmenin de moraliyle film izlemeye daha fazla vakit ayırabildim. Çok da iyi filmler izledim hani... Sinemayı seviyorum ama hâla izlemediğim baş yapıtlar, "Oha bunu nasıl izlemedin lan?" diyeceğiniz filmler çok. İzlediğim en iyi film Goon değildi belki ama Seann William Scott'ın olduğu bir sahne varken manşete başka sahne koyamazdım.
Değişik bir film, sağlam bir konu. Bir solukta izlediğim, seyir zevki yüksek bir film. Herkes kamera
olayına takmış ama ben pek takmadım. Bence böyle de gayet izlenebilir
olmuş. Çok iyi sahneler var, ancak pek çok soru işareti de bırakıyor.
"Nasıl böyle oldular ? Kamera çekimleri ne oldu?" vs vs vs... Farklı bir
yapım izlemek isteyenler zevk alacaktır. Ancak izleyenlerin çoğunun sonundan tatmin olmadığını belirtmek gerekir.
Fatih Akın'ın ilk uzun metrajlı filmi. Fatih Akın'ı çok severim. Bu film
ile birlikte tarzının temelini atmış zannediyorum. Çünkü filmlerinde
hep benzer bir tat hakim. Anlamsız buldum ben üçlünün
arkadaşlık/kardeşlik bağını... Yani "vay be ne arkadaşlık!" dedirtecek
türden birşey değil. Ama izlerken keyif veriyor, müzikleri falan çok
iyi. Özellikle Sezen Aksu'nun Davet şarkısının çalması beni aldı
götürdü. Müzikler konusunda Im Juli filmindeki ekiple çalışmış Fatih
Akın. Ekip mi, tek bir kişi mi onu da bilmiyorum gerçi... Mehmet
Kurtuluş'un oyunculuğu yine çok iyi. Ama hikaye çok sağlam değil...
Fatih Akın zaten basit hikayelerden olağanüstü işler çıkartan bir
yönetmen. İşte bu filmle birlikte de bunun temelini attığını düşünüyorum.
İnanılmaz bir hayalgücü... Filmi anlamak için sakin kafayla izlemek
gerekiyor. Ona rağmen tam anlayabilmek için filmden sonra yorumları
okudum. Gerçekten şaşırtıcı bir yapım, sinemayı seviyorum. İzlediğim en
iyi oyuncu performanslarından birisi de Christian Slater'dan, muazzam
bir oyunculuk. Ayrıca "Elisha Cuthbert çok seviyoruuuum yeaa!" diyen genç; bir şey anlamayacak olacağını bilsen bile bu filmi izlemelisin dostum.
Filmin başları çok hoşuma gitti, epey sahnede de güldüm. Gidişatı daha
iyi olabilirdi. Gelişme bölümünü çok beğenmedim, ama sonucu da sevdim.
Kevin Spacey'i ve rollerini sevmiyorum, sevemiyorum. Jennifer Aniston
ise 2.kez gözüme güzel gözüktü. İlk güzel gözüktüğü film de Just Go With
It'ti. (Jennifer Aniston'ı bile beğenmiyorum, çok Behlül birşeyim yine...) Colin Farrell'in kafası mükemmel olmuş.Eğlendim, izlediğime
değdi. 6,5/10 verilir.
İşte kral, işte reis; işte Seann William Scott! Senaryoyu Jay Baruchel'in yazmasına şaşırdım. Seann Willim Scott için
söyleyebileceğim tek şey; adam gerçekten mükemmel. Oynadığı rolün
hakkını vermediği ve cacık bir rolde oynadığı bir filmini
hatırlamıyorum. Goon ilk bakışta klişe bir başarı hikayesi gibi
gelebilir ama seyrederken öyle değil. Doug Glatt çok saf bir karakter.
Filmin geçiş sahnelerinde kullanılan müzikler çok yerinde. Alison Pill
çok güzel bir kadın oyuncu değil belki ama bu filmde Doug Glatt'ın
karakterine yakışır, saf bir güzelliği var. Filmdeki herşeyi dört
dörtlük anlamak için tabi Hokey bilgisi de gerekiyor. Ben bir tek bunun
eksikliğini çektim.
7,5/10 veriyor, iyi ki keşfedilmişsin Seann William Scott diyorum. Ulan çok büyük reyizsin be!
Hep övgüsünü duyduğum bir filmdi. Kısa bir süre önce Kıbrıs'ta sektörün
tadına bakmıştım ben de :) Eğlenceli ve sürükleyici. Kevin Spacey'i bir
türlü sevemiyorum. 2 saatin üzerindeki filmlere genelde vakit ayıramam
ve film seçerken süresini göz önünde bulundururum. Bunda 2 saat nasıl
geçti anlamadım. İspanya-Fransa maçına tercih ettim ki; yine olsun yine
yaparım.
Hakkında uzun uzun yazmak, çok spoiler vermek isterdim. Kim Ki-Duk gerçekten nasıl bir psikoloji ve hayat tarzına sahip merak
ediyorum. Bu nedir? Bu nasıl bir sıradışılıktır? Konu sinemaysa; müthiş.
Ancak filmi sindirmek zor. Pepee bile "İnsan sevdiğini hiç üzer mi?"
diye şarkı söylerken; sürekli bol gömlek giyen, dokuz canlı karakterimiz
Han-Ki'nin yaptıkları insanlığa sığmaz. İlk görüşte aşık olduğu kızı;
yanındaki erkek arkadaşına rağmen öpen Han-Ki; kız tarafından herkesin
önünde küçük düşürülür. İlk bakışta kızı kötü yola düşürerek intikam
alıyormuş izlenimi veren Han-Ki; aslında kızla aynı dünyaların insanı
olabilmek adına bunu yapmıştır. Yine de iğrenç, yine de tiksindirici ve
sapkın bir aşkın hikayesi. Aşktan ziyade bir tutku diyelim. Filmin
soundtrack şarkısı mükemmel. Hem kızgınlığı, hem tiksinmeyi, hem de
inanılmaz bir hüznü yaşayabilirsiniz. Herkesin seveceği bir film değil;
sanırım ben de çok sevmedim. Ama başarılı olduğunu kabul ediyorum. Kim Ki-Duk çok ağır rahatsızsın!
Sıradışı bir konusu olan, müthiş eğlenceli bir film. Ricky Gervais'i bu
film için özellikle tebrik etmek gerekir. İlk dakikasından itibaren
filme kapıldım gittim. Son yarım saatlik bölüme kadar müthiş
eğlendiriyor. Ancak "gök" muhabbetine girdiği an; başlarda aldığım tadı
alamadım. Zaten Ricky Gervais de bundan dolayı tepki görmüş. Filmin
verdiği mesajlar çok iyi ve yerinde. Özellikle kadın-erkek ilişkileri
konusunda müthiş bir ana fikri var. Hayatta dikkat etmediğimiz küçük
detaylara dair ilginç tespitler var. Özellikle huzurevi tasvirini buna
örnekleyebilirim. Çok beğendim.
Gerilimden ziyade psikolojik olarak nitelendirebiliriz. Pek çok
yorumdaki kadar gerilmedim ama film sürükleyici ve başarılıydı. Celda
211'den tanıdığımız Malamadre'miz Luis Tosar, ve yine Celda 211'den
tanıdığımız Marta Etura'nın çok iyi oyunculuk çıkardığını
söyleyebiliriz. Cesar sadece mutsuz değil, aynı zamanda takıntılı.
Filmin sonu ise alışılagelmişin dışında olduğundan gayet başarılı. "Gayet" demeyeyim hadi, bence "net" başarılı.
Mitoloji bilmem. Mitoloji bilenler filmi kötü olarak nitelendiriyor. O
yüzdendir ki; Imdb puanı falan oldukça düşük. Mitolojide sadece isimleri
bilen biri olarak, filmi fantastik türünde değerlendirdiğimde
beğendiğimi söyleyebilirim. Efektleri fena değil, genel olarak bir
solukta izlenebilecek bir temposu da var. E yetti bana... Gemma
Arterton'a kostümü de çok yakışmış. İkinci filmi de en kısa zamanda
izleyeceğim.
Filmin konusunu çok başka hatırlıyordum. Mila Kunis'i yine American
Psycho'daki gibi bir karakterde zannediyordum. Bu kamp olayı da gerçekmiş,
ilk defa duydum. Filmde çok aksiyon yok ama kendini izletiyor. Hikaye
de zaman zaman heyecanlandırabiliyor. Ben beğendim.
Klişe bir gençlik filmi olsa da, espriler bel altı olsa da; izlerken
güldüm ve sıkılmadım. Uzun uzun değerlendirilecek bir film değil ama
eğlenceli, kafa dağıtmalık bir film olduğunu söyleyebilirim. Sinemada
izlemedim. Sinemaya bunun için gidilir mi ? Bence gidilmez. O yüzden sinemaya gidip de izleyenlerin beğenmemesine de hak veririm.
0-0 beraberliğe çıkan iki takımın mücadelesi gibiydi. Türü severim,
gerçek bir hikayeden uyarlama olmasından dolayı da ilgimi çekmişti. Ancak bu kadar izlenebilirliği olmayan film
izlemişliğim de nadirdir. Kötü. Oyunculuklar amatörce. İnanılmaz
gereksiz sahneler var. 80 dakikalık bir filme göre gereksiz sahneler
oldukça uzun. Sebepsiz, anlamsız bir film. Uzun zaman sonra izlediğim
bir filme bu kadar düşük puan veriyorum. Klass filmiyle kıyaslanamaz bile...
Bkz. Ne İzledim? #1
Bkz. Ne İzledim? #2
Bkz. Ne İzledim? #3
Bkz. Ne İzledim? #4
Bkz. Ne İzledim? #5
Bkz. Ne İzledim? #6
Bkz. Ne İzledim? #7
Bkz. Ne İzledim? #8
Bkz. Ne İzledim? #2
Bkz. Ne İzledim? #3
Bkz. Ne İzledim? #4
Bkz. Ne İzledim? #5
Bkz. Ne İzledim? #6
Bkz. Ne İzledim? #7
Bkz. Ne İzledim? #8
Yorum Gönder