Yazan : steven_stiffler 5 Aralık 2011 Pazartesi

Kasım ayı oyun ayı dostlar. Dolayısıyla; bilgisayar oyunu oynamaktan film izlemeye pek vakit ayrılamıyor. Ha bir de hiç yapmam dediğim birşey yaptım. Yabancı dizi akımına tutuldum. Aslında Chuck,Spartacus gibi demirbaş dizilerim vardı ama ipin ucunu kaçırmak istemiyordum. The Walking Dead, Game Of Thrones gibi dizileri izledim. Çerez niyetine de 2 Broke Girls, New Girl, Blue Mountain State var. Yani; bu sefer az filmden bahsedebileceğim.
Gençlik filmlerinin pek çoğunu izlemişimdir. Genelde "vakit geçsin" düşüncesiyle izlediğim filmlerdir. Sayısı çok fazladır, çok azı kalitelidir. İşte onlardan biri de; 10 Things I Hate About You. 1999 yapılmış bu filmi 12 sene sonra izlediğim için bir pişmanlık duymadım değil. Diğer gençlik filmlerine göre bir artısı; belaltı esprilerin azlığı. Ancak bundan çok daha fazlasını sayabilirim. Ayrıca oyuncu kadrosu oldukça kaliteli ve rollerin hakkı verilmiş. Yine Heath Ledger'ı izlerken içim burkuldu. Casanova filmindeki gibi hayat dolu bir role hayat vermiş. Film çekildiğinde henüz pişmemiş olduğunu düşünürsek; çok iyi bir performans sergilemiş hani. Keşke yaşasaydı da; daha fazla filmini izleyebilseydik. Filmle alakalı iki saçma notum var.

İlk notum; Filmi izlemeden, izlemek aklımda dahi yokken bir gün önce; Can't Take My Eyes Of You şarkısını mırıldanıyordum. Bu filmde de Heath Ledger'ın şarkıyı söylediği sahneyi görünce paradoks dolu anlar yaşadım. İkinci notum ise; Heath Ledger ve sevgilisi rolünü oynayan Julia Stiles'ın yüz benzerliği acayip. Sadece ben mi benzettim bilmiyorum ama birbirlerine çok benziyorlar. Kardeş rolü falan da oynayabilirlermiş.

Bir filmde Danny McBride varsa, aşırı dozda küfür vardır. Normalde komedi filmlerinden küfürden çok rahatsız olan bir izleyici değilim. Ancak bu filmde çok abartı, çok gereksiz küfürler var. Danny McBride'ın Your Highness filmini sevmiştim ama bunu pek sevemedim. Sabun köpüğü bir film.
Before Sunrise izlemeye başladığımda neyle karşılaşacağımı bilmiyordum. Konusunu okumadım, ne tür bir aşk filmi izleyeceğimden habersizdim. Filmin konusu; trende tanışan iki gencin birbirleriyle zaman geçirmeleri ve aşık olmaları üzerine kurulu. Zaten tanışma ve kaynaşma olayı da çok hızlı gelişiyor. Ancak filmi farklı kılan aşktan ziyade felsefik yaklaşımlar. Samimi ve yerinde tespitler var. Zaman zaman sıkılır gibi oldum ama doğallığı filmin içinde kalmama yetti. Herkesin başına gelebilecek bir hikaye. Mükemmeli her zaman uzakta buluruz çünkü. Bak yine duygulandım... Bir efkar,bir efkar sorma... İkinci filmini de en kısa zamanda izleyeceğim. Gerçi böyle söyleyince aylar geçiyor izlemiyorum.

İdiot ağır olmuş be sanki... Saf, temiz bir karakter Ned. Biraz fazla mal ama olsun. Ben Ned karakterini Lars And The Real Girl'de Ryan Gosling'in canlandırdığı Lars karakterine benzettim. Film de; insanı sebepsizce mutlu edebilen, gülümsetebilen bir film olmuş. Oyuncu kadrosunun biraz altında bir yapım olduğunu kabul ediyorum. Bu arada Paul Rudd, Şenay Gürler'in sakallı versiyonu gibi.

Klişe gibi gözüken bir "vücut değiştirme" teması işlenmiş olsa da müthiş eğlendim izlerken. Zaten "The Hot Chick" filmi de favori komedilerimdendir. Çok kaliteli bir komedi filmi. Bebekli sahneler kahkaha attırıyor. Uzun zamandır bu kadar güldüğüm bir film hatırlamıyorum. En son "Tucker and Dale", "Paul", "Your Highness" filmlerinde gülmüştüm. Ayrıca The Change Up'taki Olivia Wilde > Diğer tüm filmlerindeki Olivia Wilde 7,5/10 veriyorum. Komedi sevenler mutlaka bir şans vermeli panpalar.

Tozlu Sayfalar

Öne Çıkan Yayın

Verona ile Kasıp Kavurduk - FM 2017

Çoluk çocuk sahibi olacak yaşa geldim ama hala Football Manager geleneğini sürdürmekten büyük keyif alıyorum. Benim için bu geleneklerden...

Takip Ettiklerim

Kategoriler

Yazar Kafe

Translator

- Copyright © Serkan Özerik -