Archive for Eylül 2014

Palermo 0 - 4 Lazio | Serie A 5. Hafta


Bak maç 2-0 olunca "bitti" diyerek ve uyurum diyerek kapattım. Sabah baktım 4-0 olmuş iyi mi ? İyi tabi. Özellikle Stefano Pioli için iyi. Udinese maçını yazacağım demiştim ama izleyemedim bile. Lazio 1-0 kaybetti ama Marchetti'nin sahalara döndüğü maç oldu. Tabi Udinese'nin lige çok iyi başladığını da belirtmekte fayda var. Lazio dün 4-0 kazansa da hâla "ne yapacağı belli olmayan" takım hüviyetinde. Sezon başı olur öyle... Pioli'nin de kafası net değil henüz. Her maç farklılıklar deniyor. Udinese maçında Konko'yu tercih etmiş, dün ise Cavanda'nın sahalara döndüğü maç oldu. Djordjevic'in ise Serie A'da ilk hat-trick yapışını izledik. Umarım son olmaz. Djordjevic tarzı 9 numaraları severim.

Palermo'yu da Inter karşısında seyretmiştim. Fena bir takım değiller aslında, en azından ligde kalmak için ellerinde yeterli malzeme var. Ancak dün tam anlamıyla dağıldılar. İlk yarıda maçın 2 tane kırılma anı var. Biri Dybala'nın kaçırdığı pozisyon, ki çok net olmamakla birlikte Dybala gibi bir oyuncu için gol beklenilecek bir pozisyondu. Diğeri ise Vazquez'in karşı karşıya direğin dibinden dışarı gönderdiği pozisyon. İlker Yasin'in deyimiyle "Yüzde 100lük bir gol pozisyonu". Lazio ilk yarıda aslında çok da etkili değildi. Zaman zaman oyunu ileride oynadı ancak gol pozisyonu üretmekte sıkıntı çektiler. İlk yarı bitmek üzereyken Candreva'nın ortasını kaleci ıskalayınca Djordjevic'e boş kaleye dokunmak kaldı. Bu gol soyunma odasına girerken takımı çok rahatlattı. İkinci yarıda da karşılıklı ataklar vardı ama Lazio maçı son 15 dakikada kopardı. Djordjevic'in attığı 2.gol tam bir usta golcü işiydi. Kontrol, sıyrılma ve şut mükemmeldi. Hat-trick yaptığı golde ise dar açıdan yine mükemmel bir vuruş yaptı. Bonservis bedeli ödenmeden transfer edilen Djordjevic, kaliteli bir golcü olduğunu Palermo maçında kanıtladı. Tabi bu kaliteyi devamlılığa yansıtmak zorunda. Bir maç iyi oynayıp, 2 maç kötü oynayarak as santrafor olması zor. Cavanda'yı dün yine çok beğendim. Bu adam haftalarca kadro dışı kaldı ama belli ki çalışmaktan vazgeçmemiş. Kesinlikle Lazio'nun ilk sağ bek tercihi olmalı. Braafheid'a genelde düşük puan verilmiş ama ben hücuma katkısından memnun kaldım. Marco Parolo maçın son dakikasında şık bir gol attı. Yine dar bir açı ve yine akıl dolu bir vuruş. Parolo'nun Lazio'daki görevi biraz pas dağılımını sağlamak, oyunu yönlendirmek. Şu ana kadar gösterdiği katkı bundan fazlası. 29 değil de 25 yaşında olsaydı keşke... Daha uzun yıllar fayda sağlanabilirdi. Palermo dün 17 şutta 4 isabet sağlamış. 15 şutta 10 isabet sağlayan Lazio, bu istatistiğiyle 4 gol atmayı haketmiş gibi duruyor. Haftasonu Sassuolo karşısında da kazanırlarsa; istikrarlı sonuçlar gelmeye başlayabilir.

Palermo : Sorrentino; Terzi, Andjelkovic, Feddal; Morganella, Rigoni, Barreto (83' Quaison), Lazaar (56' Emerson); Vazquez; Belotti, Dybala (76' Makienok).

Lazio : Marchetti; Cavanda, De Vrij, Cana, Braafheid (77' Ciani); Onazi, Parolo; Candreva (58' Felipe Anderson), Mauri (82' Ledesma), Lulic; Djordjevic.

Sarı Kartlar : Parolo, Morganella, Mauri, Cana, Marchetti, Vazquez.

Goller : 45', 75', 83' Djordjevic, 90+3' Parolo.


Filip Djordjevic hat-trick yaptığı maçın topunu almayı ihmal etmedi. Yalnız soyunma odası da okul takımından hallice...
30 Eylül 2014 Salı
Yazan: steven_stiffler
Kategori : ,

Arsenal 1 - 1 Tottenham | EPL 6.Hafta


Herkes Arsenal'ın eksiklerini konuşuyor da, Tottenham'da da dün Paulinho, Stambouli, Dembele gibi orta saha oyuncuları yoktu. Sakat olduklarına dair bir bilgi bulamadım. Eğer öyle değilse; Pochettino'nun bu tercihleri tartışılmalı. Bu orta sahaların yokluğunda Ryan Mason tercih edildi. Mason haftaiçi oynanan Nottingham Forest maçında gol atmıştı. Yine de ön libero olmadığını yazalım. Pochettino'nun bu tercihi oldukça cesurdu. Arsenal'ın eksikleri elbette çok önemliydi. Özellikle Giroud, Debuchy ve Walcott. Kuzey Londra derbilerini çok severim ama dünkü maç beklentimi karşılamadı.

Tercihlerden konuşuyorken; Pochettino'nun Eric Dier yerine Naughton'ı tercih etmesi de dikkatlerden kaçmadı. Walker'ın yokluğunda aslında alternatif her zaman Naughton'dır. Fakat Dier öyle bir sezon başlangıcı yaptı ki; takımın değişilmezi oldu. Arsenal'da Giroud'un yokluğunda elbette Welbeck'e önemli iş düşecekti. Welbeck çok etkili olamasa da tehlikeli pozisyonların içinde yer aldı. İlk yarıda aslında ortada gibi gözüken, fakat Arsenal'ın daha etkili olmaya çalıştığı bir oyun vardı. Gunners zaman zaman uzaktan şutlarla kaleyi yokladı. Lloris bu şutlara geçit vermedi. Aslında Lloris dün oldukça iyi maç çıkarttı. Tottenham'ın ilk yarıda 2 tane çok iyi kontraatağı vardı. Birinde son pas etkisiz kaldı, diğerinde ise etkili olmalarına rağmen gol gelmedi. Adebayor'un altıpas üzerinde önünden geçip giden bir top var ki; Adebayor antipatikliğinin göstergelerinden oldu. Arsenal'da ilk yarı hem Arteta, hem Ramsey sakatlandı. Tottenham'ın kazanacağına pek ihtimal vermiyordum ama bu sakatlıkları beni umutlandırdı. Orta sahasında Flamini olan bir takıma mutlaka gol atılmalıydı. İkinci yarı ilk yarıya göre çok tempolu başladı. Önce Tottenham, sonra Arsenal pozisyon geliştirdi. İki takımın stoperleri için de günlerindeydiler diyebiliriz herhalde. Tottenham hücum hattının en iyisi Lamela'ydı. Çok çabaladı, golü attıran pası da o verdi. Nacer Chadli için geçen hafta da yazmıştım. Beğenilmiyor ama bu sezon skor katkısı harikulade şekilde ilerliyor. Taraftara "sus" ve "duyamıyorum" işareti yaptığından dolayı sarı kart gördüğünü de not düşelim. Tottenham 1-0'ı oynayamadı ve Arsenal'ın baskısını kabullendi. Oxlade-Chamberlain'in golünden sonra ise 1-1'e razı oynadılar. Ryan Mason'dan söz etmişken, dün etkisiz oynadığını görmezden gelmek olmaz. Wilshere'e kart göstertmesi olumlu hareketiydi. Zaten 23 yaşında bir oyuncudan şu saatten sonra "genç yetenek" yaratmak anca Türkiye'de olabilecek bir olay. Dün Danny Rose'u ise beğendim. Mesut Özil de fena oynamadı ama beklentiler daha fazla olduğu için yine beğenilmemiştir diye tahmin ediyorum. Emirates'ten alınan 1 puan iyidir ama genel tabloya ve sahadaki Tottenham'a bakıldığında hâla beklentiler için oldukça yetersiz bir durumda gözüküyorlar. Özellikle bir dönem Arsenal'a karşı oldukça iyi bir üstünlük yakalamışken, son 2,5 yıldır üstünlüğü rakiplerine bırakmaları da düşündürücü.

Arsenal : Szczesny; Chambers, Mertesacker, Koscielny, Gibbs; Arteta (28' Flamini); Oxlade-Chamberlain, Ramsey (45' Cazorla), Wilshere (63' Sanchez), Özil; Welbeck.

Tottenham : Lloris; Naughton, Kaboul, Vertonghen, Rose (83' Dier); Capoue, Mason; Lamela, Eriksen (62' Lennon), Chadli (80' Bentaleb); Adebayor.

Sarı Kartlar : Oxlade-Chamberlain, Wilshere, Lamela, Chadli, Lennon, Adebayor, Mason, Rose, Chambers.

Goller : 56' Chadli, 74' Oxlade-Chamberlain.
28 Eylül 2014 Pazar
Yazan: steven_stiffler
Kategori : ,

Fenerbahçe 1 - 0 Gaziantepspor


Takımın sıkıcılığı bir yana, şu Antep maçları beni çok sıkıyor ve yıpratıyor. Fenerbahçe hakkında yazmak için ilk defa bu kadar isteksizim. Son 3 maçtır gerçekten kötüyüz. Trabzonspor maçında beraberliğe oynadık. Diğer iki galibiyette ise gerçekten şans yanımızdaydı. E-Bilet, vizyon, kaos derken bu işin gerçekten tadı kaçtı. Dünkü galibiyet hakkında aslında yazacak çok şeyim de yok. İzlediğim bir maç değil de film olsaydı; "vakit kaybı" kategorisinde değerlendirirdim.

İsmail Kartal'ı desteklerim, sorun değil. Bu uğurda kimleri desteklemedik, kimlerin peşinden gitmedik ki ? Güvenirim, inanırım; onlar da sorun değil. Işık yok, otorite yok, bu apaçık ortada. Sorun bu. Standart değişiklikler diyeceğim ama aslında ne yapsa standart olacak. Kulübe hep aynı, saha içi hep aynı. Performansa göre 11 seçilmiyor sanki. Sırf bu bile Ersun Yanal'ı aramak için bir sebep. Takımda istikrarlı olarak iyi oynayan bir Mehmet Topal var. İstikrarlı olarak iyi mücadele eden bir Dirk Kuyt var. Caner'in formu çok yüksek değil. Diego'nun hiç yüksek değil. Hatta Diego böyle devam ederse; çok yakın zamanda ağır eleştirilere maruz kalacaktır. Dün Mert'in performansı sevindirdi. 2 maçtır gol yemedi. Bekir iyiydi, Gökhan da iyiydi. Emenike ve Emre arasındaki olay kötüydü. Taraftarın Emenike'ye tepkisi deli saçmasıydı. Emenike'nin her maç gösterdiği hareketler iyice itici yapıyor. Guiza bile gol atamazken bu kadar itici gelmiyordu taraftarın gözüne. Sow iyice formsuz, biraz kesik yemesi gerek. Sow'un iyi niyetine inanıyorum bu arada, mücadele ederek formsuzluğunu gidermeye çalışıyor. Ama biraz kesik yemesi kendine getirebilir. Alper kardeşim, sen de biraz forma için çabalasan harika olmaz mı ? Takımın saha içi disiplinsizlikleri gösteriyor ki; İsmail Kartal'ın otorite sorunu var. Bu sene İsmail Kartal'la şampiyon olabiliriz. Ligimiz zaten çok kalitesiz, biz şu halimizle bile ligin üstündeyiz. Ancak; seneye kim Şampiyonlar Ligi'ne İsmail Kartal ile çıkmak ister ki ? Dün Emenike'yi çıkarması da eleştirilecek bir başka detaydı. Geçen sezon Sow dünyaları kaçırmış, gözyaşlarına boğulmuş; Ersun Yanal moral olsun diye oyunda tutmuştu. Herkes penaltı pozisyonunu konuşuyor. Ben de çok içime sindiğini söyleyemeyeceğim. Ancak bu pozisyon futbolda faul. Aynısı bizim maçtan sonra oynanan Palermo-Inter maçında 45.dakikada oldu. Guarin'e yapılan harekete hakem faul ve sarı kart verdi. Açın, izleyin. Gökhan Gönül'ü emek hırsızlığıyla suçlayanlar dönüp kendilerine baksınlar.  Ceza sahası dışında faul verilse kimse sesini çıkarmaz. Maç 1-0 iken penaltı verilse yine kimse sesini çıkarmaz. Bence de müdahale çok sert değildi ama çekme bariz. Sabri Dia'nın omuzlarındayken verilmeyene, onlarca maçta verilmeyen penaltılara ses çıkarmayanlar bugün ahlak bekçiliği yapmasın. Fenerbahçeli olup da lehine verilen haksız penaltılara "penaltı değil", "penaltı değil, inşallah atamayız" diyeni çok gördüm. Ama Galatasaraylı olup da lehine verilen uyduruk penaltılara "değil" diyeni hiç görmedim. Sorsan ahlaksız biziz, şikeci biziz...
22 Eylül 2014 Pazartesi
Yazan: steven_stiffler
Kategori : ,

Genoa 1 - 0 Lazio | Serie A 3.Hafta


Maçı izleyemedim, uzun uzadıya yorum yapamayacağım. Lazio için hayal kırıklığı yaşıyorum. Bu sene tuttuğum takım ve Avrupa'da desteklediğim takımlar kötü gözüküyor. Sezonun henüz başı, değerlendirme için erken. Hele ki dünkü maçı izlememişken... Lazio, Milan'a bolca şut şekmesine rağmen net bir şekilde mağlup olmuştu. Cesena maçı nispeten kolaydı. Genoa deplasmanı ise Lazio'nun 2'de 0 yaptığı deplasman oldu. Bu arada Genoa gerçekten taş gibi kadroya sahip. Perotti, Rincon, Pinilla, Lastienne gibi önemli isimlerine transfer yazısında değinmiştim. İstatistiklerde yine Lazio üstün gözüküyor ama maçın geniş bir özetini de bulamadım. De Vrij'ın atılması kırılma anı olabilir. Pinilla'nın gol sonrası sevinci görülmeye değer. Bu adam gerçekten golcü karizması taşıyor. Değerlendirme için Lazio-Udinese maçını bekliyorum. Deplasmanlarda 0 çekerek başlayan Lazio, iç sahada 2'de 2 yapabilecek mi ?

Genoa : Perin; De Maio, Burdisso, Antonini (60' Bertolacci); Edenilson, Sturaro, Rincon, Antonelli; Perotti, Kucka (56' Lastienne), Matri (68' Pinilla).

Lazio : Berisha; Basta (46' Konko), De Vrij, Gentiletti (69' Cana), Braafheid; Biglia (45+1' Ledesma), Parolo, Lulic; Candreva, Felipe Anderson, Djordjevic.

Sarı Kartlar : Rincon, Ledesma, De Vrij

Kırmızı Kart : 85' De Vrij

Gol : 87' Pinilla


Yazan: steven_stiffler
Kategori : ,

Tottenham 0 - 1 West Bromwich | EPL 5.Hafta


Tottenham için kötü bir iç saha performansı daha geride kaldı. Takım umut vermiyor. Pochettino'dan umutluydum ama özellikle bu hafta bir nebze olsun güvenimi kaybetti. Geçen hafta Sunderland maçı aslında Tottenham'ın hakkıydı, oynanan futbolu eleştiremem. Fakat iç sahadaki Liverpool hezimetinden sonraki ilk iç saha maçında da ligin zayıf takımlarından West Bromwich'e kaybetmesi ve üstün futbol oynatması kabul edilemez.

Totttenham son yıllarda hep dördüncülük mücadelesi içinde olmuştur. Bu övünülecek bir şey değil belki ama bu aşamanın altında mücadele edecekmiş gibi oynaması kabul edilemez. West Bromwich'in ilk yarıda verilmeyen net bir penaltısı var. İkinci yarıda baştan sona üstün futbolu var. Tottenham savunmacıları da tam bomba görünümde yalnız. Kaboul'ü ben beğenirim ama pek kabul gören bir futbolcu izlenimi vermiyor. Sanki taraftarlarla da arasında bir bağ yok gibi... Dawson'ın neden satıldığını hala anlamadım. Ayrıca; bu kadar paralı bir kulübün şuraya çok üst düzey bir stoper almamasını da yıllardır anlamadım. Keşke Chiricheş yerine Fazio oynasa; ben Fazio'yu da beğenirim. West Bromwich Albion'da ise Saido Berahino'nun fanı oldum. Çok etkili bir hücum oyuncusu, lige de iyi başlamıştı. Bu maçta da iyiydi. James Morrison'ın attığı golde bomboş olması ise bir savunamama rezaletiydi. Hep Türk takımları böyle gol yer deriz ama demek ki Premier Lig'de de böyle goller yeniyormuş.

Tottenham : Lloris; Dier, Kaboul, Chiricheş, Rose; Capoue (76' Lennon), Dembele (61' Paulinho); Lamela, Eriksen, Chadli (61' Soldado); Adebayor.

West Bromwich : Foster; Wisdom, Dawson, Lescott, Pocognoli; Morrisoın, Gardner; Dorrans, Sessegnon (90+1' Anichebe), Brunt; Berahino.

Sarı Kartlar : Rose, Sessegnon, Soldado, Foster

Gol : 74' Morrison
21 Eylül 2014 Pazar
Yazan: steven_stiffler
Kategori : ,

Ne İzledim? #39


Ağustos'ta izlediğim ilk film; Robin Williams'ın The Angriest Man in Brooklyn filmi olmuştu. Bu film aynı zamanda Robin Williams'ın son filmi oldu. Tekrar R.I.P. diyelim rahmetliye... Severdim. Yalnız film konusunda iyi standart yakaladım. Her ay 1 animasyon, 1 yerli sinema izler oldum. Resmen gelenek haline geldi. Altyazı beklediğim filmler de var. Kesin altyazı gelince izleme şevkim gelmeyecek. Ben de böyle bir izleyiciyim. Şevk önemli...

Şükür kavuşturana... Veronica evimizin kızı. Dizideki tadı yakaladığım, beklediğime değen film. Ayrıca; dizideki hikayeye bağlı kalınması, başındaki küçük hatırlatmalar, eski oyuncuların hemen hemen hepsini görmek çok büyük keyifti. Keşke bitmeseydi şu dizi, çok üzüldüm şimdi be! Oyuncuları elbette yaşlanmış ama hepsi hâla formunda gözüküyor. Hiçbiri değişmemiş. Dick Casablancas mesela; dizinin serseri ve lüzumsuz karakteri gibi gözükse de ben çok severim reyizi. Eli Navarro'yu gördüğümde çok duygulandım, adam gibi adam Eli Navarro. Ayrıca; kavuştuğu hayat adına da çok sevindim. Elbette Logan; üniformalı haline hasta olan kızlar olmuş. Jason Dohring'in iyi bir kariyere sahip olamamasına üzüldüm, sadece Logan rolüyle bile yardırıyordu. Kristen Bell zaten çok aşina olduğumuz bir yüz. Veronica karakteri de evimizin kızı gibi. Keith Mars; süper baba, esprili kişiliğinle sevdik, dizi bitse de sevmeye devam ettik. Vinnie Van Lowe'u bile oynatmışlar filmde, daha ne olsun ?

Elbette eleştirilecek yönleri var. 9 sene geçti muhabbeti dönüyor ama sanki 9 senede Veronica ve Logan harici kimsenin hayatı değişmemiş. Dick hala serseri, Keith hala dedektif, Piz hala radyocu. Biraz daha tatlandırabilirlerdi ama sanki karakterlerden de çok uzaklaşmamak istememişler. Dizinin bitişi aklıma geldi, bak yine efkarlandım.

Son olarak; Allah rızası için diziyi izlemeyenler puan vermesin, yorum yapmasın.

İlk filmi izlememiş olma talihsizliğine rağmen bunu izledim evet. Öncelikle; "öpüşmeden önce iki kere düşünün" mesajını filmden almadıysanız, ben vereyim. Sonra ise; Hollywood esintileri taşımasıyla eleştirilmiş genelde. İlk filmi daha çok merak ettirdi bu yorumlar bana. Onu da izleriz. Neyse, Hollywood dedik ya; türlü türlü klişesi vardı. Özellikle ergen karakter filmin olmazsa olmazıydı. Süper araba kullanan kahraman karakter de önemliydi. Ve elbette "God Bless America". Bunların biraz haricine çıkarsak da; ben yönetmenin tarzını beğendim. Şiddetini beğendim, kanını beğendim. Helikopter sahnesi adeta bir taktik dehalığıydı. Filmin başından sonuna aynı müzik döndü durdu ama atmosferi iyi yansıtan, çok başarılı bir çalışmaydı. Bu arada filmin başındaki malum kaçış sahnesi gerçekten çok başarılı. Beni orada etkileyen kadının adama bakışıydı. Aklıma Prens Oberyn'e bakan kaşar sevgilisi geldi. Prens Oberyn gibi bir savaşçı bile sevdiği kadının bakışı uğruna boyun eğmek zorunda kaldı. Ama Don, tam bir vicdansızlık örneği sergileyerek pek çok küfürü bir arada haketti.

The Prestige ile kıyaslamayı doğru bulmuyorum ben. İkisi de sihir üzerine kurulu, ikisi de sıradışı kurguya sahip ama iki filmin de hakkını vermek için kıyaslama yapmadan değerlendirmek lazım. Edward Norton elbette tartışılmaz ama Rufus Sewell da yardırmış. Belki de benim için hep "Veliaht Prens" olarak kalacak. Sürekli merak uyandıran kurgu çok başarılı. Ayrıca dönem filmi özelliklerini de çok iyi derecede yansıtmış. Filmin sonunda bende bıraktığı etki Bin-Jip etkisi oldu. Aslında çok benzer bir son olduğunu düşünüyorum. Bin-Jip candır. Yalnız milletin The Prestige ile bağdaştırdığı filmi benim Bin-Jip ile bağdaştırmam da ibretlik.

2 kişiyle askerlik filmi mi yapılır ? Yapılmış, helal olsun. Birden fazla duyguyu bir arada barındıran çok başarılı bir Türk filmi. Askerin psikolojisi, korkusu, özlemi; hepsi çok iyi yansıtılmış. Bunun yanı sıra aşk da çok başarılı işlenmiş. Hem Bekir, hem Oğuz açısından aşk teması mükemmel ele alınmış. İkisinin aşka bakış açısı farklı ama acısı ve özlemi aynı. Oyuncular çok başarılı. 2 başrol oyuncusuna nefis eşlik eden 2 yan rol. Bir o kadar gerçek, bir o kadar duygu dolu hikaye. En küçük detayı bile; Bekir'le kavga ettikten sonra Oğuz'u sakinleştirmeye çalışan arkadaşının sözleri bile gerçek.

Konuyla alakasız yorum; başroldeki eleman tam bir Jake Gyllenhaal.

Çerezlik bir haftasonu filmidir diye düşünerek izlemeye başlayıp çok daha fazlasını aldığım, Vince Vaughn'a çok yakışan, sıcacık bir film. Komedi tarafı var, ancak duygusal yönü çok daha ağır basıyor. İnsana baba olma hissi verdiği gibi, aile kavramının da sıcaklığına dikkat çekiyor. Abartısız düşüncem; gerçekten ağlatabilecek sahneleri olması. Yönetmen aynı filmi daha önce de çekmiş, yine de düşünce ve senaryo harika diyebilirim. Zannediyorum vizyon filmi şu an, sinemada da tercih edilebilir. Verdiğiniz para için üzülmezsiniz, ultra garanti!

Simon Pegg ve filmle ilgili yorumlar beklentimi çok yükseltmiş olacak ki; kasvetli evin içerisinde geçen kasvetli sahnelerde epey içim daraldı. Filmin sıradışı kurgusu, epey geç kendini belli ediyor. Kasvetli bir ruh halini müthiş oynamış olan Pegg, izleyiciyi de kasvet içine alıyor. Ancak devamında aslında eğlenceli, Pegg'in mizah anlayışını gözler önüne seren ve buna bağlı güldürebilen bir hikayeye dönüşüyor. Animasyon sahneleri de çok başarılı. Ve elbette müzikleri...

En az ilk film kadar eğlenceliydi. Minyonlar insanı yumuşacık yapıyor, resmen içiniz mutlulukla doluyor. Kızlardan Edith'i çok sevmiştim ilk filmde, bu sefer pek bir sahnesi olmamasına üzüldüm. Eğer kısmet olursa, ileride kesinlikle çocuklarımla da izlemek isterim. Böyle de aile babasıyım.

Canım kadro nasıl hiç edilir'in resmidir. Sen Robin Williams'ı, Dinklage'i, Mila Kunis'i bir araya topla; böyle kötü bir film yap. Yönetmen yahudiymiş, senarist İsrailliymiş diye saçma sapan yahudi muhabbeti var filmde. Dinsel hiç bir olay yok. Ama nedense yahudi olduğunu vurgulama ihtiyacı var. Filmin vermeye çalıştığı "kıymet bilme" mesajı bile çok yetersiz kalmış. Oysa başlangıç jeneriğindeki "Anger" mesajları oldukça sevimliydi. Filmi böyle yorumladım ama Robin Williams vefat haberinden sonra "Filmi böyle yorumlamasa mıydım?" diye de düşündüm.

Spoiler içerebilir.

Keith karakterini sevemedim, neresinden bakarsam bakayım mantıklı bir tarafını bulamadım. A Walk To Remember tadında bir film yapılmaya çalışılmış..O da gençlik filmi modundan birden duygusala bağlıyor ve seyirciyi vuruyordu. İlk 45 dakikalık bölümünde bir yere varmayacağını düşünerek izlesem de; kalanıyla kurtardı. Ayrıca dikkatimi çeken detaylardan biri de; başroldeki kızın 79 doğumlu olup da 29 yaşındayken 19 yaşında göstermesi. Esas oğlan ile arasındaki 8 yaş farkı filmle izlerken yok, kesinlikle yok. Vıcık vıcık bir aşk yok. Bu güzel. Vıcık vıcık bir duygusallık da yok. Ama bu sanki duygusal sonu da biraz olumsuz etkilemiş gibi... Filmdeki Güney Amerikalı eleman da iyi çocuk aslında. Ben böyle durumlarda hep kaybedeni tutarım.

Bkz. Ne İzledim? #1
Bkz. Ne İzledim? #2
Bkz. Ne İzledim? #3
Bkz. Ne İzledim? #4
Bkz. Ne İzledim? #5
Bkz. Ne İzledim? #6
Bkz. Ne İzledim? #7 

Bkz. Ne İzledim? #8
Bkz. Ne İzledim? #9
Bkz. Ne İzledim? #10
Bkz. Ne İzledim? #11
Bkz. Ne İzledim? #12
Bkz. Ne İzledim? #13
Bkz. Ne İzledim? #14
Bkz. Ne İzledim? #15
Bkz. Ne İzledim? #16
Bkz. Ne İzledim? #17
Bkz. Ne İzledim? #18
Bkz. Ne İzledim? #19
Bkz. Ne İzledim? #20
Bkz. Ne İzledim? #21
Bkz. Ne İzledim? #22
Bkz. Ne İzledim? #23
Bkz. Ne İzledim? #24
Bkz. Ne İzledim? #25
Bkz. Ne İzledim? #26
Bkz. Ne İzledim? #27
Bkz. Ne İzledim? #28
Bkz. Ne İzledim? #29
Bkz. Ne İzledim? #30
Bkz. Ne İzledim? #31
Bkz. Ne İzledim? #32
Bkz. Ne İzledim? #33
Bkz. Ne İzledim? #34 
Bkz. Ne İzledim? #35
Bkz. Ne İzledim? #36

Bkz. Ne İzledim? #37
Bkz. Ne İzledim? #38

18 Eylül 2014 Perşembe
Yazan: steven_stiffler
Kategori :

Trabzonspor 0 - 0 Fenerbahçe | Baydı


Maçın en etkili isimleri olduğu için bu fotoğrafı seçtim. Ben Mehmet Topal gol atar diye kupon da yapmıştım hatta, o da direkten döndü. Futbol bir 15 sene önce böyle bir şey olsaydı; belki bu kadar sevmezdim. O zaman benim için maç izlemek nimetti. Ne bulursam izlerdim. Şimdi ise ligimizin izlenebilirliği oldukça düşük. "Türkiye ligi mücadele üzerine kurulu" diye kendimizi avutuyoruz. Dünkü maç da böyle bir şeydi. İki takım da mücadele etti, ona itirazım yok. Ama futbol mentalitesi de yerlerdeydi. Trabzonspor ne oynadığını biliyordu ama kimin nerede oynadığını anlayamadım. Ha alan kapattılar, açık vermediler; bunu güzel oynadılar. Fenerbahçe ise etkisiz bir oyun tercih etti. Tercih etti diyorum, çünkü dün savunmasında 4 saatli bomba; hatta ön liberosunda bile stoper Medjani'nin oynadığı takıma şut atmayı pek düşünmedi. İsmail Kartal'ın sınıfta kaldığı bir maç oldu. Normal şartlarda "sezon başı" diye endişelenilmez, eleştiri az olur diye düşünülür ama takım yeni bir takım değilken; sezon başı diye düşünmek bana çok yerinde gelmiyor.

Bu aynı tas aynı hamam olayından gerçekten sıkıldım. Futbolu çok seviyorum. Önce bu e-bilet olayı ile tribünlerin tadı kaçtı. Aynı zamanda yayıncı kuruluş fiyatları da çok pahalı. Sadece Fenerbahçe izlemek için Eutelsat uydusu 65 lira fiyat veriyor. Peki oynanan futbol bu fiyatı karşılıyor mu? Herkes hemfikir, kesinlikle hayır. Dünkü maçı yorumlamak da gerçekten sabır işi. Trabzonspor'a karşı son 10 resmi maçta kaybetmedik. Kaybetmemek elbette önemli ama bundan önceki 9 maçta dün oynadığımızdan kat kat iyi futbol oynadık. Hani kaybetsek de; iyi futbol oynayarak kaybetmiş olurduk. Özellikle Trabzon'da kötü maçımız yok. Dün savunmamıza çok iş düşmese de; Majeed Waris'i zaman zaman durdurmakta zorlandık. Böyle pırpır oyuncular bize her zaman dert olmuştur. Majeed Waris için Hacken'dayken yazmıştım; iyi futbolcu. Hollanda'da falan oynasa çok çılgın gol atardı. Trabzonspor için iyi transfer olabilir; Akeem Agbetu da olabilir. En azından dün takımın etkili ismiydi. Fenerbahçe'de kanatlar çalışmayınca hücum izleyemedik. Organize hücum yazacaktım, elim varmadı. Hücum göremedik ki organizesini görelim. Ben de bu deplasmanda 1 puana razıydım. Lakin birbirini tanımayan, savunması saatli bomba olan Trabzonspor'u yenmeliydik. Hani yenemiyorsak da; iyi oynamalıydık. Mert'in yan toplarda hata yapmamasına sevindim. Diego fena değildi. Webo'nun girmesi doğru, Diego'nun girmesi yanlıştı. Sow ve Emenike takıma bu sezon zarar verecek gibi... Özellikle Sow; "Keşke Stoch kalsaydı" dedirtiyor. Stoch en azından fitti. Sow gibi duygusaldı, mental olarak sorunluydu ama fitti. Sow hem göbekli, hem ağır, hem etkisiz, hem kaprisli bir görüntü vermeye başladı. Saha içi tartışmalar her zaman olur, buna bir şey diyemem. Ancak hep Sow ve Emenike ikilisinin adı geçmesi rahatsızlık verici. Ha bir de Diego'nun İsmail Kartal'ın elini havada bırakması takımdaki disiplinsizliği göz önüne seriyor. Aziz Yıldırım'ın çok müdahale etmesini istemesem de; şu durumlarda Azizsilin şart. Ha futbola karışmasın ama disiplinsizliğe ilk el atan başkan olmalı. Trabzonspor'da Yatabare iş yapar. Çok golcü bir oyuncu değil belki ama fizikli forvet Türkiye'de iş yapar. Fırat Aydınus'un yine Caner'e ilk hareketinde kart göstermesi şaşırtmadı. Salih Dursun ise dünkü maçın şanslı ismiydi. Faul konusundaki istikrarına rağmen Fırat Aydınus'un şefkatine sığındı.

Dünkü maçta olay çıkmaması elbette güzel ama biraz da şaşırtıcı. Hani hiçbir şey olmaması biraz şaşırtıcı. Trabzon taraftarı bu kadar kısa sürede bu kadar durulamaz, bence bu işin altında bir şeyler var. 90+'daki Selçuk değişikliği tam bir skandal. Neresinden bakarsak elimizde kalan bir olay. Beşiktaş şampiyon olduysa; o sezon Fenerbahçe ve Galatasaray kötüdür. 2003 hariç, o zaman Beşiktaş gerçekten harikaydı. Bu sezon Fenerbahçe ve Galatasaray pek umut vermiyor. Yani Beşiktaş için muazzam fırsat.
15 Eylül 2014 Pazartesi
Yazan: steven_stiffler
Kategori : ,

Lazio 3 - 0 Cesena | Siftah


Koldaki sarı kurdeleler hakkında bilgim yok ama ödül; Lazio'nun Miroslav Klose'ye "Dünya Kupası En Çok Gol Atan Oyuncu" unvanı için bir jest. Klose bu maça yedek başlasa da ilerleyen dakikalarda oyuna girdi, hatta bir de asist yaptı. Cesena için daha iki önce yazmıştım. Çok toplama takım, bütçeleri de ortada. Hiç varlık gösteremediler bugün.

Lazio'da Pioli bu sefer farklı bir 11 ile sahadaydı. Hatta; savunma dörtlüsü tamamen yeni isimlerden kuruluydu. Sağ bekte Basta ve stoperde De Vrij bu sezonun bankoları olacak gibi. De Vrij'a partner olarak Santiago Gentiletti'yi tercih etti. Gentiletti'yi ilk defa izledim, sol ayaklıymış. 29 bir stoper için iyi yaş. Kapasitesini bilir, ne oynayacağını ve ne verebileceğini bilir. Cesena çok zayıftı ama Gentiletti yine de bana güven verdi. Çok mücadeleci bir oyuncu, ilk maçtan kafaya bandajı yedi. Beni şaşırtan performans ise sol bekte Edson Braafheid'ın performansıydı. İlk golün asistini yaptı, maçın genelinde sol kanadı iyi kullandı ve hücuma çıkışları yerindeydi. Candreva'ya attırdığı golde ortası da çok şıktı. Keita genelde etkisizdi, Djordjevic ise epey bir etkisizdi. Candreva yine bildiğimiz Candreva. Golünü attı, ikinci golde de sol ayakla asistini yaptı. Yine takımın en büyük kozu olacak. Marco Parolo ise ligde ilk golünü bir dönem formasını giydiği Cesena'ya kaydetti. Maçın son dakikasında Miroslav Klose'nin, Stefano Mauri'ye yaptığı asist de çok iyiydi. İki tecrübeli oyuncudan gençlere derslik bir gol çalışması geldi. Cesena'nın kadrosu yetersiz, eyvallah ama oyuncu tercihleri de öyle... Ze Eduardo ve Carbonero yedek kalmamalı. Eldeki en potansiyelli isimler bu ikisi.

Lazio : Berisha; Basta, De Vrij, Gentiletti, Braafheid; Biglia, Lulic (70' Mauri), Parolo; Candreva, Keita (87' Felipe Anderson), Djordjevic (60' Klose).

Cesena : Leali; Capelli, Volta, Lucchini, Renzetti (65' Giorgi); De Feudis (46' Mazzotta), Cascione, Coppola; Brienza; Marilungo, Rodriguez (46' Djuric).

Sarı Kartlar : Lucchini, Parolo, Biglia, Braafheid

Goller : 19' Candreva, 56' Parolo, 90' Mauri
14 Eylül 2014 Pazar
Yazan: steven_stiffler
Kategori : ,

Sunderland 2 - 2 Tottenham | EPL 4.Hafta


Geniş özeti izledim de; Tottenham 2 puan bırakmayı haketmemiş. Gus Poyet de en az Pochettino kadar başarılı olmasını istediğim bir menajer. Sunderland geçen sezon çok fazla transfer yapmıştı, bu sezon nispeten daha oturaklı ve ayağı yere basan bir kadrosu var. Dün en iyi oynayan oyuncu Adam Johnson olmuş. City'de beklentileri karşılayamamıştı ama ben beğenirim Johnson'ı. Tipik İngiliz kanat oyuncusu. Tottenham maça Chadli'nin golüyle 1-0 önde başlasa da; Johnson'ın erken gelen cevabı Sunderland'i maçta tutmuş. Chadli takımın en çok eleştirilen oyuncularından ama lige epey iyi başladı. En azından skor üretiyor. Pochettino dün ortada Dembele-Capoue ikilisini tercih etti. Şu takımda Sandro mutlaka kalmalıydı bence. Adam Johnson'ın gol öncesi hareketleri bile golü haketmiş ama Lloris ve Rose'un o topu çıkaramaması hayal kırıklığı. Maç genelinde Tottenham'ın üstün futbolu ve pozisyonu var. İkinci yarıya da Eriksen'in golüyle öne geçerek başlayıp, devamında pek çok kez gol fırsatı yakalamalarına rağmen; direkleri ve Vito Mannone'yi geçememişler. 2-1'den sonra Pochettino'nun oyuna yeni transfer Benjamin Stambouli'yi almasını anlamsız buldum. Yok yani Chadli'yi çıkarıyorsan Lennon'ı alırsın, Townsend'i alırsın. Stambouli neden ? Lamela her geçen maç daha iyi oynuyor, yakında tam kapasitesine ulaştığında çok büyük koz olacak. Sunderland'de genç forvet Connor Wickham iki yıldız takip ettiğim bir oyuncu. Harry Kane'in oyuna ısınmadan kendi kalesine attığı gol talihsizlik. O ana kadar üstün oynayan Tottenham, Kane'in kendi kalesine attığı golden sonra bir de Will Buckley'in pozisyonunu yese; maçı kaybedecek. Nitekim Sunderland'in kaleyi bulan tek şutu Adam Johnson'ın gol olan şutu. O da tıngır mıngır kaleye gelen bir top. Lloris Liverpool maçında olduğu gibi bu maçta da sınıfta kaldı bence.

Sunderland : Mannone; Vergini, O'Shea, Brown, Van Aanholt; Cattermole; Alvarez (65' Buckley), Rodwell (80' Jordi Gomez), Larsson (65' Giaccherini), Johnson; Wickham.

Tottenham : Lloris; Dier, Kaboul, Chiricheş, Rose; Capoue, Dembele; Lamela, Eriksen (86' Lennon), Chadli (70' Stambouli); Adebayor (79' Kane).

Sarı Kartlar : Dier, Van Aanholt, Vergini, Wickham, Gomez, Brown

Goller : 2' Chadli, 4' Johnson, 48' Eriksen, 82' Kane (Kendi Kalesine)
Yazan: steven_stiffler
Kategori : ,

Chelsea 4 - 2 Swansea | EPL 4.Hafta


Tottenham'ın Sunderland deplasmanını izleyemeyince, nihayet TV8 Premier Lig'i de yayınlayınca; Chelsea - Swansea maçıyla bu haftasonunun siftahını yaptım. Değişiklik olsun diye de yazmak istedim. Keyifli bir 90 dakikaydı. Premier Lig'den aksini beklemem, genelde keyifli olur. Ama bol gol izlemek elbette ekstra tat verdi. Fikret Engin anlatımını seviyorum ben de, gördüğüm kadarıyla sevmeyenler de var. Ama sevenler bir hayli fazla.

Her iki takım da 3'te 3 ile başlamıştı lige. Chelsea elbette net favoriydi, ancak Swansea maça daha etkili başlayan taraf oldu. Her iki takım da aynı saha dizilişini kullandı. Swansea "taş gibi takım" deyiminin hakkını vererek başladı, erken de gol buldu. Gomis'in ofsayt diye hareketlenmediği pozisyonda gelen gol, bana Sow'un ofsayt diye hareketlenmeyip; Cristian'ın Trabzon'da aşırttığı golü hatırlattı. John Terry'nin kendi kalesine attığı gol "yukarı tükürsem bıyık, aşağı tükürsem sakal" ile anlatılabilecek bir pozisyondu. Bir savunma futbolcusu için en zor anlardan biri, kendi kalesine gol kaçınılmaz... Swansea 1-0'ı yakaladıktan sonra da etkiliydi. Özellikle Bony'nin yerine ilk 11'de tercih edilen Bafetimbi Gomis çok etkiliydi. Nathan Dyer ve Sigurdsson maç boyu beklenen etkiyi gösteremedi. Bence Gomis için iyi fakat yalnız bir maçtı. Chelsea ilk yarının sonlarında dengeledi ve Diego Costa'nın kafa golüyle soyunma odasına beraberlikle gitti. Mourinho, etkisiz gözüken Schürrle'nin yerine Ramires'i oyuna aldı ve bu hamle maçı getirdi. Diego Costa hat-trick yaparak; 4 maçta 7 gole ulaştı ve 71 gibi erken bir dakikada alkışlanmak üzere oyundan alındı. Yerine giren Remy'yi ben çok tutmasam da; Remy de Chelsea kariyerine golle başladı. Üstelik doğru zamanda doğru yerde bulunma golüydü. Maçın son bölümlerinde Shelvey'in attığı golden ziyade Bony'nin asisti alkışlıktı. Swansea; ikinci yarıdaki etkisiz futbolun bedelini 4-2'lik mağlubiyetle ödedi. Diego Costa maçın yıldızıydı belki ama Ivanovic, Fabregas ve Hazard yine mükemmel oynadı.

Chelsea ligin favorisi. Tabi Manchester City de çok iyi ama ben de Gareth Bale gibi Chelsea'nin zirveyi göğüsleyeceğini düşünüyorum. Ayrıca kadro uzun yıllar başarılı olabilecek bir kadro. Mourinho daha önce de bu düzeni kurmuştu, ekmeğini Şampiyonlar Ligi'nde yiyememişti. Bu sefer yiyebilir. Swansea lige renk katıyor. Öncelikle; menajerleri Gary Monk geçen sezon futbolcuydu. Kariyerinde pek fazla Premier Lig maçı olmayan, vasat bir savunma oyuncusuydu. Geçen sezon Laudrup'tan sonra oyuncu-menajerlik; bu sezon ise direkt menajerlik ile sahne aldı. Kesinlikle çok iyi bir takım kurdu ve zaten Ağustos ayının da en iyi menajeri seçildi. Saha kenarında takım elbisesiyle jilet gibi görüntü de veriyor. Galler takımı olan Swansea de lige renk katmaya devam edecektir. Keşke bizde de bir KKTC takımı olsa...

Chelsea : Courtouis; Ivanovic, Cahill, Terry, Azpilicueta; Matic, Fabregas (82' Salah); Schürrle (46' Ramires), Oscar, Hazard - Diego Costa (72' Remy)

Swansea : Fabianski; Rangel, Amat (46' Fernandez),  Williams, Taylor; Shelvey, Ki; Dyer, Sigurdsson, Routledge (66' Montero); Gomis (76' Bony)

Sarı Kartlar : Amat, Shelvey, Taylor

Goller : 11' Terry (Kendi Kalesine), 45' 56' 67' Diego Costa, 86' Shelvey
13 Eylül 2014 Cumartesi
Yazan: steven_stiffler
Kategori :

Serie A 2014-2015 Transferleri


Dönen büyük paralara rağmen renksiz bir transfer döneminin geride kaldığını düşünüyorum. Futbolda eskisi gibi yıldızların değil, takım oyununun ön planda olması bazen isimleri önemsiz kılabiliyor. Elbette büyük yıldızların transfer haberleri büyük değer taşıyor. Ancak günümüzde büyük yıldız oyuncu sayısının çok az olduğunu, çok yetenekli isimlerin bile tek başına maç alamadığını görüyoruz. 10 sene önce Rivaldo, Ronaldo, Carlos gibi yıldızlardan oluşan Brezilya Milli Takımı'nda bile bugün ön plana çıkan oyuncu yok. Milan, Inter büyük paralar harcamalarına rağmen yıldız oyunculara sahip değiller. Real Madrid, Barcelona, Bayern Münih ve Premier Lig takımları biraz daha sivriliyor bu konuda. Serie A ise çok geride kalmaya başladı. İşin tuhafı, gerçekten azımsanmayacak paralar dönüyor. Ederinden çok daha fazla bonservis ödenen futbolcular var. Bunlara yazı içeriğinde örnekler de vereceğim.


İtalya'nın en büyüğü Juventus, bu transfer döneminde ses getirecek transfer yapamadı. Antonio Conte'nin görevi bırakması ise ses getirdi. Yerine Massimo Allegri geldi ki; gerçekten seçenek çok azdı. Allegri sistemi değiştirecek mi diye merak ediyordum, en azından ilk lig maçında Conte'nin saha dizilişini kullandı ve üçlü savunmadan vazgeçmedi. Juventus'un forvet arayışı vardı, bu arayışı Alvaro Morata transferi ile sonlandırdılar. 20 Milyon Euro ile en çok para verdikleri oyuncu oldu bu yaz. Morata'nın ve Juventus'un talihsizliği oyuncunun sakatlanması oldu. Gelenlerden devam etmeden gidenleri hatırlayalım. Vucinic, Peluso, Quagliarella, Isla gibi önemli isimlerle yollar ayrıldı. Peluso'yu 30 yaşında 4,5 Milyon Euro bonservisle satma başarısı göstermişler. Türkiye'nin büyük takımları da yedek oyuncularını satarlarken para kazanabilseler keşke... Peluso'nun yerine ise; 33 yaşındaki Evra'yı aldılar. Evra, Monaco'da 20 küsür kardeşli günlerinden bu yana çok beğendiğim oyuncu ve onu yaşlanmış görmek beni üzüyor. Juventus'un 3-5-2'sinde ya da 3-5-1-1'inde nasıl bir rol üstlenecek merak ediyorum. Juventus'un yüklü bonservis ödediği oyunculardan birisi de genç Stefano Sturaro. Bu oyuncu daha önce hiç dikkatimi çekmedi, bonservisini aldıktan sonra Genoa'da kiralık olarak kalmasına karar vermişler. Takip edeceğim. Luca Marrone ise bu sezon Juventus'ta forma giyecek. Verona'da geçen sezonki performansıyla dikkat çeken Romulo'yu da kiraladılar. Galatasaray'la da ismi geçmişti. Juventus'un sistemine uygun bir kanat oyuncu. Juventus'ta misyonunu tamamlayan Isla'nın yerini dolduracaktır. Udinese'den kiralanan Roberto Pereyra'nın bu seviyede kalıcı olacağını düşünmesem de; Juventus'un kadro derinliğinde kendine zaman zaman yer bulacaktır. İlk maçta da sonradan oyuna girdi. Adını ilk defa duyduğum bir isim; Kingsley Coman. Paris Saint Germain altyapısından gelmiş ve ilk maçta 11 başladı. Padoin, Pepe, Marco Motta gibi isimler ise elde kaldı. Pepe'nin Serie A'da mutlaka bir takıma gideceğini düşünüyordum. Vucinic'in Birleşik Arap Emirlikleri'ne transferine ise üzüldüm. Juventus iyi bir bonservis bedeli aldı ama Vucinic gibi bir golcü Avrupa'da hâla üst düzey oynayabilirdi.


"Napoli çıldırdı, şampiyonluk istiyor!" Geçen sezon tam olarak bunu düşündüm. İyi paralar harcadılar ve gerçekten hakeden oyunculara verdiler. Rafael Benitez'in tecrübesiyle de zirveye oynadılar. Juventus'un çok iyi dönemine denk gelmeleri şanssızlıkları oldu. Bu sezon yıldız transferinden ziyade takım oyuncusu transferi yaptılar. Stopere Genk'ten Koulibaly, Ön liberoya Espanyol'dan David Lopez, onun önüne Swansea'de kiralık oynayan De Guzman, onun da önüne yine Swansea'den Michu'yu aldılar. Kaleye ligin tecrübeli isimlerinden Andujar'ı aldılar. Ancak birinci tercih Rafael olacak gibi gözüküyor. Özellikle Michu; Swansea demekti benim için. Kulübüyle ne konuda anlaşamadı bilmiyorum ama Napoli için çok büyük kazanç olmadığını, Swansea için ise çok büyük kayıp olduğunu düşünüyorum. Gönderdiği oyuncularda da önemli isimler var. Stoper Federico Fernandez'den 10 Milyon Euro kazandılar. Malum; Dzemaili ve Pandev'i de Galatasaray'a verdiler. Valon Behrami'nin Hamburg'a satılması da transfer döneminin en şaşırdığım transferlerinden biri oldu. Meireles'i bari alsalardı. Eduardo Vargas'ı da transferin son günlerinde QPR'a kiraladılar.


Hey gidi Inter, 3 sezon önceki kadrosuyla şimdiki kadrosu arasında dağlar var. Bu kulübün paraları ne oldu ? Nasıl birden bu noktaya geldiler ? Kötü kadroları olduğunu düşünmüyorum. Ama Juventus'a ya da Napoli'ye kafa tutacak bir kadroları da yok. Sezon bitmeden gerçekleştirdikleri Nemanja Vidic transferi önemli. En azından winner bir oyuncu aldılar. 3-5-2 oynayan Inter'de Juan Jesus-Ranocchia-Vidic üçlüsü uyum sağlarsa çok iyi savunma gücü olur. Transfer döneminde paralarını Gary Medel'e yatırmalarına anlam veremedim. Medel mücadele gücü çok yüksek, deyim yerindeyse taş gibi bir ön libero. Ancak yüksek bonservis ödeyerek tek bir oyuncu alabiliyorsanız ve bu isim Gary Medel oluyorsa, bence bu seçim tartışılır. Yine bir önlibero olan Yann M'Vila'yı kiraladılar. Bir türlü parlayamayan, yetenekli ama mental sorunları olan bir oyuncu. Rubin'de olmasındansa Serie A'da göz önünde olması hem futbolseverler için hem de kendisi için iyi elbette. Pablo Osvaldo transferi de gerekliydi. Kiralık olarak alındı. Mauro Icardi'yi beğeniyorum ama Icardi ve Palacio yetersizdi. Üçüncü, hatta dördüncü bir isim şarttı.3-5-2'nin hem sağında, hem solunda oynayabilen Nagatomo var ama sol için Roma'dan Dodo'yu da kiraladılar. Bu çocuğu alıcı gözle pek kısmet olmadı, Inter'de takip etmeye çalışacağım. Bu arada şu Jonathan hâla nasıl Inter'de 11 oynuyor, anlamak güç. Bu sezon satarlar diye bekledim ama satmadılar. Belfodil, Benassi, Ricky Alvarez gibi isimlerle yollar ayrıldı. Cambiasso'nun da Inter serüveni artık son buldu. Arjantinli büyük başarılar elde etti. Cassano, Samuel, Milito gibi isimler de misyonlarını tamamladı ve takımdan ayrıldılar. Zanetti'nin de futbolu bırakmasıyla birlikte efsane kadrodan esintiler de kalmadı. Mudingayi, Mariga gibi bir zamanların gözde önliberoları da şu an kulüpsüz. Özellikle Mudingayi'yi Türkiye'de izlemek isterdim. Taider önce Southampton'a gitti, sonra geri döndü. Yeni sezonda Sassuolo'da oynayacak. Ben Guarin'e üzülüyorum. Kariyerinin iyi günlerini Inter'de yaşadı ama bu sezon kadroda düşünülmüyor gibiydi. Elde kaldı, sezon içinde ne kadar faydalı olabilecek göreceğiz.


Lazio maçından sonra Milan için düşüncelerimi ifade etmiştim. Inter gibi Milan da eski günlerinden çok uzak. Filippo Inzaghi'nin teknik direktörlük kariyerini çok merak ediyorum. Lige galibiyetle başladılar, transferin son gününde de çok kaliteli bir transfer yaptılar. Bonaventura'yı Atalanta'dan 7 Milyon Euro'ya transfer ettiler. Çok çok beğendiğim bir oyuncu, nihayet büyük bir takımda izleyecek olmak heyecan verici. Balotelli'yi satmasalar bu transfer gerçekleşir miydi, bu soru işareti. Diego Lopez, Jeremy Menez, Alex gibi oyuncuları bedelsiz transfer etmeleri harika. Armero ve Torres'in kiralanmasını da olumlu buluyorum. Torres kimliğini arayacak, Armero direkt katkı verecektir. Adil Rami de gerçekten üst düzey bir stoper ve Milan'da iz bırakabilir. Mexes'in bu kadar kolay silinip gitmesini hâla anlayamadım ama Rami, Mexes'i aratmaz. Marco Van Ginkel'in de takıma katkı yapabileceğini düşünüyorum. Inzaghi'nin transferlerini planlı buldum ve beklentilerim var. Ayrılan oyunculardan Birsa, Didac Vila falan zaten bu standardın oyuncuları değildi. Kaka'nın da bu kadar çabuk bitmesine ve Milan'a ikinci döneminde katkı veremeden ayrılmasına şaşırdım ve üzüldüm. Koskoca Kaka... Constant'ı bonservis bedeli ile Trabzonspor'a satmaları da başarı. Kalsaydı, muhtemelen kiralama formülüyle bir yere göndereceklerdi. Overrated Robinho'nun takımdan ayrılması da Pippo'nun planlı olarak transfer yaptığının göstergesi olmalı. Genç yıldız adayı Bryan Cristante'yi Benfica'ya 6 Milyon'a sattılar. Parlarsa 2-3 seneye Juventus ile Serie A'ya döner bence. Bence hâla eksikleri var. Hem El Shaarawy, hem de Bonaventura'yı hem sağda-hem solda kullanabilirler. Yine de bir kanat oyuncusu daha almaları iyi olurdu kanaatindeyim.


Plansız-Programsız bir transfer sezonunu daha geride bıraktı Lazio. Dünya Kupası'nda parlayan Stefan de Vrij'in uzun süre peşinde koştuktan sonra transfer edebildiler. İlk maçta El Shaarawy tarafından aklı alınsa da; De Vrij için Lazio bir basamak olabilir. Sezon tamamlanmadan da Filip Djordjevic transferini açıklamışlardı. Bonservis bedeli ödenmeden alınmış, iyi bir alternatif forvet. Miroslav Klose'nin eski formunda olmamasıyla Djordjevic'e büyük iş düşeceğini daha önce de söylemiştim. Her ne kadar tarz farkları olsa da; Perugia'ya kiralanan Brayan Perea'dan daha fazlasını verebilecek mi onu merak ediyorum. Lazio'ya daha kaliteli bir forvet transferi gerekiyordu. Ya da Djordjevic +  Kaliteli 1 forvet daha gerekiyordu. Elde sadece Djordjevic ve Klose olması bütün bir sezonu çıkarmayabilir. Keita Balde'yi de sık sık forvet olarak izleyebiliriz. Bence Quagliarella falan alınabilirdi. Ya da Pandev yuvaya dönebilirdi. Geçen sezon Parma'da gösterdiği performansla takımın iyi bir sezon geçirmesinde büyük pay sahibi olan Marco Parolo'ya 5,5 Milyon Euro verildi. Kiralık olarak takıma katılan sağ bek Dusan Basta var. Luis Pedro Cavanda yine istenmeyen adam. Transferin son saatlerinde Beşiktaş ile ismi geçse de, şimdilik Lazio'da kaldı. Bence Beşiktaş için biçilmiş kaftan olabilirdi. Cavanda'nın savunması fena değil, hücumu iyi, özgüveni yerinde ama nedense Konko tarzı bir bek olan Basta getirildi. Transferin son anına kadar ikinci bir stoper transferi kovalayan Lazio; İtalyan vatandaşlığı da olan Arjantinli Gentiletti'yi transfer etti. Yine geçen sezonki Diego Novaretti tipi bir transfer. Novaretti rotasyon için fena değil, Gentiletti'yi de göreceğiz. De Vrij gibi bir stoperin yanına direkt oynayabilecek bir isim alınması daha makul olurdu. Ciani, Cana, Novaretti; gerekirse Radu bu mevkiye alternatif isimler zaten. Lorik Cana'nın ilk 11 düşünülmesine anlam veremiyorum. Sol bekte Radu'nun yedeği yoktu. Vinicius iyi bir genç ama bu sezon yine kiralık gönderildi. 2 senedir doğru düzgün oynamayan Edson Braafheid, bir süre denendikten sonra Lazio ile sözleşme imzaladı. İyice yaşlanan Biava ve Dias ile yollar ayrıldı. Lazio'nun mevcut kadrosu tam bir orta sıra takımı kıvamında. Teknik Direktörlüğe getirilen Pioli; umarım beni şaşırtabilir.


Fiorentina 2013 yazında transfere 50 Milyon'un üzerinde yatırım yapmıştı. Buna rağmen sezonu beklenti altı bitirdiler. Bu sezon ise kaliteli kadrolarına kaliteli takviyeler yapmayı tercih ettiler. Bu isimlerin en kalitelisi Chelsea'den kiralanan Marko Marin. Lewis Holtby ile birlikte hakettiği yere gelemeyen iki Alman futbolcudan birisi gözümde. Chelsea'de onun için bir gelecek yok , o açık. Serie A'da tutunabileceğini umuyorum. Bir başka kiralık transfer; Football Manager yıldızı Octavio. Genç Brezilyalı Botafogo'dan kiralandı. Jasmin Kurtic de Sassuolo'dan kiralanan isim. Manchester City'de yıldızların ve saçılan paraların gölgesinde kalan Micah Richards da son gün kiralanarak takıma katıldı. Fiorentina'nın makul sayılabilecek bonservis bedeli ödeyerek transfer ettiği isimler ise ; Hamburg'un ön liberosu Milan Badelj, Arjantin ile finale yükselen kadroda yer alan Basanta ve İtalyan pasaportu bulunan Avustralyalı genç Brillante oldu. Bir de bonservis bedelsiz transfer edilen kaleci Tataruşanu var. Takımdan giden çok önemli bir isim yok. Stoperlerden Compper; Leipzig'e gönderilirken; Roncaglia Genoa'ya kiralandı. Hırvatistan ile Dünya Kupası'nda boy gösteren genç Ante Rebic de bu sezon Leipzig'de forma giyecek. Mattia Cassani Parma'ya transfer olurken, Wolfski, Matos, Zohore gibi genç yetenekler de kiralık gönderildi. Mario Gomez geçen sezon yaşadığı sakatlığın etkisinden çıkabilirse yine takımın en önemli kozu olur. Kafa olarak bittiğini düşündüğüm Vargas; ilk hafta Montella tarafından 11'de tercih edildi. Muhtemelen yağlı bir müşterisi çıksa, bu transfer döneminde takımdan ayrılacaktı. Fiorentina'nın elinde çok iyi isimler var. Kesinlikle hedefleri en azından 4. sıra olmalı. Kolombiya ile ışıldayan Juan Cuadrado'nun takımda tutulması da büyük kazanç. Valero'nun saha içi yönetiminde, yıldız isimleriyle Fiorentina sezonun iddialı ekiplerinden biri. Yalnız ilk hafta Roma deplasmanında tercih edilen 4-3-1-2 sistemi pek Fiorentina'ya uygun durmuyor. Cuadrado ve Marin'i kanatlarda değerlendirip; 4-3-3 ya da 4-2-3-1 ile oynamalılar. Bekleri ve stoperleri de çok kaliteli. Hatta özet bir ideal 11 çıkarmak gerekirse; Neto - Richards, Savic, Rodriguez, Pasqual - Badelj, Aquilani - Cuadrado, Valero, Marin - Gomez (Rossi).


Transfer döneminin en hareketli takımıydı belki de Roma... Geçen sezona harika başlamışlardı. Ben forvet eksikliğini hissedeceklerini söylemiştim, hissettiler de... Bu sezon Napoli ile beraber Juventus'un en önemli rakibi olarak gözüküyorlar. Özellikle Rudi Garcia yönetiminin payı çok büyük. Transferde çok oyuncu almaları, yer yer gereksiz transferlere de sahne oldu. Bana kalırsa kadroyu şişirdiler. Sadece 3 tane sol bek aldılar, ki ellerinde bir de Balzaretti var. Bizi daha çok ilgilendiren kısmı Salih Uçan transferiydi elbette. Salih'i kiraladılar, oradan da başka yere kiralanacağı falan yazıldı. Ancak Salih takımına uyum sağlamış ve mutlu gözüküyor. Rudi Garcia da Salih'ten memnun gözüküyor, en azından bize verilen izlenim o yönde. Roma'nın en büyük para harcadığı isim Arjantinli Juan Iturbe oldu. Verona ile Serie A'ya uyum sağlayan Iturbe, yarım sezonda level atladı ve 22 Milyon'a Roma'ya transfer oldu. Florenzi gibi ciddi bir rakibi var ama Rudi Garcia'nın ilk tercihi Iturbe olacak gibi gözüküyor. Roma sadece bu yaz 3 stoper, 3 sol bek transfer etti. Stoper transferi tamam, eldeki en önemli stoper Mehdi Benatia'yı büyük bir meblağ karşılığında Bayern Münih'e sattılar. Leandro Castan'ın yanına direkt oynayabilecek 3 isim daha katıldı. İtalyan Milli Oyuncu; Davide Astori, Yunan Milli Oyuncu Manolas ve Fransız Milli Oyuncu Yanga Mbiwa'yı aldılar. Mbiwa kiralık bu arada... Roma'nın tüm stoperleri, geldikleri takımın öncelikli tercihiydi. Bu da önemli. Sol beki ise fazla şişirdiler. Balzaretti gözden çıkmış gözüküyor; zaten sakat da... Ashley Cole önemli transfer. Şampiyonluk hayali kuran Roma'nın böylesine tecrübeli bir oyuncu ihtiyacı vardı. Hadi Serie A temposunu bilen Urby Emanuelson için de iyi alternatif diyelim. Jose Holebas'a ne gerek vardı onu bilmiyorum ? Muhtemelen Holebas'ın Roma kariyeri çok uzun sürmez. Radja Nainggolan gibi mükemmel bir orta sahası bulunan Roma; Seydou Keita gibi tecrübeli bir isimle rotasyonunu genişletti. Salih'le birlikte Arjantinli Leandro Paredes'i de kiraladılar. Bu ikili de muhtemelen Pjanic'in alternatifleri olacak. Ben Roma'dan bu transfer bolluğunda bir de direkt oynayabilecek bir forvet transferi beklerdim. Ama Totti'ye güveniyorlar. Destro iyi alternatif, Boriello tartışılır. Bir de genç Antonio Sanabria'yı aldılar ve Rudi Garcia yeterli görüyor sanırım. Giden isimler arasında en yüksek bonservisi Benatia'dan aldılar, 26 Milyon. Sağ Kanat D'Alessandro'yu da 2 Milyon'a Atalanta'ya vermişler; takibimde olan bir oyuncu. Dodo, Jedvaj, Romagnoli gibi gelecek vaadeden yeteneklerini de kiralık gönderdiler. Marquinho'yu da Al İttihad'a kiralamışlar, Roma'da ne işi vardı çözemediğim bir oyuncu. Genç Valerio Verre'yi Udinese'ye satmışlar. Yılların Rodrigo Taddei'i ile de yollar ayrıldı, Taddei Serie B'de Perugia forması giyecek. İspanyol bek oyuncusu Jose Angel de Porto'ya gitmiş. Roma 58 Milyon harcarken, 28 Milyon da kazanmış. Kadrolarının heyecan verici olduğunu kabul etmek gerek.


Transfer döneminin heyecansız takımlarındandı Parma. Geçtiğimiz sezon Donadoni ile çok iyi işler çıkarmışlardı. Avrupa'ya gidememelerine üzülmüştüm. Sezon boyunca hakettiklerini düşünüyorum. Donadoni genelde sevilmez, ben İtalya'nın başındayken de severdim. Geçen sezon 6.olmalarına rağmen Avrupa Ligi vizesi alamadılar. Bu sezona ise önemli isimlerinden Marco Parolo'yu Lazio'ya satarak başladılar. Transferde ise geçen sezon kiralık oynayan Mattia Cassani ve Antonio Cassano'yu, daha önce formalarını giyen Ishak Belfodil'i transfer ettiler. Marco Parolo'nun boşluğunu ise Catania'dan gelen tecrübeli Francesco Lodi ile doldurmaya çalışacaklar. Sol beke Juventus'tan De Ceglie ve Sampdoria'dan Andrea Costa takviyeleri geldi. Sağ beke de Slovenya'dan 23 yaşında Matija Sirok'u transfer ettiler. Yine transferi soru işareti olan isimlerden birisi Olhanense'den alınan ön libero Souza. Ligin ilk maçında geçen sezon Eskişehirspor'da oynayan Jorquera'ya ilk 11'de şans verdiler. Şüphesiz ki Gabriel Paletta'yı takımda tutmaları en önemli transferleri olarak görülecektir. Ze Eduardo'yu ligin yeni takımı Cesena'ya sattılar. Gianni Munari da Championship takımlarından Watford'a kiralık olarak gönderildi. Tecrübeli golcüleri Amauri de transferin son günlerinde Molinaro ile birlikte Torino yolunu tuttu. Sotiris Ninis de serbest kaldı ve şu an hâla serbest.


Udinese scoutları İtalya'nın iyi çalışan scout ekiplerinden. Her sene genç transferler yapıp, birkaç senede bu isimleri parlatabiliyorlar. Bu sene yine benzer bir transfer politikası izledi Udinese. Transfer politikasından ziyade; sezon bittiğinde Antonio Di Natale'nin futbolu bıraktığı konuşuluyordu. Ancak yeni sezon başladı, Di Natale hâla gol atıyor. Bu arada Udinese'yi bu sezon daha önce Inter'den tanıdığımız Andrea Stramaccioni çalıştırıyor. Transferde en çok parayı fotoğraftaki Guilherme'ye verdiler. Corinthians'tan alınan Guilherme için 4,5 Milyon Euro bonservis bedeli ödendi. Yine aynı bedele; ligden düşen Bologna'nın en önemli kozu, Yunan Milli Takımı ile Dünya Kupası'nda da izlediğimiz, genç kızların sevgilisi Panagiotis Kone transferi gerçekleşti. Benim de beğendiğim bir oyuncudur. 4'er Milyon Euro'ya alınan iki genç yetenek var. Sao Paulo'dan alınan 19 yaşındaki Evangelista ve Uruguay Liverpool'dan alınan 19 yaşındaki Rodrigo Aguirre. Geçen sezon kiralık oynayan ön libero Allan'ın da bonservisi alındı. 3 ön libero ile oynayan Udinese; ilk maçında Badu-Allan-Guilherme üçlüsünü tercih etti. Forvete Chievo'dan Thereau'yu transfer ettiler. 18 yaşındaki İsveçli Melker Hallberg için ise; Kalmar'a 1,5 Milyon Euro ödediler. Daha önce Roma sağ bekinde izlediğimiz Paraguaylı Ivan Piris de yeni transferlerden birisi. Genç transferlere; Granada'dan Alexis Zapata ve Brescia'dan Camigliano örneğini de verebiliriz. Corinthians'tan sağ bek Edenilson bir diğer Brezilyalı. Stopere de Granada'dan Wague'yi kiraladılar. Roma'dan aldıkları Verre'yi de yazmıştım. Maicosuel, Udinese'nin hayal kırıklığı Brezilyalı transferlerindendi. 28 yaşındaki oyuncuyu Atletico Mineiro'ya 3 Milyon'a satmaları iyi iş. Nicolas Lopez'i Hellas Verona'ya kiralamışlar, Uruguaylı'dan beklenti büyük. Sol Bek Douglas Santos, sağ bek Edenilson, stoper Naldo, orta saha Pereyra, Merkel ve forvet Ighalo da kiralık gönderilen isimler. Gabriel Torje'yi de Konyaspor'da izlemeye başladık.


Torino geçen sezonun flaş ekiplerindendi. Bu sezon Uefa Avrupa Ligi'nde de mücadele edecekler. Teknik Direktör istikrarının yanı sıra, Cerci-Immobile ikilisinin muazzam performansından da yararlanarak geçen sezonun flaş takımı oldular. Nitekim Ciro Immobile'yi satmaları da çok uzun sürmedi. 20 Milyon Euro'ya yakın bir bedelle Immobile'yi Dortmund'a vererek transfer sezonuna başladılar. Transfer sezonu boyunca da Cerci'nin gideceği haberleri yazıldı. Cerci'nin durumu ise transferin son günü netleşti. Zaten herkes tahmin ediyordu, Uefa maçlarında da kadroya alınmamıştı. 15 Milyon Euro bedelle de Alessio Cerci, Atletico Madrid'in yolunu tuttu. Bu ikilinin yerini doldurmak kolay olmayacak. İyi gelir elde etti Torino, bu geliri de transfer bolluğuyla gösterdi. Immobile ve Cerci gibi patlama yapan oyuncuları olacak mı göreceğiz. Mame Diouf ismi geçti ama Diouf, Premier Lig'i tercih etti. Juventus'tan transfer ettikleri Fabio Quagliarella en önemli hücum kozları olacak. Tarz olarak Immobile'den farklı ama iyi transfer. Milan'dan da tecrübeli Antonio Nocerino'yu kiraladılar. Bana göre yine iyi transfer. Boca Juniors'ın sol açığı Juan Sanchez Mino için de 3,2 Milyon bonservis bedeli ödediler. Avrupa'ya açılmasını merakla beklediğim bir oyuncuydu. Savunmaya Kızılyıldız'dan Nikola Maksimovic ve Malmö'den Pontus Jansson takviyeleri geldi. Dünya Kupası'nda da boy gösteren Matteo Darmian'ın takımda kalması önemliydi. Yine de 3 tane bek oyuncusu aldılar. Cristian Molinaro, Gaston Silva ve Bruno Peres. Venezuelalı hücum oyuncusu Josef Martinez de 3 Milyon'a yapılan bir transfer. Orta Sahanın ortası için; Atletico Madrid'den kiralanan Ruben Perez, Napoli'den kiralanan El Kaddouri, Inter'den bonservisi alınan Marco Benassi isimleri var. Kaleye Luca Castellazi gibi yılların yedek kalecisini transfer ettiler. Son olarak da; Parma'dan Amauri'yi aldılar. Tecrübeli golcü yeniden Quagliarella ile birlikte oynayacak. Kaleci Berni Inter'e, stoper Rodriguez Verona'ya, hücum oyuncusu Meggiorini de Chievo'ya transfer oldu.


Atalanta yıllardır Serie A'da potansiyelini yakalayaman takımlardan biri. 2010'dan beri Colantuono çalıştırıyor, ancak eldeki kaliteli isimlere rağmen Torino'nun geçen sezon yaptığı patlama gibi bir patlama yapamadılar. Luca Cigarini, Bonaventura, Denis, Stendardo gibi önemli isimlere rağmen performansları hiç belli bir düzeye ulaşamadı. Bütçeleri dahilinde, transfer sezonunu hareketli geçirdiler. Öncelikle takımdan çok önemli 3 isim ayrıldı. Az önce saydığım Giacomo Bonaventura bunlardan en önemlisi. Son gün Milan'a gittiğini yazmıştım. Çok yönlü bir oyuncuyu kaybetti Atalanta. Diğer isim; kalecileri Consigli. Tecrübeli eldiven de 3 Milyon'a Sassuolo'ya satıldı. Marko Livaja her ne kadar henüz kariyer zirvesi yapmamış olsa da; Atalanta için önemli bir isimdi. Onun önemi de takıma kazandırdığı 6,5 Milyon Euro oldu. 5 Milyon Euro verip Metalist'ten Alejandro Gomez'i aldılar. Daha önce Serie A'da oynamış ve üst düzey performansa ulaşamamış bir oyuncu için verdikleri bonservis düşündürücü. Daha iyisini alabileceklerini düşünüyorum. Roma'dan aldıkları Marco D'Alessandro takımı için önemli bir isim olacak. Geçen sezon kiralık oynayan Benaloune da artık Atalanta'nın futbolcusu. Lazio'nun veteran stoperi Biava da Atalanta'nın yeni transferlerinden. Bologna'dan da Cherubin'i kiraladılar. Geçen sezon Chievo'da çok başarılı maçlar çıkaran sol bek Drame'yi de transfer ettiler. Kaptan Bellini muhtemelen bu sezon Drame'nin gölgesinde kalacak. Forvete kiraladıkları Rolando Bianchi de takımın kilit isimlerinden olabilir. Juventus'tan çok önemli 3 oyuncu kiralandı. Forvete Richmond Boakye ve Valerio Rosetti, sağ kanada da Spinazzola kiralandı. Serie B'den iki potansiyelli oyuncu geldi. Brescia'dan alınan Nana Welbeck ve Avellino'dan gelen , ilk maçta 11 çıkan Zappacosta. Consigli ile beraber yedek kalecileri Colombi'yi de Cagliari'ye sattıklarından; ilk maça genç kaleci Sportiello ile başladılar. Torino'dan kiralanan emektar Vlada Avramov bir diğer transferleri oldu ama kaleci durumu genelde soru işareti gibi gözüküyor.


Diego Simeone teknik direktörlük kariyerine başladığında çok umutluydum, şu an geldiği nokta ortada. Kendisini çok geliştirdi ve kısa zamanda elit teknik direktörler arasına girdi. Benzer beklentim ve temennim Sinisa Mihajlovic hakkında da vardı. Ancak Sinisa kendini geliştiremediği gibi çalıştırdığı takımlarda da istikrarı yakalayamadı. Sampdoria; bir dönemin önemli takımlarından biri. Serie A için yine önemli bir takım belki ama çok göz önünde olamadıkları bir gerçek. Bu yaz transfer sezonunu da yıldız transfer olmadan geçirdiler. Gelen oyuncuları bir kenara bırakıp; takımdan ayrılan önemli bir isimle başlayayım. Shkodran Mustafi... Geçen sezon parlayan stoper, Almanya ile Dünya Şampiyonluğu yaşadı. Ben aday kadrodan çıkartılır diye düşünüyordum. Löw hem kadroda tuttu, hem şans verdi. Mustafi'nin de piyasası bir anda yükseldi. 2012'de 75 Bin Euro bedelle Sampdoria'ya katılan Mustafi; 2014 yazında 8 Milyon Euro bedelle Valencia'ya satıldı. Bu transfer Sampdoria için de önemli bir gelir kaynağı oldu. Fakat Sampdoria'nın bu parayı nasıl değerlendirdiği tartışılır. Serie A'nın vasat forvetlerinden Gonzalo Bergessio, 3 Milyon Euro ile Sampdoria'nın en pahalı transferi oldu. 3 Milyon Euro para ayırıyorsun ve bununla Bergessio'yu alıyorsun. Sampdoria'nın elinde zaten çok golcü olmayan forvetler varken; bir de Bergessio... U20'de İspanya ile dikkat çeken Jose Campana, geçen sezon başında Crystal Palace'a transfer olmuş, sezonun ikinci yarısını ise Nürnberg'de geçirmişti. 1,8 Milyon Euro ile bu yaz Sampdoria'ya transfer oldu ve Porto'ya kiralık gönderildi. Bu da ilginç bir transfer hikayesi oldu. Porto muhtemelen satın alma opsiyonu ve iyi bir bedel koymuştur. Kiralık transferde takıma katkı sağlayabilecek isimleri aldılar en azından... Alfred Duncan, Matias Silvestre, Alessio Romagnoli, Luka Djordjevic isimleri oynadıkları zaman takıma katkı sağlayabilir. Romagnoli biraz tecrübesiz... Marchionni ve Mesbah gibi iki tecrübeli oyuncuyu transfer ettiler. Ligin iyi kalecilerinden olan Emiliano Viviano da bu sezon kiralık olarak Sampdoria kalesini koruyacak. Tabi 2 numaralı forma tercihi oldukça ilginç...Sağ bek rotasyonuna da Verona'dan Cacciatore'yi aldılar. Genel olarak vasat oyuncuları transfer ettiklerini görüyoruz. Renan'ı Birleşik Arap Emirlikleri'ne, Berardi'yi Leeds United'a sattılar. Özellikle Berardi, 100 bin Euro gibi bir bedelle Leeds için iyi bir transfer olabilir. Salomon Pescara'ya kiralık gönderildi. Massimo Volta da Cesena'ya kiralandı. Sampdoria için verimsiz bir transfer sezonu olduğunu, Mihajlovic'in eldeki kısıtlı kaynağı çok iyi kullanamadığını ve sezonu tamamlayamayacağını düşünüyorum. Bu sezon da; Obiang, Palombo gibi iki isim takım için çok çok önemli olmaya devam edecek.


Cagliari ligin mütevazı ama potansiyelli takımlarından. Geçen sezonki teknik direktör istikrarsızlığından sonra bu sezona 67 yaşındaki Zdenek Zeman ile başladılar. Bitirebilirler mi o önemli, sözleşme de 1 yıllık. Takımın en değerli oyuncusu Victor Ibarbo'yu kadrolarında tutmayı başardılar. Ibarbo için 2 senedir transfer söylentileri çıkıyor. Genç ve potansiyelli oyuncuları transfer ederek, tam bir FM takımı oluşturdular. Bu kadar genç isme de yaşlı kurt bir hoca getirdiler. En pahalı transferleri fotoğraftaki Caio Rangel da Silva. 18 yaşındaki sağ kanat oyuncusu için Flamengo'ya 2,65 Milyon Euro bonservis ödemişler. Yine 18 yaşındaki Veronalı ön libero Godfred Donsah için de 2,5 Milyon Euro ödemişler. 18 yaşındaki bir diğer transfer; genç forvet Alessandro Capello için ödenen bonservis miktarı 1 Milyon Euro. Takıma katılan en yaşlı oyuncu, 28 yaşındaki bek Antonio Balzano. Bunun haricinde hep genç transferler yaptılar. Parma'dan alınan Luca Ceppitelli 24, Estoril'den gelen Galvao 22, Brescia'dan alınan kaleci Cragno 20, takımın as kalecisi Colombi 23, Rumen sol bek Popescu 21, Pescara'dan kiralanan Capuano 22, Inter'den gelen Benedetti 22, Lorenzo Crisetig 21, Samuele Longo 22 yaşında. Takıma katılan önemli bir isim de; Chievo'dan kiralanan Diego Farias. 2 önemli isim ise takımdan ayrıldı. Stoper Davide Astori ve golcü Mauricio Pinilla. Her ikisi için de kasaya 2'şer Milyon girdi. Uruguaylı Cabrera da Estoril'e 1 Milyon'a satıldı. Rumen sol bek Popescu, Ternana'ya kiralandı. Perico, ligin yeni ekibi Cesena'ya transfer olurken; takımın tecrübeli forveti Nene de yeni sezon itibariyleVerona forması giyecek. Avelar gibi iyi bir sol beki, Ekdal-Conti gibi sağlam orta saha hattı ve Ibarbo-Sau gibi önemli hücum oyuncuları bulunan Cagliari; bu isimleri genç oyuncularla harmanlayıp, heyecan verici bir kadro oluşturdu. Tecrübesizlik başlarına iş açmazsa, bu sezon performansını merak ettiğim takımlardan olacak.


Serie B'de bile destekleyip sevdiğim bir takımdı Hellas Verona. Mandorlini ile birlikte istikrarlı görüntü çiziyorlar. Geçtiğimiz sezon yeniden yükseldikleri Serie A'da sümsük, silik futbol oynamadılar. Aksine; çok iyi bir takım görüntüsü verdiler, bol gollü maçlara imza attılar ve beklenti üzeri bir yerde bitirdiler. Bu performansta teknik direktör Mandorlini'nin yanı sıra; tecrübeli golcü Luca Toni, Juan Iturbe, Romulo gibi isimlerin çok büyük payı vardı. Bu sezon bu üçlüden sadece Luca Toni takımda kaldı. Ancak Verona transferde oldukça kaliteli isimlere imza attırdı ve Iturbe ve Romulo'yu çok arayacaklarını düşünmüyorum. Öncelikle; Rafael Marquez'in 35 yaşında yeniden Avrupa'ya döndüğünü ve Verona savunmasını toparlayacağını belirtelim. Bir diğer tecrübeli oyuncu transferi ise Javier Saviola. Yeniden büyük bir lige gelen Arjantinli; Verona hücumu için önemli bir isim olacaktır. Daha çok bonservissiz isimlere yönelen Verona; Nene, Bosko Jankovic gibi ligin tecrübeli oyuncularını bedel ödemeden transfer etti. Manchester United 20 Yaş Altı takımından da kaleci Pierluigi Gollini'yi bonservis bedeli olmadan aldılar. St.Gallen'den bedavaya gelen sağ bek Martic, ligin ilk maçında 90 dakika sahada kaldı. Bologna'dan transfer edilen Lazaros için de 1,3 Milyon Euro bonservis bedeli ödediler ve en pahalı transferleri. Yedek kaleci olarak Benussi, yedek stoper olarak da Guillermo Rodriguez yine uygun maliyetli transferleri. Moldovalı Artur Ionita da 2017'ye kadar Verona ile sözleşme imzaladı. Gelelim kiralık transferlere... Çok kaliteli isimler var. Bu listenin en başına Genoa'dan kiralanan Panagiotis Tachtsidis'i koyarım. Monaco'dan kiralanan Mounir Obbadi de tıpkı Tachtsidis gibi ilk maçta 11 başladı. Udinese'den kiralanan Nicolas Lopez, geleceğin yıldız adaylarından. Takımda direkt katkı verebilecek Fredrik Sörensen, Antonio Luna, Davide Brivio gibi oyuncular da var. Bir de hakkında bilgi sahibi olmadığım; Albinoleffe'den kiralanan Mattia Valoti ve Bragantino'dan kiralanan Gustavo var. Iturbe ve Romulo hariç takımdan ayrılan çok önemli isimler yok. Belki Cacciatore ve Albertazzi'yi de sayabiliriz. Raphael Martinho, Massimo Donati ve Kaptan Domenico Maietta da takımdan ayrıldı. Daniele Cacia da Bologna'ya imzaladı. Bulgar kaleci Mihaylov ise Mersin İdman Yurdu'nun yolunu tuttu.


Dünya Kupası'nda son dakikada direğe nişanlamasa; Şili'ye tur atlatacak adamdı Mauricio Pinilla. Çok göz doldurmayan bir Cagliari kariyeri var aslında. 2 Milyon Euro bedelle geldiği Genoa'da; 5 Milyon'a Çin'e satılan, takımın en önemli ismi Alberto Gilardino'nun yerini doldurmaya çalışacak. Tarz olarak benziyor evet ama Gilardino Genoa'ya bir gömlek fazla bir golcüydü. Pinilla ise Genoa ayarında. Ben Gilardino'nun Çin'e gitmesine de ayrıca üzüldüm. Genoa'nın 2 Milyon Euro bonservis bedeli ödediği diğer oyuncu; Iago Falque. Juventus'ta yetişip Tottenham'a giden, orada da sürekli bir yerlere kiralık gönderilen Iago; yeniden İtalya'da oynayacak. Genoa'nın bu dönem 2 sağ kanat transferi oldu. Biri Udinese'nin aldığı Edenilson'ı kiralamak, diğeri de Parma'dan Aleandro Rosi'nin bonservisini almaktı. Üçlü savunma ile oynayan Genoa; 2 stoper aldı. Facundo Roncaglia direkt olarak oynayabilecek bir oyuncu. Avellino'dan gelen Armando Izzo'nun ise biraz pişmesi gerekecek. Bonservissiz transfer edilen iki orta saha oyuncusu var. Biri Livorno'dan gelen Greco; rotasyonda değerlendirilir. Diğeri ise benim çok beğendiğim; Hamburg'dan gelen Tomas Rincon. Ben Türkiye'de bir takıma gelmesini isterdim, pis işleri yapan bir ön libero. Sevilla'dan transfer edilen Diego Perotti; takımın hücum gücüne katkı sağlayacak. Al-Arabi'den kiralanan Maxime Lastienne de öyle. Sahi Lastienne yıldız adayı gösteriliyordu, genç yaşta ne ara Katar'a gitti; nasıl gitti anlamak güç. Falque, Fetfatzidis, Kucka gibi kanat oyuncuları da var. Bence ideal; sağda Fetfatzidis, solda Perotti olur. Lastienne ve Falque de sık sık şans bulur. Pescara'dan gelen Ragusa da kulübede takviye oyuncusu olarak değerlendirilir. Orta Sahaya Kopenhag'dan Arjantinli, İtalya pasaportu da bulunan Franco Mussis'i kiralamışlar. Tamam tipe bakınca sert bir orta saha görüntüsü var ama oyuncu hakkında fikrim yok, gözlemlemek lazım. Forvete de Milan'dan Alessandro Matri'yi kiraladılar. Şu an sakat ama iyileştiğinde Gilardino'nun yerini doldurmaya çalışacaktır. Pinilla'yı yedeklemesi muhtemel. Bosko Jankovic, Matuzalem, Albano Bizarri gibi isimlerle yollar ayrıldı. Önemli bir oyuncu olan Sime Vrslajko da Sassuolo'ya transfer oldu. Geçen yılı Sassuolo'da geçiren Biondini ve Floro Flores de yine Sassuolo'ya satıldı. Genoa'nın kadro kalitesi fena değil, ligi 11-12 gibi bir sırada bitireceklerini tahmin ediyorum.


Chievo geçen sezon olduğu gibi bu sezon da küme düşme adayım. Yıllardır ligde tutunuyorlar, zaman zaman üst düzey performans da gösterdiler. Lige ilk çıktıkları sene zirveye oynayan köy takımı imajıyla sempati de toplamışlardı. Ancak; ne Chievo'yu izlemek tat veriyor, ne de Chievo ligde kalmak dışında bir hedef koyabiliyor. Sarı Lacivert renkleri bile kurtarmıyor, Chievo Serie A için yetersiz bir takım. Ligden düşen Catania'dan Mariano Izco'ya 3 Milyon Euro, Maxi Lopez'e 1,5 Milyon Euro bonservis bedeli ödediler. Maxi Lopez de iyice Cenk İşler'e döndü. Catania küme düşsün, Chievo'ya git; Chievo da küme düşerse; seneye ligin yeni takımlarından birinde izleriz muhtemelen. Chievo için iyi ilk 11 oyuncusu yine de. Parma'da, Atalanta'da falan ise iyi yedek olurdu. Inter'den Ruben Botta'yı kiralamak için 1 Milyon Euro ödemişler. 4-3-3'ün neresinde oynatacaklar bakalım. Torino'dan da Nicola Bellomo'yu aldılar; Botta ile aynı mevkinin oyuncusu. Milan'dan kiralanan Valter Birsa ve Inter'den kiralanan Ezequiel Schelotto takımın en önemli oyuncuları olurlar. Inter'den kiralanan kaleci Francesco Bardi de geleceğin iyi kalecilerinden gösteriliyor. Bonservis bedeli ödenmeden alınan; Thomas Mangani ve Riccardo Meggiorini takımda sık sık yer bulurlar. Stopere kiraladıkları Boşnak Ervin Zukanovic'in ismi bir dönem Fenerbahçe ile de anılmıştı. Yine stopere transfer ettikleri Gamberini'ye ise çok iş düşecektir. Sağ beke Sassuolo'dan Pucino'yu transfer edip, sol beke Inter'den Cristiano Biraghi'yi kiraladılar. Biraghi'yi özellikle izleyeceğim. Geçen sezon Drame sol bekte çok iyi performans göstermişti, bu sene bedavaya gitti. Takımın diğer transferleri ; Albano Bizarri, Edimar, Isaac Cofie. Takımdan ayrılan önemli oyuncular var. Drame'yi söylemiştim. Roberto Guana, Kaleci Agazzi, Paul Papp, Rigoni ve elbette Thearau.


Sassuolo güzel takım. Yeşiliyle Siyahıyla, Sakaryaspor'un Süper Lig'e olan özlemini Serie A'da gideriyorum resmen. Geçen sezon ilk kez mücadele ettikleri Serie A'da, zor da olsa kalmayı başardılar. Bunda harcadıkları para ve yaptıkları transferlerin payı büyüktü. Paraları da var belli ki... Biondini, Floro Flores, Cannavaro gibi isimler takımı toparlamıştı. Simone Zaza ve Domenico Berardi zaten iyi golcüler. Özellikle Zaza adamım. Conte ile Milli Takım'da da oynamaya başladı. Modacı tipli teknik direktörleri de bence lige renk katıyor. Lige Cagliari beraberliği ile başlayan Sassuolo; bu yaz nokta transferler yaptı. Aldıkları oyuncular arasında takımda direkt olarak oynayamayacak isim yok. Juventus'a satılan Luca Marrone ve Roma'ya satılan Antonio Sanabria; takıma önemli gelir kaynağı getirdi. Gerçi Sanabria'yı hemen hemen 6 ay önce aldıkları fiyata sattılar ama Marrone gerçekten iyi para getirdi. Sassuolo parayı da akıllı değerlendirdi. Geçen sezon takıma katkı sağlayan Davide Biondini ve Antonio Floro Flores için toplam 4 Milyon Euro harcadılar. Floccari, Zaza, Floro Flores; çok iyi forvet oyuncuları gerçekten. Kaleye Consigli'yi aldılar. 3 Milyon Euro ödediler ama hakkını verir, ikinci hafta itibariyle formayı alır. Paolo Cannavaro'nun bonservisini almaları da önemliydi. Sağ ve sol beke takımda direkt oynayacak iki kilit isim aldılar. Juventus'tan alınan Federico Peluso 4,5 Milyon'a mâl oldu. Hırvat sağ bek Vrsaljko için ise 3,5 Milyon ödediler. Orta sahaya da Inter'den Saphir Taider'i kiraladılar, yine direkt katkı verebilecek bir oyuncu. Takımdan ayrılan oyunculardan Marrone ve Sanabria'yı bir kenara bırakırsak; yokluğu aranılacak bir oyuncu yok. Kurtic'i Fiorentina'ya kiralayıp, Pucino'yu Chievo'ya sattılar. Tommaso Bianchi'yi ise Leeds'e verdiler. Serie A'ya çıkmalarında önemli pay sahibiydi. Laribi Bologna'da, Rossini ise Bari'de kiralık oynayacak.


Palermo'nun Serie B'de çok kalmayacağı belliydi. Önemli oyuncularını Serie B'de bile kadroda tuttular. Dybala, Abel Hernandez, Munoz, Bolzoni, Barreto gibi Serie A futbolcularıyla Serie B'de zaten şansları yüksekti. Şu anki mevcut kadroları da kağıt üzerinde iyi. İlk transferleri ligden düşen Bologna'dan alınan Della Rocca oldu. Della Rocca daha önce de Palermo forması giymişti. Chievo'dan alınan Luca Rigoni takımın tecrübeli oyuncularından birisi. Genelde ise genç ve Serie A tecrübesi olmayan oyuncular transfer ettiler. Bulgaristan'dan transfer edilen Ivaylo Chochev 21 yaşında ve 2 Milyon bonservis bedeli ile transfer edildi. Albinoleffe'den transfer edilen Andrea Belotti'ye de yine 2 Milyon ödediler. 20 yaşındaki Belotti geçen sezon Serie B'de de Palermo forması giymişti. Yine geçen sezon kiralık olarak forma giyen sol bek Achraf Lazaar için Varese'ye 700 Bin Euro ödemişler. Danimarka'nın golcü oyuncularından 23 yaşındaki Simon Makienok; Palermo'nun merak uyandıran transferlerinden... 23 yaşındaki golcü geçen sezon Brondby'de 24 maçta 12 gol atmış. 2,3 Milyon Euro oyuncunun maliyeti. Kosta Rikalı stoper Giancarlo Gonzalez; Palermo'nun 3,8 Milyon ile en pahalı transferi. Gana asıllı İsveçli orta saha oyuncusu Robin Quiason için de 2 Milyon ödemişler, yine genç bir oyuncu; 20 yaşında. Juventus'tan transfer edilen 20 yaşındaki Eric Lanini'yi ise Virtus Entella'ya kiralamışlar. Parma'dan stoper Feddal, Santos'tan sol bek Emerson'u kiraladılar. Bari'den transfer edilen forvet Joao Silva ise kadro derinliğinde yer bulmaya çalışacak. Transferin son günlerinde bedelsiz olarak Trabzonspor'dan transfer ettikleri Sol Bamba da takıma mutlaka katkı sağlayacaktır. Trabzon'un bedavaya bırakması şaşılacak iş, bonservisinden muhakkak para kazanabilirlerdi. Palermo'nun satışından para kazandığı, hatta iyi para kazandığı iki oyuncu var. İkisi de golcü, ikisi de önemli isimler. Özellikle Abel Hernandez'in Hull City'deki performansını merak ediyorum. 12 Milyon Euro kazandı Palermo bu transferden. Ben geçen sezon satılmasını bekliyordum. Kyle Lafferty için ise Palermo ilginç bir seçimdi. 4,5 Milyon'a Norwich'e transfer oldu ve Championship'te oynayacak. 1.90'lık stoper Jevrem Kosnic, bu sezon da kiralık gönderildi. Honved'de oynayacak. Cappeletti bedelsiz olarak Cittadella'ya, Armin Bacinovic bedelsiz olarak Lanciano'ya, tecrübeli sağ bek Nelson bedelsiz olarak Belenenses'e transfer oldu. Cephas Malele de kiralık olarak Entella forması giyecek. Tecrübeli sağ kanat Troianiello da Bologna'ya kiralandı. Palermo'nun bu sezon ligde kalacağını tahmin ediyorum.


Ligin yeni ve en gariban takımı Cesena, ilk hafta Parma galibiyetiyle lige başladı. Sadece 5 oyuncuya bonservis bedeli ödeyebilen Cesena; kalan tüm transferlerini bonservis bedelsiz ve kiralama yöntemi ile yaptı. Adeta yeni bir takım oluşturdular. Yakın geçmişte yükselip, tek sezonda küme düştükleri Serie A'da bu sefer tutunmak istiyorlar. İlk hafta 10 İtalyan oyuncuyla sahaya çıkan deniz atı lakaplı Cesena'nın galibiyet golünü ilk 11'deki tek yabancı oyuncu olan; İspanyol Rodriguez attı. Finansal sıkıntılarda boğulmazlarsa lige renk katabilirler. En pahalı transferleri 500 Bin Euro ödedikleri sol bek Antonio Mazzotta oldu. Parma'dan 300 Bin'e aldıkları Ze Eduardo; bence burada kendisini bulacaktır. Brezilyalı geçen sezon da Ofi'de kiralık oynamıştı. Ben kumaşını, top tekniğini ve enerjisini beğeniyorum. Atalanta'dan 100 Bin'e transfer edilen Franco Brienza; ligde kalma savaşında yine Atalanta'dan transfer edilen stoper Lucchini ile birlikte takıma abilik yapacak. 100 Bin Euro'ya transfer edilen bir başka oyuncu 30 yaşındaki sağ bek Perico. Cesena'nın 3 kalecisi de bu sezon takıma katıldı. Tecrübeli eldiven Federico Agliardi bu isimlerden birisi. Ancak en dikkat çeken isim; Football Manager'in son oyununun da efsane kalecilerinden olan, genç kaleci Nicola Leali. Juventus'tan kiralanan Leali, ilk maçını gol yemeden tamamladı. 33 yaşındaki Walter Bressan ise üçüncü kaleci olarak kadroda yer alacak. Capelli ve Renzetti hariç, savunmadaki diğer tüm oyuncular da bu sezon katıldılar. Kiralık olarak takıma katılan Luka Krajnc, Massimo Volta, Hördur Magnusson ve Constantin Nica bu isimler. Orta sahanın ortasına 4 tecrübeli oyuncuyu aldılar. Emmanuel Cascione, Manuel Coppola, Ricardo Cazzola ve Nico Pulzetti. Özellikle Cascione önemli bir isim olacaktır. Atalanta'dan kiralanan Luigi Giorgi de kanatlarda oynayabilen bir oyuncu. Ancak asıl dikkat çeken isim; sağ kanatta oynayan ve River Plate'den kiralanan Kolombiyalı yetenek Carlos Carbonero. Genç takımdan çıkan Luca Valzania'nın göstereceği gelişimi de takip ediyor olacağım ama muhtemelen ilk sezonunda çok fazla şans bulamaz.


Empoli uzun bir zaman sonra yeniden Serie A'ya yükseldi ve ligde tutunmak için tecrübeli isimleri transfer etmeyi tercih etti. Adamlar üçüncü kaleci olarak bile 37 yaşındaki Maurizio Pugliesi'yi almışlar. Ellerinde de 35 yaşındaki golcü Francesco Tavano var. Forvete yine 35 yaşındaki Massimo Maccarone'yi transfer ettiler. Bir 5 sene önce falan çok beğenirdim, çok iyiydi. Ama bildiğim kadarıyla son birkaç yıldır Serie B'de. Empoli transfer döneminde hiç para harcamadı. En son Chievo'da kiralık oynayan Tiberio Guarente en dikkat çeken transferleri. Sevilla'ya gitmeden önce müthişti, bana göre Luca Cigarini ile birlikte önemli underrated isimlerdendir. Hala 28 yaşında, hâla şansı var. Kale bu sezon Napoli'den kiralanan Luigi Sepe'ye emanet. Stopere iki transfer yaptılar. Biri Novara'dan gelen Romano Perticone, diğeri Hellas Verona'dan kiralanan Matteo Bianchetti. Bianchetti'den umutluyum. Udinese'den 3 genç oyuncu kiraladılar. Piotr Zielinski, Emanuele Rovini ve Rodrigo Aguirre. Dikkat çeken 3 kiralık isim ise; Inter'den gelen Diego Laxalt, Fiorentina'dan gelen Matias Vecino ve Torino'dan gelen Simone Verdi. Takımdan ayrılan en önemli isim uzun süre Empoli forması giyen Francesco Pratali.

Bu sezon yine çok zevkli bir Serie A bekliyorum. Sassuolo sürpriz takımım. Lazio beklenti altında kalacak muhtemelen. Roma, Napoli arasında yine ikincilik çekişmesi bekliyorum. Juventus teknik direktör değişikliğine rağmen açık ara en iyi kadroya sahip ve bir sezonda yıkılmaları zor. Milan ve Inter yine 5-6 gibi sıralara oynarlar. El Sharaawy, Torres, Bonaventura çok ilginç işler yaparsa Milan şaşırtabilir. Ligde kalma yarışı yine bol rekabet içerir. Sampdoria zorlanabilir. Chievo bu sezon gider. Cesena ve Empoli'nin ise tutunabileceklerini düşünmüyorum. Ama ikisi de renk katacaktır. Cesena ilk hafta aldığı galibiyetle bunu gösterdi. Simone Zaza iyice parlar. Juan Sanchez Mino etkiler. Parma ve Torino ise geçen sezonu mumla arayabilir. Salih'in performansı elbette hepimizin takibinde olacak. Umarım ileride daha fazla Türk oyuncuyu yurtdışında izleriz. En azından gelişeceklerine inancım olur. Türkiye'de -özellikle mental olarak- gelişmek çok zor.
12 Eylül 2014 Cuma
Yazan: steven_stiffler
Kategori :

Tozlu Sayfalar

Öne Çıkan Yayın

Verona ile Kasıp Kavurduk - FM 2017

Çoluk çocuk sahibi olacak yaşa geldim ama hala Football Manager geleneğini sürdürmekten büyük keyif alıyorum. Benim için bu geleneklerden...

Takip Ettiklerim

Kategoriler

Yazar Kafe

Translator

- Copyright © Serkan Özerik -