Yazan : steven_stiffler 21 Nisan 2012 Cumartesi

4 aydır sinemaya zaman ayıramıyor olmak, yeni evli olduğun eşine zaman ayıramamakla benzer bir sıkıntıdır belki de... Tamam hiç evlenmedim ama bir varsayım salladım. Belki tutar, belki tutmaz. Son 2 yazıda Steve Carrell filmlerinden bir sahneyle giriş yapıyorum. Güzel adamsın ama bir Alex değilsin Steve abi...

Normalde böyle bir afişli, böyle bir konulu filmi oturup izleyeceğim aklımın ucundan bile geçmezdi. O akşam bünyemde bir zombi gereksinimi hissettim. Tabi The Walking Dead'in sezonunun da bitmesiyle acil bir arayışa girdim. Bu konuda adamlarımdan Simon Pegg'in güzel bir filmi vardı. Fido'yu da vakit geçsin, çok güzel birşey olmasa da olur mantığıyla izlemeye koyuldum. Herkesin evinde zombi beslediği, zombi beslemenin zenginlik belirtisi olduğu bir yer düşünün. Böyle absürt bir konudan insan ne bekleyebilir ki? Şahsen zombi besleyen biri olsam, en fazla yapacağım uyuz olduğum insanları korkutmak olurdu. Tabi zombiden ben korkmazsam, ölü lan bu.

The Social Network'te çok iyi bir oyunculuk performansı sergileyen Jesse Eisenberg'in ilk başrolü sanırım. Tamam, The Social Network'te Zuckerberg performansında çok iyiydi ama bence bu tip sümsük rollere daha iyi gidiyor. Zombieland'te de öyleydi. Yine zombi dedim bu arada, zombili bili bili bom. Filmden çok keyif aldım ama sonunu sevmedim. Mike karakterini çok sevdim, hatta bence bugüne kadar izlediğim filmlerdeki en sağlam karakterlerden birisiydi. O yüzden diyorum ya, sonunu sevmedim diye. IMDB'de buçuklu veremediğimden filme 7 puan verdim ama ederi 6,5.

Farklı bir konusu, fakat bir o kadar da yavanlığı var. Aslında sıkıcı da değil, ağır temposuna rağmen seyir olarak oldukça akıcı. Futbol ve aile üzerine kurgusu var. Fakat bunun çok dışında çıkıp siyasi ve dini bir konu üzerine de yoğunlaşıyor. Belki de ondandır ki; beklentilerimi karşılayamadı. Ya da film olarak iyi diyebilirim ama tarz olarak ben sevemedim. Zaten adını da kopyala yapıştır yaptım.

Eğer Steve Carrell bir futbolcu olsaydı; "Yok böyle bir gol!" dedirtecek pek çok gol atardı. Bu kadar vasat konulardan bu kadar iyi filmler çıkarmanın tarifini ancak böyle yapabildim. Öyle güzeldi ki; keyif alma kısmının çok çok üstüne çıktım. Chuck dizisini çok sevdiğimden, filmi de çok sevdim. Benzerlik illa ki var. Becoming Jane ile beraber Anne Hathaway'i en giyinik gördüğümüz film herhalde. Ajan rolü müthiş yakışmış. Pek çok komedi filmini katlar. Çok ince espriler ve muazzam sahneler var. Özellikle dans sahnesinde gülmekten yerlere yattım. Full aksiyon, full komedi; iyi bir film. Kendi kategorisinde 8/10 puanı hakediyor.

Eğer o gece son koltuk "bayan yanı" diye tabir edilmeyip, bana bilet verilseydi; belki de bindiğim otobüste bu film olmayacaktı. Varlığından haberim yoktu. Konusu ve bu konuya bağlı başlangıcı oldukça güzeldi. Akıcı ilerleyişi, belli bir tempoya sahip olması da izlenebilirliğini arttırıyor. Başroldeki hatun olmamış. Bir Son Dilek için daha iyisi olmalıydı. Bana sonunun çok oldu bittiye getirildiğini düşündürdü. Spoiler vermek istemiyorum, o yüzden şöyle diyeceğim. Eğer filmin senaryosunu ben yazmış olsaydım her iki karakter için de bir "son" yazardım. 6,5'tan 7...





Tozlu Sayfalar

Öne Çıkan Yayın

Verona ile Kasıp Kavurduk - FM 2017

Çoluk çocuk sahibi olacak yaşa geldim ama hala Football Manager geleneğini sürdürmekten büyük keyif alıyorum. Benim için bu geleneklerden...

Takip Ettiklerim

Kategoriler

Yazar Kafe

Translator

- Copyright © Serkan Özerik -