Archive for Ağustos 2015

Yolun Açık Olsun Güzel Adam


Gün geliyor herkesin yeri doluyor. İnsan en sevdiklerinin yokluğuna alışıyor. Moussa Sow transferi o dönem çok büyük bir psikolojik hamleydi. Kimselerin gelmediği, çok zor dönemdeki Fenerbahçe'ye geldi. İlk maçında golünü attı. İlk golünü de, son golünü de canlı canlı izleme fırsatı buldum. Güzel yürekli adam. Taraftarın büyük geneli en kötü gününde bile destek oldu. Forvet olarak geldi, solda oynamak zorunda kaldı. Buna rağmen 3,5 senede 60 gol attı. Bir dönem yokluğu çok büyük dert oldu. "Yaşamak için muhtacız havaya, suya; bir de Moussa Sow'a" dedik. Katkısı çok oldu. Yolların ayrılma vakti gelmişti. Formanın hakkını verdi, iyi de para kazandırdı. Artık Beşiktaş maçları 0-0 başlayacak. Yolu açık olsun. Yaşattığı tüm coşku, attığı jeneriklik goller, formanın hakkını verdiği her damla ter için teşekkürler Moussa Sow.
31 Ağustos 2015 Pazartesi
Yazan: steven_stiffler

Ağustos'ta Şampiyon

Başlık çok iddialı oldu, kabul ediyorum. Babalarımızın, abilerimizin yanında çok sayılmaz ama 26 yıllık Fenerbahçelilik tecrübemde ben dün akşamki maçı tanıyorum. Daha önce pek çok kez izledim ve kazandığımızda hep Fenerbahçe şampiyon oldu. Bazı maçlar özeldir. Bazen rakibin çirkefliği, bazen hayatın adaletsizliği, bazen de Fenerbahçe özel kılar. Antalyaspor maçı hepsinin olduğu ve özel olarak hatırlanacak bir maç oldu. 2011'den beri her son dakika golünde hep Gaziantepspor maçını andık durduk. Yeri geldi öyle maçlarımız oldu. Özellikle Emenike'nin Kayseri Erciyes'e son dakikada attığı kafa golü, Egemen'in Bursaspor'a attığı gol çok özeldi. Ancak Kadıköy'de bunları yaşamak bambaşka bir duygu oluyor. Gaziantepspor maçında tribündeydim, malum videoyu bilirsiniz. Dün akşamı da canlı canlı yaşamak kısmet oldu.

Gebze'den Kadıköy'e genelde 45-50 dakikada giderim. Dün trafik nedeniyle 3 saat sürdü. Apar topar atıştırdım, Nazlı'nın havasını soludum ve stada yürüdük. Sonrası klasik maç. Elbette Nani, Van Persie gibi Eto'o'yu da izlemek güzel. Ufak çaplı bir memnuniyetsizlik vardı yine. Nani'nin golü biraz olsun rahatlattı. Sonra ikinci yarı tek forvete yakın sistemle toparladık. Yine, yeniden iyi oynarken golü yedik. Üstelik Antalyaspor'un yeni transferi, muhtemelen takımda Eto'o hariç arkadaşlarının ismini bile bilmeyen, FM'den tanıyıp sevdiğimiz Guilherme'den... Hem de ilk isabetli şutta. Sonrası tam bir sinir harbi. İyi oyun, baskı, direniş, stres; hepsi aynı anda yaşandı. Antalyaspor geleneksel yatışlara başladı. Kadıköy'de gelenektir, beraberliğe gelen yatar. Böyle şampiyon olan "büyük kulüp" bile çıktı buradan maalesef. Son bölümlere kadar inandım. Beni bilen bilir; söz konusu Fenerbahçe olduğunda son ana kadar vazgeçmem. Hayatımın genelinde böyle olamıyorum. Fenerbahçe başka. Son 5-6 dakika stres arttı. Özellikle Diego'nun girmeyen kafa şutu, ceza sahasına kadar rahat gelip gol vuruşunu yapamıyor olmak puan kaybı ihtimalini güçlendirdi. O an insan kim iyi, kim kötü düşünmüyor. Maçın en kötü oyuncusunun bile atacağı bir gol unutulmaz olacak. Antalyaspor'un yatışları kadar hakemin isabetsiz ve gerginlik veren kararları da insanı kahrediyor. Olmayacak diyorsun, sonra bir mucize geliyor. Sürenin dolduğunu söyleyenler futbol konuşmasın, bu kadar cahillik bu ülkeye bile fazla.


Duraklamalar oynanıyor, Fenerbahçe istiyor ama Antalyaspor da kovalıyor. Bulsalar atacaklar. Derken çok eleştirilen Diego faul alıyor. Pozisyon faul ama ben tribünde bile Diego'nun faulü aldığını söyledim. Gözüm sürekli hakemdeydi, o top oraya gelene kadar sürekli Bülent Yıldırım'a baktım. Son 5-6 dakikadır stres inanılmaz, tam bir Gaziantep maçı havası. Kıvanç'ın sesi çıkmıyor. Ben heyecanlıyım. Yeri geliyor bağırıyorum, yeri geliyor isyan ediyorum. Kıvanç bir sigara yaktı, sanki o sigarayı içmesi saatlerce sürdü. "Diego vurmasın, Nani vursun" diye bağırıyorum. O an düşünemiyorsun Diego'nun vurma ihtimali olmadığını. Elbette Nani vuracak. Nani topun başına geliyor, çoğunluk sessiz. Kıvanç yine konuşmuyor. Arada "hadi oğlum" sesleri duyuluyor. Benim öngörüm ise; "Kaleyi tutsun kesin gol, en temiz vuruşu yap, sadece barajı geçir" şeklinde. Videoya çeksem mi diye saniyelik bir düşünce kafamda. "Ulan ben çeksem gol olmaz, nasıl olsa birileri çeker" diyorum. İnanıyorum. Hakemin düdüğüyle birlikte Nani'ye çok kısa bir baktım, sonrasında sadece topun fileye temasını hatırlıyorum. Nani'ni vuruş şeklini canlandıramıyorum gözümde. İnanamıyorum. Yanımdaki Kıvanç'a bakıyorum. Gaziantepspor maçındaki kendimi görüyorum. O an zaten tribün yıkılıyor. Fenerbahçeli olmanın, bu güzel duygunun en güzel anlarından birini canlı canlı yaşıyoruz. Bunun üzerine bir sarhoşluk yok, olamaz. Stattan çıkmak istemiyor insan, çıkarken de sürekli tezahüratlar.

"Başka yol yok, tüm yollar çıkıyor sana..."

Eve geldiğimde hala dilimde. Sabah uyandığımda da öyle... Gecenin kahramanı Nani. Transferini gecelerce uykusuz kalıp beklediğimiz, geldiğinde tüm dertleri unuttuğumuz Nani. Mart'ı, Nisan'ı, Mayıs'ı beklemeden; daha 3.hafta, Ağustos ayında sımsıkı kenetleniyoruz. Ne yorgunluk kalıyor, ne dert. Ne stres kalıyor, ne sendrom. Fenerbahçe bir kez daha hayata sımsıkı bağlıyor.
Yazan: steven_stiffler
Kategori : ,

Chievo 4 - 0 Lazio | Oha


Dün yorucu bir gündü. Fenerbahçe maçından döndüğümde saat çok geç olmuştu. Instagram'da Lazio hesabında 4-0'lık sonucu gördüm, şaşırdım. Chievo'nun kazandığını öğrenince "oha" dedim. Lazio'nun elbette Chievo'ya kaybetmesi sürpriz değil ama 4-0 çok büyük hezimet. Üstelik 1 hafta içinde 2 maçta 7 gol yemek ve hiç gol atamamak Lazio'nun iki sezondur en büyük hüsranı. Sadece golleri izledim. 48 saniyelik videoya 4 golü nasıl sığdırmışlar şaşırdım. Meggiorini'nin ikinci golde Paloschi'ye yaptığı asist müthiş. Berisha'nın kalecilik performansı kötü. Lazio için yıkım değil ama büyük hezimet. Milli maç arası girmesi hayırlı iş.

Chievo : Bizzarri; Frey, Gamberini, Cesar, Gobbi; Birsa (81' Pepe), Rigoni (73' Cacciatore), Hetemaj, Castro; Meggiorini (87' M'Poku), Paloschi.

Lazio : Berisha; Basta (46' Patric), De Vrij, Gentiletti, Radu; Parolo, Cataldi, Lulic (46' Morrison); Candreva (59' Anderson), Kishna, Keita Balde.

Sarı Kart : Cataldi

Goller : 12' Meggiorini, 30' ve 68' Paloschi, 45' Birsa
Yazan: steven_stiffler
Kategori : ,

Tottenham 0 - 0 Everton | Olmuyor


İzlerken zaman zaman sıkıldığım, bir o kadar da keyifli bir maçtı. Sanırım sıkılmam Tottenham'ın gol atamamasından kaynaklandı. Dünyanın pozisyonunu harcadılar. Mason kaçırır, Bentaleb kaçırır; eyvallah. Ama Harry Kane'in muazzam bir pasta, muazzam bir savunma arkası koşuda o pozisyonu kaçırması klasını sarsar. Tottenham'ın çok arayacağı puanlar. Ligde 4 maç oynandı, ne oynuyorlar belli değil. Yeni bir kadro da yok sahada, Alderweireld hariç geçen sezonun kadrosu. O da yabancılık çekecek oyuncu değil, saha içi rolü de belli zaten. Pochettino'nun iki yıldır oynatmaya çalıştığı oyun benim artık canımı sıkmaya başladı. Tamam Tottenham asla elit bir kulüp değil ama en azından göze zevk veren futbol oynayan ve skora giden bir takımdı. Ligde 4 haftada alınan 3 puan yakışmıyor. Howard'ın da hakkını vermek lazım, çok kurtardı. Spurs'un kadrosu varlık içinde yokluk. Klaslarını tartışmayacağım ama Tottenham seviyesinde bir kadro ve kulübe değil. Acilen Eriksen'in dönmesi, Son'un takıma monte edilmesi lazım.

Tottenham : Lloris; Walker, Alderweireld, Vertonghen, Rose; Dier, Bentaleb; Dembele (53' Alli), Mason (85' Pritchard), Chadli; Kane.

Everton : Howard; Coleman, Stones, Jagielka, Oviedo; McCarthy, Barry; Kone (84' Deulofeu), Barkley, Cleverley (45+1' Mirallas); Lukaku (69' Naismith).

Sarı Kartlar : Barry, Alli, Bentaleb, Dier, Chadli.
Yazan: steven_stiffler
Kategori : ,

Uefa Avrupa Ligi Grupları


Avrupa Ligi son formatıyla bana son yıllarda daha çok keyif veriyor. Burada Platini'nin hakkını vermek lazım. Grup aşaması ve çok fazla takım olması bu kupaya yakıştı. Bu ligi grup grup yorumlamak biraz zor olacağı için; beni ilgilendiren Fenerbahçe, Tottenham ve Lazio gruplarını yazacağım.

Fenerbahçe genelde kura çekimlerinde sona kalırdı. Bu kez ilk grup olan A Grubu'ndayız. İsim olarak Şampiyonlar Ligi kalibresinde bir grup oldu. İskoç Şampiyonu Celtic, Hollanda'nın köklü kulübü Ajax ve Norveç'ten Molde ile eşleştik. Özellikle Ajax ve Celtic isimleri çok ciddi isimler olsa da; iki ekip de eski gücünden uzak gözüküyor. Celtic kadrosuna baktım bu arada, çok kaliteli isimler var. Özellikle stoper hattı tam anlamıyla genç ve potansiyelli isimlerden oluşuyor. Orta sahada mücadeleci profili olan oyuncular var. Hücum hattında ise Leigh Griffiths'e güveniyor gibiler ama Scepovic ve Nadir Çiftçi de mutlaka yer bulacaktır. Bu grubun en keyifli yanı genç teknik direktörlerin çalıştırdığı takımlar olması olabilir. Molde'nin teknik direktörü hariç; 3 kulübün hocası da oldukça genç isimler. Vitor Pereira 47, Frank De Boer 45 yaşında olsa da taze kariyerleri var. Hem Ajax, hem Celtic Şampiyonlar Ligi'nde yer alması gereken kulüpler. Ancak ikisi de elendi ve ikiside CL için tecrübesiz kadrolara sahip. Ajax'ta Fischer, Serero, Milik, El Ghazi gibi isimler heyecan veriyor. Molde biraz daha kapalı kutu elbette. Tribünü olan kulüpler olması elbette güzel bir ayrıntı. Celtic ile beraber gruptan çıkarız diye düşünüyorum ama sahada konuşmayı beklemek daha doğru.

Dnipro'yu Juande Ramos'tan beri takip ederim. Her sezon üstlerine koydular ve geçen sezon Avrupa Ligi'nde final oynadılar. Önemli bir ekip ama en önemli kozu olan Konoplyanka'yı kaybettiler. Bir diğer önemli kozları olan Kalinic de Fiorentina'ya satıldı. Savunma anlamında güçlü bir takım, geçen sezonki direnişini gösterebilir ama grubu da oldukça dişli. Lazio her ne kadar Şampiyonlar Ligi mücadelesini haketse de; Avrupa Ligi'nde devam edecek. Kadro kalitesi en yüksek olan, hatta Çeyrek Final'den aşağıda kalmaması gereken bir ekip ama ciddiye alacaklar mı o önemli. Saint Ettienne'nin de şansı var elbette. Bu grup biraz savunma ağırlıklı bir grup olacak gibi gözüküyor ama isim olarak kaliteli ekiplerin yer alması heyecanlı kılıyor. Rosenborg'un kadrosu biraz zayıf doğal olarak ama sürpriz yapabilirler mi merak ediyorum. Lazio'nun G Grubu'nda en az 10 puan alacağını düşünüyorum.

Tottenham'ın yer aldığı J Grubu tam bir Şampiyonlar Ligi grubu oldu. Monaco ve Anderlecht gibi Şampiyonlar Ligi kalibresinde ekipler var. Tottenham yine ciddiye almaz diye tahmin ediyorum. Ancak Pochettino'nun da suyu ısınıyor gibi. Normal şartlarda Tottenham'ın Avrupa Ligi'nde en büyük favorilerden olması gerek. Monaco en son Kurzawa'yı satarak güç kaybetti ama kadrosunda hala çok kaliteli isimler var. Bence grubun favorisi Monaco. Tottenham ve Anderlecht çekişir gibi gözüküyor. Ciddiye alırsa Tottenham da Monaco ile birlikte rahatlıkla gruptan çıkar. Azeri temsilcisi Qarabağ'nın aldığı her puana sevinirim. Azerbaycan'da yaşadığım sürede çalıştığım şirketin takımı. Her ne kadar bir atkılarını alıp gelemesem de... :)

B Grubu'nda Rubin Kazan, Liverpool, Bordeaux ve Sion var. Yine kaliteli ve seyir zevki yüksek bir grup olacağını düşünüyorum. Liverpool mutlaka çıkacaktır ama ikincilik için heyecan verici bir kapışma bekliyorum.

C Grubu'nda Dortmund oldukça rahat çıkacak gibi gözüküyor. Krasnodar ve Paok çekişir. Qabala'nın şansı az ama dilerim renk katarlar. Krasnodar'da Joazinho'yu izlemek yine keyif verecektir.

D Grubu'nda Napoli'nin rahat olacağını tahmin etmek zor değil. Brügge geçen sezonki gibi bir performans gösterirse Napoli'yle beraber çıkar. Ama Legia gibi güçlü bir tribünü olan takım da yabana atılmamalı. Danimarka temsilcisi Midtjyland ise kapalı kutu. Pione Sisto şov yaparsa takımdaki son senesi olacak.

E Grubu oldukça tatsız bir grup olacağa benzer. Villarreal elbette favori. Rapid Vien'i elemelerde izlemedim ama Ajax'ı elemişlerdi. Shakthar'a da dışarıda yenilmemişler. Viktoria Plzen ve Dinamo Minsk maçları turnuvanın en keyifsiz maçları olmaya aday olabilir.

F Grubu Marsilya için kolay gibi gözükse de hiç güvenmediğim bir takım. Gröningen ve Braga sürpriz yapıp lider bile çıkabilir. Braga forveti Ahmed Hassan'ı dikkatle izleyeceğim. Slovan Liberec grubun zayıf halkası ama mutlaka puan alacaklardır.

Beşiktaş'ın da yer aldığı H Grubu da ne olacağı belli olmayan gruplardan. Sporting Lizbon çıkacak gibi gözüküyor. Özellikle Jorge Jesus'un bu turnuvadaki performansı ve Sporting'in kadro kalitesi ortada. Manuel Fernandes kesinlikle Beşiktaş'a gol atacak, Beşiktaşlı olmak bunu gerektiriyor olabilir. Skenderbeu ilk defa bu sezon duyduğumuz bir takım. Beşiktaş'ın geçen sezonki grubuna göre daha kıran kırana geçecek bir grup olduğunu düşünüyorum.

I Grubu'nda Basel ve Fiorentina karşılacak. Basel'in eski hocası şimdi Fiorentina'da görev yapıyor. İkisinin kolay çıkacağı bir grup. Özellikle Belenenses turnuvanın en zayıf halkalarından. Lech Poznan taraftar gücüyle renk katabilecek bir takım.

K Grubu Schalke hariç tüm maçların ilk yarılarının 0-0 bitebileceği bir grup. İkincilik için oldukça çekişmeli geçecek ve berabere bitecek maçlar görüyorum. Sparta Prag biraz daha ağır bassa da Asteras Tripolis ve Apoel sürpriz yapabilir. Rum ve Yunan takımlarının aynı grupta olmaları da ilginç oldu.

Son olarak L Grubu, Atletic Bilbao'nun üstünlüğüyle geçecek gibi dursa da; Augsburg'un ne yapacağı belli olmaz. Başakşehir karşısında izlediğim tecrübesiz Alkmaar'dan pek bir beklentim yok. Partizan'da yine gözler Zivkovic'te olacak.
30 Ağustos 2015 Pazar
Yazan: steven_stiffler

Ne İzledim? #49


Seann William Scott görünce mutlu olmayan bizden değildir. Hep fırlama karakterlerine alıştık ama dram oyunculuğunu da çok beğeniyorum. Özellikle bu sahneyi seçtim, çok hayatın içinden geldi bana. Emeklerimizin arkasından böyle bakıyoruz çünkü. Sevgimizin arkasından böyle bakmak zorunda kalıyoruz ya da böyle bakmak zorunda bırakılıyoruz.

Emma Roberts olmasa izlenmez. Sıradan bir kimliğini bulamamış ergen sorunu filmi aslında. İçine biraz sanatsallık katalım demişler ama o bile yetersiz kalmış bence. Pek bir sıcaklığı da yok zaten, ortalama bir zaman geçirme filmi.

Winona Ryder ve Slater'ın hastasıyım ama bu filmde eksik bir şeyler sezdim. Kara mizahı belki dönemine göre iyi olabilir ama işin ilginci çekildiği dönemde de pek tutmamış film. Kesinlikle sıkıcı değil ama beklentiyi yüksek tutmalık da değil. Winona ve Slater mükemmel çift olmuşlar, bu tartışmaya kapalı.

Filmlerde sık sık gözümüze sokulan bir Amerikan aile modeli izliyoruz aslında yine. İlgi çekici konusuna ve Seann William Scott'a rağmen hikayenin işleyişiyle sınıfı zar zor geçmiş bir film oldu gözümde. Bende asla unutulmayacak özel bir anı bıraktı, o başka. Ted'in içinde bulunduğu durum da benim ruh halime yakın olduğu için severek izledim. Ama etkileyici bir hikaye olabilecekken vasatta kalması da üzdü.

Ruh halime yakın filmler izlemeye devam ediyorum. İşin ilginci öyle denk geliyor olması. Filmlerde çizilen "Cool Amerikalılar" imajı da beni etkiliyor. Keşke biz de bu kadar rahat insanlar olabilsek diyorum bazen. Film ortalama bir romantik komedi. Ancak çok tatlı ve ayarında tespitler ve replikler barındırıyor.

Bak, aşk karmaşıktır.
Kafa karıştırıcı, korkutucudur.
Ve... Acı çektirir, berbattır.
Ama şimdi sana bakıyorum.
Riske atmak istiyorum.
Biliyorum hata olabilir.
Biliyorum birbirimizi mutsuz edebiliriz.
Ama bunu olmak için küçücük bir şansımız varsa...
Senden pişman olmaya ömür boyu varım.

Yalnız repliği yazarken çok duygulandım lan :(

Ya İngilizlerin mizah anlayışı çok farklı ya da biz hiç komedi filmi izlemedik. Gerçekten filmle alakalı tüm yorumlar komedi olduğu yönünde. Merak uyandırdığı oldu ama genel olarak baydı. Gemma Arterton'ın duru güzelliği izletiyor ama diğer oyuncular çok iticiydi. Bu arada "Gemma Arterton'ın duru güzelliği" az kalır. O ne güzellik yahu?

Yazan: steven_stiffler
Kategori :

Şampiyonlar Ligi Grupları


Son yıllarda Şampiyonlar Ligi bile seyir zevkinden ödün vermeye başladı. Bunda elbette futbolun katili Uefa'nın da çok büyük payı var. Biz Fenerbahçeliler için ise; uzun süredir bu turnuvada yer almamak keyif kaçırıcı. Sürekli grup formatı değişiyor, torbalarla çok fazla oynanıyor ve bu durum eskiden iple çektiğimiz Şampiyonlar Ligi maçlarını sıradanlaştırıyor. Yeni sezonda belirlenen gruplar da bana pek heyecan vermedi ama adettendir. Şampiyonlar Ligi en güzel turnuvadır. Pek çok hüznü, mutluluğu; dolu dolu hikayeleri içerir.

A Grubu
Real Madrid
Paris Saint Germain
Shakthar Donetsk
Malmö 

Aslında her grup benzer, hepsinde zayıf halka var ve hepsinde çıkacak takımlar az çok belli gibi. Bu grupta Real Madrid ve PSG üstünlüğünü tahmin etmek güç değil. Fenerbahçe ve Rapid Vien'i eleyerek alışık olduğu bu lige katılan Shakthar Donetsk de kurayla birlikte üçüncülüğü zaten kabullenmiştir. PSG bir yılda 4 tane kupa kazandı. Buna rağmen Blanc'ın tarzı çok hoşuma gitmiyor ve PSG maçları zaman zaman sıkıcı oluyor. Ancak geçen sezon Şampiyonlar Ligi'nde oldukça keyifli maçları vardı. Benitez'in Real Madrid'ine göre daha derli toplu gözüküyorlar. Real Madrid'in biraz zamana ihtiyacı var gibi gözüküyor ve PSG bu süreci iyi değerlendirip bu grubu lider olarak tamamlayabilir. Grubun zayıf halkası olan Malmö; bu grupta bu sezonun kupa kazanmayan tek takımı. Celtic'i eleyerek önemli bir başarıya imza atarak gruplara kaldılar ve diğer dördüncü torba takımlarına göre en azından CL geçmişi olan bir kulüp. En büyük dezavantajları ise; PSG deplasmanında başlayıp, Real Madrid deplasmanında bitirecek olmaları. 

Tahminim : PSG (13 Puan), Real Madrid (13 Puan), Shakthar Donetsk (6 Puan), Malmö (1 Puan)

B Grubu
PSV Eindhoven
Manchester United
CSKA Moskova
Wolfsburg

Dördüncü torbanın en dişli takımı Wolfsburg, geçen sezon Bundesliga'nın en keyif veren takımıydı. Sezonu kupayla bitirdiler ve emeklerinin karşılığını aldılar. Ligi ikinci bitirerek de akarı kokarı olmadan Şampiyonlar Ligi'ne geldiler. Kevin De Bruyne hala Manchester City'ye imza atmış olmasa da büyük ihtimalle oraya gidecek. Takımın en büyük kozu gidince diğer isimlere daha çok iş düşecek. Ne kadar kaliteli bir kadro olsa da, De Bruyne'ü arayacaklardır. Luiz Gustavo, Rodriguez, Schürrle takımın en büyük kozları. Bas Dost geçen sezonki çıkışını sürdürürse yine önemli bir silah olabilir. PSV Eindhoven da en büyük kozu olan Memphis Depay'ı Manchester United'a satmıştı. Şimdi aynı grupta olacaklar. Baştan da söylediğimiz gibi; Şampiyonlar Ligi içinde farklı hikayeler de barındırır. Bu hikayelerden birini bu sezon Memphis Depay için yazabiliriz. Eski günlerini arayan ve eski kalitesinden uzak olan Manchester United; tecrübesiyle bu grubun en büyük favorisi olsa da ikinci ve üçüncüyü kestirmek çok güç. Çok dengeli bir grup olacağını; United'ın bile maç kaybedeceğini düşünüyorum. CSKA Moskova biraz daha zayıf halka gibi duruyor ama soğuk hava etkeniyle önemli sürprizler yapabilir. Schürrle, Luiz Gustavo, Doumbia, Musa, Depay, Schweinsteiger, Rooney gibi yıldızlarıyla Şampiyonlar Ligi'ne yakışan bir grup.

Tahminim : Manchester United (11 Puan), Wolfsburg (8 Puan), PSV (8 Puan), CSKA Moskova (5 Puan)

C Grubu
Benfica
Atletico Madrid
Galatasaray
Astana

Galatasaray'ın yer aldığı, Uefa Avrupa Ligi tadında bir C Grubu. Yıldızlarını satmış olsa da hala kaliteli bir kadrosu olan Atletico Madrid, tecrübeli ve yıllardır çalıştığı hocasıyla yollarını ayırmış Benfica ve ligin sürpriz takımlarından Kazak temsilcisi Astana. Astana hariç her takımın 6 puanı garanti gibi gözüküyor. Bu durumda kalan maçlarda stratejik hamleler, sakatlıklar, kartlar çok belirleyici olacak. Elbette -şu anki haliyle- Galatasaray 3. olacak. Eminim Galatasaraylılar da bunu kabul ediyorlardır. Bu grubun ilginç hikayesini de Atletico Madrid'in Benfica'ya sattığı Meksikalı Raul Jimenez yazabilir. Sağ bek Silvio da yine Atletico Madrid'in oyuncusu. Atletico en kaliteli kadroya sahip, bu grubu lider bitireceklerdir. Galatasaray'ın ise şansı az ama Uefa Avrupa Ligi de iyi bir teselli olabilir. Astana'da Nemanja Maksimovic parlayabilecek bir isim.

Tahminim : Atletico Madrid (15 Puan), Benfica (13 Puan), Galatasaray (7 Puan), Astana (0 Puan)

D Grubu
Juventus
Manchester City
Sevilla
B.Mönchengladbach

Öyle bir grup ki; dördüncü torbadan bile çerez bir takım gelmedi. Mönchengladbach bu gruba düşünce üzülmüştür. Juventus geçen sezonun kupa canavarı, CL finalisti. Sevilla Uefa şampiyonu. Manchester City ise yıldızlar topluluğu. Mönchengladbach için intihar grubu. Ne olacağının kestirelemeyeceği en karmaşık grup. Sevilla'nın göze hoş gelen futbolu, City'nin ligde çok iyi oynasa da CL'de bir türlü başarıyı yakalayamaması, Juventus'un oturmuş düzeni tahminleri karmaşıklaştırıyor. Yine de tahmin yazayım :

Juventus (10 Puan), Manchester City (9 Puan), Sevilla (9 Puan), Mönchengladbach (3 Puan)

Sevilla yine üçüncü olup Uefa Avrupa Ligi almasa bari.

E Grubu
Barcelona
Roma
Leverkusen
Bate Borisov

Barcelona'nın lider olacağı, diğerlerinin sıralamayı belirleyeceği bir grup. Roma ve Leverkusen arasındaki ikincilik çekişmesi keyif verecektir. Lazio'yu eleyen Leverkusen'in, Lazio'nun ezeli rakibi Roma'yla eşleşmesi de ilginç oldu. Roma'nın kadrosu daha zengin ama sanki Leverkusen daha bir "takım" gibi. Barcelona'ya içeride çelme takan çok büyük avantaj sağlar.

Tahminim : Barcelona (14 Puan), Roma (10 Puan), Leverkusen (10 Puan), Bate (0 Puan)

F Grubu
Bayern Münih
Arsenal
Olympiakos
Dinamo Zagreb

Yahu bu takımlar hep birbiriyle oynuyor gibi geliyor bana. Bu gruptaki 4 takım da geçen sezon kupalar almış. Bayern Münih kadrosunda taşlar epey yerinden oynadı ama kalitesi tartışılmaz elbette. Arsenal için ise oldukça çıkılabilecek bir grup. Olympiakos'un işi zor, Dinamo Zagreb renk katabilir. Zagreb kadrosunda eski Olympiakoslu Machado da var. Sürprize açık bir grup ama liderlik olarak değil. 

Tahminim : Bayern Münih (14 Puan), Arsenal (11 Puan), Olympiakos (3 Puan), Dinamo Zagreb (3 Puan)

G Grubu
Chelsea
Porto
Dynamo Kyiv
Maccabi Tel Aviv

Chelsea lige kötü başladı ama Mourinho'nun Şampiyonlar Ligi'ni daha çok sevdiğini düşünüyorum. Burada sürprize yer vermez. Porto'nun kadro kalitesi Dynamo Kyiv'den yukarıda olsa da topun yuvarlak olması Kyiv'e şans tanıyacaktır. Porto ile Dynamo Kyiv arasında çekişme olabileceğini düşünüyorum. Maccabi Tel Aviv renk katabilir. Geçen sezon çift kupa almışlar. Bir dönem Chelsea'de oynayan Tal Ben Haim de Maccabi Tel Aviv kadrosunda yer alacak. Porto - Chelsea eşleşmesi Mourinho açısından ilginç olacak.

Tahminim : Chelsea (12 Puan), Porto (9 Puan), Dynamo Kyiv (8 Puan), Maccabi (2 Puan)

H Grubu
Zenit
Valencia
Lyon
Gent

Uefa Avrupa Ligi gibi grup. Zenit, Valencia, Lyon isimleri Şampiyonlar Ligi için önemli isimler olsa da; hepsinin aynı grupta yer alması grubu ilginç kılmış. Kim favori dersek; Zenit diyebilirim. Ama Valencia'nın kadrosunun kalitesi de tartışılmaz. Lyon geçen sezon çok iyiydi, kadrosu da genç ve başarıya aç. Bunların yanında iyi transferleri de var. Gent kapalı kutu. Tahmini zor gruplardan biri. Valencia ve Lyon'un çıkması daha iyi olur gibi.

Tahminim : Lyon (9 Puan), Valencia (9 Puan), Zenit (8 Puan), Gent (3 Puan)
29 Ağustos 2015 Cumartesi
Yazan: steven_stiffler
Kategori :

Fenerbahçe 3 - 0 Atromitos


Herkes galibiyetten emindi ama galibiyet için tribün de futbolcular da çabalamaktan vazgeçmedi. Erken attığımız gol elbette bir rahatlık sundu. Çok erken geriye yaslandık mesela. Atromitos gibi kapasitesi belli bir takıma çok fazla top tutturduk ilk yarıda. Tribünden izlediğimde ilk yarıda ne yaptık, ne oynadık anlayamadım. Şu bir gerçek ki; kötü de oynasak Van Persie'nin varlığı çok büyük bir güven veriyor. Özellikle ilk yarıda Diego'dan daha bir 10 numara gibi oynadı. Zaten sağ kanat gibi başlaması da ilginçti. Dünyanın en iyi forveti bile olsan Fenerbahçe'ye geldiğinde bir kanat oynama maceran olacak herhalde. İlk yarıda Fernandao'nun oyundan çıkmama ısrarı ilginç anlar yaşatsa da; neyse ki ertesi gün beklediğim gibi büyütülmedi.

İkinci yarıda topu da aldık. Kontrol zaten bizdeydi. Atromitos topla oynamaya çalıştığı dakikalarda bile kaleye gelemedi. Volkan'ın Fenerbahçe kariyerindeki en rahat maçlardan biridir sanırım. Her ne kadar savunmamızı eleştirsek de; Rize ve Shakthar Donetsk hariç gol yemedik. Bu maçta pozisyon da vermedik. Ba-Kjaer ikilisi güven verdi. Özellikle Ba şu ana kadar beklentilerin üzerinde oynuyor ve özgüven de kazanıyor gibi gözüküyor. İkinci golün yaratıcısı kesinlikle Abdoulaye Ba'ydı. Caner Erkin dün yine çok çalıştı ve gol atmayı haketti. Her ne kadar tribünde golü Nani diye anons etmiş olsak da; Caner'in attığı belliydi. Volkan Şen oyuna girer girmez ilk asistini yaptı ve geçen sezondan alıştığımız Volkan-Fernandao gollerinden izledik. Alper Potuk da Rize maçına göre daha derli topluydu. Diego maalesef en zayıf halka ve bir 10 numaranın çok kolay yapması gereken bir işi; şut çekmeyi bile pek beceremiyor. Souza-Topal çok geriye gömüldü mü takım çıkamıyor. Bir tanesi biraz öne çıksın, takım çok daha kolay atak geliştiriyor. Atromitos maçı ciddi bir prova gibiydi. Kolay geçmiş gibi gözükse de takıma çok şey kattı. Gruplarda da bunun meyvelerini alırız ümit ediyorum.
Yazan: steven_stiffler
Kategori : ,

Leverkusen 3 - 0 Lazio


Leverkusen haketti haketmesine de Lazio'nun geçen sezonki emeklerinin karşılığı Şampiyonlar Ligi olmalıydı. Uefa Avrupa Ligi'ne gitmeleri için o kadar iyi olmalarına gerek yok, zaten gidiyorlardı. Candreva'nın, Felipe Anderson'un, Parolo'nun, De Vrij'ın, Pioli'nin 1 numaralı kupada boy göstermesi lazımdı. Olimpico'daki ilk maçtaki 1-0'lık skor şahaneydi. Ben en kötü 2-1'lik mağlubiyetle tur atlayacaklarını düşünüyordum. Bir yandan Aziz Yıldırım ve Terraneo tvde olduğundan ikisini aynı anda izlemek zorunda kaldım ama maçın hakkı sanki 3-0 da değildi. Her iki takım da kontrollü başladı. Lazio gole kadar birkaç etkili pozisyon yakaladı. Leverkusen ise daha çok uzaktan şutlarla kaleyi yokladı. Hakan Çalhanoğlu bu konuda çok önemli bir koz. Her vurduğu tehlike. Golü atmayı da en çok hakeden isimdi. Biraz Lazio savunmasının beceriksizliği ve şanssızlığından geldi gol. Mauricio'nun golden sonra yerleri yumruklaması hoşuma gitti. Çok hırslı bir oyuncu. İkinci yarıda Lazio toparlayacak diye beklerken, tartışmalı bir kırmızı kart kararı geldi Mauricio için. Maşallah dediğimiz 3 gün yaşamadı yine. Kırmızı karttan sonra Pioli de kozlarını oynayamadı. 2-1 yapmak için Radu yerine Kishna'yı alarak ofansif bir kadro yapmıştı ki; Felipe Anderson'u çıkarıp stoper almak zorunda kaldı. Leverkusen'in bu devrede attığı 2 gol de 3 toptan geldi. Hızlı, çabuk, basit hücum ettiler. Önce Mehmedi attı, sonra Bellarabi bitirdi. Leverkusen kalecisi Leno da çok güven veriyor. Lazio için Şampiyonlar Ligi treni kaçtı. Pioli aynı çizgide devam ederse ligi 2. bitirir ve seneye gider. Ama bu CL özellikle Candreva'nın kariyerinde önemli bir adım olacaktı. Kishna, Felipe Anderson gibi isimler daha çok Şampiyonlar Ligi oynayacaklardır. Ama Candreva'nın bunca yıldır emekleri artık Şampiyonlar Ligi performansı gerektiriyordu. Olmadı.

Leverkusen : Leno; Hilbert, Tah, Papadopoulos, Wendell; Bellarabi (89' Ramalho), Kramer, Bender, Mehmedi (76' Brandt); Çalhanoğlu (80' Kruse); Kiessling.

Lazio : Berisha; Basta, De Vrij, Mauricio, Radu (56' Kishna); Onazi (82' Morrison), Parolo, Lulic; Candreva, Felipe Anderson (70' Gentiletti), Balde Keita.

Sarı Kartlar : Bellarabi, Mauricio, Wendell, Parolo, Lulic, Hilbert.

Kırmızı Kart : 68' Mauricio.

Goller : 40' Çalhanoğlu, 48' Mehmedi, 88' Bellarabi.
Yazan: steven_stiffler
Kategori : ,

Olsun


Erken puan kaybı ama "olsun" diyebildim ben. İlk yarıda adı futbol bile olmayan bir oyun oynayıp 1-0 önde bitirmek; ikinci yarıda oldukça etkili oynayıp 0-1 geride bitirmek üzdü en çok. Yoksa kimse bu takımdan 34'te 34 beklemiyor. Zaman ve sabır ihtiyacımız var, o da Fenerbahçe taraftarında pek olmayan bir şey. İlk yarıda Volkan hariç kimse için olumlu şeyler yazamayacağım. Şener de çabaladı, Nani az biraz, Van Persie ilk fırsatta golü attı. Diego, Topal döküldü. Souza çok yorgun gözüktü. Hasan Ali 90 dakika oyunda yoktu. Fernandao çok etkisizdi. Hoş, Fernandao'ya top da ulaştıramadılar ya... Rizespor ise oldukça istekliydi. Hikmet Karaman, Kweuke krizini aşmış ve Fenerbahçe'nin ağır stoperleri üzerine oynamayı düşünmüş. Rizespor'un kazandığı penaltı ilk bakışta penaltı gibiydi ama yakın çekim yapınca penaltı yok. Cüneyt Çakır'ı sevmem, dün yine iyi yönetmedi ama penaltı verdi diye kızamadım. Neyse ki Volkan önce görevini yapıp kurtardı, sonra gökyüzünü gösteren işaret parmağını yaptı.

Nani'nin asisti, Van Persie'nin golü siftah olur umarım. İkiliyi pek çok golde ortak görürürüz. 4-4-2 ya da 4-2-2-2 ya da her neyse; bize hiç uymayan bir diziliş. İkinci yarıda 4-2-3-1'e döndük ve takım kontrolü aldı. Sabırlı şekilde pozisyonlara da girdik. Alper'in işgüzarlığı, Kjaer'in şanssızlığı kalemize gol olarak yazıldı. 1-1'den sonra oldukça etkili oynadık. Özellikle Nani'nin yıldız olduğunu hatırlayıp sazı eline alması keyif vericiydi. "Ben tek, siz hepiniz" havası vardı ama abartmadı da... Takım arkadaşlarını aradı her an, sürekli orta düşündü. Maç bittiğinde de en çok onun üzüldüğünü hissettim. Hep böyle oynar dilerim. Bu maç için yazılacak çok şey yok aslında, ne yazsam laf kalabalığı. Vitor Pereira'nın bir an önce inattan dönüp 4-2-3-1'e devam etmesi gerekiyor. Alper Potuk kötüydü evet. Ama bizim için hâla önemli bir değer. Lütfen sahip çıkalım ve malzeme vermeyelim.
24 Ağustos 2015 Pazartesi
Yazan: steven_stiffler
Kategori : ,

Lazio 2 - 1 Bologna | Serie A 1.Hafta


Bu sezon başlamadan oturup iştahlı bir Lazio yazısı yazamadım. Oysa geçen sezon bana futbol adına en çok keyif veren takımdı. Bu sezona da iyi başladılar. Pioli hocam kanat rotasyonunu öyle genişletti ki; Kishna, Candreva, Felipe Anderson'dan birisi yedek kalıyor. Kanatlarda oynayabilecek Morrison, Mauri, Balde Keita gibi isimleri saymıyorum bile. Göz ucuyla izledim maçı. Beşiktaş-Trabzon maçını daha çok merak ediyordum. Bologna lige yeniden yükseldi. Başında vasat takımların vasat hocası Delio Rossi var. Mirante, Mbaye ve özellikle Destro dikkat çekici transferleri. Lazio maçın genelinde iyiydi ama ilk yarıdaki oyunuyla skora çabuk gitti. Kishna sağda, Candreva solda oynadı. Candreva solda da çok etkiliydi. Kishna da sağda öyle... Şampiyonlar Ligi'nde Leverkusen'e galibiyet golünü atan Balde Keita ileri uçta başladı. Klose ve Djordjevic'e iyi bir alternatif. Tekrar belirteyim. Hiç büyük oyuncu olamayacak ama hep iyi oyuncu olacak Keita. Yeni Kaptan Biglia'nın golüyle öne geçti maviler. Biglia'nın ismi hala United ile anılıyor ama bence o kalibrede bir isim değil. Lazio'da çok daha önemli rol üstlenecek. Zaten Pioli de aynısını söylüyor. United önce stoper alsın, Biglia'ya sonra bulaşsın. Kishna'nın gol vuruşu müthiş. Bologna'nın ender gelişen atakta golü bulması umutlandırsa da; Lazio ikinci yarı hiç fırsat vermedi. De Vrij'ın da gitmesi gündemde, umarım böyle bir hataya düşülmez. Milinkovic-Savic ise en çok merak ettiğim isim. Daha önce hiç izlemedim. Napoli'nin batıracağı bu sezonda galibiyetle başlamak önemli. Lazio'nun rakibi yine Roma olur. Juventus kötü başlasa da şampiyonluğu elbette bırakmaz.

Lazio : Berisha; Basta, De Vrij, Gentiletti, Radu; Biglia (51' Cataldi), Parolo, Lulic (61' Milinkovic-Savic); Kishna, Candreva (75' Felipe Anderson), Balde Keita.

Bologna : Mirante; Ferrari, Rossettini, Oikonomou, Masina; Crimi (46' Pulgar), Brighi, Crisetig (82' Diawara); Brienza; Acquafresca (75' Destro), Mancosu.

Sarı Kartlar: Brighi, Milinkovic-Savic, Radu.

Goller :  17' Biglia, 23' Kishna, 43' Mancosu.

Yazan: steven_stiffler
Kategori : ,

Leicester 1 - 1 Tottenham | EPL 3.Hafta


Nefis maç değil miydi ya ? Tottenham yine kazanamadı, bu gidişte kazanamayacak gibi de gözüküyor. Leicester City ise yine kaybetmedi. Onlar da çok iyi başladı, böyle oynalarsa iyi devam edebilirler. 0-0'ken bile izlemesi çok keyifli bir maç oldu. Tottenham'ın sağ kanatsızlığı çok tuhaf. O kadar para var, bir sağ kanat almadılar. Lamela olmuyor, Lennon düşünülmüyor, Townsend yedek olarak görülüyor. E haliyle iş Dembele'ye kalıyor. Eriksen olmayınca Lamela'yı da aslında verimli olabileceği bir mevki olan forvet arkasında izledik. Ama Lamela bu. O kadar isteksiz ve etkisiz ki; böyle devam ederse "Pochettino'nun oğlu" derler. Nitekim şu haliyle formayı haketmiyor. Bugün kaptırdığı ve Dier'a sarı kart çıktığı bir pozisyon var ki; evlere şenlik. İyi futbolcu, yeteneği tartışılmaz ama Tottenham'la uyuşmadı sanki. Leicester City çok diri takım. Kadrosunda iyi oyuncular kadar Championship seviyesinde oyuncular da var. Örneğin; Schlupp ve Vardy. Schlupp'ın forvet oyuncusuyken sol beke devşirilmesini izliyoruz 2 senedir. İyi de oynuyor, helali hoş olsun. Albrighton çok istekliydi. Okazaki tipik Japon. Çok çalışkan. Çok gol atamayacağını düşünüyorum bu sezon ama çalışkanlığıyla katkı verecektir. Ulloa kesilecek adam değil. Keserse Kramaric kesmeli. Okazaki-Vardy ikilisi değil. Mahrez ise ayrı bir parantez. İnanın sezon başı Fenerbahçe sağ kanadı için aklımdaydı, ilk hafta üst düzey performans verince rafa kaldırdım. Peşpeşe gollerine de devam ediyor. Bir de direkten dönen topu var, çok klas oyuncu. Tottenham'da Dembele iyiydi, Kane de çok çabaladı ama olmadı. Tom Carroll'a şans verdi Mauricio Pochettino. Oyunda kaldığı sürede fena değildi sanki. Ryan Mason da çok iyi noktalara pas atıyor zaman zaman. Bu yönden önemli bir oyuncu gibi gözüküyor. Yoksa Chadli'yle Lamela'yla olacak iş değil. Eriksen olmayınca yaratıcılık azalıyor.

Gökhan İnler oyuna girince Lig Tv spikeri çok gaza geldi :) Gökhan daha ilk savunmaya koşuşunda Tottenham'ın golü geldi. Şu Gökhan'ı Fenerbahçe formasıyla göremezsem üzüleceğim, çok sevdiğim bir isim. Golde Chadli'nin ortası kadar Kane'nin vücut kullanımı da güzeldi. Dele Alli; büyük potansiyel. Gol vuruşunu yaptı ve Premier Lig'deki ilk golünü attı. Çok geçmeden Mahrez'in cevap vermesi maçı iyice keyifli bir hale getirdi. Devamında Leicester kadar Tottenham da yüklendi ama doğrusunu söylemek gerekirse maçın hakkı beraberlikti.

Leicester City : Schmeichel; De Laet, Morgan, Huth, Schlupp; Mahrez (90+4' Ulloa), Drinkwater (80' İnler), King, Albrighton (78' Kante); Vardy, Okazaki.

Tottenham : Lloris; Walker, Alderweireld, Vertonghen, Davies; Dier, Mason (88' Bentaleb); Dembele (77' Carroll), Chadli, Lamela (65' Alli); Kane.

Sarı Kartlar : Dembele, Lamela, Dier, Mason, King.

Goller : 81' Alli, 82' Mahrez.
22 Ağustos 2015 Cumartesi
Yazan: steven_stiffler
Kategori : ,

Güzel Günler Göreceğiz


Dün gece maçı izlemek için müthiş bir çaba sarfettim. Yolculuk halinde telefonun internetiyle ipadden izledim. Onca soru işaretine rağmen Tivibu'nun maçı internet sitesinden yayınlaması benim işimi gördü. Hocamızın yokluğunda oynayabileceğimiz en temiz oyunu oynadık diyebilirim. Ancak şöyle de bir gerçek var; 4-4-2 bize olmaz, olmayacak. Zico'nun Newcastle maçı gibi bir maçı olmalı Pereira'nın da... Belki başarıları da benzer kim bilir ?

Elde 4-2-3-1'e çok müsait bir kadro varken 4-4-2 göz tırmalıyor. Tamam Diego geziyor, Nani arada sola çekiyor ama yine de Sow-Fernandao yerine Nani'nin, Diego'nun daha faydalı olabileceği bir diziliş tercih edilmeli. Meireles'i dün yine beğendim. İlginçtir ki beğenmeyen ve faydasız bulan da çok insan var. Şener de Gökhan'ı hiç aratmıyor. Fernandao ve Sow bolca pozisyona girse de çok etkili değildi. 4-2-3-1 demek Fernandao'yu yedeğe çekmek demek. Bunu kabul etmek kolay değil ama elde Robin van Persie gibi bir marka varken Fernandao eninde sonunda kızağa çekileceğinin farkındadır. Ersun Yanal'ın 4 forvetten aldığı verimi Vitor Pereira da bu isimlerden alabilirse ne güzel. Çok umutluyum takımdan. Çünkü Şampiyonlar Ligi'nde oynayacak olan Galatasaray bile bu kadar motive değil henüz. Van Persie, Nani gibi Şampiyonlar Ligi oynamaya alışmış isimler de Uefa Avrupa Ligi'ni küçümsemiyor. Hedef olarak gördükleri de çok net. Roberto Carlos'un Şampiyonlar Ligi'nde kattıklarını Van Persie ve Nani; Uefa Avrupa Ligi'nde katarsa çok ciddi ilerleme gelecektir.


Van Persie'nin ilk golünü böyle kritik bir deplasmanda atması da ayrıca keyifli. Toplasan 90 dakika oynamışlığı yok ama klasıyla golünü attı. Devamı gelir de en az Hooijdonk kadar katkı sağlar dilerim. Güzel adam...
21 Ağustos 2015 Cuma
Yazan: steven_stiffler
Kategori : ,

Tozlu Sayfalar

Öne Çıkan Yayın

Verona ile Kasıp Kavurduk - FM 2017

Çoluk çocuk sahibi olacak yaşa geldim ama hala Football Manager geleneğini sürdürmekten büyük keyif alıyorum. Benim için bu geleneklerden...

Takip Ettiklerim

Kategoriler

Yazar Kafe

Translator

- Copyright © Serkan Özerik -