Archive for Şubat 2013

West Ham 2 - 3 Tottenham | EPL 27.Hafta

Tottenham son iki maçtır Euro 2008 Türkiye'si modunda takılıyor. Galibiyet golleri son dakikada geliyor ve coşkuyu ikiye katlıyor. Gareth Bale'in efsanevi performansı ise devam ediyor. İngiltere Gareth Bale'i konuşuyor. Andre Villas-Boas ise oyuncusunun Premier Lig'de yılın futbolcusu seçilmesi gerektiğini savunuyor. Benim için de şu an; Messi >= Ronaldo > Bale dünya futbolunun zirvesini oluşturuyor.

Her ne kadar kalite farkı bariz olsa da bir Londra Derbisi niteliği taşıyan bir maçtı. Manchester United'ın iyice zirvede yalnız kalması, üçüncülük-dördüncülük rekabetini ön plana çıkarıyor. Tottenham bu maçı kazanarak ikincilik için de şansını kovalamaya devam etti. İki takım da karşılıklı ataklarla başladı. Ben geceye Lazio-Pescara maçını izleyerek başlamıştım, West Ham-Tottenham maçını 2 dakika izledikten sonra burada kaldım. Gareth Bale ilk golü adeta yürüye yürüye attı. Carroll'ın penaltısı skoru eşitleyince haliyle oyun daha dengeli gitti. İkinci yarıda yine karşılıklı ataklar varken Joe Cole'ün golü geldi. Maçın son 15 dakikası ise haftanın geri dönüşlerinden birine daha sahne oldu. 76'da Adebayor'un vuramadığı topu arka direkte Sigurdsson tamamladı. Son dakikada ise Gareth Bale'in muazzam ve çok konuşulan golü geldi. Birinci sınıf bir santraforu olmayan Tottenham keyif vermeye ve başarmaya devam ediyor. Cavani ne çok yakışırdı şu takıma... West Ham kalecisi Jaaskelainen 3 gol yemesine rağmen çok iyi performans gösterdi. Özellikle maç 2-1 devam ederken yaptığı çok kritik kurtarışlar var. Tottenham 3. sıradakini yerini korudu. Haftasonu çok sevdiğim Kuzey Londra derbisi var. Goller bu kez White Hart Lane'de atılacak.

West Ham : Jaaskelainen, Demel (72' Pogatetz), Reid, Collins, O'Brien, O'Neill, Diame (83' Collison), Jarvis, Nolan (34' Taylor), Cole, Carroll

Tottenham : Lloris, Walker, Caulker, Dawson, Vertonghen, Parker (88' Livermore), Dembele (75' Carroll), Lennon, Holtby (56' Sigurdsson), Bale, Adebayor

Sarı Kartlar : Dembele, Joe Cole, Diame, O'Neill, Collins

Goller : 13'  ve 90' Bale, 25' Andy Carroll (penaltı), 58' Joe Cole, 76' Sigurdsson
27 Şubat 2013 Çarşamba
Yazan: steven_stiffler
Kategori : ,

Lazio 2 - 0 Pescara | Serie A 26.Hafta

Avrupa Ligi'nde yoluna devam eden Lazio'nun, ligdeki kötü gidişe dur dediği maç oldu Pescara mücadelesi... Zayıf rakibine karşı çok kasmadan kazandı Lazio. Galibiyeti getiren goller solak yıldızlar Radu ve Lulic'ten geldi.

Pescara güzel takım ama kadrosu çok yetersiz. Tam Football Manager oyunu takım... Uzun vadede al, istediğin oyuncuyu transfer et, ligde tutunmaya çalış. Ama gerçek o kadar kolay değil elbet. Cristiano Bergodi ile ufak bir kıpırdanma gösterdiler ancak yetmiyor. Şimdilik tek başarıları Palermo'nun üzerine çıkmak oldu. Hâla kırmızı çizginin altındalar ve puan farkı da küçümsenecek gibi değil. Palermo kadar kaliteli kadroları da olmadığı için umutları da az... Lazio maça pozisyonlu başladı, özellikle Floccari'nin rövaşetası futbol adına gol olmalıydı. Ancak Radu'nun attığı gol de o rövaşetayı aratmadı. Zira Lulic'in attığı gol de benzer güzellikteydi. Pazartesi akşamı Gareth Bale'in de performansını katarsak; solakların gecesi oldu diyebiliriz. Yine jeneriklik gollerin atıldığı, doyurucu bir futbol akşamı diyebiliriz. Lazio üçüncü sıradaki yerini korudu. Haftasonu 2 puan geriden gelen Milan ile oynayacaklar.

Lazio : Marchetti, Konko (6' Pereirinha), Dias, Cana, Radu, Ledesma, Gonzalez (65' Onazi), Lulic, Hernanes, Candreva (82' Ederson), Floccari

Pescara : Pelizzoli, Capuano, Bocchetti, Cosic, Zauri, Cascione (80' Sculli), Balzano, Bjarnason, Rizzo, Mervan Çelik (71' Caraglio), Abbruscato (60' Caprari)

Goller : 29' Radu, 35' Lulic
26 Şubat 2013 Salı
Yazan: steven_stiffler
Kategori : ,

Fenerbahçe 3 - 1 Kasımpaşa | Özlenen Fenerbahçe

Trabzosnspor karşısındaki futbolla keyiflenmiş ve umutlanmış, Bate Borisov maçının son bölümündeki futbola ise kızmış ve üzülmüştüm. Aykut Kocaman'ın çalıştırdığı Fenerbahçe'yi bana 20 sene sonra sorsalar; "Her zaman başarıyı isteyen, birlik ve beraberliğiyle başarıyı kovalayan bir takımdı" diye özetlerim. Bu sezon ise bu görüntüyü çok göremediğimiz gibi futbolcuların suratlarının sürekli asık olması can sıkıcıydı. Kasımpaşa maçı ise bu açıdan bir milat olabilir. Artık taraftarın ve camianın beklentisi de budur.

Aykut Kocaman'ın Ziegler'i neden aldığı artık anlaşılmıştır diye düşünüyorum. Hasan Ali de oynasa, Ziegler de oynasa oluyor. Biri diğerini aratmıyor. Rotasyonda iki iyi sol bekimiz oldu. Kasımpaşa karşısında sıra Reto Ziegler'deydi. Maçta ne olduğunu, ne olacağını anlamadan yediğimiz penaltı golüyle adeta 1-0 yenik başladık. Golün erken yenmesinin avantajı çevirmek için daha uzun bir süremiz olmasıydı. Ufak çaplı bir panikten sonra takım kendi oyununu oynamaya başladı. Stoch'un oyunda olması çok büyük etki göstermese de, yine de kendini belli ediyordu. Ancak Stoch'un belli ritüelleri var ve bunlardan vazgeçmeli. Oyunun içinde daha fazla olmalı. İlk yarının son bölümüne sıkıştırılacak bir gol takımın üzerindeki yükü alacaktı ama olmadı.

Fenerbahçe çok fazla duran top kazanıp değerlendiremeyen bir takım görüntüsünde... Sadece Alex'i değil, Lugano'yu bile arıyoruz. Emre'nin de duran top performansının düştüğü ortada. Ben kornerleri genelde Cristian, zaman zaman da Ziegler'in kullanmasından yanayım. Bir türlü gelmek bilmeyen gol takımı iyice strese soktu. Fenerbahçe taraftarını da alışmış olduğu stres ile maç izleme pozisyonuna... Sow'un oyuna girmesiyle takım hareketlendi. Sow da oldukça soğukkanlı ve istekliydi. Kilidi Webo açtı. Takımın üzerindeki galibiyet ateşini körükleyen isim oldu. Hakemin berbat yönetimi ve Kasımpaşalı futbolcuların oyunu soğutma çabaları maçı çığrından çıkarsa da; taraftarın performansı maçı kazandıran etken oldu. Duran toplarda etkili olamıyor dediğim Fenerbahçe 3 golden ikisini korner organizasyonlarıyla buldu. Penaltı pozisyonu Fenerbahçe'ye, hem de son dakikada olduğu için tartışılsa da; futbolu bilen ve vicdan sahibi herkese göre net penaltıdır diye düşünüyorum. Ayrıca o pozisyondan iki dakika önce Yalçın'ın Sow'a yaptığı hareket de öyle... Dün akşam Galatasaray'ın Orduspor'a attığı ilk golü ofsayttı, bugün kimse konuşmuyor. Basında yine "Fenerbahçe kollanıyor" havası yaratılmaya başladı. Galatasaray yine mağduru çok güzel oynuyor, helal olsun.

Yine bir kaleci, yine bir son dakika, yine bir Fenerbahçe maçı... Isaksson hücumda gol arıyor. İsveçli eldiven, Tomic kadar şanslı olamadı ve kalesinde golü gördü. Moussa Sow'un golden sonraki rahatlamış ifadesi aslında hepimizin ifadesiydi. Takımın goldeki kenetlenmiş sevinci de öyle...

Fenerbahçe canla başla mücadele ederek kazandı. 4 maç sonra gol yedi belki ama pozisyon vermedi. Webo'nun müthiş mücadelesiyle, Emre'nin hırsıyla, Kuyt'ın tekmeye kafa uzatmasıyla, Gökhan'ın çizgide siper olduğu topla, Sow'un kurtarıcılığıyla ve taraftarın coşkusuyla bir engeli daha aşarken;  malum yerlere de gözdağı verdi. Beşiktaş maçı çok önemli... 2011'de İnönü'de şampiyonluğu ne kadar istediğimizi göstererek kazanmıştık. Şimdi aynısını bir kez daha yapma şansı. Saldır Fener!
Yazan: steven_stiffler
Kategori : ,

Lazio 2 - 0 Mönchengladbach

Kuralar çekildiğinde de favori Lazio'ydu. Ancak iki maçlık performansa baktığımızda da Lazio'nun turu hakettiğini söylemek doğru olur. Her iki maçta da iyi oynayıp istedikleri sonuçları aldılar. Ligde kaybettikleri ekstra puanlardan sonra Avrupa Ligi'ne daha fazla yoğunlaşacaklarını ve en azından yarı final göreceklerini düşünüyorum. Oynadıkları futbola da güveniyorum diyelim.

Almanya'daki 3-3'lük skordan ziyade, Lazio'nun maçı istemesi daha önemliydi. Lazio'nun istemesiyle 3-3 bitmişti o maç... Rövanşa da hızlı başladı Lazio. Alvaro Dominguez'in hatasını değerlendiren Antonio Candreva skoru 1-0a getirdi ve bir nevi turun kapısını açtı. İlk yarı bitmeden Alvaro Gonzalez öldürücü darbeyi vurdu. 2-0'dan sonra ikinci yarıda Mönchengladbach çabalasa da; 2-0'dan geri dönüş yapmak çok büyük mucize gerektirirdi. Top 16'da Lazio yine bir Alman ekibi olan Stuttgart ile eşleşti ve bana kalırsa tur için şansı daha yüksek olan takım. Stuttgart zaten istikrarsız bir ekip. Lazio bu turu da geçer, çeyrek finalde rakibini bekler. Bu arada Mönchengladbach taraftarı da çok iyiydi diyelim, haklarını teslim edelim.

Maçın ikinci yarısında hakem Hüseyin Göçek'in pozisyona uzak olmasına rağmen verdiği bir karar var. Mönchengladbachlı oyuncu kendini yere bıraktı ama uzaktan çok net penaltı gibi gözüküyordu. Hakem Hüseyin Göçek "hakemi aldatmaya yönelik" hareket olarak değerlendirdi. Pozisyon tekrarına baktığımda da haklıydı. Demek ki Türk hakemleri de isteyince çıtayı yükseltebiliyormuş.

Lazio : Marchetti, Konko, Biava, Cana, Radu, Ledesma, Gonzalez (69' Onazi), Hernanes, Candreva (82' Pereirinha), Lulic, Floccari (78' Kozak)

Mönchengladbach : Ter Stegen, Jantschke, Dominguez, Hermann, Wendt, Marx (77' Xhaka), Nordveit, Ciğerci (68' Hanke), Arango (52' Younes), Stranzl, De Jong

Sarı Kart : Younes

Goller : 10' Candreva, 33' Gonzalez
25 Şubat 2013 Pazartesi
Yazan: steven_stiffler
Kategori : ,

Fenerbahçe 1 - 0 Bate Borisov


Çoktandır izlemekten bu kadar yorulduğum bir maç olmamıştı. Bate Borisov karşısında ilk maçta 90 dakika eksik oynamanın verdiği dezavantajla, sadece "çok mücadele ederek" bir beraberlik çıkarmak en makul seçeneğimizdi. Ancak bu maçta galibiyet bu kadar zor gelmemeliydi. Üstelik eksik oynama senaryosu bu kez rakibimiz için geçerliyken...

Bate Borisov çok izlemediğimiz bir ekip olsa da oyun şablonu az çok belli. Pek çok Doğu Avrupa kökenli takım gibi sert oyun karakteri, yüksek mücadele, düşük tempo, hızlı kontraatak felsefesiyle oynuyorlar. Şampiyonlar Ligi'nde de ne kadar tehlikeli takım olduklarını ispatlamışlarken, 1-0 elbette küçümsenecek bir skor değil. Ancak eksik oynamaları ve oyunu geride kabullenmelerine rağmen oynanan oyun beni memnun etmeyen... Salih Uçan'ı böyle önemli bir mücadele ilk onbirde izlemek elbette bana da keyif verdi. Ziegler iyiydi. İlk yarı çok hücuma katıldı, ikinci yarı skor üstünlüğüyle beraber her zaman söylediğim "savunması Hasan Ali'den iyi" tezini ortaya koydu. Webo'nun Fenerbahçe'ye geldiğinden beri en etkisiz maçıydı. Emre'yi çok arıyoruz. Savunmada ise Yobo'nun yeniden dönmesi sevindiriciydi. Salih'in maç sonu açıklamalarını çok beğendim. Rakip eksik kalınca bir an önce gol atmalıyız diyerek panik olduklarını, ancak bu hatadan erken dönerek kontrolü elden bırakmadıklarını söyledi. Öyleydi, uzun bir süre de kontrolü elden bırakmadık.

Cristian'ın golünün zamanlaması da oldukça iyiydi. Hocaya hamleleri için zaman bıraktı. İkinci yarıda Cristian'ın direkten dönen topu gol olsa rahat bir maç izleyecektik. Ancak gol gelmeyince son 5-10 dakikalık bölümde yine o psikolojik geriye çekilme huyumuzu ortaya çıkardık ve ecel terleri döktük. Rakip çok canlı ve istekli oynamıyordu ancak o dakikada kazayla yenecek bir golün telafisi yoktu. Eksik bir rakip karşısında böyle savruk bir son bölüm oynanması bu sezon en çok üzüldüğüm futbollardan biriydi. Özellikle maçın çalışkan ismi Dirk Kuyt'a çok kızdım. Adrian Mierzecewski kadar boş kaleye şut atma yeteneği ve cesareti yok Dirk Kuyt'ın... Bence takımın en iyisiydi ama sıradanlaşması üzüyor.

Meşale olayı çok güzel mesajdı bence... Ceza aldırması elbette üzücü olur ama saha kapanma gelmeyeceğini düşünüyorum. UEFA'ya verilmiş çok güzel bir mesajdı. Fenerbahçe taraftarı sevdiği zaman nasıl sevdiği özellikle son 3 yıldır tekrar ortada... Takıma yapılanlar taraftarın psikolojisini zaman zaman Rambo Okan'a da bağlıyor. Zaman zaman da içimizdeki yangın yüreğimize sığmayıp böyle dışarı çıkıyor.

Viktoria Plzen iyi kura gibi duruyor ama Napoli'ye iki maçta 5 gol atmış, sahasında çok formda olan ve oyun karakteri de hızlı oyun üzerine kurulu bir rakip bence bize ters gelir. Ancak bireysel kadro kalitemize de güveniyorum. Yeter ki isteyelim, gollü bir deplasmanda beraberliğiyle bile turu geçebiliriz. Emre de olsaydı keşke şu Avrupa mücadelemizde...
Yazan: steven_stiffler
Kategori : ,

Lyon 1 - 1 Tottenham | Dembele

İlk maçların en keyiflilerinden biriydi Tottenham-Lyon karşılaşması... Üç müthiş gol izlemiş, çok keyifli anlar yaşamıştık. İkinci maç biraz daha taktiksel geçer diye düşünüyordum. Lyon'un gol ihtiyacı Tottenham'a kontrollü bir oyun getirebilirdi. Erken gelen gol elbette her zaman olduğu gibi planları etkiledi.

Lyon sezon başında çaktırmadan "Feda" diyenlerden... Genç bir kadroyla yola çıktılar ve gelecek sezonda kimlerle devam edeceklerinin de garantisi yok. Ancak genç jenerasyonu oldukça iyi. Grenier'i çok beğendim. Umtiti iki maçta da göze battı. Fofana, Lovren ve dün akşam yedek oturan Kone çok kaliteli oyuncular. Gonalons'un 17'de attığı kafa golü Lyon'u tur havasına soktu. Tribünün de hakkını vermek gerekir, oldukça iyilerdi. İlk yarı 2'yi atmaya yetecek kadar pozisyon bulsalar da; ikinci gol gelmedi. İlk yarının son dakikasında Holtby direğe nişanladı. İkinci yarı biraz daha golü düşünen bir Tottenham vardı. Bale zaman zaman harika hareketlerini de gösterse de; gol sessizliği yaşayınca Tottenham da sessizliğe bürünüyor gibiydi. Özellikle kaçırdığı çok net bir gol pozisyonu da var. Tottenham baskıyı arttırdığı bölümlerde bir topu daha direğe nişanlarken; Lacazzette'nin boş kale yerine kendini yere atıp penaltı beklediği pozisyon maçın kırılma anıydı. Son bölümde umutlar azalmışken sahneye çıkan Moussa Dembele; turu getiren isim oldu. Tottenham gol ararken oyundan Parker'ın çıkıp Livermore'un girmesine de bir anlam veremedim. Tottenham kupanın en büyük favorilerinden ve bence Inter'i de eleyecekler. Gareth Bale yine bir Inter maçında harikalar yaratacak mı ? Göreceğiz.

Lyon : Vercoutre, Reveillere, Lovren, Bisevac, Umtiti, Gonalons, Grenier, Fofana, Lacazette (65' Malbranque), Lopez (73' Ghezzal), Gomis (82' Briand)

Tottenham : Friedel, Walker, Gallas, Vertonghen, Assou Ekotto, Lennon (66' Dempsey), Parker (85' Livermore), Dembele, Bale, Holtby (74' Sigurdsson), Adebayor

Sarı Kartlar : Walker, Gonalons, Gallas, Umtiti

Goller : 17' Gonalons, 90' Dembele
22 Şubat 2013 Cuma
Yazan: steven_stiffler
Kategori : ,

Ne İzledim? #26

Ocak ayında izlediğim filmleri ancak yazabiliyorum. Yeni açıköğretim sistemi malumunuz... O kadar ders çalışacak vaktim olsa, neden açıköğretimle uğraşayım ? O da ayrı bir mesele... Azerbaycan'a gittim, normalde orada her akşam film izlerdim. Bu sefer ders çalışmak zorunda kaldım. Askerlik yakın, yeşil donları alın diyecektim ki; iyi vize notlarından sonra berbat final sorularıyla yüzleştim. Beklemedeyiz bakalım. O yüzden 2013'e sinema açısından doyurucu başlayamadım.

Bin-Jip ile birlikte Kim Ki Duk'un en ünlü iki filminden biri. Sanki kafa dinlendirici bir yapısı var gibi başlıyor ama öyle devam ettiğini söylemek zor. İlkbahar,Yaz eyvallah; ama Sonbahar,Kış'ın gerçek hayattaki kadar yorucu olduğunu söylemek lazım. İnsan ömrünü mevsimlerle bağdaştırarak anlatmak Kim Ki-Duk'tan beklenecek kalitede. Çocuğun hayvanlara işkence ettiği sahnelerde sinirlerim bozuldu. Usta Keşişin olaylara bakışı ve müdahaleleri de oldukça etkileyiciydi.

Vıcık vıcık aşklara inat psikopat bir aşk filmi... Bilmiyorum, sadece "aşk filmi" olarak da nitelendirmemek lazım. Başlangıcı çok pozitif, sebepsiz yere mutluluk veriyor. Sonlarında bir anlamsızlık, bir eksik kalmışlık var. El kamerası falan kullanılmış ama ben çekimleri çok beğendim. Kurgu sıradışı düşünülmüş ancak tam istenilen düzeyde uygulanamamış bence. Çok düşük bütçeyle, izlenebilirliği yüksek bir film yapmışlar. Çekimler ve özellikle müzikler harika... Lykke Li duyunca zaten içim bir huzur doldu.

Birbirinden farklı karakterde iki üvey kardeşin, birbirinden zıt olaylarla yollarını kesişmesini anlatan güzel bir film. Adamım Moritz Bleibtreu yine rolün hakkını vermiş. Bu arada çok güzel bir afişi olduğunu düşünüyorum. Film pek çok açık sahneyle akılda kalacakken, sonunda kurtarmış ve sonuyla akılda kalmayı daha fazla haketmiş.

Çok bizden bir hikaye Çoğunluk. Diyaloglar bire bir yaşantımızdan... Film de bu yüzden çok doğal. Kanka muhabbetlerinin aynısını yaşamayan erkek yoktur. Yine baba baskısı (ki buradaki aile çok muhafazakar bir aile de değil) gençleri bunaltan ve hayatlarında çizmek istedikleri yola taş koyan bir unsurdur. Bunlar çok güzel yansıtılmış. Ancak pek neden-sonuç ilişkisi olmayan bir film. Neden var ama sonuç yok. O yüzden çok abartılacak bir film olmadığını düşünüyorum.

Mark Ruffalo overrated bir oyuncu olsa da, filmin hakkını vermiş. Çok sıradışı bir şey beklemiyordum, tercih etme sebebim yorumların genelinin olumlu oluşu. Bir haftasonu filmi olarak keyif aldığımı söyleyebilirim. Çok duygulanmadım, çok da gülmedim belki ama izlerken keyif aldım. Güldüğüm az biraz sahne vardı, en çok Hayalet Avcısı sahnesine güldüm. 

Çerezlik ve hareketli bir film. Başlangıcı güzel yapıyor aslında... Ancak klişelerden kurtulamıyor. Haa duvarın öte tarafındaki tipler çok saçma ama oldukça başarılı. Zaten filmin atmosferini sevdim. Sanki bambaşka bir dünyada geçiyor. Ee baştan sona da aksiyonu barındırıyor ancak bu özelliğiyle ancak televizyonda izlenecek bir film olmuş. Hayko Cepkin'in Sol karakterini canlandırarak sinemaya adım attığı film de diyebiliriz :)

21 Şubat 2013 Perşembe
Yazan: steven_stiffler
Kategori :

Valentina Mezzaroma

Lazio maçı sonrası gördüm. Hanımefendi Valentina Mezzaroma. Siena ikinci başkanıymış. Siena başkanı Massimo Mezzaroma'nın eşi. Her maç boy gösteriyormuş ve yeni farkettiğime inanamıyorum. Son yıllarda kadın başkanları çok sık görüyoruz. Yakın bir zaman önce de Hırvatistan 5.liginde mücadele edecek bir Kadın Teknik Direktör olan Tihana Nemcic ile tanışmıştık. Valentina Mezzaroma da görselliğiyle futbol dünyasındaki kadınlar arasında ön plana çıkanlardan... Siena ligde kalsın efendim.

20 Şubat 2013 Çarşamba
Yazan: steven_stiffler
Kategori :

Siena 3 - 0 Lazio | Serie A 25.Hafta

Hem Juventus, hem Napoli puan kaybetmişken; Lazio kesin kazanır diyordum. Takım müthiş mücadele verdiği Borussia Mönchengladbach maçından sonra 3 gün Siena'ya hazırlanma fırsatı da bulmuştu. Olmadı. Lazio ekstra puan kayıplarına bir yenisini daha ekledi ve ligde ikincilik koltuğundan sonra üçüncülük koltuğunu da kaptırdı.

Lazio maça 3-4-1-2 gibi farklı bir dizilişle çıktı. Bu ofansif gibi gözüken anlayış Petkovic'in mutlak 3 puan için geldiğinin göstergesiydi. Ancak evdeki hesap çarşıya uymadı. Siena maça sert, dirençli, bir de bonus olarak golle başladı. Sert ve güçlü bir stoper olan Ciani; iki golde de hatalı olunca 32. dakikada oyundan alındı. İlk golden boyca kendinden çok daha kısa Emeghara'ya kafa vurdururken, ikinci golde altıpas sahası mesafesinde Rosina'nın iki adım gerisinde kaldı. Rosina'nın şık vuruşunu alkışlamak gerek. Oyun karakterini ortaya koyamayan Lazio, Siena gibi vasat bir takıma 3-0 yenilerek taraftarını üzdü. Mönchengladbach maçı telafi maçı olacak. Ancak ligde ilk iki iddiasındayken, dördüncülüğe düşmek affedilecek gibi değil. Milan sessizce geldi ve üçüncülük koltuğunu aldı. Arkada İnter ve Fiorentina tehditleri de devam ediyor. Siena ise aldığı galibiyetle 18. sıraya yükselerek Palermo'yu son sıraya itti.

Siena : Pegolo, Felipe, Teixeira, Terlizzi, Della Rocca, Vergassola, Rubin, Belmonte, Sestu (60' Valiani), Rosina (78' Bolzoni), Emeghara (76' Bogdani)

Lazio : Marchetti, Ciani (32' Pereirinha), Biava, Dias, Lulic, Konko, Gonzalez, Candreva (67' Saha), Hernanes, Kozak, Floccari (78' Ederson)

Sarı Kartlar : Ciani, Pereirinha

Goller : 6' ve 61' Emeghara, 23' Rosina
Yazan: steven_stiffler
Kategori : ,

Trabzonspor 0 - 3 Fenerbahçe | Rutin

Trabzonspor maçları yeni bir seri oldu artık Fenerbahçe için... 7 maçtır yenilmiyoruz. En son "şampiyon olduğumuz" sezon Trabzon'da 3-2 kaybetmiştik. O maçtan sonraki maçlarda Trabzonluların nefretleri ve kompleksleri hep daha fazla arttı. Ancak o günden sonra Avni Aker'e 3 kere daha çıktık ve 2 galibiyet 1 beraberlik alarak bu Trabzonspor taraftarlarının içindeki nefrete en güzel cevabı verdik.

Aslında bu maç için oldukça umutluydum. Takım son haftalarda kötü de oynasa Trabzon demek ekstra bir motivasyon demekti. Geçen sene yaşanan klasikleşmiş Trabzon taraftarı olaylarından sonra takımımız Trabzon yerine Rize'de konakladı. Trabzonspor geçtiğimiz sezon güçlü takımdı. Bu sezon ise vasat bir Anadolu takımından halliceler. Böyle yakalamışken 3'ten aşağı atmak ayıp olurdu. Böyle maçları kazanıyorsanız, taktik ve sistem çok da önemli değil. Bazen motivasyon da yetebiliyor. Sow'un solda oynamasına, Hasan Ali'nin yeniden kadroya dönmesine falan değinmeyeceğim o yüzden. Emre varsa orta sahada +1 kalite, takımda +1 ruh var. Bunu bir kez daha gördük. Emre'yi çok özlemişiz. Trabzonspor'un silik orta sahasına Emre yetecekken, Cristian ve Topal'ın da iyi oynamasıyla hocanın düşündüğünü gerçekleştirdik. Orta sahayı kazandık ve maçı domine ettik. Maçın başındaki pozisyonların önemi elbette çok büyük. Egemen'in Adrian'a vurdurmadığı bir top ve çizgiden çıkardığı o top maçın kaderini etkiledi. Topun tamamının çizgiyi geçmediği net şekilde belliyken Piero falan hikaye... Yayıncı kuruluş çizgi kamerası koymuş ve çizgi kamerasında net bir şekilde top yuvarlak değil. Küçük bir kısmı direk hizasında... Neyse, ekmek çıkmış oldu yorumculara. Attığımız ilk golde Kuyt'ın ofsayt olduğunu düşünmüştüm ama özette dikkatle izlediğimde yine çizgilerden yola çıkarak ofsayt olmadığını gördüm. İlk yarıdaki baskılı futbol Cristian Baroni'nin klasikleşmiş Trabzonspor gollerinden birini daha getirdi ve 2-0'lık skor ikinci yarıda uzun zamandır izlemediğimiz kadar rahat maç izlememizi sağladı.

İkinci yarıda Caner yerine Stoch girebilir, Stoch'u da kazanabilirdik. Maç tam Stoch'luk maçtı. Trabzonspor savunmasının sağı, solu, göbeği; her yeri boşluk veriyordu. Olcan'ın pozisyonu gol olsa maç elbette sıkıntıya girebilirdi. Trabzonspor'un başka da gollük bir baskısı ya da pozisyonu zaten olmadı. Gökhan Gönül'ün derslik golü skoru ilan ederken, bizim de yüzümüzdeki son gülücük oluyordu. Trabzonsporluların başkanlarını istifaya çağırdığı, 61. dakika şovu yapamadığı, bizim açımızdan son derece keyifli bir maç oldu. Kuyt, Egemen, Emre, Gökhan müthiş oynadı. Maçla ilgili kendimce bir puanlama yaptım :

Aykut Kocaman 8
Emre Belözoğlu 8,5
Dirk Kuyt 8
Egemen Korkmaz 7,5
Cristian Baroni 7,5
Pierre Webo 7
Moussa Sow 6,5
Hasan Ali Kaldırım 7
Bekir İrtegün 5,5
Gökhan Gönül 7,5
Volkan Demirel 6,5
Mehmet Topal 6,5

Bate, Kasımpaşa ve Beşiktaş maçları çok önemli. 2 sene önce İnönü'deki Beşiktaş maçı şampiyonluğu ne kadar istediğimizin göstergesi olmuştu. Kasımpaşa'yı yendikten sonra yine öyle olacağını tahmin ediyorum. Artık biraz kenetlenelim ve taraftar olarak üzerimize düşen desteği verelim.
19 Şubat 2013 Salı
Yazan: steven_stiffler
Kategori : ,

Mönchengladbach 3 - 3 Lazio

Gecenin en iyi maçı dersek hata etmiş olmayız herhalde. Mükemmel 90 dakika, adeta futbol şöleni. Futbol bazen çok basit. Sadece gol atmak için oynarsın. Lazio ile Mönchengladbach öyle bir maç oynadı ki; yenilen saldırdı. Gol atan bayram yaptı. Maç baştan sonra final havasında geçti. Sonucunda ise Lazio istediği skoru alan taraf oldu.

Her şeyin olduğu bir maçtı. Penaltılar, kırmızı kartlar, frikik golü, kaçan penaltı, bol miktarda gol. Maçın başında çalınan penaltı bence tartışmalıydı. Stranzl'ın golü Almanları öne geçirdi ve ilk yarı böyle bitti. İkinci yarı Lazio gol atar bahsi oynadım. Lazio'yu biliyorum, her zaman söylüyorum; mağlupken mükemmel baskı kuruyorlar. İkinci yarıya golle başlayan da Lazio oldu. Kozak'ın da oyuna girmesiyle hava topları hakimiyetini arttıran İtalyanlar, Candreva'nın mükemmel ortası ve son günlerin formda ismi Floccari'nin golüyle skoru dengeledi. Bu golden sonra maçta kayış koptu, iki takım da sonunda kupa varmışçasına hücum etti. Lazio'nun iyi kanat oyuncuları var ve bir kanat oyuncusunda olması gereken en temel özellik orta açma konusunda çok iyiler. İlk golü Candreva attırdı, ikinci golü Lulic. Hem Kozak hem Floccari hava toplarında etkili olunca, Mönchengladbach neye uğradığını şaşırdı. Favre'nin de hamleleriyle tekrar ofansif bir futbola büründüler. Yine Dias'ın hareketi sonucu yine penaltı kazandılar. Dias ikinci sarıyla oyundan atılırken, Stranzl'ın penaltısını Marchetti kurtardı. Sonrasında tekrar penaltı, bu sefer Marx'ın golü geldi. Hakem en ufak bir çekmede penaltı verdi. Eksik oynayan Lazio maçın son bölümlerinde biraz daha kontrollü ve skoru korumaya yönelik oynuyordu ki; 88'de Arango'nun frikik golü geldi. Penaltıyı kurtaran Marchetti'ye o golü yemek yakışmasa da, Arango'nun vuruşunun hakkını verelim. Mönchengladbach ve Favre iş bitti diye düşünüyordu ki, eksik Lazio'nun "çok fazla" oyuncusu Hernanes sazı eline aldı. Müthiş orta, yine Kozak... Lazio ortalarla ve hava topu hakimiyetiyle işi bitirdi. Maç sonunda başta Hernanes olmak üzere, tüm takım mutluydu. Her zaman soğuk duran Petkovic'in bile yüzü gülüyordu. Laziolu futbolcular bu kupayı istiyor, gözlerinden bile çok belli oluyor.

Mönchengladbach : Ter Stegen, Jantschke (75' Hanke), Brouwers, Dominguez, Wendt, Ciğerci (75' Xhaka), Hermann, Nordveit (73' Marx), Arango, Stranzl, De Jong

Lazio : Marchetti, Konko, Biava, Dias, Radu, Ledesma (46' Kozak), Gonzalez, Candreva (72' Cana), Lulic (88' Ciani), Hernanes, Floccari 

Sarı Kartlar : Dias, Gonzalez, Kozak, Cana, Candreva, Arango

Kırmızı Kart : 69' Dias

Goller : 17' Stranzl (pen), 57' Floccari, 64' ve 90+4' Kozak, 84' Marx, 88' Arango

Kaçan Penaltı : 70' Stranzl
15 Şubat 2013 Cuma
Yazan: steven_stiffler
Kategori : ,

Tottenham 2 - 1 Lyon

Takımların isimlerine bakarak tahmin yapsaydım, bu maçı 2-1 Tottenham kazanır derdim. Öyle bir his vardı içimde ne hikmetse... Tottenham geçtiğimiz yıl bu kupada çok kasmadı. Yedek ağırlıklı oynadı. Ancak Andre Villas Boas kariyer adamı... Ne kadar çok kupa, o kadar güzel cv düşüncesinde. Kadronun temelini bozmadan, ufak tefek rotasyonlar yaparak mücadele ediyor. Neticede elde de kaliteli bir kadro var.

Haftasonu Gareth Bale'in muhteşem performansından bahsetmiştim. Zaten şu an pek çok futbolseverin dilinde... Dün ilk yarının sonlarından itibaren izlemeye başladım. Son haftalarda iyice alışılagelmiş frikiklerinden biriyle beni selamladı sağolsun. Muhteşem bir vuruştu. Scott Parker; Bale'in antrenmanlarda frikik çalıştığını ve daha çok gol atacağını söylemiş. Futbolseverler de sabırsızlıkla bekliyor. Maçın üç golü de birbirinden güzeldi. Umtiti'nin golü son haftalarda atılmış en güzel gollerdendi. Gareth Bale'in kapanışı yaptığı goldeki; kaleciyi kapattığı köşeden avlama fikri ise muazzamdı ve muazzam uygulandı.

Tottenham'a bu skor yeter mi bilmem. Ancak bu turu geçerlerse, kalan takımlarında arasında isimleri oldukça sivrilecek ve en büyük favorilerden birisi olacak.

Tottenham : Friedel, Walker, Gallas, Vertonghen, Assou Ekotto, Parker (90+2' Livermore), Dembele, Lennon (79' Sigurdsson), Dempsey (67' Holtby), Bale, Adebayor

Lyon : Vercoutre, Reveillere, Bisevac, Lovren, Umtiti, Fofana, Malbranque (83' Grenier), Gonalons, Lacazzete, Lisandro (89' Ghezzal), Gomis

Sarı Kartlar : Umtiti, Walker, Fofana

Goller : 45' ve 90+3' Bale, 55' Umtiti
Yazan: steven_stiffler
Kategori : ,

Bate Borisov 0 - 0 Fenerbahçe | Avantaj

Fenerbahçe Avrupa Ligi'nde önemli bir tur maçına çıktı. Ancak yine maçtan daha çok konuşulacak bir olayımız oldu. Meireles'in henüz 4.dakikada atılması şüphesiz ki maçın önüne geçti. Bunun Meireles'in ilk sorumsuzluğu olmamasının da payı büyük tabi ki...

Bate Borisov, Şampiyonlar Ligi'ne müthiş başlamıştı. Ancak devamını getiremedi. Uefa Avrupa Ligi'nden yollarına devam etmeleri de başarı sayılabilir. Ayrıca Şampiyonlar Ligi'nin gediklilerinden biri olma yolundalar. Son statüyle birlikte katılımları daha kolaylaştı ve buna bağlı olarak arttı. Aykut Kocaman kadrosundan vazgeçmiyor. Emre'nin yerine Mehmet Topal ile başlamak durumunda kaldı. Emre'nin oynayamayacak olmasına rağmen takımla birlikte Beyaz Rusya'ya gitmesi güzel olay. Meireles'in maçın henüz başında sorumsuzca atılması; hem taktik anlayışımızı etkiledi, hem de her futbolcuya ekstra yük bindirdi. Bunlara Gamsız Cristian da dahil... Meireles'in bu ilk sorumsuzluğu değil. Galatasaray maçında da ben yaptığının hatalı olduğunu savunmuştum, arma öpmesiyle taraftarın büyük bölümü yanına çekmişti. Son Mersin maçı bir başka örneği... Meireles'i çok severim ama şu haliyle takıma zarar veriyor. Acilen konuşulmalı ve cezalandırılmalı. İlk yarıdaki mücadelemiz, ikinci yarıda ise hem mücadelediz hem de taktik anlayışımız skoru korumaya yönelikti. Neticede hiç heyecanlanmadan, kötü oynayarak ve iyi mücadele ederek istediğimiz sonucu aldık. Bate Borisov kötü bir takım olsa da, Şampiyonlar Ligi'nde iyi sonuçlar almış olmaları onlar tehlikeli kılıyordu. O yüzden beraberlik kötü sonuç değil. Kadıköy'deki maçın seyircisiz olacak olması da bence avantaj. Son haftalarda taraftar ile yönetim ve futbolcu arasındaki gerginlik; futbolculara ekstra bir baskı uyguluyor. Bir seferlik de olsa bunu avantaj olarak değerlendirmeli ve taraftarla buzları da eritmeliler. Unutmadan; dün akşam hakem ön yargılı ve yanlı bir yönetim sergiledi. Buna rağmen beraberlik yine iyi sonuç, yine avantaj.

Parça parça da olsa 4 maç seyrettim. Şüphesiz ki gecenin en keyifsiz maçını oynayarak iyi sayılabilecek bir sonuç aldık ve avantajlı geldik. Napoli'nin ligde ciddi bir yarışın içerisinde olmasından dolayı kasmayacağını düşünüyordum. Ancak Plzen'in deplasmanda 3 fark atmasını da beklemiyordum elbet... Fenerbahçe-Plzen eşleşmesi güzel eşleşme olur. Yeter ki şu Bate maçını kayıpsız atlatalım.
Yazan: steven_stiffler
Kategori : ,

Mersin İY 0 - 1 Fenerbahçe | STSL 21.Hafta

Yazmanın yine isteksizce gerçekleştiği bir maç... Hasan Ali'nin, Stoch'un, Krasic'in yeniden kadroya alınmamaları canımı sıkmadı değil. Özellikle Hasan Ali, ligin ilk yarısında -mecburiyetten de olsa- değişmez oyuncumuzken, şimdi neden birden gözden düştü anlamıyorum. Zira Stoch ve Krasic'e neden hiç şans tanınmaz onu da anlamıyorum. Football Manager oynarken oyundan sıkılırsınız da; 18 kişilik kadroyu falan değiştirmeye üşenirsiniz ya, Aykut hocamın da son zamanlarda buna benzeyen tavrı beni çok üzüyor.

Geçen hafta iyi oynayıp kaybettiğimiz maçtan sonra bu hafta kadro revizyonu bekleniyordu. Bence olmalıydı da... Ama olmadı. Kötü Kuyt, kötü Cristian yine oynadı. Sow'un solda oynayacak olmasına da bozulmuştum aslında ama sola hapis olmuş şekilde oynamadı. Zaman zaman Webo'yla yer değiştirdi. Zaman zaman Webo'nun açtığı boşluklardan dolayı boş alan buldu. Yine de Sow'u sol taç çizgisinin oralarda görmek hoş değil... Meireles son haftalarda çok basit oynamaya kaçmaya başladı. Geldiğinde uzun ve dikine oynadığı toplarla fark yaratmıştı. Şimdi basite kaçıyor. Şimdi fark yaratma görevi Emre'de... İlk yarının sonunda gelen piyango gol şansımızın yanında olduğunu gösterdi. Aslında o dakikaya kadar bir kaç iyi pozisyonumuz da olmuştu ama kaleci Bicik'e takılmıştık.

İkinci yarıda 4-4-2 oynadığımız bölümlerde etkiliydik. Aykut hoca yine bunu frenledi. Artık gerçekten anlayamıyorum. Çok seviyorum hocayı ama anlayamıyorum. Bu kadro 4-4-2 kadrosu... Lütfen bundan sonra 4-4-2 oynayalım hocam, lütfen....

Yine bal yapmayan arı gibiydik ama Webo'nun golü sayesinde 3 puanı aldık. Geçen haftaki Sivasspor mağlubiyetinden sonra bu 3 puanın tek anlamı umutlarımızın taze kalmış olması. Ama oyuncuların ve taraftarın mutsuz görüntüsü bize şampiyonluk yolundaki en büyük engel.
12 Şubat 2013 Salı
Yazan: steven_stiffler
Kategori : ,

Afrika'nın En Büyüğü Nijerya

Afrika Kupası'nın her sene yapılması çok hoş bir şey olmasa da, Afrikalılar bu durumdan memnun gözüküyor. Neticede pek çok büyük takım, Afrika Kupası'na iyi oyuncularını göndermek zorunda kalıyor. Ligler devam ederken önemli futbolcularından yoksun kalabiliyor. Afrikalılar ise vuvuzelalarıyla kendilerince futbol ziyafeti çekiyorlar.

Afrika ülkeleri bana hep sempatik gelmiştir. Uche-Okocha'dan dolayı çocukluğumda hep Nijerya'yı desteklerdim. Mosheu'dan dolayı Güney Afrika'yı da severdim. Sonrasında McCarthy gibi bir yıldızı izletmişlerdi. 2002 Senegal'in kadrosunu ezbere bilirim. Fadiga, Coly, Diouf, Henri Camara ve Papa Bouba Diop; hâla gözümde büyük oyunculardır. Şimdilerde Senegal demek benim için Moussa Sow demek olsa da; Senegal'in yokluğunda Yobo'nun kaptanlığını yaptığı Nijerya'yı destekliyorum. Fildişi Sahili'ni ise Afrika'nın şımarık çocuğu olarak görüyorum. En büyük yıldızlar onlar da ama bu kupada çok şanssızlar.

Geçen sene Herve Renard'ın Zambiya'sı pek çok futbolseverin sempatisini toplamıştı. Direnerek ve savaşarak, tüm zorlukları aşarak kupayı kaldırmışlardı. Bu sene Nijerya'nın hakettiğini ve hakederek kazandığını düşünüyorum. Fildişi Sahili'ni eleyen takım, bu kupayı en çok hakeden takımdır. Emenike ve Yobo'nun dün yedek olmasına üzülsem de; ikisinin kupayı kaldırdığını görmek beni mutlu etti. Mba'nın golü de çok güzeldi. Mba iyi bir turnuva geçirdi. Avrupa'ya transfer olabilir.

Maçtan ziyade maç sonunda galibiyet coşkusunda ne yapacağını şaşıran Vincent Enyeama'yı hatırlayacağım. Videosunu da ekleyeyim, müthiş görüntüler...


11 Şubat 2013 Pazartesi
Yazan: steven_stiffler
Kategori :

Şampiyon !

Bu sene Euroleague maçları dışında basketbol takımımızı izleyemedim. Çoğu taraftarımız gibi elbette durumlarından çok memnun değilim. Ancak dün Galatasaray'ı yenerek, Türkiye Kupası'nı son 4 yılda 3. kez kazandık. Sonuç olarak; psikolojik üstünlük yalan, Fenerbahçe'nin rekabetteki üstünlüğü gerçek.
Yazan: steven_stiffler

Lazio 1 - 1 Napoli | Serie A 24.Hafta

Cumartesi gününün en keyifli maçlarından biriydi. Serie A'nın genelde kötü bir imajı var ama benim izlerken en keyif aldığım iki ligden biri. Lazio ve Napoli de bu ligin en pozitif oynayan, hiç bir maçı sıkmayan iki takımı. Böyle iki takımın berabare kalması elbette keyif verebilir, ancak maçın hakkı kesinlikle Lazio galibiyetiydi.

Lazio'da Klose'nin uzun sürecek sakatlığından sonra aceleyle takıma Louis Saha takviyesi gelmişti. Ben sezon başında alternatif forvet ararken, Fenerbahçe için Louis Saha'yı istiyordum. 1 yıllık, tecrübeli, temiz golcü. Tottenham'da bile kısa sürede olumlu etkisi oldu, ancak Sunderland'deki kısa kariyeri parlak değildi. Şimdi Lazio'da kısa bir kariyeri olacak. Lazio'nun son haftalardaki mağlubiyetleriyle ligde şampiyonluk yarışındaki umudu azalmıştı. Napoli galibiyetiyle en azından 2.lik koltuğuna yaklaşacaklar ve yeni hedefleri doğrultusunda, yeni bir motivasyona sahip olacaklardı. Müthiş istekli başladılar. Lazio'nun golü derslikti. Floccari iyi performansını sürdürüyor, adeta yeni bir transfer gibi oynamaya devam ediyor. Golde Konko'nun asisti, Floccari'nin gol vuruşu müthiş. Zaten dünyanın en underrated forvetlerinden birisidir Floccari. Golden sonra Lazio'nun oyundaki üstünlüğü uzun süre devam etti. Net fırsatlar da yakaladılar ama bitiremediler. Floccari'nin direkten dönen şutu da en az goldeki vuruşu kadar temizdi. Frikikleri falan da iyi kullandılar ama De Sanctis günündeydi. Napoli ilk yarının son bölümlerinde oyuna denge getirdi. Cavani'nin atamadığı iki kafa pozisyonu var. Birini boş kale yerine dışarı vurdu, diğerini direğe nişanladı.

İkinci yarıda daha dengeli bir oyun vardı. Lazio, güçlü rakibi karşısında skoru da korumayı ihmal etmiyordu. 87.dakikada Campagnaro gibi düz bir adamı bile boş bıraksanız, gelir o voleyi vurur. Zevkli maç bu golle 1-1 sona ererken, Lazio galibiyet hasretini 4 haftaya çıkardı. UEFA'da Mönchengladbach deplasmanı var şimdi. Lazio'nun kupaya yoğunlaşacağını ve Mönchengladbach'ı eleyeceğini düşünüyorum.

Lazio : Marchetti, Konko, Biava, Dias, Radu, Ledesma, Gonzalez (90' Saha), Hernanes (72' Cana), Mauri (18' Lulic), Candreva, Floccari

Napoli : De Sanctis, Campagnaro, Cannavaro, Gamberini, Mesto (55' El Kaddouri), Zuniga (80' Calaio), Behrami (45' Insigne), İnler, Hamsik, Pandev, Cavani

Sarı Kartlar : Mesto, Insigne, Ledesma, Hernanes, Radu, Dias, Campagnaro, Cana

Goller : 11' Floccari, 87. Campagnaro

Hernanes'in şapkasını da sevdim doğrusu.


Yazan: steven_stiffler
Kategori : ,

Tottenham 2 - 1 Newcastle | EPL 26.Hafta

Tottenham'ın haftalardır süren yenilmezlik serisi devam ediyor. Takım halinde iyi oynuyorlar, tıpkı Redknapp döneminde olduğu gibi... Villas-Boas ile geçiş dönemi artık aşıldı. Takım halinde iyiler de; içlerinde bir isim var ki, mükemmel performans sergiliyor. Bu isim tabi ki Gareth Bale...

Newcastle United ligin güzel kadrolu takımlarından biri. Tam Football Manager'de yönetilecek takım... Alan Pardew ile sezon başlarında 8 yıllık sözleşme yenilemişlerdi. Bugün Newcastle United'ın bulunduğu yere bakıyorum, küme düşme potasının sadece 4 puan üzerinde. Alan Pardew, Newcastle'a güzel kadro kurdu. Pozitif futbol oynatıyor. Ancak başarılılığı tartışılır. Tottenham'da AVB elindeki alternatifleri çok iyi kullanıyor. Assou Ekotto'yu alternatifsiz görüyordum, Vertonghen ve Naughton ile bu açığı kapatmıştı. Şimdi Assou Ekotto sakatlıktan çıktı, henüz tam hazır olmasa da birkaç maçtır şans buluyor. Ancak elde hazır bir Naughton varken, AVB ondan faydalanmayı ihmal etmiyor. Van der Vaart ve Modric gittikten sonra; Dempsey ve Sigurdsson'ın bu ikilinin yerini dolduramayışından kaynaklanan Holtby transferi de çok yerinde oldu. Dempsey iyi maçlar çıkarıyor ama ilerleyen zamanlarda Holtby saha içinde daha etkin olacak gibi. Böyle takıma çabuk uyum sağlayan, yüzü sürekli gülen futbolcuları seviyorum. Gareth Bale'in müthiş frikik golünden sonra Gouffran'ın beraberlik golü maçı dengede tutmayı sağladı. Ancak Tottenham'ın gözle görülür bir üstünlüğü de söz konusuydu. Hayattan çok şey istemiyorum aslında... Fenerbahçe, Tottenham gibi oynasın yeter. Ya da Lazio'nun son bölümlerdeki baskısını yapabilsin yeter. Tottenham ve Lazio'yu futbollarından alakasız seviyorum ama iki takımın da çok iyi futbol oynadığı inkar edilemez. İkinci yarıda Gareth Bale'in galibiyeti getiren golü yine müthiş. İzlemek keyif veriyor. Redknapp'tan önce kadroda çok şans bulamamasına üzülüyorum. Neyse ki; geç olmadan böyle bir yıldıza kavuştuk. Maç 2-1 iken, Assou Ekotto'nun hatasından kaynaklanan müthiş bir Newcastle pozisyonu var ki, Lloris zamanlamasıyla topu kurtardı. Son dakikada Gareth Bale'in boş kaleye sağ ayakla topu gönderememesi ise şanssızlıktı. Cabaye, dün akşam Amrabat'ın yaptığı faulle aynı bir faul yaptı ve sarı kart ile cezalandırıldı. İkisinin de hakkı kırmızı karttı.

Tottenham'ın iki UEFA maçı var. Lyon ile önce içeride, sonra dışarıda oynayacaklar. 25 Şubat'ta ise West Ham'a konuk olacaklar.

Tottenham : Lloris, Walker, Dawson, Caulker, Naughton (74' Assou Ekotto), Parker, Dembele (90' Livermore), Lennon, Holtby (69' Adebayor), Bale, Dempsey

Newcastle : Krul, Debuchy, Coloccini, Taylor, Santon, Perch (82' Tiote), Sissoko, Cabaye, Jonas (86' Ameobi), Gouffran (59' Marveaux), Cisse

Sarı Kartlar : Cabaye, Ameobi

Goller : 11' ve 78' Bale, 24' Gouffran
Yazan: steven_stiffler
Kategori : ,

Fenerbahçe 1 - 2 Sivasspor | STSL 20.Hafta

3 gün sonra yazıyor olmamdan anlaşılacağı üzere; Fenerbahçe ilgili yazmak gerçekten artık çok zorluyor. Takım taraftarda futbol şevki bırakmadı. Hiç bir zaman umudunu kesmemiş, hocaya ve oyunculara sonuna kadar güvenen ben bile son maçtan sonra umudu kesmiş bulunuyorum.

Transferleri her zaman ayrı ayrı, tek tek değerlendirirdim. Emre ve Ziegler zaten bizden birileri oldukları için değerlendirmeye gerek yok. Kısaca belirtecek olursak; ikisinin de transferinden memnunum. Takımımız geçen sezondan çok daha güçlü oldu. Hasan Ali ve Ziegler gibi iki iyi sol bekimiz, Emre, Meireles, Salih gibi üç iyi orta sahamız var. Yıllardır Emre'nin yanına iyi bir adam koyamadık diye üzülürdüm. Meireles ve Mehmet Topal, Emre'nin yanında oynayabilecek son derece kaliteli futbolcular. Tabi son haftalardaki performanslarıyla değil... Webo'nun da iyi bir forvet alternatifi olacağını, ancak o parayla daha genç ve patlama yapacak birini de alabileceğimizi düşünüyorum. Bienvenu kötü örnek olunca, hoca daha garanti bir isim almak istedi tabi. Aykut Hoca kendi doğrularını yapmaya çalışıyor, ancak bu işte düzgün gitmeyen bir şeyler var. Mesela; Semih son haftalarda iyiyken, Webo'nun 2-3 antrenmanla birlikte ilk onbire yazılması. Hasan Ali'nin dinlendirilmesini anlıyorum. Ayrıca Aykut Kocaman'ın, Ziegler için Hasan Ali'yi her zaman kesmeyeceğini de biliyorum. Tahminimce şu anlamsız milli maç dolayısıyla Hasan Ali'yi dinlendirdi. Zira üstüste iki maça çıkan bir Hasan Ali çok daha fazla yıpranacaktı. Galatasaray'ın yine bir puan kaybından sonra, maça iştahlı ve arzulu başlamışken; Eneramo'nun golü işleri yine zora soktu. Fenerbahçe gol yeme, hatta ilk golü yeme geleneğini sürdürdü. Haa bir başka geleneğimiz de var tabi; gol yedikten sonra panik olmak ve şuursuzca hücum etmek. Bu bir 10-15 dakika sürüyor. O araya gol sıkıştırabilirsek iyi, sıkıştıramazsak dengesizlik devam. Aslında ilk yarının son bölümlerinde oldukça iyi oynadık. Emre'nin takıma gelişi saha içinde kendini belli ederken, Emre'nin kornerleri kötü kullanması ise pek çok pozisyon şansını harcıyordu. Sow'lu Webo'lu forvet hattına bol bol orta yapmak elbette güzel düşünce... İkisi de hava toplarında etkili oyuncular. Ancak sorun; Fenerbahçe'de Ziegler ve Mehmet Topuz harici iyi orta yapabilen futbolcu yok. Zaman zaman Gökhan Gönül ve Caner... Zaman zaman... Baskıyı arttırmışken kazandığımız penaltı çok büyük fırsattı. Penaltıyı da Emre'den bekliyordum, ancak takımın penaltıcısı Liverpool'da olduğu gibi Dirk Kuyt'mış. Çok penaltı çalınmadığı için yeni öğrendik tabi. Penaltının kaçması iyi mücadele ettiğimiz ilk yarının ardından soyunma odasına moralsiz gitmemizi sağladı.

İkinci yarıya daha sert bir baskıyla başlarız diyordum, yanıldım. Ancak toparlamamız çok uzun sürmedi. Çok da geç olmadan Webo'nun golü geldi. Webo'nun golü çok usta kafa vuruşu ama golde daha büyük pay bence Ziegler'in. Geçen sezon Galatasaray derbisinde dışarı giden topu sonuna kadar kovalamış, Sow'a müthiş bir gol attırmıştı. Bir benzerini bu sefer Webo'ya yaptı. Topu kaybetmek üzereyken, sonuna kadar kovaladı ve sağ ayakla çok iyi bir orta yaptı. Golden sonra baskıyı arttırsak da; her pozisyon arayışımızda orta sahada büyük boşluklar verdik. Geçen hafta oynadığımız Gaziantepspor maçında böyle değildik mesela... Savunmada boşluk verdik evet ama orta sahada pek çok topu Meireles almıştı. Bu sefer Meireles de kötü olunca, orta saha verimsiz kaldı. Sivasspor gibi kapanmayı çok iyi yapamayan bir takıma ikinci golü atamadık. Ziegler ve Webo'nun talihsiz sakatlıkları, Cristian'ın alışılagelmiş berbat performansı, Kuyt'ın büyük hataları oyunu ve skoru etkiledi. Berabere mi kalacağız acaba diye düşünürken, sakat sakat oyuna devam eden Eneramo'nun golü geldi. Fenerbahçe bir Kadıköy maçından daha puan kaybıyla, mağlubiyetle ayrıldı. Eskiden maç oynanmadan bile üç puanı yazabildiğimiz bu maçları artık kazanamıyoruz.

Bireysel performanslara göz attığımızda; son haftalarda inanılmaz kötü oynayan bir Volkan Demirel görüyoruz. Volkan'ı abim gibi severim, takımda mutlaka gereken bir isim. Ancak takıma abilik yapamadığı gibi, iyi de kalecilik yapamıyor. Her hafta hatalı gol yiyor. Kendisini toparlayana kadar dinlenmeli. Mert de, Serkan da ligi götürebilecek kapasitede. Gökhan Gönül'ü çözemiyorum. Mücadelesi çok çok iyi ama futbolu bir iyi-bir kötü. 10 dakika iyi, 15 dakika kötü. Bekir iyi maçlar çıkarıyordu, bu maçta Egemen'le birlikte ikisi de kötüydü. Ziegler'i beğendim. Meireles kötüydü. Kuyt rezaletti. Liverpool'da oynarken hiç beğenmediğim bir isimdi Kuyt. Ben böyle mevkisi sonradan değişen, devşirme oyuncuları çok tutmuyorum. Dirk Kuyt transferine soğuk bakıyordum, lakin geldiğinde gösterdiği mücadele ve başarılı performansla benim de gönlümü fethetmişti. Son zamanlardaki kötü performansı dün dibe vurdu. Çok düz, yeteneksiz bir oyuncu izlenimi veriyor. Mehmet Topuz'un hakkı yeniyor, Topuz daha hazır, kesinlikle Topuz oynamalı. Zaten Gökhan Gönül'ün bugüne kadar Fenerbahçe'de en uyumlu oynadığı isim Mehmet Topuz'dur. Cristian Baroni, güzelim kadroda en sırıtan isim. Az mücadele ettiği gibi, arkadaşlarının da temposunu yavaşlatan bir oyuncu. Acilen yedeğe çekilmeli. Sow; yeni transferlerle birlikte takımın en çok çalışan oyuncusu. Önceden Alex Fenerbahçe'nin çok şeyiydi. Şimdi Sow...

Şampiyonluk için umudum kalmadı diyeceğim, henüz 14 hafta var. Bir de çok iyi gitmeyen, mutlaka takılacağına inandığım bir Galatasaray var. Önümüzdeki 3 maçtan 9 puan çıkarırsak; yeniden umutlanabilirim. Aksi halde zor...
6 Şubat 2013 Çarşamba
Yazan: steven_stiffler
Kategori : ,

Genoa 3 - 2 Lazio | Serie A 23.Hafta

Lazio için şampiyonluk yarışı rüyasının bittiği, çok acayip bir maç oldu Genoa maçı... Genoa için ise işler tam tersine döndü. Ligde kalma yolunda önemli bir adım attılar ve maç sonu sevinçleri de bunu doğrular nitelikteydi.

İki takım da üçlü savunmayla ve golü düşünerek başladı. Lazio'nun kadro avantajı üçüncü stoper Radu'nun gerektiğinde sol beke, sağ kanat Konko'nun ise gerektiğinde sağ beke geçecek olmasıydı. Tutmadı. Marco Borriello acayip bir gol attı. Zaten Lazio'ya ters gelen golcülerden birisi... İkinci gol 22. dakikada Bertolacci'den geldi. İkinci golde Radu'ya sinirlenmemek elde değil. Alabileceği topa ayağını uzatmadı ve Bertolacci'ye şut şansı verdi. Bu maçla birlikte yeniden onbire dönen Miroslav Klose çok etkisiz kalınca, ikinci yarıya Kozak'la başladı Petkovic. Lazio ikinci yarı daha istediği gibi oynadı. Daha çok hücum düşündü. Floccari'nin golü erken geldi. Usta golcü kontrolü ve vuruşu... 2-0'ı çevirebilmek için en iyi senaryolardan birisi erken goldü. Maçın devamında Genoa oyunu çok sertleştirdi. Hakem de buna çok müsaade etti. Lazio'dan Genoa'ya kiralık giden Matuzalem, eski takım arkadaşı Brocchi'yi biçerken; suratında sinirli bir ifadeyle bakmakla yetindi. Brocchi sahayı sedye ile terketti. Lazio son bölümde yine o müthiş baskısını gösterdi ve penaltıyı kazandı. Mauri golü atınca, geri dönüş umudu arttı. Ancak 2-2'den sonra ibre Genoa'ya döndü. Ev sahibi ekip galibiyet golü için yüklenen taraftı. Marchetti bir süre skoru idare etti ama 90+5'teki gole engel olamadı. Yeni transfer Pereirinha da ilk kez forma giydi. Lazio kaybettiği ekstra puanlarla lig yarışında büyük yara aldı. Haftaya Napoli maçı var, mutlaka galibiyet gerekiyor. Arkadaki Inter ve Milan tehditleri üçüncülük koltuğunu da sarsıyor.

Genoa : Frey, Granqvist, Manfredini, Portanova, Moretti, Rossi (68' Rigoni), Cassani (24' Ferronetti), Matuzalem, Kucka, Bertolacci (74' Olivera), Borriello

Lazio : Marchetti, Konko, Ciani, Cana, Radu, Gonzalez, Ledesma (64' Brocchi) (71' Pereirinha), Mauri, Lulic, Floccari, Klose (46' Kozak)

Sarı Kartlar : Ciani, Manfredini, Matuzalem, Moretti, Lulic

Goller : 16' Borriello, 22' Bertolacci, 52' Floccari, 82' Mauri (penaltı), 90+5' Rigoni
5 Şubat 2013 Salı
Yazan: steven_stiffler
Kategori : ,

West Brom 0 - 1 Tottenham | EPL 25. Hafta

Aslında gündemi takip ediyorum ama yazmaya fırsat bulamıyorum. Fırsat bulamadığım süre içerisinde Tottenham, kupada Leeds United'a elenirken; ligde Norwich ile deplasmanda 1-1 berabere kaldı. Bu arada bir de Lewis Holtby takıma erken katıldı. Gomes ise Hoffenheim'a kiralandı. Zaten kaleci sayısı gereksiz fazlaydı. Holtby transferi rotasyon için çok iyi. Üstelik o fiyata, bu kadar kaliteli oyuncuyu kapmak başarı. Tottenham keşke bu transfer dönemini de forvet transferinde boş geçirmeseydi. 

Premier Lig'de Manchester United bu sezon ipi göğüsleyecek gibi gözüküyor. Manchester City çok lüzumsuz puanlar kaybederken, United kötü oynadığı maçları bile kazanabiliyor. Dördüncülük yarışı ise çetin geçeceğe benziyor. Tottenham hâla avantajlı gözükse de; Arsenal ciddi tehdit. Everton ise beklenenden çok daha iyi gidiyor. West Bromwich Albion da sezonun beklentilerini aşan takımlarından. Kadrolarını çok yeterli görmüyorum ancak iyi işler yapıyorlar. Tottenham karşısında forvetleri Shane Long değil de bir gömlek üstü bir isim olsaydı, West Bromwich öne geçebilirdi. Long ve Lukaku yetersiz kaldı. Maça istekli başlayan taraf West Brom'du, pozisyonları da onlar buldu. Lloris'in de iyi gününde olduğunu söyleyebiliriz. Tottenham oyuna dengeyi koyduktan sonra, ikinci yarıda bir de Popov'un kırmızı kartı gelince; üstünlüğü almak da zor olmadı. Popov'un kırmızı kartında yan hakemin etkisi nedir bilmiyorum ama kameralardan gözüktüğü kadarıyla Walker'ın küfür şikayeti nedeniyle atılmış gibi gözüküyor. Çok ilginç... Gareth Bale çok iyiydi, her pozisyonda Bale vardı. Holtby golden önce ofsaytta olsa da, galibiyet golünde payı büyük oldu. Bale iyi oyunun hakkını çok şık bir golle aldı. Kırmızı karttan sonra zaten toparlayamayan West Bromwich, golden sonra oyunda hiç yoktu.

West Brom : Foster, Reid, Olsson, McAuley, Popov, Dorrans (81' Fortune), Yacob (81' Rosenberg), Morrison, Brunt, Long, Lukaku (52' Ridgewell)

Tottenham : Lloris, Walker (78' Gallas), Dawson, Vertonghen, Assou Ekotto, Parker, Dembele, Lennon (86' Sigurdsson), Dempsey, Bale, Defoe (38' Holtby)

Sarı Kart : Dorrans

Kırmızı Kart : 47' Popov

Gol : 67' Bale
4 Şubat 2013 Pazartesi
Yazan: steven_stiffler
Kategori : ,

Tozlu Sayfalar

Öne Çıkan Yayın

Verona ile Kasıp Kavurduk - FM 2017

Çoluk çocuk sahibi olacak yaşa geldim ama hala Football Manager geleneğini sürdürmekten büyük keyif alıyorum. Benim için bu geleneklerden...

Takip Ettiklerim

Kategoriler

Yazar Kafe

Translator

- Copyright © Serkan Özerik -