Archive for Ocak 2015

Lazio 3 - 1 Milan | Hırs


Geçen hafta Napoli'ye kaybeden Lazio, zorlu fikstürün Milan ayağını galibiyetle geçti. Çok iyi maçtı, Serie A sevmeyenlere bir kez daha selam olsun. Lazio'da geçen hafta sonradan oyuna giren Danilo Cataldi ilk 11'in sürpriziydi. Bir diğer sürpriz formalardı. 115.Yıl Özel formalarıyla sahadaydı Lazio. Marchetti'nin kaleci formasına bayıldım. İlk yarıda Dusan Basta'nın hatasıyla maça 1-0 yenik başladılar. Jeremy Menez şu kıytırık Milan kadrosunun en iyi ismi şüphesiz. En formda ismi de diyebiliriz. İkinci yarıya bambaşka başlayan Lazio oldu. Marco Parolo'nun attığı gol nefisti nefis! Yaşlı kurt Klose'nin ortası, Parolo'nun en kral forvetlerin yapabileceği enfes vuruşuyla taçlandı. Golden daha çok dikkat çeken şey ise; Parolo'nun henüz ikinci yarının başında attığı beraberlik golünde topu alıp hırsla santraya koşmasıydı. Lazio'nun çok karakterli bir kadrosu var, Parolo da bu kadronun içinde geç parlamış bir cevher. Pioli de kral hoca be, imrendim izlerken. Üzerinden 3 dakika geçmeden bu kez hata yapma sırası Milan'daydı. Montolivo'nun geri pasında saçmalayan Mexes'in hatasını Klose affetmedi. Golden sonraki sevinçte yine hırs ön plandaydı. Son bölümde de sahneye yine Marco Parolo çıktı. Bu pozisyonda da Candreva tarzı bir gol yaratıcılığı izledik. Djordjevic'in sakatlanması golün talihsizliğiydi. Maçın sonlarında Roma çocuğu Mexes'in kuduruşu da bana ülke futbolumuzu hatırlattı. Ha tabi bir de Zidane'ın Materazzi'ye kafasını.

Lazio : Marchetti; Basta, De Vrij (69' Mauricio), Cana, Radu; Biglia, Parolo, Cataldi; Candreva, Mauri, Klose (74' Djordjevic - 83' Keita).

Milan : Lopez; Abate, Alex, Mexes, Armero; Poli (81' Muntari), Montolivo, Van Ginkel (55' Pazzini); Bonaventura (52' Cerci), El Shaarawy, Mexes.

Sarı Kartlar : Radu, Alex, Poli, Biglia, Cataldi, Armero, Mauri.

Kırmızı Kart : 90+2' Mexes.

Goller : 4' Menez, 47' ve 81' Parolo, 51' Klose.
25 Ocak 2015 Pazar
Yazan: steven_stiffler
Kategori : ,

Ne İzledim? #43


Serinin 43. yazısında daha önce de birkaç kez yaptığım gibi Simon Pegg ve Nick Frost'u öveceğim. Dünyanın en underrated İngilizleri resmen. İki güzel adam, iki güzel kafa, çok sayıda güzel iş. Sinema değil de futbolu seçselerdi; muhtemelen Manchester United'ın Neville kardeşlerli, Beckham'lı, Giggs'li, Scholes'lu, Butt'lı, Sir Alex Ferguson'lı kadrosunda olurlardı. Bu arada değinmeden edemeyeceğim. Filimadami.com ne oldu öyle ya ? Güzelim site çok berbat bir hal aldı. İlgi alaka sıfır. Vizyona giren filmler listesinde 4 ay öncesinin filmleri var. İnsanın hevesi kırılıyor be...

Valla güzel duyguların adamları mı bilemeyeceğim ama Luis Tosar ve Javier Bardem de güzel adamlar. Javier Bardem'in her filmde farklı bir yüz ile oynayabilmesine hayranım. Los Lunes Al Sol daha eski bir film olmasına rağmen Luis Tosar'ın üzerine yapışan Malamadre karakteri sayesinde yer yer üzüldüm. "Koskoca Malamadre ne hallerde be!" dedim. Samimi, doğal, sakin film. Hem Bardem, hem Luis Tosar seviyorsanız çok daha iyi film. Durağanlığı izleyici sıkmıyor, aksine sakin kılıyor. Göbekli Bardem canlandırdığı Santa karakteriyle çok özdeşmiş. Her karakterin kendi dünyasını da en iyi şekilde izleyiciye aktarabilmiş bir film olarak aklımda yer edindi. Ağustos Böceği olarak doğanların filmi olarak tanımlamak en doğru tanım olur herhalde.

İşte adamlar be! Uche-Högh'ten sonra dünyanın en uyumlu ikilisi. Erkek filmi gibi başlayan; beklentilerimin çok üzerinde, çok sevdiğim ikilinin Hott Fuzz'ı tadında müthiş bir film. Komedi, aksiyon, macera, gizem, bilim kurgu, fantastik bir dünyanın yanı sıra ince göndermeleriyle şahane bir kara mizah. Bir an olsun sıkılmadan izledim. Simon Pegg için ne desem bilmiyorum. Her filminden sonra methiyeler düzüyorum ama kesinlikle hak ediyor. Normal düşünen bir insan olmadığı ve Simon Pegg kafası diye ayrı bir kafa olduğuna inanıyorum. Bizim Burak Aksak kafası gibi bir kafa.

Adını kara mizah kralı koydum Saymın, filmini arşive attım.

2000'de falan çekilmiş olsa tamam da, Amerikan Rüyası temalı diğer göç filmlerinin yanında oldukça sönük kalmış. Telefon kulübesi sahnesi bile 2007 yapımı La Misma Luna esintisi taşıyor. Zaten bir göç hikayesinden ziyade bir çete hikayesi gibi geldi bana. Evet gerçekçi, süresi yerinde ve akıcı. Uzak olduğumuz bir kültür olduğundandır belki, beni çok tatmin etmeyen tren sahneleri de oldu. Türü çok seviyorum ama Sin Nombre'de aradığımı bulamadım.

Son yıllarda benzeri çok fazla çekildi. Buna rağmen bu tür filmler sıkmadan izletiyor. Beklentiyi ne kadar düşük tutarsanız o kadar keyif alıyorsunuz sanki... Sapkınca gelmesin ama bence hapsedildikleri ortam çok huzur verici gözüküyordu. Görsel açıdan da başarılı bir film ama mekanlar da ayrı güzeldi be...Konunun bağlanacağı yeri tahmin etmek güç değildi, tam da beklenilen gibi bir yere bağlanıyor ve tatmin etmiyor. Buna rağmen seyri keyifli.

Nasıl yorumlayacağımı şaşırdığım film. Çok değişik. İyi ya da kötü değil ama çok değişik. Deli saçması da diyebilirim, "vaaay be" de diyebilirim. Öyle anasının gözü bir film. İzlediğime pişman değilim ama beklediğimi bulmuş da değilim. Yine de farklı, yine de etkileyebilir. Scarlet'i ilk defa böyle bir rolde izledim, karizma katmış. Morgan Freeman ise filme etiket olmuş. Farklı bir film izlemek isteyenleri tatmin edebilir ama beklentiyi yükseltmeden izlemek en sağlıklısı. Ben "Eaaah" dedim diye kız arkadaşım tepki gösterdi. O beğenmiş.

Yormayan, güldüren, basit ama eğlencesi bol film olmuş. Özellikle hapçıların evinde geçen bölümde çok güldüm. Arada açar izlerim o sahneyi. Keyiflenesi zaman ihtiyacında izlenilirse çok daha lezzetli olabilir.

Gerildim diyemem ama sinirlerim çok bozuldu. Ortalama bir gerilim filmi ama aynı zamanda son sahneleri izleyiciyi tatmin etmeyecek düzeyde absürt. Özellikle vampirlerin duygusal konuşması ve gaza gelme sahnesi beni benden aldı. Manu Bennett reyizin film ve dizilerdeki hallerine çok üzülüyorum. Sinirimi bozdu, izlenebilir elbette ama ne bileyim çok hızlı geçip gidiyor gibi. 30 gün saklanıyorlar, dede hariç kimsenin tuvalet ihtiyacına değinilmiyor. Filmin başında hızlı olan vampirler, günler geçtikçe yavaşlıyor. Fizik kondisyon azalıyor. Böyle filmlerde pek de mantık aramamak lazım gerçi...

Biraz değil, çok çok az eğlendirse razıydım ama maalesef eğlendirmekle uzaktan yakından alakası olmayan; ortalama bir komedi kadrosunu da ziyan etmiş, tam olarak "vakit kaybı" olarak değerlendirebileceğim bir film.



22 Ocak 2015 Perşembe
Yazan: steven_stiffler
Kategori :

Tottenham 2 - 1 Sunderland | EPL 22.Hafta


Güzel başlayıp güzel biten bir maç oldu. Gözler Sunderland'in yeni transferi, Tottenham'ın eski oyuncusu Jermain Defoe'deydi. Premier Lig için çok önemli bir oyuncu, Altidore ile takaslanarak transfer edilmesi de başarılı bir hamle. ABD'de ligin izlenebilirliği için alınıyor böyle oyuncular. Bu kadar kolay vermelerinde muhtemelen Defoe'nin tavrının da etkisi vardır. İlk maçını da eski takımının sahasında oynaması hoş bir tesadüf oldu. Zira Sunderland'de de her top Defoe'ye gibi bir oyun anlayışı vardı. Bunun da payıyla ilk maçı olmasına rağmen, üretkenlik adına sıkıntı çekmesine rağmen etkili bir Defoe izlediğimizi düşünüyorum. Tottenham'ın maça 1-0 önde başlaması iyiydi ama akabinde Sunderland'in daha istekli bir ilk yarısı vardı. Vertonghen bir stopere göre üst düzey bir teknikle, çalım da deneyerek; şansının da yardımıyla güzel bir gol attı. Sunderland'de Fletcher biraz etkili olabilse tüm gol yükü Defoe'ye binmezdi. Sunderland'in kağıt üzerinde güzel bir kadrosu var. Özellikle Seb Larsson'ın Birmingham'dan beri hayranıyım. Bugün frikikten attığı muhteşem golle beraberliği getirdi. İlk yarının en önemli pozisyonu da Harry Kane'in artık alışılmış ceza sahası şutlarından birinin direkten dönmesiydi. Bu pozisyon golle sonuçlansa Spurs soyunma odasına 2-1 ile gidecekti. İkinci yarıya çok baskılı başladı Tottenham. Sunderland 3 stoperle oynamanın avantajıyla bana göre çok iyi savunma yaptı. Özellikle Vergini ve kaleci Pantilimon çok iyiydi. İkinci yarıya baskılı başlanınca erken bir gol bekledim. Ama Soldado ile bu imkan çok kısıtlı gözüküyordu. Futbolla uzaktan yakından alakası olmayan beyin yapısıyla uzun zamandır oynamayan Adebayor kurtarıcı olarak oyuna alındı. Soldado'ya nazaran etkili de oldu. Zaten Sunderland ikinci yarı 1 puana razı bir görüntü veriyordu. Savunmasıyla da takdiri hakediyordu. Kurtarıcılık görevi yine Eriksen'e düştü. Bu sezon son dakikaların golcüsü olan Christian Eriksen, yine son dakikalarda attığı golle galibiyeti getiren isim oldu. Gol ise Alex'in Gençlerbirliği'ne attığı son dakika golünü hatırlattı, Kaptan'ı bir kez daha güzel bir anısıyla andım. Danny Graham'ın çok net bir golü kaçırdığı (Lloris'in kurtardığı) duraklamaların son dakikasında kaleci Pantilimon da kornerde ileri gitti. Dönen topu Vertonghen ağlara bıraksa da; yan hakemin ofsayt bayrağı kalktı. Ben askerdeyken kural değişmediyse eğer; kendi yarı sahanda ofsayt olmuyordu. Öyleyse bu pozisyon temiz bir goldü.

Tottenham : Lloris;  Walker, Dier, Vertonghen, Rose; Stambouli, Dembele (75' Townsend); Eriksen, Chadli (88' Paulinho), Kane; Soldado (61' Adebayor).

Sunderland : Pantilimon; O'Shea, Vergini, Brown; Jones (90+2' Buckley), Larsson, Rodwell, Van Aanholt; Johnson; Fletcher (65' Wickham), Defoe (75' Graham).

Sarı Kartlar : Vertonghen, Rodwell, Jones.

Goller : 3' Vertonghen, 31' Larsson, 88' Eriksen.
17 Ocak 2015 Cumartesi
Yazan: steven_stiffler
Kategori : ,

Roma 2 - 2 Lazio | Selfie


Kırmızı kart çıkmamasıyla "Derbi gibi derbi" başlığının eşiğinden dönmüş maç. Her şey harikaydı, müthiş bir maç oldu. Serie A sevmeyenleri anlamak güç. Oysa her şey ne güzel de kartlı başlamıştı. İkinci yarı iki takımın da kırmızı kart görmesi işten bile değildi. Alışılmış bir Derby Della Capitale izledik aslında, tek eksik kart olunca haliyle kafa da kırmızı kartta kalıyor. Roma kazanıp, Juventus'un bu akşam olası puan kaybını beklemek istiyordu. Lazio ise; Juventus ve Roma'yı uzaktan takibe devam etmek istiyordu. İki takımı da "Taş gibi takım" diye değerlendirdiğim anlar oldu. Rudi Garcia gerçekten üst düzey bir teknik direktör. Stefano Pioli de Serie A'yı çok iyi biliyor, Lazio ile oldukça başarılı sonuçlara imza atıyor. Ayrıca bizim Türk teknik adamlarda olmayan karizma Stefano Pioli'de fazlasıyla mevcut. Bu maçın deplasman olduğunu varsayarsak; Lazio oldukça cesur bir kadroyla sahadaydı. Son haftaların yıldızı Felipe Anderson'u kesmek olmazdı. Mauri de çok formda. E Candreva da döndü. Haliyle hoca Lulic'i kesti, Mauri'yi Lulic'in yerine koydu. Roma'nın mavileri maça daha etkili başlayan taraftı. Felipe Anderson yine sahne alacak mı diye beklerken; Brezilyalı beklentileri boşa çıkarmadı. Öncesinde mükemmel bir asist, Kaptan Mauri'den temiz bir gol vuruşu geldi. Roma golün şokunu atlatamamışken Felipe Anderson'un son hafta attığı gole benzer bir golü geldi. Böylelikle Anderson son 5 maçta skora direkt olarak katkı sağlamış oldu. Son 5 lig maçı = 5 gol, 5 asist. RESPECT! Şu anda Tottenham'da Harry Kane ne ise Lazio'da Felipe Anderson o.

İkinci yarıda Rudi Garcia riskleri almak için beklemedi. Eminim bizim ligimizin derbilerinden olsa; hocalar 60. dakikaya kadar risk alamazdı. Rudi Garcia ikinci yarıya Strootman ve Ljajic ile başladı. İlk yarının kötüsü Nainggolan ve etkisiz elemanı Florenzi'yi çıkardı. Baskılı başlanan ikinci yarının başında Kaptan Totti farkı 1'e indirdi. Lazio'da kısa süreli bir panik havası yaşansa da; çabuk toparlanılmış bir görüntü vardı. Kontrol Roma'daydı, oyunu tıkayacak bir değişiklik bekledim ama Pioli bu kez beklentimi boşa çıkardı. Yorulan Mauri ya da ikinci yarıda etkisiz gözüken Felipe Anderson yerine Onazi-Ledesma'dan birisinin girmesi orta sahayı dengeler, oyunu tıkayabilirdi. 58.Dakikada Mauri'nin direğe nişanladığı top maçın kırılma anı olarak değerlendirilebilir. Zaten 61'de de Totti'nin beraberlik golü geldi. İki gol de birbirine benzerdi, ikisinde de Lazio önlem alamadı. Beraberlik golünden sonra Totti'nin maça damga vuran selfieli gol sevinci geldi. Hakikaten unutulmayacak bir gol sevinci oldu. Adamın karizması da öyle büyük ki, sarı kart da çıkmadı. 2-2'den sonra panik olan bu kez Stefano Pioli'ydi. Onazi ve Klose'yi oyuna alarak bana kalırsa ne yapacağını şaşırmış bir hal aldı. Roma psikolojik üstünlük yakalasa da; Cavanda'nın oyuna girmesiyle Lazio son bölümleri üstün oynayan taraf oldu. De Vrij'ın sakatlanmasıyla Cavanda sol beke, Radu stopere geçti. Soğukkanlı ve etkili bir oyun oynayan Cavanda, Lazio'nun maçı dengelemesini sağladı. Bir bek oyuncusuna göre oldukça iyi iş. Candreva'nın da çabası artınca, son bölümleri Lazio gole daha yakın oynayarak geçirdi. Maicon'un hatası az kalsın Roma'ya mağlubiyeti getiriyordu. Klose'nin vuruşunu De Sanctis kurtararak, maçın en kritik anlarından birini izletti. Nefis derbi 2-2 berabere bitince ne şiş yandı, ne kebap... Francesco Totti'nin gol attığı bir derbiyi daha kaybetmedi Roma. Maç öncesi "Bizim Kaptanlarımız Roma çocuğu" pankartı açan taraftarlar da bu pankartın karşılığını Totti'nin performansıyla almış oldu.

Roma : De Sanctis; Maicon, Manolas, Astori, Holebas; Nainggolan (46' Strootman), De Rossi, Pjanic; Florenzi (46' Ljajic), Iturbe (81' Destro), Totti.

Lazio : Marchetti; Basta, Cana, De Vrij (76' Cavanda), Radu; Parolo, Biglia, Mauri; Candreva, Anderson (65' Onazi), Djordjevic (66' Klose).

Sarı Kartlar : Anderson, Cana, Iturbe, Mauri, Nainggolan, Marchetti, Pjanic, De Rossi.

Goller : 25' Mauri, 29' Anderson, 48' ve 64' Totti.
12 Ocak 2015 Pazartesi
Yazan: steven_stiffler
Kategori : ,

Crystal Palace 2 - 1 Tottenham | EPL 21.Hafta


Biz yine gol atan Harry Kane'in fotoğrafını koyalım koymasına da, maç gerçekten Premier Lig kalitesinin altındaydı. Süper Lig ayarında bir maçtı. Üstelik Crystal Palace'ın tribün atmosferinin şahaneliğine rağmen. Çok Palace maçı izlemem haliyle. Tahmin ediyorum ki; tribünleri genelde böyledir. Ancak eski futbolcuları Alan Pardew'ün menajerlik koltuğuna geçerek çıktığı ilk maç olduğu için ekstra bir destek olduğunu da düşünüyorum. Pardew'e karşı nötrüm ama biraz antipatik tavırları da yok değil. Newcastle'da her hafta "ha gitti ha gidecek" diye beklenirken, hep son nefeste kurtulması da ilginç bir hikayeydi. Pardew'ün ilk maçı, tipik "yeni hocayla ilk maç bari yenilmeyelim" maçıydı. Genelde böyle olur ya, takım haftalardır kötü gidiyordur; yeni hoca gelir, o hafta takım en azından kaybetmez. Palace'ın kaybetmeyi haketmediği açıktı dün ama beraberlik golünü getiren penaltı da çok kolpaydı be... Temposuz geçen ilk yarının ardından Harry Kane perdeyi açtı. Yükselen yıldız yine usta bir gol vuruşu yaparak performansının tesadüf olmadığını gösterdi. Devamında daha çok isteyen taraf ev sahibi Crystal Palace'tı. 0-0 berabere biten ilk maçın ardından Puncheon'ı çok beğendiğimi söylemiştim. Bu maç yine takımın etkili oyuncularındandı. Stambouli'nin yaptırdığı, penaltıyla uzaktan yakından alakası olmayan penaltıyı Gayle gole çevirdi. Puncheon attığı golle takımına galibiyeti getirdi. Tottenham'ın iyi gidişi Palace karşısında son buldu. Şu Palace'ı da iki maçtır yenemediler arkadaş, iyi giderken şöyle Championship ayarı takımlara puan kaybetmeleri de saçma sapan bir şey.

Crystal Palace : Speroni; Ward, Dann, Delaney, Kelly; Ledley; Puncheon, McArthur, Bannan (46' Guedioura), Gayle (87' Campbell); Murray (74' Zaha).

Tottenham : Lloris; Walker, Fazio, Vertonghen, Rose; Stambouli (75' Soldado), Dembele; Townsend (69' Capoue), Eriksen, Chadli; Kane.

Sarı Kartlar : Townsend, Bannan, Dann, Stambouli, Puncheon, Campbell, Fazio, Guedioura.

Goller : 49' Kane, 69' Gayle (Penaltı), 80' Puncheon.
11 Ocak 2015 Pazar
Yazan: steven_stiffler
Kategori : ,

Lazio 3 - 0 Sampdoria | Felipe Anderson!


Sanırım 2 haftadır Lazio'yu takip edemiyorum. Inter beraberliğinin ardından Sampdoria karşısında 3-0 kazandılar ve ligde üçüncü sıradalar. Juventus ve Roma ile ciddi puan farkı ama zaten Lazio'nun vizyonu şampiyonluk değil. Üçüncülük çok başarılı bir sezon demek olur. Pioli'nin ilk sezonunda bu kadar verimli futbol oynatması da ayrıca takdire şayan. Herkes Sampdoria'nın 10 oyuncuyla santra çizgisinde maça başlamasını konuşuyor ama asıl konuşulması gereken Felipe Anderson'un performansı. Brezilyalı geçen sezon yıldız adayı olarak gelmiş ama çok şans bulamamıştı. Şans bulduğunda iyi değerlendiremediğini de kabul etmek gerek. Ama bu sezon, özellikle son haftalarda bulduğu şansı çok iyi değerlendirdi. Sampdoria maçı ise Lazio kariyerinin zirvesi oldu. 2 asist, 1 gollük performansla direkt skor yükünü taşıdı. Golü nefis, gerçek bir 10 numara golüyken; Djordjevic'e yaptığı asist de keza müthiş bir kanat oyuncusu asistiydi. Felipe Anderson komple bir hücumcu olduğunu kanıtladı. Bu maçtan sonra daha fazla şans bulacağını, ilk 11 oynamasa bile kulübedeki en önemli koz olacağını düşünüyorum. Bence ilk 11 oynaması gerekir, bunu zaten uzun zamandır destekliyorum. Bu maçta sadece Felipe Anderson için yazmak istedim.

Lazio :  Marchetti; Basta, De Vrij, Cana (46' Cavanda), Radu; Biglia, Parolo, Lulic (50' Onazi); Anderson, Mauri (78' Candreva), Djordjevic.

Sampdoria : Viviano; Cacciatore, Gastaldello, Romagnoli, Regini; Rizzo (46' Ostrzolek), Palombo, Obiang (68' Bergessio); Soriano; Okaka, Eder (74' Duncan).

Sarı Kartlar : Gastaldello, Cana, Basta, Soriano.

Goller : 38' Parolo, 41' Anderson, 66' Djordjevic.
7 Ocak 2015 Çarşamba
Yazan: steven_stiffler
Kategori : ,

Tottenham 5 - 3 Chelsea | Hurricane


Tottenham için yeni yıl, yepyeni bir başlangıç tadında oldu. Manchester United ile 0-0 berabere biten maç da zevkliydi ama bu maç yılın ilk günü için şahane bir keyifti. İki takım 1 ay önce karşılaştığında Chelsea çok rahat kazanmıştı. 3-0'lık mağlubiyet alan Spurs varlık gösterememiş, fakat o günden sonra yaptığı 5 maçta kaybetmemişti. Bugün seri 6 maça çıkarken, özlediğimiz Tottenham maçlarından birini izlettiler. Sezon başında Soldado ve Adebayor'a güvenen Pochettino'ya kızıyordum. Bu güven bir hataydı ama Harry Kane gibi bir oyuncuyu takıma kazandırdı. Kane her geçen büyüyor demiştim, bu maçta da adeta devleşti. Maçın yıldızı şüphesiz Eden Hazard'dı ama galip gelen Tottenham'ın yıldızı Harry Kane'di. Hazard'ın yarattığı ve Diego Costa'nın golüyle biten Chelsea atağından sonra Tottenham'ın yine 3-0'lık maçta olduğu gibi gardının düşeceğini düşündüm. Nitekim Chelsea'nin verilmeyen bir penaltısı var, o verilse 2-0 maçı da bitirebilirdi. Akabinde Harry Kane'in var ettiği gol var. Forvet arkası oynama alışkanlığıyla bu tip golleri çok atmaya başladı Kane. Mükemmel azim ve bitiricilik. İlk yarı 1-1 bitecek gibiyken, Chelsea'nin golüne çok benzeyen bir gol ile öne geçti Spurs. Chadli'nin direkten dönen topunu tamamlayan Rose; soyunma odası öncesi takımı öne geçirirken, bir de duraklamalarda gelen penaltıyla Tottenham çok rahatladı. Andros Townsend'i kardeşim gibi severim. Geçen sezon o sakatlık olmasaydı Dünya Kupası'nda da izleyecektik. Ha Eriksen dururken Townsend'e penaltı kullandırmam ama kardeşim gibi severim. Bu arada Eriksen bugün Alexvari'ydi. Oyunda gözükmediği anlar çok olsa da öyle anlar oldu ki; topu ayağına alır almaz tehlike saçtı.


Mason'ın sakatlığı ciddi mi bilmiyorum ama bu maç için sakatlanması iyi oldu. Dembele ya da Paulinho'nun sahada olması gerekiyordu, Dembele oyuna girmesiyle takımın fizik güçünü arttırdı. Zira Bentaleb-Mason ikilisi oldukça cılız bir ikili. Chelsea ikinci yarıya baskılı başlasa da Tottenham 4. golü atarak rahatladı. Sahnede yine Harry Kane var. Hurricane diyorlar ya, bu akşam hakikaten lakabın hakkını verdi ve başlıkta buna değinmek istedim. Chelsea'da Hazard çok çok iyi, Matic oldukça kötü günündeydi. Bu akşam Hazard'ı izlerken büyülendim. Dümene geçti ve heyecan vericiydi. Federico Fazio ağır olmasının yanı sıra zaman zaman bir saatli bombaya da dönüşüveriyor. Bugün Chelsea'ye can veren ikinci oyuncuydu. Önce Hazard, sonra Fazio'nun Hazard'a kaptırdığı top. Bu golden sonra Spurs inanılmaz panik yaşadı. Chelsea 4-2'ten maçı çevirebilirdi. Bu noktada teknik adama iş düşer. Pochettino da Paulinho'yu oyuna alarak görevini yaptı. Paulinho da maça hareket getirerek görevini yaptı. Takıma güven veren bir oyunu vardı. Chadli'nin golüyle iş bu sefer gerçekten bitti. Tottenham o panik havasından da kurtulmuş oldu. Chadli, Kane ve Eriksen bu sezon takımın skor yükünü çekiyorlar. Üç oyuncu da ligde 7 gol attı. Chelsea'nin son dakikalardaki baskısı John Terry'nin golünü getirdi ve Maviler zirvede kaldı. Tottenham haftayı 5. sırada kapattı. Kuzey Londra derbisine kadar olan 3 maçında önünü açık görüyorum Spurs'ün, yeter ki bugünkü kazanma azmi devam etsin.

Tottenham : Lloris; Walker, Fazio, Vertonghen, Rose (76' Davies); Bentaleb, Mason (14' Dembele); Townsend (66' Paulinho), Chadli, Eriksen; Kane.

Chelsea : Courtois; Ivanovic, Terry, Cahill, Azpilicueta; Matic, Fabregas; Willian (72' Salah), Hazard, Oscar (46' Ramires); Diego Costa.

Sarı Kartlar : Bentaleb, Paulinho, Fabregas, Kane.

Goller : 18' Diego Costa, 30' ve 52' Kane, 44' Rose, 45+3' Townsend (penaltı), 61' Hazard, 78' Chadli, 87' Terry.
1 Ocak 2015 Perşembe
Yazan: steven_stiffler
Kategori : ,

Tozlu Sayfalar

Öne Çıkan Yayın

Verona ile Kasıp Kavurduk - FM 2017

Çoluk çocuk sahibi olacak yaşa geldim ama hala Football Manager geleneğini sürdürmekten büyük keyif alıyorum. Benim için bu geleneklerden...

Takip Ettiklerim

Kategoriler

Yazar Kafe

Translator

- Copyright © Serkan Özerik -