3 gün önce
- Anasayfaya Dön »
- Sinema »
- Ne İzledim? #27
Yazan : steven_stiffler
14 Mart 2013 Perşembe
Yine geleneksel olarak hâl, hatır konularıyla giriş yapacağım. Geçtiğimiz Şubat ayı benim için oldukça yoğun bir ay olduğu gibi, duygu dolu anlar yaşadığım zamanlar da oldu. Kâh ağladım, kâh güldüm. İzlediğim filmlere baktığımda ruh halimin tamamını yansıttığını görüyorum. Mesela Kærlighed På Film ile darmadağan olurken, Seven Psychopaths ile gülmekten dağılmışlığım var. Angel-A ile hayal alemine dalmışlığım, Road To Guantanamo ile Amerika'ya sövmüşlüğüm var. People Like Us ile gözlerimin dolduğu, Take Shelter ile tüylerimin diken diken olduğu, Submarine ile hafif tebessümlü ânlar yaşadım.
Çok sevdim mi bilmiyorum, emin değilim. Ancak çok farklı ve izlenebilir
bir film olduğunu not düşmek lazım. Filmde kullanılan şarkıların her
biri sahneyle bütünleşiyor. Müthiş replikleri var.
"Beni öldürmek için aptal bir tümörden fazlası gerekir"
"Saçını uzunluğuna bağlı olmaksızın seviyorum."
"- Bizimle onu tanıştıracak mısın?
- Ölümcül bir hastalığa tutulursanız belki."
"Her gece aynı yere gelip, gökyüzü ruh halime dönene kadar bekliyorum"
Evet tüyoyu aldınız. Kız arkadaşınız "Saçlarımı kestirdim, nasıl olmuş ?" şeklinde ilgi bekleyen sorular sorarsa cevabı yapıştırın : SAÇINI UZUNLUĞUNA BAĞLI OLMAKSIZIN SEVİYORUM.
Muhtemelen "Peki ya beni?" diye devam edecektir, gerisi sizin yaratıcılığınıza gelmiş romantik serseriler.
"Beni öldürmek için aptal bir tümörden fazlası gerekir"
"Saçını uzunluğuna bağlı olmaksızın seviyorum."
"- Bizimle onu tanıştıracak mısın?
- Ölümcül bir hastalığa tutulursanız belki."
"Her gece aynı yere gelip, gökyüzü ruh halime dönene kadar bekliyorum"
Evet tüyoyu aldınız. Kız arkadaşınız "Saçlarımı kestirdim, nasıl olmuş ?" şeklinde ilgi bekleyen sorular sorarsa cevabı yapıştırın : SAÇINI UZUNLUĞUNA BAĞLI OLMAKSIZIN SEVİYORUM.
Muhtemelen "Peki ya beni?" diye devam edecektir, gerisi sizin yaratıcılığınıza gelmiş romantik serseriler.
Film izlemek için oturdum ama filmden çok daha fazlasını gördüm.
Tüylerim diken diken oldu, içim daraldı. Böyle bir film yapmak, böyle
bir filmde oynamak cesaret ister. Savaşı en iyi gösteren filmlerdendir.
Ayrıca yine 11 Eylül olaylarına yönelik en iyi filmdir. İnsan hayatı çok
ucuz.
Yahudi yanlısı film yapınca "oooo", Amerika karşıtı film yapınca
"aooow". Oldu canım Amerika... Özellikle savaş, psikoloji, biyografi ve uyarlama hikayeleri sevenler mutlaka izlemeli.
Son bölümlerine kadar "seyirlik, fantastik bir aşk hikayesi" olarak
nitelendiriyordum. Ancak son bölümde damara bağladı, içime işlemeyi
başardı. Siyah-Beyazlığın yakıştığı filmlerden.
"Geçmişin olmadığını biliyorum ama izin ver sana bir gelecek vereyim."
"Çirkin şansı" denen şeyi tam olarak bu filmde görebilirsiniz.
Nasıl bir kategoriye soksam bilemedim. Böyle psikolojik baskı filmlerini
seviyorum. Nasıl ki Güney Koreliler kaliteli intikam filmleri
yapıyorlarsa, İskandinavlar da kaliteli psikolojik baskı filmleri
yapıyorlar. 1 saat 15 dakikalık kısa süresinin de payıyla bir oturuşta
izlediğim Hold Om Mig; sonuyla hüzünlendirmeyi başaran iyi bir yapım. Elbette bir Klass değil...
"Vaaay be" demedim belki ama son bölümlerde çok şaşırdığım ve hafif bir
gerilim yaşadığımı söyleyebilirim. İzlediğim en güzel "psikopat aşk"
filmlerinden biri. Bu aralar İskandinav sinemasından gidiyorum, normalde
kamera kullanımını çok kaliteli bulmam. Bu filmde gerçekten görsellik
de başarılıydı. Özellikle kaza sahnesi, malum öpüşme sahnesi ve
flash-back geçişleri çok başarılıydı. Ocak'ta Bellflower izlemiştim, psikopat bir aşk hikayesiydi. İkisini kıyaslarsak Kaerlighed Pa Film'in çok daha iyi olduğunu söylemek yanlış olmaz.
In Bruges tarzı bir film diye düşünmüştüm ki, yönetmenin aynı olduğunu
farkettim. Öyleyse şunu söyleyebilirim; Martin McDonagh tarzını
seviyorum. İlk sahnesinden itibaren keyifli ve sürükleyici bir film.
Farklı bir mizah anlayışına sahip. Diyaloglar ve küçük detaylarla
güldürüyor. Köpek kaçırmak nedir ya ? Tam da beklediğim gibi keyifle ve
beğenerek seyrettim. Filmi net şekilde özetlemek gerekirse; "Çok
psikopat bir film" olarak özetleyebilirim. 2012'nin en iyi filmlerinden...
Dostluk bazen "köpek kaçırmak" gibi uç noktalara da çıkabiliyor demek ki... Sosyal mesajımı da verdim, hadi yine iyisiniz.
Film ilk etapta tanıdık yüzleriyle dikkat çekiyor. Aslında sıradışı bir
senaryosu da yok. Ancak izlerken sıkmıyor ve bir dram olmasına karşı
keyif de veriyor. "Eğlenceli dram" gibi değişik bir betimleme yapsak
hata etmiş olmayız sanırım. Çocuk oyuncuyu çok beğendim. Birbirinden
habersiz yaşayan iki kardeşin birbirine karşı olan duyguları da çok
güzel yansıtılmış. Finalinde de az biraz soğan doğramış gibi
olabilirsiniz. Az biraz...
Yorumların etkisiyle beklenti çok yüksek izleniyor ve beklentiyi
karşılayamayan bir çizgide devam ediyor. O yüzden izleyecek olanlara
beklentiyi çok yüksek tutmamalarını tavsiye ederim. Durağan, tempo düşük
ama etkisi altına alan bir yapıya sahip. Ben tam bir oyunculuk
performansı filmi olduğunu düşünüyorum. Sıradışı sayılmayacak bir
senaryodan iyi bir oyunculuk performansıyla müthiş verim almak buna
denir. Michael Shannon'ın bir "Fırtına geliyor" sahnesi var, tüyleri
diken diken ediyor. Ben de finali başarılı bulanlardanım.
Bkz. Ne İzledim? #1
Bkz. Ne İzledim? #2
Bkz. Ne İzledim? #3
Bkz. Ne İzledim? #4
Bkz. Ne İzledim? #5
Bkz. Ne İzledim? #6
Bkz. Ne İzledim? #7
Bkz. Ne İzledim? #8
Bkz. Ne İzledim? #2
Bkz. Ne İzledim? #3
Bkz. Ne İzledim? #4
Bkz. Ne İzledim? #5
Bkz. Ne İzledim? #6
Bkz. Ne İzledim? #7
Bkz. Ne İzledim? #8
Yorum Gönder