Archive for Ekim 2010

Palermo 0 - 1 Lazio | Muslera Ulan!

Tottenham başlığında Gomes'e sinirle "Ulan" diye hitap etmişken, bu maç için de Muslera'ya sevinçle "Ulan" diye hitap etmek istedim. Reja büyük hoca. Ben ilk göreve geldiğinde pek memnun değildim. Antipatik geliyordu bana her zaman... Ancak Reja geldiğinden beri Lazio futboluna resmen sınıf atlattı. Bir kere Dabo gibi, Matuzalem gibi, Meghni gibi lüzumsuzlardan kurtardı kadroyu. Hoş Matuzalem hala yedek kulübesinde ama rotasyonda olmasına lafım yok. İlk onbirde çok gereksiz yer kaplayan bir adamdı. Palermo'nun başında Lazio ile önemli işler yapmış, kupa kaldırmış Delio Rossi'nin olması da maçı ilginç kılıyordu.

Önümüzdeki haftasonu Derby Della Capitale var. Derbiden önceki maçta bir süre sonra takımların aklı hep derbide olur. Kötü sonuç muhtemeldir. Dolayısıyla Lazio'nun takılabileceğini düşünüyordum. Geçen haftaki yazımda da belirtmiştim. Ancak Lazio belki çok iyi oynamadı ama çok iyi bir mücadeleyle, savaşla kazandı maçı. TV 8'e de çok teşekkürler. Serie A'yı almaları futbolseverler için güzellik oldu. Link aramak, bulunca donmayanını aramak epey zaman harcatıyordu ve maça konsantre olamıyordum çoğu zaman.

Palermo çok düz bir takım kurmuş gibi geldi bana... İki tane kısa stoperleri var. Bovo ve Munoz. Sağ beklerinde pek ileri çıkmayan Cassani var. Ancak sol bekleri Balzaretti bugün sahanın en iyilerinden birisiydi. Zaten Balzaretti Serie A'nın en iyi sol beklerinden birisi. Komple bir sol bek futbolu oynadı bugün. Orta sahalarında isimsiz adamlar var. Bacinovic, İlicic isimlerini ilk kez duydum. Mutlaka birşeyler vardır bu adamlarda...Pastore'yi de tanıyan yoktu geçen sezon başı. İlicic'in tipi bildiğin Misimovic yalnız. Duruşu falan çok benziyor. Zaten Boşnakmış o da... Bu arada Sirigu'yu Kadıköy'de Palermo kalesinde izlediğimde yanılmıyorsam takımın 3.kalecisi konumundaydı. Genç ve tecrübesiz,heyecanlıydı. Bundan kaleci olmaz izlenimi vermişti bana ama şu an görüyorum ki iyi bir kaleci olmuş o da...Zaten Milli takıma da çağırılıyor bildiğim kadarıyla... Reja Lazio'da aynı onbirde ısrar ediyor zaten, onu biliyoruz. Değişiklik beklemiyordum dolayısıyla...

Maça Palermo hızlı başladı. Daha doğrusu Biava'nın henüz oyuna ısınamadan yaptığı hatayı Pastore değerlendiremedi. Yarı sahasını 4.dakikada geçebildi Lazio. Maçta dengeyi sağlayan bir oyun sergilemeye başladı. Tempoyu düşük tutmak istedi. Ancak Palermo'nun baskısı Reja'yı epey endişeli gösteriyordu. Neyse ki çok dallanıp budaklanmadan Lazio'nun golü geldi. Serbest vuruştan gelen topa Dias mükemmel vurdu. Sirigu'nun bakışları arasında top ağlara gitti. Yalnız İtalyan rejisinin kamera açıları çok kötü yahu. Ne Ofsaytları düzgün gösterebildiler, ne de topun kaleye girdiğini düzgün görebildik... Ben auta gitti sandım, baktım kalenin içinden çıkıyor; öyle sevindim. İkinci yarının başında sahada etkisiz gözüken Ilicic'i çıkarıp, Abel Hernandez'i oyuna aldı Rossi. Hernandez geçen yıl Lazio karşısında galibiyet getiren oyuncusuydu Palermo'nun. Bugün talihsiz bir şekilde sakatlanıp 13 dakika oyunda kalabildi. Lazio'da göze batan aman aman bir oyuncu yoktu. Ancak Zarate şık çalımlarıyla dikkat çekti. Hernanes hiç ortalıkta gözükmedi. Aldığı topları da iyi değerlendiremedi. Mauri, Brocchi orta alanda çok iyi mücadele etti. Floccari ise savunmaya kadar top çıkardı Lazio'nun direndiği dakikalarda. Lazio'nun savunma oyuncuları çok soğukkanlı. Biava ile Dias'ın uyumu müthiş. İkisi de çok kritik müdahaleler yaptı. Stoper özellikli Radu da Lazio savunma yaparken stoper gibi oynuyor ve kritik müdahalelerde bulundu yine. Lazio savunması adeta etten duvar misali... Top mutlaka birisinden dönüyor. Biava'nın kırmızı kart görmesi gerekti, gördü. Palermo'nun tehlikeli bir atağı gelişiyordu. Haftaya derbide oynamayacak olması büyük sıkıntı gibi gözükse de; Stendardo'nun onun açığını kapatacağını düşünüyorum. Gelelim Muslera'ya... Fizik dezavantajına rağmen müthiş kalecilik sunuyor bizlere... Özellikle 1,5 yıldır inanılmaz bir ilerleme var kendisinde. Bugün son dakikalarda inanılmaz kurtarışlar yaptı. Tek başına savunma gücü adeta... İleride Lazio'dan çok daha büyük bir kulübe gideceğini düşünüyorum. Arsenal, Manchester United tarzı bir takımda oynayabilir. Bildiğin Dünya standartlarında bir kaleci gibi oynuyor. Reja yine yerinde değişiklikler yaparak skoru korumayı bildi. Lazio mücadelesiyle maçı haketti ve kazandı. Palermo'da Pastore'nin gelecek vaad ettiği şüphesiz; ancak fizik olarak yetersiz bir oyuncu. Özellikle bacakları Güiza gibi... Sert bir ligde oynaması kendisini geliştirebilmesi için güzel bir durum.

Derbi heyecanı sarmaya başlar hafta ortasından itibaren...Lazio aynı kadroyla çıkar; Stendardo Biava'nın yerine oynar. Geçen yılın rövanşı alınır; liderlik de devam ederse Lazio taraftarı iyice havaya girecektir.
31 Ekim 2010 Pazar
Yazan: steven_stiffler
Kategori : ,

Manchester United 2 - 0 Tottenham | Ulan Gomes!

Tottenham'ın önemli sorunlarından birisi Manchester United,Chelsea gibi takımlardan genellikle puan alamamak. Dün Manchester United Rooney'siz; Tottenham da ön liberosuz sahadaydı. Palacios'a taktım evet. Geçen senenin en istikrarlı oyuncusu. Bu sene Huddlestone'un yedeği. Huddlestone yok, oynayan Jenas. Redknapp Old Trafford'da orta sahanın ortasını Jenas ve Modric'ten kurarak riskli bir seçim yaptı. Biz de hala tartışırız orta sahayı Emre'yle Mehmet Topuz'la kursak ne olur diye... Tottenham maça iyi başlayan, tempoyu yüksek tutan, pozisyona giren takımdı. Bu süre zarfında Van der Vaart'ın topu direkten döndü. Bir kaç net pozisyon daha var. Ancak iyi oynayan bir takımın en büyük handikapı olan duran toptan gol yeme şanssızlığı Tottenham'ın yanındaydı. Vidic kafayla ağları havalandırdı ve skoru Manchester United lehine yaptı. İkinci yarıyı izleyemedim. Ancak Manchester United öyle bir gol atmış ki; nadir görülecek, hatta kolay kolay görülmeyecek türden bir gol. Düşürülen Nani ve Manchesterlı futbolcular penaltı bekliyor. Bu sırada Nani hâla yerde...Hakem devam deyince Gomes Nani'yi arkasında unutuyor ve topu yere kurup oyun kurmaya niyetleniyor. Bu esnada Nani çakalı kalkıp, topa vuruyor ve golü atıyor. Uzun tartışma sonucu hakem golü veriyor. Videosunu da ekleyeyim,YouTube açılmışken...

Yazan: steven_stiffler
Kategori : ,

İnsan Mısın Flier ?

Bugün Hollanda-İtalya maçını izledim şampiyonada sadece. Baştan sona heyecanlı bir maçtı. İtalya geriden geldiği setleri kazandı. Tecrübesiyle maçı aldı. Geçen sene en skorer oyuncu olan Manon Flier, bugün inanılmaz bir oyun sergiledi yine. Zaten dünya çapında bir oyuncu. Ancak eskiye oranla daha fazla sorumluluk alıyor, daha büyük rol oynuyor. Bugün tek başına 35 sayı kazandırdı Hollanda'ya... Hem güzel, hem başarılı. Flier'ı izlemek büyük keyif. İyiden iyiye otomatiğe bağlamış. İtalyanların kafasına kafasına attı topları. Blok sayısı aldı, Ace yaptı. Daha ne yapsın ? 35 sayı ulan bu. Bir tam set + 10 sayı...

İyi ki varsın Manon Flier...
30 Ekim 2010 Cumartesi
Yazan: steven_stiffler
Kategori :

Bursaspor 1 - 1 Fenerbahçe | Tenis Maçı Misali

Tenis maçı gibiydi gerçekten...Top bir o kalede bir bu kalede; temposu yüksek, iki takımın da diri olduğu, heyecanlı bir maçtı. 29 Ekim gününe yakışan bir maçtı. Geçen hafta derbiyi yayınlayan Skysports bu maçı yayınlasaydı keşke... Ligimizde güzel futbolun da oynanabildiğini gösterebilirdik.

Aykut Kocaman hakkındaki eleştirilere katılmıyorum, katılamıyorum. Benim izlediğim şu Fenerbahçe Zico'nun Avrupa Fenerbahçesi ile birlikte izlediğim en iyi Fenerbahçe. Dia,Niang,Lugano gibi eksikler varken; Aykut hoca çıkarabileceği en iyi kadroyu çıkardı yine. Topuz'u ön libero oynatıp, Kazım'ı onbire alabilirdi belki. Ama geçen hafta Galatasaray'ın kalabalık orta sahasına karşı etkili olamayan Topuz'dan ziyade defansif yönü olan Cristian'ı tercih etti. Haftalardır oynamayan Cristian belki oynar dedim, yanıldım. Ahı gitmiş, vahı kalmış beyimizin...İlk geldiğinde çok beğeniyordum,çok övüyordum. Ama şimdilerde sıradan bir futbolcu bile değil Cristian. Hüseyin Cimşir gibi takoz bir orta saha oyuncusu bile Cristian'a üstünlük sağladı. Hüseyin beklediğimden iyi oynadı bu arada. Takoz, ağır, düz falan ama iyi mücadele etti akşam. Bursaspor'da Stepanov gibi bir adam yedek kalabilecek bir adam değil. İbrahim Öztürk iyi niyetli,mücadeleci, Melih Gümüşbıçak'ın demesiyle çok çabuk bir oyuncu ama Stepanov'dan iyi değil. Volkan Şen iyi alışmış yatmaya, yattığı zaman kalkmak bilmiyor. Sercan Yıldırım'ın hızı ile Fenerbahçe savunmasını aşabileceğini düşünmüş Ertuğrul Sağlam. Aşabildi de birkaç defa...Ancak Sercan'da bu bitiricilik olduğu sürece Sercan Avrupa'ya falan gidemez. Ayrıca karşısında Yobo olduğunda Sercan adım dahi atamadı. Avrupa standardında bir stoper karşısında varlık gösteremedi. Yobo'ya her maç ayrı parantez açmak lazım. Fenerbahçe'ye gelmiş belki de en iyi stoper. En iyilerden biriydi gözümde. Ama son performanslarına baktığımda belki de en iyisi diyebiliyorum. Bilica da akşam çok iyi mücadele etti, formayı özlemiş.

Fenerbahçe baskı kurduğunda Bursaspor'a ecel terleri döktürdü akşam. Golü de kurduğu bir baskı sonucunda buldu. O golü Semih gibi bir fırsatçı atabilirdi ancak...Emre'nin goldeki payı büyük. Emre'nin akşam oynadığı futbol Xavi gibiydi, hayranlıkla izledim. 3 sene oldu, hâla Emre'nin yanına iyi bir partner bulamadık. Kendi kendimize harcıyoruz böyle değerleri gibi geliyor bana. Emre futbolu bırakınca yeni bir Emre bulabilmemiz kaç senemizi alır acaba ? Bursaspor'un da çok iyi pozisyonları vardı. Ancak kalede özgüvenle duran bir Volkan olduğunda benim içim çok rahat oluyor. Hele bir de şimdi önünde Yobo var ya; insan izlerken büyük güven duyuyor. Takım çok tempolu oynadı, büyük keyifle izledim. Kondisyonsuzuz diyordum, 90+3'te bile baskı kurduk. Ne Daum zamanında, Ne Zico zamanında böyle yüksek tempoyla ligde oynadığımız maç sayısı bir elin parmaklarını geçmez. Zico ile Kadıköy'de bambaşka maçlarımız oluyordu. Ancak deplasmanda aynı performansı gösteremiyorduk. 45-55 arası bir duraksama yaptık, onda da talihsiz bir şekilde golü yedik. Aynı pozisyonu biz bulduk, Semih ile değerlendiremedik. Caner'den savunma oyuncusu olmaz diyordum, 3 maçtır çok iyi oynuyor; olurmuş. Mehmet Topuz müthiş istekli,inanılmaz hırslı fakat çok şanssız ve dengesiz. Akşam karşı karşıya kalabileceği topu iyi kontrol edemeyerek açısını kaybetti. Şutları desen PES 2011'de tuşa fazla basıyormuş misali... Aykut hoca skor 1-1 iken yapabileceği değişiklikleri doğru bir şekilde yaptı. Stoch ileriye en rahat top taşıyan adamımızdı ama bazı pozisyonları bencilce harcadı ve demoralize oldu. Oyundan çıkması doğru karardı. Kazım ve Gökhan Ünal değişiklikleri için geç kalındı. 77-80 arasında Cristian'ı çıkarıp Kazım'ı almasını bekledim. Gökhan Ünal aylardır oynamıyor ama eldeki malzemelerden birisi. Skoru değiştirebilecek bir isim, gol adamı.

Beşiktaş 2, Bursaspor 2...İyi oynayıp almayı hakettiğimiz fakat kaybettiğimiz 4 kritik puan. Aykut Hoca'dan çok umutluyum artık. Bu takımın yükünü taşıyamaz diyordum, taşıyacak. Büyük maçlarda çok zorlanıyor kabul. Seneye Avrupa'da şu halimizle yine çok zor maçlar yaşayabiliriz,onu da kabul ediyorum. Ancak oynatmak istediği futbol, aldırdığı adamlar, kurduğu takım Fenerbahçe menfaatleri doğrultusunda kesinlikle. Daum gibiler parayı,kariyeri; Aykut gibiler Fenerbahçe'nin menfaatlerini düşünür. Aykut'un değerini bilelim...
Yazan: steven_stiffler
Kategori : ,

Türkiye 3 - 1 Çin | Süper Başlangıç

Voleybol Dünya Şampiyonası'nın ilk maçında Olimpiyat Şampiyonu unvanlı, dünya sıralamasında en üstlerde bulunan (Yanılmıyorsam 3 yada 4. sıradalar) Çin Bayan Voleybol Milli Takımı'nı 3-1 mağlup ettik bugün. İlk seti kaçırdım geç kalktığım için. Tatilde uyunur. Cumhuriyet Bayramımız olan 29 Ekim günü tarihimizde ilk kez Çin karşısında aldığımız bu galibiyet güzel bir hediye niteliğinde oldu. Kötü oynadı diyebileceğim(iz) bir oyuncumuz olduğunu düşünmüyorum. Epey blok sayısı aldık, savunmada da hücumda da genel olarak üstündük ve skora da yansıttık bunu. Seda Tokatlıoğlu'nun önplana çıktığı bir maç oldu. Uzun zamandır oynadığı en iyi oyunlardan biriydi Seda'nın... Çin çok sıradan bir takım görüntüsü verdi bana. Hayatımda gördüğüm tek şişman Çinli, 1 numarayla oynayan Wang'tı. İyi oyuncu ama hakkını verelim. Yarın grubun favorisi Rusya ile oynuyoruz. Liderlik maçı olur. Rusya bir adım önde ama şansımız yaver giderse maçı kazanabiliriz.

Cumhuriyet Bayramı'mız tekrar kutlu olsun...
29 Ekim 2010 Cuma
Yazan: steven_stiffler

TIM Cup 3.Tur | Lazio 3 - 0 Portogruaro

Lazio bu yıl İtalya Kupası'na 3.turdan dahil oldu. Bu da zayıf takımlarla oynama ve yedekleri de oynatma şansı doğurdu Reja'ya. Rakip Portogruaro'ydu. Hangi ligde olduğunu bilmem etmem. Ligde mevcut kadrosunu pek bozmayan Reja, kupada tamamen farklı bir 11 sahaya sürdü. Kalede senelerdir ortalıkta gözükmeyen Tommaso Berni'ye şans verdi. Savunmada Lazio'ya geldiğinden beri ortalıkta gözükmeyen,bir zamanların milli oyuncusu Scaloni de oynadı. Diakite, adamım Stendardo ve yeni transfer Garrido savunmadaki diğer isimlerdi. Matuzalem, Bresciano, Gonzalez'in önünde Foggia; ileri uçta Kozak ve Rocchi kaptan oynadı. Maçtan önce beklediğime yakın bir kadroydu bu. Beklediğim birşey de Kozak'ın gol atmasıydı. Libor Kozak gol attı ve Lazio taraftarına gelecek için umut vaad etmeye devam etti. Diğer goller Alvaro Gonzalez ve Bresciano'dan... Kupada sürpriz diyebileceğimiz bir sonuç alınmadı dün. Kupanın çizelgesi aşağıda. Lazio bir üst turda Albinoleffe ile karşılacak. Onu da geçince kupaya bedel bir maç Lazio taraftarlarını bekliyor olacak. Derby Della Capitale...
28 Ekim 2010 Perşembe
Yazan: steven_stiffler
Kategori : ,

Lazio 2 - 1 Cagliari

Kaptan Mauri iyice sazı eline aldı bu sezon. Her hafta methiyeler diziyorum; her hafta takımı sırtlıyor. Liderliğe iyice alışan; kazanmayı huy haline getiren Lazio'da işlerin ne kadar yolunda olduğu haftaiçinden belliydi. Antrenmanlar coşkuyla geçtiği gibi; aynı zamanda futbolcu ve taraftarların yüzünde bir mutluluk, bir ışık var. Her iç saha maçı öncesi Kartal Olimpia'nın Stadio Olimpico'da yükselmesi de Lazio'ya uğur getiriyor galiba.

Lazio yine baskılı; cılız da olsa ataklar gerçekleştirerek başlamış maça. Floccari'nin biraz da şansının yardımıyla önüne düşen topu ağlara göndermesi skor avantajını ve oyun hakimiyetini getirmiş. İkinci yarıda Kaptan Mauri'nin sahne almasıyla rahatlayan Lazio, Matri'nin golüyle işi biraz sekteye uğratmış. Zira özetten izlediğim kadarıyla Cagliari bu golden sonra küçümsenmeyecek bir baskı oluşturmuş Lazio kalesinde. Ve girilen her pozisyonda Matri var. Reja Lazio'ya çok güzel günler yaşatıyor,o kesin... Derbi öncesi Palermo deplasmanında puan kaybı muhtemel gibi geliyor bana.
26 Ekim 2010 Salı
Yazan: steven_stiffler
Kategori : ,

Zombiler Roma'da

Lazio - Cagliari maçından, tribünden ilginç görüntüler... Bir Tv Programı için zombi kılıklı elemanlar gelmiş maça. -Ne ayaksınız oğlum siz ?

Maçla ilgili birşeyler yazacağım gün içerisinde...



25 Ekim 2010 Pazartesi
Yazan: steven_stiffler
Kategori :

Fenerbahçe 0 - 0 Galatasaray

Taraftar cephesinden bakalım. Maçtan önce Fenerbahçe cephesi fark beklerken; Galatasaray çıkarabileceği 1 puanın hesabını yapıyordu. Galatasaraylı olup da 2-0, 3-0'a razı olan arkadaşlarım vardı. Derbi maçtır; havası her zaman farklı olurdur. Benim için zor geçecek; alt skorla bitmesi muhtemel bir maçtı. Ancak hissiyat olarak farklı kazanacağız hissi hakimdi. Yanıldım.

Futbolda her maç aynı futbol oynanamıyor. Bir futbolcunun bir günü diğerine uymayabiliyor. Bu değişkenlikten dolayı beklenmedik skorlar çıkıyor zaten. Fenerbahçe'nin Aykut Kocaman ile epey yol kat ettiğini düşünüyorum. Sezon başına bakıyorum. Hazırlık maçlarında dahi top yapamayan, çok pozisyon veren bir Fenerbahçe. Paok, Young Boys gibi rakiplerin savunmalarını aşamayan bir Fenerbahçe... Geçen süreçte pozisyon vermeme konusunda çok başarılı olduğu söylenemez. Ancak gol pozisyonuna girme konusunda ve pas yapabilme konusunda epey yol kat ettiğimiz kesin. Bunda en önemli etken; Issiar Dia, Alex ve Niang'ın performansı. Emre de çok kilit rol oynuyor. Ancak bu üçlü rakip savunmayı istediği zaman, rahatlıkla aşabiliyor. Fenerbahçe 4-5 gol atabildiği için pozisyon vermenin çok da önemi kalmıyordu. Yobo'nun savunmaya gelişiyle savunma da toparlandı. Dün akşam Fenerbahçe'nin sadece iyi hücum yaparak Galatasaray'ı yenebileceğini düşünüyordum. Atacağımız 1 gol, 2.yi de getirecekti. Çünkü Galatasaray'ın maçtan çabuk kopma özelliği var. Hagi'nin gelişi; Galatasaray'ı ancak motivasyon ve direnç olarak etkilemiştir. Zaten Hagi'nin teknik direktörlük kariyeri çok önemli olmadığı için; Galatasaray'a 3 günde galibiyet getirebilecek birşey yapabilmesi imkansızdı. Yapacağı şeyler kısıtlıydı; bunları kullandı. Fenerbahçe'nin kanatlardan Dia ve Stoch'la etkili olabileceği maçtan önce belliydi. Hagi orta sahayı kalabalık tutarak bu oyunculara pas atılmasını engellemeyi planlamış olmalı. Çünkü her ikisi de çizgiye çok yakın oynuyorlar. Bence olmaması gerektiği kadar çizgideler hatta. Hagi'nin yapabileceklerinden birisi de; Rijkaard'ın küstürdüğü isimleri oynatmaktı. Elano gibi üst düzey oyuncuyu değerlendirdi Hagi. Misimovic, Elano, Cana, Sarp ile orta sahayı kalabalık tuttu. Misimovic ve Elano ayağında top tutabilen; diğer ikisi ise sert oynayan oyuncular. Misimovic ve Elano'nun hücum gücü de olmasına rağmen; pek hücuma katkı yaptıklarını göremedim. Burada Hagi'nin asıl amacı da hücum yapmak değildi zaten. Belki Misimovic'le bir duran top golü bulabilir; Elano'nun uzaktan bir şutuyla gol atabilirdi. Yani Hagi'nin pek galibiyet planı olduğuna inanmıyorum. Beraberlik ön plandaydı Hagi için. Forvetsiz Galatasaray'da bir seçenek de hareketli Pino'nun orada oynamasıydı. Geçen sezon forvetlerin formsuzluğundan dolayı Daum Kazım'ı forvette oynatmıştı derbide. Galatasaray'ın ağır savunmacıları karşısında Kazım çok etkili olmuştu. Pino da Kazım gibi rakibi zorlayacak tipte bir oyuncu. Kazım kadar güçlü bir fiziği yok. Ancak Kazım'dan daha hareketli gözüktü bana.

Dia ve Stoch demişken; biraz daha detaylı değineyim. Geçen yıllarda Fenerbahçe her puan kaybettiğinde Alex'in formsuz olduğu konuşulurdu. Alex'in etkisiz olduğu bir gün Fenerbahçe çok pozisyon bulamazdı,doğru. Aykut Kocaman'ın oluşturduğu sistem daha geniş kapsamlı hücum seçeneği sunuyor bize. Ancak yine de ağırlığın Stoch ve Dia üzerine olduğunu söylemek yanlış olmaz. İkisinin de süratli ve kolay adam geçebilme yeteneğinin olması Fenerbahçe'ye kanatlarda hücum zenginliği kazandırdı. Stoch yeni yeni onbirde oynuyor da; özellikle Dia'nın aldığımız farklı galibiyetlerde çok büyük payı olduğunu düşünüyorum. Akşam ikisinin de çizgiye yapışıp kalmaları ve formsuz olmaları Fenerbahçe'nin pozisyon zenginliğini ve hücumdaki üretkenliğini olumsuz yönde etkiledi.

Hakem maça hakim değildi. Neill'ı atabilseydi; 10 kişi üzerinde daha rahat baskı kurabilecektik. Atmaya cesaret edemedi. Galatasaray çok net pozisyon bulamasa da uzaktan şutlarla etkili olmaya çalıştı. Volkan günündeydi. Gökhan Gönül yine gayretliydi. Caner ise beni şaşırtacak kadar iyi bir futbol oynadı. Hücuma biraz katkı sağlasaydı mükemmel iş çıkarmış olacaktı. Sarı kart Emre'nin oyundaki devamlılığını etkiledi. Yobo savunmada müthiş oynadı. Galatasaray'ın tehlikeli olabilecek her atağını kesti. Bambaşka bir futbolcu gerçekten... Fenerbahçe'de gördüğüm en soğukkanlı defans oyuncusu. Kendine güveni çok olumlu katkı sağlıyor takıma.

Galatasaray bir gün elbet buradan puan/galibiyet çıkaracak. Dün aldıkları 1 puana sevinmeleri tirajikomik geliyor bana. Özellikle Florya'da takımı meşalelerle karşılamaları falan bambaşka bir komiklikte. İyi ki Fenerbahçeliyim dedim bir daha... Ayrıca Galatasaraylı eş dosttan duyduğum yorumlar şaşırttı beni. Acaba yanlış maça mı gittim diye düşündüm. Galatasaray tek kale top oynamış da; benim haberim yok... Aykut hoca yapabileceklerini yaptı. Oyuncu değişiklikleri yerindeydi. Kadro seçimi bence doğruydu. Ancak takımı istediği şekilde oynatamadı. Derbileri kazanıp şampiyon olamadığımızı çok gördük. Bu sezon tam aksi neden olmasın? Şampiyonluk yolunun Anadolu'dan geçtiğine inanıyorum çünkü. Dilerim bu puan kaybı takımı çok olumsuz etkilemez ve sıradan bir lig maçında yapılan,sıradan bir puan kaybı olarak kalır.
Yazan: steven_stiffler
Kategori : ,

Tottenham 1 - 1 Everton

Kötü gidişe derbi kazanarak dur demiş bir Everton ve Şampiyonlar Ligi'nde Inter'le olağanüstü bir maç oynamış Tottenham'ın karşılaşmasından beraberlik çıktı bugün. İlk yarıyı izleme fırsatım oldu sadece. Huddlestone'un yokluğunda Sandro'yu bekliyordum açıkçası. Redknapp Palacios'a eskisi gibi şans tanımıyor artık. Belki bir problemleri vardır, bilemiyorum. Ancak geçen yıl takımın en istikrarlı oyuncusuydu Palacios. Şimdi ise mecbur kalındığında oynatılan, 45 dakika dayanılabilen bir oyuncu konumunda. Bugün ikinci yarı yerini Sandro'yu bırakmış. Tottenham tek forvetli sisteme de iyice alıştı gibi gözüküyor. Yalnız Crouch tek forvet oynayınca; arkadan gelen Vaart ve Modric'e gol atma konusunda daha fazla yük biniyor. Zira Crouch güçlü forvet değil. Bitirici değil. Yapabildikleri kafayla gol atmak, top indirmekten ibaret... Yalnız durdurulamaz nitelikte bu özellikleri. Zaten sırf kafa vuruyor diye yıllarca üst düzey futbolun içinde olamaz. 17.Dakikada geldi Everton'ın golü... Milli Takımda 2.sol bek olan Baines kaydetti. Hemen golden sonra Twitter'a şu tweeti girdim;

Van der Vaart reyiiiz atar birazdan rahat olun
Yazdıktan 1,5 dakika sonra gol geldi :) İlginç oldu gerçekten, tahmin işlerinde pek başarılı sayılmam. Zaten bu da bir tahmin değil; hissiyat işiydi. Kurduğu baskı hemen meyvesini verdi ve Tottenham Vaart ile beraberliği yakaladı. İpleri eline alabileceğini, skor üretebileceğini düşündüm daha. White Hart Lane'de skor üretmekte çok sıkıntı yaşamıyor çünkü Spurs. Ancak ilk yarının kalanında pek başarılı olduğu da söylenemez. İkinci yarı nasıl geçti bilmiyorum. Ancak Redknapp mutlaka ikinci yarılarda çift forvete dönüyordu. Özellikle White Hart Lane'de. 3. Oyun değişikliği hakkını kullanmamış bugün ve Robbie ile Pavlyuchenko'yu maç boyu yanında oturtmuş. İç sahada beklenmeyen kaybedilen önemli 2 puan... Ancak Everton'ın da kötü bir takım olmadığı ve toparlanma sürecinde olduğu da ortada.
24 Ekim 2010 Pazar
Yazan: steven_stiffler
Kategori : ,

Lazio Taraftarı İdman Bastı (!)

Yok yok bu sefer öyle değil... Lazio'nun yakaladığı olumlu havada en büyük pay şüphesiz hoca Reja'nın. Reja geldiği günden beri, sürekli idmanlarda hazırlık maçı programı uyguluyor. Takımı kendi arasında maç yaptırmaktan ziyade alt lig takımları,bölgesel amatör takımlarla maç yaptırıyor. Yine bir antrenman maçı ve bu maçta antrenman sahası tribünlerini dolduran Lazio taraftarları... Lazio, Nuova'yı 6-2 yenmiş bu maçta. Bu olumlu hava 2 hafta sonraki Roma maçıyla çok daha güzel bir hâl alacaktır. Özlediğimiz görüntüler bunlar...
22 Ekim 2010 Cuma
Yazan: steven_stiffler
Kategori : ,

Inter 4 - 3 Tottenham | Gareth Bale!

Şüphesiz ki Tottenham için en kötü başlangıç erken gelecek mecburi bir oyun planı değişikliği olurdu. Erken gol futbolun içinde olan birşey. Ancak Şampiyonlar Ligi gibi en üst düzey ligde; Tottenham gibi takım oyunu oynayan bir takımı çok etkilemez diye düşünüyorum. Ancak Gomes'in erken oyundan atılması; penaltıyla 2-0 olması Tottenham için işleri imkansıza yaklaştırdı. Rafa Benitez Inter'de epey değişim yaptı. Genelde 1-0cı zihniyetle oynatıyordu Inter'i. Dün akşam erken gelen gol,penaltı, 15. dakikada 3-0 olması falan tam bir piyango oldu Rafa'ya. Takımdaki en önemli değişikliği de; genç oyuncuları direkt olarak kadroya sürmesi. Akşam Biabiany ve Coutinho'yu 11'de sahaya sürdü. Redknapp klasik oyun planıyla, Van der Vaart eksiğiyle sahadaydı. Van der Vaart'ın yerine deplasmanda boş alan bulduğunda değerlendirebilecek, kontraatak futboluna da uygun bir isim olan Lennon'ı değerlendirmek istedi. Ancak başta belirttiğim gibi, Gomes'in atılmasıyla oyun planı alt üst oldu Tottenham'ın. Skorda da farklı geriye düşmesi Tottenham'ı maçtan erken kopardı. Hatta Twitter'dan takip ettiğim yorumlara bakarak diyebilirim ki; Inter'den tarihi bir fark beklemeye başladı akşam millet.

Tottenham ikinci yarı biraz daha toparladı. Zaten ilk yarıda demoralize olmasaydı, fark o kadar büyük olmazdı. Hem demoralize oldu, hem eksik kaldı, hem de Cudicini'nin hatalı gol yemesiyle iyice kontrolden çıktı. Redknapp soyunma odasında bolca kulak çekmiş olacak ki ; Tottenham farklı bir maça çıkar gibi çıktı. Gareth Bale'in üstün çabası, kendini aşması olmasaydı maç tabi ki bu konuma gelmezdi. Ancak Gareth Bale hakikaten kendini aştı. Bir zamanlar takımın uğursuzu olarak anılan, şimdilerde ise yeni Giggs olarak lanse edilen Bale 3 tane fotokopi gol atarak tüm dikkatleri üzerine çekti. Fotokopi deyişim; gollerin atıldığı nokta. Yoksa her golde ayrı bir beceri mevcut. Özellikle ilk gol Giggsvâri. Sol bek olarak gelecek vaad eden Bale, artık mecbur kalmadıkça sol bek oynatılmaz zannediyorum. Assou-Ekotto çok iyi bir sol bek değil. Ancak Bale'in defansif katkısı da onun açıklarını kapatabiliyor. Böyle bir yetenek zaten bekte heba edilmemeli. Açıkta oynadıkça skora katkısı olmaya devam edecek. Bir de frikikleri de var, onu da unutmak olmaz. Seneye muhtemelen Manchester United, City, Chelsea, Real Madrid, Barcelona, Milan'la falan ismi anılacaktır. Tottenham hedefleri doğrultusunda Bale'i takımda tutmalıdır. Ancak para bu kapıyı da açabilecek mi göreceğiz. Ben Giggs'in gençliğini çok hatırlamıyorum. Ancak Bale şu haliyle Giggs'ten daha büyük bir futbolcu olacak izlenimi veriyor. Twente-Werder maçının berabere bitmesi Tottenham'a çok şey kaybettirmedi akşam.
21 Ekim 2010 Perşembe
Yazan: steven_stiffler
Kategori : ,

Konyaspor 1 - 4 Fenerbahçe | Gol Manyağı Oldum

Maçla ilgili uzun bir yazı yazmayı planlıyordum ancak vakit ayıramadım maalesef. Kısa notlarla geçiştireceğim yine...
  • İlk defa Dia ve Stoch'u birlikte izleyebildik. Gelecek için umudum daha da arttı. İnanılmaz zevk alıyorum bu tip oyunculardan. Stoch eğer o şık hareketlerini golle bitirseydi, Tuncay'dan beri ilk kez süratle adam geçerek gol atan bir oyuncu görecektim. Ama en azından biliyorum; o potansiyel var. Bugün atamadı,mutlaka atacak. Dia'ya ise hayranlığım her geçen gün artıyor. Adamın içinden geçme yeteneğine sahip bir oyuncu. Oyununu 90 dakikaya yayarsa tadından yenmeyecek.
  • Ziya Doğan'ın kasapları karşısında bir oyuncumuz sakatlanacak diye çok korktum. Özer sakatlandı. Özellikle Dia'nın sakatlanmaması mucize resmen. Çünkü karşısında oynadığı adam; baş kasap Baseem Abbas.
  • Mehmet Topuz'un ön libero oynamasını isterim. Ama iyi bir ön libero olacağına inanmam. Bugün çok iyi oynadı ve görevini yerine getirdi. Rakibe ciddi bir tehdit oluşturacak şekilde basması çok güzel...Baroni'nin yapmadığı, Selçuk'un yapamadığı şeydi bu.
  • Semih gözümde Aykut Kocaman'dan sonraki yerli forvet efsanesidir. Futbolu bu forma altında bıraktığında tam anlamıyla bir efsane olacaktır. Niang ile iyi bir ikili oluşturdu. Oynadığı futbolla bitmediğini gösteriyor her seferinde. Ama her seferinde bir memnuniyetsizlik oluyor kendisine karşı.
  • Yobo Fenerbahçe'de Uche'den sonra izlediğim en iyi stoper. Uche--> Yobo--> Lugano --> Högh --> Luciano --> Edu Dracena şeklinde gider bu liste. Yobo hakikaten çok farklı, böylesi bir transferi transferin son gününde yapmak gerçekten piyango gibi birşey. Zaten transfer olduğu gün de öyle bir başlık atmıştım.
  • Fenerbahçe hücum yaptığı sürece takımın 90 dakikalık maç kondisyonuna ihtiyacı yok. Lig için geçerli bu tabi, Avrupa'da affetmezler. Tabi Beşiktaş maçındaki gibi 1-0 önde olduğumuzda tehlikeli. Şöyle 2-3 farkı yakalayıp son 15-20 dakika yavaş bir tempoyla ayağa oynamak mantıklı. İçeride,dışarıda gol atabiliyoruz artık nasıl olsa...
  • Gol attığımız kadar gol kaçırıyoruz da...Gol manyağı oldum adeta, her pozisyon gol olacakmış gibi geliyor. Hele ki Stoch ve Dia yardırmış geliyorsa...
  • Emre'nin performansı da müthişti.
  • Konyaspor'da golü atan,isminin yazılması zor olan elemanı çok beğendim. Bir de Montano şu Konya'da yedek kalacak oyuncu değil. Lietava da bildiğin Billy Mehmet yalnız.
  • Haftaya Özer'in yerine Alex oynar, kadro bu olur.
  • Galatasaray maçı için çok heyecanlıyım. Derbiler hiç belli olmuyor, havası çok farklı oluyor falan tamam ama bu Fenerbahçe tarihi bir fark atmayı, bu Galatasaray da tarihi bir fark yemeyi hak ediyor bence. Futbol adil olsun...
18 Ekim 2010 Pazartesi
Yazan: steven_stiffler
Kategori : ,

Bari 0 - 2 Lazio

Liglere verilen araları hiç bir zaman sevmedim. Kötü havası olan bir takıma ilaç gibi gelebiliyor bazen ama tam tersi de olabiliyor. İyi hava yakalayan bir takım aradan geçen süreçte o havayı kaybedebiliyor. Mainz'ı bu örneğe tâbi tutabiliriz. Milli maç arası sonra ilk maçı evlerinde Hamburg'a kaybettiler. Lazio'yu uzun zaman sonra lider görmüşken, böyle bir kayıp yaşamalarından korkuyordum.

Reja standart 11'ini belirledi. Bu sistemde Foggia'nın pek yeri yok. Foggia her iki kanattan da yardırabilen bir kanat oyuncusu. Yıllardır belli bir potansiyeli olan fakat hakettiği değeri göremeyen bir oyuncu. Foggia için üzülüyorum. Misal bu sistemde orta saha kanat oyuncuları olmadığından Bresciano da yedek. Gelelim Mauri'ye...Sezon başından beri müthiş oynuyor. Milli takıma kadar yükseldi zaten. Yıllanmış şarap gibi derler ya, aynen öyle. Akşam iki golün de pasını veren adam. İkincisi şut gibi olsa da; asist oldu. Oynadıkça, izledikçe büyük keyif alıyorum. Zaten Karadenizli tipi var Mauri'de. Oldum olası sevmişimdir bu yüzden... Lazio'nun şu ne idüğü belirsiz yeşil rengi formasına bir türlü alışamadım. PES 2011'de bile mecbur kalmadıkça seçmiyorum o formayı. Hernanes de farklı bir enerji, farklı bir potansiyel var. Almak için çok uğraştılar, kesinlikle değdi bu uğraşa. Efsane kadrodan Simeone-Veron karışımı bir havası var. Bu havayla Lazio'ya başarı getirirse; kısa zamanda efsane olabileceği ihtimali var. Takımda yüzler gülüyor. Meymenetsiz Reja bile gülücük saçıyor. Yakalanan bu hava korunmalı. Liderliğe de alışılmış gibi gözüküyor. Fikstür de fena değil. Cagliari ve Palermo engelleri de kayıpsız aşılırsa Roma ile oynanacak derbi 2 kat daha fazla heyecan verir. Forza Lazio!
Yazan: steven_stiffler
Kategori : ,

Fulham 1 - 2 Tottenham

Futboldan -aslında hayattan- uzak sayılırım bu aralar...Haftasonu hiç bir maçı izlemedim. Hatta Azerbaycan-Türkiye maçını da izlemedim. Dün Federer-Murray maçını izledim,sardı o. Heyecansız, cansız günler yaşıyorum şu sıralar. Güzel olan tek şey; futbol aslında. Derbi haftası moda girmeye başladım biraz. Akşam Konyaspor'u yenersek biraz olsun moral depolayacağım.

Tottenham'ı izleme zevkinden bile mahrum kaldım bu haftasonu. Fulham maçları pek derbi havasında olmasa da Londra derbilerinden birisi sonuçta. Sandro, Gallas nihayet onbirde başlamışlar. Galibiyet isteyen Redknapp ikinci yarı Sandro'yu çıkarıp Lennon'ı almış. Goller tipik Tottenham golleri. Boş kaleye yenilen bir gol. Van der Vaart'ın kişisel yeteneği, attığı güzel şutu tamamlayan Pavlyuchenko ve tipik bir uzaktan iman gücüyle atılan bir Huddlestone şutu. Güzel sonuç. İnişli çıkışlı, istikrarsız bir grafikle başlayan Tottenham; şu an 14 puanla zirve mücadelesinin içinde...
Yazan: steven_stiffler
Kategori : ,

Tsubasa - Misaki ve Karadağ

Karadağ Milli Takımı elemelere müthiş başlangıç yapmasıyla dikkat çekti. Ben de Karadağ kadrosunu inceleyince birşeye dikkat ettim. Kadroda tanınmayan çok fazla futbolcu var. Hatta Karadağlı ünlü futbolcu sayısı çok az. Ve bu kadroda golleri hep tek yıldızları Mirko Vucinic atıyor. Son İsviçre maçında attığı golden sonra donuyla objektiflere poz vermesi konuşuluyor. Karadağ'ı Nankatsu'ya; Vucinic'i de Tsubasa'ya benzettim. Hem kaptan,hem takımın gol yükünü çekiyor. Tüm takım oynuyor, başrolü Vucinic alıyor.
Karadağ'ın bu sürpriz çıkışı şüphesiz ki futbolun çekiciliğini arttırıyor bizler için. Tsubasa iyi güzel de ona eşlik edebilecek, ikinci yıldız görevi görecek olan; yani takımın Misaki'si olacak olan Jovetic'in sakatlığı olmasa Karadağ Milli Takımı çok daha ilginç olabilirdi.
11 Ekim 2010 Pazartesi
Yazan: steven_stiffler

Hayırdır Vieri ?

1994 Dünya Kupası finalini hayal meyal hatırlıyorum ama futbolda tutkuyla takip ettiğim ilk dünya kupası 1998'te Fransa'da gerçekleştirilen organizasyondu. Babam yurtdışından yeni gelmiş; odama yeni bir televizyon alınmıştı. Kendime ait bir televizyonum vardı ve Dünya Kupası da başlamıştı. Büyük tutkuyla izleyip, beğendiğim oyuncuların isimlerini, forma numalarını ezberlemiştim. Christian Vieri de bu oyunculardan birisiydi. İtalya'yı çok sevmeme neden olan isimlerin en başında geliyordu. Lazio'da çok büyük izler bırakmamış olsa da; futbolda yeri benim için ayrı olan golcülerden birisidir. Dün Lazio ile idmana çıkmış; tesislerde çalışmış Bobo lakaplı Vieri. Klasik futbolcu demeçlerini vermeyi ihmal etmemiş. "Lazio bu sene çok iyi bir takım. Floccari çok iyi golcü. Lazio'yu çok özledim" gibi sözler söylemiş. Tekrar futbol oynamak ister misin ? sorusuna ise ; "Bu göbekle olmaz" diyerek esprili yanıt vermiş. Bu göbekle olmaz doğru ama; izlemeye doyamadığım oyunculardan birisidir. Özlüyoruz Reis...
7 Ekim 2010 Perşembe
Yazan: steven_stiffler
Kategori : ,

Lazio 1 - 0 Brescia | Liderlik ?

İyi hava yakalayan Chievo'dan sonra; iyi hava yakalayan bir başka takım Brescia Lazio'ya mağlup olma duygusunu tattı bugün. Geçen sezon Tottenham'ın ezici futbolu çok zevk veriyordu bana. Her zaman yazıyorum bunu. Ancak bu sezon Lazio'nun üstün futbolu Tottenham'dan daha çok zevk veriyor. Lazio rakibi boğuyor. Tempo düşükken bile net pozisyonlara girebiliyor. Ve Reja'nın bir çakallığı da ; elindeki şutör özellikli oyuncuları kullanması. Sık sık şut atıyor Lazio. Hernanes görüyor vuruyor. Ledesma görüyor vuruyor. Broochi, Mauri, Zarate kaleyi karşıya aldıklarında şutlarını atıyorlar. Sereni bugün gününde olmasaydı; yine ilk yarıdan işi bitirecekti Lazio. Reja sistemini oturttu. Üçlü savunma ısrarından vazgeçip 4-3-1-2 ile devam ediyor bu sezon. Hernanes yine forvet arkasındaki isim. Paslarından, yaratıcılığından ve tekniğinden yararlanmak istiyor Reja. Brescia'nın saha dizilimi de 4-3-1-2 şeklinde. Forvet arkasında takımın yıldız ismi, artistik saç stilleriyle tanıdığımız Diamanti var. Diamanti geçen sezon West Ham'ın en iyi oyuncusuyken; bu sezon kendini tekrar Serie A'da tutunmak için var olan bir takımda buldu. Bugün etkisiz oyununun yanı sıra kırmızı kart da görerek maçın son bölümlerinde Lazio'yu rahatlattı. Lazio ilk yarı uzaktan şutlarla etkili yokladı. Sereni günündeydi. 2-3 tane de ceza sahası içinden gol pozisyonu buldu. Hernanes'in enfes arapasını değerlendirdi kaptanlık pazubandını takan Stefano Mauri. İlk yarının sonlarında gelen bu gol Lazio için büyük bir moral kaynağı olurken; Brescia'yı risk almaya zorlayacaktı. Brescia ikinci yarıya istediği gibi başlayamasa da; oyunun bir bölümünü Lazio yarı alanında oynadı. Özellikle Eder'in şutunu inanılmaz çıkardı Muslera. Brescia adına en büyük tehlikeydi maçta. Diamanti'nin atılmasıyla Lazio oyunun temposunu istediği doğrultuda ayarlayarak; skoru 1-0 şeklinde korudu. Lazio kontraatak konusunda biraz başarısız geliyor bana. Hızlı çıkamıyoruz hücuma. Foggia ve Bresciano'nun oyunda olması kontra atak organizasyonlarını da canlandırır. Lazio şu an liderlik koltuğunda oturuyor. Akşam Inter puan kaybederse -ki bence kaybedecek- Lazio 6.Haftayı lider kapatacak. Takım iyi bir hava yakalamışken araya milli maçların girecek olması bence handikap. Umarım Reja takımı iyi çalıştırarak bu handikapı avantaja çevirebilir. O tecrübe ve kapasiteye sahip bir hoca.

Lazio lider...Roma nerede ?
3 Ekim 2010 Pazar
Yazan: steven_stiffler
Kategori : ,

Tottenham 2 - 1 Aston Villa | Van der Vaart Farkı

Stopersizdi dün Tottenham. Eksiklerden dolayı Huddlestone-Bassong şeklinde bir savunma kurdu Redknapp. Benim asıl dikkatimi çeken; Van der Vaart'ın gelişiyle iyice kulübeye mahkum olan Palacios, Huddlestone stoper olmasına rağmen ön liberoda tercih edilmedi yine. Menajer Redknapp'la bir sorunu mu var acaba ? Jenas daha çok Modric'in görevini yapan adamdı yıllardır Tottenham'da. Hadi Palacios olmadı, Sandro düşünülebilirdi. Fakat dün önliberoda Jenas oynadı. Aston Villa geçen sezon Tottenham'ın ilk 4 yarışındaki rakiplerinden biriydi. Bu sezon ilk kez izledim, çok etkisiz bir takım görünümündeler. Tamamen Bassong beceriksizliğiyle attıkları bir gol var. Heskey'in yüksek beygir gücünün de golde payı büyük. Ancak o kadar. Çok etkisizdi Villa. Tottenham'ın iç saha maçları; en zevk aldığım futbol maçlarındandır. Yine coşan White Hart Lane atmosferiyle saldırdılar. İlk yarının son 15 dakikasında özellikle net fırsatlar kaçırdılar. İlk yarının uzatmasında Crouch katkılı Van der Vaart golü geldi.
İkinci yarının son bölümlerini izleyemedim. Fakat yine Tottenham'ın daha etkili taraf olduğunu belirtebilirim. Lennon'ın oyuna girişiyle; ilk yarıda hareketsiz olan sağ çizgi renklendi. Lennon'ın getirdiği bir top Van der Vaart'ın ikinci golü olarak ağlarla buluştu. Tottenham kazandı, iyi de futbol oynuyor son maçlarda. Puan tablosunda da üst sıralarda gözükmeye başladı. Sırada Fulham maçı var. Tottenham her zaman İngiltere'nin büyük kulüplerinden birisi olmuştur. Ancak ilk kez ilk 4e girmişti geçen sezon. Bence bu Şampiyonlar Ligi gazıyla Van der Vaart ayarında; ihtiyaç doğrultusunda 2-3 yıldız isim alınabilirdi. Takım bir gömlek yukarıya taşınabilirdi. O zaman kesinlikle ilk 3e oynayan bir Tottenham oluşturulabilirdi. Hala stoper sıkıntısı var takımda mesela. Birinci sınıf bir stoper eksikliği mevcut. King müzmin sakat. Dawson her zaman iyi değil. Bassong'un yetenekleri kısıtlı. Gallas piyasada yok. Ocak transfer döneminde iyi bir stoper mutlak suretle bulunmalı...
Yazan: steven_stiffler
Kategori : ,

Farklı Bir Tat : Kina Grannis

Kina Grannis benim için yeni bir YouTube keşfi... YouTube'da tesadüfen buldum geçenlerde. Simon & Garfunkel'in efsane şarkısı The Sound Of Silence'ı müthiş yorumlamış. Dikkatimi çektiği için biraz araştırdım, birkaç parçasını indirdim. 2007 yılında YouTube üzerinden bir şarkı yarışmasına katılmış Kina. "Message From Your Heart" adlı şarkısıyla derece yapmış ve albüm anlaşması imzalamış. Bu geçen süreçte YouTube'dan şarkılarını yayınlamaya devam etmiş. MTV'nin çeşitli programlarında şarkıları yayınlanmaya başlanmış. 23 Şubat 2010'da Stairwells isimli albümünü çıkarmış. Facebook ve Twitter'da epey takipçisi olduğunu gördüm. Huzur veren, hoş bir ses rengine sahip. İndirdiğim şarkılarından ; People, Valentine, Ours to keep favorilerim.

Bahsetmiş olduğum The Sound Of Silence'ı YouTube linkinden dinleyebilirsiniz.
Yazan: steven_stiffler
Kategori :

Fenerbahçe 3 - 0 Gençlerbirliği | Umut Var

Beşiktaş maçından beri takımda gözle görülür bir güzel futbol oynama hevesi var. Beşiktaş'a kaybedilen talihsiz 2 puan, Paşa'dan güle oynayan alınan 3 puan var. Ve ikisinde de iyi hücum eden bir Fenerbahçe. İkisinde de Niang ve Dia ön plandaydı. Bugünkü Gençlerbirliği maçı da taraftarın önünde kazanılacak, taraftara umut aşılayacak ilk mücadeleydi.

Fenerbahçe bu sezonki en iyi maç başlangıcını bu akşam yaptı. Geçen haftalarda hep maça iyi başlayamayan; fakat Antalya ve Manisa maçlarında kötü başlamasına rağmen goller bulan bir görüntü çiziyorduk. Bu akşam topa hakim başladık. Orta alanda iyi bastık. Mücadele isteği üst düzeydi ve hücuma iyi top taşıyorduk. Dolayısıyla arkama yaslanıp da izleyebildiğim bir maç Niang'ın golüyle süslendi. Caner Erkin'in sol bekte değil de sol açıkta oynaması taraftarıyım. Ancak bugün hem defansif hem ofansif anlamda iyi işler yaptığını söylemezsek olmaz. Özellikle ilk yarıda. İkinci yarıda o düşük tempoda, hücumda pek ihtiyaç olmadı Caner'e. Caner deyince aklıma Galatasaray'da yapamadığı ortalar geliyor. Ancak bu akşam yaptığı orta çok güzel bir ortaydı. Niang gibi bir ustaya sunulan bir ikramdı... Ayağına sağlık! Böyle oynadıkça sol bekte de olacakmış izlenimi veriyor Caner. Golden sonra Fenerbahçe iyi tempo yakalıyor. Sezon başından beri bariz özelliklerinden birisi bu. Golü attıktan hemen sonra daha iştahlı ataklar gerçekleştiriyoruz. Beşiktaş maçı da öyle oynayıp 2'yi bulamadığımız tek maç. Diğer maçlarda golden sonra kurduğumuz baskılarda hep gol bulduğumuzu görüyorum. Bu akşam tempo yüksekken, Niang'ın büyük çabasıyla skoru da 2-0 yapınca; maçın geri kalanını çok rahat izledim. Çünkü Gençlerbirliği eski havasında değil. Eskiden çok rahatsız eden bir rakipti. Şimdi hem kadrosu sıradan, hem futbolu vasat. Thomas Doll gibi ligin en iyi hocalarından biri daha iyi bir kadroyu hak ediyor. Harbuzi neden yoktu bilmiyorum. Gençlerbirliği'nin her zaman sahada rakibi tedirgin eden 2-3 futbolcusu olurdu. Bu akşam hiç tedirgin eden bir oyuncusu yoktu. Hurşut Meriç onbirde olsaydı, belki bir nebze o zorlardı Caner'i. Patiyo Tambwe bal yapmayan bir arı gibi.

Fenerbahçe taraftarının sevmediği şeylerden birisidir iç sahada öne geçtikten sonra tempoyu düşürmek. Ancak Fenerbahçe'nin kadrosu (Dia,Niang,Stoch,Kazım hariç) oyunun belli bir bölümünü yavaş oynayacak; mutlaka tempoyu düşük tutacak bir yapıda. Dolayısıyla erken gelen goller her zaman avantaj sağlıyor. Takıma dinlenecek, rölantiye alacak zaman veriyor. Ee geride Bilica gibi bir beceriksizin yerinde Yobo gibi bir savunma adamı olunca sıkıntı da yaşamadık bu akşam. Oyun rölantideyken de iyi işler yapabildik. Yobo'yu Everton'da çok beğenirdim. Bu akşam kendine olan güveni, soğukkanlılığı, topu oyuna sokuşu, hızı, kuvveti çok iyi izlenim vermiş olmalı taraftara. Geçilmez bir havası var. Ayrıca aldığı her topu kaleciyi dönmeyen stoperleri severim. Bir tane bile kaleciye pas vermedi bugün. Hep ileriyi düşündü. Premier Lig tecrübesini gözler önüne serdi. Kazım'ın formayı öpmesi biraz şov havası verse de; Kazım'ın takıma dönmesine sevindim. Alex'in haftaya 99, Galatasaray maçında da 100. golü atmasını diliyorum.

Niang için ayrı bir paragraf gerekiyor. Goldeki kafa vuruşu usta işi. İkinci golün başlı başına mimarı. Üçüncü golde Gökhan'a attığı pas muazzam. Yukarıdaki fotoğrafta da görüldüğü gibi yüzleri güldüren adam Mamadou Niang... Öyle mutlu ediyor ki; Alex'in yüzünde bile gerçek bir forvetle oynamanın mutluluğu var. İyi ki varsın Mamadou Niang... Gollere devam...

En umut veren futbolumuzu oynadık. Önümüzdeki 4-5 haftalık periyoddan puan kayıpsız çıkarsak; korku salmaya da başlarız.
2 Ekim 2010 Cumartesi
Yazan: steven_stiffler
Kategori : ,

Tozlu Sayfalar

Öne Çıkan Yayın

Verona ile Kasıp Kavurduk - FM 2017

Çoluk çocuk sahibi olacak yaşa geldim ama hala Football Manager geleneğini sürdürmekten büyük keyif alıyorum. Benim için bu geleneklerden...

Takip Ettiklerim

Kategoriler

Yazar Kafe

Translator

- Copyright © Serkan Özerik -