Archive for Mayıs 2016

Üçüncülükle Biten Rüya


Neyi biraz sevsem, neye biraz sempati duysam olmuyor. Tottenham için "sezon geneline" bakarsak çok iyi sezondu. Ben dahil kimse şampiyonluk yarışında olmasını beklemiyordu muhtemelen. Özellikle sezon başında Pochettino'yu da eleştirme gafletinde bulunmuştum. Mason-Bentaleb ya da Mason-Dier tercihleri orta sahayı güçsüz kılıyordu. Neyse ki sezon genelinde Dembele'yi hatırladı. Bentaleb ve Mason'a pek sıra gelmedi, ki ben asla sıra gelmesin de demem ikisi için. Ligin ilk haftası Manchester United'a kaybeden Tottenham, o maçtan sonra 14 maç kaybetmedi ve üst sıralarda yer buldu. Evinde Newcastle'a son dakika golüyle kaybederek seriyi bozdu. Sonrasında yine özellikle zor maçları kaybetmeyerek kendisini zirve yarışında buldu. Ancak bu yürüyüşün en kritik anlarında kritik puan kayıpları geldi. Şüphesiz bunda takımın tecrübesizliğinin payı büyük. İyi bir kaleci, çok iyi stoperler, iyi bekler var. Orta sahada Dier-Dembele fark yaratıyor. Önlerinde oynayan Lamela, Eriksen ve Alli de öyle. Özellikle Dele Alli bu sezon harikalar yarattı. Uçta Harry Kane var; ki takımın alternatifsiz oyuncusu. Yedeği olarak alınan N'Jie bekleneni veremedi ve bunda sakatlıkların da payı var. Zaten tam bir Fenerbahçe transferiydi. Belki de alternatifin alternatifiydi ve verilen para oldukça yüksekti. Bir dönem suskun geçirse de Harry Kane olağanüstü performans gösterince alternatifsizliği çok sorun olmadı. Pochettino'nun şanslarından biriydi.


Spurs için sezonun unutulmaz maçları vardı. Özellikle Manchester City deplasmanındaki 2-1'lik galibiyet, Manchester United'ı son bölümde 3-0 mağlup etmek,  yine Manchester City'ye içeride 4 atmak, Palace maçını 1-0 geriden gelip müthiş futbolla 3-1 bitirmek önemli maçlardı. Arsenal'a karşı içeride alınan 2-2'lik beraberlik kritik virajın kritik kaybıydı. 10 kişilik ezeli rakibini mağlup edemeyerek önemli 2 puan kaybettiler. Stoke deplasmanında ise şampiyon gibi oynayıp 4-0 kazandılar. Önemli kayıplara değinmek gerekirse; Newcastle'a ilk maçta kaybettiler. Ligin son haftası ise "küme düşmüş" Newcastle'dan 5 yediler. West Ham'a 1-0 kaybettiler, ki sonrası zaten Arsenal beraberliği var. Bu periyot Spurs'ü Leicester arkasında bıraktı. Stoke galibiyeti oynadıkları son iyi maç oldu. O maçtan sonra hala umutluydum. Kalan 4 maçta Leicester'ın 2 maç puan kaybedebileceğini düşünüyordum. Ancak Tottenham son 4 hafta galip gelemedi. Üstelik Southampton'a 2-1 kaybedip, Chelsea'ya 2-0 öndeyken puan verdiler. Tecrübesiz kadro son 4 haftayı iyi oynayamadı diyeceğim ama diğer tarafta belki daha tecrübesiz bir kadro son haftalarda bile performans düşürmeden şampiyonluğu ilan etti.

Sezonun en iyi oyuncuları şüphesiz Harry Kane ve Dele Alli'dir. Sezonun en güzel golünü atanlar da yine ikisi oldu. Kane'in Arsenal'a, Alli'nin Crystal Palace'a attığı gol muazzamdı. Sezon başında yetersiz gibi gözüken Kevin Wimmer, Vertonghen'in yokluğunda çok iyi işler çıkardı. Toby Alderweireld ise sezonun kritik adamlarındandı. Önceki sezon stoper ve sağ bek oynayıp bu sezon ön liberoya geçen Eric Dier ise Pochettino'nun jokeri oldu ve ön libero performansıyla milli takımdaki yerini sağlamlaştırdı. Ben biraz Son'un beklenti altı kaldığını düşünüyorum. Leverkusen'de izlediğimiz Son bundan çok daha fazlasıydı.

Hesapta şampiyonluk varken, sezonu Arsenal'in arkasında bitirme gibi bir ihtimal dahi gözükmezken; son haftaya ikinciliği kurtarmak için girdi Tottenham. Küme düşen Newcastle, lige bol gollü bir galibiyetle veda ederken; ligin en az gol yiyen takımı Tottenham yediği 5 golle bu unvanı Manchester United ile paylaştı. Üstelik Spurs taraftarının hiç istemediği, yıllardır süregelen gelenek de devam etti. Arsenal, Tottenham'ın üzerine çıktı.

Lig bu tablo ile sona erdi. Tottenham gelecek sezon Devler Ligi'nde oynayacak. Pochettino'nun transferlerini sabırsızlıkla bekliyorum. Umarım Jack Grealish, Saido Berahino gibi isimleri getirebilirler. Bu isimler Pochettino'nun verdiği şansla birlikte potansiyellerinin üzerine çıkabilirler. Tottenham için sezonun dikkat çeken istatistikleriyle bitirelim;

Harry Kane 38 Maç, 25 Gol, 1 Asist.
Dele Alli 19 yaş, 33 Maç, 10 Gol, 9 Asist.
Christian Eriksen 35 Maç, 6 Gol, 15 Asist.
Erik Lamela 34 Maç, 5 Gol, 9 Asist.
Hugo Lloris 37 Maç, 13 Clean Sheet.
19 Mayıs 2016 Perşembe
Yazan: steven_stiffler
Kategori :

Leicester City Efsanesi


Muzzy İzzet zamanından sevdiğim bir takım Leicester City. Her sezon menajerlik oyunlarında bir Championship takımı alırım. Birkaç sene önce Leicester City ile de uzun soluklu bir kariyerim olmuştu. Ama şüphesiz Ranieri bu başarıyı Football Manager'de bile hayal edemezdi. Çoğunluğun aksine ben Ranieri'yi severim. Chelsea'nin şımarık kadrosu bir beden büyük gelmişti. Belki futbolu çağ dışı kalıyordu. Hatta Yunanistan ile kariyerine tüy dikmişti. Leicester'a gelişi de bu nedenle yankı uyandırmıştı. Kariyerinin sonunda bir teknik adam profili çiziyordu. Sezon başında yazılıp çizilenler bugün takdir yazılarına dönüştü. Büyük iş.

Çok güzel yazılar yazıldı bu şampiyonluk yürüyüşü ve büyük bir rüyanın gerçek olmasıyla ilgili. Benim öyle uzun uzun araştırmalarım yok. Geçmişe baktığımda ben Ranieri'ye değil ama Leicester City'den birkaç oyuncuya sallamışım. Tek tek değerlendireceğim.


Kasper Schmeichel bana göre her zaman iyi kaleciydi. Babasının kariyerinin sonuna yetiştim, o kadar iyi mi bilmiyorum ama bu adam bir dönem League One'da bile oynadı. Oradayken bir gömlek fazlaydı. Premier Lig şampiyonluğu çok yakıştı.

Danny Simpson yılların vasat sağ beki. Bu sezon takımın değişmezlerindendi ve şampiyonlukta büyük katkı sağladı. Danny Drinkwater benim için hep Championship düzeyinde bir oyuncuydu. Bu sezon o da devleşti. Andy King yıllardır Leicester City'de. Yine iyi bir Championship oyuncusu. Hadi zorlayalım, Premier Lig'de alt sıra takımlarının iyi bir rotasyon oyuncusu olur. Nathan Dyer çok süre almış sayılmaz ama Swansea'de severdim. Böyle pırpır oyunculardan en az bir tane her takıma lazım. Ama kim derdi bu adamlar kariyerine Premier Lig şampiyonluğu ekleyecek ?


Az önce saydıklarımdan bir adım öte oyunculardan devam edelim. Bunlardan başı Okazaki çekiyor. Leicester City'nin yüksek bonservise transefer ettiğini duyduğumda "Ne alaka?" demiştim. Bana göre Ranieri'nin çok kötü bir para harcama tercihiydi. Yıllarca Bundesliga'da geçen ortalama bir kariyerden sonra 30 yaşında Premier Lig şampiyonluğuna 5 gol 2 asistlik katkıda bulundu. Marc Albrighton tam bir Aston Villa saçmalamasıydı. Tipik bir potansiyelli İngiliz 4-4-2 kanat oyuncusu genç yaşta alt lige gönderildi. 2014'te gelip lig yükseldiği Leicester City'nin şampiyonluğunda 37 maçın tamamında şans bularak yaptığı 7 asistle büyük katkısı var. Jeffrey Schlupp bir nevi Dany Rose'dur gözümde. İkisi de futbola hücum oyuncusu olarak başladı. Rose Tottenham'da, Schlupp Leicester'da sol beke devşirdi. 23 yaşındaki Schlupp'un kariyerinde 1 Premier Lig şampiyonluğu var. Christian Fuchs'un da Okazaki'ye benzer bir Bundesliga geçmişi var. Sezon başında belki de rotasyon oyuncusu olarak düşünülüp Leicester City'ye transfer edilmişti. Sezon boyunca üst düzey performans sergileyerek şampiyonluğun önemli isimlerinden oldu. Leonardo Ulloa'ya gelelim, ki ben çok severim. Vasat bir İspanya kariyerinden Championship'te iddialı bir takım kuran ve İspanya ekolü oluşturan Brighton'a geldi. O Brighton'ın Premier Lig'e çıkmasını bekledim ama olmadı. Yaklaştılar ama başaramadılar. Leicester City ise Premier Lig'e yükseldi ve yanlış hatırlamıyorsam ilk pahalı transferi Arjantinli Ulloa oldu. Ulloa'yı beğenmeme rağmen Premier Lig'de kalma hedefi olan bir takımın alt ligden bir oyuncuya bu kadar para bağlamasını anlayamamıştım. O Ulloa da bu sezon genellikle kulübeden gelip katkı sağlasa da takımın şampiyonluğunda önemli pay sahibi oldu. Bu klasmanda son değerlendireceğim isim Gökhan İnler. Yıllardır Fenerbahçe'de görmek istesem de; İtalya kariyerinin ardından Ranieri'nin Leicester'ına transfer oldu. Kariyerinden dolayı olacak ki; Ranieri onu "Maradonamız olacak" diye lanse etti. Benim için oldukça anlamsız bir benzetmeydi. Gökhan çok forma bulamadı. Hatta kulübede olup olmadığını takip bile etmedim bazen. Yeni sezonda belki ayrılır ama kariyerinde bir Premier Lig şampiyonluğuyla...


Gelelim en üst klasmana. Önceliği "Yılın Futbolcusu" seçilen Mahrez hakediyor olsa da Vardy ile başlayacağım. Geçmiş yazıları arayıp bulmaya üşendim. Vardy için Tottenham maçından sonra "Ranieri neden Vardy'de ısrar ediyor anlamıyorum. Alt lig oyuncusu" gibi bir ibare kullandığımı hatırlıyorum. Hatta "Kramaric oynamalı" bile demiş olabilirim. Hele ki birisi bana Mourinho bile olsa "Vardy-Okazaki ikilisiyle şampiyon olunacak" dese onunla futbol konuşmazdım. Kaale bile almayacağım Jamie Vardy bu sezon değerini 100'e katlayan bir performans ortaya koydu. Belki de bir önceki yazımda selam çaktığım Luca Toni gibi geç gelmiş başarıların yer aldığı bir kariyeri olacak. Sezon boyunca inanılmaz goller attı ve çıkışının tesadüf değil çok istemek ve çalışmak olduğunu gösterdi. Riyad Mahrez ise Dünya Kupası'nda çok beğendiğim oyuncuydu. Hatta sezon başında Leicester'ın ilk hafta performanslarından sonra "Keşke Feghouli değil de Mahrez'i kovalasaydık, 4-5'e biterdi" gibi talihsiz bir açıklamam olmuş olabilir. Şimdi Mahrez kaç milyona nereye gidecek tahmin etmek zor ama o parayı verebilecek kulüpler de az çok belli. Premier Lig'de 17 gol, 10 asist muazzam performans. Bir de N'Golo Kante var. Bu sezon Leicester'ın pek çok maçını onun için izledim. Tam olarak aynı stil denemez ama izlemeye doyamadığım Appiah'ı anımsatan ciğeriyle beni geçmişe götürdü. Yine kapalı kutu bir transferdi, para da harcandı ama o da değerini onlarca kat katlayan isimlerden oldu. Hani böyle adamlar genelde gizli kahraman olur ya; Kante'nin kahramanlığı pek de gizli kalmadı. Bağıra bağıra, yüreğini ortaya sere sere oynadı her maç.


Bu mükemmel ofansif performansın arkasında elbette mükemmel bir savunma performansı olmalı. Böyle destansı bir şampiyonluk başka türlü gelmez. O mükemmel savunma kurgusunda iki beke değindik. "Vasat" olarak değerlendirebileceğimiz Fuchs ve Simpson'a güven veren iki stoper vardı. Wes Morgan ve Robert Huth. Yine Championship ilgimden dolayı takip ettiğim, duvar gibi adam olarak değerlendirdiğim bir isimdi Nottinghamlı Wes Morgan. Nottingham ile yıllardır gerçekleştiremediği Premier Lig hayalini Leicester City ile gerçekleştirdi ve iki sezonda şampiyon olan takımın kaptanlığını yapma şerefine nail oldu. Partneri Huth bu ligin tecrübeli isimlerindendi. Sezon genelinde Huth'ün de kritik golleri var. Savunmada ikilinin öyle bir uyumu vardı ki; yedek stoper Wasilewski'ye pek şans gelmedi. Koca bir sezonu iki stoper ile bitirdi Leicester City.

Ranieri'nin şanslarından biri de çok kritik sakatlıklarla boğuşmadılar. Öyle ki; Ocak ayında takıma katılan Amartey ve Gray gibi yıldız adayları işleyen takım bozulmasın diye pek şans bulamadılar. Wasilewski, Gökhan İnler ikilisini de böyle değerlendirebiliriz. Böyle bir kadroya bu kadar büyük başarı yaşatmak Ranieri için çok büyük bir rüya olmalı ve eminim kendisi hala zaman zaman bu başarıya inanamıyordur. Başka bir sezon olsaydı ben de herkes gibi Leicester City'nin şampiyonluğa koşmasını hayal ederdim elbette. "Ha takıldılar, ha takılacaklar" diye beklerken çok büyük motivasyon ile başarıya ulaştılar. Fakat Tottenham'ın bu kadar yaklaştığı, yıllardır temelini attığı şampiyonluğa ulaşamasından dolayı biraz buruğum. Tottenham için kritik virajlar vardı takıldığı. Onları geçseydi şampiyon olur muydu ? Bu sorunun cevabını vermek zor. Ama Leicester City'nin bu performansı karşısında Spurs'ün de yapacak çok şeyi kalmadı. Takımın iskeletini bozmazlarsa belki seneye de şampiyonluğa oynarlar. Leicester City'nin ise böyle bir hedefi yok. Ranieri ilk 10 hedefi belirledi. Şampiyonlar Ligi için ise içten içe gönlünde bir şeyler mutlaka vardır.
10 Mayıs 2016 Salı
Yazan: steven_stiffler
Kategori :

Grazie Luca Toni


Çok sevdiğim İtalyan futbolunun geç açılan golcüsü Luca Toni sezon sonunda aktif futbol yaşantısını sonlandırıyor. Küme düşen takımı Hellas Verona ile şampiyon Juventus'a gol atarak taraftarına veda etti. 1977 doğumlu Luca Toni, 28 yaşına kadar Serie A'nın ortalama golcülerinden biri olarak oynadı. Fiorentina'da oldukça parlayan ve yıldızlaşan oyuncu 2 sezon burada oynadıktan ve Milli Takım ile de Dünya Şampiyonluğu kazandıktan sonra Bayern Münih'e transfer oldu. Bavyera ekibinde 2 lig, 2 kupa şampiyonluğu yaşadıktan sonra ülkesine döndü. İlerleyen yaşına rağmen Genoa, Juventus, Fiorentina ve Hellas Verona'da oynamaya devam etti. Kısa süreli de bir Birleşik Arap Emirlikleri macerası var. Serie A'da toplam 346 maçta 158 gol. Bundesliga'da 60 maçta 38 gol. Milli forma ile 49 maçta 16 gol. Toplamda 593 resmi maç, 290 gol.

İzlediğim en baba golcülerdendi. Umarım teknik direktör olarak devam eder. İtalyan futbolunun iyi teknik direktörlere ihtiyacı var. Grazie Luca Toni.
Yazan: steven_stiffler
Kategori : ,

Tozlu Sayfalar

Öne Çıkan Yayın

Verona ile Kasıp Kavurduk - FM 2017

Çoluk çocuk sahibi olacak yaşa geldim ama hala Football Manager geleneğini sürdürmekten büyük keyif alıyorum. Benim için bu geleneklerden...

Takip Ettiklerim

Kategoriler

Yazar Kafe

Translator

- Copyright © Serkan Özerik -