Archive for Mayıs 2013

Yolun Açık Olsun Hocam...

Fenerbahçe'de; ileride tarih kitaplarında Direniş Dönemi olarak adlandırılabilecek bir dönem kapandı. Aykut Kocaman'ın istifa etmesini ben bekliyordum. Uefa'yı alsak da bırakacaktı. Koskoca Fenerbahçe 2 yıldır sadece hocanın omuzlarındaydı. Hoca da yıprandı, Fenerbahçe de... Bu yıpranma taraftara da yansıdı. Direniş'in simgesi oldu Aykut Kocaman. Hiçbir zaman duruşunu bozmadı. Fenerbahçeliliğinden taviz vermedi. "Aykut rahatı buldu, bırakmaz"cılar vardı 2 aydır. Aykut Hoca rahatı düşünseydi, 4 Temmuz'da bırakırdı. Tek düşündüğü Fenerbahçesi'ydi. Ne Fenerbahçe taraftarı, ne de Türk Futbolu Aykut Kocaman'ı haketmiyordu. Hocam için sevindim, Fenerbahçe için üzüldüm. Fenerbahçe teknik direktörlüğü her zaman teknik direktörlükten çok daha fazlası olmuştur. Ancak Aykut Kocaman ile çok daha farklı boyutlara gelmiştir. Bu yükü taşıyabilecek tek adamdı belki de Aykut Hoca... Yaşadığımız zorlu günlerde başımızda başkası olsaydı belki bu kadar direnemezdik. Camiayı ayakta tutmak yakışmıştı hocaya. Futbol anlayışı da farklıydı. Taraftar kabullenemedi. Hoca kendi doğrularından caymadı. Ortaya Uefa'da yarı final başarısı çıksa da; taraftarın bir kısmına yaranamadı. Fenerbahçe ilk defa antrenör takımı olma konusunda adımlar atmıştı. Şimdi tekrar 3 sene geriye döneceğiz. Bizler Fenerbahçe'nin başarılarına her zaman sevindik. Ancak Aykut Kocaman ile sevinmek çok daha başkaydı. Başarının Fenerbahçe'nin evladıyla gelmesi bizleri her zaman daha fazla mutlu ediyordu. İçimin içime sığmadığı günleri bilirim.

Fenerbahçe'ye geldiğinde kocaman gururumuzdu, kocaman umudumuz oldu. Şimdi tekrar kocaman gururumuz olarak ayrıldı. 1996'da ayrılırken son darbesi Trabzonspor'a olmuştu. Kaderi olacak ki; 2013'te ayrılırken de en son Trabzonspor'a karşı kupa kaldırdı. Haliyle; akıllarda hep o tezahürat... Çok seviyorum, dilerim yine yollarımız kesişir.  

Hepimizin içinde bir kahraman var. Bizi dürüst yapan, bize güç veren, bizi asil yapan... Hakkını Fenerbahçeliliğimize helal et hocam!
31 Mayıs 2013 Cuma
Yazan: steven_stiffler
Kategori :

Fenerbahçe 2012-2013 Futbolcu İstatistikleri

Transferin konuşulduğu ve ligin unutulduğu şu günlerde, geçen sezonun istatistiklerine dair küçük bir yazı yazmak istedim. Fenerbahçe'de her sezon istatistiklere Alex'in damga vurmasına o kadar alışmışız ki, bu sezon "kim ne kadar oynamış, ne kadar gol atmış, ne kadar asist yapmış" diye tek tek bakmak aklıma geldi. Dirk Kuyt'un uygun bir bonservis ile Fenerbahçe'ye katılması çok büyük bir transfer başarısı. Yönetimi transfer konusunda genelde eleştiriyoruz. Ancak Kuyt'ın bu sezonki performansı maliyetinin çok çok üstünde oldu. Takıma ilk geldiği günlerde bile golleriyle dikkat çeken Kuyt, zaman zaman küçük çaplı düşüşler yaşasa da; performansını sezonun geneline yaymayı başardı.

Futbolcularımızın genel istatistikleri bu şekilde.... "Kim kaç kilometre koşmuş?" istatistikleri beni biraz aşıyor. Tahminimce Meireles, Gökhan Gönül ve Dirk Kuyt koşu istatistiklerinde ortalamaları en yüksek isimlerdir. Zaman zaman oynadığımız durağan futbol elbette ki oyuncuların istatistiklerini etkiledi. Bireysel olarak değerlendirildiğinde; rekor maç oynadığımız bu sezonda en uzun süre sahada kalan ismin 4723 dakika ile Dirk Kuyt olduğunu görüyoruz. En çok maçta görev alan oyuncumuz ise; 59 maç ile Cristian Baroni. En golcü oyuncumuz 19 gol ile Moussa Sow. Kuyt'ın 17 gol, 15 asistlik double-double performansı sezonun en göz kamaştıran performansı. Double-Double yapan diğer oyuncularımız 11 Gol-10 Asistlik performansla Baroni ve 19 Gol-10 Asist ile Moussa Sow. Emre Belözoğlu ile aynı dönemde takıma katılan Pierre Webo'nun, kısa süre içerisinde 25 maç oynayıp 10 gol atması da müthiş bir istatistik. Alex'in yokluğunda duran topları paylaşan Caner ve Cristian'ın asist sayıları da göz kamaştırıyor. Gökhan Gönül ve Moussa Sow'un duran top kullanmamalarına rağmen yapmış oldukları asistlerin sayısı ise daha göz kamaştırıcı. Geçtiğimiz 2 sezonun en çok oynayan ismi olan Mehmet Topuz, bu sezon çok süre almamasına rağmen 9 asist yapmış ve skora katkı anlamında iyi bir performans göstermiş. Volkan Demirel'in neredeyse 1 olan gol yeme ortalaması ise oldukça kötü. Üst düzey bir kalecinin çok daha iyi bir ortalama yakalaması gerekirdi. Joseph Yobo'nun stoper oynamasına rağmen sadece 1 kart görmüş olması ise, onu her zaman yumuşaklığından dolayı eleştirmemi haklı çıkarıyor. Stoper dediğin biraz daha sert olacak. En agresif futbolcumuz toplam 17 kart gören Caner Erkin. 13 kartlı Bekir ve Türkiye'ye gelene kadar kariyerinde kırmızı kartı olmayıp Türkiye kariyerinde 2 kırmızı kart gören 12 kartlı Meireles. Hep eleştirdiğimiz, çok şans bulamıyor dediğimiz; Krasic ve Stoch'un da aslında çok az süre almadığını ve oldukça verimsiz olduklarını görüyoruz. Semih Şentürk'ün de kupadaki 1 maçlık performansını saymadığımızda, koskoca sezonu Gaziantepspor'a attığı golle geçiştirmesi kabul edilebilir değil. Sezer Öztürk'ün 385 dakikada 5 gol atmış olması ise yine verimli bir performans örneği sunuyor.
28 Mayıs 2013 Salı
Yazan: steven_stiffler
Kategori :

Roma 0 - 1 Lazio | Kupa Lazio'nun!

Lazio'nun ligde ümitsiz son 2 haftasını yazamamıştım. Sezonun ilk yarısında müthiş bir performans gösteren takım, ikinci yarıda çok büyük bir düşüş yaşadı ve ligi 7.sırada bitirdi. Kadro yetersizliği ve sakatların durumu, Lazio'nun ligdeki yerini belirleyen faktör oldu. Ligi tüm sezon boyunca Roma'nın önünde sürdürüp, Roma'nın 1 puan gerisinde tamamladılar. Her iki takım da Avrupa kupalarının dışında kaldı. Ligde Roma karşısında 1 galibiyet, 1 beraberlik alan Lazio; finalde de ezeli rakibini mağlup etmeyi başardı.

Lazio'nun final yolunda yarı finalde Juventus'u eleme şekli, kupayı haketme sebeplerinden biriydi bence. Roma da zorlu Inter'i eledi. Kupada derbi oynanacak olması ise iki takım için de maçın anlamını arttırdı. Lazio en son 2009'da, Roma ise 2008'de kupayı kaldırmıştı. Sezonun geneline bakarsak; Lazio'nun Avrupa'da olması gerekiyordu. Bu kupa ile birlikte Uefa Avrupa Ligi'ne katılma hakkı elde ettiler. Bu sezon da çeyrek final yapmışlardı, Petkovic ile bir ivme yakalayan takım Avrupa'da önemli işlere imza atmaya devam edecektir. Maçın genelinde Lazio'nun maça hakim olduğu, çok net pozisyonlar kaçırdığı ortada. Lulic'in golü de zamanlama açısından müthiş bir dakikada geldi. Gerçi Roma beraberlik için çok çılgın bir pozisyon yakaladı ama şans Lazio'dan yanaydı. Lazio bu galibiyetle birlikte kupayı 6.kez müzesine götürdü. İyi geçirdikleri bir sezonu en azından bir kupayla tamamladılar. Süper bir sezon geçiren Benfica gibi 3'te 0 çekmediler. Hahaha! Roma ise hâla bu kupayı en çok kazanan iki takımdan biri. Diğeri Juventus. İki takım kupayı 9 kez kazandılar.

Roma : Lobont, Burdisso, Marquinhos, Leandro, Balzaretti (76' Osvaldo), Bradley, De Rossi, Lamela, Marquinho (83' Dodo), Totti, Destro

Lazio : Marchetti, Konko, Cana, Biava, Radu, Ledesma (54' Mauri), Onazi (90+2 Ciani), Candreva, Lulic, Hernanes (84' Gonzalez), Klose

Sarı Kartlar : Ledesma, Balzaretti, Marquinho, Hernanes, Klose, Lulic, Burdisso, Totti

Kırmızı Kart : Tachtsidis

Gol : 71' Lulic
27 Mayıs 2013 Pazartesi
Yazan: steven_stiffler
Kategori : ,

Fenerbahçe 1 - 0 Trabzonspor | Ankara'nın Bağları

Çok klasik başlık oldu ama Ankara'nın kupa uğruna inanmaya başladım. Ankara bizim için hep zor deplasman olmuştur. Nice şampiyonlukları Ankara'da bıraktık. Buna bu sezon lige havlu attığımız Gençlerbirliği maçı da dahil. Ancak 2 yıldır Ankara'da Türkiye Kupası'nı almak, Ankara'nın uğruna inanmama yetti. Ha bir de Mersin totemim var. Türkiye Kupası'nı 30 yıl önce Mersin'den almıştık. Aynı zamanda Mersin o yıldan sonra ortalıkta yoktu. Tıpkı bizim Türkiye Kupası hasretimiz gibi. Mersin İdman Yurdu 2 sezon önce Süper Lig'e çıktığında "Türkiye Kupası bizim, At FAV'a" şeklinde bir totem yapmıştım. 2 yıldır Mersin Süper Lig'de ve 2 yıldır kupa bizde... Totem bizim işimiz.

Türkiye Kupası'nı hiç önemsemediğimi ve bazen çok gereksiz olduğunu her zaman dile getiriyorum. Tek güzel yanı formada Türk bayrağı taşımaya aracı olması. Bir de Trabzonspor ile oynayacak olmamızdan dolayı elbette kazanmayı çok istiyordum. Trabzonspor maça "Türkiye Kupası tek umudumuz, alamazsak yandık bindik" düşüncesiyle şuursuz bir hücumla başladı. Zaten vasat oyunculardan kurulu bu takımın vasat savunması da Fenerbahçe'nin sevdiği boşlukları vermeye müsaitti. İlk pozisyonda da Sow golü attı. İşte kaliteli forvet farkı bu. Rakip tek kale oynar, senin kaliteli forvetin 1 pozisyonda işi bitirir. Sow'un son haftalardaki gole hasret oyunu da dün anlamlı bir şekilde son bulmuş oldu. Golden sonra kontrolü aldık ve çok pozisyon vermedik. Tolga Zengin'in kurtardığı pozisyonlar da farkı engelleyiciydi. İkinci yarıda oyunun kontrolü yine Fenerbahçe'de olsa da; Trabzonspor son dakikalarda can havliyle ciddi bir baskı yaptı. Dün akşam zaman zaman pozisyon vermiş olmamıza rağmen savunmamızın son müdahaleleri müthişti. Özellikle Yobo ve Hasan Ali savunmada hatasız oynadı. Oyunda olduğu sürede Bekir de öyle... Kritik müdahaleleri hep bizim futbolcularımız yaptı. Mehmet Topal da hasta olmasına rağmen çok üst düzey performans sergiledi ve özellikle sezonun ikinci yarısında yükselttiği performansını güzel bir final ile noktaladı. Didier Zokora'nın ise insanlık dışı hareketleri dün de devam etti. Geçen sene Süper Final'de Emre'yi öldüresine tekmeleyip halk kahramanı olan Fildişili, dün akşam da Emre'nin göğsüne attığı tekmeyle bir kez daha nefretimi kazandı. Son dönemde Fildişili futbolculara karşı acayip kin doluyum. Trabzonspor "şike" diye ağlamaya başladığından beri yaptığımız 7 karşılaşmada da bizi yenemedi.

Maçla ilgili son yorumum Tolunay Kafkas hakkında olacak. Tolunay Kafkas'ı hiç sevmem, bunu her yerde söylerim. Ancak bu sezon bir futbol adamı olarak çok takdir ettim. Trabzonspor'un başına geldiğinden beri ortamı yumuşatmak için somut adımlar atıyor. Açıklamaları düşmanlık beslercesine olmuyor. Dün akşam maç sonu basın mensubuyla tartışmasından bağımsız yazıyorum. O konu hakkında yorumum yok, hele ki "onu çekme bunu çek" diyenleri gördükten sonra... Ancak Tolunay hoca dün  akşam Zokora'yı oyundan çıkararak maçın gerginliği de azaltmıştır. "Futbolda olayları bitirelim bla bla bla" türü açıklama yapıp daha sonra ortamı geren davranışlarda bulunan pek çok futbol insanından daha samimi ve somut adımlar atan Tolunay Hoca'ya teşekkürler. Sabri Ugan'ın maç anlatmasını da çok özlemişim.

Dün akşamın yıldızı oynamamasına rağmen Meireles oldu. Yabancı oyuncularımızın kupa töreninde Ankara havaları oynamaları ortaya sempatik görüntüler çıkardı. Bunların akabinde Meireles'in takım otobüsünde yaptığı şov da herkesi güldürdü. Kulübün verdiği Türkçe dersleri oldukça faydalı olmuş. Kupa töreni esnasında Burak Yıldırım kardeşimizin fotoğrafını taşımak da küçük, faydasız ama ince düşünceli bir görüntüydü. İyisiyle, kötüsüyle bir sezonu daha geride bıraktık ve maç oynama rekoru kırdık. Ben izlerken yoruldum. Yeni sezonda daha büyük başarılarda görüşmek üzere...


23 Mayıs 2013 Perşembe
Yazan: steven_stiffler
Kategori : ,

Tottenham 1 - 0 Sunderland | Buruk Son

Sezonun fotoğrafı Gareth Bale'den... Muhteşem bir sezon, inanılmaz goller. Sezon boyunca Tottenham'ın ilk 4 potasında kalması, Bale'in sakatlandığı dönemde kaybedilen puanlar ve sezonu Arsenal'in 1 puan gerisinde bitirerek Şampiyonlar Ligi'ni kaçırma. Tottenham için tüm sezonun özeti bu.

Tottenham iyiydi, haketti ama bunda en büyük pay tartışmasız Gareth Bale'indi. Ben özellikle 3 isim üzüldüm. Bale, Vertonghen ve Villas Boas. Üçü de muhteşem bir sezon geçirdi. Bale'in dün Sunderland'e attığı gol yine enfesti. Stoch'un geçen sezonki gol performansı gibi, Gareth Bale de bu sezon göze hoş gelmeyen bir gol atmadı. Tottenham için ise; bu sezon kaç kez son dakikalarda kazandılar sayamadım bile. Bu performans Şampiyonlar Ligi'ni hakediyordu. Diğer isimlere bakalım. Jan Vertonghen, EPL'deki ilk sezonunda beklentilerin çok üzerine çıktı. Tottenham savunmasına yazılan ilk isim oldu. Ne futbolu bırakan King'i, ne sakat Kaboul'u aratmadı. Zaten Premier Lig'de yılın onbirine de seçildi. Bu performansıyla Şampiyonlar Ligi'ni hakediyordu. Keza Villas-Boas ilk haftalar yaşadığı sıkıntıları atlattı ve Tottenham'ı yeniden sivriltti. Şampiyonlar Ligi'ne kalıp kendisini Chelsea'den gönderen Abramovich'e bir selam çakması çok adaletli olacaktı. Lennon, Dembele, Sigurdsson, Walker gibi isimlerin performanslarını da unutmamak lazım. Neticede Tottenham dün tek kale oynayarak kazandı ama Arsenal'ın galibiyet haberini alınca Bale'in fotoğraftaki hali ortaya çıktı.

Bale'in fotoğrafı için Sezonun Fotoğrafı dedim. Andre Villas-Boas'ın fotoğrafı için ise; tüm Tottenhamlıların yüz ifadesi anlamını çıkartıyorum. Geçen sezon Tottenham ligi dördüncü bitirmiş, Chelsea'nin Şampiyonlar Ligi'ni kazanmasıyla eşine zor rastlanacak şekilde kupa dışı kalmıştı. Bu sezon yine olmadı. Daha kötü ihtimal ise; Şampiyonlar Ligi'nde oynamayacak olan Tottenham'ın transfer sezonunda Bale'i Real Madrid'e kaptırma olasılığı...

Sezon için uzun bir değerlendirme ve yeni sezon öncesi yazısını ilk fırsatta yazacağım. Premier Lig son puan durumuyla sezona noktayı koyalım.


20 Mayıs 2013 Pazartesi
Yazan: steven_stiffler
Kategori : ,

Ne İzledim? #29

Yine bir geleneksel "Sınavlara çalıştım, film izleyemedim" ayıydı Nisan... Tamam ders çalıştım, eyvallah. Ama diziler de çok zaman yiyor be abi! Bir de; Türk insanının genel sorunlarından olan "Ay ne yapsam sıkılıyorum", "Yapacak hiçbir şey yok" modumdayım. Az film izledim, az gezdim, çok tembellik yaptım, ama ders de çalıştım. Notlara düşecek 4 filmimiz var.

Bir vizyon filmi olan ve ilk filmini izlemediğim G.I. Joe: Retaliation ile başlayalım. Çok kötü bir film olduğunu düşünmüyorum. Sinemada yarıda çıkmam gerekti. Ama nasıl diyeyim; hani film ne oldu diye merak da etmedim. Standart bir Dwayne Johnson aksiyonuydu. Kuru kuruya aksiyondu yani... 3D izlemek de çok fark yaratmıyor. Yarıda bıraktığım için puan vermeyeceğim ama bitirsem de 6'dan yukarı bir puan verileceğini de düşünmüyorum. 

The Lookout (2007) - 7/10
Çok hareketli ve sürükleyici, kaliteli film. Belki "sanatsal" olarak değerlendiremeyiz, "çerezlik" der geçeriz ama kesinlikle kaliteli çerezlik. Sürükleyici olmasına rağmen ben parça parça izledim, filmi mundar ettim ama kesinlikle bunu haketmiyordu, üzgünüm. Isla Fisher'ı ekrana yakıştıramıyorum bir de... Önemsiz not.

Toplum baskısı, çoğunluk psikolojisi, önyargı, iftira, direniş; ne ararsan var Jagten'de... Mads Mikkelsen ve oğlu rolündeki Lasse Fogelström'ün oyunculukları muazzam. Etkileyici, zaman zaman sinir bozucu bir film. Neresinden tutarsan tut elinde kalan bir hayat. Çocuklar yalan söyler ama kendi çocuklarımıza yalan söylemeyi yakıştıramadığımızdan ne söyleseler inanırız. Yani henüz baba olmadım ama herhalde böyledir. Lucas haklı ama diğerleri de haklı... Zor dostum zor.

Zaman zaman gülümsetse de, zaman zaman bir o kadar sıktı. Başrol oyuncularını çok sempatik bulmama rağmen yorumum bu yönde maalesef. "Entel" iki karakterin; kendi çaplarında "entel", duygusal açıdan çok doyurucu olmayan aşk hikayeleri yalın bir dille aktarılmış. İzlenebilir ama "çerezlik" kategorisinde.

17 Mayıs 2013 Cuma
Yazan: steven_stiffler
Kategori :

Meireles'i Yedirmeyin

Artık geleneksel hale gelen Fenerbahçe'nin topçusunu linç edelim kampanyasının bu sezonki kurbanlarından birisi Raul Meireles oldu. Bayrağı Emre Belözoğlu'ndan alan Portekizli için kapsamlı bir şekilde linç çalışmaları sürüyor. Raul Meireles kalitesinde bir futbolcuyu Fenerbahçe'den koparmaya çalışıyorlar.

Raul Meireles'in yaptığı hareket doğru mu ? Yanlış. Zamanında Pascal Nouma daha abartılısını yapmış ve haklı bir ceza almıştı. Raul Meireles ceza alır mı ? Alabilir. Nouma ceza aldı deyip, Meireles'in ceza almasına karşı çıkmak çok mantıklı olmaz. Hepsine eyvallah. Ama gel gelelim olayın farklı açıları var ve bir konuda AMA ile başlayan cümle kuruluyorsa durum gerçekten göründüğü gibi değildir. Türkiye'deki adalet sistemini geçelim, futboldaki adalet işleyişine bakalım. Bu ceza ertelemelerini, verilmeyen golleri, kartları vs. bir kenara bırakalım. Sadece Meireles türü örnekler üzerinden gidelim.

  • "Onu çekme, bunu çek" diyerek görevini yapan gazetecilere büyük bir terbiyesizlik yapan Fatih Terim ceza aldı mı ? Hadi ceza almasını geçelim, bu konuda basında dillendirildi mi ? E hadi sessiz bir şekilde dillendirildi diyelim, peki daha sonra TSYD Fatih Terim'den özür dilemedi mi ? Neyin özrüydü bu pardon ? 
  • Felipe Melo denen Brezilyalı kolpaçino, İnönü'de Beşiktaş tribünlerine benzer bir hareket çekti mi, çekmedi mi ? Çektiyse neticesi ne oldu ?
  • Geçen sezon Emre Belözoğlu'na öldürücü bir tekme atan Didier Zokora halk arasında kahraman ilan edilmedi mi ? Bu olay ne kadar konuşuldu ve hakem gözünün önünde olan bu tekmeye nasıl bir tepki gösterdi ?
  • Yine açın yayıncı kuruluşun maç için hazırladığı "Perde Arkası" videosunu izleyin. Futbolcuların taraftarla karşılıklı olarak yaptıkları "İşte böyle, her sene böyle, Cimbom'a böyle, koyarlar aman" tezahüratındaki "Cimbom'a böyle koyarlar aman" kısmını montaj ile çıkarmışlar. Ancak aynı yayıncı kuruluş, orta sahada taraftarı tahrik etmek için kutlama yapan Galatasaray'ın görüntülerini gösterirken Felipe Melo'nun taraftara dönüp yaptığı hareketi montajda çıkarmamış. Ve bu harekete dair en ufak bir yorum yok.
  • Hakan Balta isimli milli futbolcumuz, Kadıköy'de Fenerbahçe'ye gol atıp tribüne dönerek kol hareketi yaptığını kim konuşmuş ? O gün Okul Açık tribünündeyim, alenen hareketi gördüm. Hakkında hiç konuşulmadı bile.
  • Aynı Hakan Balta, geçen sezon şampiyonluk maçının 90+lı dakikalarında yine taraftara dönüp kol hareketi çekmiştir. Bu konu da medyada dillendirilmemiş, Fenerbahçe taraftarının tepkileri görmezden gelinmiştir. Gecenin devamını herkes biliyor...
  • Yine Galatasaray'ı yendiğimiz bir maçta yaklaşık 2-3 saniyelik bir görüntüyle kasıklarını tutan Volkan Demirel için; "GALATASARAY TARAFTARINA HAREKET ÇEKTİ" kampanyası başlatılmıştır.
  • Raul Meireles sezon boyunca futbolundan çok gördüğü kartlar ve yapıp yapmadığı tartışılan hareketlerle konuşulmuştur. Ona da eyvallah. Yeri geldi ben de çok kızdım. Ancak Sabri'nin kenara gelirken suratındaki ifade ve yedek kulübesine doğru yaptığı hareketler tahrik içerir. Raul Meireles'in verdiği cevabı haklı kılmaz ama Sabri üzerine de konuşulması gerekir.
  • Geçen sezon bir kulüp başkanı olan Sadri Şener Fenerbahçeli futbolculara saldırmıştır. Gazetelere de düşen bu görüntüler üzerine ne gibi yorumlar yapılmış, ne gibi yaptırımlar uygulanmıştır ? 
Daha pek çok örneği var, aklıma gelenler bunlar. Raul Meireles haksızdır, 1-2 maçlık ceza kabul edilebilirdir. Ancak karşı tarafa da ceza verilmeli ve yönetim de Raul Meireles'e sahip çıkmalıdır. Taraftarın "Raul Meireles gitsin mi ? Kalsın mı?" diye konuşması bile abestir. Meireles'i yedirmeyin!
15 Mayıs 2013 Çarşamba
Yazan: steven_stiffler
Kategori :

Fenerbahçe 2 - 1 Galatasaray | GELENEK

İyisiyle kötüsüyle derbi geleneklerinin yerini bulduğu bir akşam oldu. İyisi : Galatasaray'a gol atıp gerçek Fenerbahçeli olma, Kadıköy'de yenilgisizliği sürdürme gelenekleriydi. Kötüsü ise maalesef alışılagelmiş olayların yaşanması, milli takımdan arkadaş futbolcuların birbirini boğazlaması ve gereksiz yere ortam gerilmesiydi. Maçtan sonra gelen haberden sonra futbol konuşulacak ortam da yok edildi.

Şampiyonluk ve Avrupa hedefinin gitmesinden dolayı elbette içim buruk ve heyecanımın az olduğu bir derbi bekliyordum. Derbidir neticede, her zaman heyecanı oluyor. Ortada bir de Kadıköy'de seriyi 14 yıla çıkarmak varken, e maç da tempolu başlamışken heyecanlanmamak elde değil. Galatasaray her sene seriyi bozma ümidiyle geliyor. En umutlu oldukları 2 maçtan biriydi. Birincisi Aragones dönemindeydi. Her iki maçta da oynamadan öne geçtiler, her iki maçta da üstünlüklerini koruyamadılar. Fenerbahçe her iki maçta da üzerine düşeni yaptı. Stressiz bir Fenerbahçe çok daha farklı bir kimliğe bürünüyor. Rahatlıktan bahsetmiyorum, stressizlik olarak farklı bir pencerede değerlendirmek gerekir. Yediğimiz gole erken toparlandık ve peşpeşe attığımız 2 gol ile maçı çevirdik. Webo'nun ilk golü de Alex'in Arena'da attığı galibiyet golümüze bir selam gibiydi. Galatasaray zaten 1 puanı bile haketmeyen bir oyun oynadı. Fenerbahçe de 3 puanı hakeden futbolu oynayınca galibiyet geldi. Kalecisiz yenmediğimiz kalmıştı, o da oldu. Bunlar normal, olağan, olması gereken, olacak şeyler. Kötü olan aslında anormal olup normalleşmiş gözüken davranışlar. Volkan... Abim gibi severim, çok da büyük kaleci. Bu sezon kötü ama kariyeri ve başarıları müthiş. Sabri Sarıoğlu; herkesin alay konusu olmasına rağmen objektif bakıldığında sessiz-kendi halinde birisi olarak tanımlanabilir belki... Akşam Sabri'nin ortamı germesi ve Volkan'ın buna cevap vermesine de bir yere kadar eyvallah. Ama iş boğaz boğaza olacak duruma gelmemeli. Şu ortamda futbolcular buna müsaade etmemeli.

Fenerbahçeliliğimi bir yana bırakarak söylemek gerekirse... Dün akşam beklediğimden çok daha temiz bir maç oluyordu. Ancak Galatasaraylı futbolcuların ortamı germe çabaları anlamsızdı. En az tribünleri kadar bilinçsiz bir futbolcu topluluğu Galatasaray. Fenerbahçe taraftarında son 2 senenin birikmişi var, buna rağmen sağduyu iyiydi. Elbette suçu tek tarafa yıkmak olmaz. Volkan'ın tavrı hoş değildi. Hadi ortamın gerginliğini geçtim, 3 değişiklik hakkı dolmuş; sen kaptansın ve takımını kalecisiz bırakmayı göze alıyorsun. Meireles'in Belarus'ta yaptığından çok farklı bir durum değil. Drogba... 4 ayda ne kadar da değişmiş. O çok sevdiğim, hayranı olduğum Drogba'ya olan sevgimi askıya almıştım eyvallah. Ama şu tahrik edici davranışlarından sonra inanılmaz soğudum. Riera, Eboue, Amrabat, Melo... Ortamı geren oyunculara bakın. Hepsi yabancı. Bu adamlar nasıl bu kadar fanatikleşebiliyor ? Webo, Sow, Zan, Salih, Hasan Ali, Semih Kaya, Muslera en ufak bir gerginlikte yok. Neyse; karalama değil, gördüğümü yazıyorum. Çok da karalıyor gibi gözükmek istemiyorum ve samimiyetle yazdığımı belirtmek istiyorum. Maç bitmiş, Fenerbahçe taraftarında ve futbolcusunda buruk bir sevinç var. Senaryo belli... Taraftar takımı tribüne çağırır, sezon için teşekkür eder, alkışlar ve soyunma odasına yollar. Ama o da ne ? Galatasaraylı futbolcular yine orta sahada, yine ortamı germe ve Fenerbahçe'ye ceza aldırma peşinde. 2007'de biz de Sami Yen'e şampiyon gittik. Bize yapılanlar ortada, bizim yaptıklarımız ortada. Fenerbahçe ile Galatasaray arasında bariz gözüken ancak medyada çok dile getirilmeyen bir sağduyu farkı var. 2007'de orta sahaya bayrak dikmeyelim diye nöbet tutanlar, dün akşam orta sahada ortamı germeye çalışıyordu. Ondan sonra samimiyetsiz "biz masumuz" açıklamaları... Yersen... Neyse ki bu numarayı yemedik ve futbolcularımızın da çabasıyla tribünler sakinleşti ve saha kapatma cezası önlendi diye düşünüyorum.

Şimdi... Öncelikle maça muzla gelip Eboue'ye muz atan sözde taraftara gelelim. REZALET! UTANÇ KAYNAĞI! Eboue'yi gram sevmem, karakterinden haz etmem. Zaten kendisi de maymun dansı yaptığını söylüyor ve yer yer komiklik yapmak için acayip hareketler yapıyor. Ancak ikisi çok farklı şeyler. Rakibin siyahi futbolcusuna sırf renginden dolayı maymun dersen; Webo'nun attığı golde sevinecek yüzü kendinde bulamazsın. Yazıklar olsun, allah kahretsin.

Bir diğer konu ise derbinin ötesine geçen Burak Yıldırım kardeşimizin bıçaklanarak öldürüldüğü haberi. Ben de her zaman sert bir taraftar olmuşumdur. Yeri gelir söver sayarsın, yeri gelir sinirlenirsin. Galatasaray 2 sezon öncesine kadar sevmediğim ezeli rakibimizdi. Sinirlensem de, kısa bir süre sonra sakinliğimi korurdum. Son 2 yıldır ortam o kadar çok geriliyor ki; benim bile içimde çok büyük bir rekabet nefreti oluştu. Sen üzülürsün, rakibin sevinir; ertesi yıl tam tersi olur. Bunlar sadece futbolun değil, hayatın içinde olan şeyler. Hiçbir şey candan daha kıymetli değil. Ben annemle yaşıyorum. Maçlardan geç döndüğümde merak eden annem; bir maçtan dönemediğim zaman ne olur düşünemiyorum. Zaten şimdi de maça gitmemi istemiyor. Medyanın, yöneticilerin, futbolcuların gerdiği taraftar iyice ne yapacağını şaşırmış durumda. Futbol bu ülkede asla sadece futbol olmadı. Ancak hiçbir zaman da bu kadar çirkinleştirilmedi, bu kadar alçaltılmadı. Sırf üzerinde Galatasaray/Fenerbahçe forması var diye insan öldürmek nasıl bir ruh halinin getirisi olabilir ki ? Yazıklar olsun. Allah rahmet eylesin, mekanını cennet eylesin demekten başka yapabileceğimiz bir şey yok.

Şimdi ne olacak ? Fenerbahçe açıklama yayınladı. Galatasaray da bir başsağlığı diler. Bu başsağlıkları da Tweet tadında, 2 satır oluyor zaten. Sonra herkes birbirini sağ duyuya davet eder. Yeni sezon ile birlikte ortam yine gerilir ve hayat kötü akışını sürdürür. Lütfen derbi gelenekleri sahalarda ve tribünlerde kalsın. Lütfen futbol dışı bu olaylar da gelenek haline gelmesin.

Sözün bittiği yer...
13 Mayıs 2013 Pazartesi
Yazan: steven_stiffler
Kategori : ,

Inter 1 - 3 Lazio | Serie A 36.Hafta

Lazio'yu epeydir izlemiyordum. Lig yarışında hedeflerinden uzaklaşmaları da bunu etkiledi elbet. Ancak sezon boyunca kaliteli ve zevkli futbol oynayan Lazio'nun yerinde yeller esiyordu 1-2 aydır. Haftasonu Bologna'yı gole boğarak son şanslarının peşinde koşacaklarını gösterdiler. Inter desen, çok kötü takım. Öyle bir kadronun içine nasıl ettiler anlamak mümkün değil. Hem kadroları zayıf, hem takım olguları. O yüzden Lazio'dan sürpriz beklediğimi bir önceki yazıda belirtmiştim.

Maçın özetini izledim. Lazio'da Konko'nun dönüşü takımı oldukça etkilemiş. Sağ bekte fanteziler deniyordu Petkovic. Konko önemli oyuncu. Şüphesiz ki Konko'nun gelişi Candreva'yı da rahatlattı. Lazio'nun attığı ilk golde Candreva'nın yaptığı orta, ortadan önce topu kontrol edişi; MUAZZAM! Alvarez'in yanıtı, Hernanes'in penaltısıyla ilk yarı 1-2 bitti. İkinci yarıda dolayısıyla Inter ofansif bir anlayışta gözüküyor. Kaçırdıkları net fırsatların yanı sıra, Alvarez'in kaçırdığı bir de penaltı var. Ve final sahnesinde Onazi'nin mükemmel golü. Onazi bu sezon üzerine çok koyduğu gibi, şu gol ile de kariyerinin şu ana kadarki en güzel golünü atmış oldu. Lazio yarışta Udinese'nin puan kaybetmesini bekleyerek ligi 5. bitirip Uefa Avrupa Ligi'ne katılmak istiyor. Inter ise yıllar sonra Avrupa'da olmayacak. Seneye onların da iyi bir yapılanmayı gitmesi şart. Özellikle defanstaki vasat Brezilyalılardan kurtulmaları lazım. Lazio'nun Inter'e karşı yaver gitmeyen şansı bu sezon tersine döndü. İki maçta da İnter'i yendiler.

Inter : Handanovic, Juan, Ranocchia (53' Pasa), Jonathan (31' Benassi), Pereira, Kuzmanovic (80' Garritano), Guarin, Kovacic, Cambiasso, Alvarez, Rocchi.

Lazio : Marchetti, Konko, Cana, Dias (46' Ciani), Radu, Ledesma (60' Onazi), Hernanes, Candreva, Lulic, Floccari (59' Gonzalez), Klose.

Sarı Kartlar : Ledesma, Ranocchia, Juan, Pereira.

Goller : 22' Handanovic (kendi kalesine), 33' Alvarez, 45+4' Hernanes (penaltı), 76' Onazi.
10 Mayıs 2013 Cuma
Yazan: steven_stiffler
Kategori : ,

Chelsea 2 - 2 Tottenham | EPL 36.Hafta

Dün akşam çok iyi maçlar vardı. Chelsea-Tottenham mücadelesi ise öncelikli olarak takip edilmesi gereken mücadeleydi. Villas-Boas sezonun genelinde Abramovich'i pişman eden bir performans gösterse de; Chelsea'ye karşı White Hart Lane'deki ilk mücadele kaybetmişti. Dünkü maç Şampiyonlar Ligi vizesi açısından önem arz ediyordu.

Tottenham hafta sonu zor da olsa kazanmıştı. Kalan maçlar içerisinde en zoru Chelsea mücadelesiydi. Tottenham Stamford Bridge'de yıllardır kazanamıyor. Arsenal'ın iyi formu da Tottenham'ın bütün sezona yaydığı iyi performansın önüne geçecek gibi gözüküyor. Maç Chelsea'nin istediği gibi başladı. Oscar kafa golüyle skoru 1-0'a getirdi. Tottenham'da en çok eleştirdiğim oyuncu olan Adebayor, kendini aşmış bir golle skoru eşitledi. Adebayor'un golünün gizli kahramanı ise Chelsea'nin pozisyonunu bozup takımı hızlı atağa çıkaran Scott Parker. Scott Parker'ın müdahalesi son derece normal ve alışılmıştı belki ama Adebayor'un topu o kadar sürüp, o mesafeden golü atması "son yıllarında" pek alışılmış bir görüntü değildi. İlk yarı bitmeden Chelsea Ramires ile tekrar öne geçti. 80'de Sigurdsson bu sezon attığı kritik gollere bir yenisini daha ekledi ve skoru tekrar eşitledi. Tottenham bu skorla ilk dört sıranın dışında kaldı. Özellikle Bale'in performansıyla Tottenham Şampiyonlar Ligi'ni hakediyor. Ancak şu an avantaj ezeli rakip Arsenal'a geçti.

Premier Lig'de kaldı 2 hafta... Üç ve dördüncü sıra için üç takımın mücadelesi var. Chelsea 69, Arsenal 67, Tottenham 66 puanda. Haftasonu Chelsea, Aston Villa deplasmanına gidecek. Tottenham ise Stok deplasmanına gidecek. Arsenal ligden düşmek üzere olan Wigan'ı ağırlayacak. Arsenal'in son maçı yine ligde kalma mücadelesi veren Newcastle ile olacak. Tottenham, Di Canio'nun Sunderland'ini ağırlayacak. Chelsea ise Everton maçıyla sezonu noktalayacak. Arsenal'ın Newcastle'a puan kaybedeceğini ve Şampiyonlar Ligi vizesini alacak takımın Tottenham olacağını düşünüyorum.
9 Mayıs 2013 Perşembe
Yazan: steven_stiffler
Kategori : ,

Klose'den 5 Gol

Son 2 haftadır futboldan gram zevk almadığım doğrudur. E maç izlemiyorum da... Ancak Lazio'nun tüm sezonunu yazıp da Klose'nin son maçtaki 5 gollük performansını yazmamak ayıp olurdu.

Lazio Bologna karşısında çok rahat kazandı. 6-0lık bir skoru ben de beklemiyordum. Hele ki ilk yarıda 4-0lık skoru hiç ummuyordum. Hernanes'in golünün muazzamlığı bir yana, Klose'nin birbirine benzeyen 5 ceza sahası golü atması da ustanın yıllardır kaybetmediği golcülüğünün bir belirtisi.

Lazio hedeften epey uzaklaşsa da, bu galibiyetle son haftalara umutlu girdi. Haftasonu Inter ile karşılaşacaklar, sürpriz bir galibiyet bekliyorum.
7 Mayıs 2013 Salı
Yazan: steven_stiffler
Kategori : ,

Benfica 3 - 1 Fenerbahçe | Rüyanın Sonu

Elbette her güzel şeyin bir sonu var. Mutlu son ve mutsuz son... Fenerbahçe olarak biz genellikle mutsuz son yaşadık ve buna alıştık. O yüzden ki şahsi fikrim yarı final görmeden kupa hayali kurmamaya ve lige ağırlık vermeye yönelikti. Lig gidince, elde daha büyük bir umut olan Avrupa Ligi umudu kaldı. Umutlarımı arttıran ilk maçta Fenerbahçe ruhunu görmüş olmaktı. Ancak tecrübelerim ve hissettiğim; Fenerbahçe kaçırdıklarını her zaman arardı.

Duygular söz konusu olduğunda futbolu konuşabilmek çok mantıklı olmuyor. Fenerbahçe tüm sezonluk emeğini bireysel hatalarla verdi. Bireysel becerilerden çok takım oyunuyla geldiği yarı finali, bireysel becerilerden kaybetmek elbette daha kötü. Ayrıca net görülen; Fenerbahçe'nin kadro yetersizliğiydi. Yıllardır aynı rotasyon oyuncularıyla oynuyoruz, eksik sayısı birden fazla olunca da kadro kurmakta zorluk çekiyoruz. Eldeki en iyiyi değil, eldeki mecburiyeti oynatıyoruz. Benfica'nın maça nasıl başlayacağını herkes biliyordu. Aykut Kocaman'ın bunu futbolculara tek tek anlattığına da eminim. Ancak olmadı mı olmuyor. Geride başlayacağımız belliyken, ilk yarım saatlik bölümde gol yememek gerekiyor. Biz ise 5-6 dakika dayanamadan golü yedik. Lazio'daki deplasman oyunumuzu burada oynayamadık. Takım savunmamızı burada yapamadık. Benfica kadrosunun Fenerbahçe'den çok üstün olduğuna inanmıyorum. Fakat bir gerçek var ki; Benfica'da oyunun kilidini çözecek oyuncu sayısı daha fazla.

Golü yedikten sonra kısa süreli bir panik haline büründük. Her zaman yakındığımız şansımız bu kez yaver gitti ve Kuyt'ın penaltısıyla beraberliği yakaladık. 1-1'den sonra da 5 dakika süren bir istediğimizi yapabilme kimliğine büründük. 5 dakika yetmedi elbette... Cardozo'nun elini kolunu sallaya sallaya attığı gol işleri bir kez daha değiştirdi. Sow ve Kuyt'ın atamadığı gol ise ilk maçtaki pozisyonlarımızı bile unutturacak kadar büyük talihsizlikti. Kimseyi suçlamıyorum ama eleştirilecek yerler elbette var. İlk golde Selçuk'un hamle hatası, ikinci golde Egemen ve Yobo'nun Cardozo'yu bomboş bırakması sebep. İlk golü önlemek biraz daha zor ama ikinci golde Cardozo gibi fizikli ve seri olmayan bir golcüyü kaleye arkası dönük marke etmek gerek. İkinci yarıda biraz daha sakinleşiriz diye düşündüm. Benfica'nın temposu da belli bir yerden sonra düşecekti. Ama olmadı. Gidişat Sevilla maçını andırsa da dillendirip büyüsünü bozmak istemedim. Sahada ne yaptığını bilen bir takım olamadık. Caner'in bir tane olumlu hareketi yok mesela... Sow'un da öyle. İlk maçta Webo tüm kafa toplarını almıştı. Sow ise bir tane kafa topu indiremedi. Fenerbahçe'deki en etkisiz futbolunu oynadı. Gökhan Gönül'ün sakatlandığı pozisyonda hepimizin içi cız etti. Volkan'ın gözyaşları da bunun göstergesi... O ân, o durumdaki bir Volkan'ın aklının Gökhan'da kalmaması imkansız. Bu da maçın gidişatına etki etti elbette. Üçüncü golde de Bekir'in anlık hatasını unutmamak gerek. Üzücü, belki yıkıcı bir mağlubiyet aldık ama neticede Fenerbahçeli olmanın gururuyla ayakta durmayı başaracağız.

Finali hepimiz çok istedik. Camia olarak kötü günler yaşıyor olsak da, en azından bir hedefte bütünlüğümüz vardı. Olmadı ama iyi de tecrübe oldu. Fenerbahçe artık her sezon Avrupa'da tur atlayan takım olmalı. Eldeki 3 hedeften 2si gitti. Bence çok da önemi olmayan bir kupa olan Türkiye Kupası kaldı. Müzede gözükür, şık olur ama o kupa için de kendimi parçalamam açıkçası. Gökhan Gönül'ün iyi olmasıyla teselli bulduk. Bu kadar yaklaşmışken, Kadıköy'de kaçırdıklarımızı yine aradık, yine aradık. Üzüntü de sevdaya dahil elbet... İyi ki varsın Fenerbahçe.
4 Mayıs 2013 Cumartesi
Yazan: steven_stiffler
Kategori : ,

Tozlu Sayfalar

Öne Çıkan Yayın

Verona ile Kasıp Kavurduk - FM 2017

Çoluk çocuk sahibi olacak yaşa geldim ama hala Football Manager geleneğini sürdürmekten büyük keyif alıyorum. Benim için bu geleneklerden...

Takip Ettiklerim

Kategoriler

Yazar Kafe

Translator

- Copyright © Serkan Özerik -