Archive for Şubat 2011

Cagliari 1 - 0 Lazio

Her zaman internetten link kovalarım, dün televizyonda verilen maçı izleyemedim. Lazio'nun deplasman performansının güven vermediğini düşündüğümü blogu takip eden Laziolu arkadaşlar bilir. Bu maçta da takılma olasılığı oldukça yüksekti. Nitekim Dias'ın büyük ihtimalle dışarı giden topu kendi kalesine göndermesiyle; Lazio 1-0 kaybetmiş. Kadro ve goller şeklinde geçeceğim bu yazıyı. Bir süre şehirdışında olacağım; blogla ilgilenemeyebilirim. Herkese iyi haftalar...

Cagliari : Agazzi - Perico, Canini, Astori, Agostini - Biondini, Conti, Lazzari, Cossu (64' Nainggolan) - Nene, Acquafresca (72' Missiroli)

Lazio : Berni - Lichsteiner, Biava, Dias, Radu - Ledesma, Matuzalem, Hernanes, Gonzalez (76' Zarate), Sculli (65' Floccari) - Kozak

Sarı Kartlar : Astori, Canini, Biondini, Nene, Lichsteiner, Matuzalem, Gonzalez

Gol : 40. Dakika Andre Dias kendi kalesine
28 Şubat 2011 Pazartesi
Yazan: steven_stiffler
Kategori : ,

Fenerbahçe 2 - 0 Kasımpaşa

Bu akşamki futboldan keyif almadığımı belirtmeliyim. Maçı da kahvede izledim. Kahvedeki memnuniyetsizlik abideleri gibi değilim tabi. Onlar her zaman mutsuz, her şeye muhalefet, her zaman memnuniyetsiz... Şampiyonluk yolunda en önemli etkenlerden birisi; kötü oynanılan maçları da kazanmaktır. Çünkü bazen iyi oynadığınız zaman kazanamazsınız. Bazen hakem hatasıyla kazanamazsınız. Bu akşam kötü oynamadık; sadece keyif vermedi takım. Fenerbahçe Acıbadem'in her maçı 3-0 kazanmaya alıştırmasından sonra; 3-2 kazandığı ilk maçta can sıkılması gibi birşey bahsettiğim.

Günümüz futbolunda rölanti var. Skoru koruma endişesi var. Fenerbahçe benim gözümde hiç bir zaman skoru korumaya çalışacak bir takım olamaz. Aykut Kocaman'ın hamlelerini de skoru korumaktan ziyade; takımı fazla yormamak olarak yorumluyorum aslında. Ancak eleştirdiğim nokta; 2-0 öndeyken, 3. gole gidebilecekken gitmeyip; hala pas çevirmek. Geçen hafta Beşiktaş maçında da en çok sıkıldığım nokta buydu. Her neyse; bu akşamki maçtan ve skordan memnunum. Tek olmasa dediğim şeyler; Selçuk sakatlanmasaydı ve Stoch oyuna girseydi cümleleridir.

Kasımpaşa çok zorlayacak bir takım olmadığından; aman aman yorucu bir pres uygulamamız gerekmedi. Dolayısıyla rahat rahat oynayarak kazandık. Son haftaların en formda isimleri Dia,Alex ve Lugano yine rahat galibiyette öne çıkan isimler oldu. Dia geçen maçlara nazaran biraz daha etkisizdi bugün. Karşısında sağ bek olmayan Özgür Öcal oynamasına rağmen; alıştığımız çalımlarını çok fazla uygulayamadı. Fuat Çapa pek çok itici teknik adama göre efendi bir hoca. Ancak Kasımpaşa'nın kimyasını çok bozmuş. Sol bek Sancak Kaplan'ı önlibero gibi oynattı bugün. Gerçi Sancak Kaplan sadece faul yapmaya ve saldırmaya odaklıydı daha çok. Özgür Öcal Kasımpaşa'nın joker adamı tamam da; sağ bek gibi oynamasını hiç beklemiyordum. Yine Keller'i de savunmanın önünde izledik. Pek sırıtmadı orada. Şahin ve Halil gibi iki hızlı forveti kullanması daha mantıklı olurdu böyle deplasmanda. Azar Karadaş en sevmediğim çakılı forvet tipi oynuyor. Haa bir de stoperde oynayan Şilili tankı hiç beğenmedim. Türkiye'de pek çok tank varken; Şili'den tank getirmek yadırganabilir bence.

Takım ruhu sürüyor, Alex coşturmaya; takım da kazanmaya da devam ediyor. Sadece takıldığım ve düşündüğüm Aykut hocamızın oyuncu değişiklikleri. Mesela Stoch'u haftalardır oynatmayışına çok takıldım. Hele ki Özer'in şu halini gördükçe daha da takılıyorum.
26 Şubat 2011 Cumartesi
Yazan: steven_stiffler
Kategori : ,

FM 2011 - Cardiff City Kariyeri # 4.Sezon

10 Aralık'tan beri kariyer yazısı yazmamışım. Zaten eskisi kadar sık oynayamıyorum oyunu, Açıköğretim sınavları malum. Şu an 5.sezonu bitirmek üzereyim. Yazacağım yazı ise bir türlü yazamadığım 4.sezon yazısı. İlk sezon Championship'te son hafta şampiyonluğa ulaşmış; ikinci sezon ise Premier Lig'de 13. olmuştum. 3. sezonda aldığım 10.luk unvanı ve kazandığım bir kupayla kariyerde yükselişe geçmiştim. Bu sezon da bu başarımın meyvelerini toplamaya çalıştım.

Transferde çok iyi bir bütçem olmasına rağmen; çok az bir harcama yaptım. Daha çok elimde olan ve forma şansı olmayan,mutsuz olan oyuncularımı satmaya odaklandım. Bedavaya kaptığım tecrübeli oyuncular sayesinde takımı bir gömlek yukarı taşıdığımı düşünüyorum. Celtic'in 1 sezon boyunca takip ettiğim sol kanat oyuncusu; Graham Carey'i serbest transfer ettim. Gaetano D'Agostino, Adriano ve Oguchi Onyewu gibi tecrübeli isimleri bedava görünce kaçırmadım. Tabi hepsi ihtiyaç doğrultusunda aldığım oyunculardı. Para verip aldığım tek futbolcu; tavsiyeler üzerine Cedric Bakambu oldu. İyi bir alternatif arıyordum, vizyonunu dolduran Chopra ve bir türlü form yakalayamayan Andy Carroll'dan vazgeçip; Bakambu'yu tercih ettim. Böylelikle Morimoto, Adriano, Moses ve Bakambu'dan oluşan bir forvet hattım oldu. Sattığım oyuncuları da aşağıdaki resimde görebilirsiniz. Marchetti'nin varlığıyla; Carini'yi satmaya karar verdim. Diğer sattığım oyunculardan bazıları takıma oynadığı sürece katkı vermiş; fakat sınıf atlamak için yaptığım hamleler oldu. Bu isimler; Chopra, Anthony Gerard, Simon Poulsen, Correa. Chopra Cardiff'te simge bir oyuncu olduğu için; satınca taraftardan biraz tepki gördüm tabi ki.

Sezona sürpriz bir Community Shield zaferiyle başladık. Şampiyon Manchester United'ı penaltı atışlarıyla geçtik.

Sezonun belli kısımlarında müthiş çıkışlar yakaladım. Yazının son bölümünde bunlara dair ekran görüntülerini paylaşacağım. Zaman zaman zirve yarışının içerisine girmeyi başardık. Taktiğimi hiç rakibe göre ayarlamıyorum. 4-4-2 oynamaya devam ediyorum. Sağ bekte Vandam, sol bekte Antunes, stoperde Onyewu ve Mongongu'yu kullanıyorum. Orta sahada epey alternatifim var. Ancak gözdelerim; sağda Bentley, defansif D'Agostino, ofansif Granero, solda ise Bakary Sako. Forvette ise ağırlıklı olarak Adriano-Moses ya da Adriano-Morimoto arasında değişen tercihlerim var. Özellikle Adriano sezona kötü başlasa da; sonradan müthiş bir form yakaladı. Target Man olarak işimi gördüğünü kesinlikle söyleyebilirim.

19 maçlık ilk periyodu liderin 5 puan arkasında; 3.sırada bitirmiştik. 24. Hafta geride kaldığında ise liderin çok çok arkasında olsak da; 2. sıraya yerleşmeyi başardık. Manchester United açısından rahat bir sezon olduğunu tablolardan görebilirsiniz.

Sezon sonu oluşan puan durumu ise aşağıda. Beklenmeyen, sürpriz çıkışımızla zaman zaman 2. sırada yer almamıza rağmen sezonu 4. sırada bitirdik. Cardiff tarihinde ilk kez Şampiyonlar Ligi'ne gitmeye hak kazandı. Alınan 19 galibiyet, 15 beraberlik bir yana ; 4 mağlubiyetle ligin en az mağlup olan takımı olduk.

Oynadığım tüm maçların bilgileri aşağıda... 06.10.2013 - 11.01.2014 tarihleri arasında müthiş bir serimiz var. Bu seride tek yenilgimiz; kupada Nottingham Forrest'a karşı.

Son haftaki Liverpool yenilgimiz ise olası lig üçüncülüğümüzü engelledi maalesef.

Sezon içerisinde aldığımız en seksi galibiyet ise şüphesiz Old Trafford'daki Manchester United galibiyetiydi. Şampiyonu çok iyi futbolla yendik.

UEFA Avrupa Ligi'nde ise fena sayılmayacak bir gruba düştük.

Grupta 2. olarak gruptan çıktık. Ancak bir üst turda AS Roma'ya elendik. O Roma finalde penaltılarla PSG'yi yenerek kupayı kazandı.

Oyuncu istatistiklerim aşağıda... En çok oynayan 51 maç ile Marchetti. En çok gol 19 ile Moses. Adriano 16 ile onun arkasından geliyor. Morimoto'nun 11, Bakambu'nun 3 golü forvetlerden yana iyi bir sezon olduğunun kanıtı.
İki sefer galibiyet rekoru kırdım bu sezon.


Moses yılın en iyi genç oyuncusu seçildi ligde.

Avrupa Kulüp Sıralamalarında 9 sıra birden yükseldik.

Taraftarların seçtiği Yılın Oyuncusu ise Bakary Sako.
25 Şubat 2011 Cuma
Yazan: steven_stiffler
Kategori :

Totti - Montella

Biliyoruz; futbol garip bir oyun. Dün takım arkadaşınız, bugün hocanız olabiliyor. Pek çok örneği olmuştur. Ancak bunun en son örneği Totti ve Montella ikisi... 9-10 sene önce Roma'nın hücum hattını oluşturan ikiliden Totti hala futbol oynamaya devam ederken; düşüşteki bir kariyeri sonlandıran Montella ilk hocalık tecrübesini gönül verdiği Roma'da yaşayacak. 2002'de Roma'nın Lazio'yu 5-1 yendiği maçta 4 gol Montella, 1 gol de Totti atmıştı. Montella'nın kariyerinin zirve yaptığı maçtı. Teknik Direktör olarak çıktığı ilk maçta takımı Roma, deplasmanda Bologna'yı 1-0 yendi.
24 Şubat 2011 Perşembe
Yazan: steven_stiffler
Kategori :

Blackpool 3 - 1 Tottenham

Şüphesiz ki ; Blackpool pek çok futbolseverin sempatisini kazandı bu yıl. Ligde kalmak için o hiç sevmediğimiz sümsük futbolu oynamıyorlar. Her hocanın standart demeçlerinden birisidir; "Oyunumuzu rakiplerimize kabul ettirmek istiyoruz" sözü. Ancak küçük takım hocaları bunu genelde uygulamaya alamaz. Genelde rakibin oyununu kabullenirler. Ian Holloway'de bu yok. Sezon başından beri oynamak isteyen, bol gollü maçlara imza atan, sürpriz sonuçlar alabilen; mütevazı bir takım Blackpool. Uzun yıllar sonra kazandıkları ilk Tottenham galibiyeti üstelik bu. Son 6 haftada peşpeşe 5 mağlubiyet almışlardı. Sadece son maçlarında Aston Villa ile berabere kaldılar. Tottenham cephesinde ise işler oldukça yolundaydı. Milano Fatihi olarak anılmaya başlamışlardı. Ligde 5 maçtır kaybetmemiş, son 3 maçı da kazanmışlardı. İbre Tottenham'dan yanaydı. Ancak ne yalan söyleyeyim, benim bir sürpriz beklentim vardı. Harry Redknapp'ın; "Manchester United, Arsenal ilk 2deki yerini kaybetmez. Chelsea ilk 4'e kesin girer. Biz ise Manchester City ile ilk 4'te kalabilme mücadelesi yaparız." şeklindeki açıklamaları Tottenham'ın hedefini 4.lük olarak ortaya koyuyor. Redknapp 2 sene üst üste Şampiyonlar Ligi'ne gidebilmeyi başarı olarak görüyor. Haksız da sayılmaz. Ancak hedef de büyütmek gerekir. Charlie Adam önderliğindeki Blackpool, yine Charlie Adam'ın penaltı golüyle 1-0 öne geçti. Bana göre; tartışmaya açık bir karardı. Hakemin gözü önünde gerçekleşti ve hakem tereddütsüz beyaz noktayı gösterdi. Ancak Bassong'un pek bir müdahalesi de yok gibi... DJ Campbell'ın golüyle soyunma odasına iyice gardı düşük gitti Tottenham. Assou-Ekotto saçmalığının ardından gelen Ormerod'un golü turuncu giymiş 16 bin kişiyi coşkuya boğdu. Pavlyuchenko bitime 10 saniye attığı gol Tottenham'a teselli bile olamazken; sadece Pavlyuchenko'nun bireysel istatistiğine bir artı olarak yansıyacak. Bu mağlubiyetle Tottenham Şubat ayını kapattı.
23 Şubat 2011 Çarşamba
Yazan: steven_stiffler
Kategori : ,

Pau Gasol'ın Topla İmtihanı

"Top görsen bomba diye karakola götürürsün" özlü sözünün NBA versiyonu...
22 Şubat 2011 Salı
Yazan: steven_stiffler

Fotoğraflarla Haftasonu #2

Yine üşenmedim,işi gücü bıraktım fotoğrafları ayıkladım. Bu hafta çok ilginç enstantaneler yok, en iyi yakalananlar bunlar sanırım. Nitekim David Villa'nın yukarıdaki fotoğrafı muazzam olmuş, çok beğendim.

Iraizoz'un Messi ile mücaledesi de bir o kadar ilginç...

Top yalayıcısı Alberto Gilardino...

Pato'nun boyu 1,50 miydi ?

Hakem Phil Dowd Chelseali futbolcu ve tarafların çemberinde kalmış.

İki yiğit çıktı meydane...

Phil Neville'ın kafasının vücuduna oransızlığı...

Inter'in yeni samurayı Yuto Nagatomo... Bildiğin uçan,kaçan bir Samuray.

Adam Bogdan; "Dur bir poz vereyim" demiş sanki...

Ranieri 3-0'dan 4-3 verdikleri maç sonrası, istifa etmeden önce son kez Roma eşofmanlarıyla...

Buffon'un kızarma anı ve takımın başını yakışı... Geçen hafta hedefini sürdürmek maksadıyla Inter'i yenen Juventus'un, bu hafta Lecce'ye kaybetmesi tirajik.

Patrick Vieira ve Paul Ince kankalar

Morrone'nin şutunda Sammarco'nun aldığı ilginç pozisyon...

Lucarreli topu yiyor. Eee aklımıza ister istemez Cambiasso'yu top yedirdiğimiz malum maç geliyor.

Leyton Orient'li Jonathan Tehoue Arsenal'a attığı golü takımın maskotuyla kutluyor. Tehoue bildiğimiz; Kasımpaşa ve Konyaspor'da oynayan Tehoue.

Wolveslı oyuncuların gol treni... Makinist golü atan Jamie O'Hara...

Napoli bu kez Cavani atmadan kazandı. Napolili oyuncular golü kutlarken...

Alessandro Diamanti. 0-0 biten Udinese-Brescia maçından...
21 Şubat 2011 Pazartesi
Yazan: steven_stiffler
Kategori :

Lazio 1 - 0 Bari | Kârlı Hafta

Ligin dibine demir atan ve çok zor durumda olan Bari ile Şampiyonlar Ligi hesapları yapan Lazio arasında yapılan sezonun ikinci karşılaşmasında kazanan yine Lazio oldu. Lazio maça; Berni,Lichsteiner,Biava,Dias,Matuzalem,Ledesma,Hernanes,Gonzalez,Sculli ve Kozak ile başladı. Sculli'nin asistinde Hernanes; Alexvâri bir gol attı. İlk maçta da Bari ağlarına bir gol bırakmıştı. Lazio maçın başında bulduğu golün ardından rölantide ve kontrollü bir futbol oynadı. İlk yarıda ikinci yarıya oranla daha çok pozisyon buldular. İkinci golü bulamamak sıkıntı gibi gözükse de; Bari'nin etkisizliği karşısında Lazio'ya sorun çıkarmadı. Juventus'un,Palermo'nun ve Roma'nın 3, Udinese'nin 2 puan kaybettiği haftada alınan tek gollü galibiyet Lazio'nun kârlı bir hafta geçirmesini sağladı. Haftaya Milan'ın Napoli'yle karşılaşacak olması, Inter'in zor bir Sampdoria deplasmanına çıkacak olması; Cagliari'yi yenmesi halinde Lazio'yu tekrar zirve hesapları içerisine dahil edebilir.
Yazan: steven_stiffler
Kategori : ,

Beşiktaş 2 - 4 Fenerbahçe | İnönü Deplasman Değil Demiştik

Mutlu yazmak güzel duygu. Mutlu düşünüyorum, umutlu bakıyorum, şampiyonluk için gün saydığımı bile söyleyebilirim.

Yine bir Beşiktaş maçı. Futbol olarak Galatasaray derbilerinden çok daha zevkli maçlar geçse de; heyecan olarak asla Galatasaray derbileri kadar heyecanlandırmıyor kabul. Beşiktaş'ın konumu dolayısıyla bu da bir ölüm kalım derbisi değildi. Bence bizim puan kaybımız bize çok şey kaybettirmezdi. Beşiktaş'ın puan kaybı gibi bir lüksü yoktu. Pek çok şey kaybettirebilirdi, ancak bir şampiyonluk olmayacaktı kaybedilen. Dolayısıyla maçın havasına son birkaç saat kala girdim.

Gökhan Gönül'ün oynamayacağı haberleri, Dia'nın yerine Cristian'ın tercih edileceği haberlerine pek itimat etmedim. Başkası olsa belki inanırdım. Ancak Gökhan Gönül bu... Oynar,yalnız bırakmaz. Dia'nın oynaması ise stratejik açıdan çok önemli. Her maç oynamalı Dia. İçeride, dışarıda, büyük takım, küçük takım farketmez. Türkiye Liglerine son yıllarda bu kadar kolay adam geçebilen, aynı zamanda durdurulamayacak kadar süratli bir tek Ribery gelmişti. Ona da Galatasaraylı taraftarlar doyamamıştır zaten. Pek bir katkısı da olmadı hani. Dia oynamalı, oynatılmalı... Bana göre ilk maçın da en iyisiydi Dia. Soldan o kadar çok top getirmişti ki; etkili oynadığımız ve gol bulduğumuz o bölümün en önemli oyuncusuydu. Tahminlerim bu maçın da benzer bir maç olacağıydı. Beşiktaş'ta üçlü orta saha kurgusunda Fernandes'i bekliyordu herkes. Ernst,Necip,Guti tercihini yapmış Schuster. Ernst mücadele eder, savaşır. Zaten mücadele de etti hani. Ama Necip çok toy, çok düz. Guti ise orta sahada savaşçı yapıya sahip bir oyuncu zaten değil. Eee bugün futbolu orta saha oyuncuları kazanıyorsa; Mehmet Topuz,Selçuk ve Emre ile avantaj hanemize bir işaret koymuştum. Ekrem Dağ'ı görünce; karşısına da Dia'yı koydum; al sana bir avantaj daha. Quaresma'nın sağda oynayacak olması, Santos'un pek hücuma çıkamayacağı işaretiydi. Bunu avantaj mı dezavantaj mı saymalıyım bilemedim. Ancak Santos da yeterince hücuma katkı sağladı zaten... İnönü'de oynadığımız derbilerden her zaman zevk almışımdır. Çünkü oradaki taraftar (Desibel rekorları kıran taraftar topluluğu mu demeliyiz yoksa ?! ) bizim futbolcumuza pek etki etmiyor. Yine bir dolayısıyla çekeceğim. Dolayısıyla; bizim baskılı başlama ihtimalimizin epey yüksek olduğunu düşünüyordum yine. Deplasmanlarda temkinli oynanır, rakibi ölçersin falan tamam da ; son haftalarda biz hep maçlara baskılı başlayarak kazanıyoruz. Golü de erken bulmamız büyük bir şans oldu bizim için. Beşiktaş neye uğradığını şaşırdı, afalladı. Dünya yıldızları bile soğukkanlılığını koruyamadı. Şaşkın gözüküyorlardı. Peşpeşe ataklar geliştirdik, ard arda kornerler kullandık. Dia pek çok pozisyonun içindeydi yine. Keza Alex öyle... Ancak golü atamadık. Rüştü'nün devleşeceği tuttu. Cüneyt Çakır'ın 10. dakikada atmaya kıyamadığı Ekrem; hayatı boyunca atamayacağı bir gol atarak Beşiktaş'ı kendine getirdi. Hem soyunma odasına moralli gittiler, hem de kendilerine güven sağladılar.

İkinci yarıda golü erken atan Beşiktaş olunca, ev sahibi olmanın da avantajıyla baskılı oynamaya çalıştılar. Volkan'ın Almeida'nın pozisyonunu çıkarması maçın kırılma anlarından. Aykut Kocaman tam Semih hamlesi yapacakken; Ferrari'nin kırmızı kartı ve Alex'in gol zincirinin ilk halkasını takmasıyla bu hamle askıya alındı. Rüştü tecrübesiyle Alex'in penaltıyı her zamanki köşeye atacağını tahmin etti; ancak Kaptan yine kör noktaya bıraktı. İşte burada maç yeniden başladı. Zaten takoz gibi ağır bir savunması olan Beşiktaş'ta yedek bir stoper de olmayınca; Schuster Aurelio'yu oyuna aldı. Beşiktaş'ın savunması kabak gibi açıldı. Niang yorulup oyundan düşünce; bu açığı kullanmak Alex ve Dia'ya kaldı. Santos'un da hücum katkısı artınca peşpeşe golleri geldi Alex'in. Görmeye çok alıştığımız İnönü golleri... Alex'in ikinci, takımın üçüncü golünde yine daha top gelmeden gol diye bağırdım. Öyle ezberledik Alex'i; öyle anlıyoruz, öyle seviyoruz, öyle biliyoruz bizi yanıltmayacağını. Skor 4-2 olunca istesek 5'i bulur; belki fantezi yapıp 6'yı da atardık. Ama Aykut Kocaman bunu istemedi. Takım kaleye gitmedi. Resmen dalga geçtik, eziyet çektirdik. Hoş bir tabir değil belki ama Fenerbahçe düşmanlarına az bile bu eziyet... Maçtan önce Guti-Alex kıyaslaması istendiğinde pis pis sırıtan Sinan Engin'e; maç boyunca Beşiktaş'ı öve öve bitiremeyen dünyanın en taraflı spikeri Melih Gümüşbıçak'a gelsin Alex'in golleri.

Tüm oyuncularımız şampiyon gibi oynadılar, keyif verdiler. Zor bir virajı daha döndük. Fikstür çok avantajlı. Galatasaray derbisinden de galibiyetle çıkalım; diğer maçlarda puan kaybetme lüksümüz bile olduğunu düşünüyorum. İnönü bize deplasman değil demiştik. 1 sezon ara verdikten sonra tekrar kazanmaya başladık.
20 Şubat 2011 Pazar
Yazan: steven_stiffler
Kategori : ,

Gary Lineker Kupayla

Tottenham'ın efsane golcüsü Gary Lineker; 28 Mayıs'ta Wembley'de oynanacak Şampiyonlar Ligi Finali için kupayla poz vermiş bugün...Ustaya selam bir yana; umarım kupaya dokunması uğurlu gelir de Tottenham'ı finalde görürüz.
17 Şubat 2011 Perşembe
Yazan: steven_stiffler
Kategori :

Milan 0 - 1 Tottenham

Eşleşmelerden sonra kendimce nedenlerimle Tottenham Milan'ı eler demiştim. Tur maçlarında ilk maçın deplasmanda olmasını da her zaman avantaj olarak görürüm. Milan'ın tecrübesi, skoru her an değiştirebilecek oyuncularının çokluğu Milan'ı bir adım öne çıkarıyordu. Tottenham'ın bir diğer avantajı da oturmuş takım oyunuydu. İki takım da sakatlıklardan dolayı sıkıntılıydı. Özellikle Bale Tottenham için çok önemli bir eksik. Van der Vaart ve Crouch'un sakatlıktan çıkıp bu maçta oynaması biraz şansa oldu. Her ne kadar Defoe'nin oynamasını tercih edecek olsam da galibiyet Crouch'un golüyle geldi.

Milan'ın savunma göbeğinde eski günlerinden uzak olan Nesta ve ağır fakat oynadığı maçlarda verimli olan Yepes vardı. Tottenham'da bu ikiliyi oldukça zorlayacak pırpır Defoe ilk onbirde tercih edilmeliydi. Lennon ve Defoe demek ekstra kontraatak gücü demek üstelik. Ancak Redknapp'ın seçimi Crouch oldu. Crouch'un yanı sıra orta alanda Sandro ve Palacios gibi ofansif özellikleri olmayan oyuncular tercih edildi. Bale'in sol kanattaki görevini ise yeni transfer Pienaar üstlendi. Milan'da Thiago Silva ve Flamini'li orta saha Tottenham'ın dişine göre bir orta sahaydı açıkçası. Maça hızlı başlayan Tottenham'ın henüz ilk dakikada tartışılan bir penaltı beklentisi vardı. Akabinde Milan'ı zorlayacak bir kaç pozisyon da ürettiler. Özellikle sol kanattan Assou-Ekotto'nun etkili bindirmeleri vardı. Milan'ın zayıf halkalarından gösterilen Abate de Ekotto ve Pienaar gibi iki seri oyuncunun karşısında epey zorlandı. Maçın başlarında Abbiati'nin sakatlanması da Allegri'nin planlarını olumsuz etkiledi. Bir oyuncu değişikliği hakkını kaleciden yana kullanmak zorunda kaldı.

İddaa'da maça üst demiştim ama ilk yarının gidişatı maçın alt skorda kalacağına işaretti. İkinci yarıya Seedorf'un yerine Pato'yu oyuna alan Allegri daha ofansif bir yapıya bürünmeye çalışsa da; Sandro ve Palacios'un savaşçı futbolu; Milan'ın orta alandaki yaratıcılığını kısıtlayınca forvetteki oyuncuların da pek etkisi olamadı. Tottenham'ın bu tip maçlara etki edebilecek, en tecrübeli oyuncusu Van der Vaart yerini 62'de Modric'e bıraktı. Corluka'nın sakatlanmasıyla da uzun zaman sonra Jonathan Woodgate oynama şansı buldu. Şanssız adamlardandır Woodgate, hep sakatlanır, hep formaya hasret kalır.

Zlatan Ibrahimovic'in hatalı pasında Tottenham için gerçekleşebilecek en iyi senaryo, takımın en hızlı oyuncusunun topu alıp kontraya çıkmasıydı. Evet bu da Aaron Lennon. Müthiş süratini kullandı, Yepes'i ekarte etti ve sahada gezinmekten başka birşey yapmayan Crouch'a golü attırdı. Crouch'un vuruşu da kötüydü, gol olması güzel bir şans oldu. Son bölümlerde Milan'ın baskısına da iyi direndi Tottenham. Maç içinde her zamanki agresif oyununu sürdüren Gattuso; maç sonunda da sağa sola saldırarak mağlubiyete hazmedemedi. Şimdi sıra White Hart Lane'de. Ben burada da Tottenham'ın zor da olsa kazanacağını düşünüyorum. Milan'ın şansı ise Zlatan'ın sihirine bakar.
16 Şubat 2011 Çarşamba
Yazan: steven_stiffler
Kategori : ,

Gattuso vs. Joe Jordan

Tottenham, Milan'ı San Siro'da 1-0 devirerek White Hart Lane öncesi büyük avantaj yakaladı. Maç yazısı yarın... Ancak Gattuso'nun maç sonu sağa sola saldırması dikkat çeken bir detaydı. Nitekim fotoğraf da fırından yeni çıktı, sıcak sıcak. Gattuso, Tottenham antrenörü Joe Jordan'ın boğazına sarılıyor. Peki kim bu Joe Jordan ? Hemen belirtelim; 1981-1983 yılları arasında Milan'da da forma giymiş eski bir forvet oyuncusu.
Yazan: steven_stiffler
Kategori : ,

Fenerbahçe 2 - 0 Kayserispor | Şampiyonluk Havası

Çok uzaklara değil; birkaç hafta öncesine bakıyorum. Antalyaspor maçına... Sahada ne yaptığını bilmeyen, ruhsuz oynayan, Gökhan Gönül'ün golüyle ite kaka kazanan bir Fenerbahçe görüyorum. Hemen ardından oynanan Trabzonspor maçı ve takımın iyi futbolunu hatırlıyorum. Ve o maç ile değişen Fenerbahçe'nin çehresini görüyorum. Trabzon karşısında başlayan karakterli futbol anlayışı, önce Manisa deplasmanında; dün akşam da Kayserispor maçında devam etti. Kaysersispor'un ligin en iyi takımlarından birisi olduğunu düşünürsek; bu kadar iyi oynamamız şampiyonluk isteğimizin göstergesi olarak kabul edilebilir. Yavaş yavaş taraftar da o havaya girdi zaten. Son 2 maçtır tribünler doluyor ve dolmaya devam edecektir. Yeter ki bir kötü sonuçla takıma olan inancı yitirmeyelim.

Kadrolar yazdığında Volkan Babacan'ı kalede görünce umutlarım arttı. Çok kötü kaleci Volkan; hiç umut vaad etmiyor. Kalede duruşu güven vermiyor. Ee Alex'in de bunun farkında olduğu uzak mesafeden herkes orta beklerken, kaleye şut atmasıyla anlaşıldı. Alex gibi diğer oyuncular da farkında olup daha fazla şut denemesi yapmaları lazımdı. Emre'nin yokluğunda Dia-Özer ikilisini kanatlara; Mehmet'i ortaya çekmek mantıklı seçimdi. Dia oynadığı zaman Niang daha güven veriyor. Ve bu iki Senegalli birbirlerine katkı sağlayınca daha mutlu oluyor sanki... Kayserispor'un kaliteli kadrosunda Zalayeta ve Amrabat en dikkat edilecek isimlerdi. Lugano'nun kart sınırında olması Zalayeta karşısında sertliğe başvuramayacağı demekti. Ancak gerek Yobo, gerek Lugano yeterince sağlam oynayarak Zalayeta'nın etkisiz olmasını sağladılar. Amrabat gibi süratli bir oyuncunun sağda oynaması Andre Santos'un çok hücuma çıkmamasını gerektirecekti. Santos da bu görevi yerine getirdi. Bir kaç kilo vermiş ve kendine özgüveni gelmiş gibiydi. Santana gibi çift yönlü bir oyuncunun erken oyundan çıkması da Şota'nın planlarını bozdu. Fenerbahçe'nin tehlikeli bir Kayserispor'a karşı en büyük avantajı erken gol bulması oldu. Volkan Babacan kazmalığı aracılığıyla gelen gol; Aykut hocanın dediği gibi maça olan bağlantımızı arttırdı. İkinci yarıda tempo düşükken gelen Lugano'nun golü skoru rahatlatıp, güveni arttırdı. Cristian hamlesi de orta sahayı diri tutmak için gerekli bir hamleydi. Özer de uzun zaman sonra böyle bir şans bulmasına rağmen takımda sırıtmadı. Ancak çok güçsüz ve zayıf gözüküyor. Paslarının çoğu ağır çekim gidiyor. Biraz daha kendine güvenerek oynaması, Özer'i önemli bir koz yapacaktır.
Kaptan yine kusursuz, Niang da yorulana kadar etkili oynadı.

Hem oyuncuları, hem taraftarı inançlı ve mücadeleci görmek şampiyonluk yolunda önemli bir etken olacak. Bu sürekliliği sağlarsak; arada gelen puan kayıplarına rağmen şampiyonluğu yakalarız. Zaten tek hedef kaldı, sürekliliği de sağlayalım bir zahmet. Beşiktaş maçında beraberlik kötü sonuç olmaz. Yenersek; kapılar ardına kadar açılır.
15 Şubat 2011 Salı
Yazan: steven_stiffler
Kategori : ,

Tozlu Sayfalar

Öne Çıkan Yayın

Verona ile Kasıp Kavurduk - FM 2017

Çoluk çocuk sahibi olacak yaşa geldim ama hala Football Manager geleneğini sürdürmekten büyük keyif alıyorum. Benim için bu geleneklerden...

Takip Ettiklerim

Kategoriler

Yazar Kafe

Translator

- Copyright © Serkan Özerik -