Archive for Aralık 2016

Inter 3 - 0 Lazio | Serie A 18.Hafta


Irz düşmanı Icardi'nin fotoğrafını koymak istemedim. Yine ilk yarısını izleyip, aslında çok keyif almama rağmen uyumak zorunda kaldığım bir maçtı. GMT +2 Özleniyorsun. Skorunu kesinlikle haketmeyen bir maç. İlk yarı Lazio'nun çok net üç pozisyonu var. Inter savunması hem becerikli, hem şanslıydı. Inzaghi hocamın savunma seçimini de pek beğenmedim ama buna rağmen ilk yarı taş gibi bir Lazio sahadaydı. Stefano Pioli hocamı da severim, son dönemde düşüşe geçmiş ve nihayetinde Lazio'dan kovulmuştu. Ancak Serie A'nın en iyi hocalarından olduğunu düşünüyorum. Inter'i de toparlamaya başladı. Dün ilk yarıda savruk bir takım vardı sahada ama ikinci yarı peşpeşe gollerle işi kolaylaştırmışlar. Banega'nın golüne şapka çıkarılır. Marchetti'nin performansı maçı kaybettirmiş. İlk golde Milinkovic-Savic hatası var, Marchetti de kötü yerde yakalanmış. İkinci golde De Vrij'ın hatası, Icardi'nin kurnazlığı var. Marchetti yine kötü yerde. De Vrij 20 milyon euroluk adamsın be kardeşim! Üçüncü gol zaten Marchetti'nin iflas bayrağını çektiği gol olmuş. 18 hafta sonunda ilk 5 garanti ama performans daha iyisini hakediyordu.

Inter : Handanovic; D'Ambrosio, Murillo, Miranda, Ansaldi (63' Nagatomo); Brozovic, Kondogbia; Candreva (86' Gabriel Barbosa), Banega (74' Palacio), Perisic; Icardi.

Lazio : Marchetti; Basta, De Vrij, Wallace, Patric (59' Keita Balde); Parolo, Biglia (83' Cataldi), Milinkovic-Savic; Felipe Anderson, Lulic (72' Lombardi), Immobile.

Sarı Kartlar : Ansaldi, Felipe Anderson, Lulic, Miranda.

Goller : 54' Banega, 56' ve 65' Icardi.
22 Aralık 2016 Perşembe
Yazan: steven_stiffler
Kategori : ,

Lazio 3 - 1 Fiorentina | Serie A 17.Hafta


Yeni saat uygulamasından olan şikayetimi dile getirmek için her gün bir imkanım oluyor. Avrupa maç programı da bunlara dahil. Dün Lazio-Fiorentina maçının ilk yarısını izleyip yattım. İki takım arasında önemli bir ezeli rekabet var ve buna bağlı olarak tribünler iyiydi. Lazio'nun peşpeşe iki galibiyetiyle Roma mağlubiyeti telafi edilen bir kazaya dönüştü. Mister Inzaghi yine derli toplu bir oyun anlaşıyla sahadaydı. İlk yarıda tempo oldukça iyiydi, sıkıcı bir maç olmadı. Önce Lazio yokladı. Immobile'nin karambolde kaçırdığı pozisyonda biraz kızsam da; tekrarını izlediğimde yapılabilecek en iyi vuruşlardan birini yaptığını düşünüyorum. Felipe Anderson - Milinkovic-Savic - Keita Balde işbirliği Lazio'nun kilidi açmasını sağladı. Üç oyuncu da usta işi yaptı. Önce Anderson'un pası, sonra Milinkovic-Savic'in asisti. Keita'ya usta bir kaçış ve bitiriş kaldı. Tataruşanu iyi kaleci, Fiorentina kadrosu fena değil. Paulo Sousa ile lige iyi başlamışlardı ancak istikrarlı gidemediler. İlk yarının sonlarında Lazio iyice rahatladı ve Biglia'nın penaltısıyla soyunma odasına 2 farkla gitti. Fotoğraf çok güzel bu arada.

İkinci yarıyı özetten izledim. Maçın kırılma anı Marchetti'nin kurtardığı penaltı elbette. Ilicic lakayıt oynayan bir oyuncu ama yine de penaltıda pay Marchetti'nin. Zarate oyuna girer girmez farkı bire indiren golü atıp bir de yersiz "duymuyorum" işareti yapmış. Zarate'yi severim, büyük yetenek. Ancak kafadan sorunları olduğu ortada. Futbolculuk kariyerinin en verimli dönemini geçirdiği Lazio'ya gol atıp hareket yapmak tipik bir Colin Kazım tavrı. Neyse ki Radu fişi çeken golü atarak ağzının payını vermiş. Kısa ara öncesi Inter deplasmanı var. Çarşamba günü bu maçtan en az 1 puan çıkarsa Lazio için çok verimli bir ilk yarı olacak. Oynamadığı tek takım Crotone kalacak. Immobile'ye bir alternatif alınmalı Ocak'ta, çok rahat oynuyor.

Lazio : Marchetti; Bastos, De Vrij, Radu; Felipe Anderson (77' Wallace), Milinkovic-Savic, Biglia, Cataldi (85' Murgia), Lulic; Balde Keita (68' Kishna), Immobile.

Fiorentina : Tataruşanu; Tomovic (46' Cristoforo), De Maio, Astori; Tello (80' Chiesa), Vecino, Sanchez, Olivera; Ilicic (59' Zarate), Bernardeschi; Kalinic.

Sarı Kartlar : Tomovic, Olivera, Bastos, Bernardeschi, Astori, Sanchez.

Goller : 23' Keita Balde, 45+3' Biglia, 64' Zarate, 90' Radu.
19 Aralık 2016 Pazartesi
Yazan: steven_stiffler
Kategori : ,

Ne İzledim? #54


"Uzun zaman sonra Thadland'den herkese merhabalar, mekanıma hoşgeldiniz" diye giriş yapmak isterdim ama maalesef henüz kendi Thadland'imi bulmuş değilim. Ben de sizin gibi aramaya devam edenlerdenim. En sevdiğim iştir buraya izlediğim -eski ya da yeni, güzel ya da değil- filmleri kısa kısa yazmak. Bunu uzun zamandır yapmadım; aslında bu yıl film izleme açısından çok verimli bir yıl geçirmedim. Biraz daha dizilere sardığım bir sene oldu. Kendimi epey Gallagher hissediyorum. Son dönemde favori listemdeki filmlerin bile ismini hatırlayamadığım oluyor. Uykusuzluk gelince bir bakayım dedim; tam 1 yıldır yazmamışım. Sonra toparlayayım dedim; kaliteyi de biraz düşürmüşüm. Bir sonraki yazıda çok daha iyi filmler yer alacak, şimdilik bu liste ile dönüş yapıyorum. Listeyi düzenlerken bir kez daha zamanın ne kadar hızlı geçtiği acı gerçeğiyle yüzleştim. Hepsini izlediğim dün gibi lakin üzerinden 1 yıl geçen filmler olmuş. Artık gençlik filmleri bile genç hissettirmiyor. BMS gazıyla girmişken fonda da The Dnc şarkılarını açtım. Ortamda Alex Moran ve Thad Castle eksik.

Full aksiyon ama çok fazla klişesi var. Biraz kanlı film yapalım demişler, tam olarak onu da becerememişler. Kesinlikle sıkıcı değil. İzlenebilir elbette, beklentiyi düşük tutup izlemek daha keyifli kılacaktır.

Filmin temasını sevdim. El kamerasından da bir rahatsızlığım yok. Chronicle tarzı olmuş, Chronicle'ı da sevmiştim. Zamanda yolculuk olayına biraz daha goygoy bir yaklaşımda bulunulmuş. Yalnız hikayenin karmaşık bir hal aldığı olay çok üzdü beni. Bu olmamalıydı sebep ya. İzlenebilir, sanki devamı da gelebilecekmiş gibi bir havayla bitti. "Sana saçma gelecek ama... Galiba dünyayı değiştirmek üzereyiz."

Kim Ki Duk ağır sorunlu ve rahatsız bir insan ama tutkuya ve bağlılığa olan farklı bakış açısıyla kendisini sevdiriyor. Hwal'de yine vazgeçilmezlik, tutku, bağlılık gibi unsurları kendi kafasından anlatmış ve izleyiciye farklı bir hava hissettirebiliyor. Her açıdan başarılı film, sessizliğe de alışınca zaten insan sıkılmıyor. Son sahnesini beğenmedim sadece, o kadar gözümüze sokmasına gerek olmayan bir sahne vardı. Diğer Kim Ki Duk filmlerine benzer bir hava Hwal'de de var, 7/10 puan verdim helalinden.

Bir sahnede kameraman yansıması yakaladım ama net iyi film, modern ortam romantikleri mutlaka sevecektir. Nick'in 6 yıl sonra Hannah'yı gördüğünde yaptığı bakış sahnesi muazzam Chris Evans oyunculuğu içeriyor. Aynı zamanda bana yakın zamanda yaşadığım 2 olayı anımsattı. Ya da bilmiyorum ben hala filmlerde hatırlamak istemediğim şeyleri hatırlıyor da olabilirim. "O gitti gideli en iyi halim bu sanırım. Somut bir şeyler biliyorum artık çünkü. Yıllarca hayal kurup olasılıkları düşünmek yerine bittiğini biliyorum artık." Çok duygulandırdı be.


"Lars and The Real Girl" Lars yalnızlığında ama biraz daha farklı bir yaşam biçimi olan; görünümü kadar büyük kalbi olan Fusi'nin soğuk ülkedeki sıcak karakterini keyifle izledim. Konu biraz absürt duruyor belki ama hikaye bir o kadar doğal. Kadınlara karşı son dönemde koyduğum mesafeye Fusi ile birlikte bir miktar daha mesafe ekledim.

Mesaj kaygısıyla çekilip de böyle tempolu ve eğlenceli film çok yoktur. Hikayenin geçtiği siyahi varoş mahallesinin atmosferini ve temposunu güzel yansıtmış. Chanel Iman'ı görmek güzel, şarkılar süper. It's My Turn Now sürekli dinlenebilecek kalitede.

Beklentisiz izledim, benim için "çerezlik" bir film olması yeterliydi ama çok daha fazlasını verdi. Kurgusunu da beğendim, bağlanış şekli de güzeldi. E sonu da merak uyandırdı. Çocuk filmi gibi ama büyüklere de hitap edebiliyor. Farklı bir süper kahraman hikayesi izlemek isteyen değerlendirebilir. İtalyan filmi olması ayrıca ilgimi çekti, sevdiğim bir lisan. 7/10, devamı gelecek gibi sanki...


Kumarın ve kumarcının dostu olarak ben beğendim. Başroldeki The Walking Dead Carol'a benzeyen abinin performansı oldukça sürükleyici. İki kişilik bir hikaye ve kurgu olmasına rağmen sıkıcı değil. Kumar içeren bir hikayeye duygu yükleyebilen bir film olmuş, helalinden 7/10 puan çalışır.

Bir sabah televizyonda gördüm. Her zaman olduğu gibi yine başından kalkamadım. İşim vardı, erteledim. Film boyunca Rocky'nin hazırlandığı Apollo Creed dövüşü bana göre biraz kısa sürüyor. Round geçişleri biraz hızlı diyeyim. Ama verdiği gaz, özellikle şarkısının coşturması adamı spor salonuna koşturuyor. Rocky'nin ne denli bir romantik serseri olduğunu da görüyoruz. Yalnız şaka maka filmin üzerinden 40 yıl geçmiş, verdiği heyecan hala aynı.

Diziye olan özlemden dolayı çok büyük beklentiyle izleyince beklentinin altında kalıyor, kabul etmek gerekir. Ancak filmde yine özendirici, cezbedici ve eğlenceli parti ortamı var. Bazı sahneler abartı ve gereksiz, sanki aceleye getirilmiş gibi. Hayranlarının filmin çekilmesi için bütçeye katkı yapması önemli fedakarlık. Bu fedakarlığa daha güzel bir film gelebilirdi diye düşünüyorum. Yine de sıkılmadan izledim. Dizisi 20 dakika her şeyi unutturup güzel vakit geçirtirdi. Filmi de 1 buçuk saat boyunca en azından eğlence veriyor.

Yakın zamanda Adana'ya da gelen Scarlett Johansson ve Chris Evans'ın hiç yaşlanmadığının kanıtı niteliğinde bir film olmuş sanki. Sınav filmi buradan esinlenmiş ama Sınav daha iyi. Daha çok duygu var, bunda konu güzel ama tipik Amerikan soğukluğu ve duygusuzluğu ile çekilmiş. Yer yer absürt sahneler barındırıyor ve oldukça klişe bir son ile kapanıyor.

Avrupa Şampiyonası'na verilen 2 günlük arada, sıcaklarda soğuk bir iklimde geçen bir film olması nedeniyle biraz serinlemek için, biraz nostalji yapmak için izledim. Bir de ikinci filmi izlemeden tekrar izlemek istedim. Tabi ki ikinci filmi hala izlemedim. Özellikle yol filmi olması, 90lar havası taşıması dolayısıyla iyi vakit geçirmek için güzel bir seçenek. Sakarlık ve salaklık kısımları şimdi biraz abartı geliyor tabi. 

Sıkmıyor, akıyor, izlenebilir bir hali var ama sonu yaklaştıkça mantık hataları tavan yapıyor. J Lo hala çok güzel. Film ise beklediğimden farklı bir konuda gelişti, psikolojik bir film olarak fena değildi. Çerezlik kategorisinde değerlendirilebilir.  

İzlediğim en kötü Steve Carrell filmiydi. İlk 45 dakika iyi idare ettim, umutluydum ama 45 dakikadan sonra sürekli bitsin diye süresine baktım. Çok sıkıcı, bir o kadar insana bir şey vermeyen, çerezlik bile diyemeyeceğim bir film olmuş. 4/10 Steve Carrell ve Paul Rudd hatrına.

"Gerçek bir hikayeden uyarlanmıştır" diye belirtmeye gerek olmayacak kadar sıradan bir hikaye. Ayrıca çok duygusuz bir anlatım söz konusu. İzlediğim kötü spor filmlerinden biri oldu. 

17 Aralık 2016 Cumartesi
Yazan: steven_stiffler
Kategori :

Sampdoria 1 - 2 Lazio | Serie A 16.Hafta


Lazio geçen hafta sınıfta kaldı ama öyle bir top oynuyorlar ki, iç saha dış saha ayrımı yapmıyorlar. Her türlü oyunlarını kabul ettirmeye çalışıyorlar. Simone Inzaghi'ye saygım her geçen gün artıyor. Umarım futbol şansı da hep yanında olur. Sampdoria karşısında vites yükseltilen bölümde peşpeşe gelen 2 golle ilk yarı 2-0 bitti. 40 ve 44. dakikalar 2-0 için mükemmel dakikalar. İtiraf etmek gerekir ki burada biraz futbol şansı Inzaghi'nin yanında olmuş. Milinkovic-Savic henüz olmadı, pişmedi. Ama gol atarak özgüvenine büyük katkı sağlıyor. Sahada genç bir oyuncu gibi durmuyor. Parolo özel topçu. Bakınca sadece defansif meziyetleri olan bir adam dersin ama kritik golleri az değil. Her iki golde de Felipe Anderson'un asisti var, bir zahmet. Potansiyel bundan çok daha fazlası. İkinci yarı haliyle biraz daha defansif, her geçen dakika biraz daha defansif oyun. Immobile golü yapsa 3-0 olup iş bitecek, olmadı. Son bölümde Sampdoria biraz daha vitesi arttırdı. Strakosha genel olarak dikkatliydi, Schick'in golünü çıkarabilirdi. Sampdoria da bundan çok daha iyi takım, onlar da sahaya potansiyelini yansıtamıyor. Linetty ve Schick'i beğendim. Lazio zor bir deplasmandan daha 3 puanla döndü.

Sampdoria : Puggioni; Pereira, Silvestre, Skriniar, Regini; Barreto (56' Schick), Torreira, Linetty (76' Djuricic); Fernandes (46' Praet); Quagliarella, Muriel.

Lazio : Marchetti (46' Strakosha); Basta, Wallace, De Vrij, Radu; Parolo, Biglia (65' Keita Balde), Milinkovic-Savic; Anderson (87' Lukaku), Lulic, Immobile.

Sarı Kartlar : Radu, Regini, Biglia, Wallace, Parolo, Schick.

Goller : 40' Milinkovic-Savic, 44' Parolo, 89' Schick.
12 Aralık 2016 Pazartesi
Yazan: steven_stiffler
Kategori : ,

Manchester United 1 - 0 Tottenham | EPL 15.Hafta


Yoluna Uefa Avrupa Ligi'nden devam edecek olan iki ekip dün Old Trafford'da karşılaştı. Heyecanla bekledim gün boyu maçı ama pek tatmin edici değildi. İstikrarsız bir görüntü çizen Manchester United'a karşı daha etkili bir Tottenham beklerdim. Sahada -bana göre- ideal kadro vardı. Son yerine Lamela eklenebilir, Eriksen solda oynar. Manchester United'da ise istikrarsız kadro seçimi var. Pogba ve Zlatan hariç kim oynuyor, kim oynamıyor belli değil. Mourinho'nun yaşı hala genç sayılabilecek olmasına rağmen bu kadar bezgin durması beni zaman zaman üzüyor. Maça Chelsea maçında olduğu gibi istekli başlayan Tottenham bu kez golü bulamadı. Manchester önce oyunu dengeledi, sonra Harry Kane'e yakışmayan hatadan golü buldu. Ander Herrera iyi topçu, bu seviyeye nasıl geldi bilmiyorum ama bu seviyede olduğunu düşünmüyorum. Attığı ara pas için ise düşüncelerim aynı değil. Mkhitaryan'ın gol vuruşu için de öyle. Tottenham da yediği gole hiç reaksiyon gösteremedi. Pogba'nın direkten dönen frikiği gol olsa bu kadar güzel gol olmazdı belki. Direkten dönüşü bambaşka bir toptu, direkten dönmesiyle sevdim. Wanyama'nın pozisyonu Tottenham adına belki de en önemli pozisyondu, çok kötü bir kafa vuruşu geldi. Sissoko girene kadar Spurs'ün etkisi yoktu. Sissoko girdi, etki yaptı ama şapkadan tavşan çıkaramadı. Tottenham oyunuyla beni gol atacağına hiç ikna edemedi ve 1-0'lık mağlubiyeti haketti. Şu iki hafta Hull ve Burnley'den 6 puan çıkarsa yine ilk 4'e girecektir. Ama yetmez, artık daha iyisi olmalı. Öte yandan Conte hocama zirve çok yakıştı.

Manchester United : De Gea; Valencia, Jones, Rojo, Darmian; Herrera (90+6' Fellaini), Carrick, Pogba; Mkhitaryan (85' Bailly), Martial (72' Rashford), Ibrahimovic.

Tottenham : Lloris; Walker, Alderweireld, Vertonghen, Rose; Dembele (67' Winks), Wanyama; Eriksen (83' Nkoudou), Alli, Son (57' Sissoko); Kane.

Sarı Kartlar : Valencia, Wanyama, Pogba, Mkhitaryan, Walker, Rose.

Gol : 29' Mkhitaryan.
Yazan: steven_stiffler
Kategori : ,

Lazio 0 - 2 Roma


İtalya'nın en büyük kavgalarından biri malumunuz. Tabi ki izledim, hatta Pazar günü planlarımı maç saatine göre yaptım. Milan maçından beri kaybetmeyen Lazio bana çok güven veriyordu. Roma da puan olarak oldukça iyi durumda. Ancak Lazio'nun ev sahipliğinde mutlaka kazanacağını düşünüyordum. Inzaghi tedbirli davranarak dörtlü savunma düzeniyle başladı. De Vrij'ı riske edemedi. Wallace-Radu ikilisine stoperde yer verirken, genelde orta sahada oynattığı Lulic'i savunmanın soluna koydu. Haliyle farklı bir savunma hattı söz konusuydu. Roma bu sezon çok takip ettiğim bir takım değil. Genel olarak Spaletti'nin saha dışındaki duruşu güven verir. Kadro kaliteleri de tartışılmaz. Ama Rüdiger gibi bir stoperi sağ beke koyup, Peres'i orta sahanın sağında başlatması şaşırttı. (Rüdiger'in Stuttgart'ta sağ bek başladığını biliyorum.) Biraz Keita Balde'ye önlem almış gibi gözüktü. Maçı üç bölüme ayırdım ben. Birinci bölüm Lazio'nun çok istekli başlayıp bol bol atak düşündüğü, sağ bek Basta'nın bile çok üst düzey bindirmeler yaptığı bölüm. Burada Immobile pek istediği topları alamadı. Lazio pozisyonları değerlendiremezken, bunda Felipe Anderson ve Keita Balde'nin de etkisiz olmasının payı büyüktü. İkinci bölüm Roma'nın önce dengeyi kurduğu, sonra ağırlığı koydu bölüm. Bu bölümde de tartışmalı bir penaltı-faul durumu oldu. Hakem önce penaltı noktasına gitti, sonra ceza sahası çizgisinden serbest atış kullandırttı. Bir de aslında dengeli başlayıp Wallace'ın içine ettiği üçüncü bölüm, yani maçın ikinci yarısı. Wallace çok fazla iş düşmediği, oldukça sağlam gözüktüğü maçta fantastik bir çalım denemesiyle topu kaptırdı ve Strotman'ın golüne sebebiyet verdi. Roma'nın abartı sevincinden sonra alıştığımız itiş kakışlar başladı, yedek kulübesinde önemli bir isim olan Cataldi atıldı. Wallace'ın bir hatası hem gole, hem de arkadaşının kırmızı kart görmesine neden oldu. İşin moral ve motivasyon kısmı da var. Lazio dengeyi sağlamaya çalışırken maçın en iyisi Nainggolan'ın çok da düzgün olmayan uzun mesafe şutu skoru 2-0 yaptı. Bu golle birlikte Lazio maça havlu attı. İki teknik adam da değişiklik için acele etmediler. Inzaghi 2-0'da son 10 dakika Lombardi ve Patric'i, 85'te de Kishna'yı aldı. Spaletti ise tek oyuncu değişikliğiyle maçı tamamladı. Lazio derbiden mağlup ayrıldı ve haftalardır süren yenilgisizlik serisini kaybetti.

Lazio : Marchetti; Basta (80' Patric), Wallace, Radu, Lulic; Parolo, Milinkovic-Savic, Biglia (80' Lombardi); Felipe Anderson, Keita Balde (85' Kishna), Immobile.

Roma : Szczesny; Rudiger, Manolas, Fazio, Emerson; De Rossi; Peres (90+2' Juan Jesus), Nainggolan, Strootman, Perotti; Dzeko.

Sarı Kartlar : Biglia, Rudiger, Strootman, Peres, Parolo, Lulic, Lombardi.

Kırmızı Kart : 66' Cataldi.

Goller : 64' Strootman, 77' Nainggolan.
8 Aralık 2016 Perşembe
Yazan: steven_stiffler
Kategori : ,

Tozlu Sayfalar

Öne Çıkan Yayın

Verona ile Kasıp Kavurduk - FM 2017

Çoluk çocuk sahibi olacak yaşa geldim ama hala Football Manager geleneğini sürdürmekten büyük keyif alıyorum. Benim için bu geleneklerden...

Takip Ettiklerim

Kategoriler

Yazar Kafe

Translator

- Copyright © Serkan Özerik -