Archive for Mayıs 2011

Emenike Transferi

Arkadaş arası muhabbetlerde Anadolu takımlarından yabancı transferi yapılmasına karşı olduğumu söylerim hep. Bu ülkede kontenjan diye bir absürtlük var. Anadolu takımlarının futbol anlayışı çok farklı. Anadolu'da iyi performans gösteren futbolcuların transfer edilmesi bu yüzden bana hep risk gibi gelmiştir. Son örneği Bilica... Muhtemelen gideceği Eskişehirspor'da da başarılı olacak. Ancak asla Fenerbahçe futbolcusu olacak bir isim değildi.

Emenike olayı çok farklı. Kendisi fikrimi çürütecek bir istisna... Bank Asya'da golleri sıralarken ismi duyulmaya başladığında, kimi renktaşlarımız Emenike'yi hemen Fenerbahçe ile yazıp çizmeye başladılar. O gün çok kızdım, çok karşı çıktım. Ancak Süper Lig'de benzer bir performansı tekrar ettirmesi, daha çok izleme fırsatı bulmamız Emenike'ye olan fikirlerimi değiştirdi. Fenerbahçe'nin her zaman eksiği olmuştur Ayıboğan forvet. Niang'ın transferiyle bu sezon uzun zaman sonra güçlü bir santraforumuz olmuştu. Şimdi Emenike ile o bölgeyi çiftledik. Bu tip güçlü,süratli ve bitirici forvetler Fenerbahçe'de her zaman iş yapar. Hele ki Alex'le... Niang'ı düşünüyorum, kötü gözüktüğü maçlar oldukça fazlaydı bu sezon. Ancak golcülüğünü göstermeyi başardı. Emenike'nin de benzer bir performans ortaya koyacağını düşünüyorum. Benim forvet tercihim Pavlyuchenko tarzı bir isim olurdu şu kadroya. Ancak Aykut hocamın istediği her transfer kabulümdür. Sadece Trabzonspor'un yardakçısı Karabükspor'u zengin ettiğimiz için düşünceliyim. Fenerbahçe'mize hayırlı olsun... Şimdi sırada bir ön libero, iki de bek yedeği olması gerektiğini düşünüyorum.
26 Mayıs 2011 Perşembe
Yazan: steven_stiffler

Kasia - Duygu Bal

Kasia'nın gelişini kutlamıştım, vedasını es geçmek olmaz. Facebook'a yazdığı mesajda da çok duygulandım. Kısa sürede bizden birisi olan yabancıları severim. 5-6 senedir çok beğenirim Kasia'yı. Güzelliğiyle zaten hep göz önünde olmuştur. Ancak güzelliği, sempatikliği ve sıcakkanlı bir insan oluşu bir yana; komple bir oyuncu olduğunu ve takım ruhunu sahaya yansıttığını düşünüyorum. Voleybolda pasör çaprazı olarak bir Gamova var, bir alt versiyonu Castro var; bir de Skowronska,Flier gibi oyuncular var. Skowronska belki bir sayı makinesi değil ancak, savunma yapmayı bilen nadir pasör çaprazlarından biridir. En çok üzüldüğüm; iyi bir yüzdeyle top öldürmesine rağmen Final Four'da Vakıfbank'a mağlup olmamamızın sebebi olarak gösterilmesidir. O maçta aslında oldukça iyi bir yüzdeyle oynamıştı. Kariyerinde eksik olan Avrupa Şampiyonlar Ligi şampiyonluğunu kazanmak için geldiği Fenerbahçe'den bu hedefini gerçekleştiremeden ayrılmak zorunda kaldı. Çin'e transfer olmasını da bu yüzden garipsedim. 2+1 yabancı kontenjanı saçmalığına rağmen takımda tutulmalıydı. En azından taraftar ile arasında bir gönül bağı oluştuğunu bilmek güzel... Kendisiyle konuşma, fotoğraf çekilme fırsatı bulduğum için de mutluyum. Umarım yollarımız bir gün tekrar kesişir.

Duygu Bal transferine gelelim. Geçen sene İtalya'da ligin en dandik takımında oynaması yanıltıcı olabilir. Ancak henüz 24 yaşında olduğunu, milli takım tecrübesi olduğunu yazmakta fayda var. Bu sene Fürst'ün olmadığını düşündüğümüzde; Eda'nın yanında ikinci orta oyuncu olarak değerlendirilecektir. Ancak genellikle İpek ile dönüşümlü olarak kullanılacağını düşünüyorum. Mütevazı bir karakteri olması dolayısıyla taraftarıyla iyi diyaloğu var. Aynı zamanda Seda Tokatlıoğlu ile çok iyi arkadaş olduklarını da biliyorum. Alabileceğimiz en iyi yerli alternatiflerinden birisiydi. Omuzlarındaki kanat dövmeleriyle de 'Sarı Melek' unvanına yakışan bir sporcumuz olacaktır.
Yazan: steven_stiffler

Adınla,Takımınla,Taraftarınla...


2007'de İzmir'den şampiyonluğu alıp dönüşümüz dün gibi aklımda... Ama az değil, 3 koca boş sezon geçti aradan. Taraftar şampiyonluğu bu kadar özlemişken, bir de geçen sezonki travmayı yaşamışken; Aykut Kocaman hamlesi çok büyük riskti. Hatta yönetimin Aykut hocayı taraftarın önüne attığını düşünüyorum.

Aykut Kocaman ile büyüyemesek de, onun Fenerbahçe'deki son sezonunu hatırlayan şanslı yaşıtlarımdan birisiyim. Sislerin arasında vurup şampiyonluğu getirdiğinde bisikletimin arkasına küçük bir Fenerbahçe bayrağı asıp sokağa koşmuştum. Sakaryalı oluşumuz dolayısıyla babam Aykut-Oğuz ikilisini çok severdi. Çok Aykut-Oğuz-Turhan hikayesi dinlemişimdir. Aykut Kocaman'ın teknik direktörümüz olmasına da en çok sevinenlerden birisi babamdı. Gerçi hangi arkadaşımın babasıyla konuşsam, hepsi memnundu. Aykut Kocaman'dan dolayı adı Aykut olan arkadaşım olması da Aykut'un Fenerbahçeli babalar üzerinde nasıl bir etki bıraktığını hissettiriyor bana her seferinde... Not olarak vereyim; benim ismim de Serkan Acar'dan geliyor :)

Sezon başını hatırlıyorum da; herşey kötü, karamsar bir tablo. Her zaman olduğu gibi kötü sonuçlarda yükselen muhalif sesler. Sadece Aykut Kocaman'ın başarılı olmasını isteyip dua edenler... Ve bir de Aykut Kocaman'ın kendi doğruları var tabi. Alex ile başlayan, basın tarafından çok şişirildiğini düşündüğüm sorunlar var. Ben de zaman zaman Aykut Kocaman'ın yanlış hamlelerini kendimce beğenmedim. Ama hiç bir zaman desteği çekmedim. Üstelik benim Aykut Kocaman'da en sevdiğim yön; taraftarın düşündüğü şeyleri yapması. Örneğin; Alex konusundaki tavrı. Alex'e sahip çıkması. Hatta oyuncu değişikliklerinde bile dikkat ediyorum. İçimden ne geçerse, Aykut Kocaman o düşünceyle hareket ediyor. Keza transferler öyle... Brezilya ekolünden bıkkınlık gelmiş taraftara farklı isimler sunarak farklı bir heyecan yaşattı. Gençlere güvenmesi de Fenerbahçe'de yıllardır görülmemiş birşeydi.

Yobo transfer edildiğinde son gün piyangosu demiştim. Gerçekten de öyle oldu. Sezonun en kilit adamlarından bence... Lugano'yla beraber yeni bir Uche-Högh ikilisi oluşturdular. Aslında ben sezon başından beri oynanan futbolu beğenenlerdenim. Hiç bir zaman giremediğimiz kadar pozisyona giriyorduk. Tek olumsuz yanı verdiğimiz çok fazla pozisyondu. Bunu düzeltemediğimiz için de kötü sonuçlar almaya başladık. Taraftarların bir kısmı çabuk galeyana geldi, Aykut hocayı eleştirdi. Antu'nun yaptığı malum görsel var. Tribünlerin heyecanını yitirmeye başladığı dönemler var. Aykut Kocaman zamanla yapmaya çalıştığı şeyleri ayıklayarak yapmaya başladı sanki... Aşama aşama ilerlemeye başladı. Birden oturtamadığı sistem ve düzeni yavaş yavaş oturtmaya başladı. Bu sefer de takım tat vermeyen bir futbolla, zoraki galibiyetler almaya başladı. Tabi puanlar da kaybediliyordu. Üstelik Galatasaray'ı 10 sene sonra kendi sahamızda yenememiş olmamız, çok büyük bir olumsuzluk olarak göze çarpıyordu. Yeni Malatyaspor maçı ile Fenerbahçe dibi gördü. 2 alt ligin takımına yenilmişti ve herkes huzursuzdu. Zaten ne başladıysa da o günden sonra başladı. Antalya kampı takım için bir milat oldu. Kırgınlıklar giderildi, özgüven eksikliği giderildi. Ortada çubuklu için sonuna kadar savaşmaya hazır bir takım çıktı. Bunun mimarı sadece Aykut Kocaman değil, ona desteği esirgemeyen futbolculardır.

Ligin ikinci yarısı yine kör-topal kazandığımız bir Antalyaspor maçı var. Takımdaki kopuk futbol, pozisyon bulamama sıkıntısı ve Gökhan Gönül'ün bireysel çabasıyla attığı gol ile gelen galibiyet. Bu galibiyet taraftara pek umut vermemişti maalesef. Ancak ertesi hafta Trabzonspor karşısında alınan 2-0lık galibiyet taraftarın umutlarını yeşertmiş, futbolumuz sınıf atlamaya başlamış; mükemmel bir serinin de habercisi olmuştu. İlk yarının son haftası kazanılan Sivasspor maçıyla beraber 18 maçta, 17 galibiyet 1 beraberlik bir mucize gibiydi. Böyle bir performans az görülür. Ve böyle bir performansı da gösterirse Fenerbahçe gösterir. Tıpkı ikinci yarıda Kadıköy'de kalemizde hiç gol görmememiz gibi... Bursaspor maçında Kuddusi'nin skora etki eden kararları, Ivankov'un üstün performansı olmasa puan farkıyla şampiyon olacaktık. 18de 18 gibi efsane bir seri yakalayacaktık demiyorum. Çünkü 18'de 17 de efsane ve uzun yıllar tekrar edilemeyecek bir seri...

Her ne kadar kutlamalara katılamasam, coşkuyla kutlayamasam da; şampiyonluk çok güzel bir duygu. Fenerbahçe futbolcusu,yönetimi,taraftarı; Fenerbahçe ismi bu şampiyonluğu fazlasıyla haketmiştir. Dönen kirli oyunlar ortada... Buna rağmen pişkin pişkin açıklamalar yapan Trabzonspor azınlığı var. Azınlık diyorum çünkü; destekçi kulüpler ortalıktan kayboldu. Yıkılan Trabzonspor camiasının hayalleri oldu. Yardakçıların ilgilendiği kısım burası değil, buraya kadar olan kısmıydı. İstedikleri olmadı. Fenerbahçe isminin büyüklüğüne boyun eğdiler. Şahsi düşüncem; Fenerbahçe bugün 73 puan toplasaydı, Trabzonspor da bunun üstünde bir puan toplayamazdı. Yine biz şampiyon olurduk.

Şampiyonluğu getiren; Mert'in kurtardığı penaltıydı. Belki Mehmet Topuz sezon boyunca attığı tek gol olan Avni Aker'deki goldü. Belki Niang'ın plasesiydi. Belki Lugano'nun gollerinden biriydi. Bence en ağır basan Andre Santos'un Antep'e attığı son saniye golüydü. Bir kader ânı diyeceksek; bu "o ân" olmalı. Tıpkı Luciano'nun Sakarya'da attığı gol gibi... Ama yine de bu şampiyonlukta herşey mucize gibiydi. Alex'in insanüstü performansı hariç... Ona alışığız. Mükemmel galibiyet serisi bir mucizeydi. Galatasaray ve Beşiktaş'ı deplasmanda yenişlerimiz sıradışıydı. Her zaman yeniyoruz ama bunlar hakikaten sıradışıydı. Gaziantepspor maçı var. Bucaspor maçında 3-1'den geri dönüş ve Güiza'nın galibiyet golünü atması var. Ve Türk Futbolu'nun uzun bir süre yaşayacağı Aykut Kocaman mucizesi var.

İyi ki Fenerbahçeliyim diyerek bitireyim. Zira yazmak için zor fırsat buldum. Şampiyon olduk diye; Fenerbahçe'nin büyüklüğünü kupa büyüklüğü sanmayın. O büyüklüğün hâla tarifi yok.
25 Mayıs 2011 Çarşamba
Yazan: steven_stiffler
Kategori : ,

Loading ███████████ 80%

Futbol

Bayan Voleybol

Erkek Voleybol

Bayan Basketbol

Sıralamayı bu kez tersten yaptım. Son maç ve şampiyonlukla ilgili yazma fırsatı bulamadım henüz. Gönül isterdi ki sıcağı sıcağına yazayım. Ama haftasonuna kadar birşeyler karalamayı umut ediyorum. Complete ███████████ 100% dememize çok az kaldı. Nevriye kupayı kaldırdı, Arslan kupayı kaldırdı, Çiğdem kupayı kaldırdı, Alex kupayı kaldırdı. Resmi tamamlamak için Ömer Onan'ı bekliyoruz...
24 Mayıs 2011 Salı
Yazan: steven_stiffler
Kategori :

Lecce 2 - 4 Lazio | Olmadı

Lazio için sıradışı bir sezon olduğunu kabul etmek gerek... Lazio iyi takımdır. Geçen sezon kümede kalmaya oynaması aldatmasın. Kurt bir hocası, oturmuş bir kadrosu var. Ancak bu oturmuş kadro ligde çok büyük zaferler kazanmak için yeterli değil... Hatta bence bu kurt hoca da yeterli değil.

Müthiş başlanan bir sezon, sezonun ikinci yarısında yaşanan bir düşüş ve küçülen hedef. Juventus ve Roma'nın kötü sezonunda Lazio için alınacak dördüncülük derecesi hiç fena olmayacaktı. Ancak bu sefer de Napoli ve Udinese'nin beklenenin üstünde performansları ortaya çıktı. Son hafta Lazio'nun küçük de olsa bir umudu vardı. Çünkü rakip Udinese, şampiyon Milan ile oynuyordu. Ancak İddaa'nın beraberliğe 1.45 verdiği bu maç, tipik bir Serie A son hafta maçı olup 0-0 bitince; Lecce deplasmanında alınan 4-2'lik galibiyet bir anlam ifade etmedi. Averaj ile Udinese sezonu 4. sırada bitirerek Şampiyonlar Ligi'ne son bileti alan takım oldu. Lazio önemli bir gelir elde etme şansını kaybetti. Son 2 hafta Tommaso Rocchi'nin alışılagelmiş göze hitap eden futbolunu ne kadar çok özlediğimi anımsattı bana... Bu sezon uzun bir süre sakattı, takıma hiç katkı veremedi. Sadece son 2 haftaki performansı bile Rocchi'nin kalitesini ortaya koydu. Karşılıklı gollerle çok güzel bir maç olduğunu da belirtelim Lecce maçının.

Detaylı bir Lazio yazısı yazacağım sınavlardan sonra. Sabit düşüncem; seneye Lazio'nun kadroda rotasyona gitmesi. Para getirecek oyuncuları satıp, Hernanes gibi birkaç transfer daha yapması. Mümkünse Igli Tare ve Lotito da bıraksın artık...
Yazan: steven_stiffler
Kategori : ,

Tottenham 2 - 1 Birmingham | Mavilerin Sonu

Pazar günü hiç bir maçı izleyememiş olsam da; bunca zamandır sürdürdüğüm gibi seriyi devam ettirmek adına Tottenham-Birmingham maçının ucundan da olsabahsetmek istiyorum. Tottenham'ın elindeki tek hedef lig 5.liğiydi. Birmigham'ın ise ligde kalmak için puan yada puanlar alması gerekiyordu. Birmingham'ın kadrosu lig için çok yeterli gözükmese de; küme düşecek bir kadro olmadığını düşünüyorum. İki menajerin de ellerindeki en ideal kadrolarıyla sahaya çıktığı bir maç olmuş. 40. dakikada Crouch'un yerine oyuna giren Pavlyuchenko, iki şık gol atarak Birmingham'ın ipini çeken oyuncu oldu. Şüphesiz ki Birmingham taraftarları Pavlyuchenko'dan yıllarca nefret edeceklerdir. Özellikle golün duraklama dakikalarında gelmesi maçı Birmingham açısından çok daha dramatik kılıyor. West Ham'dan sonra, son hafta düşen diğer takım da Blackpool oldu. Çok sempati toplayan bir kulüptü ancak son Tottenham maçındaki kasaplıklarını görünce düşseler üzülmeyeceğimi söylemiştim.

Tottenham : Cudicini - Kaboul, King, Dawson, Rose - Huddlestone (84' Kranjcar), Sandro, Lennon, Modric - Crouch (40' Pavlyuchenko), Defoe

Birmingham : Foster - Carr, Davies, Ridgewell, Johnson - Ferguson, Fahey, Gardner, Larsson (75' Derbyshire), Beausejour - Jerome

Sarı Kartlar : Ferguson, Ridgewell, Carr, Derbyshire
Goller : 49' ve 90+ Pavlyuchenko , 79' Gardner

Birmingham'dan Foster, Gardner ve Larsson kesinlikle Premier Lig'de bir takıma transfer olur diye düşünüyorum. Yakında detaylı bir Tottenham sezon analizi yazacağım.
Yazan: steven_stiffler
Kategori : ,

Sakaryaspor Bank Asya 1.Lig'de !

Yazacak çok şey var. Hepsini yetiştirmeye çalışacağım. İlk olarak Sakaryaspor'u kutlamak istedim. Kocaeli'de yaşasam da aslen Sakaryalıyım. İki takımın rekabetinde her zaman Sakaryaspor'u desteklemişimdir. Babamın bana anlattığı Sakaryalı futbolcularımızdan Turhan Sofuoğlu'nu izleme fırsatım olmadı. Aykut ve Oğuz'un son yıllarını izleyebildim. Sakaryaspor ile Fenerbahçe'nin transfer ilişkisinden de her zaman memnun kalmışımdır. Tuncay Şanlı benim izleyebildiğim en canlı örnek olmuştur. Sakaryaspor'un taraftarı da Türkiye'nin en organize birkaç taraftarından biridir. Zaten bunu bu sezon bir kez daha kanıtladılar. Böyle köklü bir kulübün yeri Süper Lig'dir kuşkusuz. Ancak Bank Asya'da oynayacak olması da, seneye bu ligi izlerken en azından tuttuğum bir taraf olacak demek oluyor benim için. Ve inanıyorum ki; Sakaryaspor seneye de çıkışını sürdürüp, en azından Bank Asya'da da Play-Off'a kalabilir. Dün Fenerbahçe maçından dolayı izleyemedim, babam sürekli arayıp skor bilgisi verdi sağolsun. Bandırmaspor da iyi futbol oynayarak finale geldi. 5-1 gibi bir sonuç benim için sürpriz oldu dolayısıyla... Sakaryaspor'a Bank Asya 1. Lig'de başarılar... Seneye zevkle takip edeceğim.
23 Mayıs 2011 Pazartesi
Yazan: steven_stiffler
Kategori :

Manon Flier

Manon Flier'ı sevdiğimi çok sık dile getiririm. Güzel bir bayan demek için erkek gözüyle bakmaya gerek yok. En fesat kızın bile gözüne güzel geleceğine eminim. Final Four'da kendisiyle fotoğraf çekilmek için yanına gittiğimde 28 hecede anca "Photo" diyebildiğimi söyleyeyim. Cümleyi kaç dakikada kurduğumu siz düşünün.

Bir İtalyan sitesine Pesaro'da kalmak istediğini söylemiş ve röportaj vermiş. Bu fotoğraflar da röportaja ait. Ya da İtalyan sitesi bizi yiyor, bilmiyorum. Şu üst fotoğraftaki kıyafetiyle daha önce de fotoğraflarını görmüştüm. Belki çok seviyordur o kıyafetini,ne diyelim. Flier görmüşken paylaşayım dedim. Hadi iyi haftasonları...
20 Mayıs 2011 Cuma
Yazan: steven_stiffler
Kategori :

Fotoğraflarla Haftasonu #8

Bu hafta çok iyi fotoğraflar var. Sevinçler ve hüzünlerle dolu bir haftayı geride bıraktık. Önümüzdeki haftasonu da muhtemelen benzer görüntüler olacak. Haftaya damga vuran fotoğraflardan birisi Sampdorialı Angelo Palombo'nun fotoğrafı... Sampdoria'nın kaptanı taraftarlarından af diliyor.

Bu benim bu hafta en çok güldüğüm fotoğraf. İnternette sansüre hayır, ama buna sansür koymazsak olmayacaktı :) Liverpool-Tottenham maçında sahaya giren çıplak protestocu ilginç görüntüler oluşturdu. Özellikle amuda kalktığı sahnede Glen Johnson'ın bakışlar bomba...

Yine aynı elemandan bir kare... Lucas ve Skrtel'in çıplak elemanla mücadelesi görülmeye değer. Reina da hafiften bir tereddüt var.

Haftanın en güzel fotoğraflarından birisi... Juventus'tan kiralanan Parmalı Giovinco, Juventus'u yıkıyor. Ufak tefek elemanı bulan Parmalılar da kendisini omuzlarda taşıyor.

Alex'in Newcastle maçından benzer birkaç fotoğrafı var. Muazzam bir yükselme yeteğine sahip Alex...

Şampiyon Manchester United... Rooney'in iğrenç 19 dövmesini de mutlaka görmüşsünüzdür. Yayınlamaya gerek duymadım.

Saltocu Marcelo... Futbola farklı bir görsellik atan oyuncuları severim. Sahi bir Obafemi Martins vardı, o ne oldu ?

Şampiyon Barcelona...

Şampiyon Milan yeni sezon formaları ve kupasıyla...

Avustralya-Yeni Zelanda bayan futbol maçından kaleci Bindon...

Bir Türk futbolcunun verebileceği en güzel fotoğraflardan birisi... Nuri Şahin, Bundesliga şampiyonluğunu sırtında Türk bayrağıyla kutluyor.

Barça...

Glasgow Rangers...

Küme düşen West Ham'ın taraftarları...

West Ham-Millwall rekabetini bilmeyen yoktur. Dozunu bilmeyen varsa da otursun Green Street Hooligans seyretsin. West Ham küme düşüyor, Millwalllılar planörün arkasına yazdıkları Avram Grant-Millwall Legend yazısı ile stadın üstünde gösteri yapıyor. Son yıllarda gördüğüm en mükemmel dokundurmalardan birisi... Seneye Millwall ile West Ham, Championship'te kozlarını paylaşacak. Yıllar sonra hem de...

Küme düşen West Ham'ın milli kalecisi Robert Green ve göz yaşları

Şampiyon Barcelona alkışlarla sahaya çıkıyor.

Swansea-Nottingham Forest Play-Off mücadelesinden küçük bir kız taraftarın ömürlük pozu

Apaçi Hamsik ile Walter Mazzari'nin Şampiyonlar Ligi kutlaması

Borussia Dortmund sevincini taraftarlarıyla paylaşmaya devam ediyor.

Tony Parker; New York Red Bulls formasıyla takımının maçını izliyor. Yani takımıymış, ben de yeni öğrendim.

Paul Scharner'ın formayla uyumlu saç rengi...

Her zaman yalnız kalmaya mahkum bir adam; Christoph Daum.

Cesenalı futbolcuların Serie A'da kalma sevinçleri...

Hertha Berlin 1 yıl aradan sonra tekrar Bundesliga'da...

Lecceli futbolcuların kümede kalma sevinçleri...

Ve şüphesiz Napoli'nin Şampiyonlar Ligi vizesi almasını sağlayan en önemli etken; Edinson Cavani.
17 Mayıs 2011 Salı
Yazan: steven_stiffler
Kategori :

Fenerbahçe 6 - 0 Ankaragücü | Kaldı 1

Fenerbahçeliler olarak muhteşem bir günü geride bıraktık. Hâla bu tatlı yorgunluğu atabilmiş değilim. Blogger arkadaşlar yazılarından bahsetmişler. Yaklaşık 13-15 kişi buluşup Büyükada'ya, Lefter dedemize gittik. Dedemizin daha önce de çayını içmiş, uzun uzun sohbet etmiştim. Yine aynı mutluluk duygusunu yaşadım. Lefter dedemizin elini öpüp, fotoğraf çekilip vedalaştık. Akşama kadar çeşitli mekanlarda takılıp eğlenerek maç saatini bekledik.

Sarı Meleklerimizi ve şampiyonluklarını kutladıktan sonra; müthiş bir kareografi ile başladık maça... Zaten Kadıköy'de her maç başka güzel. Her maç başka bir kareografi şaheseri... Tribündeki coşku da şampiyonluk coşkusuydu. Belki de şampiyonluk coşkusu provasıydı. En son 2006-2007 sezonunda Telekom Alt'ta maç izlemiştim. Dün tribünler erken dolunca, üst tribünde yer bulmakta zorlanıp misafirimi de düşünerek alta indim. Tribünde en sevmediğim insan tipi; şampiyonluğa yarıştığın rakibin gol haberini veren insan tipidir. Sağolsun bir abimiz bu konuda bilgilendirmelerini eksik etmedi. Maça çok istekli ve hırslı başlamamıza rağmen çok pozitif bir başlangıç yapamadık. Oyunun hakimiydik, top da hep bizim ayağımızdaydı. Ancak etkili gol pozisyonları üretemedik. Pozisyon üretmeye başladığımız dakikalarda Alex takıma penaltı kazandırdı. Kendisi için kolay olanı yaptı ve skoru 1-0 a getirdi. O dakikadan sonra oynanan istekli futbol, Ankaragücü'nün 10 kişi kalması, 3 haklı penaltı kararıyla hem sahada hem tribünde rahatladık. Zaten Ankaragücü'nün maça Sestak,Tekke ve Vittek üçlüsüyle çıkması; bizim epey rahat bir futbol oynayacağımızı düşündürüyordu bana. Kırmızı kart bal kaymak oldu. Hakem Cüneyt Çakır üçüncü penaltıda Özden'i de atabilirdi. Yedek kalecileri olmadığı için sarı kartla geçiştirdi, iyi yaptı. Son birkaç senedir gördüğüm en iyi tribünlerden birisiydi akşamki tribün. Çoğunluk her tezahürata eşlik etti. Hakkı Akkaya, her golde ayrı bir coşku yarattı. Özellikle telefon ışıklarıyla yapılan gösteri müthişti. Karşılıklı yapılan "Fenerbahçem benim" de son yılların en iyilerindendi. Alex bizim gözümüzde her zaman efsanedir. Akşam attığı 5 gol onun sadece efsaneliğini pekiştirmemiş, onu insanüstü bir yere koymamı sağlamıştır. Bekir'in gol atmasına da bir başka sevindim. Umarım hep maç izlediğim kahvedeki Bekir düşmanı Manchester United scoutları da bu golü alkışlamıştır.

Maç sonu futbolcuların sevincine eşlik etmek için sahaya atlayan 16-17 yaşındaki kardeşlerimizin yaptığı çocukluk, onları itip kakan güvenlik görevlisinin yaptığı ise rezillikti. Özgür Çek'in yuhlanmasını da çok doğru bulmadım. Pozisyon gereği topu taca attı, biraz sert vurması çok büyütülecek birşey değil. Ligin ilk maçında Antalyaspor'u mağlup ettiğimizde de; "Kaldı 33" demiştim. Şimdi 33 gitti, kaldı 1... Karabükspor'un Trabzonspor'dan puan alacağını zannetmiyorum. Dolayısıyla 1 maç eksiğimizle 2.sıradayız. Kazanırsak şampiyon olacağımızı düşünerek motive olmalıyız.

Bizim için dolu dolu geçen bir günü; çok daha detaylı anlatabilirdim belki... Ama şu anki mevcut şartlar bu kadarına el verdi. Çektiğim bir videoyla yazıyı bitireyim.

16 Mayıs 2011 Pazartesi
Yazan: steven_stiffler
Kategori : ,

Liverpool 0 - 2 Tottenham

Fenerbahçe'nin maçına gittiğim için bu güzel maçı izleme fırsatım olmadı. Bir yanda Dalglish ile çıkış yakalayıp Anfield'da hiç maç kaybetmeyen Liverpool, diğer yanda kötü formu yüzünden Şampiyonlar Ligi vizesini kaçırıp; Liverpool'un da arkasına düşen Tottenham. Açıkçası maçtan çok bir beklentim yoktu. Tottenham'ın lige havlu atacağını düşünüyordum. Ancak Van der Vaart'ın güzel golünün sağladığı avantajı iyi kullanmış Tottenham. İngiltere'nin bana göre en skandal hakemi Howard Webb; uydurma bir penaltı vermiş. Pienaar'ın pozisyonda penaltılık hiç birşey yok. Üstelik hafif temas da ceza sahası dışında yapılıyor gibi geldi bana. Tam bir Burak Yılmaz olayı... Howard Webb gibi kötü bir hakeme Uluslararası alanda çok güvenilmesini hiç bir zaman anlayamayacağım.

Tottenham bu galibiyetle tekrar Liverpool'un üstüne çıktı. Sezonu White Hart Lane'de Birmingham mücadelesiyle kapatacağız. Birmingham'ın kümede kalmak için oynayacağını belirtelim.
Yazan: steven_stiffler
Kategori : ,

Lazio 4 - 2 Genoa

Udinese geçen hafta Lazio'yu mağlup ederek ipleri eline geçirmişti. Lazio'nun maçını Udinese'den önce oynaması bir avantaj olarak görülebilirdi. Genoa ligin iyi kadrolarından birine sahip. Ancak Ballardini takımın hakkını vermiyor. Genoa hedefsiz bir orta sıra takımı. Bu da Lazio için bir başka avantajdı.

Uzun zaman sonra kaptan Rocchi'yi ilk onbirde gördük. Bu sezon sakatlık derdinden kurtulamayan, sakat olmadığı zamanlarda da yedek oturtulan; bana göre ligin en komple forvetlerinden birisi. Yaşı ilerlemiş olmasa, her takımda oynayabilecek bir oyun yapısına sahip. Maça Biava'nın kafa golüyle önde başlayan Lazio, Palacio'nun cevabına engel olamadı. İlk yarı 1-1 bitti. İkinci yarıda Lazio gol yağdırmaya başladı. Mutlak galibiyet hedefi olan Lazio, kurduğu baskı sonucunda Rocchi'yle 2-1 öne geçti. Hernanes'in 2 golüyle skor 4-1'e geldi. Hernanes'in ilk golünü kafayla attığını belirtelim. 89'da Criscito'nun skoru 4-2'ye getiren golü Genoa için bir anlam ifade etmiyordu. Criscito çok iyi oyuncu bu arada, çok beğeniyorum. İddaa'da Lazio 1 farkla kazanır oynamıştım, tek bu maçtan yattım. Lazio şaha gelsin, hiç sorun değil. Haftaya Lecce deplasmanı çok daha zor olacak. Lecce bugün kazanırsa, Lazio'nun şansı biraz daha yüksek olur. Ondan daha önemlisi bugün Udinese'nin oynayacağı Chievo maçı.
15 Mayıs 2011 Pazar
Yazan: steven_stiffler
Kategori : ,

Güle Güle Nati

Fenerbahçe'ye geldiğinde oldukça ünlü bir voleybolcuydu aslında... Bir zamanların Natasa Leto'su, şimdilerin Osmokrovic'i... Yalnız alınan diğer yabancıların gölgesinde kaldı hep ismi. Oyun olarak en istikrarlı yabancımız olarak taraftarın gönlünde kendine yer buldu. İşini her zaman düzgün yaptı ve bize kendisini sevdirdi. Ben Nati'nin de bizim onu sevdiğimiz kadar bizi sevdiğini düşünüyorum. Cannes maçındaki bloğu unutulmaz. Nati deyince akla uzun yıllar o blok gelecektir belki de ... Çok komple bir oyuncuydu. Hem Jan de Brandt'ın, hem Ze Roberto'nun vazgeçilmezi olmuştu. Sakat sakat oynadığı da oldu, kritik sayılarda başrol oynadığı da... Çubuklunun hakkını her zaman layıkıyla verdi. Fenerbahçe'ye verdiği emekler için teşekkürler, dilerim başarılarını Rabita Bakü'de de yaşar.
13 Mayıs 2011 Cuma
Yazan: steven_stiffler

Loading ███████████ 60%

Bayan Basketbol

Erkek Voleybol

Bayan Voleybol

Futbol ve Erkek Basketbol çok yakında...
12 Mayıs 2011 Perşembe
Yazan: steven_stiffler
Kategori :

Tozlu Sayfalar

Öne Çıkan Yayın

Verona ile Kasıp Kavurduk - FM 2017

Çoluk çocuk sahibi olacak yaşa geldim ama hala Football Manager geleneğini sürdürmekten büyük keyif alıyorum. Benim için bu geleneklerden...

Takip Ettiklerim

Kategoriler

Yazar Kafe

Translator

- Copyright © Serkan Özerik -