Archive for Ekim 2014

Lazio 2 - 1 Torino | Serie A 8.Hafta


Bu sezon Lazio ciddi manada keyif vermeye başladı. Sürekli oyunun içindeler, son 2 haftadır ideal savunma dörtlüsüyle oynadıklarından; hata yapmadıkça gol yemeyecek gibi bir görüntü içerisindeler. Dün yedikleri gol de Ciani'nin sektirdiği toptan geldi ama Emektar Klose gecenin kurtarıcısı oldu. İlk yarıda bariz oyunun hakimi Lazio'ydu. Felipe Anderson maalesef takıma uyum sağlayamadığı için ikinci yarıya başlayamadı. Candreva yine çok etkiliydi, Biglia da Candreva ayarında oynayınca skora katkısı geldi. Frikikten attığı gol Lazio'yu öne geçirdi. Candreva'nın direkten dönen topu da ilk yarının önemli pozisyonlarındandı. İkinci yarıya Klose ile başlayıp sistem değiştiren Lazio, 53'te beraberlik golünü ağlarında gördü. Torino ikinci yarıda oyuna ortaktı ama bal yapmayan arı gibiler. Sanchez Mino'yu çok merak ediyordum, dün iyi oynadı. Torino'da eksikliği hissedilen Cerci ve Immobile ikilisi. Geçen sezon takımın harika bir sezon geçirmesi bu ikili sayesinde olmuştu. Şimdi de Quagliarella gibi iyi bir golcüleri var ama Cerci-Immobile'nin yerine tutamaz. Lazio'da Cavanda'nın da çok iyi oynadığını not düşelim. Stefano Pioli'nin saha kenarındaki duruşu da güven veriyor, takımın da güvenini kazanmış gözüküyor. Son 4 maçta 4 galibiyet, bana göre Verona'yı da yeneceklerdir.

Lazio : Marchetti; Cavanda, De Vrij, Ciani, Radu; Parolo, Biglia (82' Onazi), Lulic (90' Braafheid); Candreva, Felipe Anderson (46' Klose), Djordjevic.

Torino : Gillet; Maksimovic, Glik, Moretti; Peres, Benassi (62' Amauri), Mino, Vives, Darmian; Farnerud (79' Perez); Quagliarella (87' Barreto).

Sarı Kartlar : Cavanda, Benassi, Klose.

Goller : 15' Biglia, 53' Farnerud, 60' Klose.
27 Ekim 2014 Pazartesi
Yazan: steven_stiffler
Kategori : ,

Tottenham 1 - 2 Newcastle | EPL 9.Hafta


Tottenham bu maçla birlikte Alan Pardew'ün kurtarıcısı oldu. Newcastle United'da topun ucundaki Pardew, uzatmaları oynamasına rağmen son haftalarda hep paçayı kurtarıyordu. Tottenham maçıyla birlikte kredisini de arttırdı. Pochettino takıma oynatmak istediğini oynatamadığı gibi formayı hakeden Harry Kane'e de ligde formayı vermiyor. Newcastle karşısında kurtarıcı rolü verdi ama yetmedi. Soldado ve Adebayor formsuzken Kane değerlendirilebilir. Pardew "ha kovuldu, ha kovulacak" ama en azından bir şeyler deniyor. Genç oyunculara da şans veriyor. Bu maçta gol atan oyuncular Ayoze Perez ve Sammy Ameobi genç isimler. Yine Rolando Arrons'a da sezon başında şans vermiş, 1 gol ve 1 asistlik performans görmüştü. Pochettino'nun ise denemek istediğinden ziyade ısrar ettiği beni çok memnun etmiyor. İyi başlandı aslında maça ama devamı kötüydü. Adebayor'un golünden sonra Chadli'nin bir pozisyonu var, gol olsa ilk yarı 2-0 büyük avantaj olacak. İkinci yarıya başlar başlamaz, 6. saniyede gelen Ameobi'nin çalışılmış golü başarılı. Pardew; Dier'in zaafiyetini, Ameobi'nin süratini kullanıp başarıya ulaştı. Ameobi ile birlikte ikinci yarının başında oyuna giren Cabella da ikinci golün asistini yaptı. Tottenham ligde 9.haftayı 11. sırada tamamladı. West Ham ve Southampton'ın başarılı grafiği devam ederken; eleştirilen Newcastle United da son 3 haftada 7 puan toplayarak bir nebze olsun rahatladı.

Tottenham : Lloris; Dier, Kaboul, Vertonghen, Rose; Capoue (67' Kane), Mason; Lamela (78' Lennon), Chadli, Eriksen; Adebayor (83' Soldado).

Newcastle : Krul; Janmaat, Taylor, Coloccini, Dummett; Colback, Anita (46' Cabella); Obertan (46' Ameobi), Sissoko, Gouffran; Perez (79' Haidara).

Sarı Kartlar : Gouffran, Colback, Capoue, Krul, Janmaat, Rose.

Goller : 18' Adebayor, 46' Ameobi, 58' Perez.
26 Ekim 2014 Pazar
Yazan: steven_stiffler
Kategori : ,

Tottenham 5 - 1 Asteras Tripolis


Hakemler pis pis sırıtıyor, nasıl sırıtmasın ? Çok ilginç bir maç oldu. Harry Kane ve Erik Lamela'nın unutamayacağı bir gece oldu. Tottenham ligde çok iyi değil. Kötü bir konumda da değil aslında ama umut vaat etme açısından da iyi bir yerde değil. Uefa Avrupa Ligi'nde de ilk 2 maçta 2 beraberlik almış, yine umut vermemişti. Dün akşam Asteras Tripolis karşısında farklı kazanarak moral buldular. Asteras Tripolis ile arada dağlar kadar kalite farkı var. Ama aynı fark Partizan ile de vardı. Beşiktaş akşam Partizan deplasmanında 4 gol attı, Tottenham aynı deplasmanda gol bulamamıştı. Pochettino dün kadroda rotasyona gitti ama Lamela'yı kesmedi. Lamela'nın özellikle moral bulması gerekiyordu. Attığı harika golle gecenin en çok konuşulan ismi oldu. Townsend de iyi oynadı, benim iyi oynamasını en çok istediğim oyuncu. Lamela'nın sansasyonel golü olmasa gecenin en konuşulan ismi hat-trick yapan, Lloris kırmızı kart görünce kaleye geçen ve komik bir gol yiyen Harry Kane olacaktı. Lamela'nın golü Kane'i ikinci plana attı. Ama şüphesiz ki; Kane için inanılmaz bir akşamdı.

Tottenham : Lloris; Dier, Fazio, Vertonghen, Davies; Capoue, Dembele; Townsend (83' Lennon), Lamela (76' Chadli), Kane; Adebayor (76' Eriksen).

Asteras Tripolis : Kosicky; Lluy, Sankare, Zisopoulos, Panteliadis; Munafo; Mazza (82' Bakasetas), Usero, Rolle (73' Barrales), Tsokanis; Parra (80' Fernandez).

Sarı Kart : Panteliadis.

Kırmızı Kart : 86' Lloris.

Goller : 13', 75', 81'Kane, 29', 66' Lamela.
24 Ekim 2014 Cuma
Yazan: steven_stiffler
Kategori : ,

Fiorentina 0 - 2 Lazio | Serie A 7.Hafta


İlk yarısının tamamını ve ikinci yarının son 15 dakikasını izleyebildim. İzleyebildiğim bölümde Lazio oyunun mutlak hakimiydi. Lazio ile Fiorentina arasında büyük boyutlarda olmasa da ezeli bir rekabet var. Fiorentina bu rekabete göre bugün çok silik ve etkisizdi. Biz hep Türk hocaları eleştiriyoruz ya; bazen Serie A'da da ilginç teknik direktör tercihleri oluyor. Fiorentina'da Micah Richards ne zaman oynayacak diye hep bakıyorum ama göremiyorum. Aynı zamanda bugün takımın saha içi şefi Borja Valero da yedek soyundu. Lazio ise bana göre ideal savunma dörtlüsüyle çıktı ve kalesini gole kapattı. Antonio Candreva yine harika oynadı, iki asistle katkı yaptı. Kapanış golünden önce benzer bir pozisyonda da pası veremedi, 3 asistlik performans da gelebilirdi. Djordjevic de gollerine devam etti. Ligde gol krallığı iddiasını sürdürüyor. Candreva olduğu sürece Djordjevic bol bol gol atmaya devam edecektir. Biglia, Parolo, Mauri; biraz yumuşak bir orta saha görülebilir. Pioli zorlu maçlarda bu isimlerden bir tanesini kesip Ledesma veya Tata Gonzalez'i; hatta Onazi'yi değerlendirir. Lazio son 3 maçtır kazanıyor ve Pioli takımın üstüne koymaya devam ediyor. Maçın izlemediğim bölümünde istatistiklerden görüldüğü kadarıyla Fiorentina hakimiyet sağlamış. Zaten son bölümlerde de beraberlik golünün ararken çok açık verdiler. Eh Candreva da Lulic'e kapanış golünü attırdı. Lulic'i de beğendim bugün. Ciani-De Vrij ikilisi ise umarım daha fazla birlikte oynar. Lazio bu galibiyetle ligde 6. sırada yer alıyor. Lazio'nun yeri buralardır zaten yıllardır. 4-5-6. sıralarda gözükür. Buralarda kalabilirse Pioli için başarı, üzerine çıkabilirse ekstra başarı olacaktır.

Fiorentina : Neto; Tomovic, Rodriguez, Savic, Alonson; Kurtic (46' Valero), Pizarro, Aquilani (78' Bernardeschi); Fernandez, Cuadrado; Babacar (68' Ilicic).

Lazio : Marchetti; Cavanda, De Vrij, Ciani (68' Novaretti), Radu; Biglia, Parolo, Mauri (58' Onazi); Candreva, Lulic; Djordjevic (89' Klose).

Sarı Kartlar : Pizarro, Djordjevic, Parolo, Cavanda, Marchetti, Radu.

Goller : 35' Djordjevic, 90' Lulic.
19 Ekim 2014 Pazar
Yazan: steven_stiffler
Kategori : ,

Galatasaray 2 - 1 Fenerbahçe


Birkaç haftadır Fenerbahçe maçlarıyla ilgili yazmıyordum. İzlemek bile içimden gelmiyordu. Aslında bu genel olarak futbolun geldiği durumdan kaynaklanıyor. Dün de derbi heyecanı azdı, her iki takım taraftarında da bu durum aynı şekildeydi. Bana kalırsa yine iyi maç izlemedik. Ama beklentiden daha iyiydi. İki takımın da oynadığı futbol yüzünden beklenti çok düşüktü. Galatasaray yine kötüydü, Fenerbahçe biraz daha iyiydi. Galatasaray'ın farkı takımı ipten alacak Sneijder olması, Fenerbahçe'nin farkı ise takımı yalnız bırakacak Bruno Alves olmasıydı. Galatasaray'ın lehine olan bu durum maçı kazandırırken, Bruno Alves'in sorumsuzluğu Fenerbahçe'ye kaybettirdi. İsmail Kartal ile en "ne yaptığını bilen" oyunumuzu oynadığımız maçta Alves'in ihaneti yüzünden kaybetmek üzücü.

Dün Fenerbahçe'yi beğendim. Çok üstün oynamadık ama çok istekliydik. Maça iyi başladık, top bizdeydi ve 45 dakika boyunca kontrolü vermedik. Galatasaray da çok kötüydü, bunun payı da var elbette. Dünün genel anlamda bireysel performanslarına bakınca zaten Fenerbahçe'de iyi oynayan oyuncu sayısının daha fazla olduğunu ve Sneijder'ın 3 dakikasının fark yarattığını söylemek yanlış olmaz. Alves-Kadlec ikilisi güven veriyordu. Özellikle karşılarında Burak olunca... Ben Prandelli kesinlikle Pandev'i kullanır diye düşünüyordum ama Alves atılınca gerek de kalmadı aslında. Burak silik oyunuyla bile 90 dakikayı tamamlayabildi. Fenerbahçe'nin ilk yarıda çok iyi oynadığı bölümde gol atamaması tamamen forvet beceriksizliği. Aslında Emenike gol atabilecek kadar fırsat buldu. Emenike dünün kötülerindendi, bunu sadece kaçırdığı pozisyonlara bağlı söylemiyorum. Chedjou, Emenike'ye adam adama markaj uyguladı. Bazı pozisyonlarda ise sanki Chedjou Emenike'yi değil de, Emenike Chedjou'yu marke ediyor gibiydi. Geçen sezon Ersun Yanal ile deplasmanda çok kötü oynamıştık. Emenike o maçta da dökülmüştü. Mesela bir kere bile savunma arkasına kaçamadı. Dün kaçabilmesine rağmen pozisyonları değerlendiremedi. Emre-Selçuk değişikliği de bizim adımıza maçın kalanının daha zor olacağını gösteriyordu. O yüzden iyi oynarken gol atabilmek çok önemli. Emre çıkınca üretkenlik azalıyor. Diego, Emre'nin rolünde oynatılmaya çalışıldığı için yetersiz kalıyor. Emre hem formda, hem de sistemin önemli bir parçası. Yerine giren Selçuk ise daha çok Mehmet Topal'ın rolünde oynamaya alışık bir oyuncu olduğu için orta sahada bir kademe aşağı düştük. Buna rağmen Meireles'in hakkını vermek lazım. Dün yeri geldi 10 numara rolünü üstlendi, yeri geldi Emre oldu, yeri geldi Topal'a müthiş bir partner oldu. Dünün en iyi isimlerindendi Raul Meireles. İlk yarıda gelmeyen golün bizi sıkıntıya sokacağı açıktı. Bir de Galatasaray ikinci yarıya hareketli başlayınca zor bir yarı olacağı belliydi. En felaket senaryo gerçekleşti; Bruno Alves'in anlamsız kırmızı kartı geldi. Böyle bir ihanet olmaz, resmen takımı sabote etmek. Bu dakikadan sonra işler zorlaştı, İsmail Kartal'ın gol aramak için oynayacağı hamle sayısı azaldı. Eksik kalınca ileride hızlı bir oyuncu ararsınız. Uzun topları alacak, kontralarla rakip savunmayı hızlıca geçecek bir oyuncu ararsınız. Bizde de bu isim Emenike'ydi, gününde değildi ve 10 kişi kaldıktan sonra tek gol ümidi olmuştu. Yine de maçın ikinci bir kırılma anı var. Kadlec'in boş kaleye gönderemediği kafa vuruşu maçın kırılma anıydı. 10 kişi kaldıktan hemen sonra kaçan bu pozisyon önemliydi. Fenerbahçe 1-0'ı oynayabiliyor. Taraftarı sinir krizleri geçirse de oynayabiliyor. Aykut Hoca ile de bunu iyi yapardık, Ersun Yanal ile de...


Dün İsmail Hoca; 10 kişi kaldıktan sonra yerinde hamleler yaptı. Eleştirilecek çok şeyi yokken maç sonundaki "Haddimizi bilerek oynadık" sözü ile yine eleştirileri üzerine çekti. Hasan Ali hamlesi bile yerinde bir hamle olduğunu gösterdi. Hasan Ali'yi de tebrik etmek gerek; uzun zamandır maça çıkmamasına rağmen dün sanki sürekli oynuyormuş gibi hazır gözüktü. İstekliydi, azimliydi. Beceriksiz de değildi. Alper Potuk da dünün iyi isimlerindendi. Mesela ben Gökhan ve Caner'in; Veysel ve Tarık'a üstünlük kurmasını beklerdim. Galatasaray'da bu ikili yetersizliğini bir kez daha gösterdi. Ama Dzemaili, Burak, Selçuk da kötüydü. E bu kadar kötü oynayanı olan Galatasaray'a kaybedince de insan ekstradan üzülüyor. Ha 85 dakika takıma mırıldanıp, son 5 dakika baş tacı yapan Galatasaray taraftarının ağzına da laf vermiş oluyorsun. Kuyt'ın da hakkını yememek lazım, dün özellikle forvete geçtikten sonra her kafa topunu aldı. Zaten 10 kişi kalan takımın Kuyt'a sahip olması küçük bir avantaj ama Kuyt forvete geçtikten sonra gollerin gelmesi de bir şanssızlıktı. Volkan'ın her iki golde de kötü yer tuttuğunu, Selçuk'un ise Sneijder'e şut açısı vererek hatalı olduğunu düşünüyorum.

Dünün kaybedeni Fenerbahçe oldu ama mücadelesiyle değil. Takım protesto edilir ama bu maçtan sonra değil. Ha bir de; İsmail Hoca maalesef yerinde hamlelerine rağmen açıklamasıyla kredisini iyice azalttı. Bruno Alves ise kredisini tüketti. Fenerbahçe'yi zor günler bekliyor.
Yazan: steven_stiffler
Kategori : ,

Manchester City 4 - 1 Tottenham | Klasik


Manchester City'nin Tottenham'a fark atmaları maalesef ki klasik oldu. Tottenham gibi zengin ve güçlü bir takımın aynı rakipten her maç fark yemesi kabul edilemez. Hele ki geçen sezon Villas-Boas'ın başını yakmasıyla birlikte değerlendirildiğinde; Pochettino için de kötü sonun başlangıcı olabilir. Nitekim Tottenham umut vermiyor. Transferler de sınıfta kaldı, özellikle yapılmayan forvet transferi skandal. Soldado meselesine değinilir ama sorun tek Soldado değil. Bugün gördüğüm; "Yeniliriz ama bari bir şeyler yapalım" düşüncesine sahip bir takımdı. Tottenham hedefsiz gözüküyor, geçiş sezonu olarak değerlendirecek gibi gözüküyor. Southampton'ı coşturan Pochettino da Tottenham'da umut vermezken, Southampton Koeman ile coşmaya devam ediyor. Onlar da bugün 8 attı ama bence o maçta bir anormallik var. Sunderland içerisinde yani... Asıl konumuza dönelim.

Tottenham'ın maça çıktığı kadro komik. Saçma bile diyemiyorum artık. Sağ bek Dier kabullenilebilir. Rose tamam, hep oynuyor. Kaboul'ü de kabul etmek gerek. Ama Vertonghen yedekken, oynayabilecek durumdayken Fazio tercihi tartışılır. Hele ki kırmızı kart görmüşken, hele ki yakından tanıması gereken vatandaşını durduramamışken. Ön libero bolluğu var; hâla Ryan Mason orada oynuyor. Bu maçta Mason'ı eleştirmek haksızlık olur. Tottenham'ın en üretmeye çalışan oyuncusuydu. Yetersizliği bir yana, gerçekten iyiydi. Capoue bence de ilk tercih olmamalı. Dembele kesinlikle yedek olmamalı. Ha bir de Stambouli transferinin gereksizliği her geçen gün gözler önüne seriliyor. Sert girdim sanki ama aslında Tottenham'ın 4-1 kaybedecek bir oyun oynadığını da düşünmüyorum. Kafa olarak 1-0 yenik başladılar, zaten perde de erken açıldı. Fakat Eriksen'in cevabı çok motive ediciydi. Devamında gelen penaltılardan ilki, Lampard'ın kendini yere bırakması. Penaltı değildi, gol oldu. Peşinden bir penaltı daha, bu sefer penaltıydı; kaçtı. Oyun birden Agüero - Lloris kapışmasına döndü. Soldado ile başlamak elbette tartışılırdı. Çok suskun bir isim Soldado. Bu halleri bana yakından bildiğimiz vatandaşını hatırlatıyor. Guiza da benzer bir ruh halindeydi. Soldado bugün eleştirilir ama seviyeli bir derecede. Nitekim iyi oynadı. İlk yarı pozisyona giremedi ama pozisyona soktu. Üçüncü bölgede top ezmedi, arkadaşlarına gollük paslar verdi. Mason'ın kaçırdığı pozisyon önemliydi. Chadli etkiliydi, Lamela ise takımın yediği ilk 2 goldeki hatası nedeniyle maçtan erken koptu. Beşir'e döndürdüler Lamela'yı. İkinci yarı City durağan, Tottenham hareketli ve istekliydi. Soldado'nun çabası penaltı getirdi, ha bu da penaltı değildi o ayrı. Kaçırması ironik oldu. Nitekim Spurs kariyeri için bence kırılma anıydı. Atsa yeniden doğabilirdi, kaçırması sonu olabilirdi. Bence kredisini tüketti. Peşinden bir de net pozisyon kaçırınca; vatandaşını hatırlamamak elde değildi. Ardından Agüero'nun son penaltısı ve açılış golünü andıran kapanış golü geldi. City'de yine Milner'ı çok beğendim, hakettiği değeri görmeyen bir isim bence. Fazio-Kaboul ikilisi skandaldı. Pochettino'nun vatandaşı Agüero'ya boyun eğmesi de maçın notlarından sayılabilir. Arjantinli menajer genel olarak sınıfta kaldı.

Manchester City : Hart; Sagna, Kompany, Demichelis, Clichy; Fernando (76' Toure), Lampard (28' Fernandinho); Navas, Silva (70' Jovetic), Milner; Agüero.

Tottenham : Lloris; Dier, Kaboul, Fazio, Rose; Capoue (60' Dembele), Mason (70' Vertonghen); Lamela (60' Townsend), Chadli, Eriksen; Soldado.

Sarı Kartlar : Mason, Dier, Navas.

Kırmızı Kart : 67' Fazio

Goller : 13', 20'p, 68'p, 75' Agüero; 15' Eriksen
Yazan: steven_stiffler
Kategori : ,

Sırbistan - Arnavutluk Ardından...


Lazio resmi sitesinin dün yayınladığı fotoğraf. Geçtiğimiz hafta oynanan ve yarıda kalan Sırbistan - Arnavutluk maçında olaylar gündeme damgasını vurmuştu. Siyasi sebeplerle gerilen mücadele tamamlanamamıştı. Lazio'da hem Sırp, hem Arnavut oyuncular var. Maçta Djordjevic yedek kulübesindeyken, Berisha ve Cana sahadaydı. "Irkçılık" imajıyla bilinen ve son yıllarda bu imajından kurtulma çalışmaları yapan Lazio; daha önce de No Racism sloganlı formalarla maça çıkmıştı. Sırbistan ve Arnavutluk arasındaki gerginliğinden ardından ise böyle bir fotoğraf geldi. Takımın Sırp oyuncuları; Djordjevic, Basta ve Arnavut oyuncuları Berisha, Cana, Strakosha dostluk mesajları verdi. Samimi bulmayanlar olabilir ama Lazio'nun en azından çaba göstermesi saygı duyulası bir olay.
18 Ekim 2014 Cumartesi
Yazan: steven_stiffler
Kategori :

Ne İzledim? #40


"Geçen ay yine arkadaşlarla film izliyoruz". Şaka lan şaka, hepsini yine yalnız başıma izledim. İşten arta kalan tüm zamanımda film izledim neredeyse. Bu ay diziler başlıyor. The Walking Dead, Arrow beklediklerim. Film sayısında azalma olur mu bilmiyorum ama ayda ortalama 10 civarı izlemeye devam ediyorum. Herhalde sayı bu seyirde devam eder. Vakit kıymetli.


Yeni televizyonumuzu deneme amaçlı görselliğiyle ön plana çıkan bir film tercih etmem gerekiyordu. Thor aklımı çeldi. Zaten görselliğiyle tavladı. Hikaye böylesi bir efsaneye göre fazla sıcak kanlıydı. Romantizm işin içine girmeseymiş daha şık olurmuş ama neticede aşk satıyor. Pek çok film bunu kullanıyor zaten. Böyle bir filmi izlerken güldürmesini beklemezsiniz belki ama Thor güldürmeyi de başarıyor. Belki de bu yüzdendir ki; beklentilerimin fazlasıyla birlikte beğenimi de kazandı. Ayrıca Natalie Portman'ın gereğinden fazla abartıldığını düşünüyorum. Oynadığı her kötü her filmde; "Natalie Portman'a yakışmamış" tarzı yorumlar yapıyor. Neyse; Thor kötü film değil zaten.

Bana güzel bir Cumartesi gecesi yaşatan filmdir. Sevdim, sıkılmadan izledim. Senaryo klişeleri barındırıyor, kabul. Ancak filmin atmosferi, oyuncu tercihleri çok başarılı. Bir aktör olsaydım kesinlikle bu filmde yer almak isterdim. Daha iyi olabilirdi, hatta kült bile olabilirdi; ama yine de "kötü" demek haksızlık olur düşüncesindeyim. Ryan Gosling yine beklentileri karşılamış, Sean Penn ise biraz kasıntı olmuş gibi geldi bana... Ha mafya havasını ve mafya filmi havasını aldım, o açıdan da tatmin ettiğini söyleyebilirim.

Spielberg ismini görünce elbette beklenti yükseliyor ama beni tavlayan iki etken : Filmin başında Tenten'in çizdirdiği portrede çizgi filmindeki görüntüsünün kullanılması ve film boyunca sunduğu görsel şölen oldu. Aksiyon da bir an azalmıyor, hikaye ve kurgu merak uyandırıyor. Nostaljiyi oldukça modern şekilde izlemiş olmak da büyük keyifti. Çok beğendim ve 7.5/10 puan verdim. İkinci film gelecek denmiş ama ses yok herhalde ?

Adam Sandler'ın drama oyunculuğunu sevenler için mutlaka izlenmesi gereken bir film. Etkilendim, duygulandım; oysa çok pozitif başlamıştı. Tüm karakterler pozitifti. Clasky'lerin erkek görünümlü kızları bile film boyunca pozitif enerji verdi. Sandler için kesinlikle "oyuncu olmasaydı aşçı olmasını isterdim." diyebiliyorum. Basit gözüken filmlerle bile sivrilebilen bir Adam Sandler'ın, basit bir yemek olan makarnayı nasıl yaptığına şahit olmak isterdim. Filmde genel bir "Kadın-Erkek arkadaş olamıyor" mesajı sezdim ama abartılacak düzeyde değil. Nitekim; Paz Vega bir erkeği etkileyecek pek çok özelliği barındırdığı gibi, Flor karakterinin anaçlığıyla tapılacak kadın havalarında. Bay Clasky ise; tipik aldatılacak adam profilinde. Elbette anaçlık etkiler böyle bir adamı. Anne-Kız ilişkisi, sonunun bağlanma şekli tatmin edici derecede duygusal. Anne sorumluluğunun her şeyden önce gelmesi basit ama etkileyici aktarılmış. Belki abartıyor olabilirim ama basit ve etkileyici anlatımları her zaman sevmişimdir. Tea Leoni'nin "Amerikan kadını" yansıtması da harikaydı. Çok beğendim.

Futbolun basit bir oyun olarak görüldüğü fakat uğruna can verilebildiği bir dönemden inanılmaz bir uyarlama. Bu yüzden İngiliz stadyumlarını hep severim. Hep bir tarih barındırır. Manchester United'ından Oxford United'ına... Dramatik, bir o kadar sarsıcı bir tarih. Manchester United kulübünün isminin büyüklüğünün nereden geldiğinin kesin kanıtı. Kapanmak üzere olan bir kulübün tıpkı kulüp armasındaki anka kuşu gibi küllerinden doğması... Oyunculuklar hayatını kaybedenlere sonsuz saygı niteliğinde kusursuz. Özellikle David Tennant; Jimmy Murphy rolünde yardırmış. Jimmy Murphy de gerçekten büyük bir futbol adamıymış. Bu arada filmin dramatik olmayan bölümünde futbola dair basit ama enfes replikler var. Bunlara örnek;

"Biz onların gururuyuz, hiç olmazsa haftasonlarında...Onlar için dünyayı dengeliyoruz. En azından Pazar sabahına kadar. " - Bu replik esnasında David Tennant yaşıyor, alıp götürüyor.

"Siz bir yöneticisiniz. Tablo, grafik, puan adamısınız. Ama ben ve Jimmy; bizler çim, krampon ve güzellik adamıyız. Futbol oyunu sizin malınız değil" - Bu replikte ise Sir Busby adeta bir Godfather havasında... Muazzam oyunculuk.

Filmin yine dramatik olmayan ilk bölümünde koskoca Sir Bobby Charlton'ın kızlarla konuşamayan, utangaç yanına şahit oluyoruz. Çok çok iyi bir oyunculuk da bu sahnelerde geliyor.
Epik, bir o kadar dramatik bir film. BBC'nin The Damned United filminden sonra ikinci harikası. Bir üçüncü, hatta dördüncü, hatta beşinci-altıncı-yedinci İngiliz futbol tarihi filmi enfes olur.

Amerika Birleşik Devletleri... Fakir hayat sürenlerin en büyük hayali, umudu belki de. Filmde de öyle... Film demem haksızlık mı olur bilemedim. Bence çok gerçek. Sanki Guatemala'dan arkadaşım geldi, oturduk; bana göç hikayesini anlattı. O anlattı, ben dinledim. Kahramanlarımızı tanıdığımız bir giriş bölümü yok. Direkt gelişmeyle başlıyor. Aslında ben hikaye boyunca da kahramanlarımızı tanıdığımızı da düşünmüyorum. Bir içine kapanıklık, umutsuz bir umuda yolculuk söz konusu. Herkese güvenmenin, güvenmek zorunda olmanın verdiği çaresizlik söz konusu. Yarım kalan, cevapsız kalan sorular var. Ama diyorum ya; film olsaydı, bunların cevabını almak isterdim. Ama gerçek olduğu için, o soruların cevapsız kalması bana çok normal geldi. Cevaplarını hâla merak ediyorum. Bu sarsıcı göç hikayesi için, amatör oyunculara ve yönetmene teşekkür ediyorum.

İlk filmi izledikten kısa süre sonra, henüz hafızam tazeyken izledim. İlk filmde mizahi ya da absürt diyebileceğimiz oldukça eğlenceli sahneler özellikle hoşuma gitmişti. Bu filmde nispeten daha az absürt sahne var. Yer yer sıkıcı olmasına ben de inanamadım. Bu kadar nefis görsellik sunan bir filmin sıkıcı olabilmesi şaşırtıcı. Görselliği yine doyuruyor evet. Çok beğendiğim ilk filmin ardından böyle bir ikinci film beklentimin altında kaldı.

Beklentilerimin altında kaldı ama yine de kötü diyemem. Eğlenceli. Bir kere parti olayına tamamen ortak ediyor, kendimi Delta Psi partilerinde hissettim. Rekabet eğlenceli. Bebek sahibi olmak ve belli bir yaş sonrası evresi de hoş ve yormayan mesajlarla seyirciyle buluşuyor. Sevimli mi sevimli bir bebek de filme renk katıyor. İyi bir haftasonu çerezliği. Parti ortamını Project X ile beraber en başarılı yansıtan filmlerden. Ayrıca şu Amerikan evlerine hayran kalmamak da pek mümkün değil.

1 saat 18 dakikalık süresi filmi çok makul kılıyor. Buna bağlı olarak da hızlı bir akışa sahip. Ben çok tatmin olmadım, onu belirteyim. Bence gizem havada kaldı. Ya da basit kaldı diyelim. Kendini merak ettiren yapısına rağmen tatmin etmeyen bir sonuç. Filmin bitiş jeneriğinde çalan Bendik parçasıyla bas bas "İskandinav filmiyim" diye bağırmasıyla benden artı puan aldı.

Haftasonu sinema keyfim için izledim ama zorlamayla bitirdiğim, sana göre Fransız sanat, bana göre Fransız sevişme filmlerine benzeyen ve abartı değerlendirmelere sahip film. Ya aile çok uç noktada, ya da gelin. Tamam uçurum olur, kültür farkı olur; bizde de çok. Ama filmdeki bana sahte geldi. Sadece Ashley'in tavırları samimiydi. Karı-Koca birlikte görüldüğü tüm sahneler sevişme üzerine kurulu. Adamın kardeşi sanki abisini çok sevdiğinden kızgın gibi bir imaj çizse de; yine mide bulandıran bir hamlede bulundu. Aynı zamanda böyle bir aile yapısını anlamak güç. Sorsan aile bağları önemli ama doğacak bebek babasının bile umrunda değil. Vakit kaybı olarak değerlendirdim, tavsiye de etmiyorum.

7 Ekim 2014 Salı
Yazan: steven_stiffler
Kategori :

Tottenham 1 - 0 Southampton | EPL 7.Hafta

Southampton için halef-selef mücadelesiydi. Geçen sezon takımı çalıştıran ve başarılı olan Pochettino'nun yerine aynı koltukta Koeman oturuyor. Ben Koeman'ın İngiltere'de başarılı olamayacağını düşünüyordum ama lige çok iyi başlangıç yaptılar. Elindeki iyi kadroya da iyi takviyeler yaparak istediği takımı da kurdu. Başarısız olması için sebepleri ortadan kaldırdı. Ben dün iki takımın da istediklerini sahaya yansıtamadığını düşünüyorum. Tottenham biraz daha fazlasını ortaya koyarak kazandı. Ön liberoda yine Ryan Mason vardı. Mason ile 3 maçta da kaybetmedi Spurs ama ben Mason'ın Spurs'ün zayıf noktası olduğunu düşünüyorum. Adebayor gezici forvet görevini çok iyi yerine getirdi. Naughton'ın sakatlığı endişe vericiydi. Zaten Bertrand da hareketinin sertliğinin farkındaydı. Tottenham uzaktan kaleyi yoklayarak gol aradı. Önce Lamela ve Eriksen ile denedi. Üçüncü denemede Eriksen golü attı. Golden hemen sonra Chadli'nin karşı karşıya direğe nişanladığı topla ilk yarı 1-0 tamamlandı. İkinci yarıda Southampton biraz daha istekli görünse de net pozisyon bulmakta zorlandılar. Yine de 1 tanesi net, diğeri çok net iki pozisyon yakaladılar. Birinde Wanyama, Lloris'i geçemedi. Diğerinde Mane bomboş kaleye dokunamadı. Dün Graziano Pelle gününde değildi. Ben çok beğeniyorum Pelle'yi ama daha önce Parma'daki başarısız serüveninden dolayı Southampton'da da başarısız olabileceği ihtimali üzerinde duruyordum. En azından şimdilik iyi başladı ve milli takıma kadar yükseldi. Mane ise henüz lige alışma aşamasında. Yine de dün kaçırdığı pozisyonun bahanesi olamaz. Tottenham'ın sıradaki maçı Manchester City deplasmanı. Geçen sene olduğu gibi fark yemeseler bari...

Tottenham : Lloris; Naughton (32' Dier), Kaboul, Vertonghen, Rose; Capoue, Mason; Lamela (90' Kane), Eriksen (82' Dembele), Chadli; Adebayor.

Southampton : Forster; Clyne, Fonte, Alderweireld, Bertrand; Davis, Wanyama (76' Long), Schneiderlin; Tadic, Mane, Pelle.

Sarı Kartlar : Kaboul, Lamela, Tadic.

Gol : 40' Eriksen
6 Ekim 2014 Pazartesi
Yazan: steven_stiffler
Kategori : ,

Lazio 3 - 2 Sassuolo | Serie A 6.Hafta


Lazio'nun bugün kazanacağına pek güvenemiyordum. Palermo maçındaki futbolu beni bir nebze etkilese de, Sassuolo daha ciddi bir rakip. Lige yine geçen sezonki acemilikleriyle berbat başladılar ama Sassuolo'nun çok iyi bir kadrosu var ve toparlanmak zorundalar. Bunun ilk adımını Lazio karşısında atabilirler diyordum, olmadı. Lazio yine oyuna hakim olarak kazanmasını bildi. Sassuolo'nun çok potansiyelli bir ileri üçlüsü var ama beklenen uyum içerisinde değiller. Bazen Berardi, bazen Zaza parlıyor. Sansone'yi henüz çok etkili göremedik. Bu isimlerinin yedeğinde Floccari ve Floro Flores bulunması da ne kadar iyi bir kadro derinlikleri olduğunu gösteriyor. Onazi bugün iyiydi, asist de yaptı. Djordjevic, Lazio taraftarlarına heyecan veren golcü olmaya devam ediyor. Bugün yine golünü attı. Candreva mükemmel oyunun gol ve asistle süsledi. Golde top önüne düşüyor ama o soğukkanlılık ve bitiriş mükemmel. Antonio Candreva'nın askerleriyiz! Kaptan Stefano Mauri de ben izlemeye doyamadan futbolu bırakanlardan olacak. Şimdilik keyfini çıkarmaya çalışıyorum. Bugün sol ayakla yine müthiş vurdu. İki kalecinin de gününde olmadığını söylemek doğru olur. Consigli çok saçma goller yedi. Zira Marchetti'nin ilk golde koltuk altından topu kaçırması da bir o kadar saçmaydı. Berardi'nin çabası Sassuolo'ya puan getirmedi. Lazio'da Lorik Cana kırmızı kartla oyundan atıldı. Yaklaşık 45 dakika 10 kişi oynamalarına rağmen skoru korumayı başardılar. Sassuolo'da da son yarım saatte Peluso kırmızı kart nedeniyle takımını 10 kişi bıraktı. Cana'yı bir daha banko 11 olarak izlemesek bari... Gilberto Silva 30'undan sonra önliberodan stopere ülkesinde devşirildi. Cana ise 30 bile olmadan ağırlaştı ve stopere devşirildi. Ben hâla Igli Tare'nin torpiliyle takımda yer bulduğunu düşünüyorum. Lazio genel olarak golcü bir kimliğe bürünecek gibi. Fikstürün de payı var bence ama Pioli böyle bir düzen istiyor gibi gözüküyor. Sırada Floransa'da Fiorentina maçı var. Nispeten iki rahat maçtan sonra çok zor bir deplasman.

Lazio : Marchetti; Cavanda, De Vrij, Cana, Braafheid; Onazi, Parolo; Candreva (77' Felipe Anderson), Mauri (52' Ciani), Lulic; Djordjevic (85' Klose).

Sassuolo : Consigli; Gazzola, Antei, Cannavaro, Peluso; Biondini (51' Missiroli), Magnanelli, Taider (64' Longhi); Berardi, Sansone (69' Floro Flores), Zaza.

Sarı Kartlar : Onazi, Peluso, Cana, Cannavaro, Marchetti.

Kırmızı Kartlar : 49' Cana, 61' Peluso.

Goller : 9' Mauri, 25' Djordjevic, 26' ve 50' (p) Berardi, 35' Candreva.
5 Ekim 2014 Pazar
Yazan: steven_stiffler
Kategori : ,

Tottenham 1 - 1 Beşiktaş


Dün gecenin keyifli maçlarındandı. Tottenham ile Beşiktaş eşleşmesini zaten merakla bekliyordum. Normal şartlarda Tottenham'ın rotasyonuyla bile bir Türk takımını rahatlıkla yenebileceğini düşünürüm. Pochettino ile yaşanan geçiş süreci Beşiktaş için çok önemli avantajdı. Kura şanssızlığı olarak gördükleri bu eşleşmede belki de White Hart Lane'de 1 puan alacağını hesap etmiyordu Beşiktaş. Eminim alınan 1 puandan çok, oynanan oyun güven vermiştir. Ben tahmin ediyordum beraberlik çıkacağını ama Beşiktaş'ın bu denli derli toplu ve etkili oynayacağını düşünmüyordum.

Pochettino'yu geçen sezon takip edemediğim için bilmiyorum ama Southampton'la gerçekten harikalar yaratmış. Bu sezon da Tottenham'a gelirken muhtemelen elindeki yüksek bütçe ile çok kaliteli bir takım kuracağı düşünülüyordu. Ancak ben Pochettino'nun transfer konusunda sınıfta kaldığını düşünüyorum. Dün rotasyon kadrosu çıktı, iyi güzel. Fazio, Davies, Bentaleb, Paulinho oynamalıydı. Ama Stambouli için hâla negatif düşünüyorum. Montpellier'de ben de beğenirdim, orada önemli oyuncuydu. Fakat Premier Lig'de, hem de Tottenham'da ne kadar gerekliydi anlayamıyorum. Sandro'dan fazlası yok. Paulinho, Dembele gibi oyuncularla kıyaslanamaz bile. Mesela Fazio gerekliydi, taş gibi stoper. Dün de çok iyi oynadı. Hem topu oyuna sokmada, hem savunmadaki müdahalelerinde başarılıydı. Stambouli ise dün yine bir şey yapmadı. Tıpkı Soldado gibi... Soldado, Tottenham'a transfer olduğunda doğru isimdi bence. Ama ne olduysa izleyemediğim dönemde formdan düşenlerden olmuş. Bana hep yüz olarak Semih Şentürk'ü anımsatmıştır. Kariyer olarak da Semih Şentürk ayarında gidiyor. Çok önemli bir golcüyken etkisiz bir oyuncuya dönüşmüş. Dün bir pozisyon yarattı. Müthiş top sürdü ve pozisyonu yarattı. Bunun haricinde sahada yoktu ve çıkarken de yüzündeki ifade mental olarak zor bir dönemde olduğunu gösteriyordu. Beşiktaş maça az kalsın golle başlayacaktı. Eğer o gol olsaydı maçın gideceği noktayı çok merak ediyorum, şahsen o şekilde sonuçlanmasını izlemek isterdim. Beşiktaş diriydi, yerleşimde ve paylaşımda başarılıydı. Olcay Şahan kendini çok geliştirdi, ben her zaman beğenirim. Ama onun da eksik yanı çok bariz ve kapasitesi de çok belli. Bazen birinci sınıf bir oyuncuyken, bazen vasat bir Türk futbolcusu. Bazen Almanya altyapılıyken, bazen Alman altyapısından çok bağımsız. Dün kaçırdıkları becerinin yanı sıra şanssızlık da gösteriyordu gerçi. Vole vuruşu da harikaydı, yeteneği tartışılmaz ama kapasitesi de öyle.


Beşiktaş'ta Demba Ba fark yaratıyor. Hani uyumlu bir iki arkadaşı daha olsa Beşiktaş ligi de çok rahat götürür derim. Öyle bir fark yaratıyor. Ama o da, takım arkadaşları da farkında; tek yıldızları Ba. Belki ilerleyen aşamada Sosa da Ba'ya yardımını arttırabilir. Dün Sosa da fena değildi esasında. İkisinin en büyük avantajı yabancı bir hocayla çalışmaları. Böyle oyuncular Türk antrenörlerden çok verim alamıyor. Moussa Sow ilk geldiğinde nasıldı, şimdi nasıl ? Zira Meireles'i de örnek verebiliriz. Mustafa Pektemek de oyuna girdikten sonra çok etkili oldu. Beraberlik golü öncesinde oluşturulan baskının önemli isimlerindendir. Zaten beğenirim de, dün kısa sürede ekstra beğendim. Tottenham'da Paulinho'nun sağ kanatta başlaması inanılmazdı. Arkasında da tam olarak bir bek diyemeyeceğimiz Eric Dier var. Önünde sağ kanatla hiç alakası olmayan Paulinho. Pochettino ilginç işler yapıyor. Harry Kane ise günün en etkili oyuncusuydu. Bir forvetin, hatta Pivot olarak geliştirilebilecek bir forvetin nasıl forvet arkası oyuncusuna dönüştürüldüğünü izliyoruz. Mükemmel işler yapıyor. Alıyor, veriyor, yaratıyor, atıyor, alan yaratıyor. 10 numara olarak değerlendiremeyiz ama iyi bir ikinci forvet, oyun diliyle Second Striker olduğunu görmek keyifli. Ha bence hâla forvette iş yapacak kapasitesi mevcut, hele ki Soldado'nun bu formsuzluğunda. Ben Tottenham'ın saatli bombasının Chiricheş olduğunu düşünüyorum. Herkes bu adamın top tekniğini övüyor ama bence Stambouli gibi Tottenham seviyesinin altında bir oyuncu. Townsend için ise çok üzülüyorum. Mükemmel bir kariyere sahip olabilecekken, yaşadığı sakatlığın etkisinden hala kurtulamamış gözüküyor. Pochettino'nun oluşturmaya çalıştığı pas takımına rağmen Beşiktaş dün daha fazla pas yaptı. Tottenham 339 pasta 301 isabet yakalarken, Beşiktaş 361 pasta 319 isabetle oynadı.

Beşiktaş ve Tottenham grupta 2.maç sonunda puanını 2 yaparken; Asteras Tripolis 4 puanla grupta zirvede yer alıyor. Beşiktaş bence Partizan'ı yenebilir ve ilk 3 maç sonunda avantajlı bir konuma gelebilir. 6 maç sonunda ise kesinlikle gruptan çıkacaktır.

Tottenham : Lloris; Dier, Chiricheş, Fazio, Davies; Bentaleb, Stambouli (65' Dembele); Paulinho (60' Lennon), Townsend, Kane; Soldado (79' Adebayor).

Beşiktaş : Tolga; Serdar, Sivok, Franco, Ramon; Veli (65' Oğuzhan); Töre (82' Kerim), Hutchinson, Sosa, Olcay (72' Pektemek); Ba.

Sarı Kartlar : Ba, Davies, Bentaleb, Fazio, Chiricheş.

Goller : 27' Kane, 89' Ba (Penaltıdan)
3 Ekim 2014 Cuma
Yazan: steven_stiffler
Kategori : ,

Manchester City 1 - 1 Roma | E Grubu


Türkiye Ligi o kadar baydı ki, şu ortalama maçı izlerken bile "oyyyşşş" çektim. Ortalama dediğim de Şampiyonlar Ligi yalnız, beklentilerim ne kadar büyük hesap edin. Ama futbol böyle bir şey. En azından biz sevmeye başladığımız zaman böyleydi. Zevk vermesi gerekir. Yurt içinde bize stresten başka bir şey vermiyor. Paris Saint Germain - Barcelona maçı da çok iyi olmuş, kesin ben izlemedim diyedir. Barça beni heyecanlandırmıyor, o yüzden Manchester City - Roma maçını tercih ettim. Pişman da değilim, ortalama diye yazıya başlasam da oldukça keyifli maçtı. Dünkü program iyiydi de, bugün Atletico Madrid-Juventus hariç program kötü.

Maçtan önce Manchester City ve Roma resmi Twitter hesaplarının tatlı atışması oldukça güzeldi. Nitekim; Manchester City, Francesco Totti'nin İngiltere'de golü olmadığını yazmıştı. Roma ise buna "Her şeyin bir ilki vardır" diyerek cevap verdi. İki takımın da hocalarına hayranım. Özellikle Rudi Garcia, Roma için yıllar sonra şampiyonluk getirecek teknik adam olabilir. Pellegrini'nin elde çok büyük imkanlarla şampiyonluk kazanması elbette normal. Ama bu kadar yıldız oyuncuyla baş edebilmesi de ayrı bir otorite ister. Zaten Pellegrini'nin saha kenarındaki duruşunda tam bir "sizin yaşınız kadar futbol oynadım" havası var. Şilili hoca için, Manchester City'nin Şampiyonlar Ligi'nde de başarı kazanması büyük bir adım olacaktır. Şimdilik ilk 2 maçta bu görüntüyü veremedi City. Dün maça hızlı başlayan ekipti. Maicon'un çekmesini fırsat bilen Agüero penaltıyı kazandırdı ve golü de attı. Bu penaltı çok uzak değil, 1 hafta önce Gökhan Gönül'e yapılan ve çok eleştirilen penaltıyı hatırlattı. Hani hep derler ya; "Avrupa'da bunları çalmazlar" diye, demek ki en büyük organizasyonda bile bu pozisyon penaltıymış. Maicon yedikleri goldeki hatasını hemen sonra telafi etme şansını direğe nişanlayarak kaçırdı. Francesco Totti attığı golle hem İngiltere'de ilk golünü attı, hem de 38 yaş ile Şampiyonlar Ligi'nde gol atan en yaşlı oyuncu unvanını Giggs'in elinden aldı. Manchester City resmi Twitter hesabının şom ağızlılığı da gecenin küçük detaylarından oldu. Bu golden sonra Manchester City'nin verilmeyen bir penaltısı var. Manolas'ın elinden seken topu hakemler görmedi. İkinci yarıda James Milner oyuna dahil oldu ve Manchester City adına oyuna hareketlilik getirdi. Ben çok beğenirim Milner'ı, takım yıldızlar topluluğu olmasa en büyük yıldızlarından birisi olurdu. Zaten ikinci yarıda Silva ve Milner çok etkiliydi. Özellikle David Silva bir ara maçı tek başına alacak diye düşündüm. Fernandinho-Lampard ikilisinin getirdiği nefis pozisyonu da Brezilyalı değerlendiremedi. Roma'da da Pjanic çok etkiliydi. Gervinho da zaman zaman etkili oldu. Roma da zaman zaman gole yaklaştı. Manchester City son bölümlerde Jovetic'in de oyuna girmesiyle etkinliğini arttırsa da; Jovetic iki önemli pozisyonda uzaktan etkisiz iki şut vurdu. Sevdiğim iki hocanın karşılaşmasının ilk ayağı berabere bitti. Manchester City bu grupta üçüncü olursa, Beşiktaş da Uefa Avrupa Ligi'nde tur atlarsa; kesin ikisi eşleşir.

Manchester City : Hart; Zabaleta, Kompany, Demichelis, Clichy; Navas (46' Milner), Fernandinho, Toure, Silva; Agüero (84' Jovetic), Dzeko (57' Lampard).

Roma : Skorupski; Maicon (89' Torosidis), Manolas, Yanga Mbiwa, Cole; Pjanic, Keita, Nainggolan; Gervinho, Florenzi (83' Holebas), Totti (72' Iturbe).

Sarı Kartlar : Maicon, Zabaleta, Nainggolan.

Goller : 4' Agüero (Penaltı), 23' Totti
1 Ekim 2014 Çarşamba
Yazan: steven_stiffler
Kategori :

Tozlu Sayfalar

Öne Çıkan Yayın

Verona ile Kasıp Kavurduk - FM 2017

Çoluk çocuk sahibi olacak yaşa geldim ama hala Football Manager geleneğini sürdürmekten büyük keyif alıyorum. Benim için bu geleneklerden...

Takip Ettiklerim

Kategoriler

Yazar Kafe

Translator

- Copyright © Serkan Özerik -