Yazan : steven_stiffler 1 Temmuz 2011 Cuma

Sizleri "Olur ya sizi göremem, şimdiden: İyi günler, iyi akşamlar ve iyi geceler" diyerek selamlayayım. Bolca boş beleş vaktimin olduğu Haziran ayında günde 2 film bile izlediğim oldu. Dolayısıyla yazmak epey vaktimi alacak. Maksat; gönüller bir olsun. Sonuçta hâla Lord Of The Rings serisi, Star Wars serisi, Fight Club, Pulp Fiction gibi kült filmleri izlememiş bir sinemaseverim. Gün gelecek, onları izlemem için de ilham gelecek. İnanıyorum.

Up (2009) - 7,5/10
Animasyon filmleri severim ama bayıla bayıla izlemem. Mesela herkesin sevdiği Ice Age hiç çekici gelmez bana. Megamind var en sevdiğim. Megamind'ı kendime yakın bulduğumdan galiba o da... Up filminin 8,3 gibi seksi diyebileceğimiz bir IMDB puan ortalaması var. Bu da insanı izlemeye itiyor tabi. Facebook'ta dolaşan Teoman-Mavi Kuş ile Küçük Kız şarkısı eşliğindeki videosu da oldukça popülerdi bir dönem. Zaten filmin ilk 10-15 dakikalık bölümü o klipteki sahnelerden oluşuyor ve enfes bir tat bırakıyor. Ancak devamında o sahnelerde aldığım tadı alamadım. Tabi bu kötü demek değil. Sadece ilk 10-15 dakikası 10/10 puanlıksa, devamı bu ortalamayı biraz düşürmüş. Film sevimli. Filmin ana karakterlerinden Topaç Russell da öyle... İzlediğim güzel animasyonlardan birisi. Dur bir Teoman açayım, canım çekti şimdi.

Shaun Of The Dead (2004) - 7/10
Bu filmin afişini pek çok yerde görmüştüm. Hiç ilgimi çekmemişti ne yalan söyleyeyim. Kolpa zombi filmlerinden birisidir diye düşünüyordum. Ancak birazdan yazacağım Paul filmini izledikten sonra Simon Pegg ve Nick Frost ikilisinin birlikte oynadığı diğer filmleri merak ettim. Shaun Of The Dead için okuduğum olumlu yorumların etkisiyle yüklendim Torrent'e. Öncelikle bu ikili komedi oyuncusu olsa da, film sırf komediden oluşan bir film değil. Komedi gibi başlıyor, komedi gibi bitiyor. Az biraz aile ilişkisi, az biraz sevgili ilişkisi, çok biraz da macera katılmış. Zombili filmlerden geçen aylarda Zombieland'i izleyip beğenmiştim. Zombieland'den daha eski bir film olan Shaun Of The Dead'ten de aynı tadı aldım. İyi vakit geçirmek izliyorsanız indirin izleyin. Winchester'ın önündeki mavi gözlü zenci zombi favori zombim. Ona iyi bakın, onu sevin.

The Truman Show (1998) - 10/10
Jim Carrey denince aklıma mal bir komedi oyuncusu gelmez. Aksine çok iyi bir drama oyuncusu gelir. En sevdiğim performansları da dram performanslıdır. Truman Show'un ne kadar popüler, ne kadar önemli bir yapım olduğunu elbette ki biliyorum. Daha önce televizyonda parça parça izleme fırsatım olmuştu, hiç bir zaman bitiremememiştim. Bir kere berberde tıraş olurken Show Tv'de yayınlanıyordu bak onu bile hatırlıyorum. Artık izledim ve daha önce izlemediğim için kendime sövdüm. Jim Carrey usta Truman Burbank karakteriyle oyunculuğun çok ötesine geçmiş. Güldüğüm yerler de oldu, çok üzüldüğüm yerler de... Kurgu, senaryo, oyunculuk, müzikler; hepsi müthiş. Çok etkilendim. Beni de bir kamerayla izliyor olabilir misiniz diye düşündüm. Evet manyağım. Paranoya yaptım. Ben yaptım, siz yapmayın. İleride çocuklarıma da izleteceğim bir film The Truman Show. Buna 10 puan vermeyeceğim de, neye 10 puan vereceğim sorarım size ?!

Paul (2011) - 7/10
Son dönemde çekilen en eğlenceli filmlerden biri. Uzay aleminin en fırlama uzaylısı Paul'ün dünyadaki yaşamını ve yıllarca sömürülmesini mizahi bir dille izliyorsunuz. Acayip yardıran sahneler ve replikler var. Keith Nash sahnesi filmde çok küçük bir detay olarak gözükse de, benim en çok güldüğüm sahne oldu. Uzaylının tipi E.T.'ye benziyor diye düşünmeyin. Spoiler : Filmde Spielberg'e E.T. fikrini Paul'ün verdiğine değinilen bir sahne var. Haa önemli bir bilgi olarak ekleyelim. Paul'ün seslendirmesini sevdiğimiz abimiz Seth Rogen yapıyor.

Undisputed III : Redemption (2010) - 8/10
Biz ki; Rocky Balboa filmleriyle büyümüş, yolda gördüğü sarışınları Ivan Drago zannedip dövmeye kalkan bir nesiliz. Dövüş filmleri benzer senaryolara sahip olsa da, çoğu erkeğin sevdiği filmlerdir. Serinin ilk 2 filmini izlemedim. Bunun konusunu da okuduğumda sıradan bir film olabileceğini düşündüm. Hapishane filmlerine olan sempatizanlığım halk arasında bilinir. Hem hapishane, hem dövüş, hem penaltı, hem gol mantığıyla izlemeye koyuldum. Pek çok dövüş filmi gibi araya ufak tefek dövüş sahneleri pekiştirilip, sonra tüm film boyunca bir dövüş için hazırlanan baş karakterin büyük dövüşle final sahnesini yaptığı bir film değil. Tekmeye, kana, kafaya, yumruğa doyuyorsunuz. Baştan sona dövüş var. Her ülkenin dövüşçüsünün farklı bir aksanla İngilizce konuşması güzel bir detay. Hapishane filmlerindeki en reyiz karakter Celda 211'deki Malamadre'dir benim için. Artık Malamadre'den sonra Yuri Boyka gelir. İzleyin, izletin. Gece geç saatte izleyin ki; dışarı çıkıp adam dövesiniz geldiğinde dövecek kimseyi bulamayın.

Carandiru (2003) - 8/10
Duyumlarıma göre Hector Babenco çok bilindik bir hocamızmış. Ancak daha önce herhangi bir filmini izlemediğim. Carandiru izlediğim ilk Babenco filmi. Yine etkileyici bir hapishane filmi. Diğer hapishane filmlerinden farkı, gerçek bir hikaye olması. 2 Ekim 1992'deki Carandiru Hapishanesindeki katliamı anlatıyor. Ve insanı etkileyen de bu zaten. Taş olsanız etkilenirsiniz şu filmden. Eşcinsellik konusu üzerinde çok durulmuş. Filmin en olumsuz yanı bu bence. Mahkumların hayatlarından kısa kısa kesitler sunması filmin süresini uzatan, ancak olmazsa olmaz bir detay. Can alıcı replikleri de var.

-Vicdanın bir ilacı, bir tedavisi var mıdır doktor ?
-Eğer olsaydı herkes isterdi.

Hapishane filmlerini sevenler mutlaka değerlendirmeli.

Limitless (2011) - 7,5/10
Bradley Cooper aldı başını gidiyor. Yılda kaç filmde oynuyor bilmiyorum ama Hangover ile açılan bir kısmeti olduğu gerçek. Dayım bu filmde boş beleş bir yazarı canlandırıyor. Bir ilacın etkisiyle şaha kalkan bu yazarın hikayesi anlatılıyor. "Filmin içine girmek" deyimi vardır ya; bu film başlar başlamaz o oldu işte. Filmin içinde buluverdim kendimi. Son bölümlerine kadar çok iyi ilerleyen bu film, sonlara doğru biraz sıkmaya başladı. Sonunu da oldu bittiye getirmişler. Güzel ve farklı bir konu, daha güzel bir sonla bitirilse; film çok daha değerli olabilirdi.

Just Go With It (2011) - 7/10
Klasik bir Romantik Komedi konusu var. Ancak Adam Sandler izleyenleri eğlendirmesini bilen bir insan olarak, yine görevini yapmış. Çok güldüren sahneler var. Hindistan Cevizi sahnesi aklıma ilk gelen sahne. Son günlerin taş ablalarından Brooklyn Decker'ı da filmde görüyorsunuz. Bir de Nicole Kidman'ın küçük bir rolü var. Filmin sonunu tahmin etme kaygısı taşımadan izleyeceksiniz, izleyin. Eğleneceksiniz. Yok "Bu ne sıradan film lan böyle?" diyecekseniz hiç indirmeyin bile.

The Machinist (2004) - 7,5/10
Christian Bale'in oyunculuğu genelde beğenilir. Ancak Machinist'teki oyunculuğu çok övülüyordu. İzlediğimde hak verdim. Filmi almış götürmüş. The Machinist'i Fight Club ve Memento'yla kıyaslayanlar olmuş. İki filmi de izlemediğim için alakalı bir yorum yapamıyorum. Ama bana çok özgün bir konu ve anlatım geldi. Ayrıntılara çok dikkat edilmiş. Filmi izlemeyip izlemeyi düşünenlere bir tüyo vereyim; Trevor ve Ivan'ın herşeyine dikkat edin. Ayrıntılara ne kadar özen gösterildiğini göreceksiniz. Filmin gri bir renk tonuna sahip olması, izleyici de içine çekmesiyle içinizi karartabilir. Garip hislerle izledim işte ne bileyim? 10 üzerinden 7,5 puan çalışır.

Into The Wild (2007) - 8/10
Bu kadar övülen bir filmi izlemek için; tüm dikkatimi filme verebileceğim doğru zamanı bekliyordum. 2,5 saat boru değil. 2,5 saat boyunca Chris McCandless'ın 2 senelik seyahatinde her yere onunla gitmiş gibi oldum. Filmi izleyenlerin doğaya karşı bir sempatizanlığı, doğaya açılma hevesi oluyor. Ben de tam tersi oldu. İnsanın evi gibisi yok. Filmin sonunda boğazım düğümlendi. Mideme sert bir yumruk yemiş gibi oldum. Gerçek bir hikaye olması çok etkiledi yine beni. Çok duygusal adamım lan galiba. Müzikleri de mükemmel. Eddie Veder yapmış yapacağını yine. Şarkılarının hepsini edindim.

Insidious (2010) - 7/10
Beklentilerimin çok üzerine çıkan bir korku filmi oldu. İblisin komik bir tipi olduğunu, bire bir de kendisine karşı oldukça cesaretli olabileceğimizi kabul ediyorum. Ancak film klişelerden uzak, farklı bir korku filmi. İblisin tipini görene kadar oldukça gerildim. Tipi gördükten sonra daha rahat izledim. Yine de korku türünde birbirinin kopyası filmler çekildiğini düşünürsek, Insidious'un farklı bir teması olması filmi izlenebilir kılıyor. The Skeleton Key'imsi sonu da fena değil.

Brestskaya Krepost (2010) - 7,5/10
Destanlarla dolu bir tarihimiz var, şöyle bir filmimiz yok. Belki de Türk askerinin o şekilde aciz durumda kaldığını göstermemek içindir. Ruslar başarılı bir film yapmışlar. Kısa bir süre karakterleri tanıyorsunuz. Sonra pat diye savaşa giriyorsunuz. Savaşın başlama sahnesi oldukça dramatik. Filmin başrolündeki çocuk karakter kız arkadaşıyla balık avlamaktayken, romantik dakikalar geçirmek üzereyken başlıyor bombalar düşmeye. Etkileyici sahneleri olduğu kadar abartı sahneleri de var. Oyunculuklar da başarılı. Yine gerçek bir hikayeyi anlattığını not düşeceğim. Gerçek hayat hikayelerini izliyorum galiba hep.

Byosoku 5 Senchimetoru (2007) - 5,5/10
İzlemesem de olurmuş. Övülen bir animeydi. 1 saatlik süresi de cazip geldi. Detayları çok iyi çizmişler, markalara dikkat! Çizimler genel olarak iyi olsa da konuda kopukluklar vardı. 3 bölümden oluşuyor. 2. bölümünü beğendim. 1 ve 3 vasattı.

Fired Up (2009) - 6/10
Çok değişik bir film olmasa da, iyi vakit geçirtecek türden. Meme görme umuduyla izleyecek olan ergenler de görecekleri bir kaç çift memeyle hedeflerine ulaşabilirler. Ama genel olarak diğer gençlik filmleri gibi abartı sahneleri yok. Eğlendiren filme 6 puan veririm aga.

El Laberinto Del Fauno (2006) - 8/10
Filmin adı ve afişi fantastik yanının daha ağır bastığını düşündürüyor. Ancak öyle değil... Atmosferi karanlık ve kasvetli olmasına rağmen oldukça etkileyici ve başarılı. Zaten filmi bu kadar güzel kılanın muhteşem atmosferi olduğunu düşünüyorum. Ofelia'nın kafasında kurduğu dünyanın hayal mi gerçek mi olduğunu sonuna kadar ayırt edemeyebilirsiniz. Müzikleri müthiş. Filmi güzel kılan ve tamamlayıcı detaylar. Bakılamayacak sahneler var, insanı geren sahneler var. Çocuk filmi gibi göründüğü aldatmasın, çocuklarınızla da izlemeye kalkmayın. Yüzbaşı Vidal rolündeki Sergi Lopez; sinema tarihinin bana göre 'en iyi kötü adam' performanslarından birisini sergilemiş. Gerçekler etrafını sardığında, hayal gücüne sığınan Ofelia'nın hikayesini izlemelisiniz.

Bkz. Ne İzledim? #1
Bkz. Ne İzledim? #2
Bkz. Ne İzledim? #3
Bkz. Ne İzledim? #4
Bkz. Ne İzledim? #5
Bkz. Ne İzledim? #6

Tozlu Sayfalar

Öne Çıkan Yayın

Verona ile Kasıp Kavurduk - FM 2017

Çoluk çocuk sahibi olacak yaşa geldim ama hala Football Manager geleneğini sürdürmekten büyük keyif alıyorum. Benim için bu geleneklerden...

Takip Ettiklerim

Kategoriler

Yazar Kafe

Translator

- Copyright © Serkan Özerik -