26 dakika önce
- Anasayfaya Dön »
- Sinema »
- Ne İzledim? #10
Yazan : steven_stiffler
12 Ekim 2011 Çarşamba
Blog işlerini aksatıyor olsam da, film izleme işini aksatmıyorum panpalar. Çok film izleyen bir vatandaş olarak; hâla Top250'de izlemediğim pek çok film olmasını bazen garipsesem de, Top250 listesine baktığımda normal görüyorum. Hiç izlemeyeceğim, hiç ilgimi çekmeyen onlarca film var o listede. Yine süresinden dolayı göze alamadığım seriler var. Lord Of The Rings bunlardan biri mesela... Hâla ilk filmden sonrasını getirmedim. Ama inanıyorum, bir gün "Top 250'deki tüm filmleri izledim ehehehe" diye hava atabileceğim. Gerçi Harddisklerim doluyor,taşıyor. İndirdiğim filmi silmeye kıyamıyorum. Herkesin çok övdüğü, benim hiç beğenmediğim The Fall'u bile silmeye kıyamadım. Neyse, her ay olduğu gibi Eylül Ayı'nda izlediğim filmlerle de yine kendi çöplüğümdeyim.
Jim Carrey gibi sevdiğim bir abiyi böyle yaşlanmış görmek istemezdim. Ancak filmi de kaçırmak istemedim. Yavuklu adayımla gittiğim, çıktıktan sonra "ilk filmimiz ehehehehe" diye mutluluk saçtığımız; fakat aynı zamanda da son filmimiz oldu Mr. Popper's Penguins. Zaten bu özellikler dışında çok değerlendirme yazısı yazılacak bir film değil. Vakit geçirmelik bir aile filmi... İşte biz de hanımefendiyle gittik; "Bakın nasıl da aileyiz" mesajı verdik. Sonra götümüzde patlamış olsa da, ne bileyim gülerek hatırlıyorum ben bu filmi. Kaptan, kokuşuk, beyinsiz falan...
Kült filmleri beğenmeme kıllığıma devam ediyorum. Ya tamam beğenmemek demeyelim de, beklediğim gibi bulmadım diyeyim. Yoksa kaliteli film olduğu her halinden belli... Özellikle Roberto Benigni'den. Zaten Nazi filmlerini çok severim, her zaman beni sürükleyen ve aklımda kalan filmlerdir. La Vita e Bella'nın da bu konuda önde gelen yapımlardan biri olduğunu biliyorum. Ancak izlemek için anca ilham alabildim. Güzeldi, iyiydi, hoştu da bir The Boy in the Striped Pyjamas etkisi bırakmadı bende. Roberto Benigni'nin muhteşem performansı olmasa, bu film bu kadar konuşulur muydu emin değilim. Filmin ilk yarısında, yani Roberto Benigni'nin "hayat dolu bir adamı" oynadığı bölümlerde yer yer sıkıldım. Drama ağırlık veren ikinci yarısını ise oldukça beğendim. Dram adamıyım ben ya, duygu doluyum.
Sinemada pek korku filmlerine gitme huyum olmasa da, bir hatun arkadaşın ısrarıyla girdim Fright Night'a. 1985 yapımı filmin uyarlaması. 1985 yapımını izlemedim. Ancak 2011 yapımında Colin Farrell'ın vampirliğe çok yakıştığını düşünüyorum. Tipik bir "yeni taşınan komşudan şüphelenme" filmi aslında... Görsellik olarak diğer vampir filmlerine oranla bir adım önde olduğunu söyleyebilirim. İzlerken sıkılmadım, klişe sona şaşırmadım. 3D izlemedim, 3D'si belki daha güzeldir.
Filmin çok sıcak bir anlatımı, çok sevdiğim bir atmosferi var.
Oyuncu kadrosu çok iyi. 86 yılında bu filmde küçük bir rolde oynayan
John Cusack bugün önemli bir aktör. Kiefer Sutherland, Jerry O'Connell
ise film ve dizilerden illa ki görmüş olduğumuz isimler. Filmi
sürükleyen iki çocuk oyuncudan birisi olan River Phoenix'in henüz 23
yaşında hayatını kaybetmesi kötü. Diğer isim ise; Corey Feldman. Teddy
rolünde harikalar yaratmış. Tren sahnesi çok heyecanlandıran bir
sahneydi. Hani biliyorsunuz belki o sahnede ne olacağını ama
heyecanlanıyorsunuz işte... Ceset peşinde gitmek belki çok saçma birşey.
Ancak; filmin verdiği mesaj da bu zaten. Çocukluk arkadaşlarıyla
yapılan herşey güzeldir, herşey akılda kalır. İzlerken bir an bile
sıkılmadığım gibi, favori filmler listeme de ekledim. Zaten IMDB
Top250'de de varmış. 8/10 puan alır.
"Sonradan edindiğim arkadaşlar,12 yaşındaki arkadaşlarım gibi olmadı
hiç. Hep böyle olmaz mı zaten?"
Eski günlerden birşeyler bulmak, o havayı tekrar solumak için;
izleyiniz.
Mr. Simon tecrübeli, idealist ve başarılı bir öğretmendir. Bir nevi
Kemal hocadır. Öğrencileri ise; birbirine saygısı olmayan, güzel/çirkin
ayrımı yapan çocuklardır. Mr. Simon bu çocuklardan Andy ve herkes
tarafından ezilen Big G'yi birbiriyle yakınlaştırır. Öğrencilerden
birinin ceza almasına sebep olan Mr.Simon; aynı öğrencisi tarafından
atılan bir iftirayla kariyerini tehlikeye sokmuştur. Film bundan
ibaret... Tolerans, hoşgörü, ezme ve ezilme üzerine sosyal mesajlar
içeren bir yapım. İzlerken sıkılmadım ama umduğumu da bulamadım. 6,5/10 eder.
Yorum Gönder