Yazan : steven_stiffler 12 Ekim 2011 Çarşamba

Blog işlerini aksatıyor olsam da, film izleme işini aksatmıyorum panpalar. Çok film izleyen bir vatandaş olarak; hâla Top250'de izlemediğim pek çok film olmasını bazen garipsesem de, Top250 listesine baktığımda normal görüyorum. Hiç izlemeyeceğim, hiç ilgimi çekmeyen onlarca film var o listede. Yine süresinden dolayı göze alamadığım seriler var. Lord Of The Rings bunlardan biri mesela... Hâla ilk filmden sonrasını getirmedim. Ama inanıyorum, bir gün "Top 250'deki tüm filmleri izledim ehehehe" diye hava atabileceğim. Gerçi Harddisklerim doluyor,taşıyor. İndirdiğim filmi silmeye kıyamıyorum. Herkesin çok övdüğü, benim hiç beğenmediğim The Fall'u bile silmeye kıyamadım. Neyse, her ay olduğu gibi Eylül Ayı'nda izlediğim filmlerle de yine kendi çöplüğümdeyim.

Jim Carrey gibi sevdiğim bir abiyi böyle yaşlanmış görmek istemezdim. Ancak filmi de kaçırmak istemedim. Yavuklu adayımla gittiğim, çıktıktan sonra "ilk filmimiz ehehehehe" diye mutluluk saçtığımız; fakat aynı zamanda da son filmimiz oldu Mr. Popper's Penguins. Zaten bu özellikler dışında çok değerlendirme yazısı yazılacak bir film değil. Vakit geçirmelik bir aile filmi... İşte biz de hanımefendiyle gittik; "Bakın nasıl da aileyiz" mesajı verdik. Sonra götümüzde patlamış olsa da, ne bileyim gülerek hatırlıyorum ben bu filmi. Kaptan, kokuşuk, beyinsiz falan...

Kült filmleri beğenmeme kıllığıma devam ediyorum. Ya tamam beğenmemek demeyelim de, beklediğim gibi bulmadım diyeyim. Yoksa kaliteli film olduğu her halinden belli... Özellikle Roberto Benigni'den. Zaten Nazi filmlerini çok severim, her zaman beni sürükleyen ve aklımda kalan filmlerdir. La Vita e Bella'nın da bu konuda önde gelen yapımlardan biri olduğunu biliyorum. Ancak izlemek için anca ilham alabildim. Güzeldi, iyiydi, hoştu da bir The Boy in the Striped Pyjamas etkisi bırakmadı bende. Roberto Benigni'nin muhteşem performansı olmasa, bu film bu kadar konuşulur muydu emin değilim. Filmin ilk yarısında, yani Roberto Benigni'nin "hayat dolu bir adamı" oynadığı bölümlerde yer yer sıkıldım. Drama ağırlık veren ikinci yarısını ise oldukça beğendim. Dram adamıyım ben ya, duygu doluyum.

Sinemada pek korku filmlerine gitme huyum olmasa da, bir hatun arkadaşın ısrarıyla girdim Fright Night'a. 1985 yapımı filmin uyarlaması. 1985 yapımını izlemedim. Ancak 2011 yapımında Colin Farrell'ın vampirliğe çok yakıştığını düşünüyorum. Tipik bir "yeni taşınan komşudan şüphelenme" filmi aslında... Görsellik olarak diğer vampir filmlerine oranla bir adım önde olduğunu söyleyebilirim. İzlerken sıkılmadım, klişe sona şaşırmadım. 3D izlemedim, 3D'si belki daha güzeldir.

Filmin çok sıcak bir anlatımı, çok sevdiğim bir atmosferi var. Oyuncu kadrosu çok iyi. 86 yılında bu filmde küçük bir rolde oynayan John Cusack bugün önemli bir aktör. Kiefer Sutherland, Jerry O'Connell ise film ve dizilerden illa ki görmüş olduğumuz isimler. Filmi sürükleyen iki çocuk oyuncudan birisi olan River Phoenix'in henüz 23 yaşında hayatını kaybetmesi kötü. Diğer isim ise; Corey Feldman. Teddy rolünde harikalar yaratmış. Tren sahnesi çok heyecanlandıran bir sahneydi. Hani biliyorsunuz belki o sahnede ne olacağını ama heyecanlanıyorsunuz işte... Ceset peşinde gitmek belki çok saçma birşey. Ancak; filmin verdiği mesaj da bu zaten. Çocukluk arkadaşlarıyla yapılan herşey güzeldir, herşey akılda kalır. İzlerken bir an bile sıkılmadığım gibi, favori filmler listeme de ekledim. Zaten IMDB Top250'de de varmış. 8/10 puan alır.

"Sonradan edindiğim arkadaşlar,12 yaşındaki arkadaşlarım gibi olmadı hiç. Hep böyle olmaz mı zaten?" Eski günlerden birşeyler bulmak, o havayı tekrar solumak için; izleyiniz.

Mr. Simon tecrübeli, idealist ve başarılı bir öğretmendir. Bir nevi Kemal hocadır. Öğrencileri ise; birbirine saygısı olmayan, güzel/çirkin ayrımı yapan çocuklardır. Mr. Simon bu çocuklardan Andy ve herkes tarafından ezilen Big G'yi birbiriyle yakınlaştırır. Öğrencilerden birinin ceza almasına sebep olan Mr.Simon; aynı öğrencisi tarafından atılan bir iftirayla kariyerini tehlikeye sokmuştur. Film bundan ibaret... Tolerans, hoşgörü, ezme ve ezilme üzerine sosyal mesajlar içeren bir yapım. İzlerken sıkılmadım ama umduğumu da bulamadım. 6,5/10 eder.

Tozlu Sayfalar

Öne Çıkan Yayın

Verona ile Kasıp Kavurduk - FM 2017

Çoluk çocuk sahibi olacak yaşa geldim ama hala Football Manager geleneğini sürdürmekten büyük keyif alıyorum. Benim için bu geleneklerden...

Takip Ettiklerim

Kategoriler

Yazar Kafe

Translator

- Copyright © Serkan Özerik -