Inter 4 - 1 Tottenham | Ölümüne...

Ne inanılmaz maçtı ama !? Tottenham elenmek için, Inter elemek için her şeyi yaptı. Inter'in ölümüne oynadığını söylemek yanlış olmaz. Sanki maçta erken gol yiyerek 1-0 geriye düşseler, 5 atmak için saldıracak gibiydiler. Müthiş maçtı, müthiş !

Andre Villas-Boas'ı eleştirmelik maçtı. Sezon başından beri yaptıkları ortada. Sezon başında verimli değildi, takımı istediği raddeye getirdikten sonra işler değişti. Her maç üzerine koydu. Inter gibi bir devi 3-0 yenmek de bunlardan biriydi. Ancak, gel gelelim rövanştaki seçimlere. Tamam rotasyon yapılır, as oyuncuları dinlendirirsin. Maç temposu da oldukça yoğun. Ama rakip Inter ise bunu daha dengeli yapmak zorundasın. Her zaman tek forvet oynayan Tottenham, kadroda 3. bir forveti yokken; Inter deplasmanına 3-0 gibi bir skor avantajıyla da çıkmışken; çift forvet başladı. Inter maça ilk dakikadan itibaren istekli başlayınca da gol de çok gecikmedi. Cassano'nun 20. dakikadaki kafa vuruşu usta işiydi. İlk yarının son bölümünde Adebayor'un kaçırdığı gol maçın kader anlarından biriydi. Ancak başta da söylediğim gibi... Inter ölümüne oynadığı için o gol olsa da, ikinci yarı 5-1 kazanmak için oynayacaktı. Adebayor'un gol vuruşlarındaki beceriksizliği ve sıfatındaki iticiliği ise son sürat devam etmekte...

İkinci yarı Inter cephesinde değişen bir şey yoktu. Saldırdılar, saldırdılar, saldırdılar... Palacio'nun golüyle umutlar tavan yaptı. Tottenham'da elenmek için her şeyi yapanlardan birisi de Gallas'tı. Önce kendi kalesine gol atıp skoru eşitledi. Sonra Cambiasso'ya çeyrek final asisti yaptı. Neyse ki Cambiasso değerlendiremedi. Cambiasso demişken; Palacio'ya attığı gol pası muazzamdı. Inter'in üçüncü golünden sonra tribün görüntüleri müthişti. Maçta elbette Tottenham'ın kazanmasını istiyordum. Ancak Inter'in inanmış takımı ve inanmış taraftarı için de üzüldüm. Adebayor'un uzatmada attığı gol Tottenham için derin bir nefes gibi gözükse de; Alvarez'in hızlı yanıtı yine zor anlar yaşattı. Andre Villas-Boas bir daha rotasyon yapmazsa, Tottenham finale yürür. Zira bu kadar kötü bir gecede, uzatmada kaçırdıkları goller ve girdikleri pozisyonlar küçümsenecek gibi değildi. Stramaccioni'yi ise ilk defa bu kadar takdir ettim.

Inter : Handanovic, Zanetti, Jonathan (107' Ranocchia), Juan, Chivu, Gargano, Cambiasso, Guarin (71' Alvarez), Kovacic (79' Benassi), Palacio, Cassano

Tottenham : Friedel, Walker, Gallas, Vertonghen, Naughton (104' Caulker), Dembele, Livermore (70' Lennon), Parker, Sigurdsson, Adebayor, Defoe (56' Holtby)

Sarı Kartlar : Livermore, Friedel, Walker, Juan, Adebayor

Goller : 20' Cassano, 52' Palacio, 75' Gallas (kendi kalesine), 96' Adebayor, 110' Alvarez
15 Mart 2013 Cuma
Yazan: steven_stiffler
Kategori : ,

Ne İzledim? #27

Yine geleneksel olarak hâl, hatır konularıyla giriş yapacağım. Geçtiğimiz Şubat ayı benim için oldukça yoğun bir ay olduğu gibi, duygu dolu anlar yaşadığım zamanlar da oldu. Kâh ağladım, kâh güldüm. İzlediğim filmlere baktığımda ruh halimin tamamını yansıttığını görüyorum. Mesela Kærlighed På Film ile darmadağan olurken, Seven Psychopaths ile gülmekten dağılmışlığım var. Angel-A ile hayal alemine dalmışlığım, Road To Guantanamo ile Amerika'ya sövmüşlüğüm var. People Like Us ile gözlerimin dolduğu, Take Shelter ile tüylerimin diken diken olduğu, Submarine ile hafif tebessümlü ânlar yaşadım.

14 Mart 2013 Perşembe
Yazan: steven_stiffler
Kategori :

Lazio 0 - 2 Fiorentina | Serie A 28.Hafta

Bu sezon da bir Lazio klasiğine dönüşecek mi diye merak ediyordum ama Petkovic bana umut veriyordu açıkçası. Ama yine olmuyor, yine olmayacak gibi... Lazio müthiş başladı, zirveye oynadı. Sonra yavaş yavaş vites düştü, hedef küçüldü. Şimdi o hedeften de sapıldı. Lazio bunu her sezon gelenek haline getirdi. Şampiyonlar Ligi hedeflemeye başlamışken, Avrupa Ligi potasından da düştüler bu hafta... Petkovic'in artık ligden çok Uefa Avrupa Ligi'ndeki mücadeleye önem verdiğini belirtmiştim. Ancak seneye de Avrupa arenasında olmak için en azından ligde ilk 5 içerisinde kalınmalı. Kupada da finale gelindi. Rakip Inter ya da Roma olacak. Avrupa Ligi için yine bir risk olacak yani...

Lazio bu sezon Fiorentina'ya karşı her iki maçta da gol atamadı. İkisinde de 2-0 mağlup oldu. Fiorentinalı Cuadrado'nun tek dilosu ben miyim merak ediyorum ? Adam çok iyi. Vargas'ın yaptığı çıkışı o da yapacak gibi gözüküyor ama Vargas'ın yapamadığı zirveye tırmanışı yapar mı bilmiyorum. Galibiyet golleri Jovetic ve Ljajic'ten. Ljajic'in frikik golü nefis. Ronaldo-Bale tarzı bir vuruş. Yeni moda da böyle frikik atmak... Fiorentina kalecisi Viviano'nun biraz şanslı da olsa, maçtaki başarısını es geçmek ayıp olur. Maçta Radu ve Dias'ın tartışması hoş olmadı. Radu takıma hırsıyla her zaman pozitif bir etki olmuştur. Fazla hırs bazen böyle tartışmaları da getiriyor elbet... Lazio bu mağlubiyetle haftalar sonra Avrupa kupaları çizgisinin dışına çıktı. Tek şansları iyi futbolları ve rakiplerle aradaki puan farkının uçurum olmaması.

Lazio : Marchetti, Pereirinha, Dias, Cana, Radu, Ledesma (69' Mauri), Ederson (46' Kozak), Gonzalez, Hernanes (57' Onazi), Lulic, Floccari

Fiorentina : Viviano, Tomovic, Savic, Rodriguez, Pasqual, Migliaccio, Pizarro, Valero (88' Sissoko), Ljajic (67' Llama), Cuadrado (86' Romulo), Jovetic

Sarı Kartlar : Hernanes, Dias, Gonzalez, Cana, Romulo

Goller : 20' Jovetic, 49' Ljajic
12 Mart 2013 Salı
Yazan: steven_stiffler
Kategori : ,

Fenerbahçe 4 - 1 Bursaspor | Umut yeniden...

Çok uzak değil, geçen sezondu. Her hafta umutlarımız bitti derken, ertesi hafta yeni bir umut ışığı beliriyordu. Bu sezon durum daha zor gözükse de; Fenerbahçe yine karakterini ortaya koydu ve sonuna kadar "Varım" dedi. Sezon başından beri görmek istediğimiz, zaman zaman küçük esintilerini görsek de asla tamamını göremediğimiz o umut ve inancı yeniden yaşıyoruz.

Hangi maçtan beri iyi oynuyoruz, düşündüm hatırlayamadım. Demek ki tahmin ettiğimden çok daha uzun süredir iyi futbol oynuyoruz. En azından sahaya karakter koyuyoruz. Fenerbahçe karakter takımıdır. Sahaya karakterini koyar, iş biter. Bunda en büyük pay şüphesiz Emre Belözoğlu'nun... Aykut Kocaman baştan beri sahaya yansıtmaya çalıştığı karakteri Emre olmadan yansıtamamıştı. Bunu hoca da kabul eder, takım da, taraftar da... Müthiş oynayıp da yenildiğimiz Beşiktaş maçı sonrası, Galatasaray'ın Gençlerbirliği'ne kaybettiği ekstra 3 puan Fenerbahçe'yi yeniden umutlandırmıştı. Taraftar bu sefer daha inançlıydı. Bursaspor karşısında yine 1-0 geride başlasak da, taraftarın bitmeyen inancı farkı getirdi. Futbolumuz da o kadar gelişti ve güzelleşti ki; takımda ve taraftarda "gol kesin gelecek" güdüsü var. Aykut Kocaman'ın teknik direktörlüğünü en beğendiğim yanı bu... Fenerbahçe'ye "karakter futbolu" oynatıyor. Bu sezon biraz geç oldu, inşallah sezon sonunda Elazığ, Sivas, Beşiktaş maçındaki kayıpları aramayız.

Hasan Ali'yi yeniden izlemek güzeldi. Çok iyi oynadı. Aykut Kocaman eldeki Stoch, Krasic gibi yıldızlardan bu sezon yararlanamıyor gibi gözükse de; Hasan Ali'yi Ziegler ile rotasyonlamak çok başarılı bir hamle oldu. Emre'nin tetikleyen golü devamında kaçan pozisyonları getirdi. Önce Kuyt, sonra Sow kaçırdı ama Bursaspor ikinci yarıda bu kadar şanslı olamadı. Neticesinde önce skor, sonra fark geldi. Hikmet Karaman bu sezon Fenerbahçe karşısına 3.kez çıktı ve yine kaybetti.

Bursaspor yöneticilerinin açıklamalarına istinaden; eğer Aziz Yıldırım o şekilde bir tepki verdiyse geç kalmış bir tepki olarak değerlendiririm. O tepkiyi Fırat Aydınus Caner'i atınca vermek gerekirdi. Mete Kalkavan golü vermediğinde vermek gerekirdi. Tepki haklı... Söz konusu Fenerbahçe olduğu için umudum var ama bir de öteki cepheden bakmak lazım. Giydiği formaya ne kadar kolay penaltı çalındığını gören Drogba ceza sahasına her girdiğinde kendini yere bırakır mı, bırakmaz mı ? Ayrıca 34.Hafta Fenerbahçe şampiyonluk iddiası taşırsa, Trabzonspor ile Galatasaray'ın kardeşliğine bir kez daha tanık olacağız. Sonra Fenerbahçe şikeci...

Yine de umut güzel şey...
11 Mart 2013 Pazartesi
Yazan: steven_stiffler
Kategori : ,

Liverpool 3 - 2 Tottenham | EPL 29.Hafta

Geçen haftaki Beşiktaş-Fenerbahçe derbisi tadında bir maç oldu. E sonuç da aynı... İkisinde de tuttuğum takım kaybederken, ikisinde de ev sahibi takım 3-2 galip geldi. Her an her şeyin olabileceği, karşılıklı düello şeklinde geçen bir mücadele sonucunda Liverpool kazandı.

Dünyada taraftarı olmanın en zor olduğu takımlardan biri de Liverpool... Mazide yaşıyorlar, çünkü günümüzde başarısızlar. Tamam bunlar kabullenebilir. Ancak yönetim başarısızlıkları kabullenemez. Dün baktım, sahadaki kadro kesinlikle Liverpool isminin büyüklüğüne yakışmıyor. Çok üst düzey bir çalıştırıcıları olacak ki; şu kadroyu ilk üçe sokabilsin. Şampiyonluk ihtimalleri yok, bence ilk 3 ihtimalleri de yok. Luis Suarez ve Gerardları var, o başka... Luis Suarez ile öne geçen kırmızılar, Jan Vertonghen'e engel olamadı. Vertonghen sezon başından bu yana 41 resmi maç oynayıp 7 gol atmış. Bir savunma oyuncusuna göre müthiş bir sayı. Gollerin biri milli takımda, diğer 6 gol Tottenham'da... Her iki golde de "savunma oyuncusunun ileri çıkıp gol araması" standardı dışında, bireysel marifet var. Downing'in golü ise net bir şekilde Lloris'in hatası. Zamansız bir çıkışın bedelini ağır ödedi Tottenham... Penaltı tartışmalı eyvallah... Ama Luis Suarez'in kendini yere bırakışları en az Burak Yılmaz kadar itici.

Tottenham, Gareth Bale'in gol atmadığı bir maçı kazandı. Süperstar maçı 2 asistle tamamladı. Tottenham için giden 3 puana değil de serinin bozulmasına üzüldüm. Ligde en son 9 Aralık'ta Everton'a kaybetmiş; o günden sonra oynadığı maçlarda yenilmemişti. Resmi maçlara baktığımızda ise; Avrupa maçları dahil sadece 27 Ocak'ta Leeds United'a 2-1 kaybetmişti. Tottenham'ın müthiş serisi bozuldu. Haftaya Fulham maçı yeni bir seri başlatır.
Yazan: steven_stiffler
Kategori : ,

Stuttgart 0 - 2 Lazio

Gecenin sonucundan en emin olduğum maçıydı. Lazio ile Stuttgart arasında kadro olarak tartışılır ama futbol olarak gözle görülür fark var. Stuttgart çok istikrarsız takım. Almanya'nın en güven vermeyen takımlarından bence. Lazio ise ligde kötü gidişatın ardından rotayı iyice Avrupa'ya çevirmişken bariz favori olarak çıktı maça...

Petkovic ideal onbirinde değişiklikler yaptı. Ciani, Pereirinha, Ederson, Kozak, Onazi ve Cana'ya yer verdi. Her maç iki kişilik koşan, tabiri yerindeyse orta sahada tüm pis işleri yapan Gonzalez ve Ledesma dinlendirildi. Deplasmanda tartışılabilecek bir tercih olabilir ama rakibin de sert bir rakip olmamasının bunda payı elbette var. Lazio ilk yarıda Ederson'un, ikinci yarıda da Onazi'nin golleriyle 2-0 kazandı ve çeyrek final kapısını araladı. Lazio bu futbolla devam ederse yarı finali de görecektir. Özellikle Onazi'nin golüne sevindim. Tekniği çok iyi ama fiziği bir ön libero için yetersiz.

Stuttgart : Ulreich, Sakai, Kvist (55' Harnik), Serdar, Boka, Traore, Gentner, Rudiger, Okazaki, Maxim (41' Hajnal), Macheda (90+3' Holzhauser)

Lazio : Marchetti, Pereirinha, Ciani, Cana, Radu, Onazi, Ederson (64' Ledesma), Candreva, Lulic, Hernanes (72' Gonzalez), Kozak (84' Floccari)

Sarı Kartlar : Hernanes, Ciani, Serdar, Harnik, Cana

Goller : 21' Ederson, 56' Onazi
Yazan: steven_stiffler
Kategori : ,

Viktoria Plzen 0 - 1 Fenerbahçe

Çok umrumda olan bir kupa değil ama hedeflerin içerisinde en güzeli gibi duruyor. Özellikle lig yarışında kaybettiğimiz avantajdan sonra en büyük tesellimiz Uefa Avrupa Ligi'nde başarı olur. Kupa çok zor ama hani olur da gelirse; rakibin şampiyonluğunu gölgede bırakır. 2008'i hatırlıyorum da; o sezon kombinem vardı. Şampiyonlar Ligi'nde çeyrek final görmüş, ligi kaybetmiştik. Ligi kaybederken bile takımı ayakta alkışlamış, Şampiyonlar Ligi sayesinde bir sezonu gururla geride bırakmıştık.

Hakkında fazla bilgi sahibi olmadığımız Çek futbolunun küçük bir stadının zemini ne kadar güzeldi değil mi ? Küçük statlarda maç izlemeyi severim. Viktoria Plzen'in stadı bana İngiltere alt lig takımlarının statlarını anımsattı. Seyir zevki olan bir maç olmasında stadın da payı var. Malumunuz orta sahada hem Emre, hem Meireles yok. E deplasmanda da olunca Selçuk-Topal ikilisiyle başlanması çok da eleştirilecek bir durum değildi. Mehmet Topuz'un da oynamasını çok istiyorum ama bu sezon Stoch ve Krasic ile birlikte hiç verim alamadığımız, mental durumu soru işareti olan bir oyuncu. Öte yandan Gökhan Gönül gerçeği var. Her maç çift ciğer, her maç aynı azimle oynuyor. Fenerbahçe'nin sezon sonunda alacağı olası başarıların en büyük mimarlarından birisi olacaktır. Başarı gelmezse de, kesinlikle sorumlulardan birisi olmamalıdır. Joseph Yobo dün topla çok sevişse de, maçın genelinde tecrübesinin katkısını verdi. Maçtan önce ve sonra Önder hocanın açıklamalarını dinledim. Yüzde yüzüne katıldığım açıklamalar yaptı. Fenerbahçe dün oynaması gereken akıllı futbolu oynadı. Fenerbahçe bu futbolla oynadığı sürece mutlaka gol atar. Dünkü sabrın sonu da selametti. İş yine son bölümlere de kalsa; Webo işi bitirmeyi başardı ve tur kapısını aralayan isim oldu. Sow-Webo ikilisinin muhteşem uyumu devam ediyor. Ayrıca Webo dünyaya kafayla gol atmaya gelmiş gibi... Sow'un solda oynamasına çok gönlüm razı olmasa da, solda oynadığı zamanlar sanki daha çok pozisyon buluyoruz. Webo'nun yarattığı boş alanları Sow çok iyi değerlendiriyor. Dün yine sahanın en iyilerindendi. FM tabiriyle DM olan Mehmet Topal ve Selçuk'tan en az biri dün MC gibi oynayınca, orta sahada diri ve sağlam bir Fenerbahçe izledik. Viktoria Plzen ile aramızdaki kalite farkı da buna sebep olan etkenlerden biri elbet...

Kalite farkı demişken; Viktoria Plzen'in tek maçlık performansına göre kısa bir değerlendirme yapayım. Çok konuşulan isimlerden Darida pek oyunda gözükmedi. Rajtoral takımın en etkili isimlerindendi ama onun da yiyeceği çok ekmek olduğu belli. Horvath'ın koşarken sallanan memeleri, geniş bir cüssesi var. İman gücüyle mi oynuyor nedir? Forvet Bakos çok etkisizdi, hiç varlık gösteremedi. Kalecileri çok istekliydi. Ayrıca Plzen'in bizden çekindiği de çok ortada. Kaleye gelmeye korktular. İç sahada ilk yenilgilerini almaları da bu korkularının bir cezasıydı. Ama korkmuş olmaları Fenerbahçe'nin isteğine ve başarısına gölge düşürmez elbet. Fenerbahçe müthiş istedi ve başardı.

Şu takım fotoğrafında Webo ve Sow'un yüzünün gülmesi beni çok mutlu etti. Her ikisi de giydiği formanın kıymetini bilerek oynuyor. Diğer oyuncuların da iyi niyetinden şüphem yok ama Webo ve Sow gerçekten başka... Kupa hayali kurmak için henüz erken ama yarı final görecek bir pozisyona gelirsek illa ki ben de hayalini kuracağım.
8 Mart 2013 Cuma
Yazan: steven_stiffler
Kategori : ,

Tottenham 3 - 0 Inter | UEL #Top16 1.Maç

Çıtayı yükselten bir Tottenham ile hedefleri iyice küçülen Inter, 2010'daki muhteşem maçlardan sonra bu kez Uefa Avrupa Ligi'nde karşılaştı. 2010-2011 sezonunda Şampiyonlar Ligi'nde karşılaşan iki takımın müthiş geçen maçlarında; ilk maçı Inter 4-3 kazanmış, ikinci maçta ise White Hart Lane'de Tottenham 3-1 galip gelmişti. Özellikle 4-3'lük maçta Gareth Bale'in Maicon karşısındaki performansı dünyada yankı uyandırmıştı.

Tottenham, Inter'e 3 atma geleneğini dün akşam da sürdürdü. Maçta baştan sona müthiş bir üstünlüğü var Tottenham'ın. Inter'den daha iyi bir takım olduklarını ispatlarcasına oynamışlar. Mourinho'dan sonra çıtası iyice düşen Inter ise ne kadar sıradanlaştığını bir kez daha gösterdi. Tottenham için bir  iddiam var. Şu haliyle İngiltere ve İspanya hariç her ligde şampiyon olur. Mükemmel bir takım, bu takımda en büyük pay Harry Redknapp'ın... Andre Villas Boas daha sonra gelir. Son dönemin formda oyuncusu Bale; Inter'e karşı kaldığı yerden devam etti. Giuseppe Meazza'da hattrick yapmıştı. Bu kez White Hart Lane'de perdeyi açan golü attı. Sigurdsson'ın da son haftalardaki yükselen performansını takdir etmek lazım. Benim çok umutlu olduğum bir oyuncuydu, geç açıldı. İkinci golde İzlandalı'nın ismi vardı. Maç 2-0 iken Alvarez net bir fırsattan yararlanamayınca Inter büyük bir avantajı kaybetti. Vertonghen'in kafa vuruşu Tottenham'ın kupanın en büyük favorisi olduğunu bir kez daha tecil etti ve bu turun kapısını araladı.

Chelsea elenirse, Tottenham çok büyük favori olacak. Inter en büyük engeldi, 3-0'dan turu vereceklerini zannetmiyorum.

Tottenham : Friedel, Walker, Gallas, Vertonghen, Assou Ekotto, Parker, Dembele (64' Livermore), Lennon (82' Naughton), Bale, Sigurdsson (70' Holtby), Defoe

Inter : Handanovic, Juan (46' Palacio), Ranocchia, Chivu, Pereira, Zanetti, Cambiasso, Gargano, Alvarez (67' Jonathan), Kovacic (55' Guarin), Cassano

Sarı Kartlar : Bale, Guarin, Pereira

Goller : 6' Bale, 18' Sigurdsson, 53' Vertonghen
Yazan: steven_stiffler
Kategori : ,

Beşiktaş 3 - 2 Fenerbahçe | Düellonun Kaybedeni

Fenerbahçe'nin şampiyonlukları hep İnönü'den geçmiştir. Şampiyonluk yarışı içerisindeysek ve İnönü'de kazanıyorsak, yolun yarısından fazlasını geçmiş oluyoruz. O yüzdendir ki; Eskişehir'in Galatasaray'ı elinden kaçırdığı bu hafta İnönü'de alınacak 3 puan şampiyonluk yarışında yepyeni bir Fenerbahçe izletecekti.

Aykut Kocaman'ın gözünde Reto yüzde 51, Hasan Ali yüzde 49... Reto oynadığı zaman savunma, Hasan Ali oynadığı zaman ofans daha sağlam oluyor. Beşiktaş maçını istisna sayarsak, son haftalardaki defansif performansta bu detayı görebiliriz. Ziegler skor avantajında, Hasan Ali de son dakikalarda yapılacak ofansif baskıda tercih edilebilir isimler oluyor. Aykut hoca Beşiktaş savunmasının dağınık görüntüsünü de ele alarak, nasıl olsa gol atacağız düşüncesini de hesaba katarak Ziegler'i tercih etmiş. Yobo'nun olmayışı bu yüzden kötüydü. Bu sezon eski görüntüsünde olmasa da takımın en iyi stoperi Joseph Yobo her türlü. Beşiktaş bu sene taraftarını zaman zaman çıldırtan, izleyene ise zevk veren görüntüde. Kaybedecek bir şey yok mantığıyla oynatan Samet Aybaba, Fenerbahçe karşısında biraz daha tedbirli gözüküyordu. Maçı anlatan spiker her ne kadar 2. dakika itibariyle Beşiktaş'ın baskılı başladığını belirtse de, baskılı başlayan Fenerbahçe'ydi ve Beşiktaş boş alan bırakmamak için çaba gösteriyordu. Gökhan Süzen, İBB'de oynadığı dönemlerde genelde Fenerbahçe maçlarında iyi oynamıştır. Ancak derbide Fenerbahçe'nin bulduğu maden görüntüsünde başladı. Buna bir de istekli ve savaşçı bir Gökhan Gönül eklenince; Fenerbahçe sağ kanadı çok verimli kullandı. Meireles'in de biraz kıpırdanmasıyla Fenerbahçe orta sahada da üstünlüğü aldı. Baskı çok geçmeden golü de getirdi. Ancak tipik bir Türk hakem eyyamıyla Fenerbahçe'nin Webo'yla bulduğu gol sayılmadı. Çok geçmeden yeni bir gol atsak da; hakemin maç içerisindeki Fenerbahçe önyargılı hal ve hareketleri oyuncuları bezdirdi. Maçın başında Veli'nin ceza sahasında elini saklarken eline çarpan topan doğru bir kararla penaltı vermeyen hakemler, benzer bir pozisyonda Fenerbahçe aleyhine el kararı verdi. Ha Koskoca Fenerbahçe yanlış bir el kararını elbette bahane edemez. Ancak rakipte Manuel Fernandes gibi tehlikeli bir duran topçu olmasının da böyle getirileri oluyor. Fenerbahçe'nin en önemli sorunlarından biri duran top savunması. Galatassaray maçında Riera, Beşiktaş maçında da Fernandes müthiş bir orta kesti. İkisini de kendi kalemize attık. Bu tip ortalara hiç kimse dokunamasa da illa ki birine çarpıp kaleye girebiliyor.

İkinci yarıya iki takımın da biraz tutuk başladığını söylemek yanlış olmaz. İlk yarıda Fenerbahçe çok üstündü. Özellikle topla oynadığı zamanlarda çok iyiydi. Topsuz oyunda ise yine başarısız olduk. Topu Beşiktaş'a verdik ve hakemin hatalı kararıyla da olsa gol yedik. İkinci yarıda bir süre sonra yine görüldü ki; Fenerbahçe Beşiktaş'tan daha diri takım. Mamadou Niang hakkındaki fikirlerimi de yazayım. Fenerbahçe'de izlemeye doyamadığım golcülerden birisidir. Beşiktaş'a gittiğine çok üzülmemiştim. Çünkü geldiği ligde yaptığı antrenman düzeyi çok aşağılarda. Zaten geldiği günden beri de Beşiktaş'a katkı vermemişti. Böyle oyuncular genelde Fenerbahçe'ye patlarlar. Manuel Fernandes de buna örnek verilebilir. Bir tane iyi derbisi yokken, bizim maçta iyi oynadı. Niang'ın golünü de buna benzetiyorum. Oyunda çok yoktu ama ikinci ve üçüncü goldeki payıyla galibiyetin kahramanlarından oldu. Fenerbahçe'nin her iki yarıdaki iyi oyununun hakkı kesinlike 3 puandı ama olmadı. Aykut hocanın Mehmet Topal'ı oyuna almasını anlamadım. 4-4-2'ye döndük, galibiyet aradık ama Mehmet Topal gibi çapa dediğimiz oyuncu tabirine uyan bir oyuncuyu oyuna soktuk. 4-4-2'nin orta saha ikilisi Emre ve Meireles'tir. Nitekim Emre hem savunmada, hem hücumda iyi oynama geleneğini sürdürdü. Savunmaya yardıma gelip kaç top çıkardı sayamadım bile... Dirk Kuyt konusundaki hayal kırıklıklarım birkaç maç aradan sonra yeniden devam ediyor maalesef. Mehmet Topuz'a yeteneksiz derdim, yerini alan Dirk Kuyt bana Mehmet Topuz'u özletti. Ceza sahasından çıkaramadığı ortalar "keşke Krasic olsaydı" dedirtti. 90 dakika oyunda kalması da cabası...

Son dakikada yediğimiz gol ile düelloyu kaybettik. Bence şampiyonluk da gitti. Ligin en iyi futbolunu oynayan takım olduğumuz dönemde böyle bir mağlubiyet tüm hesapları bozdu. Takımın son nefese kadar mücadeleyi sürdüreceğine eminim ama artık iş mucizelere kaldı.
6 Mart 2013 Çarşamba
Yazan: steven_stiffler
Kategori : ,

Tottenham 2 - 1 Arsenal | EPL 28.Hafta

En sevdiğim derbinin ikinci ayağı geçtiğimiz Pazar günü oynandı. İkinci yarısı Fenerbahçe maçıyla denk geldiği için sadece ilk yarısını izleyebildim. Tottenham'ın ilk maçtaki hezimetten sonra mutlaka kazanması gerekiyordu. Derbinin de her zamanki gibi futbolseverlere keyif vermesi koşuluyla...

Tottenham 11 maçlık yenilgisizlik serisiyle çıktığı derbiye baskılı başlayan taraf oldu. İki takımın maçları genelde bol gollü geçse de Arsene Wenger'in öğrencileri bu kez daha tedbirli gözüküyordu. Oyunu biraz daha geride kabul edip, sabırlı şekilde gol arayan bir taktik anlayışla başlamış gibi gözükseler de; Tottenham rakibine yeteri kadar sabretme şansı vermedi. Hatırladığım tek etkili atakları Giroud'un cılız vuruşuyla sonuçlanan pozisyon. Tottenham ise baskısına rağmen ilk yarım saat pozisyon bulmakta zorlandı. Arsenal'in bana göre yetersiz kadrosunda bir de açık vardı. Arsenal'in slow motion stoperleri... Bunu değerlendiren Tottenham önce Gareth Bale ile golü buldu. Bu gol özellikle Türk hakemlerine "neye ofsayt çalınmaz?" dersi olarak verilebilecek bir goldü. Aradan 2 dakika geçmeden benzer bir gol bu kez Aaron Lennon'dan geldi. Lennon benim için kıymeti bilinmeyen iki kanat oyuncusundan birisidir. Diğeri Jesus Navas. Lennon'ın goldeki koşusuna dikkat... İçe müthiş bir katediş, ağır savunmayı müthiş bir deliş... Lennon'ın bireysel özellikleriyle attığı golün yanı sıra, Scott Parker'ın takımı hızlı hücuma çıkarması ve attığı ara pası da bir o kadar müthişti.

2-0 gerideki Arsenal doğal olarak ikinci yarıya hızlı başladı. İki takım arasındaki maçlar düello gibi geçtiği için Mertesacker'in farkı bire indiren golü Tottenham taraftarında soğuk bir duş etkisi yarattı. Golde yine Adebayor'un koca kafasının etkisi var. Tottenham'da oynamasına bir türlü ısınamadığım bir adam... 2-1'den sonra Gareth Bale'in arka direkte kaçırdığı gol maçın önemli pozisyonlarından biriydi. Arsenal'in son bölümlerdeki baskısı bunaltıcı olsa da, Tottenham'ın kontraatakları yine derslikti. Bir takımın her futbolcusu mu bu kadar iyi uzun top atar ? Maçın bitiş düdüğü baskıdan bunalan Tottenham'ı, özellikle menajer Andre Villas Boas'ı rahatlatırken; takımın yenilmezlik serisini de 12 maça çıkarıyordu. Üstelik lig üçüncülüğü için de önemli bir engel aşılmış oldu.

Tottenham : Lloris, Walker, Dawson, Vertonghen, Assou Ekotto, Parker, Dembele (87' Livermore), Lennon, Sigurdsson, Bale, Adebayor (67' Defoe)

Arsenal : Szczsezny, Jenkinson (60' Rosicky), Mertesacker, Vermaelen, Monreal, Ramsey, Arteta (77' Podolski), Walcott, Wilshere, Cazorla, Giroud

Sarı Kartlar : Adebayor, Vertonghen, Ramsey, Walker

Goller : 37' Bale, 39' Lennon, 51' Mertesacker
5 Mart 2013 Salı
Yazan: steven_stiffler
Kategori : ,

Milan 3 - 0 Lazio | Serie A 27.Hafta

Lazio için 1 maç aradan sonra yeni bir mağlubiyet haftası oldu. Milan karşılaşması lig üçüncülüğünü korumak adına hayati önem taşıyordu. Milan eski Milan olmasa da, arada gözle görülecek kadar net bir kalite farkı hâla mevcut. Lazio her sene tekrarladığı Uefa kupasına katılım başarısını aşıp Şampiyonlar Ligi'ne gitmek istiyor fakat bunun için nefesi yetmeyecek gibi gözüküyor.

Lazio'da Konko önemli eksik. Her ne kadar kafamdaki ideal bek profiline uymasa da müthiş bir takım oyuncusu. Fiziği de artı bir özelliği.... Pereirinha'yı nasıl beğenip de aldılar bilmiyorum ama izlediğim maçlarda henüz kafamda bir fikir oluşturmadı. Maç erken sayılabilecek bir aksiyonla başladı. Lazio aleyhine çok kolpa bir kırmızı kart çıkardı maçın hakemi Nicola Rizzoli. Beğendiğim bir hakemdir, bu kırmızı kartı imajını zedeleyecek bir hareketti. Candreva'nın çok küçük bir müdahalesi var, rakip kendini yere bırakmaya hazır... Kırmızı karttan sonra oyun disiplininden kopan Lazio birbirinin benzeri iki gol yiyerek ilk yarıda gardını düşürdü. Hem Pazzini, hem Boateng'in golü takipçilik ve şans kokuyordu. Lazio'nun ikinci yarı 10 kişiyle varlık göstermesi zordu, nitekim gösteremediler. 60'da Pazzini skora noktayı koydu. Candreva'nın 17.dakikadaki kırmızı kartı maçın kırılma anı oldu. Bu kırmızı karta Lazio taraftarlarının tepkisi ise manidardı :

Galliani mafioso...

SS Lazio : Marchetti, Pereirinha (46' Cana), Biava, Dias, Radu, Ledesma, Gonzalez, Candreva, Hernanes (70' Ederson), Lulic, Floccari (78' Saha)

AC Milan : Abbiati, De Sciglio, Zapata (46' Zaccardo), Yepes, Abate, Flamini, Ambrosini, Montolivo, Boateng (76' Robinho), El Shaarawy, Pazzini (67' Niang)

Sarı Kartlar : Pazzini, Biava, Boateng, Radu, Yepes

Kırmızı Kart : 17' Candreva

Goller : 40' ve 60' Pazzini, 44' Boateng

Hem Milan'ın, hem Inter'in kazandığı haftada Lazio 5. sıraya düşüş gösterdi. Haftaya Fiorentina maçı var. Lazio kaybederse, Fiorentina'nın da altına düşecek.
4 Mart 2013 Pazartesi
Yazan: steven_stiffler
Kategori : ,

Tozlu Sayfalar

Öne Çıkan Yayın

Verona ile Kasıp Kavurduk - FM 2017

Çoluk çocuk sahibi olacak yaşa geldim ama hala Football Manager geleneğini sürdürmekten büyük keyif alıyorum. Benim için bu geleneklerden...

Takip Ettiklerim

Kategoriler

Yazar Kafe

Translator

- Copyright © Serkan Özerik -