Yazan : steven_stiffler 28 Ekim 2011 Cuma

 
İnönü hep gitmek isteyip de gidemediğim bir deplasman olmuştur. Hep duyarım, hep söylerler; gidişi gelişi en zevkli deplasman gibi anlatırlar. Bu sene çok niyetliydim, ancak uzak mesafe olması, gidiş gelişin benim açımdan sıkıntı olmasına bir de haftaiçi olması eklendi bu sezon. Galatasaray deplasmanına da çok niyetliyim, onu da haftaiçine aldılar. Artık bir yolunu bulacağım. Nitekim üzüldüm gidemediğime... Yine efsane bir deplasman oldu. Emeği geçen tüm tribün emekçisi abilerim ve kardeşlerimin emeklerine sağlık. İzlerken gurur duydum. Oradaki herkes orada olarak zaten tribüne girmeyi haketmişti. TFF ve kulüp yönetimlerinin zamansız yarattığı "gidilecek-gidilmeyecek" düşüncesi Türk Futbol Tarihi'nin en büyük fiyaskolarından biriydi. Neyse ki; bu sorun kısıtlı bir zaman kala da olsa aşıldı ve efsane bir deplasman tribünü gerçekleşti. "Magandalık, holiganlık, medeniyetsizlik, rezalet" diye nitelendirilenler aynı şeyi yapmak için can atacak insanlar. Dikkate almamak lazım.

Son zamanlarda pek futbol konuşamıyoruz, pek tat alamıyoruz. Ancak derbilerin havası her zaman başka. Hele ki dün akşamki maç konuşulmayacak, tat alınamayacak bir maç da değildi. 2. dakikada "Delikanlı Fener nerdesin haneeey?" diyen bağıranlar, 3. dakikada "Vali istifa!" diye bağırdı. Maçın başlangıcını tam olarak bu şekilde ifade etmek yanlış olmaz herhalde. Beşiktaş'ı Mersin maçında izledim. Fenerbahçe'yi yenebilecek düzeyde bir futbol oynayamadılar Mersin deplasmanında. Yine de Cenk'in üstün performansıyla galibiyet çıkardılar. Bir de Hilbert'in ofansif özellikleri çok fayda sağlıyor Beşiktaş'a. Ben solda Caner tercihiyle daha dengeli, solda Stoch tercihiyle ise; Hilbert'in boşaltacağı alandan daha pozisyonlu bir Fenerbahçe izleriz diye düşünüyordum. Aykut hoca dengeyi, Caner'i tercih etti. Ancak Caner hesapta olanın çok ötesinde bir futbol oynayınca, hem dengeli hem de bol pozisyonlu bir Fenerbahçe futbolu izledik. Yani Caner sadece Caner değil, aynı zamanda Stoch gibiydi de... Mehmet Topuz'un sakatlıktan çıkması dolayısıyla bir tutukluğu vardı üstünde. Ancak Gökhan'ın daha çok hücuma katılabilmesini sağladığı için Mehmet de kötü gözükmüyordu. Simao'nun golünden önce Cristian'a çok kızdım o topa ayağını uzatıp bozmadı diye. Korktuğum da başıma geldi. Zaten o top oradan o şekilde çıktığında gözümün önünde canlandı Simao'nun şutu. O da beklediğimden çok daha iyi bir vuruşla golü attı. Oyunun dengesini bozdu bu gol. Fenerbahçe hem 2. golü yememek için boş alan bırakmamak, hem de galibiyet için erken bir beraberlik golü atmak zorundaydı. Oynanan o futbolla gol atamamamız da mucize oldu. Gözler Niang'ı aradı. Kornerlerde Lugano'yu, hatta Selçuk'u aradı. Alex hep ön direğe ortalıyor, ortalarına karşılık bulamıyordu. Geçen sezon Niang etrafında çevirmiş, arkasından koşturmuştu Beşiktaş savunmasını... Bienvenu bunu yapamadı. Bienvenu kötüydü demiyorum, etkisizdi diyorum. Sırtı kaleye dönükken çok faydalı oynuyor. Ancak sorun yüzünü kaleye döndüğünde başlıyor. Allah vergisi bir çalım yeteneği varken, aynı anda 2-3 futbolcunun arasından çıkabilirken; Cenk'i çalımlayıp golü atamaması şaşırttı beni. O gol pozisyonu da Tuncay'ın malum golünü hatırlattı bu arada... İlk yarıdaki müthiş futbolumuza rağmen gelmeyen golü şanssızlık olarak gördüm ve bu futbolla mağlup olacağımıza asla inanmadım. Beşiktaşlı Egemen, Sivok ve Cenk'in de hakkını vermek lazım. Çok kritik müdahalelerde bulundular. Ayrıca Aurelio da ön liberoda epey faydalıydı. Ben orada Necip'in başlamasını isterdim. Necip iyi yer tutuyor, epey top topluyor. Ama Aurelio bunlardan çok daha fazlasını yapıyor.

İkinci yarı Beşiktaş biraz daha dengeledi oyunu. Beşiktaş'ın ataklarını hiç eden genellikle Quaresma oldu. Simao'nun oyundan düşmesi de Beşiktaş'ı hücumda bir kişi eksik bıraktı. Quaresma demişken, Beşiktaş taraftarının en ikiyüzlü tarafıdır kendisi. Geçen sene topu taca atsa coşan Beşiktaşlılar, bu sene genellikle kızıyor ve sövüyor Quaresma'ya. Dün yaptığı asistten sonra da oyundan çıkarken coşkuyla alkışladılar. Çok büyük bir ikiyüzlülük sebebi gibi gözüküyor Q7... Fenerbahçe ilk yarıdaki temposuna ulaşamadan golü buldu bu sefer. Bienvenu'nün biraz oyun içinde gözükmesinin payı da var bunda. Ancak aslan payını Caner ve Ziegler'e veriyorum ben. Alex nasıl olsa her maç atıyor. İnönü'yü boş geçmesini zaten beklemiyordum. Alex'in büyüklüğünü, Alex'in performansını ifade etmeye çalışmak zorluyor beni. İyi ki varsın diyebiliyorum her seferinde. Skor 1-1 olduktan sonra gelen Özer-Topuz, Caner-Stoch değişikliklerine çok anlam veremedim. Çünkü hoca tan değişiklik yapacakken gol gelmiş ve değişiklikten vazgeçmişti. Caner çok efor sarfetti, müthiş oynadı. Ancak 90 dakikayı çıkaracak bir enerjisi var. Caner'in çıkması ne kadar anlamsızsa, Özer'in girmesini de o kadar anlamsız buldum. Teknik bir detay olarak söylemiyorum, ulemalık da yapmıyorum. Sadece şahsi düşüncem. Ama en önemli düşüncem; Aykut Kocaman'ın ne yapacağını bildiği şeklinde. Hoca değiştirdiyse; "Caner'i niye çıkardın?" diye sormak ayıp... Stoch da iyiydi. Stoch ve Dia'dan biri oyuna sonradan dahil olduğunda takımı acayip canlandırıyor zaten. Kazanmak için oynayan Fenerbahçe'nin talihsiz bir şekilde 2.golü yemesi de bir başka şanssızlık oldu. Golü göstere göstere attı Beşiktaş. Bekir maç boyunca elinden gelenin en iyisini yaptı. 2 kusurlu hareketi var. Biri "yine" elle çıktığı top. Diğeri ise Quaresma'dan yediği kolay çalım. Biri tehlike yarattı, diğeri gol yedirdi zaten. Bekir-Yobo ikilisinin uyumunu beğendim. Skor 2-1 olduktan sonra savunmada da açık vermeye başladık. Futbolda en olağan şeylerden biri zaten... Gol atmak zorundaysan, arkada açık alan kalır. Rakibin de hızlı oyuncularını alır. Carvalhal da bu düşünceyle Holosko'yu aldı. Ancak Fenerbahçe'nin isteği ve kazanma arzusu beraberlik golünü getirdi. Her ne kadar oradan Cristian'ın vurmasını istemesem de; mükemmel vurdu reis. "Cristian vurmasın, Alex vursun" diye düşünürken gole sevinmeye başladım. Özer'in kaçırdığı top gol olsa uzun süre konuşulacak, Fırat Aydınus'un başarılı yönetimine gölge düşürecekti. Stoch topu kolla aldı gibi geldi bana... O gol olana kadar, zaten dünya pozisyon kaçırdık. Özellikle Alex'in Cenk'in üstünden kaldırmaya çalıştığı topun gol olmamasına hâla inanamıyorum. Fenerbahçe 88'de attığı golden sonra Semih'in kale içerisinden topu alıp santraya koşmasıyla; galibiyeti ne kadar istediğini gösterdi. Belki galibiyet golü de gelecekti. Ancak Beşiktaş taraftarı maç sonu atacağı söylenen atkıları son dakikalarda atarak maçı soğuttular ve beraberliğe razı bir görüntü çizdiler. Futbolumuzun hakkı galibiyet olsa da, son dakikalara yenik girdiğimiz maçtan 1 puan alıp yenilgisizliğimizi sürdürmek buruk sevinç yaşattı. Fenerbahçeli olduğum için bir kez daha gurur duyduğum ânlar ile hatırlayacağım bir maç oldu.

Tozlu Sayfalar

Öne Çıkan Yayın

Verona ile Kasıp Kavurduk - FM 2017

Çoluk çocuk sahibi olacak yaşa geldim ama hala Football Manager geleneğini sürdürmekten büyük keyif alıyorum. Benim için bu geleneklerden...

Takip Ettiklerim

Kategoriler

Yazar Kafe

Translator

- Copyright © Serkan Özerik -