Yazan : steven_stiffler 18 Mayıs 2012 Cuma

Üstünden bir hafta geçti, birşeyler yazamadım. Hani takımın savaşına, mücadelesine baktığımda o kadar da üzülmedim. Ama bir 10 sene sonra tarihe baktığımda bu sezonun şampiyonunu Fenerbahçe olarak görmeyecek olmak beni çok üzüyor, kahrediyor hatta...

Bütün sezon boyunca en kötü günlerinde bile takımın arkasında olan bir taraftar olarak vicdanım çok rahat. Şampiyon olsaydık "ben demiştim" demeyecektim. Gerçi dememiştim ama inanmıştım. Oyunlar, yalan dolanlar, ittifaklar; herşey Galatasaray'ın şampiyonluğundan yanaydı. Lig Tv'nin para kaybını telafi etmek için düzenlettirdiği Play-Off sistemi derbilerin takımı Fenerbahçe için bir umuttu. Çünkü Fenerbahçe'de Aykut Kocaman planlarını Play-Off'a göre yapmıştı. Sow için; "Play-Off'ta faydalanmak için transfer ettik" demişti. İlk hafta maçı hariç faydalanamadık bile. Diğer tarafta ise ağlayanlar, sızlayanlar vardı. Onlardan 34 hafta boyunca Play-Off saklanmıştı sanki... Küme düşen rakiplerine karşı kalecilerine penaltı attıran, tüm itelemelere rağmen zar zor şampiyon olan Galatasaray'ın şampiyonluğu haketmediğini söylemek futbola ayıp olur. Haa bizim futbolumuza, alın terimize edilen ayıplar daha büyük ya, neyse diyelim. Evet Galatasaray iyi kadroya sahip ve sezon boyunca iyi futbol oynadılar. Ancak Play-Off da sezonun bir parçası olduğundan, orada hakeden Fenerbahçe en yüksek puanı almayı başarsa da; şampiyonluğa yetecek golü kaydedemedi. Galatasaray'ın iyi futbol oynamasıyla şampiyonluğu haketmesi arasında çok fark var. Şampiyonluğu elbette ki Fenerbahçe haketti. Bütün bir sezon bir dünya çileyle uğraştı. O kadar dertle uğraşan güçlü bir camia değil de bir insan olsaydı, 3 aya kanser olmuştu. Fenerbahçe savaştı, Fenerbahçe direndi. Kadronun dağılması bir yana, bozulan psikoloji bir yana; herşeyi karşısına aldı Fenerbahçe.

"Bir takımı büyük yapan taraftarlarıdır" derler. Fenerbahçe'de de bu her zaman böyle olmuştur. Ama son iki sezondur durum biraz daha farklı... Aykut Kocaman Fenerbahçe'yi çok daha büyüttü be! Çok daha yüceltti. Teknik direktörlüğü her zaman tartışıldı. Bazı şeyler görmezden gelindi. Biliyorum, önümüzdeki sezonlarda da böyle devam edecek. Ama yaşananlara rağmen gösterdiği tavır, takımı ayakta tutma çabası ve neticesinde bu çabanın karşılığını alma şansı... İnanılmaz büyük başarı! Sadece büyük insan değil, büyük Fenerbahçeli değil; büyük teknik direktör. Fenerbahçe şampiyon olsaydı tarihin en büyük, en hakedilmiş şampiyonluğunu alacaktı. Kader ağlarını da bunun için ördü sanki... Tüm oyunlara rağmen savaşmaktan vazgeçmeyen Fenerbahçe, 5 derbi maçından 4 tanesini kazandı ve kendi evine şampiyonluk şansıyla geldi. Hâla yazarken tüylerim diken diken oluyor. Böyle bir senaryo böyle bir sonla bitmemeliydi. Bu dünyanın adaletsizliğine somut bir örnekten başka birşey olamaz. Ben her zaman Allah'ın adaletine inanıyorum, bu sezon hayatın adaletinin yerini bulacağını düşündüm. Ama olmadı. Çok büyük acılarla sınandığımız 2011-2012 sezonunu efsane bir başarıyla taçlandıramadık. Ömeroviç'inden, Arap İsmail'inden, Tercüman Samet'inden, Dolu Arslan'ından, Ertuğrul Karanlık'ından, Gökay'ından, Topuz'undan, Cristian'ından, Alex'inden, Ziegler'inden herkesi efsane olarak hatırlayacak; çocuklarıma öyle anlatacağım. Ben ve benim gibiler hariç; 10 sene sonra bu mücadelenin unutulma ihtimali beni kahreden...

Maç ve maç sonuyla ilgili yazıp bitirelim. Kötü bir his ama maça girerken soluduğum hava bana beraberlik sonucunu hissettirdi. Totemim yoktu, tek çarem dua etmekti. İşin garibi öyle aman aman stres de yoktu. Golü atsak karşılık verebilecek bir Galatasaray da yoktu. Olmadı. Dia'ya kızamadım. O topa kim olsa vururdu. Tribünde benzer tepkiyi ben verdim. Muslera'yı çok zorlayamadık. Cristian ve Semih her zaman atabilecekleri golleri atamadılar. Neticede tek bir gol yüzünden şampiyonluğu kaybettik. Bu gol 90+'da Manisa'ya attığımız ve verilmeyen nizami gol de olabilir, Galatasaray'a atamadığımız gol de olabilir.

Maç sonu medyada yer aldığı gibi değil... Taraftar gururla takımı alkışlarken, Galatasaraylı futbolcular tahrik etmesine rağmen olay çıkacak gibi bir görüntü yoktu. Okul Açık tribünü alt tarafında çevik kuvvetten bir arkadaş bir grupla taraftarla sözlü tartışmaya girdi ve kendisini ekip arkadaşları tuttu. Bu esnada da taraftar sahaya girmeye başladı. Bunun fotoğrafı bile var, yapmayın şimdi; hepiniz görmüşsünüzdür o ânı... Sahaya forma almak için, imza almak için giren bile jop yedi. Tribündeki biber gazı olayı zaten malum... Yine her zaman, her yerde olduğu gibi Fenerbahçe taraftarı biber gazıyla sindirilmeye çalışıldı. Ben hayatımda böyle birşey görmedim. Tribünde ağlayan kadınlar ve çocuklar mı dersiniz; tribün çıkışında her iki kapıdan da biber gazı sıkılması ve çıkacak yer kalmaması mı dersiniz ? 2012 Türkiye'sinde inanılmaz olaylar. İnsanların tutkusu futbolla bu kadar oynadılar, insanları çileden çıkardılar. Daha fazla şey yazmak istemiyorum ama olaylarla ilgili görüşlerimi az çok özetleyebilmişmidir zannediyorum.

Dünya adaletsiz olsa da; Allah'ın adaleti er ya da geç tecil eder. Fenerbahçe'nin 2011-2012 sezonunda yaşadıkları karşılıksız kalmaz. Aykut Kocaman'ın, Volkan'ın, benim, Fenerbahçe taraftarının duaları karşılıksız kalmaz. Şimdi alın temizlenmiş liginizi, mal mal seyredin.

One Response so far.

  1. Bu senaryo hep böyledir ; Fenerbahçe şampiyon olursa lig şaibeli-kirli , başka herhangi bir takım olursa analarının ak sütü gibi temiz...
    Onlar şampiyon olabilirler..
    Ama asla bir ''FENERBAHÇE'' olamazlar.
    Bu sene bunu çok net gördüler.
    Bu da onları aslında kahretti, neden bizim taraftarlarımız böyle değil diye hep sızlandılar içten içe...
    Şampiyonluk dediğin bir metalden semaver, ama gönüllerimizin her daim şampiyonudur Fenerbahçe.

Tozlu Sayfalar

Öne Çıkan Yayın

Verona ile Kasıp Kavurduk - FM 2017

Çoluk çocuk sahibi olacak yaşa geldim ama hala Football Manager geleneğini sürdürmekten büyük keyif alıyorum. Benim için bu geleneklerden...

Takip Ettiklerim

Kategoriler

Yazar Kafe

Translator

- Copyright © Serkan Özerik -