Yazan : steven_stiffler 20 Şubat 2011 Pazar

Mutlu yazmak güzel duygu. Mutlu düşünüyorum, umutlu bakıyorum, şampiyonluk için gün saydığımı bile söyleyebilirim.

Yine bir Beşiktaş maçı. Futbol olarak Galatasaray derbilerinden çok daha zevkli maçlar geçse de; heyecan olarak asla Galatasaray derbileri kadar heyecanlandırmıyor kabul. Beşiktaş'ın konumu dolayısıyla bu da bir ölüm kalım derbisi değildi. Bence bizim puan kaybımız bize çok şey kaybettirmezdi. Beşiktaş'ın puan kaybı gibi bir lüksü yoktu. Pek çok şey kaybettirebilirdi, ancak bir şampiyonluk olmayacaktı kaybedilen. Dolayısıyla maçın havasına son birkaç saat kala girdim.

Gökhan Gönül'ün oynamayacağı haberleri, Dia'nın yerine Cristian'ın tercih edileceği haberlerine pek itimat etmedim. Başkası olsa belki inanırdım. Ancak Gökhan Gönül bu... Oynar,yalnız bırakmaz. Dia'nın oynaması ise stratejik açıdan çok önemli. Her maç oynamalı Dia. İçeride, dışarıda, büyük takım, küçük takım farketmez. Türkiye Liglerine son yıllarda bu kadar kolay adam geçebilen, aynı zamanda durdurulamayacak kadar süratli bir tek Ribery gelmişti. Ona da Galatasaraylı taraftarlar doyamamıştır zaten. Pek bir katkısı da olmadı hani. Dia oynamalı, oynatılmalı... Bana göre ilk maçın da en iyisiydi Dia. Soldan o kadar çok top getirmişti ki; etkili oynadığımız ve gol bulduğumuz o bölümün en önemli oyuncusuydu. Tahminlerim bu maçın da benzer bir maç olacağıydı. Beşiktaş'ta üçlü orta saha kurgusunda Fernandes'i bekliyordu herkes. Ernst,Necip,Guti tercihini yapmış Schuster. Ernst mücadele eder, savaşır. Zaten mücadele de etti hani. Ama Necip çok toy, çok düz. Guti ise orta sahada savaşçı yapıya sahip bir oyuncu zaten değil. Eee bugün futbolu orta saha oyuncuları kazanıyorsa; Mehmet Topuz,Selçuk ve Emre ile avantaj hanemize bir işaret koymuştum. Ekrem Dağ'ı görünce; karşısına da Dia'yı koydum; al sana bir avantaj daha. Quaresma'nın sağda oynayacak olması, Santos'un pek hücuma çıkamayacağı işaretiydi. Bunu avantaj mı dezavantaj mı saymalıyım bilemedim. Ancak Santos da yeterince hücuma katkı sağladı zaten... İnönü'de oynadığımız derbilerden her zaman zevk almışımdır. Çünkü oradaki taraftar (Desibel rekorları kıran taraftar topluluğu mu demeliyiz yoksa ?! ) bizim futbolcumuza pek etki etmiyor. Yine bir dolayısıyla çekeceğim. Dolayısıyla; bizim baskılı başlama ihtimalimizin epey yüksek olduğunu düşünüyordum yine. Deplasmanlarda temkinli oynanır, rakibi ölçersin falan tamam da ; son haftalarda biz hep maçlara baskılı başlayarak kazanıyoruz. Golü de erken bulmamız büyük bir şans oldu bizim için. Beşiktaş neye uğradığını şaşırdı, afalladı. Dünya yıldızları bile soğukkanlılığını koruyamadı. Şaşkın gözüküyorlardı. Peşpeşe ataklar geliştirdik, ard arda kornerler kullandık. Dia pek çok pozisyonun içindeydi yine. Keza Alex öyle... Ancak golü atamadık. Rüştü'nün devleşeceği tuttu. Cüneyt Çakır'ın 10. dakikada atmaya kıyamadığı Ekrem; hayatı boyunca atamayacağı bir gol atarak Beşiktaş'ı kendine getirdi. Hem soyunma odasına moralli gittiler, hem de kendilerine güven sağladılar.

İkinci yarıda golü erken atan Beşiktaş olunca, ev sahibi olmanın da avantajıyla baskılı oynamaya çalıştılar. Volkan'ın Almeida'nın pozisyonunu çıkarması maçın kırılma anlarından. Aykut Kocaman tam Semih hamlesi yapacakken; Ferrari'nin kırmızı kartı ve Alex'in gol zincirinin ilk halkasını takmasıyla bu hamle askıya alındı. Rüştü tecrübesiyle Alex'in penaltıyı her zamanki köşeye atacağını tahmin etti; ancak Kaptan yine kör noktaya bıraktı. İşte burada maç yeniden başladı. Zaten takoz gibi ağır bir savunması olan Beşiktaş'ta yedek bir stoper de olmayınca; Schuster Aurelio'yu oyuna aldı. Beşiktaş'ın savunması kabak gibi açıldı. Niang yorulup oyundan düşünce; bu açığı kullanmak Alex ve Dia'ya kaldı. Santos'un da hücum katkısı artınca peşpeşe golleri geldi Alex'in. Görmeye çok alıştığımız İnönü golleri... Alex'in ikinci, takımın üçüncü golünde yine daha top gelmeden gol diye bağırdım. Öyle ezberledik Alex'i; öyle anlıyoruz, öyle seviyoruz, öyle biliyoruz bizi yanıltmayacağını. Skor 4-2 olunca istesek 5'i bulur; belki fantezi yapıp 6'yı da atardık. Ama Aykut Kocaman bunu istemedi. Takım kaleye gitmedi. Resmen dalga geçtik, eziyet çektirdik. Hoş bir tabir değil belki ama Fenerbahçe düşmanlarına az bile bu eziyet... Maçtan önce Guti-Alex kıyaslaması istendiğinde pis pis sırıtan Sinan Engin'e; maç boyunca Beşiktaş'ı öve öve bitiremeyen dünyanın en taraflı spikeri Melih Gümüşbıçak'a gelsin Alex'in golleri.

Tüm oyuncularımız şampiyon gibi oynadılar, keyif verdiler. Zor bir virajı daha döndük. Fikstür çok avantajlı. Galatasaray derbisinden de galibiyetle çıkalım; diğer maçlarda puan kaybetme lüksümüz bile olduğunu düşünüyorum. İnönü bize deplasman değil demiştik. 1 sezon ara verdikten sonra tekrar kazanmaya başladık.

One Response so far.

  1. Adsız says:

    arsivine baktımda fena durmuyor. guzel zaman harcamıssın elelrine saglık kufur etmiş olabilirim, ama benim tek sovmem futboldan anlamamanla ilgili. Zaten arsenal dururken tottenham'ı, roma dururken lazioyu tutan bi adamdan futboldan anlamasını beklemem.
    Ama calışmaların fena degil.
    FB maclarına biraz fanatik bakmısın.
    Benimde kufurlerin kusuruna bakma, daha az fanatik bakmaya calış ve futboldan anlamaya ozen goster.
    Kolay gelsin

Tozlu Sayfalar

Öne Çıkan Yayın

Verona ile Kasıp Kavurduk - FM 2017

Çoluk çocuk sahibi olacak yaşa geldim ama hala Football Manager geleneğini sürdürmekten büyük keyif alıyorum. Benim için bu geleneklerden...

Takip Ettiklerim

Kategoriler

Yazar Kafe

Translator

- Copyright © Serkan Özerik -