10 saat önce
Archive for Şubat 2011
Cagliari 1 - 0 Lazio

Cagliari : Agazzi - Perico, Canini, Astori, Agostini - Biondini, Conti, Lazzari, Cossu (64' Nainggolan) - Nene, Acquafresca (72' Missiroli)
Lazio : Berni - Lichsteiner, Biava, Dias, Radu - Ledesma, Matuzalem, Hernanes, Gonzalez (76' Zarate), Sculli (65' Floccari) - Kozak
Sarı Kartlar : Astori, Canini, Biondini, Nene, Lichsteiner, Matuzalem, Gonzalez
Gol : 40. Dakika Andre Dias kendi kalesine
Fenerbahçe 2 - 0 Kasımpaşa

Günümüz futbolunda rölanti var. Skoru koruma endişesi var. Fenerbahçe benim gözümde hiç bir zaman skoru korumaya çalışacak bir takım olamaz. Aykut Kocaman'ın hamlelerini de skoru korumaktan ziyade; takımı fazla yormamak olarak yorumluyorum aslında. Ancak eleştirdiğim nokta; 2-0 öndeyken, 3. gole gidebilecekken gitmeyip; hala pas çevirmek. Geçen hafta Beşiktaş maçında da en çok sıkıldığım nokta buydu. Her neyse; bu akşamki maçtan ve skordan memnunum. Tek olmasa dediğim şeyler; Selçuk sakatlanmasaydı ve Stoch oyuna girseydi cümleleridir.
Kasımpaşa çok zorlayacak bir takım olmadığından; aman aman yorucu bir pres uygulamamız gerekmedi. Dolayısıyla rahat rahat oynayarak kazandık. Son haftaların en formda isimleri Dia,Alex ve Lugano yine rahat galibiyette öne çıkan isimler oldu. Dia geçen maçlara nazaran biraz daha etkisizdi bugün. Karşısında sağ bek olmayan Özgür Öcal oynamasına rağmen; alıştığımız çalımlarını çok fazla uygulayamadı. Fuat Çapa pek çok itici teknik adama göre efendi bir hoca. Ancak Kasımpaşa'nın kimyasını çok bozmuş. Sol bek Sancak Kaplan'ı önlibero gibi oynattı bugün. Gerçi Sancak Kaplan sadece faul yapmaya ve saldırmaya odaklıydı daha çok. Özgür Öcal Kasımpaşa'nın joker adamı tamam da; sağ bek gibi oynamasını hiç beklemiyordum. Yine Keller'i de savunmanın önünde izledik. Pek sırıtmadı orada. Şahin ve Halil gibi iki hızlı forveti kullanması daha mantıklı olurdu böyle deplasmanda. Azar Karadaş en sevmediğim çakılı forvet tipi oynuyor. Haa bir de stoperde oynayan Şilili tankı hiç beğenmedim. Türkiye'de pek çok tank varken; Şili'den tank getirmek yadırganabilir bence.
Takım ruhu sürüyor, Alex coşturmaya; takım da kazanmaya da devam ediyor. Sadece takıldığım ve düşündüğüm Aykut hocamızın oyuncu değişiklikleri. Mesela Stoch'u haftalardır oynatmayışına çok takıldım. Hele ki Özer'in şu halini gördükçe daha da takılıyorum.
FM 2011 - Cardiff City Kariyeri # 4.Sezon

Transferde çok iyi bir bütçem olmasına rağmen; çok az bir harcama yaptım. Daha çok elimde olan ve forma şansı olmayan,mutsuz olan oyuncularımı satmaya odaklandım. Bedavaya kaptığım tecrübeli oyuncular sayesinde takımı bir gömlek yukarı taşıdığımı düşünüyorum. Celtic'in 1 sezon boyunca takip ettiğim sol kanat oyuncusu; Graham Carey'i serbest transfer ettim. Gaetano D'Agostino, Adriano ve Oguchi Onyewu gibi tecrübeli isimleri bedava görünce kaçırmadım. Tabi hepsi ihtiyaç doğrultusunda aldığım oyunculardı. Para verip aldığım tek futbolcu; tavsiyeler üzerine Cedric Bakambu oldu. İyi bir alternatif arıyordum, vizyonunu dolduran Chopra ve bir türlü form yakalayamayan Andy Carroll'dan vazgeçip; Bakambu'yu tercih ettim. Böylelikle Morimoto, Adriano, Moses ve Bakambu'dan oluşan bir forvet hattım oldu. Sattığım oyuncuları da aşağıdaki resimde görebilirsiniz. Marchetti'nin varlığıyla; Carini'yi satmaya karar verdim. Diğer sattığım oyunculardan bazıları takıma oynadığı sürece katkı vermiş; fakat sınıf atlamak için yaptığım hamleler oldu. Bu isimler; Chopra, Anthony Gerard, Simon Poulsen, Correa. Chopra Cardiff'te simge bir oyuncu olduğu için; satınca taraftardan biraz tepki gördüm tabi ki.

Sezona sürpriz bir Community Shield zaferiyle başladık. Şampiyon Manchester United'ı penaltı atışlarıyla geçtik.

Sezonun belli kısımlarında müthiş çıkışlar yakaladım. Yazının son bölümünde bunlara dair ekran görüntülerini paylaşacağım. Zaman zaman zirve yarışının içerisine girmeyi başardık. Taktiğimi hiç rakibe göre ayarlamıyorum. 4-4-2 oynamaya devam ediyorum. Sağ bekte Vandam, sol bekte Antunes, stoperde Onyewu ve Mongongu'yu kullanıyorum. Orta sahada epey alternatifim var. Ancak gözdelerim; sağda Bentley, defansif D'Agostino, ofansif Granero, solda ise Bakary Sako. Forvette ise ağırlıklı olarak Adriano-Moses ya da Adriano-Morimoto arasında değişen tercihlerim var. Özellikle Adriano sezona kötü başlasa da; sonradan müthiş bir form yakaladı. Target Man olarak işimi gördüğünü kesinlikle söyleyebilirim.

19 maçlık ilk periyodu liderin 5 puan arkasında; 3.sırada bitirmiştik. 24. Hafta geride kaldığında ise liderin çok çok arkasında olsak da; 2. sıraya yerleşmeyi başardık. Manchester United açısından rahat bir sezon olduğunu tablolardan görebilirsiniz.

Sezon sonu oluşan puan durumu ise aşağıda. Beklenmeyen, sürpriz çıkışımızla zaman zaman 2. sırada yer almamıza rağmen sezonu 4. sırada bitirdik. Cardiff tarihinde ilk kez Şampiyonlar Ligi'ne gitmeye hak kazandı. Alınan 19 galibiyet, 15 beraberlik bir yana ; 4 mağlubiyetle ligin en az mağlup olan takımı olduk.

Oynadığım tüm maçların bilgileri aşağıda... 06.10.2013 - 11.01.2014 tarihleri arasında müthiş bir serimiz var. Bu seride tek yenilgimiz; kupada Nottingham Forrest'a karşı.

Son haftaki Liverpool yenilgimiz ise olası lig üçüncülüğümüzü engelledi maalesef.

Sezon içerisinde aldığımız en seksi galibiyet ise şüphesiz Old Trafford'daki Manchester United galibiyetiydi. Şampiyonu çok iyi futbolla yendik.

UEFA Avrupa Ligi'nde ise fena sayılmayacak bir gruba düştük.

Grupta 2. olarak gruptan çıktık. Ancak bir üst turda AS Roma'ya elendik. O Roma finalde penaltılarla PSG'yi yenerek kupayı kazandı.

Oyuncu istatistiklerim aşağıda... En çok oynayan 51 maç ile Marchetti. En çok gol 19 ile Moses. Adriano 16 ile onun arkasından geliyor. Morimoto'nun 11, Bakambu'nun 3 golü forvetlerden yana iyi bir sezon olduğunun kanıtı.



Moses yılın en iyi genç oyuncusu seçildi ligde.

Avrupa Kulüp Sıralamalarında 9 sıra birden yükseldik.

Taraftarların seçtiği Yılın Oyuncusu ise Bakary Sako.

Totti - Montella

Blackpool 3 - 1 Tottenham

Fotoğraflarla Haftasonu #2


















Lazio 1 - 0 Bari | Kârlı Hafta

Beşiktaş 2 - 4 Fenerbahçe | İnönü Deplasman Değil Demiştik

Yine bir Beşiktaş maçı. Futbol olarak Galatasaray derbilerinden çok daha zevkli maçlar geçse de; heyecan olarak asla Galatasaray derbileri kadar heyecanlandırmıyor kabul. Beşiktaş'ın konumu dolayısıyla bu da bir ölüm kalım derbisi değildi. Bence bizim puan kaybımız bize çok şey kaybettirmezdi. Beşiktaş'ın puan kaybı gibi bir lüksü yoktu. Pek çok şey kaybettirebilirdi, ancak bir şampiyonluk olmayacaktı kaybedilen. Dolayısıyla maçın havasına son birkaç saat kala girdim.
Gökhan Gönül'ün oynamayacağı haberleri, Dia'nın yerine Cristian'ın tercih edileceği haberlerine pek itimat etmedim. Başkası olsa belki inanırdım. Ancak Gökhan Gönül bu... Oynar,yalnız bırakmaz. Dia'nın oynaması ise stratejik açıdan çok önemli. Her maç oynamalı Dia. İçeride, dışarıda, büyük takım, küçük takım farketmez. Türkiye Liglerine son yıllarda bu kadar kolay adam geçebilen, aynı zamanda durdurulamayacak kadar süratli bir tek Ribery gelmişti. Ona da Galatasaraylı taraftarlar doyamamıştır zaten. Pek bir katkısı da olmadı hani. Dia oynamalı, oynatılmalı... Bana göre ilk maçın da en iyisiydi Dia. Soldan o kadar çok top getirmişti ki; etkili oynadığımız ve gol bulduğumuz o bölümün en önemli oyuncusuydu. Tahminlerim bu maçın da benzer bir maç olacağıydı. Beşiktaş'ta üçlü orta saha kurgusunda Fernandes'i bekliyordu herkes. Ernst,Necip,Guti tercihini yapmış Schuster. Ernst mücadele eder, savaşır. Zaten mücadele de etti hani. Ama Necip çok toy, çok düz. Guti ise orta sahada savaşçı yapıya sahip bir oyuncu zaten değil. Eee bugün futbolu orta saha oyuncuları kazanıyorsa; Mehmet Topuz,Selçuk ve Emre ile avantaj hanemize bir işaret koymuştum. Ekrem Dağ'ı görünce; karşısına da Dia'yı koydum; al sana bir avantaj daha. Quaresma'nın sağda oynayacak olması, Santos'un pek hücuma çıkamayacağı işaretiydi. Bunu avantaj mı dezavantaj mı saymalıyım bilemedim. Ancak Santos da yeterince hücuma katkı sağladı zaten... İnönü'de oynadığımız derbilerden her zaman zevk almışımdır. Çünkü oradaki taraftar (Desibel rekorları kıran taraftar topluluğu mu demeliyiz yoksa ?! ) bizim futbolcumuza pek etki etmiyor. Yine bir dolayısıyla çekeceğim. Dolayısıyla; bizim baskılı başlama ihtimalimizin epey yüksek olduğunu düşünüyordum yine. Deplasmanlarda temkinli oynanır, rakibi ölçersin falan tamam da ; son haftalarda biz hep maçlara baskılı başlayarak kazanıyoruz. Golü de erken bulmamız büyük bir şans oldu bizim için. Beşiktaş neye uğradığını şaşırdı, afalladı. Dünya yıldızları bile soğukkanlılığını koruyamadı. Şaşkın gözüküyorlardı. Peşpeşe ataklar geliştirdik, ard arda kornerler kullandık. Dia pek çok pozisyonun içindeydi yine. Keza Alex öyle... Ancak golü atamadık. Rüştü'nün devleşeceği tuttu. Cüneyt Çakır'ın 10. dakikada atmaya kıyamadığı Ekrem; hayatı boyunca atamayacağı bir gol atarak Beşiktaş'ı kendine getirdi. Hem soyunma odasına moralli gittiler, hem de kendilerine güven sağladılar.
İkinci yarıda golü erken atan Beşiktaş olunca, ev sahibi olmanın da avantajıyla baskılı oynamaya çalıştılar. Volkan'ın Almeida'nın pozisyonunu çıkarması maçın kırılma anlarından. Aykut Kocaman tam Semih hamlesi yapacakken; Ferrari'nin kırmızı kartı ve Alex'in gol zincirinin ilk halkasını takmasıyla bu hamle askıya alındı. Rüştü tecrübesiyle Alex'in penaltıyı her zamanki köşeye atacağını tahmin etti; ancak Kaptan yine kör noktaya bıraktı. İşte burada maç yeniden başladı. Zaten takoz gibi ağır bir savunması olan Beşiktaş'ta yedek bir stoper de olmayınca; Schuster Aurelio'yu oyuna aldı. Beşiktaş'ın savunması kabak gibi açıldı. Niang yorulup oyundan düşünce; bu açığı kullanmak Alex ve Dia'ya kaldı. Santos'un da hücum katkısı artınca peşpeşe golleri geldi Alex'in. Görmeye çok alıştığımız İnönü golleri... Alex'in ikinci, takımın üçüncü golünde yine daha top gelmeden gol diye bağırdım. Öyle ezberledik Alex'i; öyle anlıyoruz, öyle seviyoruz, öyle biliyoruz bizi yanıltmayacağını. Skor 4-2 olunca istesek 5'i bulur; belki fantezi yapıp 6'yı da atardık. Ama Aykut Kocaman bunu istemedi. Takım kaleye gitmedi. Resmen dalga geçtik, eziyet çektirdik. Hoş bir tabir değil belki ama Fenerbahçe düşmanlarına az bile bu eziyet... Maçtan önce Guti-Alex kıyaslaması istendiğinde pis pis sırıtan Sinan Engin'e; maç boyunca Beşiktaş'ı öve öve bitiremeyen dünyanın en taraflı spikeri Melih Gümüşbıçak'a gelsin Alex'in golleri.
Tüm oyuncularımız şampiyon gibi oynadılar, keyif verdiler. Zor bir virajı daha döndük. Fikstür çok avantajlı. Galatasaray derbisinden de galibiyetle çıkalım; diğer maçlarda puan kaybetme lüksümüz bile olduğunu düşünüyorum. İnönü bize deplasman değil demiştik. 1 sezon ara verdikten sonra tekrar kazanmaya başladık.
Milan 0 - 1 Tottenham




Gattuso vs. Joe Jordan


Fenerbahçe 2 - 0 Kayserispor | Şampiyonluk Havası

Kadrolar yazdığında Volkan Babacan'ı kalede görünce umutlarım arttı. Çok kötü kaleci Volkan; hiç umut vaad etmiyor. Kalede duruşu güven vermiyor. Ee Alex'in de bunun farkında olduğu uzak mesafeden herkes orta beklerken, kaleye şut atmasıyla anlaşıldı. Alex gibi diğer oyuncular da farkında olup daha fazla şut denemesi yapmaları lazımdı. Emre'nin yokluğunda Dia-Özer ikilisini kanatlara; Mehmet'i ortaya çekmek mantıklı seçimdi. Dia oynadığı zaman Niang daha güven veriyor. Ve bu iki Senegalli birbirlerine katkı sağlayınca daha mutlu oluyor sanki... Kayserispor'un kaliteli kadrosunda Zalayeta ve Amrabat en dikkat edilecek isimlerdi. Lugano'nun kart sınırında olması Zalayeta karşısında sertliğe başvuramayacağı demekti. Ancak gerek Yobo, gerek Lugano yeterince sağlam oynayarak Zalayeta'nın etkisiz olmasını sağladılar. Amrabat gibi süratli bir oyuncunun sağda oynaması Andre Santos'un çok hücuma çıkmamasını gerektirecekti. Santos da bu görevi yerine getirdi. Bir kaç kilo vermiş ve kendine özgüveni gelmiş gibiydi. Santana gibi çift yönlü bir oyuncunun erken oyundan çıkması da Şota'nın planlarını bozdu. Fenerbahçe'nin tehlikeli bir Kayserispor'a karşı en büyük avantajı erken gol bulması oldu. Volkan Babacan kazmalığı aracılığıyla gelen gol; Aykut hocanın dediği gibi maça olan bağlantımızı arttırdı. İkinci yarıda tempo düşükken gelen Lugano'nun golü skoru rahatlatıp, güveni arttırdı. Cristian hamlesi de orta sahayı diri tutmak için gerekli bir hamleydi. Özer de uzun zaman sonra böyle bir şans bulmasına rağmen takımda sırıtmadı. Ancak çok güçsüz ve zayıf gözüküyor. Paslarının çoğu ağır çekim gidiyor. Biraz daha kendine güvenerek oynaması, Özer'i önemli bir koz yapacaktır.
Kaptan yine kusursuz, Niang da yorulana kadar etkili oynadı.
Hem oyuncuları, hem taraftarı inançlı ve mücadeleci görmek şampiyonluk yolunda önemli bir etken olacak. Bu sürekliliği sağlarsak; arada gelen puan kayıplarına rağmen şampiyonluğu yakalarız. Zaten tek hedef kaldı, sürekliliği de sağlayalım bir zahmet. Beşiktaş maçında beraberlik kötü sonuç olmaz. Yenersek; kapılar ardına kadar açılır.