9 saat önce
Archive for Ağustos 2010
Fenerbahçe 4 - 2 Manisaspor

Aykut Kocaman bir milad gerçekleştirdi Okan Alkan'ı sahaya sürerek. Yıllardır yapmadığımız birşeyi yaptı. Zamanında mecbur kalıp kaleyi Recep'le Volkan'a emanet etmiştik. Okan Alkan kadar olmasa da ikisi de gençti,tecrübesizdi. O mecburiyet bize Volkan gibi üst düzey bir kaleciyi kazandırmıştı. Fakat bunda iş farklı. Aykut Kocaman mecbur değildi. Çünkü daha önce Mehmet Topuz'u sağ bek oynatabileceğini söylemişti. Gökhan yoktu, Mehmet Topuz oynayabilirdi. Ama Aykut hoca Okan Alkan'ı tercih etti. Okan Alkan da yeteneğini konuşturdu. Gökhan Gönül'ü aratmadı. Çizgiden top çıkarması bile aynıydı. Hatta ortaları Gökhan Gönül'den daha iyiydi. Formsuz Andre Santos'u kesmesi güzel bir mesajdı yine. Aynısını gelecek hafta Cristian Baroni için yapmasını bekliyorum. Kessin Baroni'yi de 1-2 maç. Belki geçen sezonun başındaki istekli performansını tekrar gösterir.
Niang çok geri geliyor top almak için. Kezman'ı çok eleştirirdik bu yönden. İleride top alamayıp, geriye gelirdi. Niang da istediği topları alabilmek için sürekli Alex'in bölgesine geliyor. İstediği topları aldığında ise çok etkili oluyor. Gücü sayesinde ayakta kalabiliyor. Sağa ve sola oyunu açabiliyor. Alex ile iyi organize olursa, verkaç golleri de izletebilirler bize gelecek haftalarda. Önceden 4 gol atabilmek için 12-13 pozisyona girmemiz gerekirdi. Şimdi 6-7 pozisyonda 4 golü bulabiliyoruz. Avrupa maçlarında pozisyon bulma sıkıntısı yaşadık. Ancak ligde durum farklı gözüküyor. Niang'ın gol vuruş etkisi de hücum adına ayrı bir güven katıyor takıma. Dünkü ikinci golündeki son vuruşunu zaman zaman Semih izletmişti bize. Ancak ne Güiza'nın, ne de Kezman'ın öyle bir golünü hatırlamıyorum. Dia oyuna girince rakibi epey zorladı. Bu sene çok faul aldıracak. Eğer ki hakemler adil olursa çok da kart gördürtecek bir oyuncu Issiar Dia.
Tribünlerin dolu olmasının takım üzerinde pek olumlu bir etkisinin olmadığını düşünüyorum artık. Dolayısıyla her maçı böyle sessiz ortamda oynamaya razı hale geldim. Kayserispor deplasmanı çok zor olacak. Ancak derbi öncesi puan kaybetmemeliyiz. Savunmaya bir transfer gelecek gibi Kayseri maçına kadar da. Bir Afrikalı transferi bekliyorum. Takım savunmasını biraz olsun güçlendirmek, maçlara 1-0 önde başlamamızı bile sağlayabilir.
Sampdoria 2 - 0 Lazio

Bizi ilgilendiren kısım ise; Lazio'nun maçları. Geçen sezona Ballardini ile iyi başlayıp, kötü devam edip; Reja'nın gelişiyle toparlanmasını izlemiştik Lazio'nun. Dün Sampdoria deplasmanında sezona kötü bir başlangıç yaptı Lazio. Futbol olarak geçen seneden farkı yoktu. Bal yapmayan arı modunda, etkili hücumları gol yapamayarak döndü. Tartışmalı bir penaltıyla geriye düştü. İlk yarıda üstün oynadığı bölümde golü atsa, maçın gidişatı Lazio'nun lehine olacaktı muhtemelen. Reja üçlü savunmadan vazgeçmediğini gösterdi. Zarate'yi de forvette ikinci adam olarak kullandı. En uçta Floccari'yi tercih etti. Rocchi'yi ikinci yarı Lichsteiner'ın yerine aldı. Belçikalı bek oyuncusu, genç Luis Cavanda da siftahı yaptı dün. 57. Dakikada yılların faydasızı Del Nero'nun yerine oyuna girdi.
Samdpdoria'nın golleri Cassano ve Guberti'den...
Santa Cruz'un Lazio'ya Transferi

Ben yokken olup biten...

Trabzonspor-Fenerbahçe maçı seyir zevki veren bir maçtı belki ama ben böyle bir maçı bir futbolsever olarak,tarafsız bir karşılaşmada izlemek isterdim. İki takımın da orta sahası yol geçen hanıydı. İki takımın iştahlı olması, Mert'in henüz acemiliği atamayışı Trabzonspor'a erken 3 gol getirdi. Uzun zaman sonra ligde Trabzonspor'a kaybettiğimizi hatırlıyorum.Fenerbahçe'nin Paok'a elenişine de kahroldum. Takımda farklı,bence olması gerektiği gibi birkaç değişiklik var ama oyun olarak maalesef çok ruhsuzsuz. Üstelik taraftarın da bitmesiyle Şükrü Saracoğlu'nda oynanan maçların pek esprisi kalmayacak gibi görünüyor. Bu maçtaki formalarımızın arka yüzünü beğendiğimi de gereksiz detay olarak ekleyeyim. Yıllardır çok beğendiğim Muslimovic'i golü ve tavırlarına uyuz olduğumu da itiraf etmeliyim. Paok gibi cacık, antrenörsüz bile yenebileceğimiz bir takıma elenmek çok üzücü.
Bugün Tottenham sahasında Wigan'a 1-0 kaybetti. Geçen seneki Tottenham gibi başlayamadı yani lige. Wigan için ise geçen sezonki 9 gollü mağlubiyeti unutturabilecek bir 3 puan olabilir bu. Eğer ki ligde kalmaya oynarlarsa...
Son olarak PES 2011'e Türkçe menü eklenmiş olması da haftanın güzel haberi olarak aklımda kaldı.
Bundan böyle daha düzenli devam edebilmek dileğiyle...
Paok 1 - 0 Fenerbahçe

- İyi ki varsın Gökhan Gönül.
- Cristian ilk geldiğinde çok iyiydi. Ancak şu an Maldonado'dan farkı yok. Attığı paslar bile ruhsuz gidiyor. Emre olmadığı zaman orta sahamız çok Anadolu takımı kıvamında maalesef.
- Niang kalitesini yansıttı. En azından artık forvet gibi forvetimiz olduğuna eminim. Yeter ki takımla uyumu sağlasın.
- Semih çok cansızdı bu maç. Antalyaspor maçından sonra daha iyi oynamasını beklerdim.
- Hakem çok kötü maç yönetti.
- Muslimovic Paok'ta en beğendiğim adam. Zaten her zaman beğenmişimdir. Çok etkili bir forvet. Lugano'ya bir kere boyun eğdi, onda da hakem saçma sapan bir kart ve faul verdi.
- Caner Erkin hazır değil. Çok çizgide oynuyor. Tek olumlu yanı takıma taç kazandırmak oldu bugün. Yaşı henüz genç olduğundan, top kontrol etmedeki sorunlarını giderebileceğini düşünüyorum. Ayrıca belirteyim, oyun tarzını ilkokul arkadaşlarımdan Sedat'a benzetiyorum :) Sedat özledim lan savruk futbolunu.
- Paok tribünleri çok korkutucu. Hakikaten ürkütücü bir havası var. Paok tribünlerindeki Çarşı atkısı göze çarpan bir detaydı.
- Young Boys maçlarına nazaran diri ve iyi oynayan bir Fenerbahçe olduğunu gördüm. Bu da ilerisi için umutlarımı arttırdı. Ancak önce şu turu geçmek lazım. Stoch,Dia,Bilica ve Emre'nin dönüşleriyle Paok'u zorlanmadan yenebilmemiz gerek. Yeter ki gereksiz stres yapmayalım.
Hiç Unutamayacağımız Bir İsim : Deivid De Souza

Yolun açık olsun Deivid De Souza...Yaşattığın herşey için teşekkürler.
Young Boys 3 - 2 Tottenham

Bir Tottenham sempatizanı olarak ve Tottenham'ın futbolundan müthiş zevk alan bir futbolsever olarak; akşam deplasmanda da olsa Tottenham'ın rahat kazanacağını düşünüyordum. Young Boys bizi eledi, lakin bizim performansımız kötü ötesiydi. Young Boys her zaman göze hoş gelen oyun oynayan bir hücum takımı. Ancak bu kısıtlı yeteneklerle dolu takımın hücum gücünün Tottenham'ın, her şeyden önce bir Ada takımının savunmasını bu kadar zorlayacağını tahmin etmezdim. Tottenham'da bir stoper sıkıntısı olduğunu düşündüğümü sezon sonu belirtmiştim. Bassong, Woodgate, King, Dawson çok iyi stoperler. Ancak Şampiyonlar Ligi'nde oynayan takımın 1 tane 1. sınıf stoperi olmalı. Tottenham gibi bütçesi olan bir takımın hele mutlaka olmalı... Dawson ve Bassong çok uyumsuzdular akşam. Sol bekteki Assou-Ekotto'nun da sıkıntılı savunması Young Boys'un ekmeğine yağ sürdü. Özellikle Henri Bienvenu'nün golünü hayranlıkla izledim. Attığı deparla Tottenham savunmasını yerle bir etti adeta. Tam bir ayıboğan.
Skor yarım saatte 3-0 olunca, usta hoca Redknapp oyuncu değişikliği için beklemedi ve Assou Ekotto ---> Huddlestone değişikliğini yaptı. Böylelikle Bale'i sol beke, Modric'i alıştığımız sol açık mevkiine aldı. Huddlestone ve Palacios'la orta sahasını güçlendirip Young Boys orta sahasına üstünlük kurmasını sağladı. Üstüne bir de baskı kurmayı başarınca oyun Tottenham lehine döndü. Organize bir ataktan olmasa da, bir yan top organizasyonuyla; Bassong'la golü buldu Tottenham. Bassong uzadı adeta.
İkinci yarıda işlerin değişeceğini, Tottenham'ın maçı çevireceğini bile düşündüm. Etkisiz eleman Modric'i Kranjcar'la değiştirdi hoca. Ancak Kranjcar da en az Modric kadar etkisizdi. Bale de bekte kısıtlanınca Tottenham sol kanadı pek çalışmadı akşam. Sağdan etkisiz ortalarıyla Corluka, süratiyle Dos Santos gelmeye başladı.

Deniz Barış Adamsın !

Deniz Barış'ın bu sözlerini duyunca aklıma kısa süre önce Bursaspor'a giden Vederson geldi. Vederson'u da hiç bir zaman yerden yere vurmadım. Kapasitesi el verdiğince Fenerbahçe için elinden geleni yaptığına inanmışımdır. Ancak Bursaspor'a gittiğinde; "Gerçek şampiyona geldim, benim takımım şampiyon, Trabzon maçından sonra 2 dakika da olsa sevinmiştim ama şimdi gerçek şampiyondayım. Arkadaşlarım benimle hala dalga geçiyor, hebele höbele" türünde açıklamalar yapan Vederson ile Deniz Barış arasındaki farkı sizlerle paylaşmak istedim.
Bir yanda politik olmayı, şirinlik yapmayı bir kenara bırakıp yürekten konuşan bir adam; diğer yanda ayrıldığı takımla alay edercesine konuşmalar yapan, popülarite peşinde koşan bir topçu.
Gittiğinde teşekkür etme fırsatım olmamıştı. Fenerbahçe'de oynadığın için, bize yaşattığın güzel anlar için, formayı terlettiğin için teşekkürler Deniz Barış...
Fenerbahçe 4 - 0 Antalyaspor | Başladığı gibi bitsin

Aykut Kocaman'dan bekleyemeyiz dediğim o sihirli değnek, akşam takıma dokunmuş gibiydi. Tabi büyük bir şansı da olduğunu düşünüyorum hocanın. Sakatların hepsi birden iyileşti. Topuz,Özer,Gökhan oynayacak duruma geldi. Lugano takıma döndü. Lugano'nun dönmesi demek Savunma*2 demek benim için. Türkiye'nin en iyi defans oyuncusu. Varlığı ve yokluğu tabi ki en net farkedilen isim. Sahaya baktığımızda geçen seneden kalan 10 oyuncu, aynı dizilim, tek fark Stoch. Fakat gözle görülür bir fark olduğu da aşikar. Bir diğer farklar ise ; futbol oynamayı özlemiş bir Mehmet Topuz. Kafa olarak rahat gözüken bir Kral Semih. Sakatların dönmesiyle saha içi temposunu yakalayan bir Alex. Fenerbahçe'yi farka götürmek için yeterli sebepler bence. Antalyaspor geçen sezon oldukça iyi bir takımdı. Savunma hatlarının bozulması dün akşam takımı epey etkiledi. Yeni savunma hattı da muhakkak oturur. Ancak bu epey zaman alabilir. Antalyaspor bir 8-10 hafta ekstra zorluk çekecek diye düşünüyorum.
Fenerbahçe'nin iştahlı ve disiplinli oyunu, Antalyaspor'un vasatın altında görüntüsüyle pekişince ilk yarım saatte ortaya 4 farklı skor çıktı. Daha da çıkardı. Gerisi talihsizlik. Fenerbahçe'nin hücum gücünün Alex'ten geçtiğini bilmeyen yok. Antalyaspor'un pasif futbolu Alex'in elini kolunu sallaya sallaya oynamasına göz yumması anlamına geliyordu. Eee elini kolunu sallayarak oynayabilen bir Alex'in de neler yapabildiğini tüm Türkiye biliyor. Takımdaki pas trafiğini beğendim. Hazırlık maçları ve Young Boys maçlarında en hoşuma gitmeyen şey takımın pas yapamaması ve umut vermemesiydi. Dün akşamki oyun bu izlenimlerimi sildi. Takım pas yaptıkça umutlarım arttı.
Fenerbahçe taraftarının en sevdiği adamlardan olması gereken Semih Şentürk; anlamsızca eleştiriliyordu son zamanlarda. Her insanın işinde zor günler geçirdiği olur. Her futbolcunun formsuz dönemi olur. İnsanlar yaşadıkları sevinçleri nasıl bu kadar çabuk silip atabiliyorlar anlayamıyorum. Semih Şentürk Türkiye'nin en iyi golcüsüdür. Nasıl gol atılabileceğini en iyi bilen adamıdır. Young Boys maçlarında da oynaması gerekirdi Semih'in. Maç sonunda yazmıştım. Gökhan Ünal'ın 90 dakikada giremediği pozisyonlara 5 dakikada girdi Semih. Dün akşam kendini tekrar hatırlattı. Hakkında ileri-geri konuşanlara tokat gibi cevap yapıştırdı. Dilerim hep böyle devam eder. Çünkü biliyorum ki ; onu eleştiren,gitmesini isteyen taraftar bu tokat gibi cevaptan mutludur. Semih'in yedekten gelip gol kralı olduğunu gördü bu gözler. Bu sezon Niang'ın arkasından gelip yine gol kralı olabilir. Semih bu. Kral Semih!
Tek çekincem Aykut Kocaman'ın yabancı kontenjanı ile birlikte takımı nasıl kuracağıdır. Elde kesilemeyecek olan 3 yabancı savunmacı var. Lugano, Bilica, Andre Santos'un yerini garanti görüyorum. Geriye kalan 3 yabancı da Alex,Stoch,Niang olacaktır. Yani Selçuk Şahin'in de onbir yolu açık gözüküyor. Şu kaliteli kadroya Selçuk İnan takviyesi yapılmasını can-ı gönülden isterim. Dia'yı 4-3-3'e dönmek istediği zamanlarda Alex'in yerine oyuna alabileceğini, hatta bunu hemen hemen her maç yapabileceğini düşünüyorum Aykut Kocaman'ın. PAOK maçı için çok umutlandım. Yunanistan'da da kazanabileceğimizi düşünüyorum. Yeter ki takım iştahını kaybetmesin.Fenerbahçe'nin sezona farklı kazanarak başladığı yıllarda genelde şampiyon olduğunu hatırlıyorum. 2000-2001'deki 4-0lık Kocaelispor maçı, 2006-2007 açılışındaki Kayseri Erciyes maçı gibi bir havası vardı akşamki maçın da. Dilerim sezon sonu da aynı olur. Başladığı gibi bitsin diyelim...
Abla İzinde Beyler











Detay

Aynı saatte Show Tv'de Rob Schneider'ın "Big Stan" filmi oynuyordu. Rob Schneider severim. Yemekteyiz'e katılsa oturur izlerim. Film de fena değil, eğlendiren bir Rob Schneider yapımı. Eksiği ; Adam Sandler'ı filmin herhangi bir anında göremiyoruz. Bir 10 dakika da Show Tv'ye göz gezdirdim. Film her cümlede 3-4 kelime sansürlenmiş şekilde yayınlandı. Uyuşturucu, tecavüz kelimeleri de sansürlenmiş artık, bilginiz olsun. Dolayısıyla bu kadar sansür olunca, film de bir boka benzemiyor. Madem bu kelimeler yasaklı, yayınlamayın.
Mamadou Niang

Aykut Kocaman'ın aklında hep bir 4-3-3 dizilimi olduğu, teknik direktörlüğe geldiği günden beri verdiği demeçlerden anlaşılıyor. Bu dizilimi düşünerekten Stoch ve Dia transferlerini yaptırdı. Merkeze ise bitirici ve kuvvetli bir oyuncu arayışı vardı. Daha doğrusu adayları vardı desek daha doğru olur. Bu iş için ise Mamadou Niang uygun bir isim. Transferde çok büyük isimlere,çok büyük paralar saçmayıp; ihtiyacımız olan türde isimleri almamız yönetimin hoca ile transfer konusunda fikir alış verişini gösteriyor. Ancak yine de şunu belirtmeliyim ki; hala bir stoper, bir ön libero, bir yedek kaleci eksiğimiz mevcut. Aykut hocanın bu eksiklerinin farkında olduğundan eminim. Yönetimin de Stoch,Dia,Niang transferlerinde olduğu gibi Aykut hocayla sağlam bir fikir alışverişi yürütüp, bu transferleri noktalandırması gerekiyor. Bu kadar geç kalınmış olmasına rağmen, yoğun bir çalışmayla 15 günde bir stoper,bir ön libero alınabilir kanaatindeyim. Transferde iletişim ve para konuşuyor sonuçta. Geç yapılan forvet transferi, yapılamayan savunma transferi bizi Şampiyonlar Ligi'nden etti. Onu da göz ardı etmemek lazım. O yüzden ne kadar seri davranırsak o kadar iyi. Hatta günü kurtarmak adına; Deivid ve Bilica'ya tazminatları ödenip bile gönderilebilir. Bunca zamandır ders alamadığımız bir konu olsa da; yapacak başka birşey yok.
Niang'ı Strasbourg'da oynadığı dönemlerde takımın en iyi oyuncusu olarak anımsarım hep. Marsilya'ya, büyük bir takıma geçişinin geç olduğunu düşünürüm. Ancak çok büyük başarıları olmaması; Fenerbahçe'de daha iştahlı oynayacağı izlenimini de veriyor bana. Tek handikapı gittiğinde para kazandıracak bir transfer olmaması. Onda da kendimizi "ne zaman para kazandıracak adam aldık ki?" diyerek avutabiliriz. Benim kafama takılan şey ; Robbie Keane ve Pavlyuchenko'yu gerçekten yaşlı diye reddedip, Niang'ı almış olabilir miyiz ?
Sonuç olarak Mamadou Niang'ın Fenerbahçe ile kanının uyuşacağını ve Aziz Pierre gibi gittiğinde büyük bir saygıyla anılacağını düşünüyorum. Nihayet adam geçebilen, 3 beygir gücünde, süratli, bitirici, adam gibi bir forvetimiz oldu. Üstelik lider vasıflı olması gibi bir ekstrası da var. Fenerbahçemize hayırlı olsun. Dileğim; Dia ve Niang'ın büyük başarıları sayesinde Fenerbahçe'nin her yıl Fransa'dan oyuncular alması.
Tottenham 0 - 0 Man. City

Anderson Hernanes

Lazio'nun transferlerinin çoğunun kapalı kutu olması beni düşündürüyor. Bresciano, Floccari takıma kolay uyum sağlayabilecek isimler. Ancak Garrido, Alvaro Gonzalez, Pablo Pintos, Hernanes gibi oyuncuların performanslarını merakla bekliyorum. Bu arada forvet için Hugo Almeida ismi gündemde şu sıralar. Gündemdeki diğer isimlerden Kevin-Prince Boateng ise Genoa'ya transfer oldu. Manfredini, Del Nero, Scaloni, Meghni gibi isimlerin de takımdan gönderilmesini beklerdim. Inzaghi, Siviglia, Dabo, Cruz, hatta hiç şans tanınmayan Hitzlsperger bile gönderildi. Lazio'ya 1. sınıf bir stoperin de şart olduğunu düşünüyorum.
Biz Gideriz Tersine

Ben kendimce çok iyi bir Fenerbahçeliyim. Her Fenerbahçeli gibi... En kötü zamanlarımızda bile yönetimi istifaya çağırmayan, hiç bir futbolcuyu ıslıklamayan bir Fenerbahçeliyim. Bugün takım tutmuyor olsaydım; bana "Fenerbahçe nasıl bir takım?" diye sorsalardı, "Heyecanını kaybetmiş oyunculardan kurulu bir takım" derdim. Bu takım taraftarın da heyecanını kaybettiren bir takım olma yolunda ilerliyor üstelik. Hadi Alex yıllardır Fenerbahçe'de. Lugano yıllardır burada. Volkan 2 şampiyonluk travması yaşadı. Selçuk desen öyle... Bu adamlar bu travmalardan sonra heyecanını yitirebilir. Belirli zamanlarda formsuz olabilir. Futbolcudan önce insan bunlar. Lakin, 1 sezondur bizimle olan Andre Santos, Cristian Baroni, Gökhan Ünal, Bekir İrtegün gibi oyuncuların heyecanını kaybetme hakkı yoktur. Bu adamlar sportif olarak pek başarısı olmayan oyunculardır. Fenerbahçe için canlarını dişlerine takıp oynaması beklenenlerdir. Bu kadar heyecansız bir Fenerbahçe daha önce görmemiştim.
Aykut hocayı eleştireceğiz. Nasıl olsa hepimiz teknik direktörüz bu ülkede. Ancak eleştirmek başka, yiyip bitirmek başka... Tercihlerini eleştirebiliriz. Madem Gökhan Gönül iyiydi, niye Bekir'le başladın diye eleştirebiliriz. Cristian Baroni'ye nasıl tahammül etti diye eleştirebiliriz. Alex'i çıkardı diye eleştiririz. Ben bir de ; madem hızlı oyuncular aldırdın, neden yavaş futbol oynatıyorsun hocam ? diye soruyorum. Takım hücuma çıkmaya acizdi dün. Erken yoruldu, Koch zamanındaki kondisyon-fizik tabi ki yok. Cristian Baroni takımın el freni. İyi oyununu hep övdüğüm, çok görülmeyen ve benim görebildiğimi düşündüğüm olumlu yanlarını geçen sezon boyunca hep yazdım burada. Ancak gördüm ki, kafasında Fenerbahçe ve futbol yok Baroni'nin. Akşam takımı en olgun ataklarda bile frenleyen adam oldu. Stoch'un kendini yere atması ve oyundan atılması çok büyük acemilik. Selçuk,Kazım,Stoch. Son üç maçta, üç kıytırık oyundan atılma hikayesinin kahramanları... Issiar Dia takımın en gayretli oyuncusuydu. Heyecanını yenemeyip, pas ve şut arasında kalması onu turun getiren kahraman olmaktan alıkoyan sebep oldu maalesef. Aykut hocanın kafasında 4-3-3 yatıyor, ikinci yarı bunu bir kez daha belli etti. Takım hareketlenmişken, Stoch'un atılması bütün dengemizi bozdu.
Bize 1 Volkan, 10 tane Gökhan Gönül gerekiyor. Bunu da eklemeden edemedim. Son olarak ise ; her sezon transfer nasıl yapılamaz? örnekleri sunan yönetimimizle, otu boku ıslıklayan sözde taraftarımızla, ne yazık ki biten ya da bitmek üzere olan tribünlerimizle, heyecansız futbolcularla, Young Boys geldi diye sevinen uzmanlarla (!) işin çok zor Aykut hoca... Korkarım ki; Aykut hocaya da sabredemeyecek, 8-10 hafta sonunda göndereceğiz. Sonuçta yönetimin hiç birşeyden ders almadığı aşikar. Aykut hoca da çocukluğumun en büyük golcüsü olarak aklımda kalır o halde...
Maziden Fotoğraflar#7

Bir Roberto Di Matteo fotoğrafı paylaşasım geldi hemen. 1997 FA Cup Finalinde Middlesbrough'ya attığı gol.
Resmi Site Oyuncu Fotoğrafları Güncellenmiş !

Arka plan çok basit olmuş. Photoshop'u yeni kullanmaya başlayan, heves eden bir kardeşimize yaptırmışlar herhalde bu dizaynı. Arka planın daha sade olmasından yanayım. Issiar Dia zenci olduğu için bu karmaşık arka planda en net çıkan futbolcu olmuş. Ayrıca futbolcularımızın bir çoğu saç-sakal karışık bir şekilde çıkmışlar objektif karşısına. Hadi Gökhan Ünal'ın imajı bu. Ama diğerlerinin daha özen göstermesini beklerdim bu çekime. Faruk Yiğit'i aratmamışlar.
Hiç memnun kalmadım. Biz taraftar olarak herşeyin en güzeli kulübümüzde olsun istiyoruz. Yoksa tabi ki kıytırık bir site tasarımı,fotoğraf çekimi vs. deyip geçmesini biliriz. Keşke biraz İngiltere ligi takımlarının web siteleri,foto çekimleri örnek alınsa... Coca Cola League Two takımlarının bile şık site tasarımları var. Fotoğraf çekimlerinin ise şu şekilde, arka planda sahanın çimlerini göreceğimiz şekilde olmasını isterim.
Örnek 1 - Tottenham
Örnek 2 - Newcastle
Bu arada iyi haber ! Güiza'nın yeni formayla fotoğrafı eklenmemiş siteye... Gerçi gideceğini bilmeyen kalmadı artık...
