Yazan : steven_stiffler 26 Nisan 2011 Salı

İzmir'e maç için sadece 2007'de şampiyonluğu aldığımız Trabzonspor maçına gitmiştim. Aldığımız en zorlu fakat en anlamlı şampiyonluklardan birisiydi. Zico yönetiminde 100. yılda inişli çıkışlı performansımıza rağmen; cezalı olduğumuz için İzmir'de oynamış, Trabzonspor'la 2-2 berabere kalarak şampiyonluğumuzu ilan etmiştik. Unutulmaz bir yolculuktu. Hem gidiş, hem dönüş... Bir hafta önce İnönü'de Beşiktaş'ı yenmiştik ve "Şampiyonluk yarınlara kaldı" tezahüratıyla coşuyorduk. Hatırlıyorum da; yol boyunca uykumda bile bu tezahüratı yapmıştım. Pek çok Fenerbahçeli için Deivid'in golü ve o maç unutulmazdır. Canlı izlediğim için kendimi şanslı hissetmişimdir. İşte uzun zaman sonra yeniden İzmir yolu gözüktü bize... Rakibimiz küme düşmemesi mucizeye bağlı olan Bucaspor'du. Futbolun içinde herşey olsa da; Trabzon'un puan kaybından sonra Bucaspor'u rahat yenebileceğimiz kanısındaydık pek çoğumuz. Kendimize gelmemiz oyunun gidişatına bağlı olarak çok uzun sürmedi.

Sabah 08.30 gibi geldiğimiz İzmir'de maça çok fazla vakit olduğu için hayli boş vaktimiz oldu. Yaşadığımız birkaç tatsızlık dışında çok da kötü vakit geçirmedik. Erkek voleybol şampiyonluk maçımızın sonuna yetiştik. Kupayı kaldırma anını televizyonda yakalamışken, anı olarak saklamak için ölümsüzleştirdim. Erkek voleybol takımımız hakkında bir yazı yazacağım sonra... Bu maçın hemen ardından Efes Pilsen ile oynayacağımız basketbol maçına kilitlendik. Çok çekişmeli geçen maçın özellikle son anlarında oldukça heyecan içerisindeydik. Maçın en iyilerinden Kerem Gönlüm'ün 2'de 0 yaptığı son serbest atışlarında sağlam totem yaptık. Efes maçını uzatmada 72-70 alınca keyiflendik ve stadın yolunu tuttuk.

İzmir'de 2007'den bu yana hiç birşey değişmemiş. Stada girmek ve çıkmak hâla büyük işkence. Statta ses akustiği zaten yok. Tezahürat yapmak zor, rüzgar bir acayip esiyor, maça hakim olmak da bir o kadar zor... İzmir halkının Fenerbahçe'sini özlemesi, Fenerbahçe'sine koşması ise duygulandırıcı. Geçen hafta oyuna sonradan girip son dakika golünde büyük katkısı olan Stoch'un ilk onbirde olmaması benim için sürpriz oldu. Caner son 2 hafta iyi oynamıştı ancak Bucaspor gibi kısıtlı bir kadrosu ve kötü bir savunması olan takıma karşı Stoch ile başlamak; ilk andan itibaren baskı kurabileceğimizin bir habercisi olacaktı ve kuracaktık da. Ancak hocanın Caner seçimine de saygılıyım. Aykut Hocanın her hareketine saygılıyım.

Tıklım tıklım tribünlere güzel bir galibiyet izlemek yakışırdı. Tabi bu kadarı gereğinden fazla güzel oldu, gereğinden fazla heyecan oldu. Güzel oldu. Maça iyi başlamış gibi gözüksek de; Bucaspor ilk tehlikeli atağında golü buldu. Golü kimin attığını seçmek zordu bizim için. Anons bile yetersiz İzmir Atatürk Stadı'nda. Hatunun biri mırın kırın ediyor, kimse ne dediğini anlamıyor. İzmir'de gür sesli, babayiğit, anons yapacak bir adam bulmak zor olmasa gerek. Yediğimiz gol takımı erken uyandırır diye düşünüyordum. Bol pozisyon bekliyordum açıkçası ama Emre'nin uzaktan golüyle ancak uyanabildiğmizi düşündüm. Ceza sahasına kadar çok iyi paslarla geldik ama son hamleyi yapamamanın sıkıntısını yaşadık. Bucaspor'un ikinci golü bizi hem şaşırttı, hem tedirgin etti. Bucaspor'un üstünde 20-25 dakikalık bir baskı kurarak maçı çok rahat kazanacağımızı düşünüyordum. 2-1'lik skor tehlikeli ve düşündürücüydü. O esnada oynan futbolun da çok ümit vermediği gerçek... Bugün bize verdiği penaltıdan dolayı çok eleştirilen Bünyamin Gezer'in; elle oynandığı bariz gözüken ve tribüne "şak" diye el sesi gelen pozisyonda penaltıyı vermemesi hayal kırıklığıydı yine. Her hafta çalınmayan bir penaltımız banko. Oynadığınız sitelerde böyle bir bahis seçeneği varsa, evi arabayı satın; kaçırmayın.

Atatürk Stadı'nda güneşin batımını yakalamışken çekmemek olmazdı. Skorun vermiş olduğu tedirginlik moralimizi epey bozdu aslında... Pek fotoğraf olayına girmek gelmedi içimden. Yine de içimizdeki ümit, tedirginlikten çok daha fazlaydı. Hala 20-25 dakikalık bir baskıyla Bucaspor'u yenebileceğimizi düşünüyordum. İkinci yarıda baskı kurmaya çalıştığımız dakikalarda yediğimiz üçüncü gol, bize aynı zamanda stresten tırnaklarımız yediren bir gol oldu. Yobo'ya bu goldeki hatasını yakıştıramadım. Kendisinden sezon başından beri görmediğimiz, çok kritik bir hataydı. Hemen ardından bir Gökhan Gönül klasiği hücum sayesinde penaltıyı kazandık ve Alex ile ümitlerimizi yeşerttik. Bu gol ile tribünler de kendine geldi. Sevdiğim, her maç öncesi dua istediğim bir arkadaşımı arayarak 2 gollük daha dua istedim. Alex'in kafa ile attığı klasik gollerinden biriyle beraberliği yakaladık ve hayata döndük. Aykut Kocaman nasıl iyi bir hoca olma yolunda ilerlediğini bir kez daha gösterdi. Kötü bir takım olan Bucaspor'a karşı Cristian-Güiza hamlesi çok yerindeydi. Savunma yapmaktan bu kadar aciz bir rakibe karşı Cristian ile oynamak zaten çok anlamlı gözükmüyordu. Güiza oyuna girerken tribünler "Güiza Güiza Güiza" diye yıkılıyordu. İçime Güiza'dan gol geleceği doğmuştu. Ancak ilk dokunuşta golü atması çok abartı bir beklenti olurdu. Tıpkı Semih'in abartarak attığı Alex pası gibi... O ne müthiş bir pastı, kim olsa orada golü atardı. Güiza'nın golü atması bizim için çok daha anlamlı ve sevindirici oldu. Bunca sene dalga geçilen, taraftarlarca istenmeyen, fakat herşeye rağmen sevilen bir adam Güiza. Attığı hiç bir gol bu kadar anlamlı olmamıştı. Dramatik bir geri dönüş, efsane bir maç seyrediyorduk. 4-3'ten sonra oldukça rahatladık ancak Bucaspor yine tedirgin edecek bir kaç pozisyon yakaladı. Futbolcularımızın işi sağlama alması ve risksiz oynaması içimizi biraz olsun rahatlattı. Özellikle Mehmet Topuz'un mücadelesine hayran kaldım. Semih-Özer değişikliği yine mantıklı bir hamleydi. Stoch'un oyuna girdikten sonra takıma kazandırdığı kazanma arzusu ve heyecanını da yine es geçmeyelim. Mükemmel oynadı Stoch, haftaya kesinlikle ilk 11 başlamalı. Andre Santos'un golü ise yine geçen haftaki gibi son dakikada geldi. Bu kez galibiyet getiren değil, galibiyeti perçinleyen goldü.

Futbolcu-Taraftar bütünlüğümüz ve inancımız bu maçta da devam etti. Bir takımın şampiyon olduğu sezonda unutulmayacak birkaç maçı vardır. Biz bu sezon birkaç maçın çok üstüne çıktık. Anahtar pek çok maçımız oldu. Bucaspor maçı da onlardan birisi oldu. Çocuklarımıza anlatabileceğimiz maçlardan birisiydi kısaca. Maç bitince; babamın ben küçükken bana anlattığı efsane maçları anımsadım. Bu maç da ileride çocuklarıma anlatacağım ve onların da benim anlatımımla hatırlayacağı efsane bir maç olacak. Şampiyonluk için 4 galibiyet daha... Saldır Fenerbahçe!

2 Responses so far.

  1. Blogger'lık keyifli olsa da zor bir iş. Böyle bir yazının bir yorum bile almaması düşündürücü. Eline sağlık.
    Bu yazının dışında çok kıymetli bir blog bu. Erkek voleybol takımı yazısını bekleyeceğim.

  2. Abi çok teşekkürler. O tip şeyler önemli değil ya benim için. Ben de pek çok bloga okuyup, yorum yazmadan geçiyorum :)

Tozlu Sayfalar

Öne Çıkan Yayın

Verona ile Kasıp Kavurduk - FM 2017

Çoluk çocuk sahibi olacak yaşa geldim ama hala Football Manager geleneğini sürdürmekten büyük keyif alıyorum. Benim için bu geleneklerden...

Takip Ettiklerim

Kategoriler

Yazar Kafe

Translator

- Copyright © Serkan Özerik -