Yazan : steven_stiffler 3 Haziran 2011 Cuma

2009-2010 sezonu Tottenham taraftarının yıllardır hayalini süsleyen şampiyonlukla bitmese de; çok daha gerçekçi bir hedef olan Şampiyonlar Ligi vizesiyle mutlu sonlanmıştı. Redknapp Tottenham'a geldiği yarım sezonluk dönemde önce takımı ligde tutmuş, bir sonraki sezon Şampiyonlar Ligi vizesi aldırarak önemli bir başarıya imza atmıştı. Kurt hoca 2010-2011 sezonu öncesi kadrodaki taşlarla çok oynamadı. Önemli isimlerini satmadığı gibi takıma direkt katkı verebilecek bir yıldız Van der Vaart transfer edilmiş, bir de yıldız adayı olan Sandro yüksek bir meblağ karşılığı Londra ekibine transfer edilmişti. Bonservis Gallas da tecrübesiyle takıma katkı sağlaması için alınmıştı. Eksik bırakılan transfer ise sağ bek mevkiiydi. Hutton ve Corluka'ya güvenen Redknapp bu mevkiye transfer yapmadı.

Her ne kadar son maç Burnley'e yenilse de, aslında ligin finalini Man. City deplasmanında yapmıştı Tottenham... En ciddi rakibini deplasmanda yenerek vizeyi almıştı. 14 Ağustos 2010 günü yeni sezona yine Manchester City maçıyla başladı Spurs... Hedef kaldığı yerden devam etmek, sezonu en kötü ihtimalle aynı başarıyla; 4.lükle bitirmekti. City ile berabere kalarak sezona golsüz bir başlangıç yaptılar. Ardından Şampiyonlar Ligi ön elemesinde Young Boys maçları oynandı ve Young Boys'u eleyen Tottenham tarihinde ilk kez Avrupa Şampiyonlar Ligi'ne kalmayı başardı. Ligde sezonun ilk galibiyetini Stoke City deplasmanında aldı Tottenham. Geçtiğimiz sezonun yıldızı Gareth Bale; Stoke deplasmanında attığı 2 golle ilk galibiyeti getirdi. Ligin 3 haftası beklenen performansa ulaşamayan Tottenham'a transferin son gününde Rafael Van der Vaart katıldı. Real Madrid'den gelen tecrübeli yıldız Harry Redknapp'ın sezon içerisinde en önemli kozlarından olacak, Tottenham'a çok maç kazandıracaktı. Ancak küçük bir sorun vardı. Van der Vaart'ın gelişiyle kurt hoca sistem değişikliğine gitmek zorunda kaldı. Geçen sezon fırtına gibi esen 4-4-2'lik dizilişi bozup, Van der Vaart destekli tek forvete dönüş yaptı Redknapp.

Van der Vaart'ın gelişi takımda taşları az da olsa yerinden oynattı. Ama farklı bir ivme de kazandırdı. Van der Vaart golleri ve asistleriyle Tottenham'da iyi bir başlangıç yaptığı gibi, sezonun geneline bu performansını yansıtmayı başardı. Redknapp, Van der Vaart'ın olmadığı dönemlerde takımı önceki sezondaki sisteme döndürdü ve alışık olduğu futbolu oynatarak yıldız oyuncunun yokluğunu aratmadı. Hocanın bir diğer önemli hamlesi, geçen sezonun yıldızlarından ve en istikrarlı oyuncularından Palacios'u takımdan kesmesi oldu. Yerinde bir karar olduğu tartışılabilirdi. Ancak Huddlestone da Palacios'u aratacak bir oyuncu değildi. Palacios'un özel hayatında yaşadığı sorunlar kendisini oldukça formdan düşürmüştü. Takım ilk şoku Carling Cup'ta yaşadı. Bu maç için; Wenger ve Redknapp rotasyon oyuncularını kapıştırdı diyebiliriz. Gülen 4-1'lik sonuçla Arsenal oldu ve Tottenham erken veda etti. Ancak Redknapp'ın öncelikli hedefi her zaman lig ve Avrupa'ydı. Eldeki rotasyonlu kadroyu da en iyi şekilde değerlendirmeye çalışmaktaydı.

Çok kısa bir de Şampiyonlar Ligi değerlendirmesi yapalım. Inter,Werder Bremen ve Twente'li grupta göze hitap eden bir futbol oynadı Tottenham. Grupta sırasıyla alınan sonuçlar ise şu şekilde ;
Werder Bremen 2-2
Twente 4-1
Inter 3-4
Inter 3-1
Werder Bremen 3-0
Twente 3-3

White Hart Lane'de oynanan 3 maçta alınan 3 galibiyete, deplasmandan çıkarılan 2 puan da eklenince 11 puan ile üst tura çıkıldı. Şüphesiz ki taraftarın da müthiş bir payı vardı bu başarıda. Tottenham'ın Şampiyonlar Ligi'ne katılmasında büyük pay sahibi olan Gareth Bale, bu arenada gösterdiği performans ile büyük takımların etki alanına girmiş, hakkında milyon dolarlık dedikodular dönmeye başlamıştı.

Ligde inişli-çıkışlı bir performans gösteriyordu Londra ekibi. Yoğun maç temposu takımı epey yıpratsa da, Redknapp'ın vazgeçemediği oyuncular vardı. Tottenham bu tempoda ne kadar zorlansa da, Chelsea ve Liverpool'un yaşadığı düşüş itibariyle kendisini tekrar üst sıralarda görmeye başladı. Ligin 19 maçlık ilk yarısı diyebileceğimiz kısmında alınan 33 puan takımı ilk 4te tutmaya yetti.

Müzmin sakat King'in sezonun büyük bölümünde sakat olması, Woodgate koca sezon sakat olması ve Defoe'nin de çok iyi bir form yakaladıktan sonra sakatlanıp uzun bir süre sahalardan uzak kalması takımın şanssızlıklarından oldu. Bir başka şanssızlık ise şüphesiz kaleci Gomes'di. Manchester United maçında başlayan komik gol yeme furyası sezon boyunca her kulvarda devam etti. Ancak kurtardığı kritik toplar Redknapp'ın vazgeçilmezi olarak kalmasını sağladı. 2011 yılına Fulham galibiyetiyle girildi. Ocak transfer döneminde simge oyunculardan Robbie Keane gönderildi. Everton'dan Pienaar alındı ve formsuz Krancjar'a oranla öncelikli bir tercih olacaktı. Khumalo ise hiç forma giymeden kiralık gönderilecek bir transfer oldu. Yılın ilk günü oynanan maçta galibiyet golünü yine Bale attı. Aynı Fulham ay sonunda yapılacak FA Cup karşılaşmasında Tottenham'ı 4-0'lık bir skorla dağıtacaktı. Bu 4-0'lık mağlubiyetle silkelenen Tottenham, Şubat ayına müthiş bir başlangıç yaptı. Şubat ayının ilk yarısında sırasıyla Blackburn,Bolton ve Sunderland'i yendi. Ancak en önemli galibiyeti San Siro'da Milan'a karşı aldı. Crouch'un kontraatak sonucu attığı gol Tottenham için tarihi bir gol ve turun habercisiydi. Fakat bu gol bu sefer de kötü bir gidişatı getirdi. Milan maçından sonra yine yoğun temponun kurbanı oldu takım. Ligde peşpeşe zayıf takımları mağlup edemedi. Blackpool,Wolves,West Ham ve Wigan maçlarının kazanılamaması ilk 4 yarışında önemli kayıplar getirdi. Ancak Milan karşısında kötü oyun ve 0-0lık sonuçla gelen tur, taraftarı memnun etmişti. Çeyrek Final'de Real Madrid'e karşı alınan 4-0'lık mağlubiyet, Tottenham'ın artık lige konsantre olmasını sağlamalıydı. Ancak bu kolay değildi. Manchester City'nin iyi gidişatı, Chelsea'nin tekrar üst sıralara tırmanması Tottenham'ı potanın dışında tutuyordu. Alınan istikrarsız sonuçlar da Şampiyonlar Ligi vizesinin gelmesine yetmedi. Geçen sezon City ile oynanan final niteliği taşıyan maçı kazanarak bu vizeyi alan Tottenham, yine aynı nitelikteki maçta Man. City'ye yenilerek potanın dışında sezonu bitirdi.

Sezonun en unutulmaz maçı şüphesiz ki Fly Emirates'te alınan Arsenal galibiyetiydi. İlk yarıyı 2-0 geride kapatan Tottenham, ikinci yarı müthiş bir futbolla; Bale,Van der Vaart ve Kaboul'ün golleriyle ezeli rakibini devirmişti. Yine 4-3 kaybedilen ve 3-1 kazanılan Inter maçları da taraftarın Gareth Bale'i izlemeye doyamadığı maçlar olarak hafızalardaki yerini almıştır. Kendi kanaatimce de 3-3 berabere biten Arsenal maçı da seyir zevki yüksek, müthiş bir maçtı. El Classico'yla aynı saatte oynanmasına rağmen izlemeyi tercih etmiş ve maç boyu müthiş bir futbola doyum yaşamıştım. Sezonu 62 puanla 5. bitiren Tottenham, seneye Uefa Avrupa Ligi'nde mücadele edecek. Redknapp ise Avrupa Ligi'nde yedeklerle mücadele edeceğini belirterek önceliği lige vereceklerini belirtti. Bana göre sezonun en önemli eksileri, beklenmedik maçlarda kaybedilen puanlar. Bunun nedeni de tabi ki yoğun tempo ve takımın bu maçlara tam motive çıkamaması. Ayrıca eksik oyuncuların yokluğu geniş kadroya rağmen arandı. Birinci sınıf bir stoper ve bitirici bir forvetin yokluğu Tottenham'ı yarış dışında tuttu.

Bireysel performanslarla bitirelim. Bilgileri sadece lig olarak değil, total olarak vereceğim. (İstatistikler resmi siteden alınmıştır) Aaron Lennon 46 maçla takımın en istikrarlı oyuncusu oldu. Yedek kaldığı maçlarda bile Redknapp'ın öncelikli oyuna aldığı isim oldu. İstikrarlı olarak oynamasına rağmen istikrarsız bir performansı olması, onu bir dünya yıldızı yapmanın önüne geçen tek engel zaten.

Kalecilerden Gomes toplam 40 maçta forma giydi. Gösterdiği performans ise hayal kırıklığıydı. Yediği hatalı gollerle sezon boyunca gündemden düşmedi. Carlo Cudicini 13 maçta forma giyerken, Pletikosa 1 maç şans bulabildi.

Savunma hattında Assou-Ekotto Redknapp'ın vazgeçilmezlerinden oldu. Bale ile iyi bir uyumu olan Kamerunlu 44 maçta forma giyerken gol atamadı. Redknapp sağ bekte Hutton, Corluka ve Kaboul'u dönüşümlü olarak değerlendirdi. Bu isimlerden en verimlisi Alan Hutton oldu. Genellikle savunmanın göbeğini Gallas-Dawson ikilisi oluşturdu. Bassong da toplamda 20 maçta forma giyerek gölgede kaldı. King ve Woodgate ise sakatlıkla boğuşarak kredilerini tüketen isimler oldular. Sezonun sürprizlerinden biri ise son maçlarda sol bek oynatılan Danny Rose. Ekotto'nun yokluğunda sol beke çekilen Rose, buradaki performansıyla gelecek vaad etti.

Palacios uzun bir süre yedek bekledikten sonra takıma girerek 30 maçta forma giydi. Huddlestone'un 20 maçta 2 gollük bir performansı var. Jenas 28, Sandro 26 maçta oynadı. Takımın en çok forma giyen oyuncusu Aaron Lennon demiştik. Kanatlarda oynayan oyunculardan; Bale 40 maç 11 gol, Bentley 3 maç, Modric 43 maç 4 gol, Giovani 5 maç, Kranjcar 19 maç 2 gol, Pienaar 11 maç ile sezonu tamamladı. Van der Vaart ise 35 maçta 14 gole imza attı.

Golcülerden sezonun en verimli ismi Crouch oldu. Her ne kadar oynadığı maçlarda yaptığı kazmalıklar çok bariz olsa da; 45 maç oynayıp 11 gol atmış. 37 maçta 12 gol atan Pavlyuchenko daha iyi bir istatistiğe sahip. Sezonun büyük bölümünde sakat olan Defoe'nin 29 maçta 8 golü var. Robbie Keane ise 13 maçta attığı 1 golle sezonu bitirmiş.

*** Yazıyı Hakan Celep arkadaşımın ricası üzerine BRITISH GUM için yazdım. Kendisi blogunda yayınladıktan sonra ben de blogdaki 1000. yazının bu olması istedim.

Tozlu Sayfalar

Öne Çıkan Yayın

Verona ile Kasıp Kavurduk - FM 2017

Çoluk çocuk sahibi olacak yaşa geldim ama hala Football Manager geleneğini sürdürmekten büyük keyif alıyorum. Benim için bu geleneklerden...

Takip Ettiklerim

Kategoriler

Yazar Kafe

Translator

- Copyright © Serkan Özerik -