Yazan : steven_stiffler 4 Mayıs 2014 Pazar


Son yazıyı yazdığımın üzerinden sanki çok zaman geçmemiş gibi... Ama bazen de yıllar önce yazmışım gibi... İşte askerlik psikolojisi böyle. Yani uzununu bilmiyorum da, kısası böyle. 6 ay geçti gitti, 2 haftadır evimdeyim ama buraya yazmaya zaman bulamadım. Çok revaçta olduğum, sevdiklerimle zaman geçirdiğim son derece verimli bir dönemden geçiyorum. Şampiyonluğa nasıl yetiştim ama ? İyi yetiştim iyi... Mesafe uzak olsa da, Bayburt gibi bilinmeyen bir yerde olsan da; duygu aynı duygu. Fenerbahçe'nin peşinde fiziken olamasan da, manevi olarak oluyorsun. Neticede şampiyonluk coşkusunu yaşamak benim de hakkım.

Her hafta atılan son dakika golleriyle başladığımız ligin, en son Bursaspor'a attığımız son dakika golünü izleyerek askere gitmiştim. İlk hafta izlediğimiz maç da derbi oldu. Bayburt'ta ilk günümdü ve akşamında maçı izleyebilecek miyim tereddütleriyle bir gün geçirdim. Maçı izlemek mümkün olunca, üstüne de 2-0'lık galibiyet olunca; vatani hizmetime güzel bir başlangıç yaptım. Ardından Antalyaspor'u 2-1 yendiğimiz maç... Zannediyorum bu sezon kazandığımız son "son dakika gollü" maçtı. Ardından babamla izlediğim muhteşem Beşiktaş maçı... Futbola doyduğumuz ama istediğimizi alamadığımız bir maçtı. Ayrıca yıllar sonra babamla izlediğim ilk maç olması da benim için önemliydi. Evci İzni harikaydı dostlar!  O maçta Kuyt'ın attığı gol şampiyonluğa olan inancımı kamçılamıştı. Takımın hırsı, kazanma azmi mükemmeldi. Rize maçında zor bir deplasmanda ilk yarının sonunda attığımız golün moraliyle ikinci yarı oyunu çevirdik. Akhisar ise sezonun kolay maçlarından biri oldu. Karabük maçı, askerde izleyemediğim ilk maç oldu. Ayrıyetten uzun zaman sonra gelen ilk yenilgi... Kayserispor'a 5 gol attığımız maç ise; düşman çatlatan cinstendi. Özellikle Emenike'nin gol sevinci, Caner'in füzesi akılda kalan detaylar oldu.


"Ersun Yanal'ın takımları ikinci yarıda düşüşe geçiyor yeaaa" klişesiyle başladığımız ikinci yarıda Konyaspor'u çok zorlanarak yendiğimiz bir ilk maç izledik. Ardından Eskişehir ve Sivas deplasmanlarında gelen mağlubiyetlerle klişecileri ümitlendirdik. Hakemlerin her iki maçta da oldukça rezalet olduğu gerçeğine rağmen, çok verimli oynayamadığımız da ortadaydı. Aslında her iki maça da önde basarak ve pozisyon arayarak başladık. Eskişehirspor maçında oldukça şanssız günümüzdeydik. Kuyt'ın çizgide atamadığı gol maçın kırılma noktasıydı. Sivas maçında ise hakem şartları nedeniyle kazanmayı zaten başaramazdık. Egemen'den mesela o günden sonra yararlanamadık. Kırmızı kart cezası biter bitmez Gençlerbirliği maçını oynadı, ancak sonrasında da sakatlık geldi. Özellikle Elazığ deplasmanında yediğimiz golü hatırlıyorum da; Egemen'i gerçekten aradığımız bir gündü. Sivasspor maçından sonra ortaya çıkan "Puan Farkı 3,5" çuların ortalıktan toz olması çok vakit almadı. Kasımpaşa maçı yine Konyaspor maçı tadında, zor kazandığımız bir maç oldu. Elazığspor deplasmanında yine kötü bir oyun ve hakem faktörüyle puan bıraksak da; ondan sonra yolumuz açık oldu. Gençlerbirliği maçı Gosso'nun insanlıktan çıktığı maçtı. Yazamadık belki zamanında ama küçük bir not olarak burada dursun. Trabzonspor maçı ise Gossolarla dolu tribün vardı. Kafalarına siyah poşet geçirmeyi unutmaları üzdü. Alıştığımız görüntülerdi. Müthiş oynadığımız, zaten 3-0'dan aşağı kazanmayacağımız, Emenike'nin füzesinin unutulmayacağı bir maçı hükmen 3-0 kazandık. Kayseri Erciyes içeride kazandığımız zor maçlardan biriydi. Gaziantepspor maçı ise; Emenike sayesinde zoru kolay yaptığımız bir maç oldu.


Bursaspor yine rahat kazandığımız, özellikle ikinci yarı kötü oynamamıza rağmen oyunun üstünlüğünü vermediğimiz bir maçtı. Galatarasay maçı ise, tipik bir Galatasaray deplasmanı. Türlü türlü Meloluğun yapıldığı, neticesinde kötü de oynayarak kaybettiğimiz bir maçtı. Galatasaray iyi mi oynadı? Hayır. Neyse ki; Antalyaspor karşısında bu takım "Neden Şampiyon?" olduğunu ispatlarcasına oynadı. Beşiktaş maçı eve döndüğüm gündü. O geceyi caddede şampiyonluk turunda geçiririz diye düşünüyordum. Eve gelir gelmez, yemek yiyip çıktım. Beraberlik elbette tatmin edici bir sonuç olmadı benim için. Şampiyonluğu bir hafta ertelemesi ise bana kutlamaya hazırlık yapma fırsatı tanıdı. Ardından gelen şampiyonluk ve bunun coşkusunu statta yaşayamama burukluğu.


Önce Caner için yazalım. En kötü zamanında bile eleştirmediğim, hep güvendiğim bir oyuncuydu. Ancak kabul etmek gerekir ki; bu sezonki performansını ben de beklemiyordum. Gerçek bir sol bek oldu. Dünyanın pek çok takımında oynayabilecek düzeyde bir sol bek oldu. Benim için sezonun yıldızı kesinlikle Caner. Mehmet Topal gelir ondan sonra belki... Çok kritik adam, benim her zaman kadroya ilk yazacağım adam. Emenike zaman zaman bencillik yapıyor, tuhaf triplere giriyor. Ama bu sezon verdiği katkı unutulmaz. Özellikle şike sürecinden sonra bu takımda ilk sezonunda şampiyon olmayı başarması enfes oldu. Moussa Sow benim için beklenen performansından altında bir sezon geçirse de; sadece attığı goller ve Emenike ile uyumu sayesinde bile aslında beklenti altı performansına rağmen çok iyi bir sezon geçirdi ve şampiyonluğa büyük katkı yaptı. Fenerbahçe'de şampiyonluk yaşamayı en çok hakeden oyunculardan biriydi zaten. Volkan kötü bir sezon geçirmesine rağmen şampiyonluk yaşadı. Bu sezon performansına en çok üzüldüğüm oyuncu. Mesela Bruno Alves de benim beklentilerim altında kaldı ama öyle bir oyuncu ki; sahada durması bile psikolojik üstünlük veriyor. Elbette Dirk Kuyt'ın özverisini, inancını es geçmek olmaz. Her takımda olması gereken bir karakter.

Son olarak Ersun Yanal'a ayrı bir paragraf açalım. Hocalığını her zaman beğenmişimdir. Milli Takım'ın başında dahi beğenmişimdir. Kendi bildiklerini yapmaya çalışan bir teknik direktör. Fenerbahçe'ye geldiğinde ne vereceği konusunda şüphelerim vardı. Özellikle 2 sezon sonra mutlaka şampiyon olmak zorundaydık ve Ersun Yanal'ın bu şampiyonluğu vereceğine inanmak istiyordum. Sezonun ilk maçlarında eleştirdim. Daha çok yönetimi eleştirdim aslında... Ama eldeki kadronun, Ersun Yanal'ın sistemine uymayacağını düşünüyordum. Kuyt,Sow sürekli yer değiştiriyor; Emenike ile üçlü uyum yakalayamayacak gibi gözüküyordu. Futbolcuların da payıyla bu süreç aşıldı ve Fenerbahçe hücum hattı rakiplerine korku veren bir hücum hattı oldu. Olması gerektiği gibi... Takımın geçirdiği kriz süreçleri geçen 2 sezonda olduğu kadar ağır olmadı ama Ersun Hoca bu süreçleri de iyi yönetti. Her maç sonrası dimdik durdu, açıklamaları her zaman Fenerbahçe'nin menfaatlerini ve büyüklüğünü koruyan düzeyde oldu. Sezon başındaki eleştirilerimden dolayı beni utandırdı ve Fenerbahçeliliğine yüreğine de koyarak bu şampiyonluğa alnının akıyla kazandı. Teşekkürler Ersun Hoca, en büyük başarılarının başlangıcı olur inşallah.

Tozlu Sayfalar

Öne Çıkan Yayın

Verona ile Kasıp Kavurduk - FM 2017

Çoluk çocuk sahibi olacak yaşa geldim ama hala Football Manager geleneğini sürdürmekten büyük keyif alıyorum. Benim için bu geleneklerden...

Takip Ettiklerim

Kategoriler

Yazar Kafe

Translator

- Copyright © Serkan Özerik -