Yazan : steven_stiffler 4 Mayıs 2013 Cumartesi

Elbette her güzel şeyin bir sonu var. Mutlu son ve mutsuz son... Fenerbahçe olarak biz genellikle mutsuz son yaşadık ve buna alıştık. O yüzden ki şahsi fikrim yarı final görmeden kupa hayali kurmamaya ve lige ağırlık vermeye yönelikti. Lig gidince, elde daha büyük bir umut olan Avrupa Ligi umudu kaldı. Umutlarımı arttıran ilk maçta Fenerbahçe ruhunu görmüş olmaktı. Ancak tecrübelerim ve hissettiğim; Fenerbahçe kaçırdıklarını her zaman arardı.

Duygular söz konusu olduğunda futbolu konuşabilmek çok mantıklı olmuyor. Fenerbahçe tüm sezonluk emeğini bireysel hatalarla verdi. Bireysel becerilerden çok takım oyunuyla geldiği yarı finali, bireysel becerilerden kaybetmek elbette daha kötü. Ayrıca net görülen; Fenerbahçe'nin kadro yetersizliğiydi. Yıllardır aynı rotasyon oyuncularıyla oynuyoruz, eksik sayısı birden fazla olunca da kadro kurmakta zorluk çekiyoruz. Eldeki en iyiyi değil, eldeki mecburiyeti oynatıyoruz. Benfica'nın maça nasıl başlayacağını herkes biliyordu. Aykut Kocaman'ın bunu futbolculara tek tek anlattığına da eminim. Ancak olmadı mı olmuyor. Geride başlayacağımız belliyken, ilk yarım saatlik bölümde gol yememek gerekiyor. Biz ise 5-6 dakika dayanamadan golü yedik. Lazio'daki deplasman oyunumuzu burada oynayamadık. Takım savunmamızı burada yapamadık. Benfica kadrosunun Fenerbahçe'den çok üstün olduğuna inanmıyorum. Fakat bir gerçek var ki; Benfica'da oyunun kilidini çözecek oyuncu sayısı daha fazla.

Golü yedikten sonra kısa süreli bir panik haline büründük. Her zaman yakındığımız şansımız bu kez yaver gitti ve Kuyt'ın penaltısıyla beraberliği yakaladık. 1-1'den sonra da 5 dakika süren bir istediğimizi yapabilme kimliğine büründük. 5 dakika yetmedi elbette... Cardozo'nun elini kolunu sallaya sallaya attığı gol işleri bir kez daha değiştirdi. Sow ve Kuyt'ın atamadığı gol ise ilk maçtaki pozisyonlarımızı bile unutturacak kadar büyük talihsizlikti. Kimseyi suçlamıyorum ama eleştirilecek yerler elbette var. İlk golde Selçuk'un hamle hatası, ikinci golde Egemen ve Yobo'nun Cardozo'yu bomboş bırakması sebep. İlk golü önlemek biraz daha zor ama ikinci golde Cardozo gibi fizikli ve seri olmayan bir golcüyü kaleye arkası dönük marke etmek gerek. İkinci yarıda biraz daha sakinleşiriz diye düşündüm. Benfica'nın temposu da belli bir yerden sonra düşecekti. Ama olmadı. Gidişat Sevilla maçını andırsa da dillendirip büyüsünü bozmak istemedim. Sahada ne yaptığını bilen bir takım olamadık. Caner'in bir tane olumlu hareketi yok mesela... Sow'un da öyle. İlk maçta Webo tüm kafa toplarını almıştı. Sow ise bir tane kafa topu indiremedi. Fenerbahçe'deki en etkisiz futbolunu oynadı. Gökhan Gönül'ün sakatlandığı pozisyonda hepimizin içi cız etti. Volkan'ın gözyaşları da bunun göstergesi... O ân, o durumdaki bir Volkan'ın aklının Gökhan'da kalmaması imkansız. Bu da maçın gidişatına etki etti elbette. Üçüncü golde de Bekir'in anlık hatasını unutmamak gerek. Üzücü, belki yıkıcı bir mağlubiyet aldık ama neticede Fenerbahçeli olmanın gururuyla ayakta durmayı başaracağız.

Finali hepimiz çok istedik. Camia olarak kötü günler yaşıyor olsak da, en azından bir hedefte bütünlüğümüz vardı. Olmadı ama iyi de tecrübe oldu. Fenerbahçe artık her sezon Avrupa'da tur atlayan takım olmalı. Eldeki 3 hedeften 2si gitti. Bence çok da önemi olmayan bir kupa olan Türkiye Kupası kaldı. Müzede gözükür, şık olur ama o kupa için de kendimi parçalamam açıkçası. Gökhan Gönül'ün iyi olmasıyla teselli bulduk. Bu kadar yaklaşmışken, Kadıköy'de kaçırdıklarımızı yine aradık, yine aradık. Üzüntü de sevdaya dahil elbet... İyi ki varsın Fenerbahçe.

Tozlu Sayfalar

Öne Çıkan Yayın

Verona ile Kasıp Kavurduk - FM 2017

Çoluk çocuk sahibi olacak yaşa geldim ama hala Football Manager geleneğini sürdürmekten büyük keyif alıyorum. Benim için bu geleneklerden...

Takip Ettiklerim

Kategoriler

Yazar Kafe

Translator

- Copyright © Serkan Özerik -