Archive for Haziran 2014

Brezilya 4 - 3 Şili

18' David Luiz
32' Alexis Sanchez

Çok ortada bir maç oldu. Penaltılar heyecanını daha ilk eleme maçında yaşadık. Oldukça tempolu başlayan, Brezilya'nın her an gol atacakmış ve farka gidecekmiş gibi oynadığı bir ilk 20 dakika vardı. David Luiz'e yazılan, bana göre Jara'nın kendi kalesine attığı golden sonra Brezilya aksadı. Şili ise bulduğu ilk net fırsatı değerlendirdi. Alexis Sanchez yerine başka bir oyuncu olsa, o atmosferde o vuruşu yapamazdı. Şili'nin yıldızı o pozisyonda yapılabilecek en temiz vuruşu yaptı. Brezilya kötü oynadı. Şili kötü oynadığı Brezilya'ya karşı saldırmaya korktu. Sampaoli, riskleri alabilseydi; Şili büyük sürprize imza atabilirdi. Ben ikinci yarıda Valdivia hamlesi bekledim, gelmedi. Vidal çok kötüydü, takımın en önemli isimlerinden birinin böyle maçta bu kadar kötü oynaması kabul edilemez. Valdivia hem Şili'yi organize edebilecek, hem de penaltılarda gol atacak oyuncuydu. Brezilya'da Hulk çok iyi başladığı maçı kötü bitirdi. Neymar uzun bir süre tek başına didindi. Her iki takımın kalecilerine de hata bulmak olmaz ama Julio Cesar penaltılardaki kurtarışlarıyla maçın adamı seçildi. Şili böylesi elenmeyi hak etmedi ama Julio Cesar da haketmedi. Brezilya'ya çeyrek finali gösteren ikili olarak Neymar ve Julio Cesar'ı söylemek yanlış olmaz. Takımda çok önemli rol üstlenen Luiz Gustavo'nun çeyrek final maçında cezalı olması önemli eksik. 120.Dakikada topu direğe nişanlayan Mauricio Pinilla; penaltılarda da golü atamayarak günün talihsiz ismi oldu. O golü 120'de atsa atsa Semih Şentürk atar; o da Hırvatistan'a... Alexis Sanchez'e de penaltı kaçırmak yakışmadı. Güle güle penaltı kullanmaya gelen Gonzalo Jara ise; laubaliliğinin bedelini ödedi. Aranguiz'in attığı penaltı müthişken, Willian'ınki komediydi. Manchester'ın çocuğu Howard Webb maçta kritik pozisyonları doğru değerlendirdi.

Brezilya : Cesar; Alves, Silva, Luiz, Marcelo; Fernandinho (72' Ramires); Gustavo; Hulk, Oscar (106' Willian), Neymar; Fred (64' Jo).

Şili : Bravo; Medel (108' Rojas), Silva, Jara; Isla, Aranguiz, Diaz, Mena; Vidal (87' Pinilla); Sanchez, Vargas (57' Gutierrez).

Sarı Kartlar : Mena, Silva, Hulk, Gustavo, Jo, Pinilla, Alves

Penaltılar
Atanlar : David Luiz, Marcelo, Neymar / Aranguiz, Diaz
Kaçıranlar : Willian, Hulk / Pinilla, Sanchez, Jara
28 Haziran 2014 Cumartesi
Yazan: steven_stiffler

İlk Turun Ardından

Hemfikir olduğumuz bir konu var ki; çok eğlenceli ve seyir zevki yüksek maçlar izledik. Çok çılgın futbol izlememiş olsak da; bol bol gol izledik. Tertemiz... Futbolun meyvesi gol. Değişik teknolojilere şahit olduk. 48 maçlık periyodda görebileceğimiz pek çok şeyi gördük. Gol çizgisi teknolojisi canlı canlı kullanıldı. Hakemlerin baraj çizgileri, hat-trick, kırmızı kartlar, verilen-verilmeyen penaltılar, yıldız oyuncuların takımlarını sırtlamaları, kalecilerin maç kurtarmaları, çılgın teknik direktör sevinçleri, sakatlanan fizyoterapist, kendi kalesine gol atanlar, Luis Suarez ısırığı, son dakika golleri, sürpriz sonuçlar gibi futbol adına pek çok lezzeti bir arada bulduk. Hakemlerin kötü yönetiminin başını yaktığı takımlar olsa da; futbol lezzeti bir an bile azalmadı. Son yıllardaki turnuvalara göre, en keyifli turnuva olduğunu söylemek yanlış olmaz. Ama şöyle de bir gerçek var; Tribün Güzelleri foto galerileri adına izlediğim en kötü turnuva.

A Grubu, ev sahibi Brezilya'nın favori olduğu gruptu. Bu grupta bir sürpriz yaşanmadı. Brezilya-Hırvatistan maçındaki kötü hakem yönetiminden sonra; Hırvatistan grubun talihsiz takımı olsa da, Meksika maçını kazanma şansını değerlendiremeyip gruptan elenen takım oldu. Kamerun turnuva boyunca kendi içerisinde sorunlar yaşadı. Eto'o bitmiş deyimine de canlı canlı şahit olduk. Mental olarak hiçbir şey vaat etmeyen Kamerun, 2010'dan sonra 2014'te de 0 çekerek elendi. Volker Finke de şu ana kadar turnuvanın en kötü teknik direktör performanslarından birini sergiledi. Brezilya'da zaman zaman iyi bir golcü eksikliği hissedilse; her maçı sırtlayabilecek yıldızlarının olması ve ev sahibi olmanın avantajıyla oynadıkları iştahlı futbol, takım adına ümit vericiydi. Özellikle Neymar'ın sergilediği performans parmak ısırttı. Robinho örneğinden dolayı, benim çok umutlu olmadığım; benzer bir karakter olduğunu düşündüğüm Neymar harika maçlar çıkardı ve gol krallığının da iddialı isimlerinden oldu. Hırvatlar bu grubun ikincilik adayıydı. Yine iyi maçlar çıkardılar. Hatta 3 maçı da seyirlik ve zevkliydi. Ancak istedikleri sonuçları alamadılar. Çok kaliteli kadroları olmasına rağmen, Niko Kovac şimdilik tecrübesizliğinin kurbanı oldu. Bilic'ten sonra yeni bir karizmatik Hırvat teknik direktör izledik. Kovac kadın taraftarları tribüne tek başına çekebilecek karizmasına rağmen Meksika'nın performansını hesap edemedi ve rakibinin gerisinde kaldı. İlk maçta oynamayan Mandzukic ikinci maçta bekleneni verse de; üçüncü maçta Meksika'yı alt edecek performansı gösteremedi. Ivan Perisic ise Hırvatistan adına en başarılı performansı sergiledi. Meksika şüphesiz iyi takım, gruptan çıkmayı da hakettiler. En büyük yıldızları Chicharito, Çılgın Teknik Direktör Herrera'nın ilk tercihi olmamasına rağmen Oribe Peralta da sergilediği performansla yıldız golcüyü aratmadı. Yine de ileriki turlarda tercihin Chicharito olması gerektiğini düşünüyorum. Meksika'da parlayan isimler ise; ilk 2 maçta gol yemeyen kaleci Ochoa, Hector Herrera, Guardado oldu. Grubun iki yıldızını seçmek gerekirse; Neymar ve Ochoa derim.

B Grubu'nda herkes Hollanda ve İspanya'nın gruptan çıkabileceğini düşünürken, çok az kişi Şili'nin sürpriz yapacağına inanıyordu. Bu grup şahane bir maçla başladı. Son 3 büyük turnuvayı kazanan, burada da favorilerden olan İspanya; öne geçtiği maçta Hollanda'dan 5 gol yedi. Hollanda'nın genç kadrosu bana çok güven vermiyordu. Şili'nin gerisinde kalabilirler diye düşünmüştüm. Ancak; genç kadronun yanında başta Robben ve Van Persie olmak üzere; Sneijder, Kuyt, De Jong, Huntelaar gibi tecrübeli isimlerin kadroda olması takıma büyük bir artı sağladı. Bir futbol ekolü olmalarının ve Van Gaal'in de payı yadsınamaz. İspanya'ya 5 atan takım, elbette başarılı olmayı hak ediyor. Robben ve Van Persie önderliğinde 3 maçını da kazanan Hollanda; her maçında iştahlı ve başarıya aç oyunuyla rakiplerini korkuttu. Özellikle Robben, sanki kupayı kazanmadan gitmeyecekmiş gibi hazırlanmış. Motivasyonu da müthiş. Savunmada oynayan Blind de hücuma katkı yapan bir bek, bu turnuvada değerini katlayan Hollandalılardan ilki. Diğerleri ise; Nöbetçi golcü rolü üstlenen Memphis Depay, savunmada kritik müdahalelerle oynayan De Vrij. Hollanda aynı zamanda ilk turun en çok gol atan takımı. 10 gol attılar. Grubu ikincilikle bitiren Şili de gerçek bir takım oyunu hüviyetinde gözüküyor. Bireysel olarak da iyi futbolculara sahipler ancak başarılı olmalarının asıl sebebi takım oyunu. İyi bir takımı oyunu oynadıktan sonra, isimler çok da önemli değil. Teknik Direktörleri keltoş Sampaoli takımı çok iyi hazırlamış. Napoli'de kalsaydı muhtemelen sezonu kulübede geçirecek olan Eduardo Vargas, Valencia'ya geçtikten sonra gösterdiği performans ile dünya kupasına oldukça hazır gelmiş. Performansına da kaldığı yerden devam ediyor. Orta sahada oynayan Aranguiz ise oynadığı her maçta üst düzey performans sergiledi ve değerini katladı. Kupadan sonra Avrupa'ya transfer olabilir. Hatta olmazsa ayıp olur diyeyim. Öyle takım oyunu oynadılar ki; Vidal ve Alexis Sanchez gibi isimler bile çok ön plana çıkmadı. Haa bir de Valdivia'nın ilk maçta gol atmasına çok sevindim. Çok sevdiğim bir futbolcu, yedek olsa da; klasına yakışır bir golle turnuvada iz bırakacak olması güzel. Grubun hayal kırıklığı İspanya hakkında çok şey yazılır. Diego Costa'nın forvetsiz sisteme dahil olmasıyla, forvetsiz oyunuyla tat vermeyen İspanya; forvetli oyunuyla daha iğrenç bir hâl aldı. Hollanda maçında aldıkları hezimet ile ekstra motive olacaklarını düşünmüştüm. Ancak Şili onların da hesaplarını alt üst etti. Üçüncü maçın ardından da bavulları toplar toplamaz hemen ülkelerine döndüler. İspanya'nın hezimetiyle bir devrin daha sonuna geldik. E nihayet ! Böylelikle 98 şampiyonu Fransa 2002'de, 2006 şampiyonu İtalya 2010'da gruptan çıkamamıştı. Şimdi de 2010 şampiyonu İspanya ilk turda elendi. Avustralya sürprizi gerçekleştiremedi ve puansız ayrıldı. Oynadıkları cesur futboldan ötürü kendilerini tebrik etmek gerekir. Hiçbir rakipten çekinmediler. Özellikle Hollanda'ya kök söktürdüler. Cahill'in Hollanda'ya attığı gol de turnuvanın en güzel gollerinden biriydi. Eğlenmeye gelmiş gibiydiler, eğlenip gittiler. Şöyle de bir ilginç bilgi vereyim. Son 3 turnuvadır oynayan Robben ve Cahill'in kupada attıkları gol sayıları aynı : 5. Yine grubun iki yıldızını seçelim : Robben ve Van Persie.

C Grubu tam beklediğim gibi bitti. Sanılanın aksine; Yunanistan-Japonya maçı harici her maç bol gollüydü. Yunanistan tam bir turnuva takımı. Defansif oyunları eleştirilebilir, seyir zevkini bozabilir. Ama tam anlamıyla bir turnuva takımı. Rezil bir futbolla başlayıp farklı mağlup olsalar da; Japonya'nın yumuşak savunmasını aşamasalar da; Fildişi'nin zihinsel anlamda zayıf savunması karşısında kazandılar. Araştırmalarım neticesinde; futbolculuğunun pek kıymeti bilinmeyen Panagiotis Kone, tipiyle kızların dikkatini çekmiş. Şu adamın futbolculuğunun da kıymetinin bilinmesi gerekir. Sadece son maçta gol atarak grubu geçmeleri ilginç olsa da, bu bile turnuva takımı oldukları gerçeğini kabul etmek için bir sebep. Fildişi maçını çok hak ederek kazandılar. Ne kadar hak ettikleri; Andreas Samaris'in attığı ilk golden önce kaptığı top kadar gerçek. Kosta Rika ile eşleşmiş olmaları da büyük şans. Her ne kadar Kosta Rika daha şanslı gözükse de; turnuva takımı Yunanistan için oldukça mâkul bir eşleşme. Kolombiya'nın çok arzulu ve iyi bir jenerasyonla geldiği kupada gösterdiği performans şaşırtıcı değil. Kendilerinden zayıf 3 takımla eşleştiler ve bol bol gol atarak gruptan rahat çıktılar. Aynı zamanda gruplarda tüm maçlarını kazanan 4 takımdan biri oldular. Özellikle Falcao gibi en büyük yıldızlarından yoksun gelmelerine rağmen James Rodriguez önderliğinde nefis oynadılar. İtalya'nın elenmesiyle birlikte favorim artık Kolombiya. Sarı-Lacivert renkleri bile sempati duymak için yeterliyken; oynadıkları futbol, gol sevinçleri, renkli kişilikleri turnuvaya büyük tat kattılar. Özellikle Armero çok renkli kişilik değil mi ? Palmeiras'ta oynarken yaptığı dansları burada da izletiyor. Golü kim atarsa atsın, dansın şefi Armero. Cuadrado Serie A'da izlemekten en keyif aldığım oyunculardan. Burada da öyle... Tek başına büyük bir hücum gücüyken; James Rodriguez, Jackson Martinez, Teofilo gibi isimlerle izlemek bambaşka oluyor. Kolombiya için turnuvanın önemli anlarından ikisi ise; Mondragon'u kupa tarihindeki en yaşlı oyuncu yapmaları ve Mario Yepes'in 100. milli maçına dünya kupasında çıkmış olması. Fildişi Sahili antipatik bulduğum bir takım. Afrikalı olmanın getiremediği mental özelliklerle de elenmeleri sürpriz olmadı. Adamsın Drogba'nın da tıpkı Eto'o gibi artık devrinin bittiği gerçeğiyle yüzleştik. Bony ve Gervinho takımlarının gol yükünü üstlendiler. Zaten büyük transfer yapacak olan Serge Aurier ise değerini katladı. Yaya Toure, Manchester City'de gösterdiği performansa yaklaşamadı. Serey Die'nin gözyaşları kupanın akılda kalacak olaylarından oldu. Lamouchi gördüğüm en zayıf otoriteli teknik direktörlerden. Giovani Sio'nun kurtarıcı olarak girdiği maçta son dakikada penaltı yaptırarak elenme sebebi gözükmesi kendisi adına büyük talihsizlik. Japonya belki de tarihi boyunca bu kadar iyi oyunculara sahip olmamıştı. Tek şanssızlıkları; yıldız oyuncularının hep benzer özellikte olması. Honda ve Kagawa'dan bahsediyorum elbette. Hatta Kiyotake'yi de ekleyebiliriz. Çok iyi iki beki olmasına rağmen, şöyle sağdan soldan yardıran iki tane kanat oyuncuları olmadı mesela. Taş gibi bir stoperleri yoktu. Ki önceden Tulio Tanaka vardı, taş gibi stoperdi. Bu yüzdendir ki; Japonya zayıf savunmasıyla etkisiz kalarak, gruptan 1 puan alarak elenen takım oldu. Elbette Zaccheroni de Japonya tarzına uygun bir teknik direktör değildi. Japon taraftarlar ise maç bitimlerinde tribündeki çöpleri toplayarak bir kez daha takdir topladı ve kupanın güzel görüntülerinden birini oluşturdular. Bu grubun iki yıldızı ise; James Rodriguez ve Juan Cuadrado.

İtiraf etmeliyim ki; Honduras, Avustralya ve Kosta Rika puan alamaz diye kupon yapmıştım. Kupa öncesi tahminlerimde de yazdım. Evet bu grup ölüm grubuydu ve Kosta Rika'nın şansı yoktu. Futbol takım oyunu bile olsa, sahadaki isimler çok önemli olmasa bile; Kosta Rika'nın şansı yoktu. Ancak özellikle ilk Uruguay maçında öyle oynadılar ki;  herkesin hesapları alt üst oldu. Uruguay'ın teknik direktörü Oscar Tabarez bile "rahat kazanırız" havasında, Suarezsiz çıkmıştı maça. Uruguay baskılı başladı, öne de geçti. Ancak çok çabuk rehavet yaptılar. Kosta Rika, Joel Campbell önderliğinde harika oynayarak Uruguay'ı mağlup etti. Bu mağlubiyet Uruguay'ı da tetikledi. İki takıma da yaradı aslında...Kosta Rika'da takım oyunun başarısı var elbette ama Joel Campbell ve Bryan Ruiz olmasaydı daha zorlanırlardı. Gruptan 7 puan almaları büyük başarı eyvallah da; sadece 1 gol yemeleri -ki o da penaltıdan- de apayrı bir başarı. İtalya favorimdi. Kadroda yanlış seçimler vardı. Prandelli'yi çok severim ama özellikle ilk 11 tercihleri hatalıydı. Yine de iyi başladılar. İtalya-İngiltere gruplarda oynanan en güzel maçlardan biriydi. Gruptaki en büyük rakibini yenerek başlayan İtalya; Uruguay'ın mağlubiyetinden ders çıkarmamış şekilde Kosta Rika'yla oynadı. Öyle tatsız tuzsuz oynadı ki; koskoca ikinci yarıda maçı çevirmek için bir şey yapmadılar. Balotelli, İngiltere'ye attığı gol haricinde tam bir hayalkırıklığıydı. Koskoca İtalya'nın, Euro 2012'de harika oynayan İtalya'nın; burada bu kadar kötü oynaması ve Pirlo ile Balotelli'nin ayağına bakması kabul edilemezdi. Nitekim Prandelli de kabul edemedi. Takım elendikten hemen sonra istifa etti. Yerine Mancini'nin gelmesini isterim. İngiltere ise; İspanya'dan sonra turnuvanın en büyük hayalkırıklığı oldu. Kupa öncesi sanki grupları geçmişçesine takıma penaltı atışlarını çalıştıran Hodgson gibi bir hocanın böylesi kaliteli kadroya galibiyet aldıramamasına şaşırmamak lazım. İngiltere'den ziyade; Uruguay maçında golün asistini yapmak için inanılmaz çabalayan Glen Johnson'ın azmi aklımda kaldı. İngiltere'de de Hodgson bırakmasını beklerdim ama devam edecekmiş. Euro 2016 için de İngiltere'den pek bir beklentim yok. Oysa buraya gelirlerken gerçekten bu sefer finale kadar gidebileceklerini düşünüyordum. Uruguay'a ayrı parantez açmak lazım. Takım olarak; bu gruptaki en oturmuş kadroydu. Uruguay deyince mesela; sağ beke Maxi, sol beke Alvaro Pereira'yı yazacaksın bir. İlk maçta böyle değildi, mağlubiyet geldi. Bu ikisi takımın iyi bekleri olmasının yanı sıra uğuru gibi bir şey. Orta sahada düz adam Arevalo'nun mücadelesi takıma çok güç katmaya yetiyor. Eh hali hazırda iyi golcüler de olunca; Uruguay şansını yoktan vâr etti. Luis Suarez'in İngiltere maçındaki performansı Uruguay için patlayıcı güç oldu. Tabi bundan sonra Suarez yok. Chiellini'yi ısıran yıldıza rekor ceza geldi. Uruguay'da elbette Cavani de iyi golcü, elbette Forlan'ın da ne yapacağı belli olmaz. Ama Uruguay'ın içindeki patlayıcı güç Luis Suarez'di ve yokluğunda Kolombiya engelini geçemeyebilirler. Yine dikkatimi çeken bir detay, yine biten bir devir. Lugano'nun oynadığı maçta 3 gol yiyen Uruguay; oynamadığı maçların ikisini de kazandı. Grubun iki yıldızı; bana göre takımlarını üst tura taşıyan iki isim : Luis Suarez ve Joel Campbell oldu.

Bu kadar gollü maçlar beklemediğim bir gruptu. Özellikle Domenech ile kabız futboluna alıştığımız Fransa'nın, böylesi ofansif ve iştahlı futbolunu beklemiyordum. Deschamps temkinli adamdır diyordur. Deschamps tam bir hoca çıktı. Bu kadar gollü maçın oynandığı gruplarda,en gollü maç bu gruptan çıktı. Fransa'nın mükemmel futboluna İsviçre 2 teselli golüyle cevap verince, ortaya 5-2'lik nefis bir skor çıktı. Fransa'da bol alternatifli bir kadro var. Fransa'nın çok gol atmasının yanı sıra, sadece 2 gol yemesi; onu da 5 attığı maçta yemesi normal. Ribery'nin yokluğunda Fransa'da önderliği Benzema almış görünüyor. Gol çizgisi teknolojisini bizimle tanıştıran maç da bu grupta oynandı. Yine ilginç bir istatistik; gol çizgisi teknolojisiyle tanıştığımız gol Honduras kalecisi Noel Valladares'e yazılmıştı. Kaleci kendi kalesine attığı bu golle turnuvada gol atan en yaşlı oyuncu oldu. İsviçre; grupta beklenen futbolu sergileyemese de fikstür avantajını kullandı. Savunmada zaafları olduğu kendinden güçsüz rakipleri Ekvador'la oynadıkları maçla gözükmüştü. Haliyle Fransa'dan 5 yemeleri de kaçınılmaz oldu. Hatta eminim 5'e dua ediyorlardır. Takımın en önemli yıldızı Shaqiri, son maçta dümene geçerek ileriki turlar için umut verdi. İsviçre'nin Arjantin karşısında elbette işi kolay değil. Ancak Messi'nin eline bakan bir Arjantin'le eşleşmeleri, zayıf savunmasıyla göze batan İsviçre için bir şans olabilir. Belki de Messi'yi iyi savunarak Arjantin'i elemeyi başarabilirler. İsviçre'de dikkatlerin üzerinde olduğu bir diğer isim olan Ricardo Rodriguez de grup maçlarında 2 asist yaparak kendisinden beklenen katkıyı yaptı. Manchester United'a transfer olacak mı, merakla bekliyorum. Ekvador'da Antonio Valencia'ya olan güven dışında bir de duran toplardaki etkinliğe olan güven var. Öyle ki; Enner Valencia yan toplarda çok etkili bir forvet. Genel anlamda da çok etkili. Bence turnuva sonrası Avrupa'ya transfer olması gereken futbolculardan birisi. İsviçre karşısında aldıkları son dakika mağlubiyetiyle turnuvadan elendiler. Puanları 5 olabilseydi; gruptan çıkan takım olacaklardı. Ekvador'da dikkat çeken diğer oyuncu Jefferson Montero oldu. Benim çok beğendiğim bir oyuncu, daha önce Villarreal'de oynamış ama La Liga'da tutunamamıştı. Aslında Hollanda Ligi'nde yıldız olur böyle isimler. Bence oyun yapısı itibariyle bizim lige de iyi gider. Umarım Montero'yu da tekrar Avrupa'da görürürüz. Honduras turnuvada beklentileri yerine getirerek 0 puanla evine döndü. Kendileri için eminim bu da bir başarıdır. Gruptaki iki yıldız ismi seçecek olursak; elbette Karim Benzema ve Shaqiri isimleri ön plana çıkacaktır. Gruptan çıkan takım Ekvador olsaydı, Enner Valencia bu isimlerden birisi olurdu. Bence en az Shaqiri kadar iyi oynadı.

Bu grupta çok büyük sürpriz olmadı. Arjantin'in rahat çıkması bekleniyordu. Keza maçları izlemeyip puanlamaya bakan da öyle zanneder, ancak Messi olmasa Arjantin'in 9 puanı toplaması imkansızdı. İlk 2 maçını ıslıklarla oynayan Messi, ikisinde de galibiyet getiren golleri attı. Yetmedi; Nijerya karşısında da galibiyet getiren golleri attı. Oynadığı 3 maçta da maçın oyuncusu seçilerek rakiplerini geride bıraktı. Özellikle takımını tek başına sırtlayarak, takımını sırtlayamayan en büyük rakibi Ronaldo'yu gölgede bıraktı. Arjantin ilk etap maçlarında henüz takım olamadığını gösterdi. Teknik direktörlerinin güven vermediğini kupa öncesinde de söylemiştim. Şu an yatıp kalkıp Messi'ye dua ettiğine eminim. Orta sahada pas dağıtımını yapması için görevlendirilen adam Mascherano. Yahu adam yıllardır Barcelona'da stoper oynuyor ? Hakikaten stoper nasıl oynuyor bu adam onu da hiç anlamamışımdır. Sergio Agüero da tıpkı takım arkadaşı Yaya Toure gibi kupada kulüp performansının uzağında kaldı. Bunun yanı sıra; sakatlanarak turnuvayı kapattığı söyleniyor. Arjantin'de dikkat çeken isimlerden biri de Rojo oldu. Nijerya'yı çocukluğumdan beri sevmişimdir. Okocha, Uche sağolsun. Şu anda da Emenike var belki ama turnuvanın en tatsız maçlarından ikisini oynayan takımdı. Ahmed Musa son maçtaki performansıyla parlarken; Emenike ikinci maçta 8 dripling ile turnuvanın rekorlarından birini kırdı. Spahic'i perişan etmişti resmen. Spahic iyi stoper ama Emenike özel yeteneklerini kullandığında durduralamaz oluyor. Nijerya'nın en büyük artılarından biri de; kaleci Enyeama'nın ilk 2 maçı gol yemeyerek tamamlaması oldu. Fransa karşısında da kalecilerine güveniyorlar. Bosna-Hersek'in bu gruptan çıkacağına inanıyordum.Arjantin karşısında şansları zaten düşükken; bir de kendi kalelerine gol atarak başladılar. Yıldız oyuncuları Dzeko tek başına yetmezken, Misimovic yetersizine katlanan Saffet Susic de sınıfta kaldı. Vedad Ibisevic, Bosna'nın kupa tarihindeki ilk golünü attı. Özellikle Nijerya karşısında yanlış ofsaytın kurbanı olan Bosna-Hersek gruptan çıksaydı, eminim Fransa-Bosna eşleşmesi daha zevkli bir eşleşme olacaktı. Bu arada; Bosna da iyi fakat eksikleri olan takım. Onların da bek eksiği var. İyi bir kaleci olan Begovic; turnuvada 3 maçta da gol yiyerek sınıfta kalan isimlerden diğeri oldu. İran hakkında çok fikir sahibi olamadım. 1 Puan alalım, dönelim havasında gelmişler. O 1 puanı da Nijerya'dan aldılar. Grubun iki yıldız oyuncusunu yazmak gerekirse; Messi'nin yanına ikinci bir isim eklemek çok zor derim. İlk iki maçta gol yemeyen Vincent Enyeama'yı ekleyelim hadi...

 G Grubu yine Almanya'nın hegomonya sürdürdüğü grup oldu. Kazanır mı, kaybeder mi diye düşünülen Portekiz maçını 4-0 gibi ezici bir skorla kazandılar. Almanlarda Löw farklı sistem ve diziliş denese de; motivasyon müthiş fark yarattı. Özellikle Müller'in performansı gruplara damga vuran performanslardan oldu. 2010'dan sonra 2014'te de gol krallığına gidiyor. Kupanın ilk hat-trick performansı kendisinden geldi. Almanya için diğer istatistik; Miroslav Klose adına... Gana'ya attığı golle kupa tarihinin en golcü oyuncusu olarak Ronaldo'yu yakalayan tecrübeli golcü, aynı zamanda oyuna girdikten 2 dakika sonra attığı golle kupada oyuna girip en hızlı gol atan oyunculardan birisi oldu. Mario Götze de Almanya adına iyi performans gösteren isimlerden. Özellikle Reus'un yokluğunda ön plana çıkmayı başardı. Grubun diğer favorisi Portekiz, Almanya karşısında aldığı 4-0'lık mağlubiyetle; grup maçlarının en farklı yenilgilerinden birini alan 3 takımdan biri oldu. Eldeki kaliteli isimlere rağmen sadece Ronaldo'nun ayağına bakıyorlar. Üstelik yıllardır hâla forvetleri yok. Olmadığı gibi; eldeki forvetler Almeida ve Postiga sakatlandı. Amerika karşısında oynadıkları iyi oyuna rağmen beraberliği son dakikada kurtaran Portekiz, kupaya erken veda etti ve iyi futbolcularla iyi takım olunamayacağının bir örneği oldu. Ronaldo'nun Messi, hatta Neymar'ın gölgesinde kalması ise uzun zaman konuşulacak gibi gözüküyor. Amerika Birleşik Devletleri, futbola soccer diyen bir ülkeye göre oldukça başarılı performans sergiledi. Kaleci Tim Howard performansıyla dudak ısırttı. Clint Dempsey, takımın önderliğinde başarılı maçlar çıkardı. Aynı zamanda kupanın en erken golünü attı. Gana'ya 30. saniye attığı gol kupanın en erken atılan golü oldu. Yankiler, 2.Turda da Belçika gibi makul bir takımla eşleştiler. Oynanan futbollar göze alındığında; kimse Belçika Amerika'yı kolay eler diyemiyor. Gana kupanın talihsiz takımlarından oldu. Tamamen grubun kurbanı oldular. H Grubu'nda olsalardı kesinlikle tur atlarlardı. Aldıkları 1 puandan çok daha fazlasını hakettiler. Gana adına kupanın önemli olayı; kaptan Asamoah Gyan'ın 2 gol daha atarak kupa tarihinin en golcü Afrikalı oyuncusu olması oldu. Ayrıca Gyan, Armero ile birlikte kupanın en renkli oyuncusuydu. Gana'nın kaprisli yıldızları Boateng ve Muntari; son maç öncesi kavga ederek kadro dışı kaldılar. Özellikle Almanya'ya karşı oynadıkları futbola rağmen kazanamamaları talihsizlikti. Kaleci Dauda'nın son maçta Portekiz'e karşı gösterdiği performans ise alkışı hak etti. Andre Ayew de gösterdiği performans ve attığı gollerle kupada akılda kalacak bir performans sergiledi. Grubun iki yıldızı; Almanya'dan Tomas Müller ve Amerika Birleşik Devletleri'nden Clint Dempsey. Ayew ve Howard'ın performansı göz kamaştırıcı olmasına rağmen Müller ve Dempsey'in gölgesinde kaldılar.

Kupanın en sıkıcı grubu H Grubu'ydu. İsimlerden belliydi aslında böyle olacağı ama Belçika'dan kesinlikle çok büyük beklenti vardı. 3 maçlarını kazanıp 9 puan almayı başarsalar da; futbol olarak beklenen seviye ulaşamadılar. İlk 2 maçta Hazard'dan ziyade Mertens ön plana çıktı. Savunma olarak başarılılar. Sadece 1 penaltı golü yediler; o da tamamen Vertonghen'in saçmalamasıydı. Benteke'yi aradıkları bir gerçek. Lukaku etkili olamadı. Ancak, Belçika kupa ile birlikte yeni bir ismi parlattı. 19 yaşındaki Divock Origi ismi kupa öncesi çok bilinmezken, gösterdiği performansla akıllarda yer etti. Origi aynı zamanda gol atan en genç oyuncu oldu. Teknik direktörler arasında en yüksek maaşı alan Fabio Capello'nun Rusya'sı kabus gibi maçlar neticesinde kupaya veda etti. Euro 2008 kadrolarını hatırlıyorum da, harika kadro ile harika maçlar oynamışlardı. Şimdi o kadrodan pek isim kalmadığı gibi, o oyundan da eser yok. Tamamı Rusya'da oynayan, soğuk ülkenin soğuk futbolcularıyla elenmeleri iyi oldu. Çok da güzel oldu. Cezayir kupa tarihinin en uzun süre gol atamayan takımı olacakken; imdatlarına Vertonghen yetişti ve Feghouli penaltıyı atarak bu unvandan uzak tutan oyuncu oldu. Futbol olarak da oldukça tatmin edici düzeydeler. Kesinlike gruptan çıkmayı hakettiler. İlk maçta yedek soyunan İslam Slimani, diğer iki maçı boş geçmedi. Attıkları kadar yiyen bir takım görüntüsünde olmalarına rağmen tarih yazdılar ve ikinci tura isimlerini yazdırdılar. Güney Kore turnuvanın zayıf ekiplerindendi. Heung Min Son'a çok fazla güvendiler ama tek başına yetmesi imkansızdı. Belçika'ya yenildiklerinde döktükleri göz yaşlarıyla hatırlanacaklar. Bu gruptan iki yıldız seçmek çok zor.

Grup aşamalarının bana göre en iyi on biri ise şu şekilde :

Yazan: steven_stiffler

İtalya 0 - 1 Uruguay #D

81' Godin

Gruplardaki son maçlar ölüm-kalım maçı olabildiği için son maçlarda tempo oldukça düştü. Buna rağmen; dün geceki maçlardan sonra İtalya ile Uruguay'ın karşılaşması gerçekten çok baydı. Beklediğim mücadele buydu. Fazlası, Uruguay'ın daha fazla risk almasıydı. Çok risk almaya gerek olmadan golü buldular. Her ne kadar futbol doyurmasa da; kupanın ilginç maçlarından biriydi. Uruguay ilk 11'inde 6 futbolcu ya İtalya'da oynuyor ya da İtalya'dan yolu geçmiş isimlerden oluşuyordu. İtalya'da ise; çok beğendiğim Prandelli maalesef kupa boyunca sınıfta kaldı. Her maç farklı bir şeyler denemesi başarısızlığın temel sebeplerindendi. Ayrıca kadroda yetersiz isimlerin olması bir yana, bu yetersiz isimleri ilk onbirde izlememiz de Prandelli'nin hatalarındandı. Koskoca İtalya'nın Pirlo pas, Balotelli gol atsın diye beklemesi de entresandı. Özellikle Euro 2012 gibi; bence Dünya Kupası'ndan çok daha zor olan bir organizasyonda oynanan başarılı futboldan sonra bu turnuvada böyle futbol İtalya'ya yakışmadı. Balotelli, Marchisio, De Sciglio, Darmian, Immobile gibi oyuncular yokları oynadılar. Özellikle Balotelli, bugün gerçekten antipatikti. Marchisio'nun kırmızı kart kararının oldukça ağır olduğunu düşünüyorum. Verratti takımın en genci olmasına rağmen en iyisiydi de... Sakatlanması talihsizlik oldu. Gol Kralı Immobile de günün kötü isimlerindendi. Uruguay da ne yaptığını çok bilmeden oynadı aslında.. Özellikle ilk yarı temkinli ve korkaktılar. Godin için 2014 inanılmaz bir yıl oluyor. Finallerden sonra bu maçta da çok kritik bir gol attı. Savunmada da başarılıydı. Uruguay'da mükemmel bir golcü olan Luis Suarez; yine günün en antipatik adamı olmayı başardı. Yakın zaman önce artık uslanacağına dair açıklamalar yaparak sempati toplamaya çalışan Luis Suarez; bu maçta da Chiellini'yi ısırarak yine büyük bir çoğunluğun nefretini kazandı. Marchisio'ya karşı takdir hakkını kırmızı karttan yana kullanan Meksikalı hakem, Luis Suarez'e takdir hakkı kullanmadı. İtalya belki turu haketmemişti. Ancak yine de ortada çalınan bir hak var. Özellikle İtalya'ya karşı değil, turnuva başından beri pek çok hakem maça damgasını vurdu. İtalya son dakikalardaki baskısıyla golü haketse de; bir türlü başaramadılar. Uruguay'ın iyi kapanması gerekirken bu kadar açık vermesi bile ne yaptıklarını bilmediklerinin bir göstergesiydi. Kolombiya'nın Uruguay'ı elemesi sürpriz olmaz. Yine de Kosta Rika'ya karşı şok mağlubiyetle başlayan Uruguay'ın, kendisinden daha güçlü gözüken iki rakibi yenmesi takdir edilesi. Bunda şüphesiz oturmuş kadro ve oyun düzenlerinin payı büyük. İtalya'da kötü oynayanların yanında; Cassano'nun takıma kattığı hareketi ve dinamizmi es geçersek ayıp olur.

İtalya : Buffon; Barzagli, Bonucci, Chiellini; Darmian, Pirlo, Verratti (75' Motta), Marchisio, De Sciglio; Balotelli (46' Parolo), Immobile (71' Cassano)

Uruguay : Muslera; Caceres, Godin, Gimenez, A.Pereira (63' Stuani); Arevalo, Gonzalez, Rodriguez (78' G.Ramirez); Lodeiro (46' Maxi Pereira); Cavani, Suarez

Sarı Kartlar : Balotelli, Arevalo, De Sciglio, Muslera

Kırmızı Kart : 59' Marchisio
24 Haziran 2014 Salı
Yazan: steven_stiffler

İtalya 0 - 1 Kosta Rika #D

44' Ruiz

Maşallah dediğim 3 gün yaşamıyor ya. Yine Dünya Kupası'nın en berbat tahminlerini yaptığım gibi; İngiltere'nin ve İtalya'nın da başını yaktım. Hâla İtalya'nın gruptan çıkacağını düşünüyorum ama Uruguay'ın dün akşamki form durumundan dolayı şüphelerim var elbette. Ama Kosta Rika bambaşka bir olay. Ben dahil, pek çok futbolsever için "Grupta bir de Kosta Rika var" diye tanımladığımız takımdı. Özellikle ben İddaa'da 0 çekerler diye kupon yapmıştım, ahahaha.

Prandelli'nin kadrosunda değişiklikler vardı ama dizilişte değişiklik yoktu. Haa geçen maç bu bir dizilişti, bu sefer dizilemeyiş oldu. Abate sağda, İngiltere karşısında sağda çok iyi oynayan Darmian solda oynadı. Chiellini stopere geçti; ki bu zaten olması gerekendi. Verratti yerine Motta tercihi de makul denebilecek bir tercihti. Kosta Rika ise Uruguay karşısında aldıkları 3 puanın anlamını korumak için temkinli bir kadroyla çıkmış gibi gözükse de; maçı baştan sona isteyen takımdı. Gönlüm İtalya dese de; Kosta Rika bu gruptan çıkmayı hakeden takımdı. Müthiş arzulu ve isteklilerdi. Tıpkı turnuva öncesi Bryan Ruiz'in dediği gibi; beklenti üstü bir başarı yakaladılar. Kosta Rika'nın formu iyiydi, maçı hakettiler; ona sözüm yok. Ancak İtalya'nın Kosta Rika'ya karşı 1-0 gerideyken bile rakibi zorlayamaması tam bir acizlikti. İspanya bile Şili karşısında daha fazlasını yapmıştı. Abate, Darmian, Candreva, Balotelli hiçbir şey oynamadı. Balotelli'nin peşpeşe kaçırdığı iki pozisyon özellikle sinir bozucuydu. Yine de Cassano tercihi maçın en büyük fiyaskosuydu. İtalya'da sonradan oyuna girenlerden sadece Cerci bir şeyler yapmaya çalıştı, o da en az oynayanıydı zaten. Son bölümlerde maşallah herkes Pirlo'ydu. Barzagli bile savunma arkasına bombeli uzun paslar denedi. Kosta Rika için tarihi bir turnuva oluyor. Her iki maçta da kendilerinden çok daha güçlü rakiplerini yendiler ve gruptan çıkmayı sonuna kadar hakettiler. İngiltere için ise; yine kabus gibi bir turnuva olarak hatırlanacak. İtalya'ya Uruguay karşısında beraberliğin yetiyor olması da bir avantaj, umarım değerlendirebilirler.

İtalya : Buffon; Abate, Barzagli, Chiellini, Darmian; Pirlo, Motta (46' Cassano), De Rossi, Marchisio (69' Cerci); Candreva (57' Insigne); Balotelli

Kosta Rika : Navas; Gamboa, Duarte, Umana, Dias; Gonzalez, Borges, Tejeda (68' Cubero), Bolanos, Ruiz (81' Brenes); Campbell (74' Urena)

Sarı Kartlar : Balotelli, Cubero
20 Haziran 2014 Cuma
Yazan: steven_stiffler

Brezilya 0 - 0 Meksika #A

0-0'a rağmen nefis maç oldu. Cüneyt Çakır sevmem, beğenmem; lakin bugün maçın tempolu olmasının sebeplerinden biri de başarılı yönetimidir. Özellikle baraj çizgisi çekişleri ve bazı pozisyonlarda kararsız kalışları beni benden aldı. Normal şartlarda yönettiği maçın yıldızı Cüneyt Çakır olurdu. Bugün ise roller değişti. Meksikalı kaleci Ochoa, mükemmel bir kaleci olduğunu tüm dünyaya izletti. Zaten underrated olduğu konusunda herkes hem fikir. Bu akşam Ochoa için şov yapma günüydü. Mükemmel kurtarışların yanına kaleci şansı da eklenince maçın yıldızı oldu. Brezilya'da Paulinho iki maçtır vasat. Koskoca Brezilya'nın forvetlerinin Fred ve Jo olması da skandal. Meksika'nın son bölümde hücum hattı daha iyiydi mesela... Chicharito ve Jimenez ile Meksika daha şanslıydı. Jimenez'in vuruşu gol olmayı haketmişti. Her ne kadar maçın adamı Ochoa desek de; Julio Cesar'ın son bölümdeki performansı da oldukça başarılıydı. Hele gri formayı giyince tam bir Francesco Toldo oluyor. Meksika'da da Guardado hoş bir performans sundu. O da underrated bir oyuncudur gözümde... Valencia'da oynaması fikrimi değiştirmez. Giovani Dos Santos ile Jo'nun aynı anda sahada olduğu bölümler; Galatasaray'da birlikte alem yaptıkları zamanları hatırlattı. Hey gidi... Brezilya 4 puan yaptı, Kamerun en rahat maçları olur. Meksika'nın 4 puanı olması ise; Hırvatistan maçında beraberlik lüksü tanır. Tabi Hırvatistan'ın Kamerun'u yenmesine kesin gözüyle bakıyorum, bir aksilik çıkmazsa...

Brezilya : Julio Cesar; Dani Alves, Silva, David Luiz, Marcelo; Luiz Gustavo, Paulinho; Ramires (46' Bernard), Oscar (84' Willian), Neymar; Fred (68' Jo).

Meksika : Ochoa; Rodriguez, Marquez, Moreno; Vazquez; Aguilar, Herrera (76' Fabian), Layun, Guardado; Dos Santos (84' Jimenez), Peralta (74' Chicharito).

Sarı Kartlar : Ramires, Aguilar, Vazquez, Silva.
18 Haziran 2014 Çarşamba
Yazan: steven_stiffler

Belçika 2 - 1 Cezayir #H

25' Feghouli (Penaltı)
 70' Fellaini
80' Mertens

Merak ettiğim performanlardan biriydi Belçika'nın performansı. Kadrosunda müthiş oyuncular var ama sağ ve sol bekleri yok mesela. Yine elemelerde çok iyi performans göstermişlerdi ama grupları da oldukça makûldu mesela. Eldeki kadro ve jenerasyonu görünce, elbette benim de gizli favori gördüğüm takımlardan biri. Ancak bugün sergiledikleri beklenti altı performans hayal kırıklığı yarattı. Özellikle ilk yarıdaki oldukça durağan ve yavaş oyun, Cezayir'in ekmeğine yağ sürmekti. Söylediğim gibi; Belçika'da sağ ve sol bek oyuncusu yok. Böyle bir jenerasyonda safkan bekler olmaması talihsizlik. Ancak eldeki isimlerden; Vertonghen'in Tottenham'da çok iyi sol bek performansı oluyor. Alderweireld da Atletico Madrid'de sağ bek oynayabiliyor. O yüzden; Wilmots elindeki stoper fazlalığını da göz önüne alarak bu durumu değerlendirebiliyor. Tabi Vertonghen'in yaptırdığı penaltıyı da maçtan sonra özel olarak değerlendirmesi gerekecek. Orta Saha'da Fellaini'yi göremeyince; "Bu sezon Manchester United'da bu kadar mı kötüydü?" diye düşündüm. Bonus reis ikinci yarıda oyuna girer girmez gol atarak kendini hatırlattığı gibi takımını da maça ortak etti. Belçika'nın sağ ve sol bek hariç kusursuza yakın kadrosu var. De Bruyne, Hazard, Dembele, Witsel gibi isimler sahadayken; Mertens, Mirallas, Fellaini, Defour, Januzaj gibi isimler kulübede olabiliyor. Benteke'nin olmaması da şanssızlık. Zira Lukaku alternatifsiz gözüküyor. Origi'yi hem ilk defa duydum, hem ilk defa izledim. Chadli günün kaybedeni... Cezayir'in de oldukça iyi bir kadrosu olduğunu söylemek yanlış olmaz sanırım. Feghouli, Bougherra gibi önemli isimlerin yanı sıra iyi bir kalecileri ve çok kaliteli sol bekleri var. St.Ettienne'den beri hastasıyım Ghoulam'ın. Bentaleb de gelecek vaad eden bir oyuncu. Tottenham'da kısa vadede şans bulamayabilir ama bu sezon kiralanabileceğini tahmin ediyorum. İlk yarıda gösterişsiz ve düşük tempolu oyuna rağmen zaman zaman vites yükselten Cezayir, penaltı kazanmayı ve öne geçmeyi haketmişti. İkinci yarıda yine dengeli bir oyun vardı. Belçika riskleri almaya başladı ama öyle aman aman bir baskı da oluşturamadılar. Tam tersine, Cezayir de beraberliğe razı gözükmüyordu. Belçika'nın önemli yıldızlara sahip olması, buldukları az pozisyondan galibiyeti çıkaracak kadar gol çıkarmaya yetti. Özellikle Mertens, takımda mutlaka 11 oynaması gerektiğini gösterdi. Feghouli ise kaptırdığı topla Cezayir adına maçın kaybedeni oldu.

Belçika : Courtouis; Alderweireld, Van Buyten, Kompany, Vertonghen; Witsel, Dembele (65' Fellaini); De Bruyne, Hazard, Chadli (46' Mertens), Lukaku (58' Origi)

Cezayir : M'bolhi; Mostefa, Bougherra, Halliche, Ghoulam; Bentaleb, Medjani (84' Ghilas), Taider, Feghouli, Mahrez (71' Lacen); Soudani (66' Slimani)

Sarı Kartlar : Vertonghen, Bentaleb
17 Haziran 2014 Salı
Yazan: steven_stiffler

Almanya 4 - 0 Portekiz #G

12' Müller (Penaltı)
32' Hummels
45+1' Müller
78' Müller

Maç öncesi iki denk gücün mücadelesi olacakmış gibi konuşuluyor ama iki takım arasında adeta uçurum var. Almanya yıllardır süregelen turnuva takımı olma alışkanlığını sürdürürken; Portekiz eldeki kaliteli isimlere rağmen hâla bir takım olamamış görüntüsü vermekte. Ronaldo, Moutinho, Alves, Nani, Pepe, Meireles, Coentrao gibi yıllardır birlikte oynayan kaliteli isimleri var ancak özellikle kalede ve forvette büyük bir yıldız eksikliğini hissediyorlar. Almanya karşısında en azından ilk yarı direnebilmeleri ve ikinci yarıda maça ortak olmaları gerekiyordu. Portekiz çok erken çözüldü ve bu etkisizliği maçın geneline yayıldı. Bir de Pepe gibi canlı bombası olunca; Portekiz için maç imkansız hâle geldi. Almanya'da Löw'ün kadro tercihi ilginç olsa da; Alman ekolü ve disiplini takımı her hâlükarda oynatıyor. Thomas Müller yıllardır sevemediğim bir futbolcu. Ne tam olarak forvet, ne de tam olarak orta saha... Ama skor katkısı muazzam. 2010'daki gol krallığından sonra bu turnuvaya da krallıkta en iddialı isim olarak başladı. Mesut'un karşı karşıya kaçırdığı golü klasına yakıştıramadım. Maçta yaşanan sakatlıklar iki takımın da başını ağrıtabilir. Portekiz fark yerken; takımın yıldızı Ronaldo'nun çaresizliği oldukça üzücüydü. İspanya için Hollanda mağlubiyeti bir kamçı etkisi yaratabilir ve takım hırslı bir şekilde telafi edebilir. Ancak Portekiz'de bu durumu böyle düşünemiyorum. Takım olamama olgusunun etkisinde ABD'ye karşı da zorlanacaklardır. Gana karşısında ise sadece yıldız isimleriyle bile şansları yüksek. Ancak sonuç olarak; Portekiz'in turnuvada çok fazla aşama kaydedeceğini sanmıyorum.

Almanya : Neuer; Boateng, Mertesacker, Hummels (73' Mustafi), Höwedes; Lahm, Khedira, Kroos; Mesut (63' Schürrle), Müller (82' Podolski), Götze

Portekiz : Rui Patricio; Pereira, Pepe, Alves, Coentrao (65' A.Almeida); Moutinho, Veloso (46' R.Costa), Meireles; Ronaldo, Almeida (28' Eder), Nani

Sarı Kart : Pereira

Kırmızı Kart : 37' Pepe
Yazan: steven_stiffler

Lulic & Biglia

Dün gece Arjantin-Bosna Hersek maçını izleyemedim ama bugün hemen bu fotoğraf dikkatimi çekti. Lazio'da forma giyen Bosna Hersekli Senad Lulic ile Arjantinli Lucas Biglia bir pozisyonda mücadele içerisindeler. İki takım arkadaşı için oldukça hoş bir hatıra... Muhtemelen forma değişimini de maç sonu birbirleriyle yapmışlardır.
16 Haziran 2014 Pazartesi
Yazan: steven_stiffler

Ne İzledim? #36

Yazmayı en sevdiğim yazı; aylık düzenli olarak yazdığım izlediğim filmler yazısı. 35 ay aralıksız yazdıktan sonra araya askerlik girmişti. Gitmeden önce en son izlediğim film; çok sevdiğim serinin ikinci filmi olan Kick-Ass 2'ydi. Askerde 50 gün boyunca film izleyemedim. Önceleri televizyonumuz yoktu, fakir ve sığıntıydık. Zamanla kendi imkanlarımızı kendimiz yarattık. Flash bellekler sağolsun, film izleme imkanlarımız da oluyordu. Tabi; seçme şansı pek yok. Genelde dublajlı izleniyordu, ona da bir türlü alışamadım. Kim, hangi filmleri yükleyip gelirse sırayla izleniyordu.  Ağırlıklı olarak aksiyon ve elbette Jason Statham. Adam adeta devremizdi, adeta 353. kısa dönemdi. Askerden geleli şimdi 50 günü geçti ama yazma fırsatım olmadı. Zaten güncele yetişmek için dizilere ağırlık verdim, pek film izleme fırsatım olmadı. Yeni yeni izlemeye başladım. Serinin 36. yazısında 5,5 ay boyunca izlediğim filmleri toparlayacağım.

Askeri gazinoda izledik. Öyle ortamda izleyince eğlendirmemesi imkansız. Tam 50 günlük filmsizliğime Zohan'la son vermek pek mantıklı olmasa da seçme hakkım yoktu. Adam Sandler'ı severim ama Zohan karakteri oldukça itici ve Boratımsı olmuş. Yine de başta söylediğim gibi, 40 sap bu filmi izlemek zorunda kalınca az biraz eğlendirdi. 5,5/10 puan tam hakettiği puan.

Çok hareketli ve tek solukta izlenecek bir film olmuş. Her ne kadar oyuncu kadrosuyla göze batsa da; Mark Ruffalo ve Isla Fisher tercihleri beni pek tatmin etmedi. Görsellik de oldukça başarılıydı. Senenin en iyi filmlerinden olmuş. Jesse Eisenberg oyunculuğunun üstüne koymaya devam ediyor. 7,5/10 puandan aşağısı kurtarmaz. Aynı zamanda o 5,5 ay boyunca izlerken en keyif aldığım filmdi.

İlk 2 filmi izlememiştim. Kadrosu müthiş, Don Cheadle çok fazla gözükmese de Hollywood'un kodaman aktörlerini bir arada izlemek güzel. Seyir zevki yüksek, film hareketli, soygun akıllıca, her faktörüyle izlenebilir bir film. İlk iki filmi izlesem süper olacak da, işte o günden beri bekliyor.

Çok fazla klişeyle dolu, seyirciyi güldürme ve başka bir filmle dalga geçme amacı gütmesine rağmen; hem seyirciyi güldüremeyen, hem de dalga geçilecek asıl film olmayı başarmış bir yapım olmuş. Yine de kabul etmek gerekir ki; köpeğin tiner çekme sahnesi güldürgeçliydi.

Gösterime girdiği günden beri hiç merak etmediğim bir filmdi. Mecburiyetten izledim. Hani seyirlik olarak kötü diyemem, bolca hareketli de diyebilirim. Konu da güzel. Ama konunun gidişatı ve sonu çok çok klişe. O yüzden 6/10 puan ile değerlendirdim. Bruce Willis'i sevmek için hâla bir nedenim yok.

Çok keyifli animasyondu. Zaten Dreamworks'ün animasyonları hep keyifli oluyor. 20 yaş üzeri 40 erkek izledik ve animasyonun büyüklere de hitap ettiğini bir kez daha kanıtladık. Matematiksel verilerle konuşuyorum bakın. Öyle keyif aldık, öyle güldük.

Yolculuk filmi izlemeyi özlemişim. Christopher Walken büyük oyuncu, yine döktürmüş. Baba-Oğul ilişkisi babamla olan ilişkime benzediği için biraz da kendimi buldum filmde.

Hiç beklemediğim kadar iyi filmdi. Kendi kararım olsa muhtemelen tarzıma uymayacağını düşünür ve izlemezdim. Ancak mecburen izlediğimde ne kadar önyargılı olduğumu anladım. Müthiş eğlenceli ve bol bol güldüren, farklı bir dövüş filmiydi.

Orijinalini izlemedim ama bunda da oldukça eğlendiğim sahneler vardı. Tipik bir "siyahi komedisi" tadında ilerliyor. Zoe Saldana çok güzel. Chris Rock ve ekibi başarılı. Çerezlik, vakitlik, selamlık-sabahlık bir film.

4 iyi oyuncunun yanına çok sevdiğimiz Yvonne da eklenince "oyuncular çok iyi" demek az bile kalıyor. Tipik bir erkek filmi. Kankalarla toplanıp izlenebilecek bir aksiyon. Kurgusu başarılı.

Film Adrien Brody ile açılıyor, Danny Trejo ile devam ediyor. Üçüncü tipsiz olarak İlyas Salman gelecek mi diye beklerken, neyse ki eli yüzü düzgün tiplerle devam etti. Özellikle Yakuza abimiz karizma değil miydi ? Tam bir Predator avcısıydı, koçum benim. Film oldukça sürükleyici, hareketli ve tam anlamıyla çerezlik. Ya da ben artık aksiyon izlemekten sıkıldığımdan beni çok tatmin etmemiş de olabilir. 20 erkek bir araya geldi mi, hep aksiyon izlemek istiyor. Duygularımı yitirmek üzereyim, içim dışım aksiyon-macera. Bir de Adrien Brody iyi oyuncu lakin bu filme pek gitmediğini hissettim. Dram oynasın bence hep.

Angelina Cüreklibatur. Ortalamanın biraz üzerinde bir aksiyon filmi. Ajanlı filmleri seviyorum ama Chuck izlediğimden beri ajanlara bakış açım değişti. Ajanlar da biraz gülsün bence,onlar da insan. 6,5/10 yeter.
"Sert kadınlardan hoşlanan erkekler izlesin."

Oyuncular eleştirilmiş bu filmde genelde, ancak Justin Timberlake benden bile daha fazla yakışıyor şu ekrana :( Kötü bir oyunculuk hissettirmedi -en azından bana-. Konu çok güzel ama ben de güzel bir konunun heba olduğunu düşünenlerdenim. Çok iyi bir film olabilecekken, ortalama üstü bir film olarak arşivlerdeki yerini almış.

Salt tarzında bir film olmuş. Hatta epey benzer yönleri var. Ancak Zoe Saldana'yı böyle izlemek Angelina Jolie'yi izlemekten daha keyifli geldi bana. Neticede Zoe Saldana maviyken bile güzel. Film tipik bir intikam filmi modunda ilerlese de; temposu ile insanı sıkmıyor ve izlenebilirliği hakediyor.

Bu tür filmlerden pek haz almasam da; ilk 20 dakikalık sıkıcı dilimden sonra oldukça izlenebilir bir ajan filmi. İzlerken ben çok kafa yormadım, o yüzden sonu da tatmin etti diyebilirim. Richard Gere'a "Yaşlı Kurt" karakteri uygulanmasına rağmen rol pek gitmemiş. Eksiklerine, zaman zaman hikayede yaşanan boşluk ve kopukluklara rağmen oldukça keyif aldım.

Çok boş vaktimde izlediğimden midir nedir,ben oldukça eğlendim. Jennifer Aniston ile Butler'ın çift olarak uyumu küçük ama hoş bir ayrıntıydı. Bence evlensinler zaten. Milo Boyd karakterinin eski eşine karşı laf sokmaları da oldukça başarılıydı. Ben de Jennifer Aniston'ıma hep böyle davranırım, kassız Milo Boyd'um resmen. Yer yer klişeleşmesi, sonunda beklenenin olması falan bir yana; bence oldukça eğlenceli bir romantik-komedi-aksiyondu.

Uzun zamandır duygusal bir şeyler izlemiyordum. Yeşilçam kıvamında giden senaryosuna rağmen yer yer duygulandım. Tam duygularıma hakim olamayacak konuma geliyordum ki; hikaye birden değişti. Dramın tarafları değişince filme bakış açım da değişti. Tamam 7/10 puanı alır her türlü de; hikayenin son 20 dakikası böyle olmamalıydı. O son bölüm ile bir şeyler eksildi maalesef. Tam bir Yeşilçam hikayesine dönüştü.

Kadrosunun çok altında kalan bir film olmuş. Rulet sahnelerinde heyecanı hissedemedim. Yani en azından o sahnelerle sınıfı geçmeye çalışabilirdi ama olmamış. Ortaya vasat bir film çıksa da, izlenebilirliği yok demek de haksızlık olur.

 
 



15 Haziran 2014 Pazar
Yazan: steven_stiffler
Kategori :

İngiltere 1 - 2 İtalya #D

35' Marchisio
37' Sturridge
50' Balotelli

İyi ki haftasonuna denk geldi bu maç. Böylesi bir keyiften mahrum kalmayı hiçbir futbolsever istemez. Özellikle fikstür açıklandığında saat ve tarihine baktığım ilk maçtı. Cumartesi gecesi olduğunu görünce diğer maçlara bakmadım bile...İngiltere'nin bu jenerasyonunu beğeniyorum. Her ne kadar Hodgson çok inandığım bir teknik direktör olmasa da; İngiltere'nin kadrosu iyi. İtalya ise Prandelli ile keyif veren futbol oynuyor. Euro 2012'den sonra 2014'e de iyi bir maçla başladılar. İki takım kaptanının Pirlo ve Gerard olması bile gece adına çok güzel bir detaydı. Para atışında ikisinin aynı karede olması bile güzeldi. Maça İngiltere iyi başladı. Ancak İtalya'nın da kontrolü çok uzun süre kaybettiğini düşünmüyorum. İngiltere hücum hattında Sturridge, Rooney, Sterling tamam ama Welbeck sanki fazla lükstü. Welbeck yerine Lallana ya da Milner tercih edilebilirdi. İtalya'da Pirlo'nun yanı sıra Marchisio'nun da varlığı orta sahayı bir adım öne çıkardı. İtalya'nın saha dizilişi ise gerçekten sıradışı. De Rossi stopere yakın oynuyor. Darmian sağ kanatta çok ofansif rol alıyor. Chiellini sol bek oynadı, ki gecenin en çok konuşulan detaylarından biri buydu. Chiellini'nin önünde kimsenin oynamaması da işleri ilginç kıldı. Candreva sağ açık gibi ama on numaraya da yakın bir bölgede oynuyor. Oldukça düzensiz gözüken, ancak iyi işleyen bir saha dizilişi. İngiltere'de Hodgson muhtemelen Buffon'un yokluğunu da düşünerek "Kaleyi gören vursun" emri çıkarmış. Kabul, çok iyi şutlar izledik. Ama kalede de Hayrettin yok sonuçta, Sirigu da üst düzey bir kaleci ve uzaktan şutlarda da oldukça başarılıydı. İngiltere dünyanın şutunu atarken, İtalya'nın ikinci uzun şut denemesinde golü bulması derslikti. Marchisio ip gibi vurdu, Pirlo dokunmadan asist yaptı. İtalya üstünlüğü koruma düşüncesine giremeden, İngiltere de hemen panik havası yaşamadan beraberlik golü geldi. Golün yanı sıra; Sturridge'nin iğrenç gol dansını izlemek zorunda kalmak kötüydü. İkinci yarı biraz daha dengeli başlamış gözüküyordu ki; Balotelli'nin golü geldi. Candreva yine mükemmel orta yaptı. Dünyanın en iyi orta yapan oyuncularından biri, resmen her ortası muz. Balotelli de aslında çok etkili gözükmediği maçta gol atarak maçın adamı seçildi. Bence Marchisio'nun hakkıydı. Balotelli'nin ilk yarıda kaleciyi çalımlayarak akıl dolu bir vuruşla kaleye gönderdiği top ise; her babayiğidin harcı değildi. İtalya'da Darmian ve Paletta'yı 23 kişilik görünce şaşırmıştım. İkisi de iyi bir sezon geçirdi. Bir de bu maçta ilk 11 görünce şaşkınlığım iki kat arttı. Bonucci, Abate, De Sciglio gibi alternatifler varken üstelik... Darmian dün gece beni şaşırttı ve oldukça iyi bir performans sergiledi. Paletta ise vasat bir oyun ortaya koydu. Başarılı bir sezon geçirmiş olabilir ama şu haliyle çok yumuşak bir stoper görüntüsü çizdi. Prandelli'nin Motta, İmmobile ve Parolo değişiklikleri de oldukça yerindeydi. İngiltere'de Hodgson Welbeck'e fazla katlandı. Sterling ise İngilizlerin en etkili oyuncusuydu. Oldukça zevkli geçen maçın en ilginç olayı ise; İngiliz fizyoterapist Gary Levin'in gol sevincinde sakatlanması oldu.

İngiltere : Hart; Johnson, Cahill, Jagielka, Baines; Henderson (73' Wilshere), Gerard; Welbeck (61' Barkley), Rooney, Sterling; Sturridge (80' Lallana)

İtalya : Sirigu; Darmian, Barzagli, Paletta, Chiellini; Verratti (57' Motta), De Rossi, Pirlo, Marchisio; Candreva (79' Parolo); Balotelli (73' Immobile)

Sarı Kart : Sterling
Yazan: steven_stiffler

Uruguay 1 - 3 Kosta Rika #D

24' Cavani (Penaltı)
 54' Campbell
57' Duarte
84' Urena

Dün Meksika-Kamerun maçının 50 dakikasını, İspanya-Hollanda maçının ilk yarısını izleyebildim. Özellikle Hollanda'nın İspanya'ya 5 atmasını izleyememiş olmak içimde bir ukte olarak kalacak. Bugün ise; Kolombiya'yı kaçırdım. Uruguay'ın ise çok rahat kazanacağını düşünerek, biraz da Lugano özlemiyle izlemeye başladım. Şüphesiz ki; Kosta Rika'nın galibiyeti kendileri hariç tüm dünyaya sürpriz oldu. Öyle ki; Uruguay'ın bu grupta İngiltere veya İtalya'yı geride bırakacağına inananlar çok. Maça tutuk başlayan Uruguay, Cavani'nin penaltı golüyle öne geçmesini bildi. Bu arada bu penaltıyı Lugano'ya hiç çalmıyorlardı Türkiye'de. Şimdi onlar mı penaltıydı, yoksa bu maçtaki mi penaltı değildi bilemedim. Uruguaylı oyuncuların en önemli özelliği; havadayken itiraz edebilmeleri. Lugano 2, Rodriguez 1 kere yaptı. Onun haricinde çok yeteneksiz bir Uruguay izledik. Özellikle Suarez'i, hatta ne Suarez'i; Recoba'yı falan aradılar. Forlan da Eto'o gibi, bitmiş. Japon Ligi'ne benzemiyor tabi burası. Lugano artık öncelikli tercih olmamalı. Kosta Rika'da ise Joel Campbell güneş gibi parladı. Olympiakos'taki performansından sonra Dünya Kupası'na da harika başladı. Ruiz de fena oynamadı. İkinci golü atan Duarte de oyunun genelinde çok iyiydi. Kosta Rika'nın üç golü de hazırlanış açısından harikaydı. Muslera 3 golde de ağlara giden topu izlemekle yetindi. Kosta Rika büyük sürprizi yaptı ve bu grubu olduğundan daha özel kıldı. Urena'nın oyuna girer girmez attığı gol de unutulmayacak anlardandı. Uruguay'da Suarez oynasaydı çok şey değişir miydi? Sanmıyorum. Kosta Rika çok çalışmış, çok haketti.

Uruguay : Muslera; Pereira, Lugano, Godin, Caceres; Gargano (60' Gonzalez), Arevalo, Rodriguez (76' Hernandez); Forlan (60' Lodeiro), Stuani, Cavani

Kosta Rika : Navas; Gamboa, Gonzalez, Umana, Diaz; Duarte, Tejeda (74' Cubero), Borges, Ruiz (83' Urena), Bolanos (89' Barrantes); Campbell

Sarı Kartlar : Lugano, Gargano, Caceres
Kırmızı Kart :  90+4' Maxi Pereira
Yazan: steven_stiffler

Brezilya 3 - 1 Hırvatistan #A

11' Marcelo (Kendi Kalesine)
29' Neymar
71' Neymar (penaltı)
90+1 Oscar

Beklediğimize, gün saydığımıza değen bir açılış maçı oldu. İzlediğim Dünya Kupası açılışlarından en iyisi oldu bile diyebilirim. Taa ki; Japon hakem gölge düşürene kadar... Özellikle ilk yarı enfesti. Hırvatistan'ın ezik başlamaması, Brezilya karşısında net pozisyonlar bulması ve kupanın ilk golünü atması oldukça epikti. Özellikle Ivica Olic'in ilk yarım saatlik performansı yıllara meydan okurcasınaydı. Brezilya golü bulana kadar Pletikosa'nın performansı da öyleydi. İkisini de hayranlıkla izliyordum ki; dengeler bozulana kadar... Brezilya Neymar'ın sahne almasıyla sazı eline aldı. Yine de Hırvatistan'ın istekli ve diri hâli ev sahibini frenletti. Öyle olmalı ki; ikinci yarıya daha temkinli başladılar. Hırvatistan'da Modric ve Rakitic oldukça iyiydiler. Ancak biraz daha insiyatif almaya cesaret edebilselerdi, fark yaratabilirlerdi. Zira Kovacic ikiliye uyum sağlayamadı. Brezilya'da da Hulk çok etkisiz, Paulinho ise epey etkisizdi. Ev sahibi Brezilya'da Fred'in aldırdığı penaltı yakışıksızdı. Japon hakemin kararı ise rezaletti. Hırvatistan'ın emeğine büyük bir saygısızlık olduğu gibi, Brezilya lehine kararlar çıkacağına dair bir önyargı da oluşturdu. Penaltı golünden sonra Brezilya daha rahat gözüktü. Son bölümlerde Hırvatistan'ın baskısı oldukça tedirgin ediciydi. Özellikle Modric ve Perisic'in harika şutlarını harika kurtaran Julio Cesar da galibiyette pay sahiplerinden oldu. David Luiz de savunmadaki müdahalelerinden kusursuzdu. Hernanes'i böyle bir turnuvada görmek beni sevindirdi. Nihayet hakettiği yerde... Oscar'ın müthiş oyunun golle süslemesi gecenin güzel olaylarındandı. Hırvatlar ise elbette Mandzukic'i aradı. Hakemin gölgelemesine rağmen akıllarda kalacak bir açılış maçı oldu.

Brezilya : Julio Cesar; Dani Alves, Thiago Silva, David Luiz, Marcelo; Luiz Gustavo, Paulinho (63' Hernanes), Oscar, Hulk (68' Bernard), Neymar (88' Ramires); Fred.

Hırvatistan : Pletikosa; Srna, Corluka, Lovren, Vrsaljko; Modric, Rakitic, Kovacic (61' Brozovic), Perisic, Olic; Jelavic (78' Rebic).
13 Haziran 2014 Cuma
Yazan: steven_stiffler

2014 Dünya Kupası Tahminlerim

Herhangi bir spor dalı ile ilgilenemiyorum şu sıralar ama elbette her babayiğit gibi aklım Dünya Kupası'nda... Sabırsızlanmamak mümkün değil. Eski tatlarında olmadığını düşünsem de; yine de çok büyük heyecan. Eskisi gibi yıldız adayları değil de, genelde yıldız oyuncular yer alıyor artık. Tabi sürpriz ülkelerden, sürpriz isimler çıkıyor. Ama favoriler genelde tecrübe faktörüyle, tecrübeli oyuncuları tercih ediyorlar. Elbette yine her zaman olduğu gibi İtalya'yı destekleyeceğim. Bunun yanı sıra Bosna Hersek'e desteğim de olacak. Her ikisinin de en azından grupları geçeceğini düşünüyorum. Lütfen artık İspanya kazanmasın. Brezilya ev sahipliği ve fikstür avantajıyla en büyük favorilerden tabi ki.

A Grubu'nda şüphesiz ev sahibi Brezilya'nın önderliği olacak. Ancak gruptaki diğer takımların oldukça denk güçlerde olması heyecan veriyor. Meksika, Hırvatistan, Kamerun'dan hangisinin ikinci olacağını kendileri belirleyecek. Brezilya'nın son 2 Dünya Kupası'na göre kadrosu da iyi. Yine de forvette nerede o eski Brezilyalı efsaneler dedirtiyor. Koskoca ev sahibi Brezilya'nın forveti Fred, Jo. Neymar takımı itici kılmak için bir diğer sebep. Ancak bunların yanında; Ramires, Hulk, Hernanes,  David Luiz, Dante gibi sevdiğim oyuncuları var. Meksika merak ettiğim ekiplerden. Ochoa gibi harika bir kaleciye sahipler. Marquez ve Salcido'nun tecrübesinden de faydalanmak isteyecekler. Forvetlerinde Jimenez var ki; herkesin performansını merak ettiği isimlerden. Chicarito'nun form durumu da çok önemli. Şüphesiz ki; Meksika'nın en büyük hücum silahı olacak. Kamerun 4 sene önce Güney Afrika'da 0 çekmişti. Bu sefer puan alacaklarına inanıyorum. Kaliteli futbolcularıyla ön plana da çıkıyorlar. Eto'o'nun son turnuvası olacak muhtemelen. Olinga veya Aboubakar'dan bir tanesi patlama yapsa çok şık olur. Hırvatistan ise diğer iki takıma göre daha ön plana çıkıyor. Bir kere Avrupa takımı olması avantajlı kılıyor. İlk kez katıldıkları 1998 Dünya Kupası'nda yarı final görmüşlerdi. Ancak o günden sonra 2 turnuvada grupları geçemediler. Bu sefer Modric, Mandzukic, Rakitic gibi kariyerlerinin zirvesini yaşayan isimlerle oldukça şanslılar. Gruptaki tahminlerim ise şu şekilde;

Brezilya'nın 3 maçını da kazanacağını düşündüğüm grupta; Hırvatistan 4 puanla tur atlayacaktır. Kamerun ise yumuşak savunmasıyla 1 puanla Brezilya'dan ayrılacaktır.

Şahtılar, Diego Costa'yı devşirince tam bir şahbaz oldular. Brezilya'nın doğru düzgün forveti yokken Diego Costa'nın İspanya'da oynamayı tercih etmesi de çok tuhaf. Neticede futbol yaşantısının büyük bölümünü burada geçirmiş ama Brezilya ev sahipliğindeki kupada Brezilya forması giymek istemesi normal olan olurdu. Artık Iniesta ve Xavi'nin de son turnuvaları olur herhalde... Forvetsiz, sıkıcı futbollarını en azından artık forvetle; Diego Costa ile oynayacaklar. İspanya grubun ve turnuvanın en büyük favorilerinden elbettte. Ama bu saltanat bu sefer bitecek! Hollanda 2010'da yaptığı sürprizi bu sefer yapamayacak. Çok tecrübesiz bir kadroyla geliyorlar. Bu turnuvadan sonra büyük takımlara transfer olacak oyuncuları elbette olacak ama ben çok ileriye gidebileceklerini zannetmiyorum. Şili 2010 ile birlikte yeniden turnuvaya dönmüş, oldukça hoş da futbol oynamıştı. Yine grupta Hollanda'yı zorlayacak takım olacaktır. Hatta İspanya'yı da zorlar. Isla, Sanchez, Vidal, Vargas önemli isimler. Valdivia'yı da çok severim, keşke Türkiye'de oynadığını da görebilseydik...Aranguiz bu turnuvada parlayabilir. Bu isimlerin dışında Albornoz'u kadroda görünce şaşırdım. Kendisinin İsveç Milli Takımı'nda oynayacağını tahmin ediyordum. Hem sağ, hem sol bek oynar; potansiyellidir. Avustralya'nın ne işi var hâla Dünya Kupası'nda Allah aşkına ? Biraz topa vurmayı bileni, İngiltere Championship'te oynuyor zaten.

İspanya'nın gol yemeden gruptan çıkacağını tahmin ediyorum. Şili son maçta Hollanda'yı yenebilirse; sürprizi yapar. Ama bu elbette kolay değil. İsimler tecrübesiz olsa da, sistem takımından bahsediyoruz. Hollanda en azından grubu geçecektir.

Kolombiya güzel takım. Falcao'dan yoksun olmaları çok büyük şanssızlık. Falcao'nun turnuvada olamaması da kendi adına büyük kayıp. Ancak yine de Kolombiya güzel takım. Cuadrado gibi müthiş bir futbolcusu var. Armero bu sezon biraz beklenti altı performans gösterdi ama kupada kendini bulacaktır. Bana heyecan veren takımlardan biri. Yunanistan'dan da iyi performans bekliyorum. Büyük organizasyonlara sürekli katılımı sağladılar ve oldukça istikrarlı bir hale geldiler. Kadroları da fena değil. Özellikle Mitroglou coşabilir, değerini katlayabilir. Karagounis, Katsouranis ve Gekas'ın son turnuvası olması muhtemel. Manolas, Fetfatzidis, Tachtsidis başarılı olacağını düşündüğüm diğer isimler. Fildişi Sahili önceden çok sevdiğim bir ekip iken; şu an gözümde son derece itici bir ekiptir. Ligimizde oynayan kasapların bunda çok büyük payı var elbette. Yine de Yaya Toure büyük sanatçı. Bony, Toure, Drogba şapkadan tavşan çıkarabilirse; Fildişi sürpriz yapabilir. Japonya'da da artık Tsubasa bol. Önceden sadece Nakata ile çabalarlardı. Şimdi Kagawa, Honda, Nagatomo, Kiyotake, Uchida gibi Tsubasaları var. Kakitani'yi de öven çok arkadaş var, inşallah oynar da izleme şerefine nail oluruz.

Grubu Kolombiya ve Yunanistan'ın geçeceğini düşünüyorum. Yine de denk güçlerin mücadelesi olacağından dolayı; en kestirilemez gruplardan biri.

Güzel grup. İngiltere'nin penaltı lanetinden korkması ve Hodgson'ın takımı penaltı çalıştırması ilginç. Öncelikle aşmaları gereken zorlu bir grup var ki; İtalya ve Uruguay çok dişli takımlar. Hodgson'a güvenmesem de; İngiltere bu sefer favorilerden. Zira büyük kadroyla geldiler. Bir kere mükemmel bir kalecileri var. Kadrolarında tecrübeli isimlerin yanı sıra, genç yıldızlar var. Çok iyi harmanlanmış bir kafile, başarılı olacaklardır. İtalya ise; eski kalitesinden uzak bir kadroya sahip. Euro 2012'de harika futbol oynamışlardı. Sanıyorum Prandelli bu sefer 3-5-2'den farklı bir sistemle oynayacak. Pirlo'nun son Dünya Kupası tecrübesi olacak. Immobile, Cerci, Candreva, Parolo gibi burada olmayı çok hakeden oyuncuları var. Montolivo elbette büyük kayıp ama yeri dolacaktır. Keşke Criscito da kadroda kalsaydı. Uruguay son yıllarda yükselişte bir takım ama bu sefer oldukça zor bir grupta yer alıyorlar. Yedek kalecileri hariç, oyuncularının her biri yıldız kıvamında. Cavani önderliğinde grupta şansları yüksek ama İtalya'nın ve İngiltere'nin gerisinde kalmaları da muhtemel bir sonuç olur. Kosta Rika ise; grupta her takıma puan verecek ekip olacaktır. İyi oyuncuları olsa da, yetersiz bir takımlar. Hele ki bu grupta puan almaları bence mucize olur.

Bu grup buna benzer bir sonuç çıkaracak. Sıralama değişebilir ama puanlar birbirine çok yakın olacak. Averaj bile devreye girebilir.

Son turnuvalardaki fiyaskolarına rağmen, Fransa'da bu kez iddialı geliyor. Ribery'nin sakatlanması, Nasri'nin alınmaması elbette önemli olaylar. Ancak Cabella bu turnuvada olmayı çok haketmişti. Son dakikada kadroya alınmasına oldukça sevindim. Sakho, Griezmann, Pogba, Varane; oy oy oy. Bu sene başarılı olamazlarsa eğer; 2016 Avrupa ve 2018 Dünya Şampiyonalarında yine büyük şansları olacak. Son yıllarda formaları da harika. İsviçre de tıpkı Yunanistan gibi son yıllarda büyük turnuva istikrarını sağlayan ülkelerden... Onların da çok iyi oyuncuları var. Sadece bu turnuvaya değil; ileriki yıllara da damga vuracak isimleri var. Seferovic, Xhaka, Rodriguez, Drmic, Shaqiri... Gruptan çıkmamaları ayıp olur. Jefferson Montero ve Ibarra'yı çok izlemek istiyorum. Ekvador benim için bu turnuvada sadece bu şimdilik. Honduras en azından kendi dişine göre Ekvador ile başa baş oynar. O kadar kötü bir takım değil. Ama şansları yok.

Fransa ve İsviçre'nin gruptan rahat çıkacakları bir grup. Honduras ile Ekvador en azından sümsük oynamasınlar da; bari ikisinin maçı kendileri adına akıllarda kalan bir maç olsun.

Elbette hayallerinde Arjantin-Brezilya finaliyle yaşayanlar vardır. Arjantin hayal kırıklıklarına bu kez son vermek istiyor. Keza Messi de öyle... Yetersiz oldukları yerler elbette var. Ancak formda oyuncularının sayısı oldukça fazla. Teknik direktörleri bir patlak vermezse; en azından yarı finale gideceklerdir diye bir tahminim olacak. Garibim Nijerya da sürekli Arjantin ile aynı gruba düşüyor. Onlar da iyi bir kadroya sahipler. Bosna-Hersek ile mücadeleye gireceklerini düşünüyorum. Emenike, Musa, Odemwingie, Onazi, Obi Mikel, Moses önemli oyuncular. Elderson neden kadroda değil bilmiyorum. Bosna-Hersek için ne yazsak az kalır. Burada olmaları bile büyük başarıyken, kadrolarına bakıldığında tesadüf olmadığını görüyoruz. Bir de iştahlı futbolları yok mu, insanı kendine çekiyor. Bek oyuncuları da üst düzey olsaydı tadından yenmezdi. Dzeko ve Begovic'e çok iş düşüyor. Queiroz'un İran'ı hakkında hiç bilgim yok. Ama grupta şansı olmadığını görmek için bilgi sahibi olmaya da gerek yok.

Bosna'nın ilk maçının Arjantin'le olması büyük şanssızlık. İkinci maçta Nijerya'yı mutlaka yenmek zorundalar. İş son maçlara kalırsa; Bosna gruptan çıkacaktır.

Portekiz çok ilginç takım. Ellerinde Ronaldo gibi çok büyük bir silah var ama kadroları kaliteli isimlere rağmen hâla çok üst düzey değil. İlla ki bir yerlerden patlak veriyorlar. Bu sefer oldukça iddialı gözüküyorlar. Yıllardır süren forvet sorununu da çözseler; harika olacak. Bu grupta Almanya yine en büyük favori elbet. Ben bu sefer finale de gideceklerini düşünüyorum. Löw bu sefer başaracak sanki... Tabi Reus büyük kayıp oldu ama Draxler sanırım aratmaz. Takımın forvetinin hâla Klose olması da çok ilginç ya... Gana özellikle 2006'da çok sempatik gelmişti bana. Harika oynamışlardı, çok oyuncu parlatmışlardı. Bu sefer daha tecrübeli oyuncuları var. Atsu ve Opare'yi parlatabilirler. Amerika Birleşik Devletleri de futbola yaptığı yatırımlarla artık bu sektörde de söz sahibi olmaya devam ediyor. Klinsmann'a karşı anlamsız bir güven duygusu besliyorum. Beasley hâla oynuyormuş, yaşı da daha 32'ymiş. Diskerud beklentim olan oyunculardan. Amerika şansını zorlar.

Şöyle bir grup tahmini mâkul zannediyorum.

Her ne kadar Belçika ağır favori gözükse de; aslında çok dengeli bir grup da H grubu. Belçika'nın altın jenerasyonunu ben de izlemek için sabırsızım. Kadro harika, favoriler ama Rusya sanki fazla küçümseniyor. Kimse Rusya'yı konuşmuyor. Rus kadrosu beni de çok tatmin etmiyor ama Capello faktörü çok önemli. Cezayir de çok konuşulmuyor mesela... Onların da kaliteli oyuncuları az değil. Ghoulam, Bougherra, Feghouli, Brahimi, Bentaleb, Taider. Güney Kore ise yine yumuşak bir takım olarak gözüküyor. Teknik direktörleri 2002'de takımda yer alan Hong Myung-Bo. Belçika ve Rusya'nın ağırlığında olduğu bir grup olsa da Cezayir sürpriz yapabilir.




Üst turlarla ilgili genel tahminlerim ise aşağıdaki gibi. İtalya'nın yine ev sahibini eleyecek takım olacağını düşünüyorum. Lakin; Almanya'nın İtalya'ya karşı olan şanssızlığı bu sefer kırılabilir.

İngiltere'yi finale göndermek çok mu fantastik oldu bilmiyorum. Ya da Arjantin'i yarı finale göndermek...

Gol kralını kestirmek çok güç. Oyumu Agüero'dan yana kullandım. En iyi kaleci; Manuel Neuer olur. Joe Hart'ın da şansı yüksek. Altın top konusunda çok kararsız kaldığım için onu şimdilik yazmıyorum. "Dünya Kupası Güzelleri" kategorisinde de adayları görelim diyorum.
10 Haziran 2014 Salı
Yazan: steven_stiffler

Tozlu Sayfalar

Öne Çıkan Yayın

Verona ile Kasıp Kavurduk - FM 2017

Çoluk çocuk sahibi olacak yaşa geldim ama hala Football Manager geleneğini sürdürmekten büyük keyif alıyorum. Benim için bu geleneklerden...

Takip Ettiklerim

Kategoriler

Yazar Kafe

Translator

- Copyright © Serkan Özerik -