Archive for Mart 2015

İmha Timi


Mükemmel ikili değil mi ya ? Felipe Anderson geçen hafta Torino maçını almıştı. Bu hafta da müthiş ikilisiyle galip geldi Lazio. Candreva'ya yıllardır dileniyorum. Felipe Anderson ise bu sezon Harry Kane ile birlikte yılın parlayan yıldızı oldu. Muhtemelen sezon sonunda transfer de yapar.  Dilerim Pioli hocam bu ikiliyi bozmaz. Geçen hafta iki muhteşem gol attı, bu hafta kafa golü attı. Golleri bana Alex'i hatırlatıyor. Ama günümüz futboluna çok daha uygun özellikleri var. Yürüyedurun!
23 Mart 2015 Pazartesi
Yazan: steven_stiffler
Kategori : ,

Ne İzledim? #45


Serinin 45. yazısıyla selamlıyorum. 48 ay vade ile kredi çekseydim sadece 3 ayım kalmıştı, müthiş bir duygu olsa gerek. Yine duyguların en müthişi True Romance filminde yer alıyor. Sorgusuz, sualsiz aşk hikayelerini severiz. Nightcrawler ile ise "girişimci olun, fikirler üretin ve hayata geçirin" mesajımı vereceğim. White Bird in a Blizzard ile ise Shailene Woodley bacımıza "2 senedir yeter bu kadar mesai, biraz kendine zaman ayır" mesajımı şahsi olarak iletmek istiyorum. Filmle ilgili mesaj versem spoilera girer. Eminim Shailene bu satırlarımı okuyacaktır.

Otomobil sahneleri mi, karanlık bir film olması mı, yoksa karakter benzerlikleri mi bilmiyorum ama Drive tadında bir film olmuş. Jake Gyllenhaal da tıpkı Gosling gibi yardırmış. YARDIRMIŞ diye büyük harflerle yazayım hatta, çok büyük oynamış. Olumsuz yanı olarak son 2-3 dakikalık bölümünde gelişen olayların oldu-bitti olması diyebilirim. Gerildiğim sahneler de oldu, adam ayda kaç para kazanıyordur diye hesap yaptığım sahneler de. Yer yer entel bir bakış attım, yer yer Türk mantığıyla aylık kazancını hesapladım evet. Filme 8 çok bence ama 7,5 ideal bir not. Yarım puan da Jake'ten tamamlayınca 8/10 çıkıyor.

Amerikan propagandası yapıyor diye eleştiriliyor ama yapsa ne olacak ki ? Sonuçta karakterler de melek değil. Tamam hepsinde bir kahraman havası var ama aynı zamanda hepsi acımasız ve barbar tipler. Özellikle Jon Bernthal'in canlandırdığı Grady tam sövmelik bir karakter değil miydi ? Yalnız reyizi çok özlemişim, The Walking Dead'deki favori oyuncumdu. Brad Pitt de döktürmüş ayrıca, tüm oyuncuların performansları üst düzeydi. Savaş sahneleri de oldukça başarılı, ambians da çok cesur yansıtılmış. Ben beğendim.

1993'te çekilen filmi izlemediğim 22 seneye üzüldüm. Christian Slater zaten çok beğendiğim oyuncu ama nedense film hakkında çok fazla övgü olması bende önyargı oluşturmuş sanırım. Sadece Slater dedim ama kadro devasa, müzikler nefis, hikaye harika. Aklıma gelen tüm övgü kelimelerini kullanmak isterdim. Aşk sorgusuz sualsiz, o kadar güzel bir duygu ki; kirli gözüken insanlara bile çok yakışıyor. Tıpkı Clarence ve Alabama gibi. İzlerken bir şeyleri sevdikçe sevesim geldi, sevgi doldum. 90'lar havasını da yansıtıyor ya, bu da beğenmek için başka bir neden. Sanki 90larda "Parliament Pazar Gecesi Sineması" kuşağını izler gibi hissettim. Son bir not; yıllar Christopher Walken'ın yaşlılığından hiçbir şey götürmüyor. Yıllar önce de yaşlıymış, şimdi de yaşlı :( Bu yazıyı hazırlarken arkada soundtrack çalıyor. Yine sevgi ve huzur doluyorum.

Shailene Woodley çalışıyor, kız son 2 senede boş durmadı resmen. Merakla izlediğim bir filmdi, olayların çözümü biraz hızlı oldu aslında... Filmin 1 saatlik bölümü Katrina'nın iç dünyasına odaklı geçmekte. Son yarım saat heyecanlandırıyor ama buna nispeten hızlıca çözülüp bitiyor. Sert görünen bir film ama çok da sert sayılmaz. Tüm karakterler soğuk ve bu soğuk karakterleri buz gibi canlandıran oyuncular başarılı. Beğendim diyebiliyorum ama çok da övemiyorum.

Filmin ilk dakikası itibariyle adam yan komşusunu dinlemeye başlıyor. Yani direkt konuya giriyor. Bir süre yönetmenin fantezi dünyasını izliyorum diye kapatmayı düşündüm. Ama ilerledikçe sardı. Erotik sahneler dolayısıyla yine bir yaş sınırı koymakta fayda var ama hikayenin basitliği benim hoşuma gitti. Hatta sonunu da tahmin etmek zor olmadı ama yine de beğendim. Satsuki karakteri pek hoşuma gitmedi ama Ryo'nun hayal kurarak başlayıp, tertemiz duygulara dönüşen hikayesi bence izlenebilir.

Buradan sonrasını okumasanız da olur, çok saçma filmler var :(

Benim gibi Veronica Mars dolayısıyla Kristen Bell'i evinizin kızı gibi seviyorsanız beğenmeme ihtimaliniz çok yüksek. Ha filmin beğenilecek tek yanı da müzikleri bence. Duygusal bir film için çaba sarfedilmiş ama birkaç sahne hariç duygusallık seviyesi de oldukça yetersiz. Kristen Bell iyi oyuncu. Her zaman 17 yaşında olmayı becerebilen bir oyuncu olarak, bu sefer 30 yaşında olmayı becerebilmiş. İzlenmese de olur, 5/10 puan yeter.

Ben beğenmedim. Duygusal bir film gözükmesine rağmen duygularda eksiklik sezdim. Çok sevdiğim, sempatizanı olduğum Emily Blunt'ı bile beğenmedim. Özellikle dini sahneler de çok abartı geldi bana. Sonu sürprizli sayılabilir ama bir o kadar da oldu bittiye getirilmiş hissi verdi. İzlenmese de olur kategorisinde benim için...

Ya soğuk ülkenin insanları gerçekten soğuk mu oluyor, yoksa bu filme özgü mü bilemedim. Basit, çerezlik bir gençlik-spor filmi yapılmaya çalışılmış ama duygu namına hiçbir şey yok. Ha futbol konulu ama futbol adına da pek bir şey yok. Güzel bir kız, salak bir çocuk hikayesi daha çok.  Bu arada filmi internetsiz olduğum dönemde izlediğimi not edeyim :(

22 Mart 2015 Pazar
Yazan: steven_stiffler
Kategori :

Tottenham 4 - 3 Leicester


Futbolda çalışırsın, oynarsın, yıldızlaşırsın ama bazı sıfatların da üzerine gerçek anlamda yapışması gerekiyor. Harry Kane'in üzerine "golcü" sıfatı bu maç itibariyle yapışmıştır. Öyle ki; birinci golde o karmaşada top kendiliğinden Kane'in önüne düşmüş, ikinci golde ise Harry Kane'in vurduğu yer bambaşka olmasına rağmen top savunmaya çarpıp doğru yere gitmiştir. Golcülük fazlasıyla futbol şansı gerektirir. Çalışmalarının karşılığında bu şans da Kane'in yanında olmaya başladı. Maçın kazananı yine Kane oldu. Özeti bile keyifli bir maç. Lloris'in erken sakatlığıyla oyuna giren Vorm'un 3 gol yemesi elbette iyi bir referans olmadı. Chadli'nin boş kaleye atamadığı 2 top da öyle. Leicester City'nin çok da kötü olmayan kadrosuna rağmen ligde Burnley kadar oynayamaması düşündürücü. Haftalardır kazanamıyorlar. Tottenham ise United mağlubiyetinin ardından kazanmaya yeniden başladı. İlk 4 şansı olmasa da 5-6'da bitirmeleriyle Avrupa Ligi vizesi alabilecekler. Kane daha önce kısa süre Leicester'da kiralık oynamıştı. Ligde 2 maçta toplam 4 gol attı eski takımına. Günün kaybedeni kendi kalesine attığı golle Schlupp gözükse de; bence attığı gole rağmen Nugent günün kaybedeniydi. Net pozisyonları kaçırdığı gibi bir de absürt bir penaltı yaptırdı.

Tottenham : Lloris (4' Vorm); Walker, Dier, Vertonghen, Rose; Mason (88' Dembele), Bentaleb; Townsend (58' Paulinho), Chadli, Eriksen; Kane.

Leicester : Schmeichel; De Laet, Morgan, Huth (76' Mahrez), Upson (46' Wasilewski), Schlupp; Nugent, James, Cambiasso (86' King), Vardy; Ulloa.

Sarı Kartlar : Chadli, Nugent, Rose.

Goller : 6', 13' ve 64'(penaltı) Harry Kane, 38' Vardy, 50' Morgan, 85' Schlupp (kendi kalesine), 90' Nugent.
Yazan: steven_stiffler
Kategori : ,

Lazio 4- 0 Fiorentina


İki takım arasındaki ezeli rekabet çok çekici olmasa da, dün akşamki maç rekabette unutulmayacak maçlardan biri olabilir. Lazio'nun tek kale oynadığı, Fiorentina'yı kevgire çevirdiği maçın ilk yarısında tek gol çıkması mucizeydi. Özellikle Lucas Biglia resmen gelişine şut çalıştı. İlk denemesi başarılı, ikinci denemesi ise direkten döndü. İlk yarıda kaçan pek çok pozisyon, ikinci yarıda da kaçmaya devam etti. Ta ki Felipe Anderson'un düşürülüşüne kadar. Penaltıyı atan Candreva takımı rahatlattı ve bu dakikadan sonra Lazio'nun şansı yaver gitti. Özellikle 3.gol haftanın en saçma gollerindendi. Fiorentina'nın serbest vuruş organizasyonu kendi kalelerine dönüp Klose'nin bitirişiyle son buldu. 4. Golde de yine Klose'nin tecrübesi ve çabası var. Son haftalarda Salah'ın formuyla gaza gelen Fiorentina'nın havası söndü. Pioli hocam yine takımı coşturdu, yine kazandı. Cataldi'yi de iyiden iyiye ilk 11 oyuncusuna çevirmeye başladı. Lazio'nun bu sezonki futbolunun hakkı lig ikinciliği, hadi inşallah.

Lazio : Marchetti; Basta, De Vrij, Mauricio (49' Novaretti), Radu; Cataldi, Biglia; Candreva (77' Balde Keita), Anderson, Mauri (80' Onazi), Klose.

Fiorentina : Neto; Tomovic, Savic, Basanta, Pasqual; Kurtic, Badelj (78' Joaquin), Fernandez; Salah, Diamanti (46' Pizarro), Ilicic (55' Gilardino).

Sarı Kartlar : Basanta, Mauricio, Kurtic, Tomovic, Candreva.

Goller : 6' Biglia, 65 ' Candreva (penaltı), 75' ve 85' Klose.
10 Mart 2015 Salı
Yazan: steven_stiffler
Kategori : ,

Fenerbahçe, Amin.


Biraz klasik ama güzel duygu be... Türk futbolunun ayakta duran yegane tarafı bu derbi mücadelesi. Hasta yatağında bile olsan aynı heyecanı yaşarsın. Hiç değişmeyen duygu. Bir Fenerbahçeli için değişmeyen bir duygu da Kadıköy'de kazanma duygusu. Son dakikalarda yine 0-0'ı kabullenmeye başlamıştım ki Kuyt sahneye çıktı. Maçın hakkı kesinlikle daha unutulmaz bir skordu ama derbide kazanmanın tadı her haliyle güzel. Yine de benim en sevdiğim derbi Gs'nin tek kale oynayıp bizim 2-1 yendiğimiz Süper Final ilk maçı. Tek kale, 35 paslı gol, 3 direk ve 4-0'lık skor da ondan sonra gelir. Dün akşam da benzer bir senaryo hissiyatım vardı ama her zaman olmuyor.

Derbilerde taktik, diziliş falan biraz arka planda kalıyor. Ama korktuğum bir şey vardı. Aykut Kocaman, Dia-Stoch'u pek bir arada oynatmazdı. İki Galatasaray derbisinde, Kadıköy'de hücum gücünü arttırmak için bunu denedi; ikisi de 0-0 bitti. Biri malum 12 Mayıs... İsmail Kartal'ın da Diego'yu oynatmayıp bu maçta Topal-Emre ikilisinin önünde düşünmesi beni biraz tedirgin ediyordu. Hele ki Galatasaray'ın 0-0'a razı oynayacağını ön görünce... Daha korktuğum ise; Diego'yu tercih edip Meireles gibi oynatmayı düşünmesiydi. Ki geldiği günden beri Diego böyle oynatılıyordu. Meireles pek göze batan bir oyun oynamaz, Chelsea'deki Meireles de asla değildir. Ama görev adamı rolünü en iyi şekilde uygular ve faydalıdır. Tedirginliğim bu yüzdendi. Tempolu ilk yarıda Diego'yu beğendim.  Kabul, Galatasaray orta sahayı biraz rahat geçiyordu ama Diego ileride sorumluluk alma duygusuyla oynadı. Bir de kendini ispat etme çabası takdire şayandı. Sneijder'ı bakkala gönderdiği pozisyon arşivlerde yerini aldı. Sürekli ileri oynamayı düşünmesiyle bence başarılı performans sergiledi. Volkan'ın kurtarışları maç için çok kritik ve üst düzey performanstı. Mehmet Topal da Volkan ile birlikte maçın yıldızıydı. Bol pozisyona rağmen iki takımın da stoperleri oldukça iyiydi. Caner'i beğenmedim. Hiçbir topu rakibi geçmedi. Sabri'ye karşı çok avantajlıydı ama yeteneğini kullanamadı. Sow etkisizdi, Emenike Sow'a nazaran daha hareketli fakat bal yapmayan arı görünümündeydi. Taraftarın gözündeki antipatikliği çok olumsuz yansıyor. Dün oyundan çıkarken yine gereksiz ıslıklandı ve ortaya saçma sapan bir görüntü çıktı.


Maçın kırılma anı Diego-Webo değişikliğiydi. Ben bu değişikliği yersiz buldum. Diego çıkınca Galatasaray çok rahatladı ve peşpeşe 2 kere kalemize geldi. Sow'un müthiş çabasıyla dönen topta az adamla yakaladık ve Kuyt cezayı kesti. Mehmet Topal müthiş oyununu asistle taçlandırdı. Golden sonra Yasin'in pozisyonu yürekleri ağızlara getirse de Volkan inanmıştı. Akılda kalan pek çok pozisyon olması sebebiyle unutulmaz bir derbiydi. İsmail Kartal'ın Diego-Webo değişikliği çok riskli olsa da maçı getiren hamle oldu. Webo yerine başka bir forvetimiz olsa o topu indiremezdi. Diego yerine başka biri çıksa, belki de o kadar az adamla yakalayamazdık. Riskti, tuttu. Meireles varken Selçuk'un girmesi de riskti mesela ama son bölümlerde çok kontrollü oynadık. Güzel galibiyet, güzel duygu; teşekkürler Fenerbahçe.
9 Mart 2015 Pazartesi
Yazan: steven_stiffler
Kategori : ,

QPR 1 - 2 Tottenham


Hafta arasında oynanan Swansea maçını da izledim ama yazamadım. Tottenham kazandı. Gomis'in sağlık sorunları ve Ryan Mason'ın ilk lig golüyle akıllarda kalan bir maç oldu. Haftasonu ise Premier Lig eksikliği çekerken QPR-Tottenham maçını görünce sevindim. Ben de güneşi Londra'ya yakıştıramayanlardanım. Havanın açık olması sebebiyle bir türlü gözüm ısınamadı maça. Kötü anlatım ve yorumlamanın da etkisi vardır illa ki. Üstelik hızlı bir başlangıç oldu. Harry Kane'in santrada ısrarla erken rakip sahaya geçmesi ilginçti. Adam tez canlı, kıpır kıpır. Pozisyon bulsam da atsam havasında resmen. Zamora'nın kafa vuruşuyla pozisyonlu başlayan maç pozisyonlu devam etti. Spikerin anlatımına göre Robert Green'in müthiş kurtarışı, bana göre Harry Kane'in müthiş ama kalecinin üzerine giden kafa vuruşuyla devam etti. İlk yarıda ağırlıklı olarak QPR net pozisyon buldu. Austin'in direkten dönen topu bunların en netiydi. Yine spikerin "çok net müdahale var" dediği Lloris'in pozisyonunda ben o çok net müdahaleyi bir türlü göremedim. Harry Kane'in kafa golü ilk yarının skorunu belirledi. İkinci yarıda ise daha net pozisyonlar bulan Tottenham'dı. Eriksen'in mükemmel şutu üzdü. Eriksen hiçbir şey yapmasa bile her maç en az bir tane böyle bombası var. Harry Kane'in ikinci golüyle iş bitmiş gibi gözüktü ama eski Spurslü Sandro'nun temiz vuruşu QPR'ın umutlarını son dakikaya taşıdı. Bentaleb'in eline gelen pozisyon tartışılır, bence penaltı çalınması gerekirdi. Harry Kane yine girdiği ikinci pozisyonda golü attı, darısı bu akşam Emenike'ye...

Quenn Park Rangers : Green; Onuoha, Ferdinand, Caulker, Suk-Young; Isla (71' Hoilett), Henry (88' Grego), Sandro (90+3' Wright-Philips), Phillips; Austin, Zamora.

Tottenham : Lloris; Walker, Dier, Vertonghen, Davies; Mason, Bentaleb; Townsend (65' Dembele), Chadli (79' Lamela), Eriksen (88' Stambouli); Kane.

Sarı Kartlar : Henry, Bentaleb, Mason

Goller : 34' ve 68' Kane, 75' Sandro
8 Mart 2015 Pazar
Yazan: steven_stiffler
Kategori : ,

Chelsea 2 - 0 Tottenham | Lig Kupası Finali


İki takım da nispeten kolay kuralarla finale geldi. Chelsea yarı finalde Liverpool'u eleyerek çok zor bir engeli aştı. Tottenham'ın en zor kurası Newcastle United'tı, onu çok rahat geçti. Ada'da yılın ilk kupası finali için müthiş bir gündü. Özellikle yağmur atmosferi harikaydı, Pochettino'nun sucuk gibi olması falan ortaya ilginç görüntüler çıkardı. Güzel bir futbol günü, güzel bir final. Elbette Spurs'ün kazanmasını isterdim. Chelsea ligi de kazanacak ve sezonu en az çifte kupayla kapatmış olacak. Mourinho da egosuna ego katacak.

İlk yarı çok ortada geçti gibi gözükse de maça hızlı başlayan Tottenham, devre sonuna doğru tempo arttıran Chelsea oldu. Mason-Bentaleb ikilisine ben mi takığım bilmiyorum. İkisi de kaliteli futbolcular ama ikisi birlikte oynadığında orta sahanın yükünü üstlenemiyorlar. Orta saha dediğin biraz ayıboğan olacak. Bu özelliği barındıran Dembele mutlaka oynamalı, ki çok formsuz olduğunu da düşünmüyorum. Mourinho Zouma'yı hep mi önlibero oynatıyor bilmiyorum ama iyi bir önlibero performansı izledik. Asist de yaptı. Dier-Costa eşleşmesini çok merak ediyordum. Dier üstün başladı, hatta bir pozisyonda Costa direkt çirkefe bağladı. Ancak erken sarı kart Dier'ı dezavantajlı duruma düşürdü. İlk yarı X kuponumun son maçıydı. Chadli'nin yaptığı faul kuponumu yatıracak kadar saçma bir hareketti. Nitekim korktuğum oldu, ilk yarının son dakikasında gelen golle kupon yattı. İkinci yarıda Tottenham çok kıpırdanamadı. Yağmur olayı müthişti ya, atmosferde beni en çok etkileyen o oldu zaten. Chelsea'nin ikinci golü işi bitirdi, Tottenham toparlanamadı. Atakları bile bir çırpınış gibiydi. Mourinho'nun finalde Drogba'yı oyuna alıp onore etmesi de şık hareketti. Azpi mükemmel oynadı.

Chelsea : Cech; Ivanovic, Cahill, Terry, Azpilicueta; Fabregas (88' Oscar), Zouma, Ramires; Hazard, Willian (76' Cuadrado), Costa (90+2' Drogba).

Tottenham : Lloris; Walker, Dier, Vertonghen, Rose; Bentaleb, Mason (71' Lamela); Townsend (62' Dembele), Chadli (80' Soldado), Eriksen; Kane.

Sarı Kartlar : Dier, Willian, Cahill, Bentaleb, Cuadrado.

Goller : 45' Terry, 56' Walker (kendi kalesine)


2 Mart 2015 Pazartesi
Yazan: steven_stiffler
Kategori : ,

Sassuolo 0 - 3 Lazio | Serie A 25.Hafta


Bir süredir Lazio izleyemiyordum. Pioli hocamı özlemişim. Forvetsiz bile iyi oynadı takım dün. Fenerbahçe sahada forvetler varken bile bu kadar forvetli oynayamıyor. Kelime oyununa gel. Felipe Anderson, Mauri ve Balde ile başladı dün Lazio. Zaman zaman Mauri, zaman zaman Balde uçta oynadı. Mauri şarap gibi be! Dün çok iyi oynamadı ama yorumum sabit. Sassuolo iyi kadroya rağmen hep beklenti altında performans gösteriyor. Tam FM hücum hattı var takımda ama gerçekte işler o kadar kolay yürümüyor. Di Francesco'nun hoca karizması var ama bilgi birikimi kısıtlı gözüküyor. Şu Sassuolo kadrosuyla daha başarılı olabilecek İtalyan hocalar var. Özellikle iç sahada bu kadar etkisiz oynamaları kabul edilebilir gibi değil. İlk yarının son bölümüne kadar aslında heyecansız bir maçtı. Son 5 dakika Lazio çok baskılı oynadı. Consigli çabaladı ama Felipe Anderson'un şutuna kadar. Felipe Anderson, bu sezon sıkça gördüğümüz şutlarından biriyle golü attı. Golden kısa bir süre önce Keita Balde'nin hakemi aldatmaya yönelik sarı kart gördüğü, tartışılabilir penaltı pozisyonu var. Lazio soyunma odasına çok moralli gitti. Pioli'nin en sevdiğim özelliği, takıma sürekli şut attırıyor. Lazio silik gözüktüğü deplasman maçlarında bile bol şut kullanıyor. Orta sahadaki oyuncuların hemen hemen hepsi şutör özellikli zaten. İkinci yarıda Sassuolo beraberlik ararken bile çok nazlıydı. Klose oyuna girdikten sonra yine golünü attı. Yaşlı Kurt dünyaya gol atmak için gelmiş. Felipe Anderson bu golde de asist yaptı. Zaten Whoscored'da Felipe Anderson'a 10 puan yazılmış. İlk defa 10 puan alan oyuncu gördüm o sitede de... Üçüncü golde ise asist Klose, gol Parolo'ydu. Lazio için zor gözüken bir deplasman kolay bir galibiyetle bitti. Haftaya Fiorentina maçı var, galibiyet çok rahatlatır.

Sassuolo : Consigli; Gazzola, Bianco (62' Brighi), Acerbi; Biondini, Taider (80' Floccari), Missiroli, Longhi; Berardi, Sansone (74' Lazarevic), Zaza.

Lazio : Marchetti; Cavanda, De Vrij, Mauricio, Radu; Biglia (80' Ledesma), Parolo, Cataldi; Felipe Anderson, Balde Keita (74' Candreva), Mauri (66' Klose).

Sarı Kartlar : Gazzola, Parolo, Bianco, Keita, Longhi, Taider.

Goller : 45' Felipe Anderson, 70' Klose, 77' Parolo.
Yazan: steven_stiffler
Kategori : ,

Wolves ile Rüya Sezon


Bu takımı oldum olası severim. Football Manager 2008 ya da 2009'da doyumsuz bir kariyer birlikteliğimiz olmuştu. Şimdi yine Football Manager 2015 ile seviyeli bir birlikteliğimiz var. Aslında öncesi biraz moralimi bozmuştu. Norwich City ile Watford arasında takım seçimi yapmak zor olmuştu, neticesinde Norwich City'yi seçtim. Mükemmel bir ilk sezon geçiriyorduk. Zaten kadrosu ligin üzerinde, ilk sezonda Premier Lig'e çıkmak isteyenlere tavsiye ederim. Özellikle Olsson, Redmond ve Josh Murphy'yle oynamak müthiş keyifli. Transfersiz, polemiksiz, açık ara lider gidiyordum. 12 maç kala 86 gol atmıştım. 100 golü geçip, 10-12 civarı puan farkıyla ligden çıkacaktım ki takımdan kovuldum. Oyunun kaydettiğim yerden kurtarmak için çok uğraştım ama olmadı. Her seferinde aynı tarihte kovuluyordum. Kovulma sebebim ise; Martin Olsson'u Ocak ayında satmamam. Bana süre de vermiyor, Ocak'ta satmadığım adam için Mart'ta kovuldum. Böyle saçma bir şey olamaz. Neyse; lafın özü üzüldüm. Çok zevk alacağım bir kariyerdi, Norwich'te para da var. Redmond mükemmeldi. Kariyeri kurtaramayacağımı anlayınca yeni kariyer açmak istedim. Aslında gönül isterdi ki; o kariyerden yeni bir takıma geçerek Norwich'in aklını alayım ama sıfırdan başlamadıktan sonra sarmıyor beni. Tercihim Wolverhampton oldu. Önceki kariyerim de Wolfsburg'tu, kurtlara bir sempatim var demek ki. Game Of Thrones çocuğuyuz.

Wolverhampton, Championship'e yeni yükseldiği için nispeten daha az parası var ve beklenti daha düşüktü. Ama inanılmaz bir sezon geçirdim. Norwich'teki gibi harikalar yaratamadım ama uzun zaman lider götürdüm. Son birkaç hafta inişe geçince ligi 2. bitirerek yükseldik. Premier Lig'de 3 sezon geçirdim. Lig Kupası ve FA Cup'ta hep iyi yerlere geldim. En son FA Cup'ı kazanarak Uefa'da mücadeleye hak kazandık. Kariyerde 5, Premier Lig'de 4.sezonumda harika bir sezon yaşadım.


Sezona bu beklentilerle başladım. 4. sezonum olduğundan çok transfer geçmişine gidemeyeceğim. İlk 2 sezon istediğim oyuncuları alamıyordum. Ama ligde kalıcı olmaya başlayınca, biraz da oyunun veritabanını bilince iyi kadro kurabildim. Aslında ligin en tecrübesiz takımlarındanız ama müthiş bir uyum yakalayınca bunu hiç hissettirmedik. Neredeyse her sezon bedavaya kaliteli bir oyuncu kaptım. Bunlardan biri de Tom Ince'ti. Bu rüya sezonun kahramanlarından Tom Ince... Sattığım oyunculara hep madde koyuyorum. Mesela Chelsea'ye sattığım Pedro Obiang ve Gino Perruzzi'yi hiç oynatmadılar. Bu sezonun ikinci yarısında Obiang'ı kiraladım. İkisinden kaldırdığım paranın haddi hesabı yok. Erken ödeme opsiyonları falan çok iş görüyor.


Sezon genelinde transfer özetim bu şekildeydi. Aslında Eric Dier 2 sezondur kiralık oynuyordu, bonservisini aldık. İstediğim forvetlerin hiçbiri olmayınca son gün James Wilson'ı kiralamıştım, yılın en büyük transfer hamlesi olacağını bilemedim. İnanılmaz bir sezon geçirdi, mükemmel bir golcü; tavsiye ederim. Sattıklarım arasında önemli oyuncu yok. Tommy Rowe ile Championship'ten beri beraberiz, kendi gitmek istedi. Premier Lig'de ilk sezon oyuncu alamayınca sarıldığım Liam McAlinden ise profilinin çok üzerinde performans verdi hep iyi bir rotasyon oyuncusu oldu. Gitmek isteyince gönderdim. Tony Watt ise en büyük hayal kırıklığımızdı, onu aldığımın çok çok altına satmak zorunda kaldım. Claudio Messina ise regen.


Uefa Avrupa Ligi'nde gruptan zor da olsa çıkmayı başardık. Austria Wien'ın etkisiz eleman olması bizi çok zorladı, 10 puanla elenebilirdim.


Ligin ilk yarısında beklenti üzeri performans gösterdim. Sezon sonu amacım 6. olup yine Avrupa Ligi'ne gidebilmekti. Ama şu tabloda ve üzerimdeki takımları düşündüğümde 7. olsam yine iyi diye düşünmeye başladım. Çok uzatmadan fikstürü paylaşayım, müthiş yenilmezlik serime dikkat! Community Shield'te de Chelsea'yi penaltılarla yenmiştim. Sezonu bu kadar verimli geçirebileceğimi tahmin etmedim.



Yanlış saymadıysam 32 maçlık yenilmezlik serim var. FA Cup'ı bu kez finalde kaybettik. Geçen sezon yine Arsenal'le oynamış ve kazanmıştık. Uefa Avrupa Ligi ise en büyük mucizemiz oldu. Her kurada "kesin elendik" dedim. Ama Wolfsburg, Porto, Valencia gibi takımları çok rahat eledik. Granada bunlara nazaran rahat bir eşleşmeydi, onu da çok rahat geçtik. Uefa Avrupa Ligi finalinde Tottenham çok iyi oynadı aslında. Son dakikada kaçırdığımız golle eyvah dedim. Maç boyunca da gergindim, Tottenham üstün oynuyordu. Biz de pozisyon bulduk ama James Wilson beklentilerin altında kaldı.


Penaltılar hiç bitmeyecek sandım. Sürekli gol oluyordu, kaleciler bile kaçırmadı. Bizden Kaptan Batth kaçırınca gitti dedim. Ama Dragovic de kaçırdı ve devam etti. Tur döndü, derken Paulinho direğe nişanladı ve kazandık. Bu arada Jeronimo Rulli inanılmaz bir kaleci.


Ligi de 6.bitirdik. Aslında Uefa Avrupa Ligi'nde mücadele edeceğimiz her şeyi kazandık resmen ama kupayı aldığımız için Şampiyonlar Ligi Play-Off elemelerine gidiyoruz.


Uefa Avrupa Ligi Oyuncu İstatistikleri. Çok koşuyoruz.


Taraftar yılın oyuncusu olarak Danny Batth'ı seçti. Danny Batth, League One'dan beri Wolverhampton'da oynuyor.


Oyuncu istatistiklerimiz de böyle. Sam Byram ve Tom Ince'i maalesef takımda tutamadım. İkisini de iyi fiyatlara sattım. Ve en çok üzüldüğüm; Will Hughes'i Chelsea'ye vermek zorunda kaldım. Norwich kariyerimden ağzım yanınca oyuncu satma konusunda daha cömert davranıyorum. Tabi iyi paralar da kaldırıyorum, Will Hughes'ün ederi 25 Milyon Pound oldu. Marcos Llorente, Danny Batth, Dier gibi oyunculara da çok talip çıkıyor.

Wolfsburg kariyerimde 9 sezonda hiç kupa kazanamamıştım. Wolverhampton ile 3 kupa kazandım, hiç fena gitmiyoruz ama bakalım yeni sezonda kadromu koruyabilecek miyim ? Bu arada sezon boyunca toplam aldığım teklif sayısı : 14. Bunlar içinde Inter, Everton gibi takımlar da var. En son Manchester City'nin gündemine geldim ama onlar teklif yapmadı. Wolves ile sözleşme uzattım ve yuvayı terketmeyi düşünmüyorum.
1 Mart 2015 Pazar
Yazan: steven_stiffler
Kategori :

Tozlu Sayfalar

Öne Çıkan Yayın

Verona ile Kasıp Kavurduk - FM 2017

Çoluk çocuk sahibi olacak yaşa geldim ama hala Football Manager geleneğini sürdürmekten büyük keyif alıyorum. Benim için bu geleneklerden...

Takip Ettiklerim

Kategoriler

Yazar Kafe

Translator

- Copyright © Serkan Özerik -