Yazan : steven_stiffler 19 Mart 2011 Cumartesi

Derbilerin favorisi olmaz derler. Ancak son yıllardaki üstünlüğümüzden ve lig konumlarımızdan dolayı genelde derbilere favori çıkıyoruz. Bunun çok büyük sıkıntı yarattığı bir maçı da hatırlamıyorum. Ligdeki ilk maç bir kazaydı. Favoriliğin verdiği bir rehavetin kaybı değildi. Takımın yükselen formu, 9da 9 yapmışlığımıza güvenerek; rakibimizin konumu ne olursa olsun oyuncularımızın rehave kapılacağını pek düşünmüyordum. Tek çekincem; Aykut Kocaman'ın kontrollü oyun için işleyen düzeni bozmasıydı. Maçtan iki gün önce Twitter'da ve çeşitli forumlarda yazmıştım. Cristian-Selçuk'la başlamak demek; zaten çok kısıtlı yetenekleri olan Galatasaray karşısında oyunu zorlaştırmak demekti. Çünkü Fenerbahçe önde basıyor, orta alandaki her oyuncu pres yapıyor ve kanat oyuncuları da gol atamasa da ileri top taşıyarak skora katkıda bulunuyordu. Aykut hocamız mutlaka birşeyler düşünmüştür; ancak bence kadro seçimi doğru değildi. Eleştiri olarak değil, şahsi düşünce olarak yazıyorum.

Galatasaray'ın maça ekstra motivasyon sağlayacağı baştan belli olan birşeydi. Ancak; Galatasaray'ın öyle yetersiz, öyle pasif bir kadrosu var ki; ekstra motivasyon yakalasalar da Fenerbahçe kendi oyununu oynadığı sürece pek birşey yapamazlar diye düşünüyordum. Galatasaray'ın onbirinde, Fenerbahçe'de 11 oynayacak kapasitede futbolcu yok yahu. Yıllardır seyirci olarak futbolun içindeyim. Galatasaray'ın kadro olarak Fenerbahçe'nin bu kadar gerisinde kaldığı bir yıl hatırlamıyorum. Çok fiyasko yabancıları oldu, ancak bu kadar fiyasko yerlileri olmamıştı hiç. Yekta mesela; milli takıma nasıl seçildiğine hayret ettiğim bir oyuncu. Kazım'a değinmeye gerek yok, bizim yedeğin yedeği. Hakan Balta'nın bacağını kaldırmaya mecali yok. Servet-Gökhan Zan gibi iki ağır stoperle bir yere varılmaz. Bu şartlarda Fenerbahçe'nin derbi psikolojisini çabuk atlatıp, rahat bir galibiyet almasını bekliyordum. Ancak Andre Santos'un; panpası Kazım'a şov yapacağım diye yaptığı hatanın bize pahalıya patlaması; orta sahada Cristian-Selçuk ikilisinden kaynaklanan temposuz oyun maçı zora soktu. Bakın Cristian ve Selçuk kötü oynadı demiyorum. İkisinin özelliklerini ve temposuzluğunu kastediyorum. Kazım'ın golden sonra yaptığı harekete sövülür. Bugün Galatasaray taraftarı Emre'ye sadece Fenerbahçe'de oynuyor diye sövüyor. Emre en azından eski takım taraftarına bir saygısızlıkta bulunmuyor. Kazım nasıl bir karakterde olduğunu yine gösterdi. Maçtan önce oyuncularımızın çoğu Kazım'la selamlaşıp, başarılar dilerken; o bunun karşılığını yaptığı hareket ile vermeyi uygun gördü.

İkinci yarı yapılabilecek en mantıklı hamle Cristian-Stoch değişikli olurdu. Ancak Selçuk'un hem sarı kartlı hem de sakat oynaması; Aykut Kocaman'ı Semih değişikliğine itti. Semih'in oyuna girmesi de Niang'ı sol kanada doğru yöneltti. Fenerbahçe bir süre daha belli bir temponun üstüne çıkamadı. Ancak son yarım saatlik bölümde Fenerbahçe geçtiğimiz haftalardaki etkili futbolunu oynamaya başladı. Alması gerektiği kadar risk aldı. Kazım'ın çıkışıyla Andre Santos sol kanattan daha fazla atağa katılmaya başladı. Lugano,Yobo ve Cristian'ın risksiz oyunu savunmada güven verirken; hücumda gelebilecek bir tehlike Alex'in ayağına bakıyordu. Niang-Stoch değişikliği ile Alex'e; Stoch gibi bir hücum gücü de eklendi. Ve maça başlaması gerekene yakın olan bu kadro Galatasaray'ı oldukça zorladı. Geçen haftalarda duran top zaafiyeti göze batan Galatasaray savunması, Semih'in kafa golünde yine uyudu. Alex'in kısa boyuna rağmen, Galatasaray'ın uzun savunmasını mağlup edişi ise alıştığımız bir Alex golü izledik. Hissettirdiğimiz baskıda net pozisyonlar bulmaya başlamışken; iki golü de atmamız bize şampiyonluk yolunda çok büyük bir adım attırdı.

Rakibin ekstra motivasyonlu olduğu, uzun süre kendi futbolumuzu oynayamadığımız bir karşılaşmada çok önemli 3 puan, tarihi bir galibiyet ve büyük bir moral yakaladık. Hakem Fırat Aydınus beklediğimden çok daha iyi bir maç yönetti. Yan hakem Aleks Taşçıoğlu, her hakemin kaldırmaya cesaret edemeyeceği ofsaytları yakaladı. Ses geçirmeyen cam duvarlara rağmen taraftarımız da oldukça iyiydi. Takım halinde çok üst düzey mücadele gösterdik. Ancak maçın yıldızı şüphesiz ki; yine Alex oldu. Yenmeye alıştığımız Galatasaray'ı yeni stadında dramatik bir şekilde mağlup ederek siftahı da yapmış olduk. Galatasaray'ın makus talihi yine değişmedi. Maç bittiğinden beri kendi kendime gülüyorum. Sadece ben değil, hepimiz çok mutluyuz ve haklı galibiyetimizin coşkusunu yaşıyoruz. Dileyelim ki; TT Arena'da alacağımız nice zaferlerin başlangıcı olsun.

Tozlu Sayfalar

Öne Çıkan Yayın

Verona ile Kasıp Kavurduk - FM 2017

Çoluk çocuk sahibi olacak yaşa geldim ama hala Football Manager geleneğini sürdürmekten büyük keyif alıyorum. Benim için bu geleneklerden...

Takip Ettiklerim

Kategoriler

Yazar Kafe

Translator

- Copyright © Serkan Özerik -