Archive for Kasım 2014

Hull 1 - 2 Tottenham | EPL 12.Hafta


Çok şahane maç, özellikle son dakika golü lezzettine lezzet katıyor. Bir o kadar ilginç dakikalar var. Örneğin; Jake Livermore'un şahane golü sonrası eski takımına karşı sevinmeyişi bunlardan biri. Livermore topu öyle kontrol ediyor ki, tek düşüncesi gol. Harika vuruş, harika gol. Hull City için ikinci yarı daha iyi geçebilecekken, Tottenham açık verebilecekken; Gaston Ramirez'in sorumsuzluğuyla takımını eksik bırakması maçın kırılma anı. Vertonghen'e yaptığı müdahale belki çok sert değil ama İngiliz futbolu bu, böyle hareketlere tolerans sıfır. Yakın tarihte başka bir takımına ihaneti hatırlatıyor bana ama neyse... İkinci yarıda takımın lideri Christian Eriksen'in dümene geçmesiyle Tottenham'ın işleri tersine çevirmesi mümkün oldu. Eriksen gibi birinci sınıf bir oyuncunun her zaman göstermesi gereken performans. Serbest vuruşta direkten dönen topu Harry Kane tamamladı. Sahi Soldado ne zaman gol atacak ? Ya da o top Soldado'nun önüne düşseydi gol olur muydu ? Eriksen'in 90. dakikadaki golü, en az ilk goldeki frikiği kadar şahaneydi. Gol sevincinde sahaya inip sevinç yumağına giren taraftarı çıkarmaya çalışan güvenlik görevlilerinin görüntüsü de maçı ilginç kılan anlardandı. 17 puan şu aşamada çok iyi değil ama üsttekilerle çok fark olmaması da iyi. Ben Pochettino'ya hâla inanıyorum, bazı yapmaya çalıştıklarından vazgeçerse takımı istenilen yere gelebilir.

Hull : McGregor; Elmohamedy, Davis, Dawson, Robertson; Livermore, Huddlestone (64' Rosenior); Ramirez, Ben Arfa (57' Meyler), Brady (87' Quinn); Jelavic.

Tottenham : Lloris; Dier (46' Chiricheş), Fazio, Vertonghen, Davies; Dembele (59' Lennon), Mason; Lamela, Eriksen, Kane; Soldado (79' Paulinho).

Sarı Kartlar : Dier, Livermore, Huddlestone, Robertson.

Kırmızı Kart : 50' Ramirez.

Goller : 8' Livermore, 61' Kane, 90' Eriksen.

23 Kasım 2014 Pazar
Yazan: steven_stiffler
Kategori : ,

Lazio 0 - 3 Juventus | Serie A 12.Hafta


Empoli maçıyla Lazio'nun iyi gidişat serisi bitmişti. Juventus maçına kadar yenilmeseler iyiydi. Lazio'da hoca kim olursa olsun, iyi gidişatın arkasından gelen tek bir kötü maç devamını getiriyor. Umuyorum Pioli bu maçtan sonra toparlasın. Aslında maçın hakkı da 3-0 değildi. Lazio gol atabilirdi, gol atabilecek kadar oynadı. Genelde uzaktan şutlarla yokladılar ama Buffon tecrübesini konuşturdu. Marchetti'ye de 3 gol yedi diye suç bulmalık bir maç değildi. Juventus'un gol vuruşları hep ölü noktayaydı. Pogba da Tevez de son vuruşları mükemmel yaptı. Pogba çok büyük futbolcu. Önceden iyi bir orta saha oyuncusu olarak geliyordu. Oynadıkça komple bir oyuncu oldu. Dünkü maçta da gelişimine devam eden komple özellikli bir Paul Pogba vardı. Lazio'da Candreva'nın çabasına ayak uyduran oyuncular olsa zirveye oynar. Ama Candreva haricindekiler biraz sıradan kalıyor. Felipe Anderson da oyuna girdikten sonra etkiliydi. Zaten üzerinde durulsa çok iyi işler yapacak ama hep son 10 dakika içerisinde oynuyor. Dün yarım saat oynadı, kalitesini gösterdi. Gelecekte Keita Balde belki daha iyi bir oyuncu olur ama Felipe Anderson daha etkili bir hücum silahı olur.

Lazio : Marchetti; Basta (87' Cavanda), De Vrij, Cana, Braafheid; Parolo, Biglia, Lulic; Candreva, Balde (57' Felipe Anderson), Klose (57' Djordjevic).

Juventus : Buffon; Lichtsteiner, Bonucci, Chiellini, Padoin; Marchisio, Pirlo (77' Vidal), Pogba; Pereyra (72' Mattiello); Llorente (61' Morata), Tevez.

Sarı Kartlar : Padoin, Basta, Lichtsteiner, Bonucci, Lulic.

Kırmızı Kart : 70' Padoin.

Goller : 24' ve 64' Pogba, 55' Tevez.
Yazan: steven_stiffler
Kategori : ,

Ne İzledim? #41

Son günlerde Football Manager 2015'imle seviyesiz bir birliktelik yaşıyoruz. Öyle ki; işten kalan zamanımı neredeyse sadece oyuna harcıyorum. The Walking Dead ve Arrow takibim elbette devam ediyor. Özellikle The Walking Dead'de olaylar olaylar... Hep eleştirdiğim dizi yeni sezonunda çok iyi gidiyor, günü gününe takip ediyorum. Geçen aya sinema sektöründe hızlı bir giriş yapmış, seri halde filmler izleyerek başlamıştım. Ayın ilk 2 haftası bol bol film izlerken, kalan 2 haftayı kız arkadaşıma ayırdım. Adeta kendi romantik komedimizi çektik. Ben Matthew McConaughey oldum, o Kate Hudson. Öyle de romantiktik. Yeni favori film tarzım Hispanik hayatlar. Meksika'dan ABD'ye göç filmleri çok ilgimi çekmeye başladı. Önceki ay La Jaule De Oro ve Spanglish izlemiştim. Şimdi ise No Se Aceptan Devoluciones ve La Misma Luna ile sizlerleyim. İkisi benzer filmler ama No Se Aceptan hüngür hüngür ağlatmacalı, bir o kadar güldürmeceli. La Misma Luna'yı izlemeden spoiler yemiştim, buna rağmen keyif aldım. Öyleyse bu ikisiyle başlayayım.

Uzun zamandır beni bu kadar etkileyen, hem güldürüp hem ağlatan, hatta yalan olmasın; uzun zamandır beni ağlatan bir film olmamıştı. O kadar etkileyiciydi ki; güldüğüm sahnelerde bile ağlamaklıydım. Valentin ve Maggie mutluyken bile duygulandım. Bu filmi beğenmek ve etkilenmek için anne-baba olmaya gerek yok. Yaş kaç olursa olsun, babalık hissiyatını verebilen bir oyunculuk performansı var. Hele o kız o kadar sevimli ki; evladınız gibi seviyorsunuz izlerken. Filmin etkileyici tarafını bir yana bırakıp, komedisi hakkında küçük bir yorum yapacak olursak; güldüren sevimli tespitler var.

"Burada kalırsan güzel olmasına olursun da; daha ufak tefek, daha esmer olursun. Ama orada büyürsen muhtemelen sarışın, mavi gözlü ve uzun boylu olursun"

Aynı zamanda;
Taksi için verilen 10 doların hayatınızda yapabileceğiniz en güzel yatırım olduğunu öğrendik.

İzlememek insanlık ayıbı.

O ne güzel bir çocuk oyunculuk performansıdır. Son 2 ayda izlediğim 4. Meksika-ABD göç temalı film, her birinde ayrı ayrı etkilendim. "No Se Aceptan Devoluciones" filminin yönetmeni ve başrol oyuncusu Eugenio Derbez'i burada da benzer bir rolde görmek sürpriz oldu. Belki bu film de Derbez'in içinde bir ukte olarak kalmıştır da; No Se Aceptan Devoluciones'i yapmıştır. Her iki filmde de müthiş sevilesi bir karakteri canlandırıyor. Göç hikayeleri beni iyice sardı, benzer bir film daha bulayım; tereddüt etmeden izlerim. Özellikle son kısmını annemle birlikte seyretmiş olmamız, filmin işlediği anne-oğul temasıyla birlikte beni daha da duygulandırdı. Ben çok beğendim, kesinlikle arka planda kalmaması gereken bir film.

Cem Yılmaz akıllı adam. Gösterim tarihini bayrama denk getirip sinemaya yöneleceklerin ilk tercihi oldu ve her seans kapalı gişeydi. Haa farklı tarih bile olsaydı yine izlenecekti. Böyle akıllıca davranan adamı filme çok reklam sokuşturmuş diye eleştiremem. Bazı reklamları esprili bile olmuş. Ayrıca sadece reklamlar üzerinden yorum yapmak da filme çok büyük haksızlık. Ortada güzel bir iş var.

Cem Yılmaz kemik tayfasına çok güzel takviyeler yapmış. Zerrin Tekindor ve Cengiz Bozkurt'u zaten çok beğeniyorum, Pek Yakında ile birlikte sempatim katlandı. Hikaye hoş; sinemaya ve ustalara saygı da içeriyor. E Cem Yılmaz tarzı mesajlar da veriyor. Cem Yılmaz gözümde insanları güldürmeyi başaran iyi bir komedyendi. Bu filmle birlikte artık iyi bir oyuncu, iyi bir yönetmen olduğu gerçeklerini de kabullendim. Zafer Arzu'yu çok seviyor be. Gerçekten çok seviyor. E film Cem Yılmaz'ın olunca "çok güleriz" beklentisiyle gelenler de çok sayıda oluyor. Çünkü Cem Yılmaz olmak bunu gerektirir. "Çok komik" bir film olmasa bile, bu beklentiyle gelenlerin de filmden keyif aldığını ve memnun çıktığını düşünüyorum. Eski filmlerine dair yaptığı göndermeler de enfesti.

Fragmanında gülmüştüm, filmden beklentim artmıştı. Çok eğlenceli ve hareketli bir film aslında, ilk filmden çok farklı bir tarafı yok. Her ikisinde de küçük sürprizler var. 22 Jump Street'in en eğlenceli sürprizi de yorumlarda da görüldüğü üzere kapanış jeneriği. Film o kadar hareketli ki; Jonah Hill'in bu iki filmden sonra kilo verdiğini de görüyoruz. Üçüncü film olsa Jonah Hill; Channing Tatumlaşabilir. İnce espriler ve üst düzey bir mizah yok. Basit, kafa yormayan, eğlenmelik bir komedi filmi. 22 Camp Sıtrit diye okuyan adam gibi adamlara selam olsun.

"Çok bizden bir hikaye" gibi bir genelleme yapmam mümkün değil, ancak kendi adıma "çok benden bir hikaye" diyebilirim. Sutter'da kendimi bulduğum anlar oldu. Bunda babasının da çok büyük payı var. Belki ben daha erken kabullendim ama belki de Sutter gibi geç kabullenmeliydim. Bilmiyorum, bunlar daha çok benim özelimle ilgili. Filmi beğendim, sade ve abartısız. Doğallıyla da duygulandırıyor. Yine size bir amme hizmeti yapayım ve filmden alınması gereken mesajı yazayım:

Annenizin ve varsa Aimee'nizin kıymetini bilin. Aimee'niz yoksa şanssızsınız ama hem Anneniz, hem Aimee'niz eksikse... Çok üzgünüm. Kıymetini bilmek gerek. 7/10

Ben yeni izledim, ne bileyim bana sadece çocuklara hitap eden bir animasyonmuş izlenimi veriyordu. Hikayesini beğendim, eğlendim, gülümsedim. 2001 yapımı olması nedeniyle; belki de o dönem anne-babasının elinden tutup bu filmi izlemeye giden çocuklar bundan birkaç yıl sonra evde çocuklarıyla izleyecekler. Günümüz teknolojisiyle bu her filmde mümkün ama bu animasyon 2001'de çıkmış olması nedeniyle pek çoğumuzun hayatında daha önemli bir yer kaplıyor olabilir. Ben geç izlediğim için bu duygudan mahrum kalacağım tabi...

Serinin tamamını izlemedim ama çok iyi bir ilk film olduğunu düşünüyorum. İlk saniyesinden son anına kadar aksiyon ve 2001'e göre oldukça başarılı yarış sahneleri içeriyor. Zaten izlemeyen de yoktur, azınlıktan çıktım ben de artık.

Siyahi karizmaların döktürdüğü film bana göre serinin Yuri Boyka'lı filmlerini aratıyor. Alışık olduğumuz hapishane filmlerine benzemiyor. Onlar kadar hapishane yaşantısını yansıtmadığını düşünüyorum. Tek odaklanılan Iceman ile Monroe'nun boks müsabakası. Bana kalırsa ikilinin boks müsabakası da beklenti altında kalıyor. 75 dakika boyunca son dövüş bekleniyor, 5-6 dakikayla geçiştiriliyor biraz. Ama yine de gerçekçiliğinden dolayı tatmin ettiğini de söyleyebilirim. The Walking Dead'in Merle'sini sesinden tanıdım, filmde reyizin gençliğini görüyoruz. Bir diğer tanıdık isim ise Oz'un Dino Ortolani'si. Ortalama bir dövüş filmi, serinin hatrına izlenebilirliği var.

Bu üçüncü film bence de olmasa da olurmuş. Televizyon filmi tadında olduğu yorumlarına da katılıyorum. Yine de ailece izlenebilecek bir üçleme yaptığı için Ata Demirer'i tebrik etmek lazım. Severim ben Ata Demirer'i.

15 Kasım 2014 Cumartesi
Yazan: steven_stiffler
Kategori :

Empoli 2 - 1 Lazio | Serie A 11.Hafta


Maçı izleyemedim ama Lazio 25 Eylül'de Udinese'ye kaybettiğinden bu yana 6 maçta 5 galibiyet, 1 beraberlik almıştı. Seri Empoli deplasmanında son buldu. Bir gole bakarım Djordjevic mi atmış diye, bir de asiste bakarım Candreva mı yapmış diye... Yine Candreva'nın ortası, yine Djordjevic'in golü. Lazio'nun yediği iki golde de savunma zaafiyeti var. Fotoğrafta gördüğünüz gibi Barba 3 kişinin arasından yükselip kafayı vuruyor. İkinci golde Maccarone çok rahat boşa çıkıyor. Maccarone'yi severim. Atanamayan ve Tutunamayan Di Natale... Juventus maçı öncesi bu kayıp kötü oldu, umarım Juventus karşısında en azından bir beraberlik gelir. Juventus bu hafta Parma'ya 7 attı, zaten Parma'nın da yolu yol değil.

Empoli : Sepe; Laurini (69' Hysaj), Rugani, Barba, Rui; Vecino, Valdifiori, Croce; Zielinski (58' Laxalt); Pucciarelli (85' Bianchetti), Maccarone.

Lazio : Berisha; Cavanda, De Vrij, Ciani, Braafheid (58' Klose); Parolo (77' Felipe Anderson), Biglia, Mauri (43' Ederson); Candreva, Lulic, Djordjevic.

Sarı Kartlar : Cavanda, Ederson, Rui.

Goller : 52' Barba, 55' Maccarone, 66' Djordjevic.
10 Kasım 2014 Pazartesi
Yazan: steven_stiffler
Kategori : ,

Tottenham 1 - 2 Stoke | EPL 11.Hafta


Tottenham'ın hayal kırıklığı devam ediyor. Pochettino istediklerini ya sahaya yansıtamıyor ya da istedikleri Spurs ile uyuşmuyor. Son yıllarda izlediğim en uyumsuz Tottenham takımı. Harry Kane'in ilk 11 tercihi doğru ama Stoke City de öyle başladı ki; Tottenham ne yapacağını şaşırdı. Tabi kendi evinde karşılaştığın ve Diouf, Walters, Bojan, Moses gibi 4 hücumcuyla karşına çıkan Stoke City'ye karşı daha fazla pozisyon bulmak zorundasın. Moses'ı son haftalarda takip ediyorum, kendini bulmaya başladı. Bojan Krkic ise attığı açılış golüyle fark yarattı. Tottenham savunması özellikle ilk yarıda çalım manyağı oldu. Bojan overrated futbolcuydu, asla büyük takım ayarında olmadı ama dünkü gibi sürat ve çalım özelliğini kullandığında her takıma faydalı olur. Tottenham'ın tek golü yine Chadli'den geldi. Hem de mükemmel bir vuruşla. Yeterli olmadı elbette... Naughton kendini yıllardır geliştiremediği gibi bu sezon ligde çıktığı 5.maçta 2. kırmızı kartını görerek iyice kredisini azalttı. Tottenham haftayı 12. sırada tamamladı. Defansif yaklaşımıyla hafızalara kazınan Stoke City ise Mark Hughes ile kazandığı oyun stiliyle göze daha sempatik geliyor.

Tottenham : Lloris; Naughton, Kaboul, Fazio, Rose; Capoue (65' Adebayor), Mason; Townsend (46' Lamela), Chadli, Eriksen (46' Dembele), Kane.

Stoke City : Begovic; Bardsley (9' Cameron), Shawcross, Wilson (26' Muniesa), Pieters; N'Zonzi, Sidwell; Walters, Moses, Bojan (84' Ireland); Diouf.

Sarı Kartlar : Cameron, Begovic, Capoue, Mason, Kaboul.

Kırmızı Kart : 84' Naughton

Goller : 6' Bojan, 33' Walters, 77' Chadli.
Yazan: steven_stiffler
Kategori : ,

Lazio 4 - 2 Cagliari | Serie A 10.Hafta


Lazio'nun haftaiçinde Verona'yı da yenmesini bekliyordum ama olmadı. Deplasmanda beraberlik iyi sonuç. Son haftalarda oynanan futbolla çıta da yükselmiş gözüküyor. Çok övülen Roma ile puan farkı 3, lider Juventus ile ise 6. Lazio sezonun sürprizi olabilir mi bilmiyorum. Reja zamanında da böyle başlangıçları olur, ikinci yarıda 7-8. sıralara inerlerdi. Sezonu 5-6.sırada bitirmeleri kâr sayılırdı. Cagliari, Zeman'ın çılgın futbol anlayışıyla ilgi çekse de bu maçta görüldü ki savunma yapmayı bilmeyen bir takım. Son gol affedilir, beraberlik ararken açık verdiler. Ama diğer 3 gol savunma yapmayı bilmemelerinden kaynaklanıyor. Yine de ilginç bir detay var. Cagliari 10 kişi bile olsa, 3-0 geriden bile gelse maçı çevirebilecekmiş korkusu veriyor. Zeman'ın çılgın anlayışının en sempatik tarafı bu bence, başka elle tutulur yanı yok. Maça emektarlar Mauri ve Klose'nin golleriyle başlayan Lazio, uzun zamandır formayı unutan Ederson'un golüyle bitirdi. Candreva yine muhteşemdi, özellikle 2. golde Lulic'e yaptığı orta yetenekten daha fazlasına sahip olduğunu gösterdi. Klose 2 gol 1 asist, Lulic 2 asist, Candreva 1 asistle maçı tamamladı.

Lazio : Marchetti; Pereirinha, De Vrij, Ciani, Braafheid; Parolo, Biglia, Mauri (88' Ederson); Candreva, Lulic (79' Onazi), Klose (62' Djordjevic).

Cagliari : Cragno; Pisano (58' Balzano), Ceppitelli (58' Benedetti), Rossettini, Murru; Crisetig (79' Joao Pedro), Conti, Ekdal; Ibarbo, Cossu, Sau.

Sarı Kartlar : De Vrij, Ceppitelli, Crisetig, Conti, Lulic.

Kırmızı Kart : 72' Ibarbo.

Goller : 7' Mauri, 25' ve 26' Klose, 48' Braafheid (Kendi Kalesine), 84' Joao Pedro, 90+1' Ederson.
4 Kasım 2014 Salı
Yazan: steven_stiffler
Kategori : ,

Aston Villa 1 - 2 Tottenham | EPL 10.Hafta


Özetten izlediğim kadarıyla çok tempolu bir maç olmuş. İlk 20 dakikada bolca pozisyon mevcut. Tottenham 4-4-2 oynamış. Aston Villa çok formsuz ama ben Benteke'yi böyle görünce üzülüyorum. Dün bol pozisyon kovaladığı maçta agresif tavrı yüzünden kırmızı kartla oyundan atıldı. İlk yarı çok zevkli ve karşılıklı pozisyonlu geçmiş. Aston Villa'da golün adı yine Weimann. N'Zogbia geçen sezon çok verimsizdi, bu sezon yeniden form tutmaya başladı. Severim ben böyle oyuncuları. Dünkü asisti tam N'Zogbia asisti. Tottenham'da Soldado yine etkili ama yine golden uzak... Hem Soldado, hem Adebayor'un kaçırdığı pozisyonlar var. Tottenham 4-4-2 oynayacaksa Eriksen'den tam verim alamaz. Dün de alamamış. 4-4-2 oynayacaksa eldeki forvet sayısı da yetersiz. Hem formsuz, hem yetersiz. Bir de kıymeti bilinmeyen Harry Kane gerçeği var. Bu arada Chadli ekstra katkı vermeye devam ediyor. Dün yine golü attı ve geri dönüşü başlatan isim oldu. Harry Kane'in şansının da yardımıyla attığı galibiyet golünden sonra Tottenhamlı futbolcuların sevinçleri görülmeye değerdi. Tottenham için bir dönüş maçı olmasını umuyorum. Ryan Mason da oyunuyla maçın adamı seçilmiş, beni şaşırtmaya devam etse de beklentim hâla düşük.

Aston Villa : Guzan; Lowton, Vlaar, Baker, Cissokho (90' Bent); Westwood, Sanchez, Cleverley; N'Zogbia (75' Agbonlahor), Weimann, Benteke.

Tottenham : Lloris; Naughton, Kaboul, Vertonghen, Rose; Eriksen (46' Lamela), Capoue (72' Townsend), Mason, Chadli; Adebayor (58' Kane), Soldado.

Sarı Kartlar : Eriksen, Cissokho, Vertonghen, Weimann (86' Richardson), Chadli, Sanchez.

Kırmızı Kart : 64' Benteke.

Goller : 16' Weimann, 84' Chadli, 90' Kane.
3 Kasım 2014 Pazartesi
Yazan: steven_stiffler
Kategori : ,

Kötü Ligin Derbisi


"Yazmayayım, izlemeyeyim, yorum yapmayayım" diyorum ama insan merak ediyor işte. Tribünler kötü, futbol kötü, zihniyet kötü, e-bilet uygulaması kötü, hakemler kötü, futbolcular vasat, yabancı kontenjanı kötü, marka değeri kötü, hepsini geçtim forma isim-numara fontu bile kötü be! Ligin kalitesi hep tartışılırdı ama gerçek anlamda bu kadar dip yaptığına ilk defa şahit oluyoruz. Kimsenin heyecanı yok. Sevinçler ve hüzünler bile eskisi gibi değil. Son yıllarda Fenerbahçe-Beşiktaş derbileri hep futbola doyuran ve adına yakışan maçlar olduğundan bugün -kötü lige rağmen- öyle bir beklenti oluştu ama maalesef bu beklentiler de boşa çıktı. Aslında Fenerbahçe iyi başladı ama dakikaların ilerlemesiyle birlikte maçın kalitesi de düştü. Derbide kazanıp lider olmak güzel ama yeterli değil.

Amacım ligi ve futbolu kötülemek değil. Maç hakkında yazacak olursak; Beşiktaş'ın Necip hamlesi elbette beni de rahatlattı. Maça başlarken Necip'in varlığı güven vermişti ki; 3. dakikada Alper madeni değerlendirdi. Erken öne geçtik, e 1-0'ı da iyi oynuyoruz. Haliyle rahat bir başlangıç oldu. Necip sağ bekte olduğu sürece 2. golü de bulabilmemiz gerekirdi. Caner, Alper orayı çok rahat kullandı; kim olsa da kullanırdı. Beşiktaş'ın 1 milyon verip alamadığı sağ bek yüzünden çok canı yanıyor ve yanacak gibi de gözüküyor. Avrupa maçlarında kaliteli futbol oynayan Beşiktaş bugün sıradan bir takım görüntüsündeydi. Sadece Ba ve Hutchinson topu ayağına aldığında kalitesini belli ediyordu. Diğerleri ayak uyduramıyor, çaresiz gözüküyorlardı. Fenerbahçe için rahat maçtı, ligin ilk deplasman galibiyetiydi. İlk yarıda daha farklı da olabilirdi. Keza kötü oynayan Beşiktaş'ın da 1-2 pozisyonu var. Bilic'in Necip'in zayıf halka olduğunu görmemesi mümkün değil ama adamın elinde hamle yoktu. İsmail'i erken oyuna alabilirdi. Teknik direktör insiyatif kullanır, teknik direktör maç kazandırır. Olcay'ı önüne çekmeyi tercih etti; Necip'in zaafiyetlerini kapatmaya çalışan Olcay'ın kırmızı kart görmesi de Fenerbahçe'yi çok rahatlattı. Keza Bekir ve Kadlec'e pek fazla iş düşmedi. Gökhan Gönül rahat maçlarından birini çıkardı. Caner-Alper daha farklı da olabilirdi, Caner'in sarı kartı temkinli olmaya itti. Hakemler her iki takım adına da kötüydü. Özellikle kartların havada uçuştuğu anlarda Bülent Yıldırım bir süre kontrolü kaybetti. Demba Ba'nın pozisyonu net penaltıydı. Veli atılabilirdi. Emenike laubali olmasa, bir nebze golcü zekası olsa; skor farka da gidebilirdi. Maçın kalitesi ve temposu düştüğü anlarda bile Kuyt'ın kalitesi ve temposu yerindeydi. Kuyt bu yüzden fark yaratıyor zaten. İsmail Kartal da Hasan Ali'ye güvenmeye devam ediyor. Sow yine bir Beşiktaş maçını boş geçmezken, çok iyi işleyen sol kanadımızın bozulmasına ben de şaşıranlardanım. Emre sakatlanmışken Diego girebilir, ara paslarıyla Emenike'yi daha fazla pozisyona sokabilirdi. Maçın açılış golünü atan Emenike, bitiriş golüne de müthiş bir pas atarak maçın adamı oldu. Yine de beklentilerden uzak kaldığını düşünüyorum. Meireles'in de özellikle ilk yarı takım iyiyken çarkın en zayıf döngüsü görüntüsü hoşuma gitmedi. Lakin ikinci yarı bir nebze olsun toparladı. Volkan'ın laubali hareketleri de artık moral bozuyor. 2-0 kazandık ama bence yine tatmin etmedik. Ligin pozisyonundan dolayı neyin ne olacağını kestirmek de güç. O yüzden olağan bir galibiyet olarak değerlendirmeli, yola devam etmeliyiz.
2 Kasım 2014 Pazar
Yazan: steven_stiffler
Kategori : ,

Tozlu Sayfalar

Öne Çıkan Yayın

Verona ile Kasıp Kavurduk - FM 2017

Çoluk çocuk sahibi olacak yaşa geldim ama hala Football Manager geleneğini sürdürmekten büyük keyif alıyorum. Benim için bu geleneklerden...

Takip Ettiklerim

Kategoriler

Yazar Kafe

Translator

- Copyright © Serkan Özerik -